Tarih Sözlüğü A – H (Karadeniz Ansiklopedik Sözlük)
Aşağıda yer alan kısa tarih sözlüğü (A -H)2005 yılında Heyamola yayınlarınca yayımlanan Karadeniz Ansiklopedik Sözlük adlı çalışmamın sonunda bulunan ve metin içinde kullanılan çoğu Antik Çağ ile ilişkili bazı terimlere açıklık getirmek amacıyla hazırlanmıştı. (Kısaltmalar: coğ. coğrafi, is. isim, tar. tarih, d. doğum tarihi, ö. ölüm tarihi)
Abae Phocis’de şehir adı (Pausanias, Description of Greece 10.35.1)
Abantes coğ. Antik çağda Euboa Adası’nda yaşayan bir halk adı (Homer, The Odyssey 3.174, Homer, İlyada 2. 535)
Abarnis Hellespont’un (Çanakkale Boğazı-ın) doğusunda, Percote’nin kuzeydoğusunda bir sahil adı (Apollonius Rhodius, Argo-nautica 1.932)
Abdera Thasos Adası’nın karşısında bir Thrak şehri (Apollodorus, The Library 2.5.8; Strabo, Geography, Fragments of Book VII.43)
Abderia Güney İspanya’da bir Phoenicia şehri (Strabo, Geography 3.4.3)
Abia Messenia’da bir şehir adı (Pausanias, Description of Greece 4.30.1)
Abii tar. Bir İskit kabilesinin adı (Strabo, Geography 7.3.4)
Absoros Yunan mitolojisinde adı geçen, Adriyatik Denizi’nde bir ada adı. İason (Jason) ve Argonotları kovalayan Kolhislilerin geriye dönmeye korkup buraya yerleştiğine inanılmaktadır (Hyginus, Fabulae 23, 26)
Acarnania coğ. Antik Yunanistan’da güney Efir’in sahil kesiminde, Aetolia’nın batısında Cephallenia adasının karşısında yer alan bölge adı.
Achaea coğ. Teselya’nın güneyinde Mora Yarımadası’nın kuzey sahilinde bir bölge adı.
Acheuleen is. Paleolitik Çağ’da, Homo Sapiens ve Homo Erektus’un el baltaları ve yongalardan hazırlanmış kesici alet kullanımıyla standartlaştırdıkları kültürün adı. Acheuleen kültürde insan dağılımını etkileyen en önemli öge, bölgede veya getirilecek mesafede alet yapımına uygun taşların bulunmasıydı.
Acropolis tar. Antik Yunan’da şehrin en yüksek noktası (Apollodorus, The Library 3.14.6, 3.15.8)
Aea coğ. Antik çağda Kolhis’te, Karadeniz kıyısında bulunan bir kent adı (bugünkü Kutaişi ?) Apollonius Rhodius, Argonautica 2. 417, 2. 422, 2. 1094, 2. 1141, 2. 1185, Strabo, Geography 1.2.39
Agathias tar. Yunanlı (Αγαθίας) şair ve tarihçi (d. MS 536 [Myrina] ö. 582). İskenderiye’de hukuk eğitimi almasına rağmen öğrenimini Constantinapolis’te tamamlamış ve bir süre avukat olarak çalışmıştır. Gerek kendi gerekse çağdaşlarının şiirlerini Kiklos (Κύκλος) adlı 8 kitapta arşivledi ve 101 epigramdan oluşan bir Yunan anto-lojisi hazırladı. Justinyanus’un ölümünden sonra, Pro-kopius’un işini sürdürerek Justinian dönemi tarihini 5 cilt, altında toplamıştır.
agora tar. Antik Yunan kentlerinde, şehirle ilgili politik, dini, ticari her türlü faaliyetin gerçekleştiği, tüm kamu binalarının etrafında sıralandığı halka ait geniş açık alan olup, Hellenistic dönemde şekillenip Roma İmparatorluğu’nda ortaya çıkan forumların öncülüdür. İlk agoralar şekil olarak son derece basit olup, bir kürsü ve oturma yerleri bulunan mekanlar coşkulu konuşmalara sahne ol-maktaydı. Dini içerikli şenlikler ve tiyatro gösterileride ilk zamanlar agorada düzenleniyor olmalıdır. Atina Agorası (Pausanias [Description of Greece] 1.17.1, İonya Agora’sı 6.24.2). Antik metinlerde agora toplantı alanı, pazaryeri, konuşma alanı, bir zaman dilimi anlamlarında kullanılmış olup, aynı zamanda Trakya’da Chersonese civarında bir kasaba adı olarak geçmektedir. Agora, kentin ortasında ya da liman yakınında bulunmakta olup, etrafı dükkan, stoalar, heykel ve ağaçlarla çevrilirdi. Minos kentlerinde bulunan tiyatroya benzeyen alanlar da agoranın öncülleri ola-bilirler. Anadolu’da Pergamon ve Nysa agoraları Hellenisik, Aizanoi, Asos, Ephesos a-goraları Roma döneminden kalmadır. Anabasis’te αγορα, αγείρω “Toplantı, meclis” . Wycherley kentin bütünü gibi, agoranın da basit biçimde ortaya çıktığını, tek gerekenin, düz ve açık bir alan olduğunu, agoranın geniş anlamda, kent yaşamına ve yerleşme alanlarında kıvrılıp giden, sonra da kırlara doğru yayılan ana caddelere uygun bir odak sağlaması gerektiğinden, olanak varsa, kentin az çok merkezindeki bir alan-dan yararlandığını belirtmiştir.
Trabzon Rumcası agorastis “alıcı” Avutos o anthrepos agorastis uc en (Bu adam alıcı değil)
Modern Yunanca Αγοραστής: Aftos o onath-ropos den ine agorastis (Bu adam alıcı değil)
akaret tar. Osmalı İmparatorluğu döneminde vakıflara gelir sağlamak amacıyla inşa edilen yapılara verilen isim; tekil olarak kullanılırsa akar; daha çok külliyelerin etrafına dükkanlar inşa edilerek kiraya verilmesi örneği yaygındır.
akinakis, ἀκινάκης tar. Antik Çağda, Perslilere özgü düz, küçük kılıç tipi olup, Anabasis’te adı geçmektedir: “gerçekten de Artapates’in altın bir palası vardı” ANBS I. 8. 29
Akkoyunlular tar. Azerbaycan, Irak ve Doğu Anadolu’da 1402-1502 yılları arasında egemenlik kuran, merkezinde bir Oğuz boyu olan Bayandur Hanedanı’nın yer aldığı, Purnak ve Mowsillu adlı kalabalık Türmen gruplarıda içeren, 50 civarında Türkmen ve Kürt aşiretinin konfederasyonundan oluşan bir devlet ve yönetici sınıfında bulunan Türkmen hanedanının adıdır. Akkoyunlular aşiret yaşamından iyi örgütlenmiş bir merkezi devlet düzeyine ulaşmayı başaramadan yıkılmış bir devlet örneğidir.
akontion, ακόντιον tar. Antik Yunan’da “kısa ve hafif mızrak” anlamında olup, doru (δορυ) adı verilen mızraktan daha küçük boyutlardadır. Anabasis’te adı geçmektedir: ANBS IV. 2. 28, IV. 3. 28; ADIC 7; akon-tistis (ακοντιστής) “mızrak atıcısı” III. 3. 7, IV. 3. 28
Alus, Halus coğ. Antik çağda Phthiotis’de bir kent adı (Homer, İlyada I2.682)
Alybe coğ. Antik çağda Doğu Karadeniz’de bir kent adı ([Homer İlyada 2.857; Nonnus, Dionysiaca 11.36, 11.311, 19.127)
amfitiyatro tar. Ortasında arena adı veri-len bir alanda tiyatro, gladyatör müsabaka-ları yapılan, etrafı oturma yerleriyle çevrili, yuvarlak ya da elips biçiminde bağımsız yapı olup, bugün ayakta kalabilen en eski amfitiyatro Pompei’dedir (MÖ 80)
< Yunanca amphi “çepeçevre”
amfora 1. tar. Gövdesinden daha ince olan boyun kısmının altında dibe doğru daralak sonlanan iki kulplu, antik dönemlere özgü bir çeşit Yunan çömleği. Boyun kısmının gövde ile dik açı yapa-cak şekilde birleştiği (boyunlu ampora) veya bu birleşimin düzgün bir eğri ile devam et-tiği (tek parça amfora) iki ayrı formu bulun-maktadır. Boyunlu amforanın, MÖ 9 yüzyılda, tek parça olanın ise MÖ 7. yüzyılda kullanımına başlanmıştır. MÖ 6 – 2. yüzyıllar arasında Tanrıça Athena onuruna düzenlenen şenliklerde içi zeytinyağıyla doldurulmuş siyah renkli ve üzerinde figürler olan amforalar kullanılırdı. Günümüze, çeşitli çağlardan çeşitli formlarda ulaşan amforalar, tahıl, zeytin, zeytinyağı ve şarap taşımak için kullanılmış olup, özellikle Roma döneminde şarap taşımak amacıyla çok sayıda amfora üretilmiştir. Şarap amforaları, Attika ölçüsüne göre 39 litredir. Büyük boy amforalar genellikle mezar taşı veya cenaze törenlerinde kullanılmak üzere yapılmışlardır.
2. tar. Eski Yunanca’dan Latinceye geçen bir ölçü birimi olup 48 sextarius değe-rindedir (25.36 litre) . Anabasis’te, Karadeniz’in yerli halklarından birisi olan Mossioniklerin, yunusbalığı yağı sakladıkları küplerin adı olarak geçmektedir:
“Ayrıca tuzlanarak küplere bastırılmış yunus balığı eti, çanaklarda yunus yağı var-dı” ANBS V.4.28. Latince amphora < Antik Yunanca ἀμφορεύς. Karadeniz bölgesinde, Sinop, antik çağ-da amfora üretim ve ihracat merkeziydi. Arkeolojik kazılarda Boztepe yarımadasında Zeytinlik ve Nisiköy’de MÖ 3. yüzyıla, De-mirci koyunda ise MS 3 – 4. yüzyıla ait amforalar bulunmuştur.
Ani coğ. Kars ili sınırları içinde, Ermenistan sınırı yakınlarında, Arpaçay vadisinde,
Arpaçay deresinin batı yakasında bulunan eski çağ yerleşim merkezinin adı. Kalkolitik çağdan (MÖ 5500-3500) itibaren yerleşim merkezi olan şehir 10. yüzyılda önemli bir Ermeni kenti konumunda olup, 11. yüzyılda (1045) Roma ordusu tarafından işgal edilmiş, 1064’de Selçuklular tarafından kuşatılarak ele geçirilmiş, 12. yüzyılda Müs-lüman ve Gürcüler arasında el değiştirmiş, 1239’da Moğollar tarafından yağmalanmış, 1319 depreminden sonra tamamen terkedilmiştir. Günümüzde Ortaçağ Hristiyan ve İslam mimarisinin orjinal örneklerini barındıran bu kentten kalan yapılar, harabe halinde olmasına rağmen görülebilecek durumdadır.
Ankaios tar. Yunan mitolojisinde Zeus ya da Poseidon’un oğlu olaup, Samos’lu Leleg-lerin kralıdır. Argonot seferine katılan Ankai-os, dümenci Tiphys ölünce onun yerini almıştır
antik çağ tar. MÖ 6 ila MS 3. yüzyıllar ara-sını kapsayan ve özellikle Hellenistik, Yu-nan ve Roma dönemlerini tanımlamak için kullanılan terim
apikia, ἀποικία tar. Anavatan Yunanistan dışında, başka halkların yaşadığı topraklarda kurulan Yunan yerleşim birimi/kolonilere verilen isim. Anabasis’te Trabzon şehrini tanımlamak için bu kelime kullanılmıştır: “Ordan iki günde yedi fersenk aşıp deniz kıyısında Yunan şehri Trapezos’a ulaştılar. Pontos Euksenios kıyısındaki bu şehir Si-nope’nin Kolkh ülkesindeki kolonisidir” ANBS IV. 8. 22.
Latince eşanlamlı kelime Colōnia
Evden uzakta < Yunanca apo “-den” + oıkos “ev”
Apikos (ἄποικος) kelimesi Trabzon’un yanısıra Giresun, Sinop ve Kotyora (antik Ordu şehri ) şehri için kullanılmıştır:
“Üç günlük yürüyüşten sonra Kolkh’lar ülke-sinde, deniz kıyısında Sinope’nin kolonisi olan Yunan şehri Kerasus’a varıldı” ANBS V. 3. 2
“Oysa Kotyora’lılar bizim kolonilerimizdir” ANBS V. 5. 10,
“Sinope, Paphlagonia’dadır ama Miletos kolonisidir” ANBS VI. 1. 15;
Apollon tar. Yunan mitolojisinde, babası Zeus annesi Leto olan Apollon, diğer Tanrı-ların bile çekindiği, saygın ve etkin bir Tanrı adı olup, Homeros döneminden itibaren in-sanları uzaktan ödüllendirip cezalandıran, Yunan kültürüne ait özellikleri en güçlü şe-kilde taşıyan, bir Tanrı olarak betimlenmiş-tir. Bununla birlikte Yunananistan’a Anadolu veya Kuzey Yunanistan’dan taşınmış bir mo-tif olabilir.
Apollonios, Rodos’lu tar. Argonauitika adıyla bilinen mitolojik destanın yazarı olan Yunanlı şair (d. MÖ 295?). Lorenzo kütüphanesinde yer alan iki yaşam öyküsünde adı geçen Apollonios’un Kallimakos’un öğrencisi olduğu ve İskenderiye’de Argonautika’yı bir topluluk önünde okuduğu yazmaktadır. Yazar, Homeros’un kullandığı dili başarıyla öyküye uyarlamış, Medeia’nın Yason’a olan aşkını oldukça duygulu ve alışılmamış bir şekilde dile getirmiş, başarılı tabiat tasvirleriyle Yunan edebiyatına yeni bir soluk kazandırmıştır.
apsis is. Mimaride koro yerinin yada nefin bir ucunda yer alan, yarım daire ya da çokgen planlı bölüm adı olup ilk olarak Ro-ma döneminde kullanılmıştır.
Arap alfabesi is. Osmanlı İmparatorluğu dahil, İslam dininin yayıldığı coğrafyada bü-yük ölçüde benimsenmiş, Latin alfabesinden sonra dünyada yazı dili olarak en çok kullanılan yazı sistemidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti 1928 yılında Latin alfabesiyle yazı sistemine geçmiştir. Arap alfabesi MS 2-4. yüzyıllar arasında Nebati yazısından gelişmiş olmakla birlikte günümüze ulaşan en eski yazı örnekleri MS 6 yüzyıla (Zebed 512, Harran 568) aittir. Sağdan sola yazılan Arap alfabesinde bulunan 28 ünsüzün, 22 tanesi Sami alfabesinden geçerken şekil değişikliğine uğrayan sesler olup, geri kalan altı ses Arapça’ya özgüdür.
Arap oyunu is. Anadolu’da yaygın olarak özellikle düğün ve hasat zamanı yapılan eğ-lencelerde oynanan bir köy tiyatrosu olup, Doğu Karadeniz’de oynanan Karakoncoloz/ momoyer oyunuyla benzer temalar barındırmaktadır. El, yüz ve ayaklarını kömür ve yağla boyayan oyun kahramanları arap, göde, kahya, gizir, zenne, zağar, çocuk ve imamdır.
Arkadia tar. Eski Yunanistan’da Mora Yarı-madası’nın (Peloponnesos) orta kesiminde dağlık bir bölgenin adıdır. Dor istilası zama-nında (MÖ 1100-1000) işgal edilmemesin-den dolayı, Kıbrıs’a yerleşen Yunanlılara öz-gü bir dialekti korumuştur. MS 8. yüzyılda Slav kökenli göçmenler ve Osmanlı döne-minde Arnavut göçmenlerle etnik yapısı oldukça değişmiştir.
arkaik dönem is. Tarih ve arkeloloji biliminde bir uygarlığın en eski evrelerine veri-len isim olup, daha çok Eski Yunan’ın MÖ 650 ile Persler tarafından yağmalandığı MÖ 480 yılları arasındaki dönemi tanımlamak için kullanılır.
Arpasos, Harpasus, Αρπασος tar. Antik çağda Khalibler ile İskitler arasında sınır olan, muhtemelen bugünkü Çoruh nehrinin kollarından birinin adıdır:
“Yunanlılar bu ülkeden çıkınca dört yüz ayak eninde olan Harpasos ırmağının kıyısına vardılar. Sonra Skyten’ler ülkesine girip…” ANBS IV. 7. 18
arşın is. Osmanlı döneminde kullanılan bir uzunluk ölçüsü birimi olup çarşı arşını (68 cm) ve mimar arşını (75.7 cm) olmak üzere iki türdür. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra 26 Mart 1931 tarih ve 1782 sayılı yasa ile metrik siteme geçilmiş ve arşın tarihe karışmıştır.
Athena, Αθήναι 1. tar. Yunan mitolojisinde Zeus ile Metis’in kızları, bilgelik ve sanat tanrıçası Athena, kadınlara özgü yün eğirme, dokumacılık, nakış işleme ve diğer ev içi aktivitelerinin de patroniçesiydi. Romalılar tarafından Minerva olarak adlandırılacaktır. Şehir kültürünü sembolize eden Athena, dışarının tanrıçası olan Artemis’in antiteziydi.
2. coğ. Yunanistan’ın başkenti (37° 58′ N, 23° 43′ E). Tarih öncesi çağdan günümüze değin yerleşim yeri olan Atina şehri Akropol sayesinde saldırılara karşı doğal savunma olanağına sahiptir. Buna rağmen MÖ 480 yılındaki Pers işgali sırasında Akropol’un orjinal istihkamları yıkılmış ve MÖ 478 yılında tekrar inşa edilmiştir. MÖ 5. yüzyılda Perikles’in inşa programı sırasıda klasik görünümüne kavuşmasına rağmen MÖ 404 yılında Spartalılar tarafından tekrar yıkılıp MÖ 394 yılında son kez inşa edilmiştir.
Yerleşim birimi Yunanistan dışında olak Atina adı:
Atomani tar. Roma’lı (Bizans) tarihçilerin Osmanlıları tanımlamak için kullandıkları tabir “Sultan Murat Atomani’lerin şerefli ailesinden olarak asil ve soyu temiz bir padi-şahtı” (Kritovulos) İF 32
Attika tar. Antik Yunanistan’da, en önemli kenti Atina olan yerleşim bölgesinin adı olup, deniz ticaretine müsait coğrafi yapısı sayesinde gelişmiştir. Çanak çömlek yapımında kendi üslubunu yaratmış olan bölge bugün Attiki adıyla anılmakta olup antik Attika’dan farklı olarak Korintos ve Megara’yı da kapsamaktadır.
avarız is. Osmanlı Devletinde savaş gibi olağanüstü durumlarda, halkın doğrudan devlete vermekle yükümlü olduğu vergi tü-rünün adı. II. Beyazıd döneminden Tanzimata kadar uygulanan avarızdan Anadoluda bazı gruplar muaf tutulmuştur.
Avarlar tar. MS 6-9. yüzyıllara arasında Doğu Avrupa’da imparatorluk kuran MS 617 ve 626’da Constantinapolis’i iki defa kuşatan Orta Asya asıllı, göçebe bir kavim adı.
ayan tar. Osmanlı İmparatorluğunda, 18. yüzyılın başlarından itibaren, ekonomik ve siyasi güç kazanmış ailelere verilen yarı resmi ünvan olup, tımar düzeninin bozlumasından sonra ortaya çıkmıştır. Devletin vergi ve asker toplama işini üstlenen bazı aileler, zamanla kazandıkları gücü babadan oğula geçen feodal bir yapıya büründürüp, gittikçe zayıflayan devleti bunu kabul etmeye zorladılarsa da, II. Mahmut döneminde ayanların gücü büyük oranda kırılmıştır.
Aynaroz is. Kuzey Yunanistan’da Halkidiki Yarımadası’nda, özerk bir yapısı bulunan Ortodoks Hristiyanlığının en önemli merkezlerinden biri olan ve kadınların girmesinin yasak olduğu bir manastırın adı. Musahipzâ-de Celâl’in ünlü eseri “Aynaroz Kadısı” ile Osmanlı döneminde tanınmıştır. < Yunanca Agion Oros (Άγιον Όρος) “Dağ Azizleri” < Agion “azizler” + oros “dağ”
azap tar. Osmanlı ordusu ve donanmasında hafif silahlı piyade askerlerine verilen isim olup, ilk olarak Aydınoğulları Beyliğinin donanmasındaki askerler azap adıyla tanımlanmıştır. Osmanlı donanmasında tersane hizmetleri ve savaş gemilerinde, kara ordusunda ise sınır kalelerini korumak ve düşman saldırılarını bertaraf etmekle görevlendirilirler-di.
Azeri is. Türk soylu bir Kafkas halkına verilen ad. Doğu Kafkasya ve İran’ın kuze-yinde geniş bir alanda yaşayan Azeriler, Güneybatı Türk Dil Grubu’ndan olan Azerice konuşurlar.
aziz is. Hristiyanlıkta kilise tarafından kut-sal ilan edilen ve yaşayanlar için Tanrı ile bir çeşit iletişim kurabileceğine inanılan kişi adı (Yunanca Hagios, Latinca Sancta). Yeni Ahit’te Hz. İsa’ya atfedilen sözler arasında aziz kelimesi yer almayıp, kelime ki-liselerde bugünkü anlamında MS 6. yüzyıldan sonra kullanılmaya başlanmıştır.
bâlâ is. Osmanlıca “yüksek, yukarı, üst, yüce” anlamlarına gelmekte olup OSM 69 (< Farsça) Osmanlı döneminde pek çok köy ve mevki adıyla birlikte kullanılmıştır. Kale-i bala, hortokop-i bala gibi. Karşıt anlamlısı Bk. zir (Bk) ve vasat (Bk)
barbar tar. Antik çağda Yunanlıların, Yunanlı olmayan, Yunan dilini konuşmayan tüm halklara (Romalılar dahil) yakıştırdığı isim (barbarous, barbaroi, barbarophonos). Homer destanlarından itibaren çoğunlukla Med’ler ve Persler için kullanılmıştır: “barbaron” Plato, Politikos Stat. 262d; “barbarois” Aristotle Politics 1252b5; “barbarophonon, barbarous, barbarapho-nous” Strabo Geography 14. 2. 28. Zamanla Yunanlıların düşmanlarına yakıştırdıkları kötü özellikler yüzünden bu gün kullanılan anlamını kazanmıştır. Romalı’ar daha sonradan bu tanımı benimseyerek Yunan – Roma uygarlığının etkisi dışındaki halklar için kullanmışlardır. Anabasis’te barbarikos (βαρβαρικός [Yunanlı olmayan; yabancı]. “Barbar usulü giyinmiş genç Armen kızlarını” ANBS IV. 5. 33. βαρβαρικώς “Son konakta, Barbar ve Yunanlı birliklerini gece yarısı ovada denet-ledi” ANBS I. 8. 1 formlarında kullanılmıştır. > Gürcüce barbarosi (barbarosi) “barbar, vahşi”
Batarnae coğ. Antik çağda Kolhis yakınla-rında bir kent adı (Valerius Flaccus, Argona-utica 6. 97)
batman is. Osmanlı döneminde kullanılan 7,692 kg değerinde bir ölçü birimi.
Osmanlı döneminde kullanılan ağırlık ölçüleri üç grupta yer almaktadır:
Evzan-ı Kebire (Büyük ağırlık ölçüleri)
1 Çeki 225,978 kg
1 Kantar 56,450 kg,
1 Batman 7,692 kg,
1 Kıyye 1,282 kg
2. Evzan-ı Mutavassıta (Orta ağırlık ölçüleri)
1 Dirhem 3,207 gr
1 Miskal 4,810 gr/1,5 Dirhem
1 Denk 0,80175 gr/ ¼Dirhem
3. Evzan-ı Hafife (Hafif ağırlık ölçüleri)
1 Kırat 0,20043 gr/ ¼Denk
1 Bağdadi 0,0501 gr/ ¼ Kırat
1 Fitil 0,0125 gr/ ¼ Bağdadi
1 Nakir 0,00626 gr/ ½ Fitil
1 Kıtmır 0,00313 gr/ ½ Nakir
1 Zerre 0,00156 gr/ ½ Kıtmır
bazilika is. Sütun dizileri kullanımıyla neflere ayrılmış dörtgen planlı kiliselere verilen isim. Bazilika planlı ilk yapılar MÖ 1. yüzyıldan itibaren inşa edilen eski Roma mahkeme ve toplantı salonu gibi üstü örtülü binalar olup daha sonra Avrupa ve Anadolu kiliselerinde yaygın olarak kullanılmıştır. Roma Uygarlığının ürünü olan bazilika planlı yapı örneklerine Anadolu’da sıkça rastlanmaktadır.
Bebrycia coğ. Antik çağda Kuzey Anadolu’da bir bölge adı (Apollodorus, The Library 1. 9. 20, 2. 5. 9; Apollonius Rhodius, Argo-nautica 2. 2, 2. 13, 2. 70, 2. 98, 2. 121, 2. 129, 2. 758, 2. 768, 2. 792, 2. 798; Hyginus, Fabulae 17)
Becheiri coğ. Antik çağda Kuzey Anadolu’da Makronlar’ın komşusu olan bir halk adı (Apollonius Rhodius, Argonautica 2. 394, 2. 1242)
bedesten is. Osmanlı döneminde, kumaş, mücehver ve çeşitli kıymetli eşyaların alım satımının yapıldığı, eşit büyüklükte kubbelerle örtülü, bir çeşit kapalı çarşı olup bu yapıların ilk örneklerine 13. yüzyıl başlarında Anadolu’da rastlanmıştır .
< Bezzazistan < Bezzazlar çarşısı
Anadolu’da bulunan bazı bedestenler:
Bursa (14. yüzyıl), Edirne (1418), Tire (15. yüzyıl), İstanbul (15. yüzyıl), Manisa (14. yüzyıl), Tekirdağ (16. yüzyıl), Gelibolu (15-16. yüzyıl), Bergama (16-17. yüzyıl), Bay-burt, Amasya, Niğde (15. yüzyıl), Adana (16. yüzyıl), Ankara Mahmut Paşa (15. yüz-yıl), Tokat (16. yüzyıl)
Berecynthius coğ. Antik çağda Frigya’da bir dağ ve bölge adı (Callimachus, Hymn to Artemis 246; Nonnus, Dionysiaca 13. 508, 20. 305, 40. 227, 44. 141, 48. 730; Ovid, Methamorphoses11. 16, 11. 106)
bereya tar. Osmanlı Devletinde mali yü-kümlülüğü olmayan ayrıcalıklı konumuna verilen isim.
Bithynia tar. Yunanca Bithnia (Βιθυνια), Bithnis (Βιθυνις). Bugünkü Bolu,
Kastamonu, Bursa ve Zonguldak illerinin bulunduğu coğrafi alanın, antik çağ ve sonrasındaki adı olup (Apol-lodorus, The Library 1. 9. 20; Apollonius Rhodius, Argonautica 2. 4, 2. 177, 2. 347, 2.619, 2. 788), MÖ 2.000 yılın ortalarında Trakya’dan (Strymon) göç eden (Herodot vii 75) Bittni adlı kavim tarafından işgal edilmiş ve MÖ 2. yüzyılda bir krallığa dönüşmüşse, M.Ö 74 yılında Roma İmparatorluğu’nun e-gemenliği altına girmiştir.
Bizantion, Byzantion is. İstanbul’un MÖ 7 – MS 330 yılları arasındaki adı olup (Dio-dorus Siculus, The Library of History 4. 49. 2) daha sonra Konstantinapolis olarak değiştirilmiştir. Duridanov (1976), Yunanlılardan önce Trakların anavatanında yer a-lan Bizantion kelimesinin ilk hecesinin, Thrak dilinde keçi anlamına gelen “buza” olduğunu ileri sürmüştür (Zerdüşt Dini’nin kutsal yazılarının bulunduğu Avestalarda buza “keçi”, Farsca buz “keçi”, Eski İrlanda Dili bocc “keçi”)
İkinci hece -antion ise Karadeniz’de -anton olarak kullanılan klan, aile adı bildiren ek ol-malıdır. Bu durumda şehrin adı keçioğulları, keçigiller, Keçili gibi bir anlama gelmektedir. > Türkçe Bizans
Bizans Yunancası is. 1453 yılında İstanbul’un Osmanlılar tarafından fethine değin, Doğu Roma İmparatorluğu’nda konuşulan dil olup bugün sadece Rum Ortodos Kilisesinde dinsel törenlerde kullanılmaktadır.
Boeotia coğ. Antik Yunanistan’da Attica’nın kuzey ve doğusunda kalan bölge adı (Apol-lodorus, The Library 1. 9. 1, 1. 9. 2, 3. 1. 2, 3. 4. 1, 3. 5. 5; Apollodorus, The Library, “Epitome” 3. 11; Apollonius Rhodius, Argonautica 2. 846; Callimachus, On the Bath of Pallas 62, 125; Homer İlyada 2. 494, 2. 510, 2. 526, 5. 710, 13. 685, 13. 700, 14. 476, 17. 597; Hyginus, Fabulae 14, 67, 97, 186; Nonnus, Dionysiaca 5. 59, 13. 56, 13. 83, 13. 120, 20. 319; Ovid, Methamorp-hoses 2.239, 3. 13, 12. 9)
Boşnak is. Bosnalı müslümanlara Osmanlılarca verilen ad. Slav, Hırvat ve Avar karışımı olan Hristiyan Bosnalılar, İslama geçtikten sonra Osmanlılar tarafından bu isimle tanımlanmışlardır.
Byzeres tar. Antik çağda kuzeydoğu Anadolu’da Sapeir ve Kolh halkları arasında yaşayan bir halk adı (Apollonius Rhodius, Argonautica 2. 396, 2. 1244)
Caeratus coğ. Antik çağda Girit Adası’nda Cnossus yakınlarında bir nehir adı (Calli-machus, Hymn to Artemis 44; Strabo, Geography 10. 4. 8)
Caferoğlu, Ahmet is. Türkçenin etimolojisi ve Anadolu dialektolojisi üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan dilbilimci (d. 17 Nisan 1899 [Azerbaycan] – ö. 6 Ocak 1975 [İstanbul])
Caresus coğ. Antik çağda Ida Dağı’ndan kaynağını alan bir dere adı (Homer İlyada 12. 20)
cebeli tar. Osmanlı İmparatorluğu döne-minde tımar sahiplerinin, ordu sefere gider-ken yıllık geliri oranında yanında getirdiği silahlı ve iyi yetişmiş suvari askerlerine verilen isimdir.
Cerossus coğ. Antik çağda Illyria yakınla-rında bir ada adı (Apollonius Rhodius, Argonautica 4. 573)
cizye tar. Osmanlı döneminde hristiyan tebaadan ve hristiyan memleketlerinden himaye karşılığında alınan baş vergisidir. Osmanlı ordusu bir hristiyan ülkesine vardığı zaman, muhatabına üç seçenek sunardı: İslam’ın kabulü, cizye ya da savaş. Cizye vermeyi kabül eden hristiyanlar günlük ha-yatlarında, iş ve dini ibadetlerini devlet himayesinde gerçekleştirebilirlerdi.
derbent is. Dar geçit anlamında olup zamanla, geçidin kontrolü amacıyla inşa edilen ve bu derbentlerden geçen insan ve hayvanlardan vergi alınan küçük sınır kalelerini tanımlamak içinde kullanılmıştır.
despot, despotis tar. Ortodoks Rumların ruhani başkanlarına (patrik, metropolit) verilen ünvan olup, daha önce imparatorlar tarafından kullanılmaktaydı. Anabasis’te despotis (δεσπότης [efendi, sahip, Lord]) “efendiler için ayrılmış olan ö-bürleri şaşırtıcı bir güzellik ve irilikteydi” ANBS II. 3. 15; ADIC 51
diaspora, Διασπορά is. Anavatanının dı-şında yaşayan halk topluluğuna verilen isim. Tarihi metinlerde Yahudilerin Filistinden sürgündeki konumunu ifade etmek için kullanılmıştır. Amerika’da yaşayan Yunanlılar’da topluluklarını bu isimle tanımlamaktadır. < Yunanca “etrafa saçılmış tohumlar” < dia (Δια) “baştan aşağı, içinden, dolayı” + sporos (Σπόρος) “tohum” kelimelerinden o-luşmuştur.
dialekt, Διάλεκτος is. Lehçe < Yunanca dia (Δια) “baştan aşağı, içinden, dolayı” + leksi (Λέξη) “ağız, şive”
dizdar tar. Osmanlı İmparatorluğu döneminde, kalede bulunmak, geceyi kalede ge-çirmek ve lüzumsuz yere 100 adımdan fazla uzaklaşmamakla yükümlü Kale Ağası/ mu-hafızı makamının adı.
Dorlar tar. Hellenleri meydana getiren halklarından birisinin adı (Apollodorus, The Library 1. 7. 3, 2. 7. 7; Callimachus, Hymn to Apollo 89; Homer, The Odyssey 1. 177; Nonnus, Dionysiaca 25. 21)
drahmi tar. Antik Yunanca avuç dolusu anlamına gelen gümüş sikke adı.
duhan is. Osmanlı ve Cumhuriyet dönemin-de yaprak veya kıyılmış halde bulunan tütün mahsülüne verilen isim.
Efir, Epirus coğ. Yunanistan’ın Adriyatik Denizi sahilinde Ambracian Körfezi ile Illyria (Arnavutluk) arasında kalan bölgesinin adı [Apollodorus, The Library 3. 7. 6; Apollo-dorus, The Library, “Epitome” 6. 15b, 7. 34, 7. 40; Ovid, Methamorphoses 8. 283, 13. 720].
Ege Denizi coğ. Yunanistan ile Anadolu arasında bulunan ve güney sınırları Girit Adasına dek uzanan bir deniz adı. Adını Yunan mitolojisinde Thesus’un babası Aege-us’dan veya daha muhtemel olarak Euboa-da bulunan Aegae kentinden (Callimachus, Hymn to Delos 271, 317) almıştır.
ekonomi is. İktisat; insanların yaşaya-bilmek için üretim ve tüketim ilişkil ve faali-yetlerinin tümü ve bu ilişkileri inceleyen bilim dalının adı. < Yunanca ikonomia (Oικονομία [ikos (Oίκος) “ev” + nomos (Νόμος) “düzen”
Elen, Helen is. Antik Yunanca Elin (Ελλην), Latince Graecus “Yunanlı”. Mitolojide Hellen, Duecalion’un oğlu ve Greklerin şefiydi. Anabasis’te kelime daha çok Cyrus’un ordusunda bulunan Yunan askerlerini ifade etmek için kullanılmıştır I. 1. 2, 10. 7; II. 1. 7; III. 1. 30; IV. 2. 28; V. 4. 16; VI. 3. 36. Aynı şekilde Elinikos (ελληνικος) “Yunanlı” I.1. 6; III. 4. 45; IV. 8. 7; V. 4. 34; VI. 3. 10. Elinizo (ελληνίζω) “Yunanca konuşan” VII. 3. 5
Elenik, Helenik, Έλληνικός tar. Büyük İskender (Megas Aleksandros [Mεγας Αλεξανδρος]) öncesi Yunan kültürüne ilişkin dönemin adlandırılması.
Elenistik, Helenistik, Έλληνιστικη tar. Büyük İskender sonrası Yunan kültürüne ilişkin dönemin adlandırılması.
Elenizm, Helenizm, Ελληνισμός is. Yunan kültürünün yaşatılması ve yaygınlaş-tırılmasına ilişkin öğreti (tarihi ve entellektüel anlamıyla), ideoloji (Yunan siyaset dünyasındaki anlamıyla)
Emathia coğ. Antik çağda Makedonya’da bir bölge adı (Homer İlyada 14. 226; Non-nus, Dionysiaca 48.77; Ovid, Metha-morphoses 5. 313, 12. 462; Strabo, Geog-raphy, Fragments of Book VII 7. 11)
Eneti tar. Antik çağda kuzey Anadolu’da yaşayan bir halk adı (Homer İlyada 2. 852)
epik is. Destansı, destanlara özgü < Fransızca épique < Yunanca epikos (Eπικός)
Ermenice is. Hint Avrupa dil ailesinden bir dil olup, otuz sekiz harften oluşan alfabesi MS 5. yüzyılın başlarında piskopos Aziz Mesrop Maştotz tarafından bulunmuş olup, Ermenistan’ın resmi dilidir. yüzyılda Ermeni edebiyat dilinin de gelişmesiyle, Doğu (Erivan) ve Batı (İstanbul) lehçeleri arasındaki ayrım iyice ortaya çıkmış, o dönemler Farsça’nın bir dialekti sanılan bu dilin özgün bir Hint – Avrupa dili olduğu da anlaşılmıştı.
etik is. Bir inanç sistemine bağlı olarak ortaya konulan değerler bütünü < Yunanca ithiki (Ηθική)
etimoloji is. Köken bilim < Yunanca etimo (Έτυμο) “gerçek” + logos (Λόγος) “bilim”
etnik is. Kavim, soy, sop, ırk < Fransızca ehtnique < Yunanca ethnos (Eθνος)
etnografya is. Kavimlerin kültürel gelişimlerini karşılaştırarak inceleyen bilim dalı
< Yunanca ethnografia (Eθνογραφία [ethno “kavim” + grafia “yazı”]
Etrüskler tar. Antik çağda Etruria’da (bugün kuzeybatı İtalya’da Tuscany (Toskana) bölgesi) yaşamış bir halk adı (Dionysius of Halicarnassus, The Roman Antiquities 1. 30. 4; Virgil, The Aeneid 8. 482)
Euphrates coğ. Mesopotamia’nın iki önemli nehrinden birisinin antik çağdaki adı (bugün Fırat nehri) Hyginus, Fabulae 197; Nonnus, Dionysiaca 23. 82, 40. 392, 43. 409; Ovid, Methamorphoses 2. 249].
Halki, Khalki tar. Hittitçe arpa ve Arpa Tanrıçası’nı tanımlamak için kullanılan keli-me olup bu isimde bir şehir bulunmamaktadır. Urartu Tanrısı Haldi ile isim benzerliği dikkat çekicidir.
hektar is. 100 are (10.000 m²) değerinde bir yüzey ölçü birimi < Fransızca hectare < Yunanca ektario (Eκτάριο) < Yunanca eka-ton (Έκατόν) “yüz” (> Almanca Hektar, İn-gilizce, hectare, Rusça гектар, İtalyanca ettaro, İspanyolca hectárea)
Helios, Ηλιος tar. Antik Yunan’da, Hperion ve Theia’nın oğlu olan Güneş Tanrısı olup yüzü Apollon’a benzemektedir. Bazen sadece baş kısmına, bazende çıplak olarak tüm vücudu elinde bir küre tutarken ya da quagria içinde gökyüzünde olarak özellikle Rodos sikkelerinde rastlanılmaktadır. Güneşe tapınma, Yunanlılar tarafından benimsenmiş olamakla birlikte Pers kültüründe daha güçlüydü. Anabasis’te, Antik Ermenistan’da atların güneşe kurban edilmesi geleneğinden bah-sedilmektedir:
“Ganimet aldığı yaşlı atlardan birini semirttikten sonra kurban etmesi için ona verdi. Bu atın güneşe adandığını duymuştu ve yolda yorgunluktan ölmesinden korkmaktaydı” ANBS IV. 5. 35
Hellespont coğ. Çanakkale Boğazı’nın antik çağdaki adı (Apollonius Rhodius, Argo-nautica 1. 935; Homer İlyada 2. 845, 7. 86, 9. 360, 12. 30, 15. 233, 17. 432, 18. 150, 23. 2, 24. 346, 24. 545; Hyginus, Fabulae 111; Ovid, Methamorphoses 13. 401)
heretik fel. Yerleşik dini dogmalara karşı çıkan dünya görüşüne sahip kişi; sapkın, günahkar < Yunanca Eretikos (Aιρετικός)
heteredoks fel. Dinin süregelen klasik (ortodoks) yorumuna karşı çıkan < Yunanca eteredoksos (Eτερόδοξος [eteros (Ετερος) “başka, diğer” + doksa (Δόξα) “kanaat”
Hierion, ἱερειον, ἱερος tar. Antik Yunanca kurban edilecek hayvan anlamında olup, Latincesi hostiadır. Anabasis’te kelime bir kaç defa geçmektedir: “Erkenden kalkmış olan Ksenophon bir çıkış hareketi yapmak için kurban kestirdi” ANBS VI. 5. 2. Kelime çoğul olarak “Tanrılara kurban edilecek sığırlar” anlamında kullanılmıştır “orada her çeşit nefis içecek, davar, buğday, şarap, kuru üzümler her çeşit sebze buldular” ANBS IV. 4. 9
hiyerarşi is. Makam sırası, düzen < Fran-sızca hierarchie < Yunanca ierarhia (Iεραρ-χία [ieros (Ιερός) “kutsal” + arho (Άρχω) “düzenlemek”
hiyeroglif is. Eski Mısırlılar başta olmak üzere, antik kavimler döneminde kullanılan harflerin resimlerle ifade edildiği yazı türü < Fransızca hiyeroglyphe < Yunanca ieroglifia (Iερογλυφία [ieros (Ιερός) “kutsal” + glifia (Γλειφια) “yontu”
hoplite, οπλιτης is. Antik Yunan’da ağır silahlı piyade; Anabasis’te I. 1. 2, III. 3. 8, IV. 2. 21, V. 2. 8, VI. 5. 27.
Hristiyan, Χριστιανός is. Hz. İsa inanan kişi < Yunanca hristos (Χριστός) “mesih”
Kaynak: Özhan Öztürk. Karadeniz Ansiklopedik Sözlük. heyamola Yayınları. İstanbul, 2005
Ayrıca Bkz. Tarih Sözlüğü İ – Z (Karadeniz Ansiklopedik Sözlük)