Karadeniz Tarihi

Samsun Tarihi: Roma ve Bizans dönemi

Makale: Özhan Öztürk

Amisos, Roma döneminde Hristiyanlığın devlet dini yapılmasının ardından Hristiyanlaşan ve Bizans döneminde “Pontika diyozesi[1]” adı verilen Karadeniz sahili dışındaki bugünkü Çorum, Sivas, Yozgat, Gümüşhane, Erzincan ve Tokat vilayetlerine denk düşen idari bölge içinde yer almıştır. Bu dönemde kentte Yunanlılar ve yerlilerin yanı sıra tıpkı Amasya, Tokat ve Sebastopolis’te olduğu gibi bir Yahudi cemaatinin de varlığı söz konusu olup, bölgeye göç yoluyla mı yoksa Kapadokya çevresindeki prenslikler yoluyla mı geldikleri hakkında bilgi yoktur[2].

Samsun, 1877

Kentin ilk piskoposluğu MS 451 tarihli Khalkedon konsili sonrasında Amasya yardımcı piskoposu tarafından ifa edilmiş olup, bu durum 12. yüzyılın ortalarına dek sürdürülmüştür[3]. Amisos, önce merkezi Niksar’da Pontos Polemoniacus ardından Armeniakon Theması’na bağlanmıştır.[4] II. Mikhael (MS 770-829) döneminde imparatorun eski komutanlarından Slav Thomas’ın başlattığı ayaklanmada Samsun’un dâhil olduğu bu bölge (MS 821) imparatora sadık kalmıştır. MS 715’te tekrar Emevi halifesi I. El- Velid’in Samsun önlerine gelen orduları kente giremeden Anadolu valisi Leon tarafından uzaklaştırılmışsa da MS 863 yılında Malatya emiri Ömer liderliğindeki Arap ordusu kenti kısa bir süre için yağmamış ama Paphlagonialı General Petronas’ın denizden sağladığı destekle Araplar yine püskürtülmüştür. Bu dönemde Anatolikon Theması’na bağlı olan kent Kherson ile tahıl ticareti açısından hayati önem kazanmıştır.

1071 Malazgirt Savaşı’ndan sonra Anadolu Türkmenlere açılınca bazı kabileler Kelkit vadisi üzerinden ilerleyerek 1072 yılından itibaren Samsun ve civarını yağmalamışlardır. Türkmenlerin neredeyse hiç bir bölgede yerel direnişle karşılaşmadan 10 yılda Nikea’ya dek ulaşmaları –ki Araplar 300 yılda başaramamışlardır- olağanüstü önemli bir olaydır ve sebepleri mutlaka irdelenmelidir. Ermeni kökenli Bizans imparatoru Bulgarkıran II. Basil[5] (958-1025) Araplar[6], Bulgarlar[7] ve Hazarlar[8] üzerine başarılı seferler düzenledikten sonra doğuya dönerek önce Tao[9] bölgesinin Gürcü kralını yendikten sonra Ani kralı I. Hovhannes’in topraklarını Bizans’a eklemiştir. Konstantine adlı bir Ermeni tarafından kurulan ve Anadolu’da çok sayıda müridi bulunan gnostik mezhep Pavlusçuluğu yok etmek için Doğu Anadolu yer alan yedi Ermeni prensliğinin kökünü kazımanın ötesinde halka da zulmederek 400 bin Pavlusçu Ermeniyi Kapadokya ve Kiliya’ya göç etmeye zorlamıştır. Bu durumda Selçuklular ve diğer doğu toplumları ile tampon bölge olan Ermenistan bariyeri ortadan kalkmış daha önemlisi bu bölgede sonradan Türkmenler ve Kürtler tarafından doldurulacak demografik bir boşluk ortaya çıkmıştır. Bizans’ın 200 yıldır büyük toprak ağaları ve kiliselerden vergi almamasına karşın yoksul köylülere uyguladığı yüksek vergi sistemi Anadolu halkının İstanbul’dan nefret etmesine, Bizans yerine Müslümanların idaresine girme fikrini benimsemelerine yol açmıştır[10].

1086 yılında Danişmendliler, Samsun bölgesini kısa bir süre için ele geçirmişse de[11] Amisos valisi Bizans imparatoruna sadakatinden ödün vermeyince Amisos’un 3 km uzağında yeni Amisos adlı ikinci bir kent kurmuş[12] yerleşimlerin ilki Hristiyan Samsun ikincisi Müslüman Samsun olarak anılsa da kısa süre içerisinde kaynaşılarak karşılıklı ticaret başlamıştır. 1139 yılında bazı Türkmen kabileleri Ordu – Samsun arasına yerleşmeye başlamış, 1160’da Danişmendli Yağıbasan Bafra’yı 1194’de Rükneddin Süleyman Şah ise Amisos’u ele geçirmiştir. Bizans imparatoru III. Aleksios Angelos (1195-1203) Giresun’da batan bir geminin yükünü kurtarmak amacıyla gönderdiği Konstantin Frankopulos komutasındaki 6 gemilik filo Samsun limanını[13] yağmalamış bazı tüccarlar esir edilerek mallarıyla birlikte İstanbul’a götürülmüştür[14]. Buna karşın II. Süleymanşah, Bizans sarayını savaş ile tehdit edince III. Aleksios malların tazmini için 5.000 gümüş ve yıllık haraç vermeyi kabul etmiştir.

IV. Haçlı seferi sırasında İstanbul’un Latinler tarafından işgal edilmesinin ardından Gürcü kraliçesi Tamara’nın yardımıyla Trabzon merkezli bir imparatorluk kuran Bizans tahtının yasal varislerinden Aleksios ve David Komnenos kardeşler Batum ile Pontika Herakleia’ya dek ilerleyerek egemenliklerini kabul ettirmişlerse de arada bulunan Samsun kentinin valisi Sabbas bağımsızlığını ilan edip teslim olmakta direnince kenti kuşatmışlardır. Komnenosların yayılmacı siyaseti hem Selçuklular’ı hem de kendini tıpkı Komnenoslar gibi Bizans tahtının varisi sayan Nikaea[15] imparatoru I. Theodore Laskaris’i (1204-1222) rahatsız etmiş, Samsun valisi Sabbas Komnenosların baskısına dayanamayınca Laskaris’in egemenliğine girmeyi kabul etmiştir. Buna karşın Komnenosları Samsun’un doğusuna püskürten Selçuklu hükümdarı I. Gıyaseddin Keyhüsrev olmuştur çünkü Mısır, Suriye ve Doğu Anadolu’dan gelen mallar Sinop ve Samsun limanları vasıtasıyla İstanbul ve Kırım’a gönderilmekteydi ve bu kentler kuşatma altında olduğundan sahipleri Müslümanlar olan kervanlar Sivas’ta beklemekteydi. Dahası Samsun’un bir kesiminde yaşayan Müslümanlar o güne dek güven içinde olmalarına karşın Komnenoslar’ın egemenliğine girdikleri takdirde durumlarının ne olacağını kestirmek zordu. Komnenos geri çekilmesine karşın Selçuklular kente girmediğinden Samsun’da bir süre otorite boşluğu doğmuş, Trabzon imparatoru I. Andronikos Gidos tahta geçtiği gibi Samsun ve Sinop kentlerini yağmalamışsa da I. Alâaddin Keykubâd (1220-1237) iki kenti de kurtarmıştır[16].

1243 yılında Selçuklular Kösedağ’da Moğol ordusuna yenildikten sonra Trabzon İmparatorluğu tekrar Sinop’u ele geçirmeye muvaffak olmuş hatta Samsun’u da kuşatmışsa da Selçuklu veziri Muiniddin Pervane, Samsun’dan topladığı 4.000 kadar askerin de yardımıyla Komnenoslar’ı Sinop’tan çıkarmıştır. Samsun, 1288 yılında İlhanlı egemenliğine girmiş Sivas, Tokat ve Sinop ile birlikte Mücireddin Emirşah yönetimine verilmiştir. Bu dönemde Cânik veya Cânit eyaleti olarak adlandırılan Bafra-Giresun arasındaki sahil şeridi ve hinterlandı tıpkı Bizans döneminde olduğu gibi Sinop ve Samsun kentlerinde iki ayrı merkezde örgütlenilmiştir.[17] Sinop kentinde inşa edilen tersane sayesinde deniz ötesi operasyonlar için askeri üs olarak örgütlenirken Samsun kentinde darphane kurularak ticari merkez özelliği geliştirilmiş, aralarında birer ok atımı mesafe bulunan Türk Samsun, İtalyan Simisso ve Rûm Amisos yerleşimleri uluslararası ticaretin işlemesini sağlamıştır[18] 1296 yılında Emirşah görevinden alınıp yerine Amasya ve Samsun yöneticisi olarak Kemalettin Tiflisi atanmışsa da, kötü yönetimi, Samsun darphanesinde bozuk akçe bastırması ve halkın sırtına aşırı vergiler yüklediği için o da bölgeden ayrılmak zorunda kalmıştır. Bu durum üzerine Selçuklular Sinop’ta yöneticilik yapan Mühezzibeddin Mesut[19] liderliğinde kente girmiş darphanedeki tüm paralara el koymuşsa da İlhanlı beyi Mücireddin Emirşah üzerlerine gelince tekrar Sinop’a çekilmişlerdir.

Samsun’a gelen kervanların mallarını Avrupa’ya taşıyan Cenevizliler’in 1285’de Simisso adını verdikleri Hristiyan Samsun’un kontrolünü ele geçirip, üs kurmalarının ardından kent Karadeniz’in en önemli limanlarından birisi olmuş, bu sırada iç bölgelerde İlhanlı-Selçuklu mücadelesi şiddetlenmiştir. Bir Ceneviz konsolosu ve yabancı ticaret acentesi Simisso’ya yerleşirken, 1320’de Fransisken mezhebine ait ilk dini yapı hizmete açılmıştır. İlhanlı beylerinden Emir Çoban Bey’in Anadolu valisi olarak atadığı oğlu Timurtaş’ın 1327’de katlinden sonra yerine geçen Eretna Bey Samsun’u da kapsayan bölgede 1340’da bağımsızlığını ilan ettiyse de yerine geçen Gıyaseddin Bey döneminde (1352-1365) beyliği çözülme sürecine girmiştir. Bir süre sonra da Amasya valisi Hacı Şadgeldi Paşa ile Ladik ve Samsun’a egemen olan Tacettin Bey[20] bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Böylece Osmanlı hâkimiyeti tesis edilinceye dek Canik bölgesinde Müslüman Samsun, Ladik ve Kavak’ta Kubadoğulları, Canit-i Göl ve Çarşamba’da Niksar merkezli Taceddinoğulları, Vezirköprü, Havza civarında Taşanoğulları ve Bafra’da yerel beyler egemen olmuşlardır. Kadı Burhanettin 1381’de Hacı Şadgeldi Paşa’yı öldürtmüş, Giresun ile Ordu civarında egemen olan Hacı Emiroğulları’nın desteğini de alarak, Samsun ve Bafra beylerinin desteklediği Amasra emiri Hacı Şadgeldi’nin oğlu Ahmed ile beyliğin mirası için mücadeleye girişmiştir.  Kadı Burhanettin Bey 1398 yılında Akkoyunlu Kara Yusuf Bey tarafından öldürülünce durumdan yararlanan Osmanlı hükümdarı I. Beyazıd Kavak, Ladik ve Samsun’da hüküm süren Kubadoğlu Cüneyd’in üzerine yürümüştür. Samsun emiri Cüneyd 1419’da kaçarak kenti boşaltmasına karşın[21] Osmanlı egemenliğini tanıması şartıyla kendisine Ladik ve civarını bırakılırken, “Şişman” lakaplı Bulgar kralı’nın İslam’a geçen oğlu Alexander artık bir Osmanlı sancağı olan Samsun’a bey olarak atanmıştır[22]. Schiltberger, Canik bölgesinin adını “Tsanika” kentin adını ise “Samson” olarak anarken kentin “kuvvetli Samson” tarafından inşa edildiğini, I. Bayezid’in 80 bin askerle şehre girip bölgeye kendi adamlarını yerleştirdiğini bildirmiştir.  Ayrıca Schiltberger, seyahatnamesinde şehrin önünde gerçekleştiğini gözleriyle gördüğünü iddia ettiği mucizevi bir olay olan “yılanların savaşı”nı da anlatmıştır[23].

Samastro adı verilen Hristiyanların yaşadığı eski Amisos’ta Cenevizliler hâkimdi ve Müslümanlarla ticaretin bozulmaması için Osmanlı yönetimi bu bölgeye karışmazken Çarşamba ve Terme’de hüküm süren Taceddinoğulları, Merzifon, Havza ve Vezirköprü’de hüküm süren Taşanoğulları (1430’da) ile Ordu-Giresun yöresinde hüküm süren Hacı Emiroğulları (1427-1428’de) Osmanlı egemenliğini tanımak zorunda kalmıştır. 1404’de kente gelen Clavijo, deniz kenarında yüksek bir tepe üzerinde yer alan Hristiyan Samastro’nun tam karşısında daha iç bölgede Türklere ait başka bir kaleyi, her iki kalenin kapısının diğerine açık olduğunu, Samastro içindeki küçük evlere karşılık surların dışında geçmişin ihtişamını yansıtan ev, kilise, saray gibi büyük yapıların yıkıntılarının varlığını bildirmiştir.[24]

1402 Ankara Savaşı’nda Osmanlı ordusu Timur komutasındaki Moğol ordusuna yenilince beylikler tekrar bağımsızlık sürecine girmişler, Cüneyd Bey Bafra ile Müslüman Samsun’da, Hüsamettin Hasan Bey Çarşamba’da, egemen olmuşlardır. Diğer Canik beyleri Osmanlı sultanı Çelebi Mehmet’in uyruğu olmayı kabul ederken Cüneyd Bey bağımsız hareket etmişse de Tacettinoğulları tarafından 1417-18’de öldürülmüştür. I. Mehmet Çelebi (1389-1421) Amasya Sancak beyine Hristiyan Samsun üzerine yürümesi emrini vermiş, direnemeyen Cenevizliler kenti yaktıktan sonra gemilerine binip kaçmış[25], Candaroğulları (1418) ve Tacettinoğulları (1427-8) ise savaşmadan teslim olmuşlardır[26]. 1420 yılında kentin bir yangınla harap olduğu, Hristiyanların en azından bir bölümünün kenti terk ettiği ve Şehzade Murat’ın kente girdiği kayıtlıdır[27].

Kaynak: Özhan Öztürk. Pontus: Antik Çağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi (Genişletilmiş 3. Baskı). Nika Yayınları. Ankara, 2016

Samsun tarihi Makale Serim

Samsun Tarihi: (Enetike, Amisos, Pire, Samastro) Samsun adı ve Arkeolojisi

Samsun, Amisos: Antik Çağ Tarihi

Samsun Tarihi: Roma ve Bizans dönemi

Samsun Tarihi: Osmanlı dönemi

Samsun Tarihi: Milli Mücadele dönemi ve Pontusçuluk faaliyetleri

Samsun Tarihi: Cumhuriyet Dönemi

Notlar

[1] Yunanca διοίκησις, Latince dioecesis. Diyosez, başlangıçta bir yöneticinin sorumluluk alanı anlamına gelmekteyken Bizans döneminde piskoposluk bölgesi anlamı kazanmıştır.

[2] Remy, 1998: 10

[3] Parthey 64. no. 108, 173, 179, 188, 236, 288

[4] İmparator Justinian döneminde önemi artan kent Armeniakon themasının en önemli kalelerinden birisi olmuştur (Procopius, Savaşlar VIII.2.2)

[5] Basileos Bulgaroktonos. Yunanca Βασίλειος Β΄ Βουλγαροκτόνος

[6] 995 yılında 40 bin askerlik ordusuyla Asi nehri vadisini ele geçirerek Halep’i rahatlatmış,  Suriye’de pek çok savaşı kazandıktan sonra Lübnan kentlerini yağmalamıştır.

[7] 986 yılında 30 bin askerlik ordusuyla Sofya’yı kuşatmış, 1000’de Preslav, 1003’de Makedonya, 1005’te Üsküp ele geçirilmiştir. Ele geçirdiği 15 bin tutsağın yüzde birine denk gelen 150 kişinin tek gözlerini kör ettirdiğinden dolayı Bulgarkıran adını almıştır.

[8] 1016’da Hazar Hanlığı üzerine düzenlenen seferde George Tzoul yenilgiye uğratılarak krallığı yıkılmıştır.

[9] Gürcüce Tao (ტაო), Ermenice (Տայք) bugünkü Yusufeli,  Olur, Oltu, Tortum ve İspir’i içeren tarihi bölgenin adıdır.

[10] Niketas Khoniates’in bu döneme dair anlatılarını içeren eseri Historia’yı yorumlayan K. Fotiadis “…böylelikle sonunda Helen kentleri tümüyle barbar sömürgeleri olmayı yeğliyorlardı ve vatanlarını seve seve ödün olarak verdiler” demektedir (Nacracas, 2003: 52)

[11] Dânişmendnâme’de Süleyman adlı bir beyin Samsun’u fethetmekle görevlendirildiği bildirilmektedir (Dânişmendnâme, Paris nüshası, ss.114b-115b; Turan, 1993: 86)

[12] Schiltberger (1402: 12) ile kente 2 yıl sonra gelen Clavijo (1850: 59) bir ok atımı mesafesinde duvarları birbirinden ayrı ve karşı karşıya 2 kale olduğunu Hristiyan Rumlar ile Cenevizlilerin Simisso adlı kalede yaşadıklarını vurgulamıştır. Ayrıca Bkz. Yediyıldız, 1988: 297; Altaylı, 1967: 11

[13] Arap tarihçi Abul Féda, Amisos’u ünlü bir liman olarak anmıştır (Abul Féda, 1848: II, 39)

[14] Turan, 1993: 219,242, 248

[15] İzmit merkezli Nikea Krallığı. Yunanca Vasileos tis Nikeas (Βασίλειον τῆς Νίκαιας)

[16] Turan, 1993: 361-363

[17] Müneccimbaşı, 2001: 47-49

[18] İbn Bibi 1996: I, 315-345; Lindner 1988: 270-271; Bryer, 1986: 275; Özergin, 1971: 61-62

[19] Muiniddin Pervane’nin torunudur

[20] Beyliği Altınbaşoğlu veya Kubadoğulları adıyla bilinmektedir.

[21] Schiltberger, 1879: 12

[22] Schiltberger, 1879: 12; Schiltberger, 1997: 51

[23] Schiltberger’e göre denizden ve ormanlık bölgeden yılanlar kentin önündeki 1 millik bir alanda 9 gün boyunca toplanmış, insanlara zarar vermemelerine karşın 10. gün sabahtan akşama dek ölümüne savaşmış, kent ahalisi ve beyi şehri kapılarını açıp, bu ilginç olayı seyretmiştir. Su yılanları savaşı kaybederken ovada 8 bin kadar ölü yılan sayılmış, olay Bayezid’e bildirilince padişah tarafından “Allah’ın bir işareti” olarak yorumlanmıştır (Schiltberger, 1997: 49-50) Bryer, bu hikayenin İtalyan denizcileri ile karayı savunan Türkler arasındaki muharebenin kinayeli öyküsü olabileceğini iddia etmiştir. F

[24] Clavijo, 1859: 57

[25] 1481-1512 Osmanlı defterlerinde 6 Frenk hanesinin kayıtlı olmasından Cenevizlilerin tümden gitmediği anlaşılmaktadır.

[26] Öz, 1999: 22-24

[27] Turan, 1954: 56