Karadeniz Tarihi

Suluova (Argoma), Göynücek ve Gümüşhacıköy (Amasya)

Makale: Özhan Öztürk

 Argoma, Suluova

Modern Suluova’nın bulunduğu bölgenin adı 1520 Tarihli Tapu-Tahrir Defterinde Argoma Nahiyesi Kalesi adıyla geçmekteydi[1]. Hüseyin Hüsamettin Efendi, Amasya tarihi adlı çalışmasında Amasya’nın etrafında bulunduğunu bildirdiği 7 kale arasında (Argoma, Enderun, Balus, Harşene, Zemendu, Fon, Kelkis) Argoma’nın da adını saymış, Argoma Kalesi’ni “Suluova’ya nazır olan şimal boğazının müntehasına karib (sonuna yakın) bir mevkiinde, boğazın iki tarafında karşılıklı olarak bina idilmiş olduğu, harabe-i hafifesinden anlaşılmakda olup gerek boğaz ve kal’a gerek önünde bulunan cesim ova Ârguma” namıyla meşhur ve kuyud-ı atikada muharrerdir” sözleriyle tarif etmiştir.

Argoma Kelimesinin Anlamı

Yazarın tanımından kaleyi gördüğü gibi bir izlenim edilmekle birlikte Argoma Kalesi harabeleri günümüze ulaşmamıştır. Hüseyin Hüsamettin Efendi, Argoma, Argomas, Argunama, Argunamas olarak kayıtlarda geçen toponimin etimolojisini “Argun Amas” olarak çözmüş ve eski-Türklerle ilişkili olabileceğini bildirmiştir. Benim düşüncem ise Argoma adının tıpkı güneydoğusundaki Bergoma gibi Luwi/Hitit dilleriyle ilişkili olduğudur. Kanımca Bergoma[2] Hititçe “yüksek(teki) yerleşim” (< parku “yüksek” + huma(ti) “yerleşim, üs”) anlamına gelmekteyken Argoma ise yine Hititçe “Sınır yerleşimi” (erha[3] “sınır” + huma(ti)[4] “yerleşim, üs”)  anlamına gelmektedir.

Günümüzde Suluova’ya bağlı olan köyler 1520 defterinde Argoma ve Akdağ nahiyelerinin sınırları içerisinde yer aldığı görülmekteyse de Argoma’ya bağlı köy isimleri incelendiğinde Argoma isimli bir köy adına rastlanmaması[5] bu adın bir yerleşimin değil de –muhtemelen Hititlerle Kaşkalar arasında- sınır anlamında tüm bölge için kullanıldığı düşüncemi güçlendirmektedir. Argoma Nahiyesi 1520’de Havza (Simre-i Ladik), Ladik, Gümüşhacıköy, Vezirköprü, Merzifon’u da kapsayan Çorum sınırına dek uzanan geniş bir alanı kaplamakta olup, 1520 tarihli 387 nolu tahrir defterine göre nahiyeye bağlı 1 kasaba, 141 köy ve 20 mezra bulunmaktaysa da 1576-1642 döneminde köy sayısının 161’e dek çıktığı görülmektedir[6].

Merkezi Hakala kasabası olan Akdağ Nahiyesi ise bu dönemde 1 kasaba, 48 köy ve 1 mezradan oluşmaktayken, 1697–1699 tarihli 22 nolu Amasya Ser’iyye Sicili’nde Amasya’nın Geldigelen, Akdağ, Hakala ve Ezine adlı 4 kazadan oluştuğu kısacası Hakala’nın Akdağdan ayrıldığı Argoma köylerinin de Hakala ile diğer nahiyeler arasında dağıtıldığı anlaşılmaktadır. Hoca Sadettin Efendi’nin Tâcü’t-Tevârih adlı eserinde Hakala köyü “Kağala” adıyla geçmekte ve yerleşimden Çelebi Mehmet ile Kara Devletşah arasındaki savaşın geçtiği mevki olarak bahsedilmektedir[7]. 17. Yüzyılda Evliya Çelebi de “Kağla” nahiyesi olarak andığı yerleşimde livaşa, gerde ve çakıl ekmekleri yapılan deve dişi buğdayı yetiştiğini bildirmiştir.

1902 yılında “Suluova” adıyla bucak yapılan ve Amasya merkez ilçesine bağlanan yerleşim, 19 Haziran 1957 tarihinde 7033 sayılı yasa ile ilçe statüsü kazanmıştır.

Göynücek

Göynücek ilçe merkezinin 15 km mesafede bulunan Şerefter/Ayvalıpınar köyü civarında ve  bir başka Hitit yerleşimi olan Oluz Höyüğü’nün 10 kilometre güneyinde yeralan Ayvalıpınar Höyüğü’nde yapılan kazılarda bölgede Erken Tunç Çağı başından Roma dönemi ortalarına değin uzanan katmanlarda yerleşim izleri tespit edilmiştir. Roma döneminde inşa edilmiş olan Gökçeli Kalesi,  Göynücek ilçe merkezinin 8 km kuzeybatısında Gökçeli Köyünün 1 km kuzeydoğusunda yer alan kayalık bir alanda kurulmuş olup, çok basamaklı bir tünel ile çok sayıda dehlize sahiptir. Osmanlı tahrir defterlerinden 1650 yılında bugünkü yerinde ve bugünkü adıyla kurulduğu anlaşılan yerleşim, 19. yüzyılda Varay Nahiyesi’ne (Gediksaray) bağlı olup bir dönem Ilısu Nahiyesi’ne de bağlanmıştır. 1922’de ilçe yapılan Göynücek, 1926’da bucak statüsünde il merkezine bağlanmışsa da 4 Mart 1954 tarihinde 5966 sayılı yasa ile Ilısu ve Varay bucakları ile Mecitözü ilçesinden alınan bazı köyleri de kapsayacak şekilde yeniden ilçe yapılmıştır.

Kimari, Artıkabad, Artukova, Hacı Köyü, Gümüşhacıköy

Yerleşimin Türkleşme öncesi bilinen en eski adının Kimari olmasından hareketle

Gümüşhacıköy’de şarap imalatı

modern yazarlar Yunanca olmayan toponimi Antik Çağ’da bölgeye gelen Kimmer halkıyla özdeşleştirmiştir[8]. Bununla birlikte antik kaynaklarda bu tezi ispatlayacak bir delil bulunmamakta olup, Antik Çağ’da Kimmerlerle doğrudan ilişkili Kimmerium ve Kimmerikum[9] yerleşimleri sadece Kırım Boğazı’nda yer almaktadır.

1379’da Artuklu Beyi Sadreddin Artık el-Türkmani el Kimari’nin kenti imar etmesinin ardından Artıkabad ve Artıkova adlarıyla anılmaya başlandığı sanılmaktadır. 1403’de Çelebi Sultan Mehmed, Amasyalı Halil Bey’i bölgedeki gümüş madenlerinin nazırı yapmış, 1491’de aynı görevi devralan Hacı Ahmet Çelebi’nin adına ithaf edilerek yerleşim Hacı Köyü olarak anılmıştır. Osmanlı sadrazamı Köprülü Mehmet Paşa’nın (1578 – 1661) arpalığı olan Hacı Köyü zamanla büyüyerek bucak merkezi olmuş 1882’de ilçe merkezi yapılmış ve Mecitözü’ne de Hacıköy denildiğinden karıştırılmamaları için adı Gümüş Hacıköy olarak değiştirilmiştir.

17. yüzyıl başlarında bölgeye gelen Polonyalı Simon “Gümüş” adıyla andığı yerleşim için burada işlenen ince ve parlak kumaşın hiçbir yerde bulunmadığını Lehistan’dan almak için gelenlerin bulunduğunu bildirmiştir. Kasabada yer alan han, hamam, Osmancık caddesi köprüsü, Köprülü Mehmet Paşa’nın 1600’de yaptırdığı bedesten ve kaymakam Ali Rıza Bey’in 1890’da yaptırdığı saat kulesi günümüzde varlığını sürdüren başlıca tarihi eserlerdir. 1890 yılında kurulan Gümüşhacıköy Belediyesi’nin geleneksel geçim kaynağı tarım, hayvancılık ve ormancılık olup, un fabrikası ile 1981’de açılan kendir ipi fabrikası kentin başlıca sanayi tesisleridir.

Soteriadis’e göre 1912 yılında Mecitözü’nde 18.700’ü Türk, 1. 738’i Rum, 2.568’i Ermeni olmak üzere 23.000, Hacıköy’de ise 17.005’i Türk, 7.012’si Ermeni olmak üzere 24.017 kişi yaşamaktaydı[10]. Günümüzde azınlık yaşamayan, Gümüş ve Gümüşhacıköy adlı 2 belediyeden oluşan yerleşimin nüfusu 2009 istatistiklerine göre 14.620’i kentte, 10.615’i köylerde olmak üzere toplam 25.235’dir.

Kaynak: Özhan Öztürk. Pontus: Antik Çağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi (Genişletilmiş 3. Baskı). Nika Yayınları. Ankara, 2016

Amasya Tarihi Konulu Makale Serim

Amasya (Hakmiş, Amaseia, Amasia ) Adı ve Arkeolojisi

Amasya Tarihi: Antik Çağ ve Roma Dönemi

Amasya Tarihi: Selçuklu dönemi ve Eretna Beyliği dönemi

Amasya Tarihi: Osmanlı Dönemi

Amasya Tarihi: Milli Mücadele Dönemi ve Cumhuriyet Dönemi

Amasya Merkez İlçe: Tarihi Eserler

Suluova (Argoma), Göynücek ve Gümüşhacıköy (Amasya)

Marsivan, Merzifon

Pontus Devleti ve Mithridates Makale Serim
VI. Mithridates Eupator Dionysius’un aslan başlıklı büstü ve Özhan Öztürk. Louvre Müzesi, Paris

Pontus Devleti ve Mithridates Hanedanı Tarihi

Mithridat Savaşları: Roma’nın Anadolu’yu İşgali

 

Notlar

[1] Şimşirgil, 1985: 59

[2] İzmir’in ilçesi olan Bergama’da (Yunanca Πέργαμος) aynı şekilde çözümlenmelidir.

[3] Luvice karşılığı erhuva olup aynı anlamdadır.

[4] Luvice karşılığı humma “domuz ahırı, pis yer”, hummati “üs, tesis” anlamındadır.

[5] Tarihten Geleceğe Suluova, 2010: 110-111

[6] Tarihten Geleceğe Suluova, 2010: 110

[7] “1402 tarihinde yapılan Ankara Savaşı’nda Sultan Yıldırım Bayezıd’in esir olması neticesi devlet başsız kalmış, ülkede kargaşa baş göstermiş, galip kuvvetler başkent Bursa’yı dahi soygun ve yağmalarla talan eylemiştir. Çelebi Mehmet durumun kötülüğünü görerek, Amasya’da beklemenin ve bölgesini korumanın daha hayırlı olacağını düşünerek gerekli çarelere baş vurduğu sırada, sınır boylarında bulunan Türkmenlerden Kara Devletşah’ın Timur’a çıkarak onun mührünü taşıyan buyruk ile Osmanlı topraklarına saldırmak üzere bin (1.000)19 kadar adamıyla Amasya civarındaki “Kağala” denilen yerde konaklamış olduğu öğrenildi. Çelebi Mehmed askerlerini toplayarak Kağala’ya geldi. Daha savaşın başında Kara Devletşah gözüne isabet eden bir ok ile attan yuvarlandı ve askerler tarafından öldürüldü. Başsız kalan adamları dağılarak mağlup oldular ve savaş sona erdi.”

[8] Yurt Ansiklopedisi, I, 443

[9] Yunanca Κιμμέριον, Κιμμερικόν

[10] Soteriadis, 1918: 7