Karadeniz Tarihi

Amasya Tarihi: Selçuklu dönemi ve Eretna Beyliği dönemi

Makale: Özhan Öztürk

Selçuklu dönemi

Bizans imparatoru VII. Mikhael, Anadolu’yu yağmalayan Kelt kökenli asi komutan Roussel’in yakalanıp kendisine teslim edilmesini Selçuklular’a ücret mukabili önerince Suriye Meliki Tutuş Roussel’i adamlarına yakalatarak Amasya’daki Bizans birliğinin komutanına teslim ettirmiştir. Buna karşın, imparatorun Amasya’ya strategos autokrator rütbesiyle gönderdiği I. Aleksios elinde para olmadığı için parayı Amasya halkından toplamaya çalışmıştır. Parayı vermekte gönülsüz olan Amasyalılar’a hitap eden Aleksios’un imparatorluk sınırı içerisindeki Amasya’yı gurbet yeri[1] olarak tanımlaması bölgede Rumlaşmanın ancak kısmen gerçekleştiğini ve Ermeni etnisitesi ve kültürünün bölgedeki gücünü gösterir niteliktedir[2].

Alparslan’ın emirlerinden Melik Danişmend 1075’de Amasya Kalesi’ni ele geçirince kendisine gönderilen Selçuklu elçisini astıran kentin valisi Justianus’u aynı yerde astırmıştır. Danişmendler’in merkezi konuma gelen kent kısa bir süre sonra Haçlılar’ın eline geçmişse de bu durum uzun sürmemiştir. Amasya’yı Haçlılar’dan geri alan İsmail Han’ın 1112’de ölümünün ardından yerine Melik Şemseddin İbrahim Han, 1116’da Sunkur Han, 1140’da Yağıbasan Gazi geçmiş, 1175’de II. Kılıçarslan kenti ele geçirince Amasya’da Selçuklu egemenliği başlamıştır. II. Kılıç Arslan saltanatı sırasında, 1185/1186 tarihinde egemen olduğu toprakları on bir oğlu arasında paylaştırmış, Amasya Nizameddin Argunşah’ın hissesine düşmüştür. Bununla birlikte Nizameddin Argunşah’ın kardeşi Tokat Beyi II. Rükneddin Süleymanşah (1196-1204) Selçuklu tahtını ele geçirince, Amasya’da da egemen olmuştur. 1209’da Erzurum emiri Tuğrul Han, Amasya’yı ele geçirmişse de bu durum uzun sürmemiş kent tekrar başkent Konya Sultanlığı’na bağlanmıştır. Bu dönemde kentin bir deprem geçirdiği ve I. Alâeddin Keykubat zamanında onarıldığı sanılmaktadır. Selçuklu döneminde Amasya zemini bir miktar yükseldiği için özellikle kent merkezinde yeni yapılar eski eserlerin üzerine inşa edilmiştir.

Baba İshak ve Baba İlyas

Moğolların giderek güçlenmesi ve Anadolu için bir tehdit unsuru haline gelmesinin ardından Harezmîlerle ittifak yapan Keykubad, bazı bölgelere tımar olarak Harezmî beylerine vermiş, böylece Amasya 1231’de Bereket Han’ın dirliği olmuştur. 1240’da Gıyaseddin Keyhüsrev babasını zehirleyerek öldürerek yerine tahta geçmiş, Zahireddin Hurşut Bey’i Amasya valisi yapmıştır. Aynı yıl Anadolu’da Konya Rum Sultanlığı’nın (Anadolu Selçukluları) feodal çözülmesini sağlayacak Babai ayaklanması ortaya çıkmıştır. Anadolu Selçukluları, topraklarını Beyleri arasında paylaştırmakta ve bunlara o topraklar üzerinde yaşayan köylülerden vergi toplama hakkını da vermekteydi. Feodal beylerin sultana düzenli haraç ve armağanlar verdiği, gerektiğinde hazineye bağış yaptığı ve ödediklerini köylülere fazlasıyla ödettiği, köylünün ürettiği mahsulün elinden zorla alındığı bir baskı ve zulüm sistemi kurulmuştur[3]. Horasanlı Baba İlyas[4], ağır vergiler altında ezilen tarımcı köylüler ve hayvancı göçebelerin desteğiyle Konya’ya yürüyerek kendi düzenlerini kurma amacıyla 1230’lu yıllarda Anadolu’ya dağıttığı 60 halifesiyle[5] propaganda faaliyetlerine başlamıştır[6]. Hareket merkezi Baba İlyas’ın Amasya’nın Haraşna köyündeki[7] dergâhıdır. Kaygusuz, Baba İshak’ın Alevi, Sünni ve gayri-i müslim yerleşik ve göçer kırsal topluluklar arasında “Tanrı’nın kendisine görünüp[8], Sultanlık bağışladığı ve halkı kurtaracağı” söylencesini yaydırma eylemini, Ortaçağda kitleleri harekete geçirmek için bir peygamberin ortaya çıkması ve onların sınıfsal çıkarlarını koruyup gözlemesi gerektiğini ama bu hareketin egemen sınıfın din ve inançlarıyla olamayacağı teziyle yorumlamış, Babekcilik ile ilişkilendirmiştir[9]. Gordlevski, “köyün kent üzerine yürümesini” barış zamanı feodal beyleri için köle gibi çalışan, savaş zamanı bey uğruna ölmek ve öldürmeye zorlanan köylülerin gerçek bir sınıf savaşı verdiğinin üzerinde dururmuştur.[10] Haraşna köyü kadısı Köre Kadı, Baba’nın planlarını Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Keyhüsrev’e ulaştırınca henüz hazırlık aşamasında olan ayaklanma başlamadan, Sultan’ın emriyle bir süvari birliği Amasya’ya Baba İlyas ile çevresindekileri öldürmeleri için yollanmıştır. Üzerine ordu gönderildiğini duyan Baba, bir yandan Haraşna Kalesi’ne sığınırken diğer yandan Kefersud’da ayaklanma hazırlıklarını sürdüren Baba İshak’a haberci göndermiştir. Baba İshak haberi alınca çoğu Türkmen olan ayaklanmacılarla Kefersud’dan hareket etmiş, Hısn-i Mansur, Gerger ve Kâhta’yı aşarak Malatya önlerine dek gelmiş burada Malatya valisi Muzafferuddin Alisir’in Selçuklu ve Hıristiyan paralı askerlerden oluşan ordusunu ardından Elbistan’da Kürt ve Germiyanlardan oluşan bir başkasını bozguna uğrattıktan sonra Sivas’ı ele geçirmeyi başarmıştır. Yapılan talandan pay isteyen yoksullar ve Canik yöresindeki Çepnilerin’de katılımıyla iyice kalabalıklaşan grup önce Tokat ardından Amasya’ya ulaşmıştır. Konya’yı terk edip Kubadabad’a çekilen II. Gıyaseddin Keyhusrev, Amasya’ya Hacı Mubarızüddin Armağanşah komutasında bir ordu göndermiş, Armağanşah Baba İshak’ın destek kuvvetleri henüz ulaşmadan Baba İlyas’ı yakalayıp Amasya Kalesi’ne astırmıştır. Baba İshak ile yanındakiler Amasya’ya geldiklerinde Baba İlyas’ın kaledeki cesediyle karşılaşınca Armağanşah’ı öldürüp, ordusunu darmadağın etmiş ve Sultan’ı devirmek için Konya üzerine yürümeye başlamıştır. Kayseri ve Kırşehir yakınlarında önlerine çıkan Selçuklu güçlerini yok eden Babailer’e karşı Keyhüsrev kendine bağlı Türk ve Kürt askerlerin yanı sıra Gürcüler ve 3000 altına kiraladığı 1.000 kadar zırhlı Frank şövalyelerden bir ordu oluşturmuştur. Babailer, kendilerinden kat kat kalabalık ve iyi donanımlı bu orduyla[11] Malya Ovası’nda karşı karşıya gelmişse de çoğu öldürülmüş, sağ kalan kadın ve çocukları köle olarak alıkonmuştur.

1243 Kösedağ Savaşı’nın ardından Moğol valiler tarafından yönetilmeye başlanan Amasya’da İlhanlı egemenliği 1341’ye dek sürmüştür. Abaka Han’ın saltanat naibi Seyfettin Torumtay Amasya’ya İzzeddin Bey’i yönetici olarak bırakmışsa da, CelAlâeddin Mah Âlem Bey, İzzeddin Bey’i öldürerek kent yönetimini ele geçirmiştir. 1277’de Mısır seferinden dönen Seyfettin Torumtay Âlem Bey’i öldürerek eski düzeni tekrar kurmuş 1283’de ölünce yerine Nasreddin Mehmed Bey sonra Necmeddin Ferruh Bey geçmiştir.

7. İlhanlı hükümdarı Mahmud Gazan (1295-1304) 1290’da Selçuklu Devleti’ni yıkıp, Anadolu’da birisinin merkezinin Amasya olduğu dört mültezimlik oluşturmuştur. Gazan, 1300-3 tarihleri arasında Memlûkler üzerine yaptığı seferlerde başarılı olamayınca Anadolu’daki itibarı da sarsılmıştır. Bu sırada Hemadan Kalesi’nde hapsedilen II. Mesud, Baltubay’ın çıkardığı başarısız bir isyanın ardından Amasya’da egemen olmuştur. 1314’te 8. İlhanlı hükümdarı Olcaytu Mehmet Hüdabende’nin (1304-16) veziri Emir Çoban Noyan Anadolu’ya gelerek Anadolu beyleri üzerindeki egemenliğini perçinlediyse de 9. İlhanlı hükümdarı Ebu Said Bahadır Han (1316-35) varis bırakmadan ölünce, çıkan taht kavgaları yüzünden Anadolu beylerinin bağımsızlık arzusu güçlenmiş, Amasya önce Niksar Emiri ardından 1341’de Eretna Bey tarafından ele geçirilmiştir. Bu dönemde Amasyalı Hristiyanların önemli bir bölümünün topluca İslam’a geçtiği Ortodoks Kilisesi’nin Sinod Meclisi kararında bildirilmektedir[12].

 Eretna Beyliği dönemi

İlhanlıların Anadolu valisi Çobanoğlu Demirtaş’ın son İlhanlı hükümdarı Ebu Said’e başarısızlıkla sonuçlanan isyanının ardından babası öldürülünce 1326’da Mısır’a kaçmış ama 1 yıl sonra orada ölmüştür. Demirtaş’ın isyanı sırasında Ebu Said’e bağlı kalan Eretna, Azerbaycan valisi Şeyh Hasan’ın emrinde Anadolu Valiliği görevine getirilmiştir. Ebu Said 1335’de ölüp taht kavgaları başlamış, 1337’de Demirtaş’ın oğlu Genç Hasan, Şeyh Hasan’ı yenerek Azerbaycan’ı ele geçirmiş, Eretna’da Mısır’a kaçmak zorunda kalmıştır. Memlûkluların da desteğiyle Anadolu’ya dönen Eretna 1339’da Sivas ve 1341’de Amasya’yı ele geçirdikten sonra 1343’te Hasan’ı yenerek Tebriz ile bağlarını koparmış[13] 1341-1347 arasında Bayburt, Kemah, Tokat, Karahisar ve Niksar’ı ele geçirmiş, Erzincan’da Beyliğini ilan ettikten bir süre sonra ile Kayseri’yi ele geçirerek başkentini Kayseri’ye taşımıştır. Bilge bir yönetici olduğu için yöre halkı tarafından “Köse Peygamber” olarak adlandırılan Eretna, 1352 yılında ölene dek Amasya Kalesi’ni onartmış, kente cami ve çeşmeler inşa ettirmiştir. Eretna’nın ardından iktidara gelen Hacı Kutluşah Bey’in ömrü ise Karamanoğulları ile savaşmakla geçmiş, 1360’da Karamanoğlu Alâeddin Bey ile savaşırken muharebe alanında ölmüştür. Kutluşah’ın Amasya valiliğine atadığı oğlu Şadgeldi kısa süreliğine iktidardan uzaklaştırıldıysa da kente tekrar egemen olmuş, aynı yıl Amasya, Tokat ve Canik’te kendi beyliğini ilan etmiştir.

1381’de ölen Karamanoğlu Alâeddin Bey’in 7 yaşındaki oğlu II. Mehmed Eretna Beyliği’nin başına geçmiş, çocuğun naipliğini önce Şarkıkarahisar beyi Kılıçarslan ardından vezir Kadı Burhaneddin üstlenmişse de Burhaneddin bir süre sonra küçük hükümdarı ortadan kaldırarak kendi beyliğini ilan etmiştir. 1384’de gerek Kadı Burhaneddin gerekse Kastamonu Beyi Candaroğlu Amasya’yı ele geçirme planlarını fiiliyata dökmüştür. Kadı Burhanettin ile çetin bir mücadeleye girişen Osmanlı Sultanı I. Murad ise 1386’da Karamanlılar’ı yendikten sonra önce Kastamonu ardından 1388’de Amasya’yı ele geçirerek kenti Osmanlı topraklarına katmıştır. Kadı Burhanettin bu dönemde Kayseri’yi ele geçirmeyi başarmış hatta Kayseri halkının bir bölümü Amasya’ya da göç etmişse de 1398’de Kadı Burhanettin Timurtaş’ın adamlarınca öldürülmüştür.

Kaynak: Özhan Öztürk. Pontus: Antik Çağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi (Genişletilmiş 3. Baskı). Nika Yayınları. Ankara, 2016

Amasya Tarihi Konulu Makale Serim

Amasya (Hakmiş, Amaseia, Amasia ) Adı ve Arkeolojisi

Amasya Tarihi: Antik Çağ ve Roma Dönemi

Amasya Tarihi: Selçuklu dönemi ve Eretna Beyliği dönemi

Amasya Tarihi: Osmanlı Dönemi

Amasya Tarihi: Milli Mücadele Dönemi ve Cumhuriyet Dönemi

Amasya Merkez İlçe: Tarihi Eserler

Suluova (Argoma), Göynücek ve Gümüşhacıköy (Amasya)

Marsivan, Merzifon

Pontus Devleti ve Mithridates Makale Serim
VI. Mithridates Eupator Dionysius’un aslan başlıklı büstü ve Özhan Öztürk. Louvre Müzesi, Paris

Pontus Devleti ve Mithridates Hanedanı Tarihi

Mithridat Savaşları: Roma’nın Anadolu’yu İşgali

Notlar

[1] Yunanca αλλοδάπη “yurt dışı; gurbet”

[2] Anna Komnena, 1996: 20

[3] Gordlevski 1988: 162-164

[4] Şeyh Şucaaddin, Abu’l Baka Baba İlyas Horasani veya kısaca Baba Resul adıyla da bilinmekteyse de Baba İlyas’ın Anadolu’ya gelmeden önceki hayatı hakkında hiçbir bilgi bulunmamaktadır.

[5] En önemli halife askeri mücadeleyi kontrol eden ve Server-i leşkeran olarak anılan Şamlı Baba İshak’tır. Türkmen, Kürt veya Adıyamanlı bir Hristiyan olduğu iddia edilmiştir.

[6] Süryani Âbu’l Farac, Baba’nın Muhammed’in peygamber olmayan bir yalancı olduğunu gerçek peygamberin kendisi olduğu iddialarıyla halkı kendi peygamberliğine inanmaya davet ettiğini bildirmiştir (Âbu’l Farac, 1987: 539-540)

[7] Bugünkü Çat köyü

[8] Tanrı ya da Cebrail, Baba’ya köylü kılığında gözükmüş ve oğlunu kurdun elinden kurtarırsa, kendisini Rum’un sultanı yapacağına söz vermiştir. Kurdun Pavlusçu inanışında şeytanı sembolize etmesi de Babailer ile Pavlusçular arasındaki etkileşime dair önemli bir detaydır.

[9] Kaygusuz, 2000

[10] Gordlevski, 1988: 180

[11] Sultan’ın ordusu 12-60 bin, Babailer ise 3-6 bin kadar olduğu iddia edilmektedir (Kaygusuz, 2000)

[12] Helen Ulusu Tarihi, 1981: Θ, 321; Nakracas, 2003: 227

[13] Shukurov, 1994: 25 (Abu Bakr al-Qutbi, Tarikh s. 120; İbn Haldun “Kitap al-İbar” s. 560-61; The Travels Ibn Battuta AD-1325-1354. Cambridge, 1962: II, 435-37; Fr. Taeschner. “Amasya” in EI, 2. Baskı. Cilt I (1960: 431-2)