Karadeniz Tarihi

İnebolu (Abonuteikhos, Abana, İonopolis) Tarihi

Makale: Özhan Öztürk

Abonuteikhos[1], Kastamonu ilinin Karadeniz sahilindeki ilçelerinden birisi olan Abana’nın bulunduğu mevkide kurulmuş bir antik kentin adıdır. MÖ 1. yüzyılda Amasyalı tarihçi Strabon Abonuteikhos’u Armene[2] ile birlikte Karadeniz kıyısında küçük bir kasaba olarak anmıştır.  Kastamonu Abana dışında Sivas ili, Güllüce köyünün eski adı da Abana’dır. 

İnebolu Tarihi

Abana, Lazca, Megrelce[3] ve Gürcüce gibi güney Kafkas dillerinde “kaplıca,

İnebolu, Deniz Festivali

hamam” anlamına gelen abano kelimesiyle ilişkili olabilir ki[4] Bilge Umar’da Abana adını Luvi dilinde “su yurdu” olarak açıklamıştır[5]. Hitit dilinden ödünçlenmiş Luvice Hapa “nehir” ve özellikle Hāpinna “küçük nehir”[6] kelimelerinin Abana adıyla ve kelimenin Lazca abano ile benzerliği dikkat çekici[7] ve Kaşkaların köklerine ışık tutabilecek ayrıntılardan birisidir. Yerel söylencelerde ise köy adı Cenevizliler’e bağlanmaktadır[8]:

“Yıllarca önce bir Cenevizli’nin Abana isimli bir gemisi varmış. Azılı bir fırtınada, tekne bu sahillerde batınca, gemici yüzerek karaya çıkmış. O günden bu yana da burayı bırakıp başka yere gitmemiş. Çalı-çırpıdan ev yapmış. Keçiydi, kadındı derken burada bir köy kuruluvermiş. Adamcağız da tutmuş, yelkenlisinin adını bu köye vermiş”[9]

Sahte peygamber Alexander

Abonoteikhus kentinin ne zaman kurulduğu bilinmemekle birlikte Paphlagonia

İnebolu

bölgesinin Roma hâkimiyetine girmesiyle özellikle şifa ve kehanet merkezi olarak ünlenmiş, Abonoteikhuslu Alexander gibi ünü tüm imparatorluğa yayılan bir kâhini yetiştirmiştir. Asur asıllı Romalı satirist Samosatalı Lucian’ın MS 150 dolaylarında yazdığı Abonuteikhos kentinde ortaya çıkan tanrı Glykon ve onun aracısı şifacı Alexander’ın ilginç öyküsünü detaylarıyla aktarmaktadır. Kent

Bir zamanlar İnebolu
İnebolu,1955

tapınağında çalışanlar Apollon’un oğlu olan şifa tanrısı Asklepios’un insan görünümünde yeryüzüne inmek için Abonuteikhos’i seçtiğini bildiren bronz tabletler bulmuşlar, hızla yayılan bu söylence de yerel halkın tanrının ikamet edeceği bir tapınağın inşa etmeye başlamasına neden olmuştur. Bölgenin yerlilerinden Alexander adlı biri tapınağın kazılan temelinde bir yumurta bulmuş ve kırınca içinden bir yılan çıkınca, Asklepios’un yılan formunda yeryüzüne indiğine inanılmıştır. Kısa zamanda devasa boyutlara ulaşan yılan inanışa göre peygamberi Alexander aracılığıyla insanlarla konuşmaya başlayınca, insanlar yılan tanrıyı görmek, kehanetlerini dinlemek için Roma ve uzak eyaletlerden buraya gelmiş, aileler çocuklarının tapınağın korosuna kabulünü

Bir zamanlar İnebolu

arzu etmiş, kocalar ise tanrının temsilcisi olarak gördükleri Alexander ile yatmaları için karılarını tapınağa göndermişlerdir. Kehanetleri işçi yevmiyelerinin birkaç katı değerinde olan Pontuslu peygamber Alexander 20 yıldan uzun bir süre bizzat kendi uydurduğu efsane ve kurduğu tezgâh[10] sayesinde keyifli bir hayat sürdükten, yarattığı yılan tanrı Glykon’a kent sikkelerinde bile yer verilmesinden sonra yaklaşık 70 yaşında kasığında çıkıp kurtlanan bir yara sonucu ölmüştür. Lucian, Paphlagonia ve Pontus’un halkını kalın kafalı ve cahil olarak niteledikten sonra Alexander’ın kurbanlarının saflığına anlayış gösterilmesi gerektiğini bildirmiştir[11].

İnebolu sahilinde tekneler ve gemiciler, 1905

Lucian, İskender’in Hayatı adlı eserinde Abonuteikhos kasabasının Roma

İnebolu, Rıhtım yolu

İmparatoru Marcus Aurelius döneminde (MS 161–180) adının İonopolis olarak değiştirildiğini bildirmiştir. Kanımca bu dönemde eski Abonuteikhos’un (bugünkü Abana Hacıveli köyü) az ilerisinde İonopolis (bugünkü İnebolu) yeni bir Roma kenti olarak kurulmuştur[12].  Bizans döneminde Çobanoğulları ve Candaroğullarına karşı başarıyla savunulan kent 1338’de I. Murad tarafından ele geçirilmişse de Osmanlılar 1402’de

Kastamonu – İnebolu arası yapılan Kuruçay Köprüsü açılışı (20 Ocak 1903 tarihli Servet-i Fünun dergisinden)

Ankara savaşında Timur’a yenilince İnebolu bir süre için İsfendiyaroğulları beyliğinin parçası olmuştur. 1404’de bölgeye gelen İspanyol seyyah Clavijo İnebolu’da bölgenin en iyi kerestelerinin bulunduğunu ve gemi inşa edildiğini bildirmiş, Evliya Çelebi İnebolu’dan Sinop’a giderken uğradığı Şatır köyü halkının tümünün marangoz olduğunu bildirmiştir. Osmanlı döneminde de donanma için kereste temin edilen ve gemilerde kullanılmak üzere halat imal edilen Abana

Kastamonu,İnebolu çayı

başlangıçta Hacıveli köyü civarında Kastamonu’ya bağlı bir kadılık iken zamanla önemini kaybetmiştir.

Osmanlı döneminde kadılık olan İnebolu, 1834’de Küre kazasına bağlı bir nahiye, 1867’de kaza, sonrasında 1896’ya kadar Sinop’un İstefan (Ayancık) Kazası’na bağlı nahiye iken bu tarihte nahiye merkezi olmuştur. Cumhuriyet döneminde 1945 yılında ilçe olmuş, ilçe merkezi 1953’de Bozkurt’a taşınmış, 1954’te köy yapıldıktan Abana Anayasa Mahkemesi kararı sonucu 1967’de bucak, 3 Temmuz 1968’de ise ile birlikte Bozkurt ilçe statüsü kazanmıştır.

İnebolu Osmanlı dönemi postakarti

19. Yüzyıl başlarında bölgeyi gezen Trabzonlu rahip Bıjışkyan geçmişte Aponutikos

İnebolu Niyerze Köyü, 1963

adıyla bilinen Apana’yı Evrenye’den mil ötede önemsiz, küçük ama mamur bir şehir olarak anarken, iki kilisesi olan bir Rum mahallesinın, dağın tepesinde bulunan bir manastırın ve eski bir kale yıkıntısının varlığını kaydetmiştir[13]. Arrian ve Bizanslı Stephanus ise Abonuteikhos’un 120 veya 150 stadia doğusunda bugün Ezine çayı olarak bilinen Aiginetes[14] adlı bir nehrin varlığını bildirmiştir. Kastamonu Müzesi’nde sergilenen pegasus heykeli başının

İnebolu, Yarbaşı Manzarası

Apana’nın doğusunda yer alan Hacıveli köyü civarında bulunması, Hacıveli iskele ve kalesinin varlığı, yöredeki yaşlıların çocukluklarında Hacıveli kayası civarında yüzerken deniz kıyısında altın toplayıp sattıkları beyanları, Apana’nın en eski yerleşim yerinin Hacıveli köyü olduğunu düşündürmektedir. Yine Hacıveli açıklarından çıkarılan bir mermer sütun ile deniz

25 Ağustos günü Mustafa Kemal İnebolu’da şapkayı tanıtıyor

altında başka sütunların görüldüğü iddiası köy açıklarında batık Abonuteikhos antik kentinin olabileceğini akla getirmektedir. Abana’da 19. yüzyıl yapımı iki tarihi cami Hacıveli Cami (1805) ve Harmason Cami (1846) bulunmaktadır. Osmanlı döneminde Rumların yaşadığı deniz kıyısındaki Harmason[15] mahallesinde –ki 300 metreye uzunluğunda çınar ağaçlarıyla örtülü düzlük bir yarımadadır- iki ayazma bulunmakta geçmişte fırtınalı havalarda teknelerin bağlandığı Kirse kayasını civarında geçmişte bir kilise olduğu tahmin edilmektedir. Abana ve civarına ilk etnik Türkmen göçü 16. yüzyılda gerçekleşmiş olup, bu ailelerin en önemlisi Keşeplioğulları’dır.

İnebolu, Abana’nın 11 deniz mili batısında yer alan Moloz Burnu üzerinde, kendi

İnebolu liman

adındaki derenin kıyısında kurulmuş olup Osmanlı döneminde hafta pazarları salı ve cuma günleri yapılmaktaydı. Gemiler, İnebolu limanında batı lodostan kıbleye kadar serbestçe yatmakta, küçük tekneler ayrıca doğu limanında demirlemekteydi.[16]

İnebolu’daki Ermeni ve Rum sayısı 1893’de 2.012, 1899’da 2.239 olup, 1893’de Kastamonu Merkez’de 832 Ermeni,

İnebolu Bozkurt Beldeğirmeni köyü yolcu taşıma

1.639 Rum, İnebolu’da 19 Ermeni, 1.993 Rum, Taşköprü’de 576 Ermeni,  46 Rum, Araç’ta 3 Ermeni, 8 Rum, Tosya’da 51 Ermeni, 561 Rum, Daday’da 182 Ermeni, 6 Rum ile o dönemde Kastamonu Sancağına bağlı olan Safranbolu’da 3.388 Rum yaşıyordu. Cide’de ise hiç Ermeni ve Rum yoktu.

Asya-ı Osmanî’nin[17] sekiz numaralı karayolunu teşkil eden 344 kilometrelik İnebolu-Ankara yolunun 19. yüzyıl sonlarında ancak 30 kilometresi inşa edilmiş olup, geri kalanı kağnı ve at arabalarının yol alabileceği şekilde bulunmaktaydı[18]. İnebolu-Kastamonu yolu Kağnı ile 6 gün sürüyor yolda Düzköy Soğuksu Hanı, Küre Nahiyesi, Ecevit İsmail Ağa Hanı, Şeydiler ve Sırasöğütler’de konaklanıyor, Kastamonu-Çankırı yolu yaylı araba ile üç gün tutuyor yolda Beşdeğirmenler ile Kaznacı Han’da (Yenice) konaklanıyor, Çankırı-Ankara arasında ise Avran köyü, Dümbelek Ovası, Tüney köyü, Çandırlı, Kalecik, Yenihan, Tekebeli, Ravlı, Bödüz, Ballı Hüseyin, Solfasol köylerinde konaklanıyor kısacası İnebolu’dan Ankara’ya 8-10 günde ulaşılabiliyordu.[19]

1920-21 yılları arasında Samsun-Ankara yolu Pontusçu çeteler tarafından sık sık basıldığı için nispeten güvenli olan bu yolun önemi artmıştır. Milli Mücadele döneminde gerek İstanbul’dan Anadolu’ya geçmek için kullanılan en hızlı yol[20] İnebolu İskelesi olduğundan gerekse Zonguldak kömür madenlerine yakınlığından dolayı stratejik bir nokta olarak önem kazanmış, Seyr-i Sefain İdaresi’nin vapuruyla İstanbul’dan Ankara’nın giriş kapısı niteliği kazanan İnebolu’ya kafileler halinde subaylar sevk edilmiştir.

Sivas Kongresi sonrasında İstanbul‘la haberleşmenin kesilmesi için çeşitli tedbirler alınırken, Ankara’dan İnebolu üzerine 17 Eylül 1919 tarihinde bir askeri müfreze gönderilerek yolun güvenliğinin sağlanması ihmal edilmemiştir. 1920-22 tarihleri arasında Kastamonu Havalisi Kumandanlığı adıyla kurulan komuta merkezi tüm bölgenin güvenliği sağlanmaya çalışılmış, 1920 sonlarında Doğu Cephesi’nde savaşın bitmesinden sonra buradan gerek buradan getirilen asker ve cephane gerekse Rusya’dan sağlanan mühimmat Batı Cephesi’ne İnebolu ve Samsun limanları üzerinden aktarılmıştır[21]. Şehzade Ömer Faruk Efendi bile 26 Nisan 1921 günü İtalyan gemisiyle İnebolu’ya gitmek üzere yola çıkmış[22], İngilizler tarafından 17 kez aranan gemi içinde küçük bir dolabın içine saklanan Şehzade ertesi sabah kente varıp, Mustafa Kemal’e telgraf çekmişse de kendisine İstanbul’a dönmesi tavsiye edilmiş, bunun üzerine ikinci bir telgrafta vatan vazifesi için geldiğini, dosdoğru cepheye de gidebileceğini belirtmişse de 3 gün içinde yanıt gelmeyince 3 gün sonra bir Yugoslav vapuruyla İstanbul’a geri dönmüştür.[23]

İnebolu limanı 9 Haziran 1921 tarihinde Yunan savaş gemisi Kilkis tarafından bombalanmışsa da can kaybı olmamıştır[24]. Refakatinde bir muhriple saat 06.40 sıralarında İnebolu’ya gelen Kilkis, kıyıya 2 subay göndererek kıyıdaki cephanenin imhası, topların tahribi, Türk kuvvetlerinin menzil dışına gönderilmesi, halkın elindeki silah ve kayıkların teslimi ve telgraf makinelerinin imhasını talep eden 2 saat süreli bir ültimatom vermiş, liman reisliği tarafından istekleri reddedilince 13.20’de 40-50 mermi atarak beldeyi bombalamış, 4 kayık, 5 dükkân ile 2 ev hasar almasına karşın can kaybı olmamış, Osmanlı Bankası ile Hükümet Konağı’nın camları kırılmıştır.

1923 Mübadelesi sırasında İnebolu’dan 2.000 Pontuslu Rum Yunanistan’a gönderilmiştir. Bunlardan Erkistos, Acıtonos, Patriyos (Çamlıca, Yenimahalle, Karadeniz Mahallesi) köylerinden göçenler Pire ile Atina arasında aynı isimde köyler kurmuşlardır. Karamanyan ailesine ait olan deniz kıyısındaki 4 katlı bina ise Mübadeleden sonra Türk Ocağı’nın mülkiyetine geçmiş, Mustafa Kemal Atatürk, 27 Ağustos 1925 tarihli ünlü Şapka Nutku’nu[25] Kastamonu’ya üzerinden geçtiği sırada İnebolu’da bu binada vermiştir. 1928’de düzenlenen bir piyangodan elde edilen gelir binanın onarımına ayrılmış, 10 Nisan 1931 günü Türk Ocakları Olağanüstü Kurultayı’nda dernek kendini feshedince mülkiyeti Cumhuriyet Halk Fırkasına geçmiş bu tarihten sonra halkevi olarak kullanılmıştır. 1930 Türk-Yunan Dostluk Antlaşması ile 20 Nisan 1951 tarihli Kültür Protokolü’nün ardından 9 erkek, 1 kız ve 2 kadından ibaret 12 kişilik ilk turist kafilesi 29 Temmuz 1952’de İnebolu’ya gelerek köylerini ziyaret etmiş[26], hemşerileri tarafından dostça karşılanmışlardır[27].

 İnebolu Sikkeleri

İlk sikke Mithridates Eupator döneminde basılmış olup, ön yüzünde Zeus’un

MS 138–161 tarihleri arasında basılmış 6.35 gr ağırlığında Abonuteikhos bronz sikkesi. Ön yüzünde başı defne yapraklarıyla süslü Antoninus Pius ile ΑΥΤ ΚΑΙΣΑΡ ΑΝΤΩΝΕΙΝΟΣ yazısı arka yüzünde bir elinde üç çatallı mızrak diğerinde yunus balığı tutan deniz tanrısı Poseidon ile kent adı ΑΒΩΝΟΤΕΙΧ yazısı.
MS 161–169 tarihlerinde basılmış 16.08 gr ağırlığında bronz İonopolis sikkesi. Ön yüzde göğüs zırhı ve pelerin (paludamentum) giyen imparator Lucius Verus ile ΑΥΤ ΚΑΣ(sic) Λ ΑΥΡΗ ΟΥΗΡΟΣ yazısı arka yüzde insan başlı yılan (Glykon) ile ΓΛΥΚΩΝ ΙΩΝΟΠΟΛΕΙΤΩΝ yazısı. Görüldüğü gibi 161 yılından itibaren Glykon adlı yılan tanrı yeni kurulan kentin sikkere basılacak denli önemli sembolü olmuş durumdadır.

portresi, arka yüzde kartal figürü ve ΑΒΩΝΟΥ ΤΕΙΧΟΥ yazısı bulunmaktadır. Kent adı Roma imparatorluğu sikkelerinde Trajan ile Annia Galeria Faustina dönemleri arasında ΑΒΩΝΟΤЄΙΧЄΙΤΩΝ, M. Aurelius ile Trebonianus Gallus dönemleri arasında ΙΩΝΟΠΟΛЄΙΤΩΝ olarak geçmekte olup, sikkelerde Asklepios,  Hygieia, Demeter, Dionysos, Poseidon, Artemis figürlerine yer verilmekteydi.

Evrenye

 

Evrenye, İnebolu’nun 12 km doğusunda,  İnebolu ile Abana ilçeleri arasında ki sahil şeridine kurulmuş Gemiciler köyünün eski adıdır. Bıjışkyan burasını damları yassı taşlarla döşeli birkaç ev dışında kayda değer bir şey görmediği limansız bir köy olarak anarken, Evliya Çelebi köy halkının çalışkanlığı ve tarihi çınarlarını övmüştür. Yerel söylencelerde köy adının II. Mehmet zamanında gemi inşasıyla uğraşan Evren Baba adlı bir denizciden veya Osmanlı döneminde bölgeye yerleşen hatta bir türbesinin de olduğu iddia edilen Evren Bey adlı bir ahiden geldiği anlatılmaktadır. Bununla birlikte Evrenye tıpkı Balıkesir iline bağlı İvrindi ilçesi gibi adını Ortodoks aziz Agia İreneyus[28] adına inşa edilmiş eski bir kiliseden alıyor olabilir ki Ayarenyus telaffuzunun Türk ağzında zamanla Evrenye’ye dönüşmüş olması muhtemeldir.

Zefirion, Zefre

Zefirion,[29]  Kerempe Burnu’nun 60 stadia batısında gemilerin demir atmasına elverişli, küçük bir derenin de Karadeniz’e döküldüğü noktada kurulmuş bir limanın adıdır[30]. Zefirion, Antik Çağ’da pek çok buruna verilen bir isim olup[31], Yunanca “batı, batıdan esen rüzgar” anlamlarına gelmektedir.

Kaynak: Özhan Öztürk. Pontus: Antik Çağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi (Genişletilmiş 3. Baskı). Nika Yayınları. Ankara, 2016

Kastamonu Makale Serim

İnebolu (Abonuteikhos, Abana, İonopolis) Tarihi

Paphlagonia’nın (Batı Karadeniz Bölgesi) Etnik Yapısı

Kastamonu Antik Çağ Tarihi: Timonium, Timonitis, Kastamon

Kastamonu Tarihi: Beylikler Dönemi, Çobanoğulları ve Candaroğulları

Kastamonu Tarihi: Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi

Kinolis, Kimolis, Ginolu Tarihi (Çatalzeytin, Kastamonu)

Taşköprü Tarihi: Pompeiopolis (Kastamonu)

Azdavay ve Fakaz Tarihi, Kastamonu

Cide Tarihi: Kytorus, Giderus, Karaağaç İskelesi, Uzunkum (Kastamonu)

Notlar

[1] Yunanca Ἀβωνότειχος

[2] Antik Armene liman köyü bugünkü Sinop il merkezine 9 km uzaklıkta bulunan, İnceburun üzerinde, Başkaya burnu yakınlarındaki Akliman köyü olmalıdır. Strabon’un “İşi olmayan Armene’nin duvarını yapar” atasözünü aktarısı köyün zamanında surla tahkim edilmiş olduğunu düşündürmektedir.

[3] Kadshaia, 2001: 8

[4] Abano (42° 31′ 37N, 43° 45′ 45E ve 42° 36′ 14N, 44° 23′ 20E) Abanoyeti (42° 32′ 32N, 43° 0′ 48E) Abano + (y) kaynaştırma harfi + -eti (mevki anlamı kazandıran son ek) Ayrıca Bkz. Öztürk, 2005: 3.

[5] Umar, 1993: 8

[6] Melchert, 1993: 54, 55

[7] Yunan ve Roma toponimleri arasında benzeri bulunmayan Abana adına Hitit metinlerinde Mısırla ilgili Aahmes kitabesinde bulunmakta denizcilerin komutanı olarak bahsi geçmektedir (Campbell, 1890: 336)

[8] Rumlara –hatta kimi yerlerde bizzat köylülerin atalarının yapımı olması muhtemel-kilise ve kaleler Kastamonu-Hopa arasındaki pek çok yerleşimde Cenevizliler ile ilişkilendirilmektedir. İtalyan denizcilerin mirası bununla sınırlı kalmayıp yerel ağızlarda ciniviz formunda “açıkgöz” anlamında bir kelime de derlenmiştir (Türkiye’de Halk Ağzından Söz Derleme Dergisi.1939-1951: 277; Öztürk, 2005: 230)

[9] Tercüman Gazetesi, 26 Ağustos 1955

[10] Alexander bronz tabletleri gömmüş, ördek yumurtası içine bir yılan yavrusu yerleştirmiş ve yılanın ağzına sözde konuşabilmesi için menteşeli bir sistem kurduktan sonra keyfine bakmıştır.

[11] Lucian, “Sahte peygamber Alexander” (Ἀλέξανδρος ἢ Ψευδόμαντις), 16

[12] İnebolu’nun diğer adının Neapolis (Yeni kent) olması düşüncemi doğrulamaktadır (Bıjışkyan, 1998: 60)

[13] Bıjışkyan, 1998: 60-1

[14] Yunanca Αἰγινήτης (Arrian, 20; Stephen, 17) Bıjışkyan nehri Ekinetis adıyla anmıştır (1998: 61). Attika ile Peloponnesos arasında yer alan volkanik ada Aigina (Αἰγινῆται [Herodot, Historiae 8. 93]) ile isim benzerliği tesadüf olmamalıdır.

[15] Anadolu’da Harmason adlı ikinci bir toponim bulunmamaktadır. Yunanistan’da Boetia ve Attika’da bulunan Arma (ἅρμα) toponimleriyle ilişkili olabilir.

[16] Rasim, 1930: 86

[17] 1866 tarihli “Turuk-u Muabir Hakkında Nizamname” adlı Osmanlı karayollarını düzenleme ve bakımı örğütlenmesinde yollar “Avrupa-ı Osmanî” ve “Asya-ı Osmanî” adlarıyla ikiye ayrılmıştır.

[18] Berksan, 1951: 27-28

[19] Çiçek, 1997: 403

[20] Alternatif karayolu ise Üsküdar Sultantepe’de bulunan Şeyh Ata’nın Özbekler Dergâhı civarında başlayıp Geyve’ye ulaşan Menzil Hattı’dır.

[21] Ayrıca Kastamonu Havalisi Komutanlığı zaruri durumlarda Sinop, Taşyanağı, Gerze ve Akliman limanlarının da kullanılmasını kararlaştırılmıştır.

[22] Mustafa Kemal Paşa, 1920 Sonbaharında Binbaşı Faik Bey aracılığıyla gönderdiği bir mektupla Veliaht Abdülmecit Efendi’yi Ankara’ya davet etmişse de Abdülmecit Efendi, ikilik yaratmamak bahanesiyle daveti reddetmiş, bir kaç ay sonra Şehzade Ömer Efendi kendiliğinden Anadolu’ya geçmiştir.

[23] Şarman, 2000: 18-19

[24] ATAŞE Arş. Kİ: 1014, D: 14-A, Fh: 5-8

[25] Mustafa Kemal milli serpuşumun adını şu sözleriyle koymuştur:  “…Öyleyse cevheri gösterebilmek için çamuru atmak lazım. Çok cevherli olan bizim milletimize layık olan kıyafet, medeni ve beynelmilel kıyafettir. Öyle giyineceğiz: Ayakta İskarpin, potin pantolon, yelek, gömlek, kravat, ceket ve bunları tamamlamak için başta siperi şems’li serpuş. Açık söylemek isterim: Buna şapka derler.”

[26] “1952’de Yunanistan’dan Rumlar kadınlı erkekli çocuklarıyla geldiler. Yıkılan kilisenin oraya gittiler. Sonra Karaca’ya gittiler. Yeni Mahalle’ye (Acıtanos), Çamlıca’ya (Erkistos), Karadeniz Mahallesi’ne (Patriyos) gittiler. Yerleri öptüler. Bu arada Karaca’dan giden bir hanım, onun da kızı vardı, o hanım kimi Türk hanım arkadaşlarını sordu, onları buluverdik. Kucaklaştılar, çok duygusal anlar yaşandı. Sonra onlara İnebolu Halkevi’nde çay verdik. Bu hanım o çay sırasında, ‘Benim annemi Deveci ile Cia Hasan vurdu, ben küçüktüm. Annem pencereden doğru Yunan gemilerine peştemal sallıyormuş!’ dedi. ‘Nasıl yorumluyorsunuz?’ dedik, ‘Yunan gemileri her yeri yakıp yıkarken annemin pencereden peştemal sallayışını çok aşırı davranış olarak yorumluyorum ve onaylamıyorum’ dedi. Sonra annesinin mezarını buldular, mezarın başında ağladılar” Kemal Örüklü (İnebolu, d.1926) 7 Aralık 2010

[27] Peker, 1955: 356

[28] Yunanca Εἰρηναῖος. İzmir (Smyrna) doğumlu aziz hem Ortodoks hem de Katolik Kilisesince aziz kabul edilmekte ayrıca Ortodoks Kilisesi onu ayrıca bir Kilise Babası olarak görülmekteydi.

[29] Yunanca Ζεφύριον

[30] Bıjışkyan, 1998: 60

[31] Karya’da Myndus yarımadasında, Kilikia’da, Pontus’ta Tripolis’in batısında, Girit’te, Kıbrıs’ta Paphos’ın batısında, Kyrenaica, Chersonesus Taurica’da Zefirion adlı mevki isimleri mevcuttur.