Türk Mitolojisi

Dede Korkut ve Dede Korkut Kitabı

Dede Korkut, Oğuzların kendisine akıl danıştıkları, kopuz eşliğinde bilgece sözler söyleyerek sorunlara çözüm öneren yaşlı ve bilge bir karakter olup gelecekten haber verebilecek yeteneğe de sahipti.

Korkut Ata, Dede Sultan, Dedem Korkut veya Dede Korkut ilk bakışta Yunan ozanı Homeros’u andırsa da gerçek bir insandan çok ölmüş ataların Oğuz halkını koruyan ruhlarının kişileştirilmiş formu olması muhtemeldir. Koruyucu ata ruhu İslam’ın kabulünün ardından Oğuzlar arasında İslam dinini yaymış bir çeşit evliya karakterine de büründürülmüştür. Dede Korkut karakteri Türkmen ve Azerilerin sözlü geleneğinde yaşarken Kazak ve Başkırlar gibi Oğuz olmayan Türk topluluklarınca da benimsenmiştir. Kazak söylencelerinde bakşı adı verilen kâhin ozanların koruyucusu olan bilge bir perinin oğlu olarak dünyaya gelmiş, başta ölümden uzun süre kaçabilmek olmak üzere pek çok mucize gerçekleştirmiştir. Dede Korkut efsanevi bir karakter olmakla birlikte kimi tarihi kişilerle özdeşleştirilmiş olmalıdır ki 17. Yüzyılda Evliya Çelebi Derbent’te Hazar gölü kıyısındaki mezarını ziyaret ettiğini bildirmiştir. Ayrıca Kazak söylencelerinde Aral gölüne dökülen Siri Derya nehri kıyısında gömülü olduğu bildirilmektedir.

Dede Korkut

Dede Korkut Kitabı

Dede Korkut Kitabı, Muhtemelen 15. yüzyılda yazıya geçirilmiş Oğuz halkının destan derlemelerinin adı olup, orijinal metin kayıp olup, günümüze biri Dresden diğeri Vatikan’da bulunan iki nüshası ulaşmıştır. Hangi dönemde yaşadığı belli olmayan Oğuzların akıl hocası ya da koruyucu ata ruhu Dede Korkut her öykünün sonunda kopuzuyla ortaya çıkarak Oğuz beylerine dua ve şiir okumaktadır. Öykülerde Akkoyunluların eski yurtlarında (Seyhan) Kıpçak ve Peçeneklerle, yeni yurtları olan Kuzeydoğu Anadolu’da ise Trabzon Rumları, Gürcü ve Abhazlarla mücadeleleri anlatılmaktadır. Dede Korkut öyküleri destansı öykü olarak kabul edilmekte, dil olarak Azeri Türkçesi’ne yakın bir dille o döneme özgü yaşam biçimi, göçebe gelenekleri, İslamî motifler işlenmekte, Akkoyunlu Türkmenlerinden yetenekli ama kimliği bilinmeyen bir ozan tarafından yazıya döküldüğü sanılmaktadır.

Öykülerde Hint ve Yunan mitolojik öyküleriyle ortak temalar ve benzerlikler bulunmasına karşın eski Türk inançlarına ait izler belirgin ve zengindir. Deli Dumrul öyküsüyle Yunan mitolojisindeki Alkestis ile Admetos’un, Tepegöz öyküsüyle ise Homeros’un Odysseia destanında kyklop Polyphemus’un ki arasında büyük benzerlikler bulunmaktadır.

Dede Korkut Kitabı Dresden yazması giriş ile 12 öyküyü içermektedir:

Giriş: Korkut Ata

  1. Dirse Han Oğlu Boğaç Han
  2. Salur Kazan’ın Evi yağmalanması
  3. Kam Büre Bey Oğlu Bamsı Beyrek
  4. Kazan Bey Oğlu Uruz’un tutsak olması
  5. Duha Koca Oğlu Deli Dumrul
  6. Kanlı Koca Oğlu Kanturalı
  7. Kazılık Koca Oğlu Yegenek
  8. Basat’ın Tepegöz’ü Öldürmesi
  9. Begin Oğlu Emren
  10. Uşun Koca Oğlu Seyrek
  11. Salur Kazanın Tutsak Olup Oğlu Uruz’un çıkarması
  12. İç Oğuz’a Taş Oğuz Asi Olup Beyrek Öldüğü
Dede Korkut Kitabı Vatikan yazması da giriş ile altı öyküden oluşmaktadır:
  1. Hikâyet-i Han Oğlu Boğaç Han
  2. Hikâyet-i Bamsı Beyrek
  3. Hikâyet-i Salur Kazan’ın Evi Yağmalanduğudur
  4. Hikâyet-i Kazan Begün Oğlu Uruz Han Tutsak olduğudur
  5. Hikâyet-i Kazılık Koca Oğlu Yegenek Bey
  6. Hikâyet-i Taş Oğuz İç Oğuz’a Asi Olup Beyrek Vefatı
Ayrıca Oku: Dede Korkut Kitabı
Dede Korkut Kitabı’nın bugün Dresden (12 hikâye) ve Vatikan’da (6 hikâye) bulunan yazmaları Azerî Türkçesinin özelliklerini taşır. Yer yer belirli bir vezni olmayan ve kafiyesiz, fakat ahenkli nazım parçalarıyla örülen üslûbu hareketli ve etkilidir. Dede Korkut Kitabı’nın Dresden kitaplığındaki yazmasına dayanan yayımları Kilisli Rıfat (1916), Orhan Şaik Gökyay (1938) tarafından yapıldı. Ettore Rossi tarafından yayımlanan (1952) Vatikan nüshasından da faydalanılarak son çalışmayı Muharrem Ergin yaptı (1958).

Ayrıca Oku: Kitâb-ı Dedem Korkud Alâ Lisân-ı Tâife-i Oğuzân’dan

Dirse Han Hikâyesi (Dirse Han Oğlu Boğaç Han Boyu), Dede korkut kitabında yer alan 12 hikâyeden ilki. Kitabın en an­lamlı hikâyelerinden biridir. İnsanın tabiat­la, toplumla ve kendisiyle çatışmasını işleyen /engin bir konusu vardır. Bayındır Hanın şöleninde çocuksuz olduğu için hor görülen Dirse Han bu konuyu eşiyle konuşur, adak verir, şölen kurar, dua eder, bir erkek ço­cuğa sahip olur. Azgın bir boğayı yenerek ad kazanan Boğaç Han, babasının yiğitle­rince kıskanılır; iftiraya uğrar, babasının öfkesine hedef olur, onun okuyla vurulur. Ana sütü ve kır çiçeklerinin merhemiyle iyileşir, babasından saklanır. Kırk yiğidi­nin, Dirse Hanı düşmana esir götürdükle­rini duyunca anasının salık verişiyle onun ardından gider; kırk yiğit yoldaşıyla bir­likte çarpışarak babasını kurtarır. Bayın­dır Handan beylik kazanır. Bütün hikayelerde olduğu gibi bu macera da, Dede Korkut’un güzel dilek ve dualarıyla sonuçlanır. Manzum-mensur kısımların yer aldığı hikâ­yede özellikle karı kocanın konuşmaları dik­kati çeker.

Boğaç Han, Dede Korkut kitabında ilk hikâyenin kahramanı. Dirse Hanın oğlu­na, küçük yaşta bir boğayı öldürdüğünden, Boğaç adı verilir. Boğaç Hanın kahraman­lığını çekemeyen bazı kimseler onu iftira ile Hanın gözünden düşürürler. Dirse Han, oğlunu öldürmeğe karar verir. Bir avda, onu yaralar. Anası, Boğaç Hanı eve gö­türerek iyileştirir. Düşmanları, Dirsa Hanın gerçeği öğrenmesinden korkarlar ve esir ederek başka ülkelere götürmeğe karar verirler. Boğaç Hanın anası bunu duyun­ca oğluna, babasını kurtarmasını söyler. Boğaç Han düşmanlarını öldürür, baba­sını geri getirir. Bu hikâyede babanın oğlunu vurduğu zaman duyduğu pişman­lık, ananın oğluna olan derin sevgisi ve Boğaç Hanın, babasını affederek kurtar­ması, sade ve duygulu bir dille anlatılır.

Beyrek hikâyesi, Oğuzların destan kah­ramanı Bamsı Beyrek’in hayatını anlatan hikâye. En eski şekli Dede Korkut kitabındadır: Oğuz beylerinden Bay Böre Be­yin uzun müddet çocuğu olmaz. Nihayet bir gün bir oğlu olur. Bay Bican Beyin de aynı anda kızı olur. İkisini «beşik kert­me» nişanlarlar. Bay Böre Beyin oğluna bü­yüyünce, Bamsı Beyrek adını takarlar. Bey­rek bir gün avda, tanımadığı nişanlısı Ba­nı Çiçekle rastlar. Birbirlerini severler. Kı­zın ağabeyisi Deli Karçar evlenmelerini is­temez. Düğüne yakın, düşmanlar Beyrck’i esir ederler. Karçar, Beyrek’in ölüm ha­berini getirene kardeşini vereceğini ilân eder. Yalancı oğlu Yaluncuk, Beyrek’in gömleğini kana bulayıp onun öldüğünü söyler. Buna inanmayan Bay Böre’nin adamları, Beyrek’i esir tutulduğu Bayburt kalesinde bulurlar. Beyrek kaleden kaçar, yurduna döner. Eski nişanlısıyle de, kaç­masına yardım eden Bayburt beyinin kızıyla da evlenir. Dede Korkut kitabının başka bir hikâyesi, Beyrek’in hayatının son kısmını anlatır: Beyrek’in mensup olduğu İç Oğuz’un ha­nı Kazan Bey, bir şölene Dış Oğuz beyi Alp Arız’ı çağırmaz. Alp Arız Dış Oğuz’­dan kız alan Beyrek’i, kendileriyle birleşip. Kazan Beye karşı kışkırtır. Arız, bu­nu kabul etmeyen Beyrek’i yaralar. Bey­rek ölürken. Kazan Beye, intikam alması­nı ve Arız’ın karısını Kazan’m oğlu Uraz ile evlendirmesini vasiyet eder. Anadolu’da bu hikâyenin değişik şekilleri yaygındır. Dede Korkut’ta Oğuz destanının orijinal motifleri yer alır. Anadolu riva­yetlerinde ise destan motiflerinin yerini ma­sal motifleri alır. Bayburt’ta Duduzar kö­yünde, Beyrek’in mezarı olduğu söylenir.