Yunan Mitolojisi

Dünyanın Yedi Harikası

Makale: Özhan Öztürk

Dünyanın Yedi Harikası veya Antik Dönemin Yedi Harikası (Eski Türkçe ‘Acaib-i Seb’a-i Alem) olarak da bilinen kavram ilk olarak Heredot tarafından dile getirilmişse de liste Sidonlu Antipater, Cyreneli Callimachus ve Byzantium’lu Philo gibi Yunan gezgin yazarlarca oluşturulmuştur. Bir piramit, bir türbe, bir tapınak, iki heykel, bir deniz feneri ve neredeyse efsanevi bir bahçeden oluşan kaba aletler ve el emeğinden biraz fazlasıyla inşa edilen bu 7 yapının ortak özelliği zamanlarının sınırlamalarına meydan okumalarıdır. İnsanoğlunun neredeyse tanrıların yapabileceği nitelikte yapılar inşa etmesinin ilk örnekleri olan bu yapılardan biri hariç tümü ortadan kaybolmuşsa da yaptıranların adını sonsuza dek yaşatma amacı başarıya ulaşmıştır.

Manhattan’daki Empire State Binası‘nın lobisini ziyaret edenler bir dizi resim içeren vitray panelin karşısına geçtiklerinde gördükleri manzara yüzünden şaşkınlıklarını gizleyememektedir. Gökdelenin inşasının bir mühendislik zaferi olduğuna ve yaratıcılarının duydukları gururu ziyaretçilerle paylaşmaları doğal karşılanmalıdır. Bununla birlikte yapının lobi resimlerinde Empire State’in kıyaslandığı yapılar Hoover Barajı veya Panama Kanalı gibi Amerikalıların çelik ve beton yaptığı diğer devasa modern yapılar değil Antik Dünya’nın Yedi Harikaları olması bu anıtların binlerce yıl sonra bile insan uygarlığı için hala bir mihenk taşı olduğunun güzel bir örneğidir.

Listenin Oluşturulması

Büyük İskender’in Pers İmparatorluğu ve Hindistan’ın bazı kısımlarını (MÖ 334-325) fethetmesinin ardından Yunanlılar bir yandan kendi başarılarına hayret ederken diğer yandan insan ufkunu genişleten yeni bir çağın başlangıcına tanıklık etmişlerdi. Helenistik Dönem (MÖ 323-30), Büyük İskender’in istilalarıyla başlayan, Büyük İskender‘in imparatorluğunun daha küçük, ancak yine de güçlü Yunan krallıklarına bölünmesinden sonraki dönemdi. Bu dönem Antik Dünya’da Yunan etkisinin doruğa ulaştığı dönem olup, zengin Yunanlılar Doğu Akdeniz’in kültür merkezlerini karadan ve denizden dolaşarak görgü ve eğitimlerini ilk elden genişletiyorlardı. Büyük İskender’in fethettiği topraklar, Byzantium’lu Philo listesini hazırladığında ayrı krallıklara dönüşmüş olsalar da hala Yunanca konuşan hanedanlar tarafından yönetiliyorlardı. Bununla birlikte bu coğrafya henüz Roma İmparatorluğu döneminde olacağı kadar güvenli de değildi.

Bilinen dünyanın sınırları yani Akdeniz ve Ortadoğu artık Yunan gezginlere açılmıştı. Yunan gezginler, Yunan uygarlığının sınırları dışına çıkarak Mısır, Pers ve Babil gibi diğer uygarlıklarını keşfetmeye başladıkça, gördüklerini kaydetmekle kalmamış, gelecekteki turistler için ‘görülmesi gereken dikkat çekici şeyleri’ de tavsiye ederek tarihin ilk seyahat rehberlerinin de ortaya çıkmasına sebep olmuşlardı. Gezginler karşılaştıkları etkileyici yer ve anıtları anlatmaya başlayınca theamata (θεάματα ‘manzaralar, görülmesi gereken yerler’) listeleri de oluşmaya başlamıştır. Açıkçası oluşturulan listelerde bahsi geçen anıtların sayısı yediden fazlaydı ve üzerlerinde  net bir uzlaşı yoktu. Sonradan bunların arasından seçilen yedi tanesi thaumata (θαύματα ‘harikalar’) olarak anılacaktı.

MÖ 3. yüzyılda İskenderiye Kütüphanesi’nden bir Yunan bilgin, Cyreneli Callimachus (MÖ 305-240), “Tüm topraklardaki harikaların bir koleksiyonu” adlı bir inceleme yazdığında ilk liste hazırlanmıştı bile ancak zamanla kayboldu. Buna karşın Callimachus seçtiği harikalar, MÖ 250 civarında Byzantium’lu Philo’ya atfedilen ünlü liste gibi daha sonraki seçimler için temel oluşturmuş olmalıdır.

Neden 7 Harika?

Listede neden 5, 10 ya da 20 değil sadece ‘7’ anıtın bulunduğu sorulabilir. Gerçekten de listedeki yapıların sanatsal açıdan aynı kıymette olmadığı daha küçük veya daha büyük bir liste hazırlanabileceği ortadadır. Örneğin Herodot, Mısır Labirentinin Giza piramitlerinden bile çok daha etkileyici olduğunu belirtmiş, Callimachus, diğerleri arasında Babil’in İştar Kapısı‘nı da sayılmış ancak bu yapılar harikalar listesinde yer almamıştır. Bu sorunun cevabı ‘7’ sayısının kadim zamanlardan beri pek çok kültürde kutsal kabul edilmesinden kaynaklanmaktadır: Roma’nın 7 tepe üzerine kurulması, Yahudi inancında Tanrının evreni 7 günde yaratması, göğün 7 katlı olduğu inancı, Babiliklerin gökyüzündeki 7 yıldızın[1] çocukları olduğuna inanmaları, Hint, Yunan ve Mezopotamya’da 7 bilge inancı ve benzerleri bu inanca örnek olarak gösterilebilir. Yunanlılar da geleneği bozmamış manevi öneme sahip olduğuna ve mükemmelliği temsil ettiğine inandıkları için 7 sayısını seçmişlerdir. Bu duruma ek olarak 7 sayısı bölünmez bir sayı olduğu için, her bir unsuruna eşit statü vermekteydi. 

Kolezyum ve Çin Seddi neden seçilmedi?

Yine neden çoğunun Yunan yapımı olduğu ya da sözgelimi Kolezyum veya Çin Seddi gibi devasa yapılan listeye ait olmadığı da sorulabilir. Muhtemelen bu liste dünyanın başka bir yerinde yaşayan biri tarafından yapılmış olsaydı farklı olurdu. Ancak o dönem için Akdeniz ve Ortadoğu uygalıkları dışında daha mütevazı bir liste hazırlanacağından da şüphe duyulmamalıdır. Kolezyum, Helenistik dönem sonrasında MS 80’de inşa edildiğinden Çin Seddi de bir Yunan gezgininin ulaşamayacağı bir yerde olmasından listede yer almamasını doğal karşılamak gerekir.

Orta Çağın Yedi Harikası

Antik Çağ’ın aksine Orta Çağ’da böyle bir liste oluşturulmamış hatta bizzat Orta Çağ kavramı Aydınlanma döneminde icat edilip, 16. Yüzyıldan sonra popüler olduğundan böyle bir tanım o dönemde zaten pek de olası değildir.  Bununla birlikte 19. ve 20. Yüzyılda yazarlar kendi hazırladıkları listelerini Orta çağ Harikaları veya Orta Çağın Yedi Harikası adıyla yayınlamışlardır. Bu ilave listede genellikle  Kolezyum (Roma), Katakomb (İskenderiye), Çin seddi, Stonehenge, Pisa kulesi, Porselen kule (Nankin) ve Ayasofya (İstanbul) gibi yedi büyük yapıt yer almıştır ki bunların çoğu Orta Çağ’dan (MS 5-15. Yüzyıl) çok daha önce inşa edilmişti,

Antik Dönemin Yedi Harikası (Dünyanın Yedi Harikası) Listesi

Aerial photography, taken from Eduard Spelterini's balloon on 21 November 1904
21 Kasım 1904 tarihinde Eduard Spelterini’nin balonundan çekilmiş piramitler fotoğrafı (Giza Piramidi, Keops Piramidi, Khufu Piramidi, Büyük Piramit)

1. Büyük Giza Piramidi

Eski Mısır’daki Büyük Giza Piramidi, hem antik dünyanın 7 harikasının en eskisi hem de zaman sınavını geçerek günümüze ulaşabilen tek anıttır. MÖ 2584-2561 yılları arasında 4. Hanedan döneminde Sneferu ile Hetepheres’in oğlu Firavun Khufu (Yunanca ‘Keops’) için 20 yılda inşa edilen bu anıtsal mezar 4500 yıldır ayakta durmaktadır.

Modern Kahire kentinden yaklaşık 20 km uzaklıkta, 2.3 milyon taş blok kullanılarak inşa edilen 230 m genişliğinde ve 146,5 m yüksekliğinde ki dev piramit hacim ve kütle olarak 20 yüzyıla dek başka insan yapımı hiçbir yapı tarafından geçilememiştir. Keops piramidinin boyu ise ancak 3800 yıl sonra 1311’de İngiltere’nin Lincoln kentinde inşa edilen 160 m yüksekliğindeki Lincoln Katedrali tarafından aşılmıştır. Antik Çağ yazarları piramitlerin içini görmemişti. Onları ve diğer ziyaretçileri etkileyen mükemmel simetrisi ve heybetli yüksekliği ile yapının kendisiydi. Piramidin iç kısmının kazıları, ancak MS 18. yüzyılın sonlarında ve 19. yüzyılın başlarında başlatılmıştır.

Listede yer alan tek piramit olmakla birlikte Büyük Piramit veya Khufu Piramidi olarak da bilinen Giza Piramidi, Giza’da ki tek piramit değildir. Khufu’nun halefleri oğlu Khafre ve torunu Menkaure Büyük Piramit’in yanında kendi mezarlarını inşa etmiş böylece piramit sayısı üçe çıkmıştır. Güneş altında pırıl pırıl parlayan kireçtaşı kabuklarını kaybetmiş olsalar da çölde yanyana üç tepe gibi duran piramitler ile bunları gözetlemesi için inşa edilen sfenks heykeli Giza Piramidi kompleksini oluşturmaktadır.

Paris‘te Louvre Müzesi bahçesinde yer alan cam girişli piramid, California’da Long Beach’de yer alan Walter Pyramidi, Las Vegas’ta yer alan piramit formundaki 30 katlı Luxor Hotel, Kuzey Kore’de Pyongyang şehrinde yer alan ve 330 m yüksekliğiyle modern dünyanın en yüksek piramidi kabul edilen Ryugyong Hotel ile Londra’da 210 metrelik Shard gökdeleni, Keops’tan ilham edilerek inşa edilmiş modern yapılardır.

2. Babil’in Asma Bahçeleri

Babil’in Asma Bahçeleri

Mezopotamya çölünün ortasında yer alan Babil kraliyet sarayının bahçesindeki egzotik bitkiler ve ağaçlarla dolu teras bahçeleri

Fırat kıyısındaki Babil şehri ile kuzeyde Dicle kıyısındaki Ninova

‘Babil’in Asma Bahçeleri’ olarak bilinmekteydi.  Söylenceye göre Medialı (İran) karısı Amytis’in kendisini gurbette hissetmemesi için Babil kralı II. Nabukadnezar (MÖ 605-562) tarafından yapay dağların olduğu, suların aktığı yemyeşil bir bahçe olarak yaptırılmıştır. Bahçelerin efsanevi kraliçe Semiramis tarafından inşa edildiğine dair eski bir efsaneden dolayı Semiramis Bahçeleri olarak da adlandırılmaktaydı. MS 1. Yüzyılda Yunan tarihçi ve coğrafyacı Strabon birbiri üzerinde yükselen büyük direklerden oluşan teras bahçelerinin, Fırat nehrinden açılan sulama kanallarıyla suyun pompalanarak yükseğe taşınarak beslendiğini bildirmiştir.

Bununla birlikte gerek Yunan tarihçi Herodot’un Tarih’inde gerekse Babil kaynaklarında hiç bahsinin geçmemesi bahçelerin varlığını tarihçiler tarafından tartışma konusu yapmıştır. Columbia Üniversitesi’nde tarih profesörü olan Richard A. Billows, “Asma Bahçeleri, doğası gereği kesin olarak bulunamaz” diyerek efsanevi bahçenin izlerini aramanın anlamsızlığını bildirmiştir. Buna karşın Oxford Doğu Enstitüsünden Asurolog Stephanie Dalley (1943,-) bahçelerin Babil’de değil Asurlu II. Sargon’un oğlu ve halefi Sanherib döneminde Ninova’da inşa edilmiş olduğunu ancak Akad yazıtlarının yanlış anlaşıldığı bu durumun sebebinin de Asurların Babil’i fethettikten sonra Ninova’yı ‘Yeni Babil’ olarak anması olduğunu iddia etmiştir. Babil’dekinin aksine MÖ 681’de Ninova’da suikaste uğrayan Sanherib’in bahçesinin varlığı su kemerleri gibi arkeolojik bulgularla desteklenmektedir. Dalley’e göre Asma Bahçeleri Babil’de değil 300 mil kuzeydeydi üstelik Fırat değil Dicle’nin suyuyla besleniyordu. Sanherib’in bahçesi MS 1. Yüzyılda gerçekleşen bir depremle yok olmuştur.

Dubai’de Sevgililer Günü’ne denk gelen 14 Şubat 2013’te açılışı yapılan 72,000m² alan kaplayan ve 45 milyon çiçeği barındıran Mucize Bahçesi’nin (Dubai Miracle Garden) yanı sıra, Fransa’da Versailles ve Hollanda’da Keukenhof bahçeleri ile Roma‘da Tivoli semtindeki Villa d’Este‘nin bahçesi Babil’in Asma Bahçesinden esinlenmiş daha yeni örneklerdir.

3. Olympia’daki Zeus Heykeli

Olympia’daki Zeus heykeli

Öncesinde Atina Akropolü‘nde bulunan Athena Parthenos heykelini de yapan Klasik dönemin en büyük heykeltraşlarından Phidias (MÖ 485-425), MÖ 435 yılında ahşap iskelet üzerine altın, fildişi ve metal parçalar yerleştirilerek 12,5 metre yüksekliğinde devasa bir Zeus heykeli inşa etmiştir. Olympia’daki Zeus Heykeli Güney Yunanistan’daki dini bir kutsal alan ve Olimpiyat Oyunlarının yapıldığı yerdeydi. Atina’daki Parthenon’a benzeyen ve MÖ 466 ile 456 yılları arasında inşa edilen Zeus Tapınağı’nın içerisinde yer almaktaydı. Tapınağın içinde Tanrıların babası tahtında oturur vaziyette bir elinde üstünde kartal bulunan bir asayı diğerinde bir küre üzerindeki zafer tanrıçası Nike’nin heykelini tutarken tasvir edilmiştir.

Heykel içinde bulunduğu tapınağa göre öylesine büyüktü ki MÖ 1. yüzyılın başlarında heykeli ziyaret eden Yunanlı coğrafyacı Strabo “Zeus ayağa kalkarsa tapınağın tavanını yerinden çıkaracakmış gibi görünüyor” kaydını düşmüştü. Heykelin önünde bulunan yağla dolu rezervuar, odanın içindeki nem seviyesini dengeleyerek heykelin iyi durumda kalmasına yardımcı oluyordu. Tapınağı ziyaret eden Yunanlı hatip Dio Chrysostom ve Romalı general Aemilius Paullus (MÖ 229-160) heykeltraşın yeteneğini överken Paullus “tanrıyı şahsen görmüş gibi ruhuma işledi” ifadesini kullanmıştır.

Heykeltıraş Phidias’ın Pantenon’un içinde inşa ettiği, Olympos Dağı’nda duran heykel bir MS 425 yılındaki yangın sonrasında yok olmuştur.6,5 m genişliğinde ve 2 m yüksekliğinde bir taban üzerinde yer alan Zeus heykeli 12 m, yüksekliğinde olup, sağ elinde zafer tanrıçası Nike, sol elindeyse üzerinde çeşitli metallerden kakmalar olan bir hükümdar asası tutmaktaydı.

MS 1. Yüzyılda savurgan, acımasız ve tuhaf birisi olarak tarihe geçen Roma İmparatorluğunun üçüncü imparatoru Caligula (MS 12-41), heykeli Roma’ya taşımak hatta Zeus’un kafasını kendi büstüyle değiştirmek istemiştir. İmparator 41 yılında Palatino Tepesi’nde bir suikast sonucu hayatını kaybedince heykel bir süre daha Yunanistan’da kalmıştır. Olympia’daki Tapınak, Hıristiyanlığın yükselişi ve Olimpiyat Oyunlarının ‘pagan ayinleri’ olarak yasaklanmasının ardından harabeye dönmüştür. Sonrasında ise 4. Yüzyılda Roma’nın yeni başkenti olarak seçilen Konstantinopolis’e taşınmış ancak 5. yüzyılda bir saray yangınında yok olmuştur. Zeus Tapınağı’ndan geriye kalan tek şey onun Yunanistan’daki temeli, ancak heykelin durduğu yer tespit edilmiştir. Hatta arkeologlar, 1958’de tapınak kalıntılarından yaklaşık 50 metre uzakta, Phidias’ın MÖ 5. yüzyılda heykeli yonttuğu atölyeyi bulmuşlardır.

Bangkok kentinde yer alan 5.5 ton ağırlığındaki saf altından Altın Buda heykeli ağırlığıyla, Çin’de Henan kentindeki 128 m uzunluğundaki İlkbahar Tapınağı Buda Heykeli ise yüksekliğiyle Antik Çağ’ın muhteşem Zeus heykelini geride bırakmıştır.

4. Halikarnas Mozolesi

Halikarnas mozolesi

Karia bölgesi’nin İranlı şatrabı Maussollos’un Halikarnassos’ta (bugünkü Bodrum, Türkiye) MÖ 353-350 yılları arasında kendisi ve karısı-kızkardeşi Artemisia için yaptırdığı beyaz mermerden 45 m yüksekliğindeki anıt mezarının adıdır.

Yunan mimarlar Satyrus ile Pythius tarafından MÖ 377-353 yılları arasında hüküm süren Kral Mausolus’un ölümünden sonra başlanıp 3 yılda (MÖ 350) bitirilen anıtın kabartmaları Leochares, Bryaxis, Scopas ve Timotheus adlı heykeltıraşlarca yapılmıştır. Artemisia, kocasının ölümüne öylesine üzülmüştür ki kocasının küllerini suyla karıştırıp içtikten sonra mezarın yapımına nezaret etmiştir. Kolonlarıyla Yunan mimarisi, piramit şeklindeki çatısıyla Mısır mimarisini birleştiren yapı Mausoleum veya Halikarnas Mozolesi olarak da bilinmektedir. Taban ölçüleri 32 x 38 metre olan, dört tarafında dört heykel bulunan mezarın bir zamanlar 45 m yüksekliğe sahip olduğu sanılmaktadır. Yaşlı Pliny MS 75’de anıtı süsleyen kabartmalar için “Bugün bile heykeltıraşların elleri sanatta birbirleriyle yarışıyor gibi görünüyor” demiştir. Mozolenin tepesinde ölü kralın ve altın bir arabaya binen karısının olduğuna inanılan bir heykel vardı.

Maussollos’un adı zamanla batı dillerinde tüm büyük mezarları tanımlayan terim olarak kullanılmaya başlanmıştır. Mozole, Büyük Giza Piramidi’nden sonra listeden hayatta kalan en uzun ikinci harika olmuş, 1402’de Bodrum’a gelen Saint Jean şövalyeleri tarafından görülmüşse de 15. yüzyılda meydana gelen bir dizi depremden sonra yıkılmıştır. Mausoleum’un orijinal duvar işçiliğinin parçaları, 1522’de şövalyelerce St. Peter Kalesi’ni (Bodrum Kalesi) onarmak için kullanılmıştır. Bu kale 1970’lerde su altı arkeolojisine adanmış bir müze olarak restore edilmiştir.

Hindistan’da Agra kentinde Yamuna nehri kıyısında 1643’de Cihan Şah’ın karısı Mumtaz Mahal için inşa edilen Taj Mahal şüphesiz günümüzde varlığını sürdüren önemli anıt mezarıdır. Ayrıca Moskova’da Kızıl Meydan’da Lenin’in naaşının muhafaza edildiği Lenin Mozolesi de benzer ve önemli bir örnektir. Anıt Mezar’dan geri kalabilenler heykeller ve mermer kabartma levhaları, piramidin çatısını taçlandıran devasa mermer, dört atlı arabanın parçaları bugün Londra‘daki British Museum‘da da 21 numaralı odada sergilenmektedir.  

5. Rodos Heykeli, Colossus

Rodos Heykeli

Rodos adasında, Rodos şehri limanının girişinde bulunduğu sanılan, adanın koruyucu tanrısı Helios’un (Güneş) 32 metre yüksekliğindeki dev bronz heykelin adıdır. Helios’un yüzü büyük olasılıkla Büyük İskender’in yüzüne göre modellenmişti. MÖ 305-304 tarihleri arasında Büyük İskender’in eski generallerinden I. Antigonus Monophthalmus (MÖ 382–301) tarafından kuşatılmışsa da Mısırlı I. Ptolemy’nin de desteğiyle Rodoslular işgalcileri püskürtmüşlerdir. Antigonus’un oğlu Demetrius kuşatma ekipman ve silahlarının çoğunu geride bıraktığında bunlar 300 talent karşılığında satılmıştı. Rodoslular zafer sevinçlerini elde edilen gelirle Yunan heykeltıraş Lindoslu Khares tarafından 12 yıllık bir uğraşın sonucu olarak MÖ 282 yılında tamamladığı bu heykeli dikerek ifade etmek istemişlerdir. Colossus olarak anılan heykelin bacaklarının arasından gemilerin geçtiği şeklinde bir söylence bulunsa da o dönemin teknolojisi dikkate alındığında doğruluğu şaibelidir.

Colossus o kadar büyüktü ki uzun süre ayakta kalmayı başaramamış, çökmeden önce yalnızca 56 yıl ayakta kalarak harikalar listesinin en kısa ömürlü anıtı olmuştur. MÖ 226-225 yılları arasında meydana gelen bir depremde dizlerinden koparak yıkılan heykel birkaç asır boyunca yatık halde durmuştur. Bu dönemde anıtı gören Romalı Yaşlı Pliny, MS birinci yüzyılda, “Yerde yatar pozisyonda bile harika duruyor” diye yazmış devam etmişti “Çok az insan kollarını figürün başparmağına sarabilir ve Colossusun tek bir parmağı bile çoğu heykelden daha büyüktür”.(Naturae Historiae xxxiv.18) Rodoslular bu dönemde Mısır firavunu III. Ptolemy Eurgetes’ten heykelin onarımı için yardım teklifi almışlarsa da danışılan bir kâhin firavunun kötü niyetli olduğunu söyleyince yardım teklif reddedilmiştir.

MS 654 yılında halife I. Muaviye kumandasındaki İslam orduları adayı ele geçirmiş olup, tarihçi Theophanes’e göre bu dönemde 900 deve yükü tutan heykelin parçaları Edessalı bir tüccara satılmıştır (Constantine VII Porphyrogenitos, De administrando imperio xx–xxi). Bazı modern araştırmacılar Colossus heykelinin limanda değil adanın akropolünde olduğunu iddia etmiştir. Gerçekten de tapınakta devasa heykelin platformu olabilecek yapı izlerine rastlanmıştır. Rodos’ta, turist grupları her yaz Colossus’un bir zamanlar durduğu düşünülen Mandraki Limanı’nda toplanmaktadır. 1999 yılında, Rodoslular siteye bir anıtın yapılacağını duyurdu, ancak çalışmalar henüz başlamamıştır.

Brezilya’da Rio de Janeiro şehrine bakan yüksek bir tepe üzerinde yer alan Kurtarıcı İsa (Christ the Redeemer) heykeli yüksekliği ve denize yakınlığı göz önüne alındığında Modern Çağ’ın Kolossus’u olmaya aday en yakın örnektir.

6. İskenderiye Feneri

İskenderiye feneri

Antik çağın en ünlü deniz feneri İskenderiye limanı girişinde yer alan Pharos adlı adacık üzerinde bulunmaktaydı. MÖ 285-246 arasında Firavun I. Ptolemy Soter döneminde Knidoslu Sostrates adlı mimar tarafından inşa edilmiş olup, Büyük Giza Piramidi’nden sonra zamanının ikinci en yüksek insan yapımı binasıydı. Yapının üzerinde Büyük İskender, I. Ptolemy Soter veya tanrı Helios’un devasa bir heykelinin bulunması da olasıdır. Fenerin tepesinde yer alan devasa ayna 70 km uzaktan görülerek limana yaklaşan gemilere rehberlik etmekteydi. 55 m yüksekliğinde ki bir kaide üzerinde yer alan 134 metrelik fenerin tepe kısmı MS 955’de bir fırtınada kopmuştu.

Mısır valisi Ahmed bin Tolun’un MS 9. yüzyılda cami olarak kullandığı söylenmektedir. MS 1302’de ise gerçekleşen bir deprem sonucu yapının önemli bir kısmı yıkılmıştı. 1480’e dek harabe olarak varlığını koruyan İskenderiye Feneri’nin son taşları Pharos Adası’na yapılan Kayıtbay (Qait-Bey ) Kalesi’nin inşasında kullanılmıştır. 1994 yılında, İskenderiye’nin Doğu Limanı hakkında bir belgesel çeken Mısırlı film yapımcısı Asra el Bakri, eski şehrin kalbindeki bir burnun üzerinde, Kayıtbay Kalesi’nin su yüzeyinin hemen altında bazı büyük taş bloklar fark etti. Bir yıl içinde, Fransız deniz arkeologları, okyanus tabanına dağılmış, bir kısmının deniz fenerine ait olduğu düşünülen, 3.000 kadar duvar parçasını kataloglamışlardır.

Almanya’nın Lindau kentindeki zarif deniz fenerinin yanı sıra, Florida’da Key Biscayne ve Norveç’te Andenestekiler güzellikleriyle, Suudi Arabistan’ın Cidde şehrindeki Jeddah Light ise 133 m yüksekliğiyle Antik Çağ’ın Yedi Harikasından birisi kabul edilen İskenderiye Feneri’nin Modern Çağ’da ki rakipleridir.

7. Artemis Tapınağı

Artemis Tapınağı

Küçük Asya’daki bir Yunan kolonisi olan Efes’teki (Ephesos) Artemis veya Artemiseion tapınağı, Tanrıça Artemis veya Diana kültüne adanmış bir tapınaktı. MÖ 550 yılında Efes’te (Ephesus) tanrıça Artemis adına Lidya kralı Kroesus’un emriyle mimar Khersiphron tarafından tamamen mermerden inşa edilmişti.  Sidonlu Antipater Artemis’in bulutlar üzerine kurulmuş evini gördüğünde öncesinde gördüğü diğer tüm harika anıtların parlaklıklarını kaybettiğini, Olympos’un dışında, Güneş’in hiç bu kadar büyük bir şeye bakmadığını bildirmiştir (Antoloji, IX.58). Yaşlı Pliny (Tabiat Bilgisi XXXVI. xxi. 95), Pompanius Mela (i: 17) ve Plutarkhos (İskender’in Hayatı III.5) tapınağın bahsinin geçtiği temel kaynakladır. Pliny’ye göre tapınak 115 m uzunluk ve 55 m genişliğinde mermerden inşa edilmiş, her biri 18 m yüksekliğinde şatafatlı renklerle boyanm127 İon sütunu tarafından taşınmaktaydı.

MÖ 21 Temmuz 356 tarihinde ünlü olmak için anıtı yok etmek isteyen Herostratus tarafından kundaklanarak yıkılmıştır. Büyük İskender yıkık tapınağı yeniden inşa etmeyi teklif etmişse de Efesliler imparatorun cömertliğini reddederek tapınağı kendi imkânlarıyla yeniden inşa etmiştir. İşte Antik dünyanın 7 harikasından biri olarak anılan şey bu ikinci tapınaktır. MS 263’de Goth istilası sırasında yıkılan tapınak üçüncü kez inşa edilmişse de bu sefer MS 401’de Saint John Chrysostom liderliğindeki bir Hıristiyan topluluk tarafından tamamen yok edilmiştir. Artemis Tapınağının kalıntıları 1869 yılında British Museum’un sponsorluğunu yaptığı kazılarda keşfedilmiş olup, bu sırada bulunan eserler günümüzde yine British Museum’da sergilenmektedir. Efes bölgesi 2014 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesine alınmıştır.

Tayland’da 1997’de açılan Wat Rong Khun, Hindistan’da 1604’de inşa edilen Altın Tapınak (Harmandir Sahib),Kyoto’da Kinkaku-ji, Barcelona’da Sagrada Familia (Basílica i Temple Expiatori de la Sagrada Família) ve 1986’da Yeni Delhi’de Bahailerce inşa edilen Lotus Tapınağı ise günümüzde varlığını sürdüren önemli anıtsal tapınaklardır.

(Önemli Not: Bu makalenin konusu yeni açtığım Youtube kanalımda Antik Çağ konulu 45 videoluk bir serinin 2. bölümü aşağıda yayınlanmıştır. Serinin ilk videosu ‘Antik Yunan ve Roma’da Büyü’ye bu linkten ulaşabilirsiniz. Sonradan dinlemek/seyretmek isterseniz ‘Dünden Önceki Gün’ adlı kanalıma abone olabilir ya da bu sayfaya ekleneceği için bu makaleyi sık kullanılanlara kaydedip bir kaç gün sonra kontrol edebilirsiniz)

https://www.youtube.com/watch?v=p2EOMVSbIt4

Notlar

[1] O zaman 5 gezegen biliniyor du ki bunlara güneş ve ayı da ekleyince 7 sayısı bulunuyordu

Kaynakça

British Museum: https://www.britishmuseum.org/

Clayton Peter A., Price M., The Seven Wonders of the Ancient World. Routledge. Londra, 1988

Dalley, Stephanie. The Mystery of the Hanging Garden of Babylon: An Elusive World Wonder Traced. Oxford, 2013

Edwards, I.E.S. The Pyramids of Egypt. Max Parrish, 1962

Fergusson, James. “The Mausoleum at Halicarnassus restored in conformity with the recently discovered remains.” J. Murray, London, 1862

Harris, William V., and Giovanni Ruffini. Ancient Alexandria Between Egypt and Greece. Leiden: Brill. 2004

Haynes, D.E.L. “Philo of Byzantium and the Colossus of Rhodes” The Journal of Hellenic Studies 77.2 (1957), pp. 311–312.

Jordan, Paul. Seven Wonders of the Ancient World. Longman, 2002.

Lehner, Mark; Hawass, Zahi. Giza and the Pyramids: The Definitive History. University of Chicago Press, 2017

Maryon, Herbert, “The Colossus of Rhodes” in The Journal of Hellenic Studies 76 (1956), pp. 68–86

Özhan Öztürk. Dünya Mitolojisi. Nika Yayınları. Ankara, 2016

Romer, J., and Elizabeth R. The Seven Wonders of the World: A History of the Modern Imagination. New York: Henry Holt, 1995.

Scarre, Chris. The Seventy Wonders of the Ancient World. Thames & Hudson, London, 1999

Steele, James, and Ersin Alok. Hellenistic Architecture In Asia Minor. London: Academy Editions, 1992


 Dünyanın yedi harikası İngilizce isimleri (the seven wonders of the world)

  1. The Colossus of Rhodes (Rodos heykeli)
  2. The Great Pyramid of Giza (Giza’nin Büyük Piramidi)
  3. The Hanging Gardens of Babylon (Babilin Asma Bahçeleri)
  4. The Lighthouse of Alexandria (İskenderiye Deniz Feneri)
  5. The Mausoleum at Halicarnassus (Halikarnas Mozolesi)
  6. The Statue of Zeus at Olympia (Olympia’daki Zeus Heykeli)
  7. The Temple of Artemis at Ephesus (Efes Artemis Tapınağı)

Modern Dünyanın Yedi Harikası Nelerdir?

  1. Channel Tunnel: İngiltere ile Fransa’yı Manş Denizi altından birbirine bağlayan 50 kilometrelik bir tüneldir.
  2. CN Kulesi: Kanada’nın Toronto şehrinde 533 metre yüksekliğindeki iğne benzeri kule olup, 1976 yılında inşa edildiği sırada dünyanın en uzun binasıydı.
  3. Empire State Binası: New York’taki Manhattan’da 102 katlı ikonik gökdelen 1931-1970 arasında dünyadaki en uzun binasıydı.
  4. Golden Gate Köprüsü: San Francisco’nun ikonik köprüsü 1937 yılında açılmış olup, yaklaşık 30 yıl boyunca dünyanın en uzun asma köprüsü oalrak bilinmiştir.
  5. Itaipu Barajı: Brezilya ve Paraguay sınırında bulunan Itaipu Barajı, enerji üretimi açısından dünyanın ikinci büyük barajdır.
  6. Hollanda Kuzey Denizi Koruma İşleri: Su seviyesi altında bulunan Hollanda’yı denizden korumak için barajlar, kaya kütükleri, kilitler ve bariyerlerden oluşan yapının adıdır.
  7. Panama Kanalı: 1917’de tamamlanan bu mühendislik projesi, Pasifik ve Atlantik okyanuslarını birbirine bağlamaktadır. 2016’da yeni ve daha geniş bir kanal açılmıştır.

Dünyanın Yedi Doğa Harikası Nedir?

1997’de CNN’in açıkladığı Dünya’nın Yedi Doğal Harikası listesi şöyledir:

  1. Büyük Kanyon (Grand Canyon)
  2. Büyük Bariyer Reef (The Great Barrier Reef)
  3. Rio de Janeiro’daki Liman (The Harbor at Rio de Janeiro)
  4. Everest Dağı (Mt. Everest)
  5. Kuzey ışıkları (Northern Lights)
  6. Parikutin Volkanı (Paricutin Volcano)
  7. Victoria Şelalesi (Victoria Falls)