Fransa

Mona Lisa, Nasıl Dünyanın En Ünlü Resmi oldu?

Paris‘te Louvre Müzesi‘nde kurşun geçirmez camların arkasında sergilenen, her gün binlerce ziyaretçinin hayranlıkla ziyaret ettiği Leonardo da Vinci’nin Mona Lisa’sı muhtemelen günümüzde dünyadaki en ünlü sanat eseridir. 500 yıllık bir tabloya bir fiyat etiketi koymak zor olsa da Mona Lisa’nın 1-2 milyar dolar değerinde olduğu tahmin edilmektedir ki bu rakam şimdiye kadar bir açık artırmada en yüksek fiyata satılan sanat eserinin -2017’de 450 milyon dolara satılan Leonardo da Vinci’nin Hazreti İsa’yı resmettiği Salvator Mundi tablosudur- iki katından fazladır. Kıymet ve ününe karşın Musée du Louvre‘u ziyaret edenler sanat eserini yakından görmeyi başardıklarında, sıradan bir kadının küçük (77 x 53 cm), bastırılmış portresinin karşısında şaşkına dönmektedir. 16. yüzyılın başından beri sanatseverleri, tarihçileri, komplo teorisyenlerini ve turistleri cezbeden Mona Lisa’nın nasıl olmuş da bu kadar önemli hale gelmiştir?

Rönesans Kadını Mona Lisa’nın Portresi

Leonardo da Vinci ya da Avrupa’daki modern isimlendirme kurallarından önce ki adıyla Leonardo di ser Piero da Vinci 15 Nisan 1452’de Floransa’da doğmuştu. Leonardo bir asilzadenin gayri meşru oğluydu ve çocukluğu hakkında çok az bilgi olmasına rağmen, gençliğinde Andrea di Cione (1435-1488) adlı bir sanatçı ve heykeltıraşın yanında çıraklık yaptığını bilinmektedir. Kariyeri boyunca pek çok sofistike sanat eseri yaratan üstat, 1503 veya 1504 tarihinde, İtalya‘nın Floransa kentinde Mona Lisa’yı resmetmeye başlamıştı. Mona Lisa’nın bir tuval yerine kavak ağacından ahşap bir panele boyanmış olması şaşırtıcı olmakla birlikte Leonardo’nun hayatı boyunca geniş alçı duvarları boyayan bir sanatçı olduğu dikkate aldığında bu durum olağan karşılanmalıdır. Kanvas tuvaller, 14. yüzyıldan beri sanatçılar için mevcut olmakla birlikte ıslak sıva üzerine daha büyük işler yapmaya alışkın Rönesans ustası ahşabı tercih etmişti.

Mona Lisa Kimdi?

Resmin Francesco del Giocondo adlı zengin bir ipek tüccarının karısı olan Lisa Gherardini‘ye ait olduğu sanılmakta olup, Mona kelimesinin İtalyanca ‘hanım’ anlamına geldiği göz önüne alınırsa tablonun adı Lisa Hanım anlamına gelmektedir. La Giaconda adıyla da anılan eser çiftin ikinci çocuğunun doğumunu anmak için Francesco del Giocondo tarafından sipariş edildiğine inanılmaktadır ancak bu siparişin kaydı olmadığından başka teoriler de üretilmiştir. Bununla birlikte zamanla tabloda hayali bir manzara önünde duran gizemli kadının Lisa Gherardini olmadığı zamanın bir düzine İtalyan soylu kadınından herhangi biri olabileceğine dair bol miktarda spekülasyon yapıldı. Mona Lisa’nın Leonardo’nun bizzat kendi portresini kadın olarak tahayyül edip çizdiğine dair hala popüler olan bir teori bile bulunmaktadır. Kimi rivayetlere göre ise, Da Vinci’nin metresi Mon Salai olduğuydu ki adının harflerin yerlerini değiştirdiğinizde ortaya Mona Lisa ismi çıkmaktadır.. Bununla birlikte Niccolò Machiavelli’nin asistanı olan Agostino Vespucci‘nin 1503’te yazdığı bir not, Leonardo’nun Vespucci’ye gerçekten de del Giocondo’nun karısının bir resmi üzerinde çalıştığını söylediğini göstermektedir. Günümüzde sanat tarihçileri Mona Lisa’nın gerçekten Lisa Gherardini olduğu konusunda büyük ölçüde hemfikirdir. Sanat tarihçileri ayrıca Leonardo’nun Mona Lisa’nın birden fazla versiyonunu yarattığı konusunda da hemfikir olup, sanatçının Giocondo’nun ilk siparişinden sonra Giuliano de Medici tarafından 1513 yılında ikinci bir görevlendirilmiş olması muhtemeldir ki bugün Louvre’da asılı olan versiyon bu ikincisidir. Lovre Müzesi 2003 yılında 6,3 milyon dolarlık dört yıllık bir yenileme başlatmış ve Mona Lisa özel bir odada sergilenmeye başlanmıştır. Bir cam tavan doğal ışığı içeri alırken, kırılmaz cam vitrin kontrollü sabit sıcaklık sağlamakta ve küçük bir spot ışığı da Vinci’nin orijinal boyalarının gerçek renklerini ortaya çıkarmaktadır.

Mona Lisa Etkisi

Mona Lisa bir konunun yarım boy bir portrede çerçevelendiği en eski İtalyan portresi olup, modelin kolları ve elleri çerçeve içerisinde tasvir edilmiştir. 16.  yüzyılın pek çok sanat eserinden farklı olarak, Mona Lisa, gerçek bir insanın oldukça gerçekçi bir portresidir ki bunun sebebi Leonardo’nun fırça becerisinin yanı sıra yeni sanat tekniklerini kullanmasıdır. Leonardo, yumuşak ve gerçeğe yakın bir etki yaratmak için ana hatları dışlarken ince ışık ve gölge geçişlerini kullanan bir çizim yöntemi olan sfumato tekniğini kullanmıştır. Hayali arka plan manzarası ile kimliğini çevreleyen gizemi arttıran portredeki kadının yüzünde esrarengiz bir ifade vardır. İzleyicinin baktığı açıya bağlı olarak değişen Mona Lisa’nın hafif gülümsemesi ve nerede dururlarsa dursun izleyiciyi takip ediyor gibi görünen gözleri dikkat çekicidir. Leonardo, bir öznenin gözlerinin odanın etrafındaki insanları takip ettiği görüntüsünü yaratan ilk kişi değildi ancak becerisi öylesine etkiliydi ki bu yöntem yanlış bir şekilde “Mona Lisa Etkisi” olarak bilinir hale geldi. Leonardo’nun hakkını yememek lazım; önce portreler gizemden yoksundu; sanatçılar sadece ruhsuz dış görünüşleri temsil ediyorlardı ya da sözde ruhu göstermişlerse, jestler, sembolik nesneler ya da yazıtlarla ifade etmeye çalışıyorlardı. Mona Lisa tek başına yaşayan bir muammadır: ruh oradadır, ancak erişilemez.

Da Vinci, anavatanı İtalya’da yaşarken başyapıtı üzerinde çalışmaya başlamasına rağmen, Kral Francois’in isteği üzerine Fransa’ya taşınana kadar bitirmedi. Leonardo da Vinci 1519’da öldü ve bir Fransız kalesine gömüldü. Fransız kralı, resmi bir asır boyunca kaldığı Fontainebleau sarayında sergiledi. Louis XIV, onu büyük Versay Sarayı’na çıkardı. Fransız İhtilali’nin ardından devrimciler tarafından el konulan eser bir süre Napoleon Bonaparte’ın yatak odasında duvara asıldıktan sonra 1815’te kalıcı olarak sergileneceği Louvre Müzesi’ne verilmiştir.

Mona Lisa’nın Ünü

Leonardo da Vinci ölümünden sonra çağdaşları Michelangelo ve Raphael kadar saygı görüyordu ancak onların üzerinde tutulmuyordu. Bununla birlikte 19. yüzyılda Rönesans’a olan ilgi arttıkça, Leonardo’nun yalnızca çok iyi bir ressam değil aynı zamanda tasarımları çağdaş icatları önceden şekillendiren büyük bir bilim adamı, dahi ve mucit olarak Leonardo mitolojik birisi hale getirildi. Sonradan planını çizdiği icatlarının çoğu çürütüldü dahası bilim ve mimariye katkılarının sanılandan az olduğu anlaşıldı ancak Leonardo’nun bir dahi olarak efsanesi 21. yüzyılda da devam etti. Tabii ki bu durum tüm eserleri gibi Mona Lisa’nın da popülaritesine katkıda bulundu. Louvre gibi dünyaca ünlü bir müzenin himayesinde olması da tablonun ün ve kıymetine katkıda bulunmuşsa da Mona Lisa’yı dünyanın en ünlü sanat eseri haline getiren bir dizi olay 20. Yüzyılda gerçekleştirmiştir.

La Domenica del Corriere’den Mona Lisa’nın çalınması, 3-10 Eylül 1911 (Çizim Achille Beltrame)

 

Mona Lisa’nın çalınması

21 Ağustos 1911 günü Leonardo da Vinci’nin Mona Lisa tablosu Louvre Müzesi’nde asılı olduğu duvarından çalındı. O kadar akıl almaz bir suçtu ki çalındığının anlaşılması bile bir gün sürmüştü.

Ekim 1910’da Louvre’daki müze yetkilileri vandalizm eylemleri nedeniyle resimlerin korunmasına yardımcı olacağı düşüncesiyle önemli tablolarından bazılarının önüne cam paneller koymuşlardı. Halk ve basın camın yansıtıcı özelliği sebebiyle resimlerin keyifle izlenemeyeceği konusunda diretiyordu ki bir ressam olan Louis Béroud tartışmaya dahil olabilmek ümidiyle camekan ardındaki tabloları yerinde görmek için 22 Ağustos 1911 Salı günü müzeye gelmişti. Béroud, Mona Lisa’nın beş yıldır sergilendiği Salon Carré’ye gittiğinde Correggio’nun Mistik Evliliği ile Titian’ın Alfonso d’Avalos Alegorisi arasında sadece dört demir mandal durduğunu Mona Lisa’nın yerinde yeller estiğini görmüştü. Béroud, mzüe yetkililerine durumu bildirdikten sonra müze hızlı bir şekilde arandı ancak tablo bulunamadı. Polis arandığında öğleden kısa bir süre sonra yaklaşık 60 müfettiş Louvre’a gelmişti bile. Müze kapatıldı, tüm ziyaretçiler dışarı çıkarıldı ve her yer yeniden arandı ancak tekrar bulunamayınca karar verildi: Mona Lisa çalınmıştı… Louvre, soruşturmaya yardımcı olmak için bir hafta boyunca kapatıldı. Cam levhayı ve Kontes de Béarn tarafından iki yıl önce bağışlanan Mona Lisa’nın çerçevesini bir merdivende buldular ancak tablo ortada yoktu. Müze içinde dolaşan müze görevlileri, muhafızlar, işçiler, temizlikçiler ve fotoğrafçılardan oluşan müze giriş iznine sahip 800 kişi sorgulandı, kimse bir şey bilmiyordu. 1 hafta sonra olayı basından takip eden ziyaretçiler Mona Lisa’nın asılı olduğu duvardaki boş alanı ziyaret etmeye geldiler hatta bir ziyaretçi bir buket çiçek bıraktı. Müze müdürü Homolle işini kaybetti.

Mona Lisa o dönemde çok da ünlü değildi. Leonardo da Vinci’nin 16. yüzyılın başlarından kalma bir eseri olduğu biliniyordu ancak Rönesans dönemiyle ilgilenen akademisyenler ve sanat eleştirmenleri dışında pek de meraklısı yoktu. Tablonun çalınması bu durumu sonsuz dek değiştirecekti. Tabloyu kimin ve neden çaldığı üzerine orman yangını gibi yayılan sayısız söylenti çıkarıldı. Geleneksel düşman Almanlar baş şüpheli ilan edilmekle birlikte çok sayıda farklı teori üretildi hatta Fransız şair ve oyun yazarı Guillaume Apollinaire bile kısa süreliğine şüpheli olarak tutuklandı. Soruşturma sırasında polis, Pablo Picasso gibi tanınmış sanat muhaliflerini hırsızlık konusunda sorgulayacak kadar ileri gittiler. Fısıltı gazetesi son olarak tablonun temizlik sırasında heba edildiği müzenin durumu gizlemek için hırsızlık yalanını uydurduğunu yaymaktaydı. Tablo çalındıktan 2 yıl sonra 1913 sonbaharında, İtalya’nın Floransa kentinde tanınmış bir antika satıcısı olan Alfredo Geri’nin “her türlü sanat eserleri için uygun fiyatlarla bir alıcı” olduğunu belirten ilanına Paris’ten yazılan ve ‘çalınan Mona Lisa’nın elinde olduğunu belirten’ 29 Kasım 1913 tarihli bir mektup aldığında gizem aydınlanır gibi olmuştu. 10 Aralık 1913’te Leonardo Vincenzo adlı bir İtalyan Geri’nin Floransa’daki satış ofisine gelerek 500 bin liret karşılığında tabloyu satmak istediğini ancak Mona Lisa’nın Uffizi’ye asılması ve asla Fransa’ya geri verilmesi şartlarını koştuğunu söylemişti. Leonardo, Napolyon tarafından çalınanı İtalya’ya geri getirmek için tabloyu çaldığını iddia ediyordu. Geri ve Uffizi müze müdürü Giovanni Poggi, Leonardo’nun otel odasında resmin arkasındaki Louvre mührünü fark ettiklerinde derhal polisi aradılar. Asıl adı Vincenzo Peruggia olan Leonardo Vincenzo tutuklandı. 1908’de Louvre’da çalışan Vincenzo, iki arkadaşı ile Pazar günü müzeye girmiş ve bir depoda saklandığını, ertesi gün müze kapalıyken tabloyu çaldıklarını itiraf etti. Mona Lisa’nın bulunduğu haberi sadece Fransa ve İtalya halklarını değil tüm dünyadaki sanatseverleri çılgına çevirdi. Tablo, 30 Aralık 1913’te Fransa’ya iade edilmeden önce Uffizi‘de ardından İtalya’nın pek çok yerinde sergilendi. Mona Lisa Louvre’a geri döndüğünde, Fransızlar onu görmek için gruplar halinde sokağa çıkıp müzeye geldiler hatta dünyanın her yerinden insanlar tabloyu görmek için bizzat Fransa’ya geldiler. Esrarengiz şekilde gülümseyen kadının küçük resmi artık dünyadaki en ünlü sanat eseriydi.

Vincenzo 1914’te bir mahkemede yargılandı ve suçlu bulunarak 1 yıl hapis cezasına çarptırıldı ki bu sonradan 7 aya indirildi. İtalya’ya döndü 1. Dünya Savaşı başlıyordu ve sanat hırsızlığı artık kimsenin umurunda değildi.

Resim başka vandallıkların da hedefinde yer aldı: 1956’da biri tablonun üzerine asit attı ve aynı yıl başka bir saldırıda bir taş atıldı ve tablonun sol dirseğinde küçük bir hasar oluşmasına neden oldu. Hasar zayıf ama yine de fark edilmektedir. Kurşun geçirmez camın eklenmesi sayesinde 1974’te sprey boya ve 2009’da bir Rus turistin kahve fincanı da saldırılarını püskürtmesini sağlamıştır.

Marcel Duchamp’ın L.H.O.O.Q çalışması, 1919

L.H.O.O.Q.

1919’da tüm dünyada Leonardo’nun ölümünün 400. yıl dönümünü anılırken Dada[1] sanatçısı Marcel Duchamp’ın Mona Lisa’ya bıyık, keçi sakal çizip altına müstehcen bir ifade olan “L.H.O.O.Q.”[2] yazdığı kartpostal reprodüksiyon üretmişti. Duchamp, eleştirmenlerce şiddetle eleştirildi. Dadaist sanatçının eseri Fransız sanatına ve ondan hoşlanan kültürel seçkinlere bir saldırı olarak yorumlandı. Bununla birlikte Duchamp’ın yaptığı Salvador Dalí ve René Magritte’in çalışmalarına ilham vermekle kalmadı Mona Lisa’nın ününü daha da arttırdı.

Mona Lisa’nın Amerika ve Japonya Turları

1960’ların başlarında ABD First Lady’si Jackie Kennedy, Fransa Cumhurbaşkanı de Gaulle’un aracılığıyla Fransız kültür bakanını Mona Lisa’yı bir transatlantik yolculuğu ile yeni kıtaya göndermeye Washington, D.C.‘deki Ulusal Sanat Galerisi ile New York City’deki Metropolitan Sanat Müzesi’ne ödünç vermeyi ikna ettiğinde Fransız kamuoyu ayağa kalktı. Bununla birlikte Mona Lisa, SS France adlı okyanus gemisindeki lüks kabininde yanmaz, su geçirmez bir konteyner içerisinde güvenlik görevlileri ve müze yetkilileri nezaretinde Amerika’ya taşındı. Başkan John F. Kennedy, Ulusal Galeri sergisinin açılış etkinliğinde yaptığı konuşmada, “Bu tablo, Fransa halkının Amerika Birleşik Devletleri’ne gönderdiği ikinci hanımefendi” (ilki Özgürlük Heykeli) ifadesini kullanırken 1963’te üç hafta içinde Ulusal Galeri’ye 500.000 kişinin Mona Lisa’yı görmek için gelmesiyle, sergi ülke çapında manşetlere taşındı. Sonrasında New York’ta, Metropolitan Sanat Müzesi’nde 1 milyon kişi tarafından ziyaret edildi. Eser bu sefer Japon ssanatseverlerle buluşması için 1974’te Japonya’ya gönderildi.

Pop Art Mona Lisa (Andy Warhol)

Pop Art Mona Lisa

Mona Lisa’nın Amerika’da yarattığı medya fırtınası 1960’ların ünlü pop sanatçısı Andy Warhol’un dikkatini çekti. Andy Warhol, renkli Mona Lisa serigrafi reprodüksiyonları yarattı ki bu tür eylemler eserin ününe ün kattı. Louis Armstrong’un bir zamanlar söylediği “Pek çok kişi Mona Lisa’yı kopyalıyor, ancak insanlar hala orijinali görmek için sıraya giriyor” sözleri bu duruma vurgu yapmaktadır.

Notlar

[1] Dada, Dadaizm veya Dadacılık I. Dünya Savaşı yıllarında başlamış kültürel ve sanatsal bir akımdır. Dada Dünya Savaşının barbarlığına, sanat alanındaki ve gündelik hayattaki entelektüel katılığa ve erotizme bir protesto olmuştur. Mantıksızlık ve var olan sanatsal düzenlerin reddedilmesi Dada’nın ana karakteridir.

[2] “L.H.O.O.Q.” bir kelime oyunu olup kelime Fransızca telaffuz edildiğinde kulağa “Elle a chaud au cul” ([Onun] Sıcak poposu var) şeklinde gelmekteydi.