Merzifon Amerikan Koleji ve Pontusçuluk
Makale: Özhan Öztürk
Bir Osmanlı limanına ilk yanaşan Amerikan bandıralı gemi 1782 yılında “Grand Turk” olurken, “reçine, halı, kuru üzüm, deri, incir, afyon” gibi geleneksel Doğu ürünlerini New England’a taşımıştır[1]. 1803 yılında Amerikan Maliye Bakanlığı’nın ithalat-ihracat istatistiklerinde Türkiye için ayrı bir sütun açılırken Türk-Amerikan ticareti hızla gelişmiş hatta 1821 Yunan Bağımsızlık savaşında Amerikan ticaret çevreleri Osmanlı devletini desteklemiş, Amerikan çıkarları uğruna Yunanistan’ın bağımsızlığını tanımayı 8 Kasım 1837’ye dek geciktirmişlerdir. 19. Yüzyılın son çeyreğinde ABD-Osmanlı ticareti hızla gelişirken 1887’de Osmanlı ithalatında silah ve cephane oranı % 97’yi bulmuş[2], ticaretin yanı sıra Anadolu’da Amerikan pamuğu yetiştirme, maden arama ama en önemlisi misyonerlik gibi faaliyetlerle Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Amerikan varlığı pekişmiştir.
Misyonerlik faaliyeti okul, matbaa, hastane, kitap gibi modern araçları kullanmakta
olup, sanılanın aksine sadece dinsel bir olgu olmayıp, ekonomik ve sosyal açıdan da nüfuz etmenin etkili araçlarından birisidir[3]. Osmanlı coğrafyasına Protestanlığı 17. yüzyılın ilk yarısında İngiliz misyonerler getirmiş, özellikle “British and Foreign Bible Society” öncülüğünde liderliğinde pek çok misyoner örgütü Balkanlar, Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’de faaliyette bulunmuş, Anadolu Ermenileri’ne yönelik çalışmalarda “Russian Bible Society” ile işbirliği yapılmış, 1822’de Ermenice-Türkçe incil çeviri ve ertesi yıl Ermeni halk dilindeki versiyonu basılıp, Ermenilere “çok düşük fiyata” inciller dağıtılmıştır.[4]
İngiliz diplomatlarının himayesinde[5] bulunan Amerikalı misyonerler, Avrupalılardan farklı olarak nüfuz ettikleri ülkelerin dış politikasında doğrudan etkin olmamakla birlikte[6], okullarında ideoloji, bilgi ve beceri aktarımı yaparak, Anadolu Hristiyanlarından iyi eğitilmiş bir orta sınıf oluşturulmasına katkıda bulunmuşlardır. Yabancı görev için Amerikan Delegeler Kurulu[7] (American Board of Commissioners for Foreign Mission[8]) Osmanlı coğrafyasındaki Müslüman, Hristiyan ve Musevileri Protestanlığa davet etme uğraşına 1824’de Beyrut’ta açtığı Misyoner okulu ile başlamış, 1830’lu yıllarda İstanbul, Bursa, İzmir ve Trabzon’da[9], 1860’larda Urfa, Siverek, Merzifon, Maraş, Bitlis, Erzincan, Mardin ve Adıyaman’da açılan benzerleri özellikle Rumlar ve Ermenilerden önemli ölçüde katılım görürken, eğitim zamanla paralı hale getirilerek seküler bir çizgiye doğru kaymıştır. 19. yüzyıl sonlarında Avrupa’nın hasta adamı “Osmanlı Devleti” ölüm döşeğine düşüp, parçalanması kesinleşince o döneme dek Avrupa’daki barış ortamını korumak adına görmezden gelinen Osmanlı yönetiminin el değiştirmesi ve Anadolu’daki tüm kurumların reform geçirmesi gerekliliği, Batı’da hararetle tartışılmaya başlanmış, imparatorluk nüfusunun yaklaşık yarısını oluşturan Bulgar, Rum ve Ermeni gibi Hristiyanlarla işbirliği yapma düşüncesi kabul görmüştür. Misyon, 1850’li yıllarda Bulgaristan’a el atmış Metodist Piskoposluk Görevi (Methodist Episcobal Mission) adlı bir başka misyoner örgütü ile Bulgaristan’ı Protestanlaştırma işine hatta 1863’de Robert College’i kuracak misyoner Cyrus Hamlin’in yaptığı gibi “Bulgaristan’ın kurtarılması” işine soyunulduysa da Amerikalılar’ın bağımsız Bulgaristan’ın kuruluşunda etkisi oldukça sınırlı kalmıştır. İngiltere’nin Osmanlı devleti üzerindeki ekonomik ve politik egemenliğinden güç alan misyoner örgütleri bu sayede yaptıkları işi meşru bir zemine oturtmalarının yanı sıra İngiltere’nin İstanbul’daki büyükelçisi Lord Stratford’un baskısıyla 15 Kasım 1847 tarihinden itibaren Protestan nüfusun bağımsız bir “millet” statüsünde tanınmasını da sağlamıştır.[10]
Cyrus Hamlin 1839’da geldiği İstanbul’da önce 1834’de Pera’da açılan ama Fener Rum Patrikhanesi’nin muhalefetiyle kapatılan liseyi yeniden eğitime açmış, 1856’da İngilizce eğitim veren bir ilahiyat mektebi niteliğine kavuşturduktan sonra misyondan ayrılarak Robert College’nin kuruluş hazırlıkları ile ilgilenmiştir. 1845 yılında kurulan ilk ciddi orta öğretim kurumu olan Bebek Okulu (Bebek Seminary) ise 1860’da Merzifon’a taşınmıştır. Matematik, coğrafya, tarih, felsefe, kimya, ekonomi gibi konularda İngilizce ve Ermenice eğitim veren okulun mezunları din adamı olmak yerine ticarete atılmayı tercih edince Misyon okulun İstanbul’dan Anadolu içlerindeki Merzifon’a nakledilmesine karar vermiştir. Misyoner okullarına kaydolabilmek için okur-yazar olmak, dört işlemi yapabilmek gerekiyor dini eğitime yatkın olunduğu gerekçesiyle-25-35 yaşları arasında olmak tercih ediliyordu[11]. Misyon, 1870 yılına gelindiğinde bütçesinin %83’ünü harcadığı 17 Osmanlı kentinde 180 misyoner istasyonu kurmuş ve hiç yoktan 20 bin kişilik Ermeni Protestan Cemaati’ni yaratmayı başarmıştır. Misyonun, Cyrus Hamlin’in deyişiyle “Doğu’nun Anglo-Saksonları” olan Ermenileri kazanmasının en önemli sebebi Yunan isyanının ardından Osmanlı elitinin gözünden düşen Rumlar’ın yerine güçlenip zenginleşen Ermeni cemaati içindeki sınıf çatışması ve huzursuzluk ortamı olmuştur. O. H. Ateshian’ın bir mektubunda Robert Koleji müdürü C. Hamlin’in Robert Koleji’nin Bulgar mezunlarının ülkelerini özgürlüğe kavuşturmada oynadığı rolü anlatırken böbürlendiğini bildirse de[12] Amerikan misyonerler, Ermeni ayaklanmasını bile Ermenileri Protestanlaştırma çabalarının bir parçası hatta bulunmaz bir fırsat olarak değerlendirdiği anlaşılmaktadır[13]. Müdür Hamlin, Congregationalist gazetesinde yayınladığı makalesinde Hınçak örgütünün Bulgaristan’ı model olarak seçtiğini, Anadolu’yu kana bulayarak başlatılacak ve 1915 felaketine yol açacak planını deşifre etmiştir:
“Kuşkusuz İngilizce ve Ermenice konuşan ve ihtilalin hararetli savunmasını yapan çok zeki bir Ermeni bana Rusya’nın Anadolu’yu istila edip ele geçirmesini hazırlamayı kuvvetle ümit ettiklerini bildirdi. Nasıl sorusuna da şu karşılığı verdi: Bu Hınçak çeteleri, imparatorluğun her tarafında örgütlendiler. Türkleri ve Kürtleri öldürmek ve onların köylerini ateşe vermek, sonra da dağlara çekilmek için fırsat kolluyorlar. Bunu yapınca gazaba gelecek olan Müslümanlar savunmasız Ermenilerin üzerlerine çullanacaklar ve onları barbarca kılıçtan geçirecekler. Bunun üzerine Rusya insanlık namına ve Hristiyan uygarlığı adına Anadolu’ya girecektir. Bu tasarıyı dehşet verici ve her türlü tahayyülün ötesinde gördüğümü bildirince de şu cevabı verdi: ‘Hiç şüphesiz size öyle gelebilir. Fakat biz Ermeniler hür olmaya kararlıyız. Avrupa Bulgar vahşetine kulak verdi ve Bulgarlara hürriyet verdi. Milyonlarca kadın ve çocuğun çığlıkları ve kanı ile karışacak olan bizim sesimize de kulak verecektir.’ Bu plan yüzünden bütün uygar insanlar Ermeni adını lanetler diye kendisini vazgeçirmeye çalıştıysam da fayda etmedi. ‘Biz ümitsiziz, bunu yapacağız’dedi. ‘Fakat sizin halkınız Rusya himayesi istemiyor. Kötü de olsa Türkiye’yi tercih ediyor. (Rusya ile Türkiye) arasında yüzlerce millik bitişik topraklar var, buralara göçler her zaman kolay olmuştur. Sizin halkınız Rusya hükümetini tercih etmiş olsaydı bugün Türkiye’de bir tek Ermeni ailesi kalmazdı (hepsi Rusya’ya göçmüş olurdu)’ dedim. ‘Evet, bu aptallıkları yüzünden şimdi acı çekeceklerdir’ diye cevap verdi.”[14]
Önemli miktarda gayrı-Müslim’in yaşadığı Merzifon’da 1883 yılında Amasya, Sivas, Tokat, Kayseri ve Yozgat’taki orta dereceli okulların öğretmen ihtiyacını karşılamak üzere kurulan lise, 8 Eylül 1886’da ise Anadolu Koleji (Anatolia College) adıyla eğitime başlamış, Kolej sözleşmesi Amerikan Massachusetts Eyaleti Senatosu’nca 1894’de, Amerikan Mektebi olarak faaliyeti ise Babıâli tarafından 1899’de onaylanmıştır.[15] Anadolu Koleji’nde kuruluş sözleşmesinde belirtildiği gibi Müslüman ve Hristiyan öğrenciler birlikte eğitim almış olup, 1913 yılında 200 Rum, 160 Ermeni, 40 Rus ve 25 Türk öğrenciyi 11 Ermeni, 10 Amerikalı, 9 Rum, 1 Rus ve 1 İsviçreli öğretmen eğitmekteydi. Okulda eğitim, Hazırlık sınıfı, 1. Sınıf (Freshman), 2. Sınıf (Sophomore), 3. Sınıf (Junior), 4. Sınıftan (Senior) oluşmakta, öğrenciler edebiyat, matematik ve felsefenin yanı sıra İngilizce, Türkçe, Rumca, Ermenice öğrenmekte, müzik ve kültür kulüpleri kuruyor ve okulun 10 bin ciltlik kütüphanesinden, sinema ve rasathanesinden faydalanarak eğitilmekteydi. Ayrıca okulun marangozhane, mücellithane, ayakkabıcı, terzihane, demirhane ve deneme çiftliği gibi bölümlerinde çalışan öğrenciler hem meslek öğreniyor hem de harçlıklarını çıkaracak kadar para kazanabiliyordu. Öğrencilerin başka illerden gelmekte olup, 1888 yılı için Sivas 53, Ankara 43, Trabzon 23, Kastamonu 6, Aydın 2, Konya, Diyarbakır ve İstanbul ise 1’er öğrenci göndermiştir. Okulda bir ekmek fırını kurulmuş, Merzifon halkı 1899 yılında 70 civarında öğrencinin çalıştığı fırından ekmeğini almaya başlamış, çevredeki fakir hastalara ücretsiz bakan kolej doktoru Dr. Marden Müslüman halkla güzel ilişkiler kurmuş, Merzifon hastanesine dönüşecek yapıyı oluşturmuştur. 1914 yılında elektrik, cerrahi ve laboratuvar ekipmanına sahip bu hastanede 4 doktor, 4 hemşire, 10 hemşirelik öğrencisi ve 20 yardımcı personel görev yapmaktaydı.
Kaynak: Özhan Öztürk. Pontus: Antik Çağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi (Genişletilmiş 3. Baskı). Nika Yayınları. Ankara, 2016
Notlar
[1] Grabill, 1971: 36
[2] Sander ve Fişek, 1977: 114
[3] Kocabaşoğlu, 2000: 21
[4] Aydın, 2006: 80-81; Richter, 1910: 106
[5] Amerikalı misyonerler, İngiliz yetkililerinin verdiği koruma (protégé) belgelerini taşıyarak İngiliz vatandaşlarının yararlandığı ayrıcalıklardan yararlanmış, Babıâli de İngiliz rahipler ile Amerikalı misyonerler arasında herhangi bir ayırım yapmamıştır (Erhan, 2001: 195)
[6] “…Ticari faaliyetler dışında diğer büyük devletlerle kıyas edilemeyecek derecede Osmanlı Devleti’nin dış ve iç sorunlarına karşı yansız kalan ve karışmayan Amerikan diplomasisinin bir konuda dinamik bir politika izlediğini görüyoruz. ABD misyonerlerinin misyonerlik faaliyeti…” (Ortaylı, 1986: 86)
[7] Yazının devamında kısaca Misyon olarak anılacak.
[8] 1810 yılında Boston’da Presbyterian ve Congregational kiliselerinin üyeleri tarafından kurulan örgüt başlangıçta Amerika kıtasındaki yerli halkı ve Katolikleri sonradan tüm dünyayı Protestanlaştırma misyonunu üstlenmiştir. 1820’de Levi Parson ve Pliny Fisk adlı 2 misyoneri İzmir üzerinden Filistin’e gönderen kurum, 1822’de Malta’da faaliyet geçirdiği bir matbaada Ermeni harfleriyle yazılmış Türkçe kitapçık ve broşürler bastırmıştır (Kocabaşoğlu, 1988:270)
[9] American Board’un 1837 yılı toplantısında İstanbul’da 4 Amerikan, 1 İngiliz misyoneri, İzmir, Bursa ve Trabzon’da ikişer Amerikan misyonerinin İzmir’de ise 1 matbaanın bahsi geçmiştir (Reports of the American Board, 1837: 47-48, 56; Aydın, 2006: 84)
[10] Erhan, 2001: 200
[11] American Board of Commissioners for Foreign Mission Arşivi ABS 16: 6 C.3 No: 165
[12] Şimşir, 1993: II, 507-8 (Belge No: 338 Mavroyeni’den Grasham’a)
[13] Aydın, 2006: 117-118
[14] Şimşir, 2001: 50
[15] Kocabaşoğlu, 2000: 153