Karadeniz Tarihi

Sinop Tarihi: Osmanlı dönemi

Makale: Özhan Öztürk

Fatih Sultan Mehmed, Sinop halkını İstanbul ve Trabzon gibi yeni fethedilen yerlere iskanla görevlendirmediği gibi avarızdan da muaf tutarak, Sinop Kalesi’ni beklemekle görevlendirmiş, kent 16. yüzyıla dek uygulanan bu sistem sayesinde hızla büyümüştür. Sinop’un nüfusuna paralel olarak liman ticareti de aynı oranda artarken, 1530 yılına gelindiğinde Sinop iskelesinin gümrük gelirleri 17 bin akçeyi bulmuştur. Sinop,  15 ve 16. yüzyıllarda kaza merkezi olarak Kastamonu Sancağı’na bağlanmış olup, 17. yüzyılda ise bölünerek Saray, Sahil, Akkaya ve Gerze kazaları ortaya çıkmıştır.

Küçük bir kaza olmasına rağmen tersanenin varlığı kentin önemini arttırmış olup,

Sinop’un meşhur kayık ustası rahmetli Derviş usta
Sinop
Sinop, 1949
Sinoplu köylüler
Sinop Postane, 1920
Sinop Halkevi bando takımı, 1935
Sinop, 1970
Sinop’ta ara sokak ve tarihi evler, 1970
Sinop’ta kar manzarası, 1970
Sinop Belediyesi
Sinop cami
Sinop kalesi

14 Temmuz 1602 tarihli bir belgeye göre Sinop ve Sahil kazalarının kadılığına talip olan 2 kişi Sinop’ta inşa edilen 12 parça kadırganın sekizinin masraflarını ödemeleri şartıyla görevlerine atanmışlardır[1]. Osmanlı donanmasına gemi inşa edilen önemli bir tersane olduğu ve gemilerin inşasından tersane emini dışında kadı da sorumlu tutulduğundan işlerin sorunsuz yürümesi için yüksek payeli[2] kadılar kentte görev yapmıştır[3]. Bu dönemde “İnce Donanma” adı verilen Tuna Donanması da Osmanlı donanmasının önemli deniz üslerinden biri olan Sinop’ta kışı geçirmek için demir atmakta ve cephane ikmali yapmaktaydı[4].

Sinop Nüfusu

Sinop ve civarına ait II. Mehmet döneminde yapılmış olması muhtemel tahrir defteri kayıp olup, günümüze ancak 1487 ve sonrasında hazırlanan 6 tahrir defteri ulaşabilmiştir. Sinop kent merkezinde 1487 yılında 492 Hristiyan, 52 İslam, 1530’da 378 Hristiyan, 236 İslam, 1560’da 377 Hristiyan, 310 İslam, 1582’de 400 Hristiyan, 644 İslam’ın Sinop kazasında ise 1487’de 4099 Hristiyan 25.276 İslam, 1523’de 4001 Hristiyan 21.706 İslam, 1560’da 4104’de Hristiyan, 34.238 İslam, 1582’de 5617 Hristiyan, 43.460 İslam hanenin bulunduğu görülmektedir[5]. Sinop’un beylikler dönemi ve fetih öncesine ait nüfus verileri mevcut olmadığından kiliselerin camiye dönüştürüldüğü Selçuklu ve Candaroğlu dönemleri ile fethin hemen sonrasında yaşanmış olması kuvvetle muhtemel ihtidaların bilinmemektedir. Bununla birlikte 1487 sonrasında Hristiyan oranının Müslüman nüfusa göre artış hızının düşüklüğü komşu Karadeniz kentleriyle benzerlik göstermekte olup, 1487 sonrasında ihtidanın kitlesel ve birdenbire değil yavaş ama süreklilik arz ederek gerçekleştiği anlaşılmaktadır[6].

Suhte ve Celali İsyanları Döneminde Sinop

Komşu yerleşimler gibi Sinop’da, Celali ve suhte ayaklanmalarının yanı sıra Kanuni Sultan Süleyman’ın oğulları II. Selim ve Beyazıd arasındaki taht kavgası sırasında (1558) Anadolu’da ortaya çıkan kargaşa ortamından olumsuz yönde etkilenmiştir. Zamanın Kastamonu Sancak Beyi Süleyman Bey, suhtelerin Sinop, Boyabat ve Durağan kadılarından zorla haraç istediğini İstanbul’a gönderdiği bir şikayet mektubunda belirtmiştir. 1567’de Bolu’dan Sinop’a kaçan iki suhte topluluğu üzerine Bursa sancak Beyi tarafından 200 sipahi gönderilmişse de sipahilerle çatışmaktan kaçınmamışlardır. Bölgedeki Osmanlı otoritesi Boyabatlı Söylemez ve Kara Hüseyin adlı suhtelerin Sinop kadısının bile yolunu kesip bir adamını öldürmeye cüret edecek derecede zayıflayınca, kentin zengin ahalisi başka yerlere göç etmek zorunda kalmıştır. 1568’de Kefe’den gelen kürk ve yağ dolu bir yük gemisi fırtına sebebiyle kayalara bindirince içindeki mallar halk tarafından yağmalanmış, devlet yağmacıları cezalandırmak için bir kurul gönderdiyse de suhteler kurulun işini yapmasını engellemiş hatta yağmacıların serbest kalmasını sağlamışlardır. Bu dönemde devlet memurları da rüşvet veya tehdit sonucu suhtelerle işbirliği yapmaktan çekinmemişlerdir. Sinop’u haraca kesen Mehmed ve İbrahim adlı suhtelerin yakalanıp Sinop Kalesi’ne hapsedildikten sonra de hisar erlerinden Hızır Bali tarafından gece gizlice serbest bırakılmaları da ootrite yokluğuna ibret verici bir örnektir. Devlet, Amasya ve Canik sancakbeylerine Sinop’u haraca kesen suhtelerin yakalanması için emir verse de kışın ulaşılması güç yerlerde saklanıp, baharda yağmaya başlayan çeteleri yok etmek mümkün olmamış bilakis 1601’de Celali Yularkastı Sinop’u haraca bağlamıştır.

Sinop kıyısında iskele ve vapur

Kazak Yağması

Zaparog/Don Kazakları, 1614 yılı Ağustos ayında Sinop’u yağmalamış, kaleyi ele

Sinop, Sakarya caddesi

geçirerek yakmış, çok sayıda kadın ve çocuğu eseri alıp geri çekilmişlerse de Karadeniz muhafızı İbrahim Paşa peşlerinden giderek ani bir baskınla Kazak yağmacıları bozguna uğratmıştır. İbrahim Paşa, Don Nehri’nin Azak Denizi’ne döküldüğü yerde Kazaklar’ı beklemişse de Kazaklar tuzağı fark ederek “şayka” adını verdikleri kayıklarını başka bir noktada karaya çıkarıp, kızaklara yükleyerek yurtlarına dönmek istemiş ama kaçarken Tatar akıncılara yakalanmışlardır. Ganimetlerini bırakıp kaçan Kazaklar’ın bir bölümünü de İbrahim Paşa kılıçtan geçirdikten sonra 20 kadarı İstanbul’a getirilip asılmıştır. Kontrol edilmeleri imkânsız olan Kazaklar bu tarihten sora da Osmanlı kadırgalarına göre ufak ama manevra kabiliyeti fazla 300 tekneyi bulan filolarıyla akınlarını IV. Murad dönemine dek sürdürmüştür ki Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Sinop-Samsun arası için “bu mahalde Kazak-ı Ak havfından ma’mur kasaba yoktur” diyerek saldırı yoğunluğunun boyutunu ortaya koymuştur. Kazak saldırıları İstanbul’da şaşkınlıkla karşılanırken meseleyi örtbas etmeye çalışan veziriazam Nasuk Paşa idam edilmiş, Kazakların İstanbul yakınlarına dek ulaşması ordunun Hotin Kalesi’ne sefer düzenleme kararı almasına ve Sinop kalesi dâhil Karadeniz kıyılarında güvenlik önlemlerinin arttırılmasına yol açmıştır. Tüm önlemlere karşın 3 Mart 1615 tarihli bir kayda göre Sinop muhafızlarının Karasu Pazarı’na gitmesini fırsat bilen Kazaklar Sinop’u yeniden basıp yağmalayınca Karasu Pazarı’nın kaldırılarak eskisi gibi yeniden Sinop’ta Pazar kurulması emredilmiştir[7]. 1616 yılında yeniden Sinop’a gelen Kazaklar bu sefer Sinop kalesini ele geçirememişlerse de sahil köylerini yağmalayıp kaçmışlardır. Hotin seferi sırasında bile Osmanlı donanmasının zayıflık göstermesi bir yana, Osmanlı başkentindeki siyasi karışıklıklar, Kırım Tatarları’nın Kazaklarla işbirliği yapması ve Karadeniz kalelerinde yeterli sayıda top ve cephane bulunmaması gibi sebepler yüzünden Kazak korsanlar Karadeniz kıyılarını yağmalamaya devam etmiştir. Haziran 1621’de Kaptan-ı Derya Halil paşa Gerze limanında yatan 9 şaykanın peşinden gittiyse de Kazaklar kaçmayı başarmış, Sinop’a son Kazak saldırısı 1638’de IV. Murat’ın Revan seferi sırasında meydana gelmişse de saldırganlar donanmanın anında müdahalesi sonucu kaçmak zorunda kalmıştır.

17. yüzyıl ortalarında Sinop’un kale içi ve dışında toplam 24 mahallesi bulunmakta, Hristiyanlar deniz kenarında[8] Müslümanlar iç kesimlerde yaşamaktaydı. Sinop Rumları, muhtemelen Osmanlı fethinin hemen ardından surların dışına çıkarılmış olup[9], Tersane Mahallesi dışında çoğunlukla bir kilise çevresinde ve Meryem Ana (Büyük Kilise), Aya Petros, Aya Nikola, Aya Kostantin gibi bir kilisenin adını taşıyan gibi mahallelerde oturmaktaydı. 1687 tarihli avarız defterinde Rumların oturduğu 6 mahallenin halkının Sinop limanındaki kumunu çekerek limanı temizledikleri için avarızdan muaf tutuldukları görülmektedir[10]. Evliya Çelebi’nin 110 olarak verdiği Rum hane sayısının 1641 ve 1687 avarız defterlerinde 202 ve 176 hane olduğu kayıtlıdır. Ayrıca 1830 tarihli nüfus icmal defterlerinde kentte bir Kıptiyan (Çingene) ile aynı dönemde Bıjışkyan’ın da bahsini ettiği bir Ermeni mahallesinin bulunduğu anlaşılmaktadır.

Sinop, 19. Yüzyıldan itibaren ticari önemi Samsun ve Trabzon’a bırakmaya başlamıştır. Bu durumun en önemli nedeni Antik Çağ’dan itibaren kullanılan ticaret güzergâhlarının ve ticaret yapılan ülkelerin değişmesidir ki bu dönemden sonra Samsun, İç Anadolu ticaretinin, Trabzon ise İran ve Kuzeydoğu Anadolu ticaretinin ise çıkış kapısı olarak kullanılmıştır[11]. Sinop 1831 sayımında Anadolu Eyaleti, 1846’da ise Kastamonu Vilayeti’ne bağlı iken Tanzimat sonrasında Sinop’un müstakil bir liva haline getirilmiştir. 1841 yazında Sinop’ta ciddi asayiş olaylarının çıktığı haberini alan İngiltere’nin Samsun’daki Konsolos Yardımcısı R. W. Stevens Sinop’a gelerek 2 yıldır Sinop’u yöneten Muhassıl Mustafa Refik Bey’in azledilerek yerine Öküzoğlu Hüseyin Bey’in atanmasına karşın olaykarın yatışmadığını bildirmiştir[12]. Stevens, raporunda Sinop’un ticaret için pek kaynağı olmadığını, kenti çevreleyen ormanlık alanlardan elde edilen kerestelerin özele satışı ve ülke dışına ihracının yasak olduğunu, çevre ilelrle bağlantısının yetersiz olduğundan kervanların uğramadığını, bölgede üretilen pirincin yarısının devlet tarafından satın alınırken kalanın üreticiye bırakıldığını, limanda usulsüzlükler yapıldığını, limanda bir Türk gemisi olması halinde Avusturya buharlılarına Türklerin binmesine izin evrilmediğini bildirmiştir[13].

Sinop, 1900

Rus Donanmasının Sinop Baskını

30 Kasım 1853 günü Rusya’nın Karadeniz filosu komutanı Amiral Pavel Stepanoviç Nahimov maiyetindeki ağır harp gemileri ile birlikte havanın sisli olmasından yaralanarak, fırtına yüzünden Sinop limanına sığınan Patrona Osman ile Riyale Hüseyin Paşaların komutasındaki hafif yelkenlilerden oluşan filoysuna imha baskını düzenlemiştir. Çıkan çatışmadan 11 Türk gemisi batarken 2.989 gemiciden 2.031’i şehit olmuş ayrıca liman ve civarını bombardıman edildiğinden sivillerden de 34 kişinin ölüm ve 230 kişi yaralanmıştır[14].  1869 Kastamonu Vilayet Salnamesi’ne göre Sinop Sancağı’nda 47.590’ı İslam toplam 50.545 erkek, Merkez kazada ise 6.195’i İslam 8.201’i yaşamaktaydı. Cuinet, 1894’de Sinop kentinde 5.041 İslam, 3.965 Rum Ortodoks, 654 Gregoryen Ermeni, 64 Katolik, 6 Bulgar ve 19’u Yahudi olmak üzere toplam 9.749 kişinin yaşadığını belirtmiştir. 1914 yılına gelindiğinde Sinop’ta 28.290’ı İslam, 4.595’i Rum, 675’i Ermeni, 8’i Yahudi olmak üzere 33.568 kişi, Boyabat’ta ise 59.324’ü İslam, 194’ü Rum, 3.074’ü Ermeni olmak üzere 62.592 kişinin yaşadığı görülmekteydi[15].

1930’lu yıllarda Sinoplu kadınlar

Modern Dönem

Sinop, 1. Dünya Savaşı ve sonrasında işgale uğramadığı için nispeten sakin bir

Sinop Adliye önü, Atatürk caddesi

dönem geçirmiştir. Samsun Rum metropolitinin şikâyeti üzerine İngilizlerce tutuklanan eski Samsun mebusu Osman Bey’in 4 Ağustos 1919’da Sinop üzerinden Anadolu’ya kaçmasına yardım eden Sinop mutasarrıfı Mazhar Tevfik Bey’i tutuklamaya 2 Amerikan savaş gemisi eşliğinde gelen Samsun’da ki İngiliz askeri temsilcisi M. Solter mutasarrıflık binasını işgal etmiştir. M. Kemal’le birlikte Samsun’a gelen milliyetçilerden birisi olan M. Tevfik Yüzbaşı Solter’in sorularını yanıtlamayacağını kesin bir dille bildirince İngiliz subay kentten eli boş ayrılmıştır. İstanbul Hükümeti’nin emriyle Kastamonu vali vekili Osman Nuri Bey, M. Tevfik’e görevden el çektirmişse de bir süre sonra M. Kemal’in emriyle tutuklanınca M. Tevfik yeniden mutasarrıf olmuş, kentin Müdafa-i Hukuk örgütlenmesini hızla gerçekleştirmiştir.

Milli Mücadele Yıllarında Sinoplular

Cumhuriyet döneminde 9 Ekim 1924’de Rıza Nur Halk Kütüphanesi, 1932’de Halkevi, 1934’de Muharrem Matbaası, 1935’de Elektrik İşletmesi, 1951’de Su işletmesi, 1952’de İl Çocuk Kütüphanesi, 1956’da Kızılay Sinop şubesi, 1964’de Sinop Lisesi, 1965’de Vali Konağı, 1968’de Ticaret ve Sanayi Odası, 1976’de Örme Konfeksiyon Sanayi, 1981’de Cam Fabrikası hizmete açılmıştır.

2009 nüfus sayımı sonuçlarına göre Sinop’ta 98.456’i köylerde, 102.678 kentte olmak üzere toplam 201.134 kişi yaşamakta, Ayancık (26.047), Boyabat (45.8979, Dikmen (9.470), Durağan (28.792), Erfelek (13.812), Gerze (23.295), Saraydüzü (8.217), Türkeli (20.904) adlı 8 ilçe, 11 belediye ve 467 köyden oluşmaktadır.

Kaynak: Özhan Öztürk. Pontus: Antik Çağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi (Genişletilmiş 3. Baskı). Nika Yayınları. Ankara, 2016

Sinop Tarihi Makale Serim

Sinop Kenti ve Civarındaki Arkeolojik Kazı ve Bulgular

Sinop Antik Çağ Tarihi

Sinop Tarihi: Bizans dönemi

Sinope, Sinop Sikkeleri

Sinope, Sinop adının anlamı

Sinop Tersanesi Tarihi

Sinop Tarihi Yapılar

Karousa, Gerze Tarihi ve Ayandon (Sinop)

Durağan, Sinop

Boyabat, Sinop

İstefan, Ayancık Tarihi (Sinop)

Sinop Tarihi: Osmanlı dönemi

Notlar

[1] 25 Muharrem 1011, MAD 7316, 61

[2] 17. Yüzyıl ortalarında kente uğrayan Çelebi Sinop kadısının 300 akça payeli olduğunu bildirmiştir.

[3] Ünal, 2008: 42

[4] Cevdet bahriye, 12452 (4 Mart 1772)

[5] Ünal, 2008: 107

[6] Üner’in çalışmasında 1487’de sadece kazada 22 mühtedinin yaşadığı görülmekte, 1487’de tamamı Hristiyan olan bir köyün 1650’da yarısının ihtida ettiği anlaşılması gibi çeşitli örnekler verilmekte mühtedilerin baba adı olarak Abdullah adı kullananlarının yanı sıra Mehmet veled-i Vasil formunda babasının gerçek Hristiyan adıyla kaydolanlara da rastlanmaktadır (Ünal, 2008: 131-33) Ayrıca Bkz. Trabzon’un fethi

[7] Mühimme Defteri, 80, 458; Ünal, 2008: 343

[8] Evliya Çelebi kale içi ve dışında 24 mahalle olduğunu, Kefere mahallesinin deniz kıyısında kurulu olup 1100 Hristiyan’ın haraç verdiğini 100 tanesinin ise kalenin tamiri ve bakımından sorumlu olup haraçtan muaf tutulduğunu yazmıştır (Evliya Çelebi, 2008: 89)

[9] Tournefort, 2005: II, 115

[10] Kepeci, 27722, 121-123; Ünal, 2008: 295

[11] Collas’a göre 1863 yılında 3 Karadeniz limanının toplam ticaret hacimlerinin karşılaştırması şöyledir: Sinop (1.220.000 frank), Samsun (15.000.000 frank), Trabzon (86.000.000 frank)

[12] PRO: FO 336/1/E 1831, British Consulate, Samsun, 1837-1842, 25.07.1841, No: 6

[13] PRO: FO 336/1/E 1831, British Consulate, Samsun, 1837-1842, 22.2.1842

[14] Detaylı bilgi için Bkz. Osmanlı-Rus Savaşları

[15] Yurt Ansiklopedisi, 1982: 9, 6766-67