Site icon Özhan Öztürk Makaleleri

Ordu Tarihi (Kotyora, Bayramlı)

Ordu, 1930

Makale: Özhan Öztürk

Kotyora[1], Anabasis’te[2] Tibaren halkının topraklarında, Doğu Karadeniz sahilinde kurulmuş, Sinop kolonisi bir Yunan kenti olarak geçmektedir[3]. Arrian[4] ve Diodorus kenti Kotyora formunda anarken, Ptolemy[5] “Kotyoron”, Anonim Periplus’ta “Kotyoros” daha geç dönemde ise Suda “Kytora” terimlerini kullanmıştır[6].

Ordu sahili, 1877
Ordu’nun Antik Çağ’daki adı Kotyora’nın etimolojisi

Strabon, bozuk bir ifadeyle andığı şehrin küçüklüğünden[7], Pliny, Kotyorum olarak andığı kentte[8] Tibaren ve Mossynoik halkının yaşadığından, Arrian ise sadece bir köy olduğundan bahsetmiş, yerleşim Arrian tarafından Kotyoros, daha geç dönemde ise Suda tarafından Kotyora olarak

Ordu Saray Mahallesi, 1929

anılmıştır[9]. Kanımca Kotyora kentinin Yunanca hatta Hint Avrupa dillerinde bir anlam taşımaması, kent adının bölgenin ilk sakinleri olan Kaşkalar ve Güneybatı Kafkas dilleri bağlantı kurularak sorgulanması gereğini ortaya koymaktadır. Artvin ili, Yusufeli ilçesi‘ne bağlı Esenyaka köyü bağlık bir mevki ile Çeltikdüzü köyü Mahik mezrasında “Kotorat” olarak tespit edilen mevki adları bu açıdan ilham verici olup, Lazca ve Megrelce ķoțoro[10]

Ordu Belediye Parkı

“önemsiz, küçük” + -ati “mevki anlamı kazandıran son ek” çözümlenen benzer çağrışım yapan toponimlerdir. Bununla birlikte bence Kotyora, Kolh dilinin mirası ve Koto(y)uri’nin deforme hali olup, “çömlekçi; çanak, çömlek bulunan/yapılan yer” anlamına geliyor olmalıdır[11].

Ordu Arkeoloji

Ordu

Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Prehistorya Tarihi Kürsüsü’nden Prof. Dr. Kılıç Kökten Ünye ilçesinin doğusunda Yüceler köyü civarındaki mağaralarda 1944-45 yıllarında ve 1963-64 yılında Cevizdere vadisinde yaptığı arkeolojik araştırmalarda, Orta ve Üst Paleolitik dönemle ilgili olduğu tahmin edilen insan ve evcil hayvanlara ait iskelet parçaları, uç kazıyıcı, yuvarlak kazıyıcı, iri yonga kazıyıcılar ve dilgi çakının yanı sıra Alt Paleolitiğe ait çakmaktaşından bir el baltası da bulmuştur[12]. Bunlar Karadeniz kıyısında elde edilen en eski arkeolojik bulgular olup, bölgedeki yerleşim tarihinin Alt Paleolitik Dönem’e dek gittiğini ispatlamaktadır. Ayrıca Ordu ili Mesudiye ilçesinde yapılan yüzey araştırmalarında Erken ve Orta Kalkolitik kültürlere ait seramikler bulunmuştur[13].

Ordu

Ordu Tarihi

Ordu iskelesi, 1933

MÖ 2. binlerde Kızılırmak havzası civarında yaşayan Hititler’in kuzeyinde Sinop ve Samsun yörelerinde Kaşka adı verilen halkın varlığı bildirilmekle birlikte Kaşkaların yaşam alanının ne kadar doğuya gittiği ve Ordu’yu kapsayıp kapsamadığı bilinmemektedir. Ordu ili yüzey araştırmalarında tıpkı Sinop ve Samsun’da olduğu gibi höyüklerin MÖ

1939 Erzincan Depreminde Ordu şehrinde yıkılan binalar
Hasbahçe, Ordu. 1930’lar

2. binin ilk çeyreğinden sonra terk edildiği, bu bölgelerdeki yeni yerleşimlerin Orta Tunç Çağı’nın Asur Ticaret Kolonileri ile çağdaş (M.Ö. 2000-1750) erken evrelerine tarihlendiği görülmektedir. Güneydeki Hitit yerleşimleriyle çelişen bu durum Kaşkaların varlığı ile açıklanarak Ordu ili de Kaşka ülkesine dahil edilmişir[14]. MÖ 1200’lü yıllarda TrakFrig kabilelerinin Anadolu’yu istilası Kızılırmak’ın batısında kalan Hitit topraklarını da kapsamaktaydı. Frig kabilelerinden kaçan Hititlerin bir bölümünün İris nehrinin kuzeyine göç etmesi olasıdır. MÖ 8-7. yüzyılda Karadeniz’in kuzeyinden gelen İskitlerin kovaladığı Kimmer kabilelerinin yörede kalıcı olarak yerleştiğine dair bir bulgu yoktur.

MÖ 5. yüzyılda Kotyora halkı Sinop’a vergi ödemekteyken aynı dönemde yöneticisi

Ordu,1961

Sinop tarafından atanan bağımsız bir metropolis haline dönüşmüştür. Antik Kotyora kentinin mevkii tartışma konusu olmuş, modern Ordu kentinin 45 km doğusundaki Kiraz Limanı[15], Bozuk Kale’nin batısında yer alan Perşembe[16] ve 19. yüzyıla dek varlığını sürdürdükten sonra terk edilen modern Ordu’nun 4 km kuzeyindeki Bozuk Kale aday olarak öne çıkarılmıştır.

Ordu, Hükümet Caddesi

Ksenofon’un Anabasis adlı eserinde, Kotyora’nın, Tibaren adlı halkın topraklarında kurulmuş ve Sinoplular tarafından kolonize edilmiş bir Yunan kenti olduğundan bahsedilmektedir[17]. Onbinler burada 5 gün konaklamış, Kotyoralılar hasta askerleri bile surların içerisine almayıp, alışveriş yapabilmeleri için pazar açmayınca askerler yağmaya başlamışsa da, Sinop’tan gönderilen temsilciler tarafından uyarılmışlardır:

“… Bizde Yunanlı olduğumuzdan, siz Yunanlıların bize iyi davranmasını ve hiç bir zarar vermemenizi bekliyoruz; çünkü ilk olarak bizim size zarar verdiğimizi söyleyemezsiniz. Oysa Kotyoralılar bizim kolonilerimizdir ve bu ülkeyi Barbarlardan aldıktan sonra onlara biz verdik; bunun için Kerasuslular ve Trapezoslular gibi bize istediğimiz vergiyi ödemekteler. Bu yüzden onlara zarar verirseniz Sinope şehri kendini zarar görmüş sayacak.[18]

Yaşlı Pliny, kentin adını Tibaren halkı ile birlikte anmış[19], Strabon, bozuk bir

Ordu’da fındık kurutan köylüler

ifadeyle andığı şehrin küçüklüğünden, Arrian ise Kotyora’yı Pharnakia sınırında bir

Ordu’da kıyıdan açıkta bekleyen gemilere taşınan fındık çuvalları, 1930’lar

köy olarak anmıştır. Kotyora etrafındaki diğer Yunan kolonileri gibi önce Med ardından Pers egemenliğine girmişse de I. Darius dönemine dek özgür kent konumunu sürdürmüştür. Pers Kralı I. Darios’un bölgeye atadığı yönetici, Kotyora’nın da dâhil olduğu Yunan kıyı kolonilerinden haraç almanın yanı sıra onları Perslerin Yunanistan seferine katılmaya zorlamış, MÖ 530-331 tarihleri arasında Yunan şehir

Ordu Müzesi

devletleri için Perslerin egemenliğini altında yarı bağımsız dönem başlamıştır.

MÖ 331’de Makedon kralı Büyük İskender’in Pers ordusunu bozguna uğratıp Pers İmparatorluğu’nun yıkılmasını takiben MÖ 323’de İskender’in ölümünün ardından Anadolu, İskender’in diadok denilen komutanları arasında paylaştırılmıştır. Makedon diadoklar arasındaki çekişmeden faydalanan Kios tiranının oğlu Mithridates Kristes, Paphlagonia’da ayaklanıp bağımsızlığını ilan ederek sonradan Ordu’nun iç bölgelerini de kapsacak ve Pontus olarak anılacak devleti kurmuştur. Pontus kralı

Ordu, Taşbaşı mahallesi, 1930

Pharnakes, MÖ 183’de Karadeniz’in en güçlü kent devleti Sinop’un ardından Kotyora ve Kerasus’u da ele geçirdikten sonra antik Kerasus yakınlarında bugünkü Giresun kentinin atası olan Pharnakia kentini kurarken yerleşimci olarak Kerasus ve çevre kentlerin halklarını kullanmış olmalıdır. Pontus ile Roma devletleri arasında çıkan bir dizi savaş sırasında askeri despotzim ile yönetilen Kotyora ve

1924 Mübadelesinde Ordu’ya yerleşen Selanik, Drama Türkleri.

diğer Yunan kolonilerinin halkı için hayat zorlaşmıştır. Pharnakia’nın kurulması ile Kerasus ve Kotyora’nın önemini azalırken, Mithridates Eupator’un Doğu Karadeniz’in yerli halkları üzerinde egemen olmasıyla Trapezus’un gelişmesi hızlanmıştır.

Ordu il merkezine 13 km uzaklıkta bulunup, yeraltı galerilerini, 2 metre kalınlığındaki duvar kalıntılarını, keramik parçaları ve pişmiş toprak çatı kiremitleri barındıran Kurul Kayası yerleşmesinde yapılan arkeolojik kazılar MÖ 1. yüzyıla tarihlenmişse de yerleşimin tarihi adı belirlenememiştir. Roma İmparatorluğu’nun Anadolu içlerinde genişleyerek Pontus devletini yıkıp, bölgeyi ele geçirmesinin ardından Ordu ve civarı Pontus Polemoniacus olarak adlandırılmışsa da etnik yapısında önemli bir değişiklik olmamıştır.

Ordu, 1975

Ordu’nun Bizans ve Osmanlı Dönemi Tarihi

1071 Malazgirt Savaşı’nın ardından Ordu ve civarı kısa bir süre için Türklerin eline geçmesine karşın yerel kabilelerinden Kavrasların lideri olan Theodor Gabras’ın organize ettiği yerel kuvvetler 1075’de Doğu Karadeniz’e hâkim olmayı başarmıştır. 1081’de Bizans imparatoru I. Aleksios Komnenos tarafından general ilan edilen Gabras bölgede bağımsızlığını ilan etmişse de 1098’de Selçuklularca öldürünce imparator yerine Gregorie Taronites’i atamıştır. Buna karşın kısa süre sonra Konstantin Gabras bölgede bağımsız bir dükalık kurarak gücün tekrar yerli aristokratlara geçmesini sağlamıştır. Mengücükoğlu İshak’ın Selçuklu saldırısından kaçarak Gabras’a sığınmasının ardından Danişmendliler ve Selçuklu Emiri Tuğrul Arslan Gabras’ın üzerine yürümüş, esir aldıkları Trabzon dükünü ancak 1120’de yüklü bir fidye karşılığında bırakmışlardır. Anadolu Selçuklu Sultanı I. Mesud’un (1116-1156) Sivas ve Amasya bölgesini verdiği damadı Danişmendli Yağıbasan bir süre sonra Bafra ve Ünye’yi ele geçirmiştir.[20] Aleksios Komnenos 1204’de Trabzon merkezli bir devlet kurarken kardeşi David sahil boyunca batıya dek ilerleyerek Ordu dâhil olmak üzere Karadeniz Ereğli’ye dek tüm kıyı yerleşimlerini Trabzon’un egemenlik alanına katmıştır. I. İzzeddin Keykavus 1214 yılında Sinop üzerine yürüyerek Ünye’ye dek olan bölgeyi ele geçirmişse de 1228’de Trabzon ordusunca yağmalanıp ele geçirilen bölge I. Alâeddin Keykubat döneminde tekrar Selçuklu egemenliğine girmiştir.

Ordu’da pazar yerinde köylü kadınlar, 1975

1243 Kösedağ Savaşı’nda Moğollar Selçuklular’ı yenerek Anadolu’ya girmiş,

Ordu’da fındıkların çuvallara doldurulması, 1975

1318’de Selçuklu devleti yıkılırken Anadolu Beylikleri ve Trabzon İmparatorluğu

Ordu, 1975

İlhanlılar’a vergi veren devlet konumuna düşmüşlerdir. 1346-47’de Hacı Emir Ünye’yi ele geçirince Trabzon imparatoru I. Basileos kız kardeşi Theodora’yı Emir ile evlendirerek ittifak yapma yoluna gitmiştir. Hacı Emir’in hastalığı sırasında tahtı emanet ettiği oğlu Süleyman Bey, babası iyileşip beyliğini geri isteyince tahttan feragat etmemiş, çıkan kargaşa ortamından faydalanan Niksar emiri Taceddin Bey de Hacı Emir Beyliği üzerine iki sefer düzenlemiştir[21]. 1398 yılında I. Beyazıd bölgeye girdiği zaman bölgedeki beylikler Osmanlı üstünlüğünü tanımasına karşın 1402 Ankara Savaşı’nda muzaffer olan Timur’un Anadolu’ya hakim olmasıyla beylikler tekrar güçlenmiştir. 1461 yılında Karadeniz seferine çıkan II. Mehmet Trabzon İmparatorluğu’nun yanı sıra Hacı Emiroğlu Beyliği’ni de Osmanlı topraklarına katmıştır.

1485 tarihli tapu tahrir kayıtlarında Ordu bölgesinin adı “Vilayet-i Bayramlu me’a

Ordu Kız Muallim Mektebi, 1924

İskefsir ve Milas” olarak geçmekte olup, başlıca yerleşim yerleri İskefsir Kalesi, Milâs Nahiyesi, Vilayet-i Satılmış ve Bayramlu, Niyâmet-i Hafsamana, Bölük-i niyabet-i Çamaş,  Bölük-i niyabet-i Kâriş-i Porduman,  Bölük-i Kâriş-i Şayiblu, Bölük-i Kâriş-i Sudaşlu ve Ulubeylu,  Bölük-i Kâriş-i Bucak, Bölük-i Kâriş-i Ordu nam-ı diğer Gâlavi idi. Bugünkü Ordu kasabasının bulunduğu bölge ise başlangıçta “Bölük-i Kâriş-i Bucak” ardından “Nahiye-i Bucak” olarak adlandırılmıştır[22].

Ordu Düz Mahalle, 1960’lar

Bugünkü modern Ordu il merkezi Osmanlı döneminde “Bucak” adını taşıyordu ve 5 km güneydoğusunda yer alan Eskipazar köyünün liman[23] ve pazarı pozisyonundaydı.  Eskipazar 1455’de çevresinde “Bölük-i Niyabet-i Ordu bi-ism-i Alevi” isimli idari bulunmakta olup[24], sonradan “Nefs-i Ordu” ve “Nefs-i Alevi” olarak adlandırılmıştır. 1455’de bir Pazar ve boyahanenin bulunduğu yerleşimin 89 hanelik nüfusu 1485’te azalmış olup, başka bir yere –zorla- gönderilmeleri muhtemeldir. 1520’de 24 idari birimden oluşan bölge “Kaza-i Canik-i Bayram” olarak adlandırılırken, 1547’de İskefsir, Bayramlu ve Bazarsuyu adlı 3 kazaya ayrılmış, 1613’de bu sefer “kaza-i Bayramlu nam-ı diğer Ordu” adı altında yeniden birleştirilmiş, bu dönemden sonra Bulancak ve doğusunda kalan bölgeler Giresun’a, Reşadiye ise Tokat’a bırakılırken diğer yerleşimler Ordu ili sınırlarında kalmıştır[25].

Ordu, 25 Ekim 1935

Canik-Bayram” adıyla anılan Ordu kazası 16. Yüzyılda Canik sancağına bağlı bir nahiye olup, Canik Sancağı da Rum-ı Kadim Eyaleti içerisinde yer almaktaydı. Osmanlı klasik döneminde ise Trabzon Merkez sancağının kazalarından birisi olup, nüfusunun çoğunluğu Müslüman, geri kalanı ise balıkçılık ve çeşitli zanaat dallarıyla meşgul olan Rum Ortodoks ve Ermeni Gregoryenlerdi. 19. yüzyılın ikinci yarısında ekonominin bozulması bölgede asayiş sorunlarına sebep olurken, Ordu sancağında kura’a ve redif firarilerinin oluşturduğu çetelerin faaliyetleri mahalli idareler tarafından önlenememiştir. Meclis-i Vala ve Maliye Nezareti’nden yardım istenmiş, eşkıya gruplarının üzerine 1 kır serdarı ve 15 piyade neferinden oluşan özel güçler gönderilmiştir[26].

18. yüzyıldan itibaren hızla gelişip büyüyen Bucak, 1869 yılında Bayramlı’nın eski

1915 tehciri sonrası sağ kalan Ordu (Fatsa) Ermenileri. Soldan ikinci, Haygaz Kürkçü, kardeşleri ve kuzeni ile (Daniel Kürkçü Arşivi)

adı olan Ordu adını almıştır. Modern Ordu kenti, kuzeybatı rüzgârlarını engelleyen Boztepe’nin doğu ve güneydoğusunda uzanan kıyı düzlüğünde, Karadeniz’de fırtınalarına sebep olan Karayel rüzgârlarına kapalı Kirazlimanı koyunun kıyısında kurulmuştur[27]. 1817’de Bıjışkyan Ordu’nun geçmişte meskûn olmadığını, Trabzonlu Hacı Avedik adlı bir çorbacının himmetiyle her millete ait evler yapıldığını bildirmiştir. 1968’de Bıjışkyan’ı yorumlayan De Planhol Avelik’in eşraftan[28] olduğunu, kentin adı olan Ordu’nun ise askeri ordugâhın yanı sıra o dönemde “Pazar yeri” anlamında da kullanıldığını iddia etmişse de Yediyıldız kelimenin Hacı Emiroğlu gibi beylik ailelerinin mensup olduğu oymağı kastettiğini ileri sürmüştür[29]. 1613 tarihinde aynı zamanda bir iskele olan Bucak köyü halkı tamamı Müslüman olmasına karşın 17. yüzyıl sonlarında köyde inşa edilen cami çevresine kurulan pazar sayesinde dış göç alan kente[30] Bıjışkyan’ı doğrular şekilde gayrimüslimlerin de yerleştiği görülmektedir. 1871 Trabzon Salnamesi’ne göre Bucak kazasında 2541 hane Müslüman’ın yanı sıra 535 Rum ve 398 Ermeni hanesi yaşamakta olup Hristiyanlar, çoğunlukla geçimlerini balıkçılık, ticaret ve çeşitli zanaat dallarında çalışarak sağlamaktaydılar. Rumların sayısı 19. yüzyıl ortalarından itibaren özellikle Gümüşhane madenlerinin kapanmasıyla Haldiya’dan sahil kesimine yaşanan göç yüzünden hızla artmış bu yüzden tümü sahilde olmak üzere 1850’lerde Ypapanti (Υπαπαντής) ve Aya Yorgo (Αγίου Γεωργίου) 1870’den sonra ise Aya Nikola (Αγίου Νικολάου) adlı Rum mahalleleri kurulmuştur. Dini açıdan Niksar piskoposluğuna bağlı olan Ordulu Rumlar “Anagenesis” adlı bir yardımlaşma derneği çatısında toplanırken, 1873’de Psomiadeios ortaokulunu, Aya Nikola ve Aya Yorgi mahallelerinde 4 senelik birer ilkokul açmışlardır. Ordu kazası 1877-78 Osmanlı-Rus savaşı sonrası Kafkasya’dan önemli miktarda göç almış olup, göçmenler bir yandan mevcut köylere yerleştirilirken diğer yandan yeni köyler de oluşturulmuş, yerli halk ile göçmenler arasında yaşanan uyum sorunları yüzünden bölgenin asayişi bozulmuştur[31].

Ordu Taşbaşı, 1930’larda Rum kilisesi ve Rum okulu

1878 Trabzon Vilayet Salnamesi’nde Ordu kazasının erkek nüfusunun dini ve etnik dağılımı şöyleydi:

Yer Adı
Müslüman
 Rum Ortodoks
Ermeni Gregoryen
Toplam
Ordu Merkez 9.111 2.626 1.991 13.728
Perşembe 6.591 214 261 7.066
Hapsamana 4.783 926 27 5.736
Ulubey 3.926 218 875 5.019
Bolaman 4.165 327 176 4.668
TOPLAM 28.576 4.311 3.330 36.217

V. Cuinet 1890 başlarında Ordu’nun 5 (Perşembe, Ulubey, Bolaman, Hapsamana, Aybastı), Ünye’nin 1 nahiyesi (Karakuş) olduğunu, Ordu kazasının 309 köyünde 16.485 bulunduğunu bildirmiştir. Cuinet’in rakamlarına göre Ordu kazasının nahiyelerinden Perşembe’de 44 köyde 2.873 hane, Bolaman’da 41 köyde 1.998 hane, Ulubey’de 39 köyde 1.681 hane, Hapsamana’da 50 köyde 1.865 hane, Aybastı’da 36 köyde 1.915 hane, merkez nahiyede ise 99 köyde 6.163 hane bulunmaktaydı. 1880 Trabzon vilayet salnamesine göre Ordu’da 1 hükümet konağı, 30 cami, 15 çeşme, 4 medrese, 65 mezarlık, 24 kilise, 105 değirmen, 31 fırın, 732 dükkân ve 3 hamam bulunmaktaydı[32]. 1903 Trabzon vilayet salnamesine göre Ordu kazasında toplam 18.594 hane bulunmakta olup, bunun yanı sıra 1 kışla, 1 askerlik dairesi, 1 redif deposu, 143 cami ve mescit, 22 medrese, 1 tekke, 9 kilise, 1 hastane, 2 eczane, 16 han ve 2 hamamın varlığı kayıtlıydı.

1904 Trabzon Vilayet Salnamesi’ne göre Ordu kasabasında 10.987’i İslam, 896’sı Rum, 5728’i Ermeni olmak üzere 18.137 kişi yaşamaktaydı. S. Shaw, 1. Dünya Savaşı öncesinde 1914 yılında ise Ordu kazasında 111.421’i İslam, 18. 505’i Ortodoks Rum, 12. 349’u Gregoryen Ermeni olmak üzere 142. 275 kişi yaşadığını iddia etmiştir[33]. Ordu Ticaret, Ziraat ve Sanayi Odası 1903 yılında kurulmuş, ertesi yıl Ticaret ve Ziraat odaları olarak ikiye ayrılmıştır ki 1908 yılında kazada Ticaret Odasına kayıtlı 66 tüccar bulunmaktaydı[34].

I. Dünya Savaşı sırasında özelikle Rus işgaline giren Trabzon civarından muhacir akınının başladığı 1916 yılından sonra Ordu kazası iaşe ihtiyaçlarını karşılamakta zorluk çekmiştir. Şubat 1916’da Rus ordusunun Fındıklıdan batıya doğru hızla ilerlemeye başlaması ile yaklaşık 659.100 kişi[35] yaşadıkları yerden muhacir çıkmak zorunda kalmış bunların 22-25 bin kadarı Ordu kazasında iskan edilmiştir. 45 yaş üzerinde askerlikten muaf erkekler ile kadın ve çocuklardan oluşan kafileler Osmanlı orudunun çekilme kararı aldığı yerleri acilen boşaltmakta, göçün güvenle gerçekleşmesi için yol boyunca 2 km mesafe ara ile kontrol memurları görev yapmaktaydı[36].

1916 yılındda Çürüksulu Ziya Bey’in girişimleri sayesinde oluşturulan 500 kişilik Ordu Müstakil Taburu, Of cephesine Ruslara karşı savaşmaya gönderilmiştir[37]. 1915 Haziran ayından itibaren Ordu’da yaşayan yaklaşık 12 bin Ermeni Ordu-Ulubey-Mesudiye-Zara-Sivas güzergahını izleyerek Suriye tarafına techire zorlanmıştır. 160 Ermeni ailesi İstanbul’da hükümet nezdinde girişimde bulunarak İslam dinini kabul ettikleri gerekçesiyle sevk işleminden muaf tutulmak istediklerini bildirince istekleri kabul edilerek Ordu’da kalmalarına izin verilmiştir[38]. Giresunlu 328, Perşembeli 390 Ermeni Sivas yolunda kaçmaya teşebbüs ettiği, Bolaman’da iki Ermeni köyünden yaşayan 36 ailenin sevki sırasında bir çetenin saldırısına uğranıldığı[39], 4.500 Ermeniden oluşan bir Ordu kafilesinin yolda saldırıya uğradığı  bildirilmiştir[40]. 9 Ağustos 1917’de[41] 9 savaş gemisi ve 3 hücumbottan oluşan bir Rus donanması Ordu limanını bombardıman ötmenin ötesinde karaya asker çıkararak bir mühimmat deposu ile uçak merkezini yok etmiştir ki bu sırada Osmanlı kaynaklarına[42] göre 1000 New York Times gazetesine göre[43] erkek, kadın ve çocuklardan oluşan 2000 Rum Rus gemilerine  sığınarak Rus kontrolündeki Trabzon’a taşınmış bunların bazıları sonradan ABD’ne göç etmiştir. Bu olaydan sonra da muhtelif zamanlarda en az 200 Rum’un kayıklarla kaçtıkları bilinmekte olup, sonradan kıyı bölgelerinde 2299 hanede yaşayan 8797 Rum askeri gerekçelerle Mesudiye ve Tokat’a göç ettirilmiştir[44].

Savaş sonrasında merkezi Samsun’da bulunan Müdafaa-i Meşruta Cemiyeti Ünye ve Fatsa’da örgütlenirken, Ordulular 12 Şubat 1919’da kurulan Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti’ne son Osmanlı Meclis-i Mebusan’ında (12 Ocak-18 Mart 1920) Trabzon mebusu olarak görev yapan İsmail (Çamaş) Bey’i temsilci olarak göndermiş bir süre sonra örgütün Ordu şubesi de kurulmuştur. İsmail Bey, bölgede Pontus devletinin kuruluşunu önlemek amacıyla derneğin İstanbul’a gönderdiği bir heyetin içerisinde yer almış da 23 Temmuz 1919’da Erzurum Kongresi’ne Trabzon’un Ordu kazasını temsilen Avukat Hasan Efendi gönderilmiştir. Trabzonlu delegeler ile Mustafa Kemal arasında çıkan sürtüşmeden dolayı Ordu da 4-11 Eylül’de düzenlenen Sivas kongresine delege göndermemiştir.

30 Kasım 1920’de BMM’de Trabzon sancağının yeniden yapılandırılması görüşülmeye başlanmış ve 4 Aralık 1920’de Canik sancağına bağlı Ünye ve Fatsa kazaları ile birlikte Ordu sancağı kurulmuş, Ordulular kazalarının ile dönüştürülebilmesi için gerekli 60 bin lirayı aralarında toplamayı başarmışlardır.[45] Ünye ve Fatsalılar, karara şiddetle karşı çıkmış hatta 17 Aralıkta bir miting düzenlemiş ve Meclis’e protesto telgrafı çekmiş[46], Fatsa, Terme ve Karakuş’un da ekleneceği Ünye’nin il yapılması için girişimlerde bulunmuşlarsa da bu çabalar sonuç vermemiştir.

Ordu’da Cumhuriyet Bayramı, 29 Ekim 1933

1921 ilkbaharında Karakuş yolunu kesip yolcuları soyan, Ünye’nin kiraz köyünden Osmanoğlu Kör İsmail ile ortağı Akçavuşoğlu Hasan sağ olarak ele geçirilmiş, Ordu-Fatsa ve Ordu-Giresun arasında kara postası kurulmuşsa da 16 Mayıs tarihinde Mesudiye’ye gelen posta Katırcık mevkiinde saldırıya uğramış ve yolculardan Katırcı Ali Çavuş öldürülmüştür.[47] 9 Haziran 1921’de Yunan savaş gemilerinin İnebolu limanını bombalaması üzerine bölgenin işgal edilmesinden çekinen Ankara hükümeti Ordu ve diğer Karadeniz sahil yerleşimlerindeki Rum nüfusu iç bölgelere sürmüş, köyünü terk etmeyerek dağa çıkan Rumlar Merkez ordusu tarafından imha edilmiştir.

Yeni liva olan Ordu’da halk kentlerinin gelişmesi için olağanüstü çaba göstermiş, TBMM’nin genel yollar arasında kattığı Ordu-Sivas yolunun yapılması için seferber olmuş, anaokulu, kız ve köy okulları açılması için zenginler ve öğretmenler göreve çağrılmış, merkez livada köy öğretmenleri için kurslar düzenlenmiş, Fortunzâde Hacı Harun Efendi’nin 4 bin liralık bağışıyla yeni bir kız okulunun inşaasına başlanmış, Hilâliahmer yararına düzenlenen bir müsamerede 2 bin lira toplanmış, Mutasarrıf Faik Bey’in girişimiyle de bir kütüphane kurulmuştur.[48]

Cumhuriyetin ilk yıllarında bile Ordu sahilinde derelerin meydana getirdiği pirinç ekilen bataklıklar ıslah edilmemiş durumdaydı. Kentin hafta pazarı bu dönemde çarşamba günleri kurulmaktaydı. Cumhuriyetin ilk yıllarında kentten kasaba görünümünde olan Ordu kenti 1960’lı yıllarda kırsal kesimden aldığı göçlerle büyümüş hatta 1970’lerde sanayide öncelikli iller arasına alınması büyümesine olumlu etki yapmışsa da Orduluların başta İstanbul, Samsun ve Ankara olmak üzere büyük şehirler ve Giresun, Trabzon, Zonguldak, Sakarya’ya göçü engellenememiştir. Günümüzde Ordu iline 18 ilçe (Akkuş, Aybastı, Çamaş, Çatalpınar, Çaybaşı, Fatsa, Gölköy, Gülyalı, Gürgentepe, İkizce, Kabadüz, Korgan, Kumru, Mesudiye, Perşembe, Ulubey, Ünye), 72 belediye ve 492 köy bağlı olup nüfusu 1927’de 201.302 (16.156 kent, 185. 146 köyler) iken, 1950’de 373.028, 1960’de (469.379), 1970’de 608.721, 1980’de 713.535, 1990’da 830.105, 2000’de 887.765, 2009’da 723.507’i (399.035 kent, 324.472 köyler) bulmuştur.

Kaynak: Özhan Öztürk. Pontus: Antik Çağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi (Genişletilmiş 3. Baskı). Nika Yayınları. Ankara, 2016

Ordu Tarihi Makale Serim

Ordu Tarihi (Kotyora, Bayramlı)

Perşembe ve Ulubey İlçeleri Tarihi (Ordu)

Mesudiye, Gölköy ve Korgan İlçeleri Tarihi (Ordu)

Fatsa Tarihi (Phadisana, Phadisanen, Vatiza, Satılmış), Ordu

Akkuş, Aybastı ve Çamaş ilçeleri tarihi (Ordu)

Ünye Tarihi, Ordu

Bolaman (Side, Polemonium) Tarihi, Ordu

Notlar

[1] Yunanca Kotyora (Κοτύωρα)

[2] Anabasis (Ἀνάβασις) ya da Yunanca tam adıyla Kiru Anabasis “ülkenin içinde yürüyüş”. Kardeşi II. Artaxerxes’ten İran tahtını ele geçirmek isteyen Kyrus için çarpışan Yunanlı paralı askerlerin Anadolu toprakları üzerinde yaptıkları yolculuğu, bizzat askerlere eşlik eden Ksenophon’un gözleriyle anlatan 7 bölümlük kitabın adıdır.  Onbinlerin yürüyüşü olarak da bilinen bu antik çağ Karadeniz belgeseli, Kyrus’un Babil yakınlarındaki Cunaxa savaşını (MÖ 401) kaybetmesiyle, son derece ustaca bir ricat gerçekleştiren Yunan askerlere özel bir statü ile eşlik eden Ksenophon, yenilgiden sonra çekilmenin sorumluğunu üzerine alır ve askerlerle birlikte Doğu Anadolu dağlarını aşarak Trabzon’a ulaşırlar. Bu süreçte ve Trabzon’dan antik Kotyora kentine yaya olarak gittikleri süreçte bölge halkları kaydedilen bilgiler, şehir merkezlerinin Yunanca, kırsal alanların ise farklı diller konuşan halklardan oluştuğunu tespit etmesi bakımından ilginçtir. Ksenophon ilk bölümü MÖ 386 yılında Scillus’ta takma bir ad kullanılarak, ikinci bölümünü ise MÖ 377 tarihinde kendini savunmak amacıyla kendi adıyla yazmıştır.

[3] Ksenophon, Anabasis V. 5. 4

[4] Arr. Peripl. M. Eux. 16.3

[5] Ptol. Geog. V.6.4

[6] Şakir Şevket, 1877’de kenti “Kosyoz” olarak anmışsa da kaynak belirtmemiştir (2001, 92)

[7] Strabon XII.3.17

[8] Pliny Nat. VI.4

[9] Arr. Peripl. M. Eux. 16.3

[10] Megrelce კოტორო (Kadshaia, 2001: 173)

[11] Güneybatı Kafkas dillerinde ķoțo “pişmiş topraktan yapılma çanak, çömlek” (Megrelce კოტო. Kadshaia, 2001: 173) + Lazca isimlere eklenerek aidiyet anlamı yükleyen son ek /–uri/. Bkz. Rize ili Çayeli ilçesinin eski adı Mapavri (Mapa + uri)

[12] Kökten, 1962: 275-276.

[13] Özsait, 1992: 360-361.

[14] Dinçol ve Yakar, 1974: 564.

[15] Hamilton, 1842: 267-68

[16] Bryer, 1985: 120

[17] Ksenophon, Anabasis V. 5. 4

[18] Ksenophon, Anabasis V. 5. 9-11

[19] Pliny, Naturalis Historiae VI, III, 10

[20] Yınanç, 1997: 472

[21] Detaylı bilgi için Bkz. Oğuz, 1948: 469-487

[22] Yediyıldız, 1985: 23 (TD 255, s. 349, TD 169, V. 28a)

[23] Cumhuriyetin ilk yıllarında Ordu’da biri yolcu diğeri gümrük idaresine mahsus 2 ayrı iskele bulunmaktaydı. Gemiler için en iyi demirleme noktası ise kente  1 mil uzağında Keçiköy altındaki manastırın önleriydi (Rasim, 1930: 57).

[24] Yediyıldız, 1985: 23 (TD 13, s.26, TD 37 124)

[25] Yediyıldız, 1985: 35-36

[26] Erler, 1997: 82; BOA, İrade Meclis-i Vala, No. 19177, Meclis-i Vala Mazbatası”, 28 Zilhicce 1276

[27] Erinç, 1945: 127

[28] Planhol, “ichran” kelimesinin çorbacı olarak tercüme edilmesini hatalı bularak “eşraf, tüccar” anlamına geldiğini ileri sürmüştür.

[29] Bıjışkyan, 1998: 77; De Planhol, 1968: 253-54, 273-74; Yediyıldız, 1985: 57-58

[30] Hamilton, 1842: 267; Yediyıldız, 1982: 57

[31] Özel, 2007: 5-8

[32] Yurt Ansiklopedisi, 1983: 6266

[33] Yurt Ansiklopedisi, 1983: 6265

[34] Dizman, 2006: 36-39

[35] McCarthy, 1995b: 265

[36] Kaya, 2007: 10-25; Çiçek, 2014: 43

[37] Dizman, 2006: 57-60

[38] B.O.A. DH.İD. 1934/144982

[39] Yıldız, 2013: 250-255

[40] Ordulu Bakırcı Harut Usta, saldırıalra uğrayan kafileden babasının da dahil olduğu 20 kişilik bir grubun kaçarak Ordu’ya dönmeyi başardığını anlatmıştır (Küçük, 2014: 147-177)

[41] NY Times gazetesinde bombardıman tarihi 9 Ağustos olarak verilmişse de Fevzi Güvemli anılarında 25 Ağustos günü Rus donanmasından ayrılan 4 küçük geminin limana girerek öğlene dek kasabayı bombardıman ettiğini öğleden sonra gemilerden Ermeni olduğu anlaşılan askerlerin karaya çıkarak bakkal, hırdavat, manifatura dükkanlarını yağmaladığını bildirmiştir (Güvemli, 1999: 34). Dizman ise bombardımana Rus uçakalrının da eşlik ettiğini Türklerin karaya çıkanları çapraz ateşe alarak kaçırdığını aktarmıştır (Dizman, 2006: 57-60)

[42] B.O.A. DH. ŞFR. 592/52

[43] The New York Times, 7 Nisan 1918, ‘Bombarding Ships Rescue 2,000 Greeks’

[44] Yıldız, 2013: 260-61

[45] TBMM Zâbıt Ceridesi VI: 198-99; X: 177

[46] TBMM Zâbıt Ceridesi VII: 216

[47] Vakit Gazetesi 3-22 Mayıs 1921

[48] Tevhid-i Efkar Gazetesi, 16 Temmuz 1921

Exit mobile version