Karadeniz Tarihi

Laziler, Çaniler, Tzaniler: Antik Çağ’da Lazlar

Makale: Özhan Öztürk

Lazlar veya Laziler[1] Kafkasya’nın en önemli halklarından birisi olup, daha öncesinde Kolhis olarak bilinen bölgenin adının Roma döneminden itibaren Lazika olarak anılmasına sebep olmuş, varlıklarını günümüze dek sürdürebilmişlerdir. Roma İmparatorluğu’nun doğu sınırını korumaları karşılığında yarı bağımsız krallıklarında özgür bir hayat süren Lazları antik Kolh kavimleri ile özdeşleştirmek kısmen doğru olup, Roma döneminden itibaren aynı halkı tanımlamak için kullanılan Kolh, Lazi, Tzani bu terimlerinin gelişim aşamaları ve anlam farklılıklarını doğru anlamak gerekmektedir.

Laz ve Tzan (Çan) kavram karmaşının açıklaması

Kaşkaların ardılları olmaları muhtemel Makron, Mossynoik, Khalib, Dril, Moskhi, Tibaren gibi Pontus’un otokton halkları Ksenofon döneminde adları ile tanımlanırken bunlarında doğusunda Kolhis’te yaşayan halkların tümüne o dönemde -birkaç yüzyıl sonra Byzer, Apsil, Heniohi, Sanige, Zydrat, Makhelon, Lazi gibi kabile adlarıyla tanınacak olsalar da- Kolh adı verilmiştir.[2] MS 1. yüzyılda yazılı kaynaklarda o güne dek adlarına rastlanmayan iki kabile adı ortaya çıkmıştır: Trabzon’un doğusu[3] ile bugünkü Rize -Artvin Sahili boyunca yaşayan Heniohilerin ardındaki dağlık alanda ortaya çıkan Laziler ile Trabzon-Giresun’un dağlık kesimlerinde yaşayan Sanniler. Roma döneminde Pontus bölgesindeki kabileler Sanni[4], Tzan veya Çani olarak adlandırılırken Kolhis’te yaşayanlar Lazi krallığının gelişmesiyle –küçük kabileler asimile olarak- Lazi adını benimsemişlerdir. Lazi ve Tzani kelimeleri gerçekte Antik Çağ hatta daha öncesinden itibaren bölgede yaşayan ortak soy ve kültüre sahip halkları tanımlayan coğrafi kavramlar olup, zaman zaman yer değiştirilerek de kullanılmışlardır. Tzanlar, Roma döneminde Yunanlılar ile kaynaşarak Hristiyanlıkla birlikte Anadolu Rumlarının özgün bir parçası olmuşlar, Yunanca konuşup, Yunan isimleri almışlarsa da 15. yüzyıla dek kabile adları yazılı kaynaklarda sıkça geçmiştir. Kolhlar ve Heniohilere gelince kanımca Megreller, Lazlar, Acara Gürcüleri, Ahıska Türkleri, Pontus Rum ve Türkleri ile Hemşinliler bu arkaik halkların günümüzde varlığını sürdüren kültürel mirasçılarıdır. MS 3-4. yüzyıllarda Rion veya Phasis nehri civarında  başkenti Archaeopolis olan Lazika krallığı (Egrisi) kurulmuş ve varlığını 561 yılına dek devam ettirebilmiştir.

MS 6. yüzyılda Prokopius, Phasis nehrinin kuzeyinde yaşayan, eskiden Yunan ve Romalılar tarafından Tzani veya Kolhi olarak bilinen halkın artık Lazi olarak adlandırıldığından bahsederken daha o zaman bile olan terim karmaşasına açıklık getirmeye çalışmıştır:

 “Örneğin bazı yazarlar, Trapezuntion bölgesinin, şu anda Tzani (Τζάνοι) denen Sani (Σάνους) bölgesiyle ya da şu anda Lazi (Λαζούς) denen Kolhislilere (Κόλχους) komşu olduğunu yazarlar. Ancak bu açıklamalardan hiç biri doğru değildir. İlk önce, Tzaniler sahilden uzakta, içerde Armenia ile komşuydular. Orada ise geçilemez dağlar vardı ve burası insanların yaşamasına uygun değildi. Ormanlı yükseklikler ve geçilmez uçurumlar, tüm bunlar onların (Tzanilerin) kıyıya ulaşmasını engellemektedir. İkinci olarak Kolhisliler, bunlar Lazi olamazdı çünkü onlar Phasis nehrinin karşısındaydılar ve Kolhisliler isimlerini diğer bazı milletler gibi sonradan Lazi’ye çevirdiler ama bundan ayrı olarak, bu anlatımların yazılmasının üzerinden çok uzun seneler geçti ve olayların gelişimi değişikliklere uğradı. Ortaya konulan durumların yerini başkaları aldı. Bunlara neden milletlerin göç etmesi, yönetici ve isimlerin sürekli değişmesiydi”[5]

Metinden anlaşıldığı kadarıyla Prokopius, Tzan ve Sanni kelimelerini özdeş kullanmakta ve Lazi kelimesinden daha eski olduğunu iddia ederken, farklı köklere sahip Kolh halklarının Lazi adını benimsediğini bildirmektedir. 10. yüzyılda Arap coğrafyacı Ebu-l Feda’nın Trabzon’u Laz limanı olarak anması[6] Lazların bu bölgeye göçmesinden çok Antik Çağ’dan itibaren Doğu Karadeniz halkını Tzan-Laz olarak adlandırma geleneğinin Bizans’ta da kullanılıp Arap yazar tarafından ödünçlenmesiyle açıklanmalıdır. Benzer şekilde başta Maçka olmak üzere Trabzon’un dağlık kesimlerinden yaşayan ve Bizans kültürüne kısmen adapte olmuş köylüler dönemin Rum tarihçilerince Ortaçağ boyunca Tzan olarak adlandırılacaktır.

Arhavili Laz (Fotoğraf: Osman Nuri Özkan)

Laz isimli bir halktan bahseden ilk yazılı kaynak MS 1. yüzyılda Romalı yaşlı Pliny’nin[7] Naturalis Historia adlı çalışması olup, ardında İberya (Gürcistan) olan dağlar ile Karadeniz sahili arasında Akampsis, İsis, Mogrus ve Bathys nehirleri ile Matium kenti Herakleum nehri/burnu ve Phasis nehri civarında Heniohi, Ampreutæ, Lazi ve diğer Kolh halklarının yaşadığını bildirmiştir.[8] Pliny ayrıca Trapezus kentinden 30 mil mesafede Armenokhalib halkının yaşadığını daha ötede Büyük Ermenistan topraklarının bulunduğunu bildirmiştir[9]. Metinden anlaşıldığı kadarıyla Laziler bugünkü Laz halkının yaşam alanına göre daha kuzeyde yer almaktaysa da dağlarının arkasındaki etnik gelişim günümüzdekine yakın bir seyir izlemekte, sahil yerleşimleri Yunan, iç bölgeler ise -Khalyb halkı gibi- Ermeni kültürünün etkisinde görünmektedir.

Arhavili Laz Kadın (Fotoğraf: Osman Nuri Özkan)

Roma İmparatorluğu’nun Kapadokya valisi Nikomedialı Arrian, imparator Hadrianus’a rapor olarak gönderdiği Karadeniz seyahati notlarını içeren MS 131-32 tarihli Periplus Ponti Euxini adlı çalışmasında Trabzon ile Dioskurias (Sebastopolis) arasında yaşayan halklar arasında Apsilæ ile Sydretæ halklarına komşu yaşayan ve Roma adına kral Malassas tarafından yönetilen Lazları da saymıştır. [10] Arrian aynı zamanda Akhaeus ile Herkül burnu arasında kuzey batı ve kuzeydoğu rüzgârlarına kapalı Thraskias adlı istasyondan 120 stadia uzaklıkta “eski Lazika” adlı bir mevkinin varlığını da bildirip burasının Akhaia’ya 150 stadia mesafede olduğunu kaydetmişse de Lazların neden eski yurtlarını terk edip güneye doğru indiklerine dair bir yorumda bulunmamıştır. MS 6. yüzyılda Prokopius, Lazilerin Romalılara bağlı kalarak Kolhis’e yerleştiğini ifade ederken[11] detaya girmeden Roma sınırlarını korumakla görevlendirildiklerini vurgulamıştır.

Yunan kökenli Romalı astronom ve matematikçi Claudius Ptolemaeus’un (MS 90-138) Greko-Roman dünyayı tanımladığı Geographica adlı eserinde Phasis nehrinin güneyi ile Koraksi nehri arasında yer alan Kafkasya’nın önemli bir bölümünü Phasis, Aia, Sigane, Neapolis ve Diskoruia’yı Lazi halkının kontrolu altında göstermektedir[12]. Roma imparatoru Diokletian (MS 284-303) döneminde, Kırımlı Sauromatlar[13], Lazia’yı işgal edip ve Halys[14] nehrine dek ilerlemişlerdir. Kiros’u Theodereti (MS 393-466) Laziler, Sanigler ve Abhazların Roma’nın egemenliğini kendi istekleriyle kabul ettiklerini yazmıştır.[15] Kanımca bu duruma Gelonlar gibi kuzeyli İskit kabilelerin Kafkasya’ya sızması sebep olmuştur ki bu teori Lazilerin eski Lazika’yı terk edip güneye inmelerini de açıklamaktadır.

MS 163 yılında Asur kökenli Romalı hiciv ustası Samsatlı Lucian’ın (MS 125-180) konusu Kırım’da geçen Toxaris adlı öyküsünde Tigrapates adlı bir Laz prensinin adını vermesi Lazi halkının adının tanınırlığının artmaya başladığına dair bir işaret olarak yorumlanabilir[16].

MS 6. yüzyılda Prokopius, Lazika ülkesinin Apsarus’tan bir günlük mesafede ulaşılan 250 stadion uzunluğunda hilal formunda bir sahilde başladığını, Lazi köylerinin İberya sınırına dek Phasis nehri arkasında sıralandığını Arkhaipolis, Sebastepolis, Skanda ve Serapis yerleşimlerinin olduğunu, Lazika ile Roma toprakları arasında bir günlük yolculuk boyunca insan yaşamayan boş bir alan olduğunu bildirmiştir[17]. Prokopius ayrıca bölgede yaşayan Skymnia ve Suania (Svan) halklarının Laziler tarafından atanan kendi kralları tarafından yönetildiğini, bölgenin güneyinde yaşayan Meskhilerin ise İberialılara bağımlı yaşadığını kaydetmiştir[18].

Gürcü kroniklerinde tüm Kafkas halklarının Nuh’un oğlu Yafes’in soyundan Togarma adlı bir kahramanın geldiği belirtilirken Togarma’nın oğlu Egros’un Karadeniz köşesine isabet eden toprakları aldığı, “batıdan Kafkas’ın nihayet bulduğu noktada, Küçük Hazar denizi ve nehri (Kuban?), bugün Lih denilen küçük dağ arasında” kendi adı ile Egris adlı bir şehir kurduğu ki bunun bugünkü Bedia kenti olduğu kayıtlıdır[19]. Gürcistan’da yaşayan 8 halkı tek bir silsilede toplayan bu efsanenin sonradan uydurulmuş olması kuvvetle muhtemel olsa da ilk Laz hükümranlığı olan Egrisi krallığının kurulduğu coğrafyayı tanımlaması ve Lazlara mitolojik bir önder ataması açısından önemlidir. Aynı belgelerde Kartloslu Kartam’ın oğlu kral Aderk’in Kartli ve Egrisi topraklarını işgal ettiği, havari Andre’nin Kartli ve Megrel halklarını Hristiyan yapmasına öfkelendiği ve eristavlar[20] göndererek onları eski dinlerine dönmeye zorladığı bildirilmektedir.

Theophanes’in bir pasajı ve John Malalas’ın tanıklığından Lazika kralı Tsate’nin 523 yılında siyasi nedenlerden dolayı yeniden Hristiyanlığa dönmek ve ikinci kez vaftiz edilmek zorunda kaldığı anlaşılmakta olup, bu durumda Lazların daha erken dönemde Hristiyanlıkla tanışmasına karşın bu tarihten itibaren krallarıyla birlikte bu dine geçtiği anlaşılmaktadır.

Rhodopolis, Saesina (Abissena), Petra ve Zigana yardımcı konsolosluklarının Phasis kilisesinin etki alanında olduğu, Hristiyanlığın Trabzon gibi Phasis’e de havari Andrew tarafından tebliğ edildiği hatta Lazların bağımsız bir kiliseye sahip olup, komşu ülkelere de papaz gönderdiği iddia edilmiştir[21].

Kaynak: Özhan Öztürk. Pontus: Antik Çağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi (Genişletilmiş 3. Baskı). Nika Yayınları. Ankara, 2016

Notlar

[1] Yunanca Lazoi (Λἁσοι) veya Laze (Λᾶζαι)

[2] Bununla birlikte Mossynoik ve Lazların kısmen bugüne dek ulaşan yaşam tarzlarının şaşılacak denli benzerliği bu halkların özdeş olabileceğini düşündürmektedir. Bkz. Mossynoikler (Pontus)

[3] Gürcü kroniklerinde Trabzon, Megrel topraklarında –Megrel halkına aitmiş gibi- gösterilmektedir. İddiaya göre Hz. İsa’nın havarilerinden Andre buraya gelip Hristiyanlık propagandası yapmıştır (Gürcistan tarihi, 2003: 36)

[4] Strabon, MS 1. yüzyılda Makronların artık Sanni olarak adlandırıldıklarını, Trabzon ve Giresun’un dağlık kesimlerinde yaşadıklarını kaydetmiştir (Strabon, Geographika XII. 3. 18)

[5] Prokopius, Peri ton Polemon I, XXIII, 12-15 (Çev. Işık, 2000: 214)

[6] Abul Féda, 1848: 40

[7] Gaius Plinius Secundus (MS 23 – 25 Ağustos 79)

[8] “…ultra quod gens Armenochalybes et Maior Armenia, XXX p. distans. in ora ante Trapezunta flumen est Pyxites, ultra vero gens Sannorum Heniochorum, flumen Absarrum cum castello cognomine in faucibus, a Trapezunte CXL. eius loci a tergo montium Hiberia est, in ora vero Heniochi, Ampreutae, Lazi, flumina Acampseon, Isis, Nogrus, Bathys, gentes Colchorum, oppidum Matium, flumen Heracleum et promunturium eodem nomine clarissimusque Ponti Phasis” (Pliny, VI. IV. 12)

[9] Plinius. Nat. VI. IV. 22

[10] Arrian, Periplus, 15 12 Mayıs 2011 <http://en.wikisource.org/wiki/The_Periplus_of_the_Euxine_Sea>

[11] Prokopius, Peri Ton Polemon II, XV, 1-6

[12] Ptolemaeus, V.9

[13] Detaylı bilgi için Bkz. İskitya

[14] Bugünkü Kızılırmak. 1910’da N. Marr Lazca “nehir” anlamına gelen “ğali” kelimesi ile “Halys” kelimesinin benzerliğine dikkat çekmiştir.

[15] Theodereti Episcopi Cyrensis. Graecorum affetionum curatio. Ed. J. Raeder, Lepzig, 1904:  223, 15; Theodoret de Cyr. Ed. P. Canivet. İçinde: Sources chr. T. 57, 1u, 2.p 1958: 2, 339; 17-340, 1 mit a.1 des Thrapeutique des maladies Helleniques

[16] Lucian,Toxaris, 12 Mayıs 2011 <http://bulfinch.englishatheist.org/b/pantheon/V3Lucian.htm>

[17] Prokopius, II, XXIX, 14-32

[18] Prokopius, Peri Ton Polemon VIII, II, I-33

[19] Gürcistan Tarihi, 2003: 4

[20] Eristav, Gürcüce “halk lideri” (< eri “halk” + tavi “lider) anlamına gelmekte olup, önemli eyaletlerin valileri için ünvan olarak da kullanılmıştır (Allen, 1932: 41, 237)

[21] Lomouri, 1996: 145

Ayrıca Oku: Laz tarihi konulu makalelerim

Laziler, Çaniler, Tzaniler: Antik Çağ’da Lazlar
Lazika Krallığı
Lazika Krallığının Başkenti: Archaeopolis, Tsikhegoji, Ciha Goci, Nokalakevi 
Lazika Savaşları: Bizans ve Sasaniler arasında Lazların var olma mücadelesi
Osmanlı döneminde Lazlar ve Lazistan sancağı
Tuzcuoğlu İsyanları
Megreller ve Megrelya
Abhaz Efsanelerinde Atsan Duvarı ve Ğumik halkı Laz mirası olabilir mi?