Karadeniz Tarihi

Paphlagonia’nın (Batı Karadeniz Bölgesi) Etnik Yapısı

Makale: Özhan Öztürk

Paphlagonia’nın tarihi etnik yapısı Antik Çağ’da özellikle Bithynia’ya yakın bölgelerinde Trak kökenli halklar, Sinop civarı ve Kapadokya’ya yakın bölgelerde Asurlular daha doğuda sahil boyunca Kaşkalar (sonradan Tibarenler) Yunan sahil kolonilerinde Yunanlılar ve pek çok yörede 11. yüzyıldan itibaren Anadolu’ya giren Türkmenlerden oluşmuştur.

Paphlagonia’nın güneyinde ise Trakya üzerinden gelerek MÖ 3. yüzyılın son çeyreğinde İç Anadolu’ya yerleşen Kelt kökenli Galatlar yaşamaktaydı. Yunan kolonizasyonu Antik Çağ’da sahil kesiminin yavaş yavaş ama süreklilik arz edecek formda Helenleşmesini sağlamışsa da iç bölgeler ancak Roma döneminde Hristiyanlığın yayılmasıyla Romalılaşınca bölge çok parçalı etnik görünümünü kaybetmiştir. Paphlagonyalılar başta Samsatlı Lucian’ın (MS 125-180) yapıtları olmak üzere Antik Çağ tiyatro eserlerinde abartılı şekilde hicvedilmiş koca popolu, düzenbaz, kötü huylu, Yunancayı kötü bir şive ile konuşan geri zekâlı kişiler olarak tasvir edilmişlerdir. Atina’da oynanılan tiyatro eserlerinde Paphlagonyalıların bu derece tanınır olması hatta eski Yunanca’da “aptallaşmak” anlamında “Paphlagonlaşmak” teriminin kullanılması Atina’da yaşayan hatırı sayılır miktarda Paphlagon köle olduğunu düşündürmektedir ki en azından güney Attika’da ki madenlerde çok sayıda Paphlagon kölenin çalıştırıldığı bilinmektedir[1].

Bununla birlikte Paphlagonyalılar Bizans sarayında önemli görevler üstlenmiş özellikle 906-1042 yılları arasında pek çok haremağası Paphlagonia kökenlilerden seçilmiştir.[2] Argyroi, Doukai, Kourkouai ve Komnenoi 11. yüzyılda öne çıkan önemli Paphlagonialı ailelerden birkaçı olup bunlardan sonuncusu Bizans ve Trabzon imparatorluklarının en önemli hanedanı olarak öne çıkmıştır.

1. Pala Halkı

Haklarında çok şey bildiğimiz bu halktan Anadolu dilleri uzmanı Prof. Emmanuel Laroche’un tasnif ettiği Hititçe metinlerde CTH 750-754 sayılı kayıtta Zaparwa’ya adanan bir festival ve gökyüzü tanrısı Tiyaz hakkında bilgi verilirken bahsedilmektedir. Palaların kuzeybatı Anadolu’nun Kaşkalardan önceki halkı olduğu ve Palaların Luwi dili ile ilişkili bir Hint-Avrupa dili konuştuğu anlaşılmaktadır. Metinlerden Hint Avrupa dillerindeki /–os/ son eki yerine Pala dilinde /–ssa/ soneki kullanıldığı görülmekte olup, bu durum etimoloji açıklanamayan Anadolu yerleşim adlarının kökenin belirlenmesinde kullanılabilecek önemli bir detaydır. Pala halkı MÖ 15. yüzyıl sonrasında Kaşka halkı içerisinde erimiş veya daha sonraki dönemlerde bölgeye gelen Traklarla karışarak Paphlagonların çekirdeğini oluşturmuş olmalıdır.

[1] MacDonald, 1961: 19-21

[2] Magdalino, 1998: 141-150

2.  Bkz. Genetler, Enetler, Henetiler

3. Asurlular, Beyaz Suriyeliler, Kapadokyalılar

Pervaneoğulları döneminde İbn Batuta’nın Sinop’a gelişinin dördüncü günü Emir İbrahim’in annesinin cenaze töreninde, törene katılanların giysilerini ters giydiklerini ve başlarının açık olduklarını bildirip buna hayret ederken bu uygulamaların yörenin belli başlı cenaze töreni geleneği olduğunu bildirmesi basit ama önemli bir ayrıntıdır:

“Sinop’ta vusulümüzden dört gün sonra Emir İbrahim’in validesi rahmet-i rahmana vâsıl olmasıyla, cenazesini teşyi ettim. Oğlu dahi başı açık ve piyade olarak revan oldu. Ümera ve memalik baş açık oldukları ve libaslarını ters giymiş bulundukları halde, cenazede bulundular. Lakin kadı ile hatib ve fukaha, libaslarını ters giymekle beraber başlarını açmayıp imame yerine serlerine siyah yünden birer mendil sardılar. Ehali-i merkume indinde eyyam-ı ye’s ü matem olan kırk gün müddet it’am-ı ta’âm eylediler[1].”

Anadolu’nun bazı yörelerinde elbiseleri ters giyme âdeti[2] istiska denilen yağmur yağdırma törenleri[3] sırasında uygulanmaktadır[4]:

“Kastamonu’da yağmur duasına çıkmak için bir gün önceden hazırlık yapılır… Vakti gelince cemaatle namaz kılınır. Sonra herkes birbiriyle helallaşır, tövbeler edilir. Dış elbiseler ters giyilir, başlar açılır. İmam veya hoca yüksek sesle duaya başlar.[5]

Cenaze törenlerinde elbiseleri ters giyme geleneğinin Asurlu Hristiyan kadınlarca yas amacıyla halen uygulanıyor olması ilginç bir bağlantıya işaret etmektedir[6] ki daha Antik Çağ’da Herodot ve Strabon Paphlagonialılar’ın Asur kökenli olduklarını iddia etmiş, Amisos’un bu halka ait olduğunu bildirirken[7] onları “Beyaz Suriyeliler” olarak tanımlamıştır:

“Paphlagonia’ya gelince, burası doğuda, Herodotos’a göre “güneyden gelerek Syrialılar ve Paphlagonialılar arasında akan ve Exenios denen denize dökülen Halys (Kızılırmak) ile sınırlanmıştır. Onun “Syrialılar”dan kastı Kappadokialılardır. Taurosların öbür tarafındakilere “Syrialılar” dendiği halde, bugün bunlara Leukosyrialılar “Beyaz Syrialılar” denmektedir. Tauros’un bu tarafındakilere kıyaslanacak olursa, öbür tarafındakilerin tenleri daha esmerdir, hâlbuki bu taraftakiler öyle değildir. Bu nedenle “beyaz” unvanını almışlardır. Pindaros Amazonların “mızrakları ile uzaklara erişen bir Syria ordusunu sevkettiğini söyler” ve bu suretle yaşadıkları yerin Themiskyra’da olduğunu açıkça işaret eder. Themiskyra, Amisene topraklarındadır ve bu topraklar Halys nehrinden sonra gelen ülkede yaşayan Leukosyrialılar’a aittir. Şu halde Paphlagonia doğuda Halys nehri ile güneyde Galatlar ve Phyrigler batıda Bithynler ve Mariandynler ve kuzeyde Pontus Euxeinos ile sınırlanmıştır[8].”

Herodot, Dareos’un ordusundaki Paphlagonialıların savaşa örme başlıklar, küçük kalkanlar, oldukça kısa kargılar, mızraklar ve hançerlerle katıldıklarını ayaklarında bacaklarının yarısına kadar gelen kendilerine özgü papuçların olduğunu bildirmiş, Paphlagonialıların Perslerin Kappadokialı dediği Suriyeliler ile beraber olduklarını belirtmesi[9] de bu iddiayı güçlendirmektedir. Strabon, Kapadokya’nın etnik sınırlarını verirken güneyde Kilikya Torosları adlı dağlar, doğuda Armenia, Kolhis, kuzeyde Halys nehirlerinin ağzına kadar Euxenios, batıda hem Paphlagonialı kabileler, hem de Phrygia’ya yerleşmiş Lykaonialılar’a kadar uzanan Galatialılar ve Kilikia Thrakheia’da oturan Kilikialılar tarafından çevrilmiş olduklarını belirtmiştir. Strabon, Kapadokya halkının tek bir dili konuştuğunu bildirirken[10] Diodorus Sicilus ise Paphlagonia ile Pontus arasına sürülen Asurluların zamanla güçlendiğini kaydederek bölgedeki Asurluların varlığını doğrulamıştır[11]. Strabon ve Herodot’un açıklamaları Kapadokya’da bu dönemde tek bir dil konuşuluyorsa ki Anadolu dillerinden birisi olması muhtemeldir Paphlagonia’nın yerli kabilelerinin de aynı ya da benzer bir dili konuşmasının muhtemel olduğunu göstermektedir[12].

4.Mariandynler

Strabon’un vurguladığı gibi Trak kökenli ve Bithynlilerden dialekt ve etnik açıdan ayırıcı bir özelliği olmayan bu halk Paphlagonia’nın batı yerleşimlerinde yaşamaktadır[13].

5. Bkz. Kaşkalar

6. Bkz. Amazonlar

7. Bkz. Frigler

8. Paphlagonyalılar

Çeşitli antik metinlerde geçen bu tanımın etnik mi yoksa tüm halkları içeren bölgesel bir ifade mi olduğu konusu meçhul olup ilk Homeros’un İlyadası’nda Pylamenes liderliğinde bir halkın adı olarak geçmektedir. MÖ 400’de Ksenofon, Pontus’ta çok sayıda kabile adı sıraladıktan sonra bölge halkını sanki yekpare bir halkmış gibi –Kolonist Helenler müstesna- Paphlagonialılar olarak tanımlamış, Korylas adlı bir prensin yönetiminde atlı savaşçılar olduklarını bildirmiştir.[14] Hitit Devleti’nin yıkılması ile başlayan ve kavimler göçü döneminde bölgeye Trak kavimlerinin geldiği dahası Antik Çağ’da Otys ve Korylas gibi yerel kralların Trak kökenli olduğu bilinmektre olup, bu yüzden Paphlagonların da en azından bir bölümünün Trak olduğu sanılmaktadır. Xenephon’un Anabasis adlı eserinde Paphlagonia kralı Korylas Onbinler’e atlar sunmuş ve yöreye özgü boynuz kupalarla şarap ikram etmiştir. Amnias Vadisi’nde yer alan Helen, Frig ve Pers üslüplarının izlerine rastlanan kaya mezarlarının Korylas ve diğer Paphlagonia krallarına ait olduğu sanılmaktadır.

9. Türkmenler

İbn Said’e göre 100 bin çadırlık bir nüfusa sahip olduğu iddia edilen ve “Türkmenlerin Başkenti” olarak adlandırılan Kastamonu ve çevresinde 13. yüzyıl başlarında Kayı, Kara evli, Dodurga, Avşar, Beğdili, Bayındır, Çavuldur, Çepni, Salur, Eymür, Yüreğir, İğdir, Büğdüz ve Kınık gibi çok sayıda Türkmen kabilesi bulunmaktaydı. Üner, 16. Yüzyıl kırsal yerleşimlerinde Afşar, Bayındır, Eymür, Kayı, Salurbeyli, Kızık, Dodurga ve Kınık gibi Türkmen boylarının isimlerini tespit etmiş ve Sinop civarında da kalabalık bir Türkmen yerleşmesi olduğunu iddia etmiştir[15].

Detaylı bilgi için Bkz. Karadeniz Bölgesi’ne Yerleşen Türkmenler

10.Rumlar

1912 yılında Kastamonu Vilayeti’nin Kastamonu (10. 783), Küre (1.143) ve Sinop (7.986) sancaklarında Türk nüfusa oranla oldukça az sayıda Rum yaşamaktaysa da Kastamonu’da % 3.1, Küre’de % 0.68, Sinop’ta % 6’lık nüfus oranlarıyla Rumlar Türklerden sonra ikinci büyük etnik grubu oluşturmaktaydılar. Detaylı bilgi için Bkz. Anadolu Rumları

11.Ermeniler

1912 yılında Kastamonu Vilayeti’nin Kastamonu (1.424), Küre (960) ve Sinop (314) sancaklarında çok sayıda Ermeni yaşamaktaydı. Bkz.  Anadolu Ermenileri

12. Bkz. Balkan, Kırım ve Kafkas Göçmenleri

13. Türkler

1912 yılında Kastamonu vilayetinin en büyük etnik topluluğu Osmanlı Türkleri olup (Türkmen ve Çerkezlerin de dâhil olarak tüm İslamlar hesaplandığı takdirde) Kastamonu’da 334.337, Küre’de 165.407, Sinop’ta 119.467 kişilik nüfusa ve sırasıyla % 96, % 98 ve %92’lik nüfus oranlarına sahipti.

Kaynak: Özhan Öztürk. Pontus: Antik Çağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi (Genişletilmiş 3. Baskı). Nika Yayınları. Ankara, 2016

Kastamonu Makale Serim

İnebolu (Abonuteikhos, Abana, İonopolis) Tarihi

Paphlagonia’nın (Batı Karadeniz Bölgesi) Etnik Yapısı

Kastamonu Antik Çağ Tarihi: Timonium, Timonitis, Kastamon

Kastamonu Tarihi: Beylikler Dönemi, Çobanoğulları ve Candaroğulları

Kastamonu Tarihi: Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi

Kinolis, Kimolis, Ginolu Tarihi (Çatalzeytin, Kastamonu)

Taşköprü Tarihi: Pompeiopolis (Kastamonu)

Azdavay ve Fakaz Tarihi, Kastamonu

Cide Tarihi: Kytorus, Giderus, Karaağaç İskelesi, Uzunkum (Kastamonu)

Notlar

[1] İbn Batuta, 335

[2] Çoğunlukla yas motifi olarak tanımlanan “elbiseleri ters çevirme” geleneğini (İnan, 1959:  1861) Acıpayamlı talihi ters çevirmeye yönelik bir “taklidî maji” olarak savunmuştur (Acıpayamlı, 1963, 1964). Oysa Hint- Avrupa ve Kelt folklorunda elbiseleri ters giymek cin, peri, cadı gibi doğaüstü güçleri uzak tutmak için uygulanan bir adet olup, Trinidad ve Tobago adası halkının “La Diablesse” adını verdikleri cadı ile karşılaştığında şerrinden korunmak için hemen soyunarak elbiselerini ters yüz edip giyme inanışı da dikkate alındığında oldukça geniş bir coğrafyaya yayılmıştır. Wheatley’in 1710 tarihli “Common Prayer” adlı kitabında belirttiği Ortodoks Çingenelerin ölülerini tabutsuz ve en iyi elbiselerini ters yüz edip giydirdikten sonra bir dört yol ağzına ve çit dibine  gömme adeti de ölüyü kötü ruhlardan korumaya yönelik olmalıdır (Puckle, 1926:3). Kısacası cenaze törenlerinde ya da yağmur duası sırasında elbiselerin ters giyilmesi de bir yas ifadesi olarak değil ortamdan kötü ruhları uzaklaştırmak amacıyla uygulanmaktadır. Müslüman Berberi olan İbn Batuta (1304-1368) Kuzey ve Batı Afrika, Güney ve Doğu Avrupa, Ortadoğu, Hindistan ve Orta Asya’yı gezmiş muhtemelen pek çok cenaze törenine de rastlamış ama cenaze töreninde kadınların elbiselerini ters yüz etme geleneğine sadece Sinop’ta rastlamıştır ki şaşırarak söz etme gereği duymuştur.

[3] Tokat’a bağlı Turhal ilçesinde ise Tekke Kavağı mevkiinde kurbanların kesilip, büyük kazanlarla pilavların pişirilip dağıtıldığı yağmur duası törenlerinde ise ölü bir at kafatasına bazı ayetler yazılıp Yeşilırmak’a bırakılmaktaydı.

[4] Köylülerin yanı sıra imam da namazdan sonra yağmur duasından önce cübbesini ters çevirmektedir. Bazı mezheplerce Abdullah İbni Zeyd’e dayandırılan bir hadiste elbiseyi ters yüz etmenin “bi tefe’ül olduğu, elbisemiz nasıl değiştiyse içinde bulunduğumuz kıtlık hali de öylece değişsin, şeklinde bir manayı taşıdığı” iddia edilerek meşru kabul edilmiştir (Sahih-i Buharî Muhtasarı Tecrîd-i Sarîh Tercemesi ve Şerhi, 3: 533).

[5] Candan 1961: 2342

[6] “The death is announced to relatives and friends by the deceased’s nearest relative. This customary to first notify the village priest in order to make arrangements for the funeral service and burial. Church bells (naqusha) are tolled slowly. Immediately after the death, bereaved women stop wearing colored clothing and ornaments and dress instead in plain clothing, sometimes wearing their clothes inside out. Bereaved men in the family do not shave or comb their hair until the first days of mourning have ended. Some refrain from eating on the day of death.” Assyrian Rituals of Life-Cycle Events by Yoab Benjamin. 20 Temmuz 2010 <http://www.aina.org/articles/yoab.htm>

[7] Strabon, Geographika XII, III, 25

[8] Strabon, Geographika  XII. III. 9

[9] Herodot, Historiae, VII, 72

[10] Strabon, Geographika  XII. I.1

[11] Diodorus Sicilus, Bibliotheka Historika II, 43, 6

[12] Paphlagonia dilinin Hitit ülkesinin kuzeybatısında konuşulduğu sanılan Hitit ve Luvi gibi diğer Anadolu dilleriyle ilişkili Pala olduğunu sanıyorum. Pala diline ait tek kayıt Hitit kil tabletlerinde Tanrı Zaparwa için yazılmış 21 bölümlük bir duadır. Hiti metinlerinde geçen “Pala’nın halkının” anlamına gelen “Palaumnili” kelimesinden aynı zamanda Pala’nın coğrafi bir bölgenin adı olduğunu öğrenmekteyiz.

[13] Strabon, Geographika XII, III, 4

[14] Ksenophon, Hellenika IV, I, 14; Anabasis VI, I, 1-7

[15] Ünal, 2008: 134