Acara
Makale: Özhan Öztürk
Acara, kuzeyinde Acara dağları ve İmeretya, güneyinde Şavşat ve Arsiyan dağları, doğusunda Suram dağları ve Ahıska batısında ise Karadeniz ile çevrili bölgenin adı olup, merkezi tarihi bir liman kenti olan Batum’dur.
Acara kelimesinin Anlamı
Acara, antik Kolhis’in ve Egrisi/Lazika krallığının bir parçası olup, Osmanlı döneminde Acaristan olarak adlandırılmıştır. Acara kelimesinin etimolojisi tartışmalı olup, kimiz yazarlar Türkçe “gürbüz, becerikli, yeni” anlamlarına gelen acar kelimesiyle ilişkili olduğunu ileri sürmüş hatta işi bölge halkını Acar olarak adlandırarak yeni bir etnik topluluk oluşturmaya dek götürmüşlerdir[1].
Benim düşüncem Acara kelimesinin bölgeye Ermenilerce Egrisi’nin karşılığı olarak verilen verilen Eger[2] kelimesiyle veya Ermenice/Gürcüce “mezra, çiftlik” anlamlarına gelen agara kelimeleriyle ilişkili olabileceğidir[3] ki mitolojik Eger karakterine[4] karşın bu iki kelimenin de birbiriyle ilişkili olabileceği göz ardı edilmemelidir. MS 6. yüzyılda Bizans–Pers savaşları sırasında Lazika krallığının Rion nehri havasında yer alan güney bölümünde yaşayan Laz nüfus göç, savaşlar veya katliamlar sebebiyle önemli ölçüde yok olmuş, akabinde Arapların Kafkasya’yı istilası sırasında İç Kartli’de yaşayan Gürcü nüfusunun bir bölümü bu bölgeye yerleşerek nispeten az sayıdaki Lazlarla karışmıştır. Osmanlı döneminde bölgedeki İslamlaşma 1926 nüfus sayımında[5] kendilerini Acar olarak adlandıran bu etnik topluluğun doğmasına sebep olmuştur. Acarlar, Türkiye’ye göç ettikten sonra ise kendi grup kimliklerini Gürcüce “bizden” anlamına gelen çveneburi[6] olarak tanımlamışlardır.
Acara Tarihi
Acara Antik Çağ Tarihi İçin Bkz. Kolhis
Neolitik dönemden itibaren yerleşim alanı olan Acara Antik Çağ’da Moskhi ve Kolhlar tarafından iskân edilmiş, MÖ 5-4. yüzyıllarda bölgeyi kolonize den Yunanlılar Bathys ve Apsaros kentlerini kurmuşlardır. MS 2. yüzyılda Lazika krallığının egemenliğine giren bölgenin en önemli kalesi Petra olup, MS 542-562 arasında Bizans ve Pers güçleri arasında gerçekleşen ve çoğunlukla Lazların da taraf olduğu Lazika savaşlarında kilit rol oynamıştır. 9. yüzyılda Tao-Klarjeti ve Abhaz krallıkları arasında paylaşılan bölge, 11. yüzyılda birleşik Gürcü krallığına tabii olmuş, bir süre için kontrolüne girdiği Selçuklu devletinin 13. yüzyılda Moğol işgaline maruz kalmasından sonra 1535’de Guria krallığının bir parçası olmuştur. Cenevizliler 1535’de Gonio’ya yerleşmiş, 1547’de Osmanlılar Batum’u ele geçirmiş, 1564’de Guria prensi Rostom Gurieli’nin kurtardığı kent 1582’de yeniden düşmüş, 1609’da Mamia Gurieli tarafından bir kez Gürcü egemenliği kurulmuşsa da 1614’de başlayan Türk hâkimiyeti 1878’e dek sürmüştür. 1828-19 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında Poti, Ahıska, Ahılkelek ve Samtshe Osmanlı’nın elinden çıkmıştır. 1832’de Acara’da Osmanlı karşıtı bir ayaklanma başlamış, 1841 ve 1844’de Müslüman Gürcü beylerinden Kör Hüseyin tarafından devamı getirilmişse de tümü başarısız olmuş, bu dönemde Acara, önce Trabzon beylerbeyliğine ardından 1851’de yeni kurulan Lazistan sancağına bağlanmıştır. 1853-56 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında 1855 yılında Osmanlı yönetiminin bölgeden yeniden asker toplamak istemesi yeni ayaklanmalara sebep olmuş, bunu 1858, 1859 ve 1875’de yenileri izlemiştir. 93 Harbi olarak da bilinen 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında imzalanan Ayastefanos ve Berlin antlaşmalarıyla Çürüksu, Batum, Kars, Ardahan, Artvin, Ardanuç, Borçka, Şavşat ile Hopa’nın Kemalpaşa kesimi Rusya’ya terkedilirken bölgenin Laz ve Gürcülerden oluşan İslam halkının önemli bir bölümü katledilme korkusuyla kara ve deniz yoluyla muhacir çıkmış Karadeniz limanları üzerinden Anadolu’nun çeşitli kentlerine yerleştirilmişlerdir[7].
1878’de başlayan Rus hâkimiyeti döneminde bölge Batum Oblastı olarak adlandırılmış, Bakü-Batum arasına boru hattı ve demiryolu döşenirken, Batum önemli bir ticaret limanı ve endüstri kenti haline getirilmiştir.
Acara Bağımsız Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti
I. Dünya Savaşı sonrasında 14 Nisan 1918’de Osmanlı, 12 Ocak 1919’da İngiliz ordusu tarafından işgal edilen bölge Mart 1921’de imzalanan Ankara Antlaşması’yla Gürcistan’a terk edilirken Kars Antlaşması’nın 6. maddesine göre Müslüman topluma özerklik kararı sebebiyle 16 Haziran 1921’de kurulan kısa ömürlü bir devlettir. Nisan 1929’da Müslüman köylüler Stalin yönetiminin din üzerindeki baskısına ve kolektivist yaşam tarzına karşı ayaklanıp dağlara çıkınca Kızıl Ordu bölgeye girerek Acara’nın özerkliğine son vermiş, binlerce Acaralı yurdundan sürülmüştür.
Acara Özerk Cumhuriyeti
Acara Özerk Cumhuriyeti (Gürcüce: აჭარა ; tam adı: აჭარის ავტონომიური
რესპუბლიკა – Açaris Avtonomiuri Respublika) 1991’de SSCB yıkıldığında Acaralı köklü Müslüman bir aileden gelen Aslan Abaşidze Gürcistan cumhurbaşkanı Zviad Gamsakhurdia tarafından, Acara Yüksek Kurulu başkanlığına atanmış, aynı yıl “Bütün Gürcistan Diriliş Birlik Partisi”ni kurmuş ve Gürcistan meclisinde ikinci parti olmayı başarmıştır. Abaşidze 1992 darbesinin yarattığı istikrarsız ortamda merkezi hükümetin zayıflığından yararlanarak Acara’yı derebeyi gibi yönetmeye başlamış, Rusya’nın politik desteğiyle Eduard Şevardnadze üzerinde baskı kurarak özerk cumhuriyet taleplerini kabul ettirmiştir. Batum merkezli Acara Özerk Cumhuriyeti kendi silahlı kuvvetlerini kurmuş ve merkezi hükümete vergi vermemeye başlamışsa da Amerikan destekli Gül Devrimi ile Şevardnadze’yi deviren Mikheil Saakashvili Mart 2004 genel seçimlerinde Gürcistan’ın bölünmez bütünlüğünü koruyacağına söz verince çatışma kaçınılmaz hale gelmiştir. Abaşizde seçim sonucunu kabul etmeyerek önce Gürcistan ile karayolu trafiğini kesmiş hatta Kars Antlaşması’na atıfla garantör ülke olarak Türkiye’den de yardım istemiştir[8]. 18 Mart 2004’te Saakashvili Batum’u ziyaret ederek sorunu çözmeye çalışmışsa da Abaşidze’yi ikna edememiş, 2 Mayıs’ta Acara ile Gürcistan’ı birbirine bağlayan köprü havaya uçurulunca durum iyice gerginleşmiştir. Abaşidze, Türkiye ve Rusya’dan beklediği desteği alamayınca 5 Mayıs 2004’te Rusya Federasyonu Savunma Bakanı Sergei Borisovich Ivanov tarafından istifaya ikna edilerek Rusya’ya sığınması sağlanmış ve Acara ile birlikte Batum yeniden Gürcistan’ın parçası olmuştur. Bu tarihten sonra Acara Özerk Cumhuriyeti’nin statüsü Gürcistan anayasasında yapılan değişikliklerle kısıtlanmış, Gürcistan devlet başkanına Acara Özerk Cumhuriyeti Bakanlar Konseyi’nin başkanını seçmenin yanı sıra, bölgesel hükümeti ve parlamentoyu feshetme yetkisi de verilmiştir.
Acara Demografi
Acara Cumhuriyeti, Batum kentinin yanı sıra Keda[9], Kobuleti, Helvaçavuri, Şuahevi ve Hulo ilçelerinden oluşmakta olup, 2002 sayımına göre nüfusu 376.016’dır. Acara nüfusunun % 93.4’ünü Gürcüler[10], % 2.4’ünü Ruslar, % 2,3’ünü Ermeniler, % 0,6’sını Rumlar, % 0,4’ünü Abhazlar, % 0,2’sini Ukraynalılar ve % 0,2’sini diğer etnik gruplar oluşturmaktadır. Gürcü resmi verilerine göre Acara halkının %63’ü Gürcü Ortodoks Hristiyan ve %30’u Müslüman olduğu açıklanmakla birlikte İslam oranının daha yüksek olduğu sanılmaktadır. Gürcistan’ın milliyetçi cumhurbaşkanı Zviyad Gamsahurdiya’nın kiliseye dayanarak oluşturmaya çalıştığı Gürcü kimliği, İslam’ı tehdit olarak algılamış ve Müslüman Gürcüleri Hristiyanlaştırmak için büyük çaba göstermiş olup, bu çizginin günümüzde de devam ettiğini söylemek mümkündür. Acara’da 1993-1994 öğretim yılında ilk ve ortaokulların müfredatına Hristiyanlığın öğretilmesi amacıyla din dersleri konularak Müslüman çocukların okulda devşirilmesi sağlanmaya çalışılmıştır. “Acaristan’da Hıristiyanlık”, “İncil”, “İsa Dünyanın Tek Umududur” gibi adları taşıyan Gürcüce kitapların Müslüman köylülere misyonerlerce ücretsiz olarak dağıtıldığı, 2004’de tamamı Müslüman olan Hulo ve Keda’da kiliseler açıldığı, Müslüman isimleri taşıyanların adlarının Hristiyan isimleri ile değiştirildiği, 2006 Temmuz’unda Kobuleti ilçesinde gerçekleştirilen vaftiz töreninde yaklaşık 300 Müslümanın Hristiyanlığa geçtiği, Batum’da bulunan Türk camisinden bile ezan okunmasının da yasaklandığı, Müslüman köylerine mescit açılmasına izin verilmediği gibi iddialar[11] Türkiye’de de dile getirilmekle birlikte medya ve kamuoyu tarafından sahiplenilmediği için Türk ve Gürcü devletlerinin konuya nasıl bir tepki göstereceği kestirilememektedir.
Kaynak: Özhan Öztürk. Pontus: Antik Çağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi (Genişletilmiş 3. Baskı). Nika Yayınları. Ankara, 2016
Notlar
[1] Togan, 1981: 258; Zeyrek, 2000:12-13
[2] Acara’ya komşu Şavşat ve Posof halkı bölgeyi “Ecere” olarak adlandırmaktadır (Zeyrek, 2000:12)
[3] Artvin ili, merkez ilçe, Ağıllar köyünün ve Şavşat ilçesi, Meydancık Bucağı, Erikli köyünün eski adı olmasının yanı sıra Ermenistan ve Gürcistan’da da çok sayıda yerleşimin adıdır (Öztürk, 2005: I, 19-29)
[4] Gürcü ve Ermeni mitolojilerinde bu bölgede yaşayan halkın Egres/Eger adıyla tanındığı ve Ermeni/Gürcülerin atası Hayk’ın kardeşi olduğundan bahsedilmektedir (Bıjışkyan, 1998: 125)
[5] 1926’da 71. 426 kişi olan Acarlar, Gürcüce konuşmakla birlikte muhtemelen İslam olduklarından dolayı kendilerini “Hristiyanlıkla” özdeşleştirdikleri Gürcülerden ayırmış olmalıdırlar. Sahil kesiminde yaşamaları, tarih boyunca soyca ve kültürel olarak Laz ve Megrellerden çokça etkilendikleri için folklorik ve etnografik açıdan Gürcülerden bazı farklılıklara sahiptirler. Gürcüler’de benzer şekilde aynı dili konuştukları ve ırken pek farklı olmadıkları halde Müslüman oldukları için Acaralılara “Tatar” demektedir.
[6] Gürcüce ჩვენებური. Aynı zamanda Türkiyeli Gürcülerin 1977-1979 ve 1993’den günümüze dek kültürel ve siyasi konularda Türkçe-Gürcüce iki dilde yayın yapan en önemli dergisinin adıdır.
[7] Çiloğlu, 1993: 79-80
[8] Uluslararası abluka tehdidine karşı, bölgenin garantörü konumunda bulunan Türkiye ve Rusya’dan destek isteyen Abaşidze şöyle konuşmuştur: ‘‘.. 1921 tarihinde imzalanan Kars Anlaşması Türkiye’yi, Moskova Anlaşması ise Rusya’yı bölgede garantör kılıyor. Hem Türkiye hem de Rusya 1921 yılında imzalanan bu iki anlaşmanın arkasında durmalı. Uluslararası anlaşma bir ülkenin anayasasından daha önemlidir.’’ (“Tiflis uçağımı düşürecek”. Hürriyet Gazetesi, 15 Mart 2004)
[9] Batum’un 42 km güneydoğusunda yer alan bir ilçe olup, 60 köyüyle birlikte 2002 nüfusu 20,024’dür. Makhuntseti, Zesopeli ve Namonastrevi köylerinde Ortaçağ’dan kalma Gürcü kiliseleri ile Tzonaris ve Dandalo’daki taş köprüler bölgenin önemli tarihi yapılarıdır.
[10] Müslüman ve Hristiyanlar birlikte sayılmış olup, Sarp ve civarında yaşayan birkaç bin kadar Laz da Gürcü sayılmıştır (Batum İstatistik Departmanı. 12 Mayıs 2011. <http://www.batumi.net/adjarastat/mrewveloba.htm>
[11] Hasan Özcan’ın notları düşündürücüdür: “1990’lı yıllarda birkaç sene Batum Üniversitesinde hocalık yaptım. Batum halkını yakından tanıdım. Müslümanlık Batum’da köylü, cahil insanların dini olarak görülüyor. Nüfusun çoğunluğunu teşkil eden Müslümanlar yok sayılıyor. Dinî bayramlarında tatil verilmiyor. Ortodoks kilisesi, devlet desteği ile Müslüman köylerine kilise yapıp, papaz okulu açıyor. Acaralılar müthiş bir kültürel kuşatma altındadır. Resmî toplantılarda tekrar edilen tarihi Türk-Gürcü dostluğu hikâyede kalıyor. Sizi temin ederim ki, Batum’da, Müslümanlar dışında kimse Türkleri sevmiyor. Klasiktir: “Öyle katliamlar oldu ki, Çoruh nehri kaç gün kırmızı kan aktı” edebiyatı hep var Acara’da. Ders kitapları Türk düşmanlığı sloganlarıyla dolu. Yüz sene öncesinin camiler ve medreseler şehri Batum’da hoparlörle ezan okunamıyor. Burada şimdi tek cami var. Ama her gün mantar gibi kilise bitmektedir. Batum, her geçen gün daha da Hristiyanlaşıyor…” (Özcan, 2004: 32)