Şile tarihi: Artane, Artane Hilea ve Psillis’ten Şile’ye
Makale: Özhan Öztürk
Artani Hilea[1], denizden Boğaz girişinden 20 mil, karadan ise Üsküdar’a 72 km mesafede yer alan tarihi bir yerleşimin adıdır. Bıjışkyan’ın önerisi doğruysa[2] Hilea[3], Yunanca “dudaklar” anlamına gelmekte olup, muhtemelen Karadeniz Rumcası’nda Yunanca /χ/ sesi /ş/ olarak telaffuz edildiği için Türkçe’ye de Şile formunda girmiş olmalıdır. Buna karşın Şile kent adının antik metinlerde Artane ve Kalpe arasında Karadeniz’e dökülen ve küçük gemilerin sığınması için uygun bir koyu olduğundan bahsedilen bir dere adı olarak verilen Psillis[4] ile ilişkili olması daha güçlü bir ihtimaldir. Şile limanının girişinde yer alan yarımada formunda kayalardan 30 yüksekliğinde olanlar “Pera Ayia Anna” ve “Ayia Anna”, 25 m yüksekliğindeki dar ve uzun diğer kayaya “Vurtuna” sahilden bulunan birkaç yüz metrekare alan kaplayan konik formlu ada ise üzerindeki kale kalıntısına atfen “Kastron” hemen yanındaki küçük kaya “Nisoplo” açıktaki diğer kayalar ise “Pera Plaka”, Ekso Nisi”, Mesa Nisi” ve “Plaka” olarak adlandırılmaktaydı.[5]
Bizanslı tarihçi Niketas Khoniatis’e (1150-1213) göre imparator Andronikus isyancı prens Aleksios’un gözlerini kör ettikten sonra Şile’ye sürgüne yollayarak, inşa ettirdiği bu kulenin içine, hapsettirmiştir. Bıjışkyan, yakınlarında Bogaça Kalesi ve limanı olan Şile’ye düşen gemilerin burada parçalandığını[6], 19. Yüzyıl sonlarında Şemsettin Sami ise Kamüs ül-Alem adlı çalışmasında Şile’nin 84 köyden oluşan bir kaza olduğunu bildirmiştir. Fransız Fenerler İdaresi’nce 1859 yılında inşa edilen ve 20 mil mesafeden görülebilen Şile Feneri Türkiye’nin en büyük deniz feneri olup günümüzde müzeye dönüştürülmüştür. Şile Limanı önündeki kayalıklar poyraza karşı dalgakıran etkisi gösterdiği hissini vermekteyse de kötü havalarda rüzgârın etkisini engellememektedirler.[7]
Buzul Çağı sonrasından itibaren yaşam izlerine rastlanan bölgede yazılı kaynaklarda Trak asıllı Bithyni kavmi ile başlayan yerleşim Antik Çağ ve sonrasında süreklilik arz etmiş, MÖ 74 yılında Bithynia kralı IV. Nikomedes’in arzusuyla Bithynia ile birlikte Şile de Roma İmparatorluğu’na katılmıştır. Hristiyanlığın başlangıç dönemlerinde Şile civarındaki İnkese ve Sofular gibi mağaralar sığınak olarak kullanılmıştır. Selçuklular tarafından kısa bir süre için elde edilen bölge, 1. Haçlı seferinin ardından Bizans’a terk edilmişse de 1327’de Orhan Bey ve sonradan Yıldırım Beyazıd dönemlerinde tekrar Osmanlı egemenliğine girmiştir. Orhan Bey, Şile için Rum Ortodoks olmayanların ancak Şileli 3 Rum’un güvence vermesiyle bölgeye yerleşebileceğine dair güvence ve verimsiz arazisi sebebiyle halkını vergiden muaf tutan birer berat vermiştir[8]. Bu imtiyazlar 1821 Yunan İsyanı’na dek yürürlükte kalmışsa da o tarihten itibaren civar köylere nüfus dengesini bozacak şekilde Müslümanlar yerleşmeye başlamış, bu süreçte Şile yakınlarındaki Rum köyleri birer birer terkedilmiştir.
1400 yılında Timur tehlikesine karşı doğuya giden Beyazıd’ın yokluğundan faydalanan II. Manuel Palaiologos, Şile Kalesi’ni ele geçirip, İzmit’e kadar ilerlemişse
de hâkimiyeti uzun sürmemiştir. Osmanlı döneminde Rum ve Türklerin birlikte yaşadığı kentin el tezgâhlarında üretilen beziyle[9] meşhur bir kasaba konumunda olduğu, Evliya Çelebi’nin ziyareti sırasında[10] Kocaeli sancağına bağlı 600 haneli bir kaza olduğu, 1865 yılında Meclis-i İdare-i Liva-yı Zaptiye’ye bağlandığı, 1867’de Şille maa Beykoz, 1877 Devlet Salnamesi’nde Üsküdar Mutasarrıflığına bağlı bir kaza olduğu görülmektedir. 20. Yüzyıl başlarında Şile’nin 5 bin kişilik nüfusunun 2800’ünü oluşturan Rumlar gemicilik, ticaret ve çeşitli zanaatlarla gerisini oluşturan Türkler ise tarım, kamu hizmeti, tatlıcılık, gemicilik, kömür ticareti ve kahvecilik ile uğraşmaktaydı.
1. Dünya Savaşı’nın başlarında Şile’den 6,5 km uzaklıkta yer alan Ano (Yukarı) ve Kato (Aşağı) Neohorion köylerinin sayıları 7 bini bulan Rumları güvenlik gerekçesiyle Eskişehir’e sürülmüştür. Neohorion köylerinin halkını İzmit Taşköprü’den 18. Yüzyıl sonlarında gelen ve yerli Rumlarca Horiani (köylü) adı verilen Hristiyanlar oluşturmaktaydı. Osmanlı-Rus savaşları sırasında Mora’ya asker çıkararak Yunan asilerle birlikte Modon Kalesi’ni kuşatan Rus generali Aleksi Orlof’in başlattığı ayaklanma Anadolu’da tepkiyle karşılanıp Rumların yaşam şartları kötüleşince göç etmişler, başlangıçta derme çatma barakalar kurmuşlarsa da zamanla bölgeyi imar ederek güzel bir köy oluşturmuşlardı.
Savaşın hemen ardından askerden arındırılan Şile’de organize olan silahlı Türk ve Rum çeteleri birbirleriyle kıyasıya mücadele etmişlerse de Türkler bölgeye hâkim olmayı başarmış, artan asayiş sorunlarını ileri sürerek 11 Nisan-3 Haziran 1920 tarihleri arasında bölgeyi geçici olarak işgal etmişlerdir. Osmanlı yönetiminde Rumların bölgeden ayrılmasına izin verilmemesine rağmen bu dönemde Şileli Rumlar artan baskı üzerine İstanbul’a göç etme eğilimine girmiş, Eskişehir’den Neohoroion’a dönen bir miktar Rum çeteler kurarak köylerinin civarındaki dağlara yerleşmiştir. 12 Haziran 1920’de Yunan ordusu tarafından işgal edilmişse de 27 Haziran’da İzmit’i terkeden Yunanlılar Şile’yi Ağustos’ta boşaltınca Kuvvacılar 115 Rumu tutuklayıp kaçmayı başarabilen 5-6’sı dışında hepsini öldürmüştür. Düşmanla işbirliği yaptığı ileri sürülen Rumların ev ve dükkânları yağmalanıp, yakılmış, kısa süre sonra yerleşimdeki tüm Rum mahalleleri de yakılınca Rum nüfus çoluk çocuk İstanbul’a sığınmak zorunda kalmıştır.
Şile’de bulunan en önemli dini yapı yapım tarihi bilinmeyen Panayia Kilisesi olup, bir yangında tahrip olunca 1603 yılında yeniden inşa edilmiştir. Kilisenin güneyinde yer alan Ayios Eftimos’a atfen, sonradan bu isimle de anılmıştır. Mübadele öncesinde Mesaria, Smili ve Aya Parevki adlı 3 Rum mahallesi bulunan kazada Hristiyanların ruhani lideri Halkidona metropoliti olup, kasabanın kuzeyinde Aya Parevski mahallesinde ikinci bir kilise daha yer almaktaydı.[11] Şileli Rumların bir kısmı mübadeleden sonra Aleksandropolis’in (Dedeağaç) 4 km batısında Yeni Şile adlı köye, Selanik’e ve Almopia’ya, Neohorionlular ise Pire’nin Evgenia semtine yerleşmişlerdir. 2 belediye (Ağva, şile), 25 mahalle ve 57 köyden oluşan Şile ilçesinin 2009 nüfusu 28.325 (12.545 kent, 15.780 köy), Şile kasabasının nüfusu ise 12.545’dir.
Kaynak: Özhan Öztürk. Pontus: Antik Çağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi (Genişletilmiş 3. Baskı). Nika Yayınları. Ankara, 2016
Notlar
[1] Artani Şile dışında Kefken adasının kuzeyinde Boğaz’ın çıkışından yaklaşık 100 km mesafede yer alan Midia Şilesi ikinci bir Şile daha vardır.
[2] Bıjışkyan, 1998: 49
[3] Yunanca χείλια
[4] Yunanca Ψίλλις. Pliny Nat. VI.1.10; Ptol. V.1.5
[5] Adamantidu ve Papastratos, 2010: 107-111
[6] Bıjışkyan, 1998: 49
[7] Rasim, 1930: 101
[8] Adamantidu ve Papastratos, 2010: 108-112. Astravika köyü en son terkedilen Rum köyüdür.
[9] Ünü ülke çapına yayılmış, kendine has dokuma stili olan Şile bezini tanıtmak ve sevdirmek amacıyla Şile ilçesinde her yıl Temmuz ayının son haftasında “Şile bezi kültür ve sanat festivali” adlı bir festival düzenlenmektedir.
[10] Evliya Çelebi, 2008: 84
[11] Adamantidu ve Papastratos, 2010: 114