Ortadoğu Mitolojisi

Gılgamış, Gilgamesh (Yakındoğu Mitolojisi)

Gılgamış veya Gilgamesh, Babil ve Sümer manzum destanlarında adı geçen Uruk (Unug) kentinin kralı büyük kahramanın adı olup, bir bakıma Yunan Herakles ve Romalı Hercules figürlerinin öncüsü, hatta edebiyattaki ilk kahramandır.

Söylenceye göre Gılgamış, tanrıça Ninsun ile Kullab rahibi

Gılgamış ve Enkidu

Lugalbanda’nın veya Lilla olarak da anılan cahil bir adamın veya çoban tanrı olarak tasvir edilen Lugulbanda’nın oğludur. Uruk kentinin krallar listesinde 5. sırada olan Gılgamış’ın MÖ 2700 yıllarında yaşamış ve 126 yıl tahtta kalan Güney Babil’in Uruk kentinin kralı olduğu, nafile yere ölümsüzlük peşinde koşması, dağların vahşi adamı Enkidu ile arkadaşlığı ve çeşitli maceraları 19. yüzyılda Nineveh ve Aşurnasirpa kütüphanelerinde bulunup, günümüzde British Museum’da sergilenen Akad dilinde yazılmış on iki kil tablette yazmaktadır.

Gılgamış söylencesi Ur kentini yeniden imar eden Utu-hegal’in halefi üçüncü hanedandan Ur-Namma döneminde kayda geçirilmiş olup, kral tanrılar için yeni tapınaklar inşa edip bir yandan Gılgamış’ı onurlandırırken diğer yandan tanrısal bir kahramanın soyundan geldiği gerekçesiyle egemenliğini perçinlemek istemiştir.

“Gılgamış ve Aka” efsanesi

“Gılgamış ve Aka” efsanesinde Kiş kralı Aka (Agga), Uruk’a elçiler

Gılgamış ile Enkidu Humbaba’yı öldürürken

göndererek kendine itaat etmelerini bildirince Gılgamış kentin yaşlılar meclisini toplayarak onların düşüncesini öğrenmek istemiştir. Meclisin boyun eğme tavsiyesine karşın Gılgamış gençleri savaşa hazırlamış, gerçekten de bir süre sonra Aka kenti kuşatmıştır. Savaş sırasında Aka’nın ordusunu bozguna uğratan Gılgamış büyüklük göstererek esir düşen düşmanını da serbest bırakmıştır.

“Gılgamış ve Huwawa” destanı

“Gılgamış ve Huwawa” destanında, kral ve sadık dostu Enkidu, Sedir dağına giderek burada ormanın koruyucusu yarı-tanrı Huwawa ile karşılaşarak öldürmeyi başarmışlardır.

Söylenceye göre çalışkanlığı ile tanınan kral tüm halkını boş durmaması için işten işe koşmakta, ülkenin erkeklerinin sevgili ve karılarına ayıracak vakti kalmamaktadır. Uruklu kadınlar tanrıça Arura’ya durumdan şikâyet edip, yalvarınca, tanrıça Gılgamış ile arkadaşlık etmesi için bedeni kıllarla kaplı, kadın gibi uzuna saçlı kahramana denk güç ve cesarette vahşi insan Enkidu’yu yaratmıştır. Enkidu bir avcının tuzağına yakalanmışsa da avcı vahşi adamın görüntüsünden korkup kaçmış durumu babasına anlattığında Uruk’a gidip Gılgamış’a danışması tembih edilmiştir. Gılgamış, avcıya yaratığı evcilleştirilmesi için Şamhat adlı bir tapınak fahişesinin yanına götürmesini tavsiye etmiş, 6 gün 6 gece kadınla birlikte olan Enkidu sıkılıp hayvan arkadaşlarının yanına dönmek istemişse de hepsi kendisinden kaçmış, bunun üzerine kadının tavsiyesiyle Uruk’a Gılgamış’ın yanına gitmeye karar vermiştir. Bir düğün töreni sırasında iki kahraman karşılaşmış, Gılgamış çocukluğunda beri rüyalarında gördüğü arkadaşına kavuştuğunu anlarken, Enkidu’da tanrı kralın ayaklarına kapanmış, ardından kucaklaşarak dillere destan bir dostluğu başlatmışlardır. Gılgamış ile Enkidu birlikte türlü serüvenlere atılınca Uruk kentinin erkekleri başlarını işten kaldırabilecek vakti bulmuştur. Bu arada Enlil’in Sedir dağını korumakla görevlendirdiği dev Humbaba’yı öldüren kahramanın şöhreti tanrıça İnanna’nın (İştar) kulağına dek gitmiştir.

“Gılgamış ve Gök Boğa” efsanesi

“Gılgamış ve Gök Boğa” efsanesinde Gılgamış’a âşık olan İnanna kahraman tarafından reddedilince Anu’dan (An) kahramanın üzerine Gudanna veya Alu adlı kutsal bir boğayı göndermesini istemiştir. Gılgamış baltasını kullanarak bu yaratığı öldürdükten sonra parçalayarak etini kentteki yetimlere dağıtmıştır. Kavga sırasında boğanın kuyruğuyla yaraladığı Enkidu’nun ölümü üzerine en yakın dostunu kaybetmenin acısını tadan kahraman ölümsüzlüğün sırrını aramaya başlamıştır.

“Gılgamış ve Öteki Dünya” efsanesi

“Gılgamış ve Öteki Dünya” efsanesi yaratılış sonrası dünya ile gökyüzünün ayrılmasıyla başlamakta, insanoğlu ortaya çıkarken evren tanrılarca bölüşülmektedir. Bu sırada tanrıça İnanna’nın ektiği bahçesindeki bir söğüt ağacına bir yılan, bir kuş (Anzu) ve bir iblis kız yerleşmiştir. Tanrıça Gılgamış’tan ağacı kesmesini istemiş, dileği yerine gelince de kahramanın getirdiği odunlardan bir yatak ve taht yapmıştır.

“Gılgamış’ın Ölümü” efsanesi

“Gılgamış’ın Ölümü” efsanesinde ise dedesi Utnapiştim’den (Ziusudra) ‘Tufan’ öyküsünü dinleyen ve ölümsüzlüğe deniz dibindeki bir otu yerse kavuşacağını öğrenen kahraman, otu bulmuşsa da tam yiyeceği sırada bir yılana kaptırmıştır. Umudunu kaybedip Uruk’a dönen Gılgamış, Nergal’in izniyle Enkidu’nun ruhuyla buluşup konuşmuş, ölümü anlayıp, kabullenerek bilgelik kazanmıştır. Kimi yazarlar Gılgamış’ı Tammuz ile ilişkilendirmiş hatta onun yeraltı dünyasının efendisi olan Ölüler tanrısı olduğunu etmişlerdir.  Gılgamış destanında geçen tufan hikâyesi ile daha sonraya tarihlenen Eski Ahit’in Nuh Tufanı öyküsü arasındaki benzerlik de düşündürücüdür.

Kaynak: Özhan Öztürk. Dünya Mitolojisi. Nika Yayınları. Ankara, 2016