Site icon Özhan Öztürk Makaleleri

Kolezyum Söylenceleri

Colosseo, Colosseum, Rome (Martin Van Heemskerck, 1509)

Kolezyum (Martin Van Heemskerck, 1509)

                                                                                                          ‘Tarih, üzerinde uzlaşılan yalanlardır’

                   Napoleon Bonaparte

Roma’nın sembolü sayılan hatta İtalya’nın sembolü kabul edilen Pisa kulesi kadar ünlü olan Kolezyum ya da bir önceki adıyla Flavian Amfitiyatrosu’nun bulunduğu Piazza del Colosseo’da (Kolezyum Meydanı) günün her saati kalabalık eksik olmuyor. Sabahın erken saatlerinden 8:30’da açılan Kolezyum’un kapanış saati 19:30’dek özellikle tur otobüslerinden büyük gruplar rehberleri eşliğinde büyük Arena kemerleri arasında dolanırken, buzdolabı süsleri, selfie çubukları veya sıçrayan topları satmaya çalışan sokak satıcıları bir an olsun gruplara dadanmaktan geri durmuyor. Seslendirme sistemi üzerinden antik amfitiyatronun kapanacağı bildirildiğinde turist kalabalığı dört bir yana dağılırken bile gladyatör kostümü giymiş uyanıklar birkaç euro karşılığında günün son anı fotoğraflarına girmeye çalışıyorlar.

Neredeyse 2 bin yıllık tarihe sahip, zamanında 50 bin kişinin hınca hınç doldurduğu antik dünyanın en büyük eğlence yapısı günümüzde her yıl 4 milyondan fazla turist tarafından ziyaret edilecek denli popülerliğini korumaya devam ediyor. Hatta Modern kültürde Kolezyum adının Toronto Coca-Cola Kolezyum (Coca-Cola Coliseum), Londra Kolezyum (The London Coliseum), Oakland Kolezyum (The Oakland Coliseum) ve Los Angeles Kolezyum (The Los Angeles Coliseum) gibi pek çok spor ve eğlence kompleksinin, saat markasından gym klübüne, otel isminden (Hotel Coliseum ) konferans salonuna (Kuzey Karolina’da Bojangles’ Coliseum)  dek adına esin kaynağı olacak denli popüler olduğunu söylemekte yarar var.

Kolezyum, Colosseum, Colosseo (Roma, 1890-1900)
Dünyanın en büyük amfitiyatrosu

Dünyanın en büyük amfitiyatrosu Vespasian, Titus ve Domitian gibi önemli Roma imparatorlarının dâhil olduğu Flavia ailesince yaptırıldığından başlangıçta Flavian Amfitiyatrosu (Amphitheatrum Flavium) olarak adlandırılmaktaydı ki Kolezyum Hakkında ilginç Bilgiler verdiğim eski bir yazımda bu konuda detaylı bilgi vermiştim. Yeri gelmişken amfitiyatro kelimesi (Latince amphitheatrum) Yunanca kökenli olup, etimolojisi Eski Yunanca ἀμφί (amphi) ‘iki taraflı’ ve θέατρον (théātron) ‘tiyatro; seyretme yeri’ şeklinde yapılabilir ki bu durumda ‘iki taraflı tiyatro’ anlamına gelmektedir. Gerçekten de tiyatrolar yarım daire formundayken tam daire formundaki amfitiyatrolar birbirine bakan iki tiyatrodan oluşmaktaydı.

Kolezyum’un Kısa tarihi

Flavian Amfitiyatrosu yoğun kullanıldığı ilk dönemlerinde birkaç kez yanmış, bu yüzden üzerinde çeşitli onarım ve değişikliler gerçekleştirilmiştir. Bir zamanlar traverten bloklarını bir arada tutan demir kelepçeler sıkı durun toplam ağırlığı 300 ton olan demir kelepçeler çalındı ama yapı destek kelepçeleri olmadan da bunca yıl ayakta kalmayı başardı. 13. ve 14. yüzyıllarda Ortaçağ’da feodal lordlarca kale olarak kullanılan amfitiyatronun 1349, 1720 ve 1806 depremleri sırasında güney dış halka duvarı yıkılmıştır. Dış duvarları kontrol altında tutan tuğla dayanak duvarları 19. yüzyılın ortalarında inşa edilmiştir. Vatikan’ın en önemli yapılarından Aziz Petrus Bazilikası veya San Pietro

Mussolini Kolezyum’da Kara Gömleklilere (Faşist Parti destekçileri) hitap ediyor

Bazilikası’nın inşaası hatta 14 – 17. Yüzyıllar arasında inşa edilen diğer yapıların inşaatında kolezyumun taşları kullanılmıştır. Kolezyum tarihi boyunca gladyatör savaşları, halka açık idamlar, boğa güreşleri, anma törenleri, hayvan avı, savaş canlandırmaları gibi yapılış amacına yönelik gösterilerin yanı sıra modern çağda zamk fabrikası, güherçile için gübre deposu, evsizler için bir sığınak, Faşist Partinin miting alanı, Nazi cephane deposu olarak kullanılmış hatta 2003’de Paul McCartney’in bir konserine de ev sahipliği yapmıştır.

Kolezyum: Gerçekler ve Efsaneler

Antik Roma hakkında çok şey biliyoruz çünkü Romalılar tarih yazımına büyük önem veriyorlardı. Tarih yazımı her zaman güçlü olanın kontrolünde olduğuna göre egolarını tatmin için onca anıt diken imparatorların her zaman gerçeklerin yazımına izin verdiğine, geçmişimizdeki bazı detayları öğrenmemizin sakıncalı dolduğunu düşünebileceklerini göz ardı etmemiz gerekir. Napoleon’a atfedilen ‘Tarih, üzerinde uzlaşılan yalanlardır’ sözü bu açıdan bakılınca anlamlı olup Kolezyum, ile ilgili anlatılan veya filmlerde seyrettiğimiz detayların kurgu veya

Kolzeyum’da vahşi hayvanlara yem edilme cezası (Damnatio ad bestias)

gerçek olup olmadığına bir göz atalım.

Romalılar Hristiyanlara karşı zalimce davrandı mı?

Kolezyum’da Damnatio ad bestias adı verilen bir tür ceza gerçekten uygulanmıştır. Egzotik hayvanlar, aslanlar, kaplanlar, ayılar, panterler, gergedanlar, filler, zürafalar, suaygırları, timsahlar ve ilginç kuşlar Roma İmparatorluğu’nun her köşesinden başkente getirilmiş çoğu arenada avlanarak nadiren de Hristiyanları öldürtmek için kullanılmışlardır. Romalılar, düşmanlarını cezalandırmaya ve boyun eğdirme konusunda elini korkak alıştıran insanlar değildi ama diğer dinlere saygılı ve hoşgörülü oldukları, hatta bazılarına benimseyecek denli çok hayran oldukları, başta Yunanlıların ki olmak üzere Etrüsk, Sabine, Fenike ve Fars tanrıların çoğunu Roma panteonuna özümsemiş oldukları bilinmektedir. Roma’nın yabancı dinlerden talep ettiği tek şey Roma tanrılarına saygıydı. Roma İmparatorluğu‘nda yaşayan Mısırlı, Yahudi veya Persler için bir bayram gününde bir Roma tapınağını ziyaret etmek ve bir buket çiçek

Antepli Ignatios Kolezyum’da aslanlara yem edilirken

sunmak kabul edemeyecekleri bir şey değildi. Bununla birlikte Hristiyanlar Roma tanrılarına saygı duymak bir yana, Roma yasalarını ihlal etmekten çekinmediler ve Roma’nın yaşam biçimine karşı halk isyanları başlattılar. İlk Hristiyanlar Roma tanrılarına saldırırken öldürüleceklerini biliyordu ama ölümlerinin başkalarının dönüştürülmesi için ilham kaynağı olacağını hissediyorlardı ki köktencilik denilen şey tam olarak budur. Romalılar, çeteleri kışkırtmak, yasadışı meclisler kurmak, Roma halkına karşı kışkırtmak, Senatörleri etkilemek ve Romalı Tanrılara saygısızlık ettikleri için suçlu buldukları Hıristiyanları ölümle cezalandırdılar. İmparator Konstantin Hristiyanlığı 325 yılında imparatorluğun resmi dini haline getirene kadar 260 yıldan fazla süren ihanetten dolayı Hristiyanlar Roma topraklarında zulüm gördü. Romalıların ev tanrıları, aşk tanrıları, doğurganlık, savaş, cesaret, müzik, hasat ve daha nicesiyle ilişkilendirdikleri yüzlerce tanrısı vardı ki bunların yerini tek bir Tanrı aldı. Bununla birlikte Hıristiyan Monoteizminin Roma Politeizminin yerini alabilecek bir dine dönüşebilmesi için, Hıristiyanların Roma dini ile ortak yönleri olan bir tanrı kültürü yaratması gerekiyordu ki azizler kavramı mükemmelce çeşitli görevleri olan küçük tanrıların yerini doldurdu. Günümüzde Hristiyanlıkta Eski Roma dinindeki tanrı sayısından çok daha

Telemachus, gladyatör dövüşüne engel olmaya çalışırken

fazla aziz bulunmaktadır. Kanımca İslam dininde özellikle Anadolu İslamında evliyalar da benzer bir misyon üstlenmiştir. Neyse Roma’nın Hristiyanlara uyguladığı zulmün sembollerinden biri olarak görülen Kolezyum’un Hristiyan kanıyla yıkanmış kumu 16. yüzyılda, Papa V Pius tarafından Roma’yı ziyaret eden hacılara dağıtılmıştır.  18. yüzyılda, Arenada ölen Hristiyan Şehitlerin Anısına yapı bir Kilise olarak kutsanmış hatta Kolezyum’un içine haçlar dikilmiş bunlar 1874’e kadar yerinde kalmıştır. Kolezyum’un bir kilise olarak kutsanması yapının yağmalanmasını durdurmuş, muhtemelen yıkılmasını da önlemiştir. Bu konudaki Hristiyan külliyat ve inancı bir yana koyulursa Kolezyum’da öldürülen Hıristiyanlara dair somut kanıtlar bulmak zordur. Kuzey Afrika’nın Roma İllerinden gelen Hıristiyan yazar Tertullian, 3. Yüzyılda Romalıların Hristiyanları aslanlara attığını yazmışsa da Tertullian’ın bizzat Roma’ya gidip gitmediği bile belli değildir. Kolzeyum’un Hristiyan şehitleri konusunda tek bulgu Kolezyum’da ölüme mahkûm edilen 2. Yüzyıl Piskoposlu Piskoposu (Suriye) Aziz Ignatius’un ölümüdür. Roma’ya giderken Ignatius, vahşi hayvanlar tarafından öldürülme korkusuyla ve inancının gücüyle ilgili bir dizi mektup yazmışsa da vahşi hayvanlarca öldürülüp öldürülmediği bilinmemektedir. Roma İmparatoru Theodosius, 394 civarında Roma İmparatorluğu’ndaki çok tanrıcılığı yasaklayarak ve Roma eski dinine inanmaya devam eden herkesi kovuşturmaya başlamıştır. 1 Ocak 404’de ise henüz 20 yaşındaki İmparator Honorius, Vesta Bakireleri Tapınağı‘nı yıktırmış, putperest inancın festival ve tatillerini tatilleri yasaklamış ve gladiatör oyunlarını bitirmiştir. 1 Ocak 404’teki bir gladyatör dövüşü sırasında arenaya atlayıp çatışmayı durdurmaya çalışırken gladyatörlerden birisince öldürülen Suriyeli bir keşiş olan Saint Telemachus’un öyküsü bu günün onuruna uydurulmuştur. Sözde keşişin öldürülmesinden etkilenen seyirciler gladyatör oyunları konusundaki görüşünü değiştirmiş ve hep birlikte Hristiyan olmuştur ki kilise ve izleyicileri için hala gerçekleşmiş bir mucize gibi anlatılagelmektedir. Sonuç olarak 394 yılından İmparator Theodosius, putperest tanrılara ibadet etmeyi yasadışı kılmasından itibaren zulüm gören Hristiyanlar değil Romalılar

Kolezyum kilise olarak kutsandıktan sonra haçlarla dolu iken

olmuştur. Çoktanrıcı Roma dinine inanmaya devam eden binlerce Romalı öldürülmüştür. Eski Roma rahipleri öldürülmüş, tapınaklar yıkılmış, Mısırlı Yunan Matematikçi Hypatia gibi önemli bilim adamları ve düşünürler bile yeni tanrı önünde diz çökmeyi reddettikleri için Hristiyan kalabalıklarca öldürülmüştür. Kilisenin cinayetler dizisi Roma ile sınırlı kalmamış, Charlemagne 782’de Hıristiyanlığa geçmeyi reddeden 4500 Saksonu öldürmüş, Yahudi Sinagogları tahrip edilmiş, Yahudiler öldürülmüş veya köleleştirilmiştir. Avrupa içindeki şiddet yetmiyormuş gibi Müslümanlar üzerine ardı arkası gelmeyen Haçlı Seferleri tertip edilmiş, dahası Hrsitiyanlığın içindeki farklı yorum ve mezhepler de sapkın ilan edilerek yok edilmiş, küçücük çocuklar bile cadı denilerek yakılmıştır. Doğu Ortodoks ve Batı Latin Kiliseleri arasında ki bölünme ve bitmeyen mücadele, sayısız masumun canına kıyan engizisyon ve sonu gelmeyen cadı avları, 13. yüzyılda 20.000 Hristiyan Katharların çoluk çocuk katliamı, yüzlerce yıl süren ve sayısız insanın ölümüne yol açan Katolik-Protestan savaşları yaşandı. Hristiyan inancını benimseyenler Kiliseyi desteklemek için ağır vergiler vermek zorunda kaldı, ödeyemeyenler kendi toprağında köleleştirildi. Sevgi ve hoşgörü anlayışıyla yola çıkan Hristiyanlık, özellikle Hıristiyan Fundamentalistler Roma dönemiyle kıyaslanmayacak ölçüde nefret suçu işlediler, Romalıların diğer dinlere karşı gösterdiği hoşgörüyü asla göstermediler, Romalılar yabancıları içlerine almayı başarmışlardı ama onlardan sonra ırkçı önyargılar Avrupa’ya asırlar boyunca hâkim oldu.

Romalılar Hristiyanlara karşı zalimce davrandı mı? konulu youtube videom (çalışmalarımı desteklemek için youtube kanalıma abone olabilirsiniz (ücretsizdir)

https://www.youtube.com/watch?v=BbHm_KNXxc4

Hollywood propagandasında Kolezyum

MGM’in yapımcılığını üstlendiği 1951 yılında çekilen ve Henryk Sienkiewicz’in 1895 yılında yazdığı aynı adlı romanından uyarlanan,

İmparator Nero, Quo Vadis filminde Roma modeli önünde daha Kolezyum’un da bulunduğu Roma modelini gösteriyor

yönetmenliğini Mervyn LeRoy’un yaptığı Quo Vadis filminde Peter Ustinov’un oynadığı İmparator Nero karakterinin Roma’yı yakmakla suçladığı Hristiyanları Kolezyum’da ölmeye mahkûm ettiği ünlü sahne hafızlarımıza derinliğine nüfuz etmiştir. Bununla birlikte Roma MS 64’te yanmış, Nero, MS 68’de ölmüş, sonradan Kolezyum adı verilen amfitiyatronun inşaatı ise MS 71’de başlamış, MS 80’de tamamlanmıştır. Nero döneminde Kolezyum olmamasına karşın Hollywood tarzı bir yalan bariz gerçek gibi büyük kitleler tarafından benimsenmiştir. Savurganlığı ile tanınan İmparator Nero, Domus Aurea  (Latince ‘Altın Ev’ anlamında) adlı sarayını inşa etmek için hazineyi tamtakır bırakmayı başarmıştır. Titus Flavius ​​Vespasian İmparator olunca, MS 66-71 Savaşlarında kazandığı zaferden elde ettiği hazineyi yeni Barış Tapınağı (Latince ‘Templum Pacis’) inşası ile Nero’nun Sarayı için inşa edilen yapay gölün üstüne kurulan yeni Flavian Amfitiyatrosu için harcayarak Nero’nun kötü hatırasını Roma vatandaşlarının kafasından çıkarmaya çalışmıştır.

Kolezyum adının anlamı, hikayesi ve kökeni

Nero’nun yaptırdığı Domus Aurea adlı sarayının girişinde tıpkı Nero’ya benzeyen 30 metre uzunluğunda bronz bir heykel saraya gelen

Amfitiyatroya Kolezyum adı verilmesine sebep olan Colossus heykeli

misafirleri karşılamaktaydı. Nero’nun ölümünden sonra heykelin kafası sökülerek yerine Romalıların tapındığı fethedilemeyen güneş  ‘Sol Invictus’ adlı tanrının etrafa güneş ışınları saçan başı takılmıştır. MS 128 yılında İmparator Hadrian, Sol Invictus heykelini Flavian amfitiyatrosu dışında bir platforma taşımıştır. Günümüzde heykel ortada olmamakla birlikte platform kısmı hala yerinde durmaktadır. Ortaçağ’da heykel sökülüp hurdaya satılıncaya kadar Antik Dünya’nın Yedi Harikasından biri kabul edilen Rodos adasındaki Colossus heykeline atıf yapılarak aynı adla tanınmıştır. Sonuçta bir süre sonra Flavian amfitiyatrosusu (Amphitheatrum Flavium) yanı başındaki heykele atıfla Latince Coliseum ve Colosseum olarak anılmış, heykel gitse de amfitiyatronun adı olarak bugüne dek kullanılmıştır ki modern İtalyanca Il Colosseo olarak bilinmektedir. Colossus heykelinin adı Eski Yunanca κολοσσιαῖος veya κολοσσός (kolossos ‘dev heykel’) kelimeleriyle ilişkiliydi. Kolezyum’u inşa ettiren İmparator Vespasian’ın bir ilginç özelliği de tarihin ilk para verilerek girilen tuvaletini inşa ettirmesidir ki İtalyanca ücretli tuvaletler hala vespasiano olarak bilinmektedir.

Forum Romanum’da Titus Kemeri üzerinde ki kabartmada Titus’un Altın Menorah’ı Kudüs’te Süleyman Tapınağı’ndan çıakrdıktan sonra bir grup Yahudiyle birlikte Roma’ya gelişi tasvir ediliyor

Kolezyum’u Yahudi Köleler mi İnşa Etti?

Fatih bir devlet olarak Romalılar dönemin politik kurallarını aynen uyguladılar: Mağlup ettikleri düşmanlarından haraç aldılar, servetlerine el koydular, yendikleri halkları köleleştirdiler ve devletlerini tarihten sildiler.  Roma İmparatorluğu, Antik Çağ’ın tüm devletleri gibi köle emeğini her alanda bol miktarda kullanmıştır. MÖ 6. Yüzyılda Babil İmparatorluğu tarafından fethedilen Judea (Yahudiye) kısa bir bağımsızlık sürecinden sonra MÖ 4. yüzyılda Büyük İskender’e boyun eğmiş, MÖ 160’da Maccabee İsyanı’nda Roma ile ittifak yapan Yahudiler bölgeyi geri alana dek Selevkoslarca yönetilmiştir. MÖ 67 civarında, Gnaeus Pompey Magnus (Büyük Pompey), bir iç savaşı bastırmak için Judea’ya gelmiş ve kendi, ülkesi ve bölge için en iyi çözümün Judea’yı Roma bölgesi yapmak olduğuna karar vermiştir. Judea’yı kukla krallar vasıtasıyla yöneten Roma yüksek vergi ve haraçlarıyla bölgede kalıcı barışı sağlamayı başaramadı. MS 64 civarında, Zealotlar olarak bilinen bir Yahudi isyancı grubu Roma’ya karşı ciddi bir ayaklanma başlattı ki MS 66’da savaşa dönüşen isyan ancak MS 71’de bastırılabildi. Judea’yı ezen Roma Generali Vespasian, Roma‘ya geri döndü ve İmparator unvanını aldı. Bu sırada oğlu Titus, ganimet ve köleleri geri getirmek için Judea’da kalmış, 70 binden fazla köle Roma’ya getirilmiştir ki bunların 20 bini Flavian Amfitiyatrosu inşaatında çalışmış, geri kalan 50 bin Roma’dan 20 km mesafedeki Tivoli’deki madenlerden gelen traverten taşını çıkarmakta kullanılmıştır. Yahudi kölelerinin torunları İmparator Caracalla döneminde MS 212 yılında Roma vatandaşlığı verilmiştir. Antik Roma Forumu‘ndaki Titus Kemeri’nin iç panelindeki bir kabartmada Titus, Altın Menorah‘ı Süleyman Tapınağı’ndan çıkarmakta ve bir zafer geçidinde bir grup esir Yahudi’ye liderlik ederken tasvir edilmiştir. 16. yüzyılda Papa IV. Paul, Yahudileri Roma’nın diğer bölgelerinden ayırmak için Roma’daki Yahudi Getto’yu yaratmakla kalmamış, bir Papalık fermanı yayınlayarak Roma vatandaşlarına yılda bir kez, Titus Kemeri’nin altında Papa’ya bağlılık yemini etmeye zorladı. Her iki eylemi de hakaret olarak kabul eden Yahudiler, Getto duvarları yıkıldıktan sonra bile, Titus Kemeri’nin altına girmeyi reddetmişlerdir.

Kolezyum’u Yahudi Köleler mi İnşa Etti? Konulu youtube videom (çalışmalarımı desteklemek için youtube kanalıma abone olabilirsiniz (ücretsizdir)

https://www.youtube.com/watch?v=XunWVtMgNdo

‘Yüce Sezar. Biz ölmek üzere olanlar seni selamlıyoruz’ (Latince ‘Ave Caesar. Morituri te salutant’). (Resim: Jean Leon Gerome, 1859.)

Gladyatörler, Dövüşmeden Önce İmparatorları Selamlıyorlarmıydı?

Fransız oryantalist ressam Jean Leon Gerome’un 1859 tarihli ‘Yüce Sezar. Biz ölmek üzere olanlar seni selamlıyoruz‘ (Latince ‘Ave Caesar. Morituri te salutant’) başlıklı Kolezyum içerisinde gladyatörlerin imparatora Roma selamı çakan bir tablosu bulunmaktadır. Antik Çağ tarihine düşkün sanatçı olan Gérôme’un bu bilgiyi nereden aldığı konusu tartışmalı olsa da MS 2. Yüzyılda yaşamış Roma’nın en dikkat çeken tarihçisi ve biyografi yazarı Gaius Suetonius Tranquillus veya kısaca Suetonius’un imparatorların hayatını anlattığı ‘12 Caesar’ adlı kitabında böyle bir olayın gerçekleştiğini doğrulayan bir ifade vardır. Suetonius, İmparator Claudius döneminde MS 52’de geçen bir olayı anlatırken, İtalya’nın merkezinde, 1875’te kurutulan büyük bir göl olan Fucinus Gölü’nde düzenlenen sahte bir deniz savaşı sırasında sözde yenilen deniz gemisindeki ölmek üzere olan esirler imparatora bağırmış o da onlara ‘Aut non’ (‘ya da değil’) cevabını vermiştir. Sözde esirler imparatoru uzak mesafeden duymuş sahte savaşta görevlerini bırakabileceklerini düşünmüşlerdir ki Claudius aniden ayağa kalkarak ve esirleri tekrar görevlerini yapmaya ikna etmek ya da daha kötü bir ölümle öldürmek zorunda kalmıştır. Bunun dışında gladyatörlerin imparatora seslendiğine dair başka tarihi bir kayıt yoktur. Tabii ki Jean-Léon Gérôme resimlerinin büyük bir hayranı olan Ridley Scott’un 2000 yılında yaptığı “Gladyatör” filmi hariç…

Başparmak yukarı, Başparmak aşağı (Resim: ‘Police Verso’. Jean Leon Gerome, 1872

Başparmak yukarı, Başparmak aşağı hareketi yenilen gladyatörün kaderini belirliyor muydu?

Jean-Léon Gérôme’un 1872 tarihli “Pollice verso” adlı bir başka tablosunda yere düşmüş bir gladyatörün kaderi, “pollice verso” (başparmağını çeviren) olarak bilinen hareketi kullanan kalabalıktan etkilenmişti. Jean-Léon Gérôme, Pompeii’yi incelerken bu hareketin adını öğrenmişti ama pollice verso Gérôme’in yorumladığı gibi başparmağın yukarı veya aşağı doğru dönmesi değildi. Tersine mahkûmun boğazını kesen bir bıçağı temsil eden başparmak hareketi yapılmaktaydı. Halk yere düşen gladyatörün hayatının bağışlanmasını istediğinde ise başparmağını yumruğun içine alarak veya diğer parmakların altında sıkıştırarak (yani bıçağı saklayarak) “pollice compresso” adıyla bilinen bir hareketi yapmaktaydı. Dünyanın pek çok yerinde el hareketleri farklı anlamlara gelmekte olup, başparmağın yukarıda olduğu el hareketi dünyanın pek çok yerinde Gérôme’un sayesinde ‘yaşasın’ ve her şey yolunda AOK anlamında kullanılmaktadır (Bazı ülkelerde hakaret olarak da algılanmaktadır). 1920’lere dek geriye götürülen otostop için kullanılan hareket ile ilişkisi ile bilinmemektedir.

Roma İmparatorları Kolezyum’da gladyatörlerle dövüştü mü?

Ridley Scott’un 2000 yapımı “Gladiator” filminde, kanatsız İmparator Commodus Kolezyum’da gladyatör gibi dövüşerek halkın sevgi ve saygısını kazanabileceği düşünerek arenaya inmişti. Commodus’u sırtında aslan postu elinde topuzla Hercules (Yunan Herakles) gibi tasvir edildiği bir heykelinin yanı sıra Amerikalı ressam Edwin Blashfield’in bir tablosunda da Kanatlı Zafer Tanrıçası’nın küçük bir heykelini tutan Herkül gibi giyinmiş olarak tasvir edilmiştir. Gerçekten de Commodus, ölümüne olmamakla birlikte birkaç kişiyle tahta kılıçla dövüşmüştür ama bunun gladyatör dövüşü olduğu söylenemez. Ayrıca 2. yüzyıl tarihçisi Cassius Dio’Nun bildirdiğine göre bir keresinde Commodus, amfitiyatro etrafındaki özel tasarım yürüyüş yollarından atılan mızraklarla 100 ayı öldürerek oyunları başlatmıştır. Titus, Hadrian ve Caracalla’nın da hayvan katliamlarına dahil olduğu bilinmekteydi ama cesaret gösterisinden ziyade beceriye dayanan bu av etkinliklerinin imparatorların hayatını tehlikeye atacak bir yönü bulunmamaktaydı. Yaşlı Pliny’nin anlattığı bir hikâyede ise Ostia limanında ağlarla yakalanan bir balinaya İmparator Claudius’un emriyle Praetorian Muhafızları hayvan ölene dek mızrak fırlatmışlardır. Sonuç olarak Roma imparatorları gladyatör gibi dövüşmemiş ama hayvan avı oyunlarına hayatlarını tehlikeye atmadan daha çok hayvan infazı için katılmışlardır.

Gladyatörler, Dövüşmeden Önce İmparatorları Selamlıyorlarmıydı? Konulu youtube videom (çalışmalarımı desteklemek için youtube kanalıma abone olabilirsiniz (ücretsizdir)

https://www.youtube.com/watch?v=0tP2pNXtKVo

Kolezyum’da deniz savaşları (Naumachiae) tasviri (Naumachiae di Domiziano con pugna navale)

Kolezyum’da deniz savaşları yapıldı mı?

Romalı tarihçi ve kamu görevlisi Cassius Dio’a (MS 155-235) göre, İmparator Titus, Kolezyum’u suyla doldurarak yapay bir göl oluşturmuş, göle çeşitli hayvanların da yüzmesini sağladıktan sonra deniz savaşları gösterisi düzenlemiştir. Dio’dan başka Romalı şair Martial’da Flavian Amfitiyatrosu’nda deniz savaşlarına tanık olduğunu iddia etmiştir. Suetonius’da, İmparator Titus’un küçük kardeşi Domitian döneminde, bir Deniz Savaşı’na tanık olduğunu yazmıştır. Kolezyum’da gerçekten deniz savaşları (Naumachiae) gösterileri yapılıp yapılmadığı yazarlar arasında tartışma konusudur. Kolezyumun inşa edildiği arazi üzerinde Nero’unun sarayının San Gregorio Nehrinden getirdiği suyla doldurduğu yapay bir göl bulunmaktaydı. Vespasian, Nero’nun gölünü boşalttıktan sonra, üzerine amfitiyatro inşa etmeden önce sağlam bir temel için taş, toprak ve tuğla ile doldurmuşsa da düşük vadi konumu yüzünden yağışlı mevsimlerde sular altında kalmıştır. Arenada deniz savaşı için etkili ve hızlı bir şekilde su basmanın güvenli bir yolu olup olmadığı uzun süre tartışıldıktan sonra Edinburgh Üniversitesi’nde Hidrolik Mühendisliği uzmanı olan Dr. Martin Crapper, makul bir açıklama yapmış, Caelian Tepesi’nden aşağı akan Aqua Claudia’dan 457 metreden getirilebileceğini söylemiştir. MS 79’da, İmparator Titus, Flavian Amfitiyatrosu’nu suyla doldurmak için bir destek içeren su kemerinin onarımını yapmıştır. Crapper, Aqua Claudia’dan alınan suyun arenayı 7 saatten az bir sürede 4 milyon galon suyla kolayca doldurabileceğini tahmin etmiştir ki böylece Kolezyum içerisinde 5 metreden fazla bir derinlik oluşturmak için yeterli miktarda su olacaktır. Arana üzerinde yapılan detaylı araştırmalarda Hypogeum olarak bilinen Kolezyum’un daha düşük seviyelerinin kısmen su geçirmez tipte bir puzolanik çimento ile yapıldığı anlaşılmıştır. MS 80’deki açılış oyunları 100 gün sürmüş olup, İlk günlerden birinin bir Deniz Savaşı gerçekleştirilmiş olması mümkündür. Sonuç olarak tarihi kayıtlarda Titus ve Domitian dönemlerinde Kolezyum’da deniz savaşları düzenlendiği anlaşılmaktadır. İmparator Trajan, Dacia seferinden sonra zaferini kutlamak için Kolezyum’da 123 gün boyunca  çeşitli gösteriler ve gladyatör oyunları düzenlemiştir ki öldürülen 11 bin hayvan ve 10 bin gladyatörün kaydı tutulmuş ancak bu devasa gösteride deniz savaşı yapılmamıştır.

Kolezyum’da deniz savaşları yapıldı mı? Konulu youtube videom (çalışmalarımı desteklemek için youtube kanalıma abone olabilirsiniz (ücretsizdir)

https://www.youtube.com/watch?v=Agtigwz8Yy0
Exit mobile version