Site icon Özhan Öztürk Makaleleri

Amasya Merkez İlçe: Tarihi Eserler

Amasya Beyazıd Camii

Makale: Özhan Öztürk

Amasya ilçe merkezi Tersakan Suyu’nun Yeşilırmak’a karıştığı mevkiinin 2 km güneyinde Yeşilırmak vadisi boyunca uzanmakta olup, başlangıçta güvenlik nedeniyle nehrin kuzey yamacında kale çevresinde kurulan yerleşim zamanla vadi tabanına dek inmiştir. Osmanlı döneminde bağ-bahçecilik ve hizmet sektörünün ön plana çıktığı Amasya’da 1980’lere dek 5 un fabrikası[1], 1 çimento elemanları fabrikası ve 1 süt işleme tesisi mevcutken günümüzde 1 organize sanayi bölgesi ve 2 küçük sanayi bölgesini de barındırmaktadır. Amasra’dan başta aspiratör ve ankastre ürünler, canlı maya[2], tekstil ürünleri, bal rengindeki Amasya Beji doğal taşı ve giysi aksesuarları olmak üzere pek çok sanayi ürünü dış ülkelere ihraç edilmektedir.

Amasya Bülbül Hatun (Hatuniye) camisi, Yıldız Hamamı ve Hazeranlar konağı, 1980

Amasya Tarihi eserler

Amasya’nın 16 km doğusunda bugün Yassıçal veya Ebimi adı verilen tepede Antik

Amasya, 1926

Çağ kaynaklarında bahsi geçen Zeus Stratios tapınağının Roma dönemine ait temenos izlerinde rastlanmıştır[3].

Amasya–Tokat yolu üzerinde Memi Dede Önü mezarlığının sonunda Hacılar Meydanı üzerindeki bir sırtta bulunan ve Hristiyanlarca suyu kutsal kabul edilen “Venk”[4] adı verilen eski bir Hristiyan mezarlığı bulunmaktadır. Osmanlı döneminde Rum ve Ermeniler her Pazar günü burada toplanıp, eğlenceler düzenlemekteydi. Söylencelerde Hz. İsa’nın havarilerinden Yuhanna’nın Kayseri’ye

Amasya Mehmet Paşa Cami, 1916

giderken düşmanlarından saklanmak için uğradığı bu mevkide arkasındaki taşa emrederek su akıttığına inanılmaktadır. Bu mevkide daha öncesinde bir kilise olduğu, Todumcay Cami ve türbesi ile Halfet Gazi Medrese ve türbesi üzerinde kullanılan eski yapıya ait taşlardaki Rumca yazılardan anlaşılmaktadır. Danişmendliler’in fethi öncesinde Venkliyus adlı birisinin Amasya patriği olmasına atfen bahsi geçen kilisenin aynı zamanda patrikhane olduğu sanılmaktadır[5].

Yukarı Pazar semtinin doğusunda bulunan 300 m yüksekliğindeki sivri uçlu bir kayada, zeminden yaklaşık 60 m yukarıda bir kayaya bağlı 30 cm alınlığında ve 70 cm uzunluğunda bir zincir bulunmaktaysa da bir gün düşmüş ve Temenna Mahallesi’nde yaşayan Ermeniler arasında kaybolmuştur. Halk arasındaki söylencelere bakılırsa zincir Pontus krallığı dönemine aittir.

Halk ağzında “Beyler Sarayı”, “Pir İlyas” ve “Saray Düzü” denilen mevkide bulunan saray yıkıntısının hangi dönemde kimler tarafından yapıldığı kesin olarak bilinmemekle birlikte Melik Gıyaseddin Şah döneminden itibaren beyler ve şehzadeler tarafından kullanılmıştır. Gümüşlüzade Tâceddin Mahmut Çelebi Amasya emiri iken buraya bir köşk yaptırmış, Çelebi Sultan Mehmet bu köşkün yerine saray inşa etmiş, II. Murad ve Yavuz Sultan Selim bu sarayda doğmuş, 1734 depreminde zarar görünce terk edilmiş, 1883 depreminde ise tamamen yıkılmıştır. Evliya Çelebi, 2 sarayı hümayunun varlığını bildirmiş, Kanuni’nin uzun süre Amasya’da bu saraylarda oturduğunu ve 50 bahçıvanın çalıştığı bir has bahçeden söz etmiştir.

Özellikle kuzeyi yüksek kayalarla çevrili olan Amasya ve çevresinde tarih boyunca çok sayıda kale inşa edilmiştir. Adını Suluova’nın Antik Çağ’daki adından alan Arguma Kalesi, Suluova’ya bakan kuzey boğazının iki tarafında karşılıklı olarak inşa edilmiştir. Aşağı Kale veya Enderun Kalesi adlarıyla bilinen İç Kale Amasya’nın içinde Helkis ile Sâbıküddin mahalleleri arasında yer almaktadır. 19. Yüzyılda C. Texier, İç Kale’nin III. Mithridat tarafından inşa edildiğini, Pompeius tarafından fethedilirken zarar gördüğünü ama Roma döneminde tamir edildiğini bildirmiştir. Yukarı Kale, Kale-i Bâlâ ve Amasya Kalesi adlarıyla bilinen Harşene Kalesi adını kaleyi yaptıran kişiden almış olup, Yeşilırmak’tan 300 m yukarıda yer almakta, İçeri Şehir (Hatuniye Mahallesi), Kızlar Sarayı ve Yukarı Kale (Harşena) adlı üç bölümden oluşmaktadır. Kızlar Sarayı, İç Kalenin üzerinde bulunan mağaraların altında bulunmakta olup, İsfendiyar Bey’in torunu Doğrak Hatun için yaptırılmış, 1852 yılına dek kullanılmıştır. Abdizade, Harşene adının “Karasan” veya “Karasanc” adının Arapçalaştırılmış bozuk formu olduğunu ileri sürmekteyse de[6] Ermenilerce erkek ismi olarak da kullanılan “Arsen” kelimesiyle ilişkili Yunanca kökenli bir kelimedir[7]. Kale, Texier’in de bildirdiği gibi büyük ihtimalle Pontus krallığı döneminde inşa edilmiştir. Söylenceye göre kaleyi kuşatan Danişmend Gazi’nin mücahitleri dağdan topladığı keçilerin boynuzlarına yanan mumlar dikip geceleyin dağda aşağı sürünce kale muhafızları yardım kuvveti geldiğini sanarak kale kapısını açmış, kent bu suretle düşürülmüştür. 1640’da kesme taştan inşa edilmiş kaleyi gezen Evliya Çelebi çevresinin 9.060 adım olduğunu, 5 köşeli ve 41 kuleli olduğunu, içerisinde cephanelikler, saraylar, erzak ambarları, su sarnıçları, Tozanlı Suyu’na inen suyolları bulunduğunu bildirmiştir. Kalenin ortasında büyük kapının hizasında Cilânbolu adlı bir su kuyusu bulunmaktadır ki Texier 150 basamakla inilen kuyunun başlangıçta kale yolu olarak açıldığını ama su kaynağına rastlanınca kuyu haline getirildiğini bildirmiştir. Beyler Sarayı civarında olduğu sanılan Bâlus Kalesi, Ziyare Mahallesi’nde yer alan Zemendu Kalesi, Çakallar Mevkiinde Fon Kalesi, Amasya’nın güney boğazında Kelkis Kalesi dışında kent civarında kale kalıntısı olduğu sanılan çok sayıda yıkıntı bulunmaktaysa da bunlar hakkında pek bir şey bilinmemektedir.

Amasya Vadisi’nde Harşene Kalesi’nin güney yamacında her biri ayrı bir mağarada –beşi Kızlar Sarayı üstünde, ikisi Saray Mahallesi üstünde, birisi Meydan Köprüsü hizasında, ikisi Yassı Kaya’nın kuzey cephesinde, birisi Ahır Önü’nde, birisi Ziyare yolunda olmak üzere[8]– 12 adet kral mezarı olup, bunların en azından birkaç tanesinin Pontus hanedanına ait olduğu sanılmaktadır.

Amasya gerek Selçuklu gerekse Osmanlı döneminde bölgedeki yoğun Türkmen yerleşimi dolayısıyla Anadolu’nun Türkleştirilmesi çabalarının merkezlerinden birisi olurken, Baba İshak ayaklanması gibi Sünni ideolojiye toplumsal ve dini açıdan direniş gösteren bölgelerden birisi olduğu için kentte bolca cami ve medrese inşa edilerek bir kültür şehri haline getirilmek suretiyle Sünni düşüncenin altyapısı sağlamlaştırılmıştır.

Bizans imparatoru Flavius Phokas’ın (610) kızı Helena tarafından bugünkü Fethiye Mahallesi’nde inşa ettirilen kilise 1116’da Danişmendli Fethi Gazi tarafından camiye çevrilerek Fethiye Camii veya Kuba Dede Camii adını almıştır. Yapıya 1184’de İncezade Hacı Ahmed tarafından onarılarak bir minare eklenmişse de 1939 depreminde büyük hasar görmüştür. Yapının bodrumunda bulunan ve Amasya valisi Mehmed Pervane ile ailesine ait olduğu sanılan 4 mumya 1928’de Amasya Müzesi’ne taşınmıştır.

Gök Medrese veya Torumtay Camii, 1266-7’de Amasya beylerbeyi Emir Seyfeddin Torumtay tarafından Gök Medrese Mahallesi’nde mimar Neccar Ebu Müslim’e yaptırılmıştır. 19×35 m boyutlarında dikdörtgen planlı kesme taş binanın geometrik motiflerle süslü ahşap kapısı Amasya Müzesi’nde sergilenmektedir.

Burmalı Minare Camii, Selçuklu emiri Necmeddin Farruh tarafından 1237-47 yılları arasında bugünkü Dere Mahallesi’nde yaptırılmış, 1590 depremi ile 1602 ve 1730 yangınlarından sonra onarım görmüştür. Burmalı minaresi 17. Yüzyıl yapımı olan dikdörtgen planlı kesme taş yapının kuzeydoğusunda 1250 tarihli Cumudar Türbesi yer almaktadır.

Gümüşlü Camii, 1326’da Gümüşlüzade Taceddin Mahmut tarafından bugünkü Gümüşlü Mahallesi’nde yaptırılmış, 1415 depreminde yıkılınca Gümüşlüzade Ahmed Paşa tarafından büyük ölçüde onarılarak yenilenmiş, 1485, 1612, 1721 ve 1953 tarihlerinde tekrar onarım görmüştür.  Kesme taştan, kare planlı tek minareli bir yapıdır.

Çilehane Camii, 1413’de Pirler Parkı karşısında Yakub Paşa tarafından Çilehane Mahallesi’nde yaptırılmış, 1939 depreminde hasara uğramasına karşın ancak 1964’de Vakıflar Genel Müdürlüğünce onarılmıştır.

Beyazıd Paşa Camii, 1414 yılında Amasya Sancak Valisi Beyazıd Paşa tarafından Kuş Köprüsü yanında Doğan ve Yakub adlı mimarlara yaptırılmış, 1892’de onarım görmüştür.

Beyazıd Camii, II. Beyazıd’ın emriyle 1482-86 yılları arasında Mimar Şemsettin Ahmed tarafından bugünkü Ziya Paşa Bulvarı’nın bulunduğu mevkide inşa edilmiş, 1587, 1651 ve 1939 depremlerinde zarar gören kısımları onarılmıştır.

Hatuniye Camii, 1510’da II. Beyazıd’ın eşi Bülbül Hatun tarafından Hatuniye Mahallesi’nde inşa ettirilen dikdörtgen planlı, 5 kubbeli bir yapıdır.

Azeriler Camisi veya Karabağlı Şeyh Hacı Hamza-i Nigari Camisi, 1887 yılında Hacı Mahmud Efendi’nin Azeri göçmenlerden topladığı yardımlarla Sanayi Caddesi’nde inşa edilmiştir.

Ayrıca Hızır Paşa Camii (14. yy), Kilari Selim Ağa Camii (1483),  Mehmet Paşa Camii (1486), Pir Mehmed Çelebi Camii (15-16. yy), Saraçhane Camii (1372), Sofular Camii (1502), Şamlar Camii (1495?) Amasya’nın, Abidehatun Camii (17. yy), Alaca Minare Mescidi (1501), Bozacı Camii (17. yy), Çay Camii (18. Yy), Çelebi Mehmed (1411), Hacı Hasan Camii (1714), Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camii (1677), Sofular Camii (16. yy), Taceddin İbrahim Camii (15. yy), Merzifon’un Köprülü Mehmed Paşa Camii (1660) ve Yörgüç Paşa Camii (1429) ise Gümüşhacıköy’ün önemli tarihi camileridir. Kentte çok sayıda türbenin yanı sıra Bimarhane (1308), Halifet Gazi (1209), Kapıağası (1488), Şamlar Tığrak (1234), Çelebi Mehmet (1415) ve Haliliye (1415) tarihi medreseleri bulunmaktadır.

Kaynak: Özhan Öztürk. Pontus: Antik Çağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi (Genişletilmiş 3. Baskı). Nika Yayınları. Ankara, 2016

Amasya (Hakmiş, Amaseia, Amasia ) Adı ve Arkeolojisi

Amasya Tarihi: Antik Çağ ve Roma Dönemi

Amasya Tarihi: Selçuklu dönemi ve Eretna Beyliği dönemi

Amasya Tarihi: Osmanlı Dönemi

Amasya Tarihi: Milli Mücadele Dönemi ve Cumhuriyet Dönemi

Amasya Merkez İlçe: Tarihi Eserler

Suluova (Argoma), Göynücek ve Gümüşhacıköy (Amasya)

Marsivan, Merzifon

Pontus Devleti ve Mithridates Makale Serim
VI. Mithridates Eupator Dionysius’un aslan başlıklı büstü ve Özhan Öztürk. Louvre Müzesi, Paris

Pontus Devleti ve Mithridates Hanedanı Tarihi

Mithridat Savaşları: Roma’nın Anadolu’yu İşgali

Notlar

[1] Amasya’da Türkiye kapasitesinin % 3,2’sini oluşturan 900 bin ton un üretilmektedir.

[2] Türkiye İhracatının % 27’si

[3] French 1996: 81; Özsait, 2002: 129

[4] Ermenice vank “ev; manastır” (Dankoff, 1995: 136) kelimesiyle ilişkili olmalıdır. Bölgedeki pek çok tarihi Ermenice toponim gibi aynı zamanda bölge Rumlarının da Ermeni köklerine ışık tutar niteliktedir.

[5] Hüsameddin, 1986: 35

[6] Hüsameddin, 1986: 51

[7] Yunanca arsen, arsin (ἄρσεν, ἄρσην) “erkek, erkeksi” anlamına gelmektedir. Ermenice dışında Latinceye Arsenius, Fransızca’ya Arsene, Rusça’ya Arseniy formlarında erkek adı olarak girmiştir.

[8] Hüsameddin, 1986: 61

Exit mobile version