İslam

Hızır, Khadir, Khidr, Khezr (İslam Mitolojisi)

HIZIR, İslam Mitolojisinde içene ölümsüzlük veren Dirlik Suyu’ndan (Ab-ı Hayat) içtiği için ebedi yaşam hakkı kazanan, dara düşen insanlara yardım ettiğine inanılan bir varlık olup çeşitli kaynaklarda Khadir, Khidr (Arapça: الخضر ‎ al-Khidr “Yeşil adam“) ve Khezr olarak da anılmıştır.

Kimdir?

Binbir Gece Masalları hatta Kurân’da kıssası geçmekte (18: 66) ama adı anılmamakta, Hz. Musâ ile görüştüğüne hatta bugün bile yaşadığına inanılmaktaysa da İslam bilginleri açısından nebi mi veli mi olduğu hala tartışılmaktadır. Arapça ‘yeşil olan’ anlamına gelen Al-Khidr veya Al-Khadir ile bağlantı kurularak, Türk kültürüne İslam’la birlikte girdiği iddiası genelde kabul görmektedir.

Cezayir, Libya, Fas’ta anlatılan bir efsanede Al-Khidr’in gelip oturduğu çorak toprakların kaderini değiştirdiği ve çölü yeşile çevirdiğinden bahsedilmektedir. İslam ansiklopedisi de MS 7. Yüzyılda ilk İslam topluluğunca dahi Khadir adıyla bilinen varlığın yeşil renkle ilişkilendirilmesini Ab-ı hayat suyundan içip ölümsüz olmasına veya oturduğu/dua ettiği topraklara bereket ve yaşam getirmesine bağlamıştır. İnanışa göre Hızır, İlyas, İdris ve İsa ile birlikte ölümsüzlük kazanmış 4 insandan birisi olup, 2 denizin birleştiği bir noktada yer alan uzak bir adada yaşayıp Suriyeli denizcilerin koruyucusuydu.

Folklorik

Anadolu söylencelerinde muhtaçların yardımına kır bir atın üzerinde koştuğuna inanılan aksakallı, yeşil cübbeli birisi olarak tasvir edildiğinden Boz atlı Hızır olarak da adlandırılmıştır:

‘Deryalar yüzünde boz atlı Hızır

Benli boza binmiş o da geliyor’ (Karacaoğlan)

Arap folklorunda Al-Khidr aynı zamanda deniz ile ilişkilendirilmekte yolcuların koruyucusu olan ölümsüz bir evliya olarak tasvir edilmektedir. Bir öyküye göre Ab-ı Hayat pınarını arayan Büyük İskender’e eşlik eden Al-Khidr pınarı İskender’den önce bulmuş, suyunu içerek veya kuyuya düşerek ölümsüz olmuştur.

Musa ile Hızır

Bir başka efsane ise Musa ile Hızır’ın buluşmasını konu almaktadır. Musa’nın vaazlarını keyifle dinleyen halk ona kendisinden daha bilgili bir insan olup olmadığını sorduğunda hayır cevabını vermişse de Tanrı peygambere Hızır adlı birisinin kendisinden daha bilge olduğunu bildirmiştir. Bunun üzerine Musa yardımcısı Yeşu ve bir balık ile birlikte Hızır’ı aramaya  koyulmuştur. İki denizin birleştiği büyük bir kayanın yanına geldiklerinde bir sepetin içinde yolculuk eden ve sıcağa dayanamayan balık ya denize atlayarak veya Yeşu balığı ferahlatmak için o sırada tesadüfen yanında bulundukları ama ne olduğunu bilmedikleri Hayat Çeşmesi’nin suyundan balığın üzerine serpmiş, balık ortadan kaybolurken ortaya kim olduğunu henüz bilmedikleri Hızır çıkmıştır.

Musa Hızır’ı izlemek istemişse de geleceği görebilen Hızır kendisini izlemenin tehlikeli olacağı konusunda Musa’yı uyarmıştır. Bununla birlikte Musa kendini adamı izlemekten alıkoyamamıştır. Adam bir tekneyi batırarak, bir çocuğu öldürerek ve kendilerine yemek vermeyi reddeden bir kentin duvarını onarmak gibi garip işler yaparak Musa’yı test etmiş, her seferinde meraklı muhatabına yaptığı işlerin sebebini açıklamak zorunda kalmıştır: Bir zorba çalmasın diye kayığı batırmış, ertesi gün zorba ölünce kayığın sahibi tarafından yeniden onarılmıştır. Adam çocuğu öldürmüştür çünkü ebeveynlerinin ileride İslam’ı terk etmesine sebep olacağını görmüştür. Duvarı onarmıştır çünkü ardında sakladığı hazinenin insanlar tarafından çalınmasını istememiştir. Sonuçta da Adam Musa’ya kendi bilgeliğini ve Allah’ın emriyle yaptığı eylemlerin sebebini anlayamadığı için Musa’ya ayrılmasını söylemiş, Musa’da Hızır sayesinde alçakgönüllülüğü öğrenmiştir.

Peygamber mi?

Bazı İslam âlimleri Hızır’ı peygamber statüsünde görmüş, MS 8. Yüzyılda İbn İshak “Peygamberlerin Öyküleri” adlı çalışmasında Hızır’a da yer vermiş ve onu Yeremya ile eşit tutmuştur. Bazı yorumcular Hızır’ın Phineas, Elias (İlyas) ve St. George’un ta kendisi olduğu ruh göçüyle bu durumun mümkün olabileceğini iddia etmişlerdir.

Türk Söylencelerinde

Türk efsane ve masallarında da Hızır’ın bahsi bolca geçmektedir: Dede Korkut masallarında Boğaç Han’ın yarasını tedavi eden şifacı rolünde olan Hızır, Manas destanında Manas doğduğundan itibaren kahraman için dua eden bir veli, Şah İsmail ve Gülizar destanında ise İsmail’in gözüne mil çekilirken yetişip kurtaran, Saltukname’de Sarı Saltuk’u alevlerden kurtaran, Köroğlu’nun Türkmen varyantında bizzat kahramana Köroğlu adını veren doğaüstü bir varlık olarak tasvir edilmiştir.

Tanrı’yla yakınlığı, seyahatleri, derin bilgisi sebebiyle Hızır’dan ilham alan Sufiler onu maddi dünya ile bağlarını kırarak ölümsüzlüğe ulaşan bir rehber olarak görmektedirler. Şii yorumuna göre Hızır 12 İmam ile yakın ilişkisi olan bir varlık iken, Türkiye’de ki Aleviler de Ali ile özdeşleştirdikleri Hızır için 3 gün oruç tutmaktadır. İstanbul’un alınmasından sonra Ayasofya ile ilişkili bazı Hıristiyan söylenceleri Türk kültürüne uyarlanmıştır ki Hızır’ın kiliseyi inşa eden mimara Mekke’den Muhammed’in tükürüğü ile karışmış harç getirmesi ve kilise eksenini Kıble’ye çevirmek için parmağını sütunlar arasındaki bir deliğe sokup camiye dönüştürmesi bunların bazılarıdır.

Söylencenin Kökleri

Israel Friedlander, Ernest Budge ve A. J. Wensinck gibi modern yazarlar bilinen dünyanın sınırlarını aşıp, gizli sırları açığa çıkaran ve ab-ı hayat suyunu arayan tek efsanenin Hızır’a ait olmadığını MÖ 3 bin yıl önceye tarihlenen Sümer kahramanı Gılgamış, Talmudlarda bahsi geçip MS 3. Yüzyıla tarihlenen Rabbi ben Levi ve MS 4. Yüzyıla tarihlenen Büyük İskender efsaneleri arasındaki benzerliklere ve tekrarlanan motiflere dikkat çekmiştir. Bunlardan Gılgamış, yakın arkadaşı Enkidu ile iki nehrin birleştiği yerde yaşayıp ölümsüzlüğün sırrını bilen atası Utnapiştim’i bulmaya gitmişse de ölümsüzlüğü elde edememiştir.

Eski Ahit’in 1. Krallar bölümünde ve Talmudlarda İlyas peygamber (Elijah) yağmur getiren birisi olarak tasvir edilerek suyla özdeşleştirilmiş, İslam inancına ise Hızır adıyla geçmiştir. Elijah Hızır’a dönüştürülürken ayrıca İlyas karakteri olarak da varlığını korumuştur. Böylece ortaya çıkan ikilik, karada seyahat edenlerin koruyucu Hızır ile denizde seyahat edenlerin koruyucusu İlyas’ın bir zamanlar dünyayı ikiye bölerek paylaştığı ve yılda bir kez kuru topraklar ile suyun birleştiği bir mevkide (çoğunlukla Şatt-ül-Arab kastedilmiştir) yılın bir günü karşılaştığı inanışını ortaya çıkarmıştır.

Hıdırellez

Gregoryen (Miladi) takvimine göre 6 Mayıs, Rumi takvime (Jülyen) göre 23 Nisan günü Anadolu’da Hıdırellez veya Hıdrellez, Azerbaycan’da Hıdır İlyas veya Hıdır Nebi olarak bilinmektedir. Ayrıca Hızır ve İlyas’ın yeryüzünde buluştukları gün olduğu inancıyla kutlanmaktadır. Yunanistan ve Balkan ülkelerinde ise aynı gün “Yeşil George” adlı bir festival düzenlenmektedir. Festival sırasında genç bir adam tepeden tırnağa yeşil yapraklarla süslenerek ekim ve hasat zamanını betimleyen çeşitli sembolik törenler gerçekleştirilmektedir. Bu gelenekten anlaşıldığı kadarıyla Hıristiyan kültüründe Hızır St. George ile özdeşleştirilmiştir. Bazı yazarlar Kral Arthur efsanesinde “Sir Gawain ve Yeşil Şövalye” adlı öyküde bahsi geçmektedir. Sir Gawain’in imanını 3 kez sınayan Yeşil Şövalye’nin Hızır ile ilişkili olduğunu ve Haçlı seferleri sırasında karşılaşılan Arap efsanelerinden ödünçlendiğini ileri sürmüştür.

Hindistan’da Ölümsüzlük Çeşmesi’nin koruyucusu Khwadja Hidr adlı bir nehir tanrısına tapınılmaktadır.  Vişnu’nun balık avatarı olduğuna inanılmakta, İndus vadisi boyunca yeşil kıyafet giymiş yaşlı bir adam olarak tasvir edilmektedir. Hintli Müslümanlar ise erkek çocukları ilk kez tıraş olduğunda küçük bir tekneyle nehre girip Khwadja Hidr’a dua etmektedirler.

Hızır’ın kerameti (Anadolu varyantı)

Vaktiyle bir ihtiyar köylü, çayırını belliyormuş, zavallı kan ter içinde:

-Ey Hızır Aleyhisselâm… Herkese görünürsün de bizim gibi zavallıları ihmal edersin, revayı hak mı? Ne olur biraz da bizlerle meşgul ol… Demiş ve gözlerini kaldırınca temiz pak… Fakat sade elbiseli, aksakallı, elinde asası bir ihtiyarın karşısında belirdiğini görmüş…

Köylü: “Sen kimsin?”

Hızır (AS): “Çağırdın geldim işte… Hızır benim.”

Köylü: “Bırak Allah aşkına… Hızır olsan evvela kendine yararlı olurdun. Baksana şu üstüne, başına.”

Hızır (AS): “İnan bana doğru söylüyorum. Dile benden… O zaman anlarsın…” diye cevap verince içerleyerek;

Köylü: “Peki… Madem öyle… Şu elimdeki belin demirini oduna çevir, görelim”, demiş ve gözlerini bele çevirince, hakikaten madeni kısmın ahşaba döndüğünü görmüş, başını kaldırınca da nurani yüzlü ihtiyarın kaybolduğunu anlayınca; “Ey Allah’ım… Fakir insanların talihi gerçekten kör oluyormuş, ömrümde bir defa Hızır (AS)’la karşılaştım. Desene ki eldeki belden de olduk…” (Rahmi Arer, Rize. 1952:49)

 HIZIR BAYRAMI Bkz. Hıdrellez

HIZIR GÜNLERİ Anadolu geleneksel halk takviminde yaz başlangıcına denk gelen Hızır ile İlyas’ın buluştuğu 5 Mayıs gecesi ile kış mevsiminin başlangıcı kabul edilen 8 Kasım arasında kalan yüz seksen altı günlük sürenin adıdır.

HIZIR GÜNÜ Bkz. Hıdrellez