Site icon Özhan Öztürk Makaleleri

Sicilya’nın Yunan Tarihi ve Syracuse (Sirakuza) kenti

Ancient gREEK tEMPLE Sicily

Sicilya'da Yunan tapınağı

“Antik Yunanistan’ı anlamak istiyorsanız, Sicilya’ya gelin.” (Douglas Sladen, 1901)

Sicilya 10 bin yıldan uzun süredir çok sayıda etnik gruptan etkilenmiş olup, adeta İtalya’nın erime potası olmuştur. MÖ 9 binlerden MÖ 1200’lere dek adada kökeni henüz bilinmeyen tarımcı topluluklar ikamet etmiştir. Siculi veya Secel adı verilen halkın adanın doğu kıyılarına İtalyan yarımadasından, Sicani halkının ise adanın batı kıyılarına İspanya veya Kuzey Afrika’dan gelip yerleştiği sanılmaktadır. MÖ 2. Binlerde Miken hâkimiyetine giren ada, MÖ 1.000 yılından sonra Fenike, Kartaca, Yunan ve Roma yerleşimine sahne olmuştur. Roma İmparatorluğu‘nun yıkılmasından sonra ada Vandallardan Bizans, Araplar, Fransız Normanlar, Alman Hohenstaufen, İspanyol Aragon, Avusturya Hapsburg, İspanyol Bourbon, Napolyon Fransası ve son olarak İtalyan Birliliğinin eline geçmiştir. II. Dünya Savaşı sırasında İngilizler ve Amerikalılar adayı kısa süreliğine yönetmiştir. Sicilya, modern İtalya devletinin en büyük bölgesi ve Akdeniz’deki en büyük ada olup, konumu, doğal kaynakları ve Akdeniz ticaret yolları üzerinde önemli bir stratejik üs olduğundan tarih boyunca çok sayıda işgal yaşamıştır. Romalı devlet adamı Cicero (MÖ 106-43) Syracuse’yı Yunan dünyasının, Arap gezgin ve haritacı Muhammed Şerif el-İdrîsî (1100 Septe – 1166 Palermo) ise Palermo’nun ve Orta Çağ’ın en büyük ve en güzel şehirleri olarak tanımlamıştır.

Sicilya’nın Kolonizasyonu

Yunanlılar, MÖ 800’lerden itibaren Sicilya’nın küçük adaları ve kıyı bölgesine yerleşmeye başlamış, Magna Graecia (Megara Hellas) olarak anılan Sicilya ve Güney İtalya bir süre sonra Yunanistan’ın kendisinden daha fazla Yunanlıya ev sahipliği yapmıştır. Yunan kolonistler birkaç yüzyıl içerisinde Sicani, Sicel (Siculi) ve Elymia (Elimi) gibi adanın yerli halklarını asimile etmenin ötesinde adanın hâkimiyeti için Kartacalılara meydan okumuşlardır. MÖ 700’de Yunanistan ana karasında bile birleşik bir devlet olmayıp, Atina ve Sparta arasındaki rekabet örneğindeki gibi Yunan şehirleri sık sık kendi aralarında savaşıyordu. Bu dönemde Sicilya’nın en büyük Yunan kentleri Yunanistan, Ege ve Doğu Akdeniz’deki çeşitli şehirlerden gelenlerin yanı sıra Sicilya’nın Helen kültürüne adapte olmuş yerlilerini barındırmaktaydı ve çoğunlukla Kartacalılar ile savaş durumundaydı. Yunan toplumu, Doğu Akdeniz kültürlerinden (özellikle Asurlular, Babiller ve Mısırlılar) etkilenmişse de aynı şekilde Yunan kültürü, en azından Etrüskler kadar eski Roma toplumunu geliştirmiş ve etkilemiştir. Roma kültürünün temelini oluşturan Yunan sanatı ve felsefesi, Roma İmparatorluğu döneminde asırlar boyunca Akdeniz dünyasına egemen olmuştur. Yunan kültürü bir yere dek Pers, Fenike ve Roma kültürleriyle birleşmişse de aynı zamanda kendi başına benzersiz bir fenomeni temsil etmiştir. Yunanlılar doğudan batıya doğru tüm adayı kolonileştirmiş, Kuzeybatı Sicilya’daki Elymia (Elimi) halkını da kısa sürede asimile etmiş, adada arkeologların bile birini diğerinden ayırt edemeyeceği denli hâkim bir kültür ortaya koymuşlardır. Sicilya, Yunan mitolojisindeki pek çok efsaneye, büyük Yunan tapınak ve amfitiyatrolarına ev sahipliği yapacak denli Yunan kimlik ve tarihinin önemli bir parçası olup, Arşimed’in doğum yeri olan Sicilya kenti Syracuse (Siracusa), Atina’ya rakip olacak denli güç ve prestij sahibi olmuştur.

Sicilya’da Fenikeliler

Yunan dilinin alfabesi Fenike dillerine dayanmakta olup, Orta çağ başlarına dek Sicilya’nın yerel konuşma ve yazı diliydi. Roma döneminde Latince Sicilya’nın “resmi” dili olmuşsa da ancak Sicilya’da ancak eğitimli Romalılar tarafından da konuşulurken halk Yunanca konuşmaya devam etmiştir. Fenikelilerin ve Kartacalıların ada kültürüne katkısı göz ardı edilmemelidir ama bunların siyasi dolayısıyla kültürel hâkimiyetlerin kısa ömürlü ve büyük ölçüde batı Sicilya ile sınırlı olduğunu unutulmamalıdır. MÖ 10. yüzyılda Fenikeliler, Tire’den (Lübnan) Batı Sicilya’ya geldiler. Fenike ‘gauloi’ ya da yuvarlak gemisi bilinen ilk uzun menzilli yolcu gemisi idi ve Lübnan’dan Cebelitarık Boğazı’na (Herkül Sütunları) yelken açabiliyordu. Yuvarlak gövdeli, eğri kıçlı, güverte merkezindeki dev bir dikdörtgen yelkene sahip gauloi tekneleri Fenikeliler’i bilinmeyen topraklara taşımıştır. Fenikeli tüccarlar, Lübnan’dan selvi ve sedir, Kıbrıs’tan bakır, İspanya’dan gümüş, Etiyopya’dan altın, Hindistan’dan Fildişi, Tyre’den cam ve mücevher, Yunanistan’dan çanak çömlek, Mısır’dan tahıl, papirüs ve Anadolu’dan (Kilikya ve Phyrgia) köle aldılar. Yün, keten, pamuk ve ipekle takas ettiler, ancak Antik dünyanın en değerli ve değerli lüks eşyalarından biri, murex bolinus yumuşakça bezlerinin mor rengi boyası (Sur moru)[1] veya onları zengin ve ünlü yapmıştır. (Ayrıca Oku: Argonautlar Karadeniz’e Neden Geldi?). Fenike muhteşem bir biçimde zengin olmasına rağmen, kentlerini savunmada o kadar iyi değildiler ki Tyr kenti MÖ 9. Yüzyılda Asurlularca fethedilince ticari faaliyetlerini Kuzey Afrika’da, Kartaca (Yeni Şehir) olarak adlandırdıkları bir kolonilerine taşımak zorunda kaldılar. Coğrafi olarak, Kartaca[2], Sicilya’nın güneybatısındadır ve dolayısıyla Kartacalılar adanın batı tarafında Zis (Palermo), Himera (Cefalu’nun yanında), Soluntum (Solunto) ve bir ada kalesi olan Motya’nın (şimdi San Pantaleo) ticaret merkezlerini geliştirmiştir. Marsala’da murex bolinus yumuşakçalarını toplayıp değerli sur moru boyalarını üretmişlerdir.

Sicilya’da Miken Varlığı

Sicilya’nın bazı bölgelerinde, özellikle İyonya Denizi kıyılarındaki limanlarda MÖ 1400 öncesinde ticaret amacıyla adaya gelen Miken varlığı kanıtlanmıştır.

Odysseus, Aeolus’tan rüzgar torbasını alırken

Mikenlerin Sicilya’nın kuzey kıyısındaki Aeolian Adaları en büyüğü olan Lipari adasında obsidiyen ile ilgilendikleri sanılmaktadır. Homer’in Odysseia destanında rüzgâr tanrısı Aeolus’un Odysseus’a (Ulysses) rüzgârla dolu olan ve gemisinin Ithaca’ya geri dönmesini sağlamak için rüzgarla dolu bir deri çanta verdiği bir bölüm bulunmaktadır.  Odysseia destanı incelendiğinde yazarının Sicilya’ya bizzat gelip görmüş olduğunu düşündüren detaylar bulunmaktadır. Aeolian Adaları Campania‘daki Vezüv Yanardağı‘ndan ve Sicilya’daki Etna Dağı’na uzanan aktif bir volkanik takımada boyunca yer almakta olup, bunlardan Lipari, Monte Pilato volkanına ev sahipliği yapmaktadır. 14.000 yıl önce patlayan Pilato’dan çıkan lavlar adaya, MÖ 2. Binli yılların dünyasında en iyi Obsidyen kaynağı sağlamıştır. Hızlı soğuyup, sertleşen lavlardan nadiren oluşan siyah ve cam gibi yapısıyla obsidyen Neolitik dönemde popüler olan çakmaktaşı silahlardan daha sert ve silah haline getirmesi kolay stratejik bir madde olmuştur.

Yunan Kolonizasyonu

Yunanistan anakarasındaki ardı arkası gelmeyen savaşlar ile açlık tehlikesi İtalya’da Yunanistan’dan daha fazla arazinin olduğunu düşünen Yunanlıların görece daha ilkel kabilelerin yaşadığı Sican bölgesine (Sikelia) göç etmelerine yol açtı. İlk kalıcı Yunan yerleşimin MÖ 735 civarında Naxos’ta (Taormina’nın yakınında şimdi Giardini Naxos) Chalcisli (günümüz Euboea, Yunanistan) kolonist grubu gerçekleştiği sanılmaktadır ki hemen ardından büyük çapta hızlı bir kolonileşme yaşanmıştır. O dönemde iyi havalarda Sicilya’ya anavatandan sadece 12 günlük bir yolculukla ulaşılabiliyordu. Birkaç yıl sonra Corinthli kolonistler Syracuse (Siracusa) kentini kurarken aynı dönemde Zancle’da (Messina) kurulmuştur ki her iki yerleşimde daha önceden Yunanlıların bildiği liman yerleşimleriydi. Kolonistler, Sicilya’nın zengin volkanik toprağını, Yunanistan’ın kurak kurak topraklarından çok daha iyi, mükemmel bir tarım arazisi olarak buldular. Kolonistler ürettikleri tarım ürünlerini Yunanistan’dan gelen çanak çömlek, giysi, baharat, alet ve metal kap ile değiştirmiştir. MÖ 728’de Yunanistan’daki Megara’dan gelen göçmenler İyonya kıyılarında Megara (veya Augusta yakınlarındaki Megara Hyblaea) gibi yerleşimler kurarken Katane (Catania), aşağı yukarı aynı dönemde Rodos ve Girit’ten gelen kolonistlerle Gela kurulmuştur. Bu döneme kadar Yunanlılar Doğu’ya, Kartacalılar Batı’da kalmış, ticaret yoluyla etkileşime girmişlerse de birbirlerinden uzak durmayı tercih etmişlerdir. Selinus (Selinunte) ile Gelalılarca MÖ 580’de kurulan Akragas (Agrigento) ise daha geç Yunan şehirleridir ki bu dönemden itibaren Tyrant Hipokratları (MÖ 498 –  MÖ 491) yönetimi altında Gelalılar Sicilya’nın güneydoğusundaki komşu kolonilerin çoğunu fethetmiştir. Hipokrat, savaşta öldürüldüğünde yerini süvari komutanı Gelon devralmış, o da tüm Doğu Sicilya’yı kendi yönetiminde toplamakla kalmamış, vermeyenleri fethetmiştir. Gelon, fetihlerinden ve Akragas’ın kraliyet ailesi ile evlilik yoluyla bağ kurduktan sonra dünyanın en önemli şehirlerinden biri olacak Syracuse’yı inşa etmeye başlamıştır. Sicilya’nın yerlisi Elimi (Elymia) halkının yaşadığı Egesta (Segesta) kenti ise bu dönemde yavaş yavaş Helenleşmiş, Sicel halkı ise asimilasyona bir süre daha direnmiştir.

Syraküza Kalesi

Yunanlılar Neden Sicilya’ya Geldiler?

Yunanistan’da yaşayan Helenler bağımsız şehir devletlerinde yaşamaktalarsa da ortak dil ve din birliğine sahiptiler. MÖ 3 binlerde Minos (Girit) halkı Ege Denizi’ne

Fontana Ortigia (Ortigia çeşmesi) Syracuse, Sicilya, İtalya

hükmederken, Yunanistan’ın güneyinde Mikenler MÖ 1450 yıllarında Doğu Sicilya’da küçük ticaret kolonileri kurmuşlardır. Tam açıklanamayan sebeplerle MÖ 1200’lerde Miken Krallığı ve Peloponnesus’taki yerleşimler yok olmuş, Kuzey Yunanistan’daki Dorlar bölgeyi işgal ederken Miken halkı Küçük Asya’ya sığınmak zorunda kalmıştır. Yunanistan’da MÖ 800’e dek süren Karanlık Çağ başlamış Yunanlılar Sicilya’ya ve diğer Akdeniz bölgelerine ve Karadeniz’e yerleşerek yeni koloniler kurmuş, aynı dönemde Fenikelilerden etkilenerek geliştirilen Yunan alfabe de yaygınlaşmıştır. Demokratik fikirlere ve sofistike felsefeye rağmen, Yunanlılar genellikle yabancıları barbar olarak adlandırdıkları yabancıları küçümserdi buna karşılık bu terimi Yunanlılardan ödünçleyen Romalılar yabancılara vatandaşlık vermeye ve aralarına almaya daha açıktılar. MÖ 500’den önceki yıllarda Persler, Küçük Asya’daki Yunan şehir devletlerini ele geçirdiyse de Atinalılar Pers ordusunu Marathon’da MÖ 490’da mağlup etti. On yıl sonra da Fenikelilerin desteklediği Pers donanması, Salamis Körfezi’nde yenildi. Sicilya’da bulunan Yunan kolonistler adadaki Fenikelilerin Persleri desteklemesinden memnun kalmadığından ilişkiler iyice gerildi. MÖ 480’de Himera’daki (Ἱμέρα) Kartaca kuvvetlerinin yenilgisi bu antipatinin sonuçlarındandır.

Syracusa Tarihi

Daha önce sözünü ettiğim Yunan kolonilerini birleştiren Gelon’un genişlemesi, adanın batı tarafındaki Kartaca kolonileri tarafından fark edilince Kartaca ve Yunan kolonileri arasındaki ilk büyük ihtilaf olan Himera Muharebesi yaşanmış, Yunan tarafının abartılmış olması muhtemel verilerine göre Gelon komutasındaki 55 bin Yunan, 300 bin Kartacalıyı yenmiştir. Sonuçta Gelon’un elde ettiği ganimetler Siracusae’deki (Syracuse) güç üssünü inşa etmesini sağlamışsa da Syracuse ve Kartaca önümüzdeki 340 yıl boyunca savaşmaya devam etmiştir. Gelon’un yaptığı ilk iş topladığı ganimetle tanrıça Athena’ya Siracusa’da MÖ 6. Yüzyılda Dor sitilinde inşa edilen Apollon Tapınağı’nın tasarımını aşağı yukarı kopyalanarak yeni tapınak inşa ettirmek olmuştur. MS 7. yüzyılda bir kiliseye dönüştürülen ve Syracuse Duomo adı verilen Athena Tapınağı hala ayaktadır. Himera zaferinden sonra Gelon,

Siraküza limanı

Kartacalı mahkumları Tapınak yapımında işçi olarak kullandı ve henüz tamamlanmadan şimdi Galermi Kemeri olarak bilinen 46 kmlik bir Su Kemeri üzerinde çalışmaya başladı. Gelon MÖ 478’de iki projesinin de sonlandığını göremeden ölünce başa geçen erkek kardeşi Hieron, MÖ 474 tarihli Napoli’nin güneyinde Cumae Savaşı’nda istilacı Etrüskleri yenmek için Messina Boğazı’nı İtalya anakarasına geçerek Yunan genişlemesine devam etti. Her zaferle hazineyi daha da doldurunca Hieron servetini kentin refahını arttırmanın yanı sıra, egemen bir sınıf oluşturma, tapınaklar ve kamu binaları inşa etmek ve tarihin ilk gizli polis gücünü oluşturmak için kullandı. Hieron’un Syracuse’ye armağanlarından biri, Ortygia Adası’ndan 20 dakikalık yürüme mesafesinde yer alan Parco Archeologico della Neapolis’te ayakta kalmayı başaran 15.000 seyirci alabilen 59 sıra oturma sırasına sahip güzel yamaç tiyatrosudur.[3] Tiyatronun ilk yıllarında, o sırada Syracuse’de yaşayan Aeschylus, Simonides ve Pindar tarafından yazılan çağdaş oyunlar sahnelenmekteydi. Bu tiyatroda hala her yıl Mayıs-Haziran ayları arasında Aeschylus ve diğerleri tarafından yazılan oyunlar Eski Yunan Tiyatro Festivali’nde seyirciyle buluşuyor. Neyse konuya dönersek Hieron MÖ 467’de öldüğünde, Syracuse Sicilya’nın yarıdan fazlasını kontrol ediyordu.

Atina ile Sparta Rekabeti
Siraküza Yunan tiyatrosu (Teatro greco di Siracusa) 2006 (Fotoğraf: Michele Ponzio, Wikipedia)

Perslerin yenilgisinden sonra Yunan Altın Çağı başlamışsa da kuzey ve güney Yunanlılar arasında bir rekabet sertleşmişi, Atina ile Sparta arasındaki Peloponez Savaşı, MÖ 431’de başlamış ve kalıcı barış ancak MÖ 404’de sağlanmıştır. Atina, savaştan önce Yunanistan’daki en güçlü Şehir Devleti iken Sparta’nın galip gelmesiyle Atina’nın gücü kırıldı. MÖ 416’da Atina ve Syracuse arasındaki bir ateşkes sırasında Atina, kasasını doldurmak ve Sparta’ya ekonomik olarak zarar vermek amacıyla Sicilya’daki en zengin şehir hatta antik dünyanın en zengin şehirlerinden birisi olan Syracuse’yi istila etmeye kalkmıştır. Atina çok daha büyük bir askeri güce sahip olduğundan Syracuse’un kolay bir hedef olacağını düşünüyor, Sicilya’nın en büyük ihracatı olan engin tahıl kaynaklarını kontrol altına alarak Sparta’nın gıda kaynağını kesmeyi amaçlıyordu. MÖ 415’te Atina, 100 gemi ve 5.100 asker, okçular, mızraklılar, piyade ve süvarilerden oluşan sefer kuvvetlerini 2. yılının sonunda 200 gemi ve 10 bin askere çıkarmış hatta yanlarına Sicilyalı Egesta (Segesta) kentini müttefik olarak almayı başarmışlardır. 2 yıllık kuşatmanın ardından beceriksiz Sicilyalı müttefikleri ve Atina kuvvetleri kuşatmayı kaldırma kararı alarak Atina’ya geri çekilmeyi kabul etmiştir. Bununla birlikte MÖ 28 Ağustos 413  gecesi atina kuvvetlerinin komutanı Nicias, kararını rahiplerine danışınca 27 gün beklemesi tavsiye edilmiştir. Syracuse donanması, Atina gemilerini limanda sabitlemeyi başarırken, Syracuse komutanı Hermocrates nihai saldırıya geçerek 7.000’den fazla Atinalı ve Sicilyalı müttefikleri esir almayı geri kalanı öldürmeyi başarmıştır. Hermocrates mahkumları alışageldiği üzere köle olarak satmak yerine şehrin kuzeyindeki taş ocaklarında çalışmaya zorlamış esirlerin çoğu hepsi yetersiz beslenme ve ağır çalışma şartları yüzünden ölmüştür. Bu taş ocağı şimdi Ortygia adasına 20 dakikalık yürüme mesafesinde Riviera Dionisio il Grande’nin sonunda Latomia dei Cappuccini olarak bilinmektedir. Atinalıların yenilgisi, Atina ve diğer Yunan şehir devletlerinin Sicilya şehirleri üzerindeki gücünü etkili bir şekilde sona erdirmişse de Kartaca ile çatışma devam etmiştir. MÖ 409’da Kartacalılar Himera ve Selinus’a saldırarak kentleri yok etmiştir. Hermocrates, Peloponnes Savaşı yeniden başladığında Sparta saflarında savaşmaya devam etmişse de Cyzicus Muharebesinde yenilmiş, rütbesinden azledilince bir darbe ile geri almak istemişse de MÖ 407’de bir sokak kavgasında ölmüştür. MÖ 406’da Dionysius, Syracuse’un yüksek askeri komutanı seçilmiş, kente tiran olarak 39 yıl boyunca hükmetmiştir. Dionysius, Atina ile müttefik olan kuzey kolonilerini yok edip bütün nüfuslarını köle olarak satmış, yerel düşmanlarıyla işini bitirdikten sonra Syracuse çevresine 27 km uzunluğunda bir sur inşa etmeye başlamıştır. MÖ 398’de Batı Sicilya’ya sefer düzenleyen ve Kartaca’ya savaş ilan etmişse de Kartaca, Syracuse filosunu Lilybaeum kıyılarında yok ettiğinde barış istemek zorunda kalmıştır. 22 yıl süren barıştan sona erdiğinde Syracuse ve Kartaca yeniden çatışmışsa ama sonunda Romalılar gelip ikisini de tarih sahnesinden silmiştir. 65 yaşında oğlu II. Dionysius tarafından zehirlenerek öldürülen Dionysius son yıllarını tiyatro ile uğraşmaya adamıştır.

Demokles’in Kılıcı (Resim: Richard Westall, 1812)
Demokles’in Kılıcı

Dionysius’un tarihe geçen yönü ise genellikle politikacıların kullandığı bir deyim olan ‘Demokles’in kılıcı’öyküsünün kahramanı olmasındandır. Damocles veya Demokles, Dionysius mahkemesinin bir üyesi olup, gücü, serveti ve zengin festivalleri tirana yağ çeken ilginç bir karakterdi ki Dionysos, tiran olmanın rahat ve güzel olduğunu savunan Demokles’e ders vermek için onu yemeğe davet etmiştir. Tiran Dionysius, Demokels’i bir tel at kuyruğuyla tavana bağlanmış, her an düşebilecekmiş gibi duran ağır bir kılıcın altındaki koltuğa oturmuş ve ona iktidarın aslında ne kadar zor olduğunu, her an ölüm tehlikesiyle burun buruna yaşadığını göstermek istemiştir.  Dionysius’a bir atıfta 1585 yılında Syracuse’yi ziyaret eden ve 23 metre yüksekliğinde bir kireçtaşı mağarası gören Michelangelo Merisi da Caravaggio’nun bugün Neapolis Arkeoloji Parkı’nda bulunan kulak formundaki mağaraya ‘Dionysius’un Kulağı’ adını vermesidir. Bir efsaneye göre, Dionysius mağaraya siyasi mahkumlar koymuş, konuşmalarını duymak için kulak şeklinin yankısını kullanmıştır. Magna Graecia döneminde kazıldığı sanılan mağara su deposu için veya taş ocağı olarak kullanılmış olmalıdır ki Dionysius’un düşmanları için bir işkence kampı olarak kullanılmadığı bellidir.

Roma Egemenliği ve Batı Uygarlığının Temelinde Yunan Kültürü

MÖ 338’de, bir dizi savaştan sonra, Yunan şehir devletleri Makedon kralı Büyük İskender tarafından fethedildi. İskender, Yunanistan’dan İran’a uzanan büyük bir imparatorluk kurdu. İskenderin ölümünden sonra ‘Hellenistik Çağ’ gelişti ve Yunan kültürü, İskender’in ele geçirdiği toprakları etkiledi doğuda sınırlı olan bu etki Yunanistan’a yakın bölgelerde daha güçlü oldu hatta Makedonlar bile büyük ölçüde Helenleşti. Roma ve Kartaca, MÖ 508’de barış ve ticaret anlaşması imzalamışsa da MÖ 3. yüzyılda Roma, İtalya Yarımadası’nda bir dizi savaşın ardından güçlü bir ulusa dönüşünce daha çok toprağa sahip olmuş, daha fazla nüfusa sahip olunca da insanları beslemek için daha fazla tahıla ihtiyaç duyduğundan tahıl deposu Sicilya’ya doğru genişlemek istemişlerdir. Kartaca ve Roma arasındaki ilk Pön Savaşı 23 yıl sürdü. Roma deniz savaşlarında acemi olduğundan birkaç feci mağlubiyetten sonra, nihayet denizde ile nasıl savaşılacağını öğrendi ve MÖ 241’de kazanmayı başardı. 1. Pön Savaşı’ndan 23 yıl sonra, Hannibal Alpleri geçti ve Roma’ya saldırdı. Böylece 2. Pön Savaşı başladı. Bu savaş 17 yıl sürdü ve MÖ 201’de zafer bir kez daha Roma’ya gitti.  10 yıl sonra Yaşlı Cato “Carthago delenda est” (Carthage yok edilmeli) dedikten sonra Roma uzun savaşı bitirdi ve MÖ 146’da Carthage’ı tamamen yok etti. Sicilya’nın en büyük Yunan şehri olan Syracuse, MÖ 212’de Romalılarca ele geçirildi.

Arşimet
Arşimet, Roma kuşatmasına karşı pek çok silah geliştirmiş olup, efsaneye göre bunlardan birisi de ölüm ışığıydı.

Romalıların Syracuse Kuşatması MÖ 214 – 212 yılları arasında tam 2 yıl sürmüştür. Roma çok daha büyük bir savaş gücü olmakla birlikte Syracuse’un Arşimet adında gizli bir silahı vardı. Aristokrat bir astronomun oğlu, tüm zamanların en büyük zihinlerinden biri olan Arşimet filozof, matematikçi, fizikçi, astronom ve mucit olup, Arşimet Prensibi adıyla bilinen yoğunluk hesaplamasını keşfettikten sonra sarf ettiği ‘Eureka’ (Buldum) sözüyle popüler kültüre geçmiştir. Arşimet’İn yaptığı savaş makineleri yüzünden kudretli Roma’nın Syracuse’u yenmesi 2 yıl sürmüştür. Romalılar şehre girdiğinde, General Marcus Claudius Marcellus, askerlerine Arşimed’e zarar vermemeyi emretmişti  Roma’ya onu esiri oalrak götürmek kendisi için en büyük ödül olacaktı. Maalesef bir Romalı asker evine girdiğinde, Arşimed yeni bir tasarım üzerinde çalışıyordu ve çizimlerden uzaklaştırmak için askere bağırınca asker tarafından öldürülmüştür. Böylece MÖ 212’de Magna Graecia’nın sonu geldi ki Roma İmparatorluğu’na daha fazla direnmek mümkün değildi.

Sonuçta MÖ 146’da Romalıların Kartaca’ya karşı üçüncü “Pön Savaşı”, Yunanlılara ve ardından Romalılarla yüzlerce yıldır savaşan Fenike ve sonra Kartaca ihtilafına son vermiştir. MÖ 140’a kadar Romalılar Yunanistan’ı hızla genişleyen İmparatorluklarına ekledilerse de Helen kültüründen büyük ölçüde etkilendiler. Eski Yunanistan’ın çok tanrıcı ve köleci yönünün Batı medeniyetinin

Athena Tapınağı MS 7. yüzyılda kiliseye dönüştürülmüş olup, günümüzde Syracuse Duomo (Siraküza Katedrali) olarak bilinmektedir

temel taşı olduğu söylenemez. Bununla birlikte halkın hükümeti (demokrasi), jüri tarafından yargılanma ve (nihayetinde) kanuna göre eşitlik Yunanistan ve Yunan kolonilerindeki rehber ilkeler olmuştur. Yunanlılar, bilimsel düşünceye veya muhakemeye dayanarak birçok alanda ilerleme göstermiştir ki matematik, geometri, fizik, felsefe ve biyoloji eski Yunanlıların bilgisine çok şey borçludur. Edebiyatta trajedi, komedi ve lirik şiir gelişirken, estetik ve güzellik idealleri Batı sanatını büyük ölçüde etkilemiştir.

Yunan Destanlarında Sicilya

MÖ 388’de Syracuse’u ziyaret eden Plato, Sicilya’yı Ütopya toplumu için mükemmel bir ortam olarak görüyordu. Şehir hayatı, hükümet ve vatandaşlık, Atina ve Korint’te bilinen kavramlara dayanıyordu. Yerli halklar büyük ölçüde Helenize olmuştu. Kolonizasyonun ilk birkaç yüzyılından sonra, Sicilya’daki çoğu Yunan şehri kurucu kentlerinden bağımsızdı. Yunanistan şehirleri Afrika kentiyle resmen savaştayken bile Selinus ve Akragas’ın Kartaca ile ticaret yapıyordu. Dahası Zancle Messina Boğazı’nı ablukaya alarak Yunan gemilerinin liman vergileri ödemesini istemiştir. Belli bir refah hüküm sürmesine karşın Yunan toplumu pek mükemmel değildi ve sosyal problemler eşitsizlikten doğuyordu. Eski Yunanlıların yaşadığı Sicilya, bugün bildiğimiz adadan çok daha fazla ormanlıktı ve nehirlerin mevsimsel değil sürekli olarak akacak denli su doluydu.

Homeros’un Odysseia destanında Sicilya hakkında detaylı bilgi verilmiştir. Diodorus Siculus ve Thucydides Yunanlıların Sicilya’ya göçü hakkında en iyi bilgileri veren Yunan tarihçileridir. Sicilya, Aeschylus ve Arşimed’e, aynı zamanda eli her sanata yatkın olan mitolojik Daedalus’a ve talihsiz kızlar Arethusa ve Persephone’ye ev sahipliği yapıyordu.

Roma Dönemi ve sonrasında Sicilya

Yunan kültürü Roma İmparatorluğu ile bitmemiş aksine Hıristiyanlık döneminde gelişmeye devam etmiştir. Bizanslılar ya da Bizans Rumları Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti olarak gelişen, Orta Çağ’da bir kültür merkezi olarak ortaya çıkan Konstantinopolis’ten İtalya’nın bazı bölgelerini siyasi ve kültürel olarak etkilemeye devam etmiştir. Romalılar kesinlikle Sicilya’yı etkilemişlerse de mevcut Yunanlıları Romalılaştıracak edecek kadar yeni yerleşim yerleri kurmamışlardır. Sicilya’ya asırlar boyunca İtalya’dan Roma akını yaşanmışsa da adada tam baskın olamamış Sicilya’nın kendine özgü “Greko-Romen” toplumu ortaya çıkmıştır. Ortaçağ’da Sicilya’ya Arap yerleşimi başlayana dek Antik Çağ ve Ortaçağ’da Sicilya’nın Yunan mirası, ada kültürünün belirgin yönünü oluşturmuştur. Roma işgalinden sonra Syracuse (Siraküza veya Sırakuza) kenti, Bizans, Vandal, Ostrogoth, Arap, Fransız Norman ve Angevin ile İspanyol Argonlularının eline geçmiştir.

Sicilya Kukla Tiyatrosu, Teatro dei Pupi
Sicilya Kukla Tiyatrosu

Sicilya adasının sokaklarında 13. Yüzyıl Kutsal Roma İmparatoru, II. Frederick döneminde geçen öyküleri anlatan büyük kukla gösterileri L’Opera dei Pupi ile düzenlenmektedir. Charlemagne Şövalyesi olan Roland’ın İspanya’da Müslüman Araplara karşı savaşları destansı bir hava ile kukla gösterilerinde canlandırılmaktadır. Roland’ın Şarkısı destanı 12. ve 13. Yüzyıl Haçlı Seferleri sırasında çok popüler olmuş, Fransız versiyonu ile benzer İtalyanca versiyonu Orlando Furioso, 16. yüzyılda yazılmıştır.

 

Yunan şehirleri, Sicilya’daki antik yerleşimler

Akragas (MÖ 580’da kuruldu)

Camarina (MÖ 589’da kuruldu)

Cozzo d’Apollo, Comiso yakınlarında: şu anda tanımlanamayan bir Yunan yerleşiminin kalıntıları var

Egesta (Segesta)

Entella

Gela (MÖ 689’da kuruldu)

Halaesa (MÖ 403’de, Herbita’nın hanedan hükümdarı Archonides tarafından kurulmuştur). Halaesa Arconidea (Alesa Arconidea) olarak da bilinir

Siraküza Yunan Tiyatrosu (Teatro Greco Syracuse) önünde, 2015

Himera (MÖ 650’de kuruldu)

Katane (MÖ 729’da kuruldu)

Leontinoi (MÖ 730’da kuruldu)

Lipari (Aeolia)

Megara Hyblea

Mozia

Mylae (Milazzo, MÖ 716’da kuruldu)

Naxos (MÖ 734’de Kuruldu)

Panormus (veya Ziz, günümüzde Palermo)

Selinus (Selinunte) (kuruldu 640)

Siracusa

Zancle (veya Messena, günümüzde Messina)

Ziz (veya Panormus, günümüzde Palermo)

Notlar

[1] İngilizce Tyrian Purple, Royal purple veya Imperial purple. Tyrian kırmızısı, erguvan kırmızısı, kraliyet moru. Roma İmparatorluğu döneminde Sur Moru altından daha değerliydi. “Mor’da doğmuş”, Bizans İmparatorluğu döneminde popüler bir deyim olup, Kraliyet ailesinden doğan çocukların kaderini ve üstünlüğünü ifade etmekteydi.

[2] Latince Carthago, İngilizce Carthage. MÖ 814 yılında, Fenike Kraliçesi Elisa (Dido) tarafından Tunus yarımadasında kurulmuş olan bir Fenike kolonisidir. Kartaca, Fenike dilinde Kart-hadaşt yani “Yeni Şehir” anlamına gelmekteydi.

[3] Kıyaslamak gerekirse aynı dönemde inşa edilen Atina Akropol Tepesi’ndeki Dionysos Tiyatrosu 17.000 kişilik bir kapasiteye sahipti.

Exit mobile version