Roma Tarihi

Roma Senatosu (Senatus Romanus)

Romalılar ve Roma uygarlığı denilince aklımıza pek çok şey geliyor: Kolezyum, gladyatörler, yollar ve daha nicesi… Mazinin parçası olan bu saydıklarımızın yanında Roma mirasının bugünkü dünyamızda varlığını sürdüren bir kurumu var: Yönetim şekilleri. Romalılar, temsilcilerin vatandaşlar adına hüküm sürdüğü bir yönetim sistemi geliştirmişlerdi ki bu seçilmiş temsilciler, Roma Senatosu adı verilen bir organda görev yapmaktaydı. Roma tarihinin büyük bölümünde Roma‘yı Senato yönetmişti ki o dönemde dünyanın en güçlü siyasi kurumlarından biriydi.

Roma Forumu (Resim Hodgkin, 1800-1860). British Museum Koleksiyonu, Londra

Senato’nun Kökleri

Roma Senatosu denildiğinde aklımıza hemen Roma Cumhuriyeti gelmekteyse de Senato’nun varlığı aslında Cumhuriyet’ten yaklaşık 200 yıl öncesine uzanmaktadır. Söylenceye göre MÖ 753 yılı civarında, ileride Romalı olacak insanlar İtalya’da Tiber Nehri kıyısındaki tepelerde bir şehir ve onunla birlikte bir krallık kurmuşlardı. Romalılar başlangıçta Kuzey İtalya’da hüküm süren Etrüsk krallarının kontrolü altındaydılar. Roma’nın ilk dönemleri hakkında bildiklerimiz büyük ölçüde söylenceye dayalı olsa da MÖ 753 ile 716 arasında ilk Roma kralı Romulus’un kurduğu 100 kişilik bir danışma konseyi Roma Senato’sunun temeli olduğu düşünülmektedir. İlk Senato, Roma’nın başlıca aileleri olan farklı Roma klanlarını temsil eden birer yaşlı erkek üyeden oluşmaktaydı ki Romalılar bu kişileri ‘baba’ anlamına gelen Latince patres kelimesiyle adlandırmışlardı. Aslında, Senato (senatus) kelimesi Latince ‘yaşlı adam’ anlamına gelen senex kelimesinden gelmektedir ki bu topluluğun başlangıçta bilgelik ve deneyim çağrışımıyla bir araya gelmiş bir tür ‘yaşlılar meclisi’ olduğunu göstermektedir. Bu ilk 100 Senatörün torunları Patrici sınıfı, zamanla Roma toplumunun en seçkin üyeleri olmuştur.  Bu senatörlerin kendi aileleri tarafından mı seçilip gönderildiği yoksa Roma’nın ilk kralı Romulus tarafından atandığı bilinmemektedir. Kurum temsili bir hükümet sisteminin temelini oluşturan devrimci bir adım olup, Roma kralları aslında önde gelen aileler seçilmekte, Senato sadece kralın hükümranlığını onaylamakla kalmamakta aynı zamanda krala tavsiyede bulunmaya da devam etmekteydi.  Asırlar boyunca, Roma Senatosu düzeninde, etki ve yetkilerinde büyük değişiklikler görüldüyse de nihayetinde, Roma’nın kuruluşundan dağılmasına kadar geçem süre zarfında Roma imparatorlarından bile daha uzun süre varlığını sürdürebildi. Roma kralı Senato’yu kurmuş olsa da ilginç bir şekilde Roma Senatosu yürütmeyi belirleme gücüne sahipti yani Roma kralları güçlerini otomatik olarak mirasçılarına devredemediler tahtlarını bırakacakları kişiyi asla kendileri seçemediler. Bunun yerine, bir kralın ölümü üzerine, iktidar uygun birine vermesi için Senato’ya geri dönüyordu.

Senato’nun Gelişmesi

Sabine ve Latin kabileleri Roma’ya katılırken, meclise her kabileden ilave yüz senatör katılmışsa da zalimliğiyle ünlü Roma’nın son kralı Lucius Tarquinius Superbus çok sayıda senatörü idam etmiş, sürgün edildiğinde destekçileri de onunla birlikte gönderilmiştir. Yeni kurulan Cumhuriyet’in ilk konsüllerinden Lucius Junius Brutus ve Publius Valerius Publicola, senatör açığını kapatmak için yüksek rütbeli pleb[1] ve equities[2] atadı ve MÖ 3. yüzyıldan itibaren senatör sayısını yaklaşık 300’e çıkarılmıştı ki sonraki birkaç asır boyunca doluluk oranı bu şekilde kalmıştır.

Pompey’in Curia’sının arka planda bu binaların hemen hemen altında bir yerde bulunduğunu belirtmekte fayda var. Jül Sezar, MÖ 44 Mart’ta bu Curia’nın basamaklarında 23 bıçak yarası alarak öldürüldü. Caesar muhtemelen (Sen de mi Brtusu?) “Et tu, Brute?” Demedi. (Bunu Shakespeare uydurdu)

Cumhuriyet Senatosu

Cumhuriyetin kurulması Roma Senatosunun sorumluluklarını artırmıştır. Öncesinde yetki daha küçük meclislerde magistrates[3] adıyla bilinen yargıçlardaydı. Az temsil edildiğini hisseden Roma’nın sıradan insanları Roma’da muazzam bir “yürüyüş” düzenlemiş ardından Plebler Konseyi’nin oluşturulunca halk Senato kararlarını veto etme kabiliyetine sahip olmuştur. Plebiscitum Ovinium veya Lex Ovinia, Plebler Konseyi tarafından Roma Senatosu üyelerinin listesini konsüllerden cencorlara değiştirme yetkisini aktaran bir girişimdi. Her beş yılda bir censorler tarafından yeni bir üye listesi derlendi, ancak senatörler onursuz bir davranışta bulunmadıkları sürece genellikle rollerini ömür boyu sürdürdüler Senato’nun gücü Cumhuriyet döneminde büyümeye devam etmiş, bir yıllık bir dönem için Roma’daki en yüksek yetkililer olarak atanan konsüller Roma’nın hem askeri hem de sivil idaresine komuta ediyordu. Roma’nın içinde ve dışında siyasi bir güç merkezi olan Senato, yabancı ülkelerden çeşitli çatışmalara müdahale etmesi için bile çağrı almaktaydı. Uygun niteliklere sahip Romalı erkekler arasında güç ve prestij kazanmak için senatör hatta konsül olabilmek en önemli kariyer hedefi haline gelmişti. MÖ 70’e gelindiğinde onursuz davranışları nedeniyle 64 senatörden azı yeni listeden çıkarılmıştı. Sistem, aslında, yüzyıllar boyunca Roma hükümetine hâkim olacak yeni ve güçlü bir siyasi sınıf yaratıyordu. Konsüller, destekçilerini ödüllendirmek için olmadık kişileri senatör olarak atamaya başlamıştı ki bunlar ayrıca vilayetlerin valileri ve askeri liderler olarak birden fazla hükümet görevi yerine getirmekteydi. Maaş almayan senatörler vali veya askeri görevlerini yerine getirirken haraç almaya başladılar böylece imparatorluk döneminde de devam edecek yolsuzluklar derinleşmiştir. Bu dönemde Gracchus[4] kardeşler ve Sulla[5] çeşitli reformlarla çürümeyi yavaşlatmaya çalışmışsa da başarılı olunduğunu söylemek zordur. Diktatör Sulla, senatör sayısını 600’e, iç savaştan başarıyla çıkan Jül Sezar 900 veya 1000’e çıkarmış, bu kadar çok senatör Senato’nun prestijini ve gücünü zayıflatmıştır ki kimi yazarlar Sezar’ın niyetinin aslında bu olduğunu iddia edilmiştir. Senatörlere, tartışmalarda her zaman ilk kez konuşan princeps senatus liderlik ediyordu ki Cumhuriyetin son yıllarında önemini kaybeden bu pozisyon Augustus döneminde yeniden öne çıkacaktır. Cumhuriyet’in son dönemlerinin getirdiği krizler sırasında Senato, devleti korumak için gerekli gördüğü olağanüstü hâl kararnameleri (senatus consultum ultimum) çıkarmıştır. Senatonun resmi işlevi kararnameler ve kararlar ile tavsiyede bulunmakta olsa da MÖ 4. yüzyıldan halk meclisleri ve magistrates zayıfladıkça kamu politikası üzerinde giderek daha etkili hale gelmiş, dış politika, yabancı büyükelçileri dinlemek, lejyonların dağılımına karar vermek, iller oluşturmak ve sınırlarını belirlemek konularına el atmış, Roma’nın en güçlü adamlarına, özellikle de başarılı askeri kampanyalar için verilen zafer ödülleriyle prestij sağlamıştır.

Julius Caesar tarafından yaptırılan ve Augustus tarafından tamamlanan, Roma Senatosunun bir buluşma yeri olan Curia Julia, MÖ 44-29, Roma

İmparatorluk Döneminde Senato

Sezar’ın yeğeni ve halefi Augustus, Roma Senatosu’nun çoktan beridir yozlaşmış ve etkisiz olduğunu fark etmişti. Senatör sayısını 600 üyeye düşürmekle kalmamış, censorlerin senatörleri meclisten çıkarılabilmesini sağlayan ahlak ve davranış beklentilerini de yeniden oluşturdu. Augustus ayrıca imparator dışında herhangi biri tarafından yapılan konuşmalar için bir zaman sınırı koymuştu. Senato üyeliğine hak kazanmak için, en az 1 milyon sestertius değerinde bir mülke sahip olması gerekiyordu. Augustus döneminden itibaren senatörler artık diğer senatörlerin iznini almadan İtalya’dan ayrılamamakta, bankacılık veya kamu için iş yapamamakta veya dış ticaret yapacak kadar sayıda gemiye sahip olamazlardı. Senato’nun, üyelerinin çoğunluğunu oluştursalar bile, tamamen aristokrat patrician sınıfın üyelerinden oluşmadığını biliyoruz. Ayrıca tribunes, aediles ve daha sonraki quaestors gibi belirli türden magistratlar Senato oturumlarına katılabilir ve konuşabilirlerdi. Senatörler, Şur moru çizgili bir toga giyme hakkı (latus clavus), senatoryal bir yüzük, özel ayakkabılara sahip olma,  clarissimi, spectabiles ve illustres gibi sıfatlarla anılma, mali avantajlar ve halka açık festivallerde ve oyunlarda en iyi koltuklara oturma hakkı gibi bazı ayrıcalıklara sahip olurlardı.

Senato, Roma şehrinin çeşitli yerlerinde kutsal olması gereken yerlerde toplanmışsa da en çok Roma’da bir kamu binası olan Curia’yı kullanmıştır. Bunlar, Krallık döneminde Curia Hostilia sonrasında Cumhuriyet döneminde sonra Sulla tarafından yaptırılan Curia Cornelia son olarak da Jul Sezar tarafından inşa edilen ancak Augustus tarafından tamamlanıp İmparatorluk döneminde kullanılan Curia Julia idi. Oturumlar, insanların dışarıda oturmalarına ve isterlerse dinlemelerine izin veren gerçek bir açık kapı politikasıyla halka açıktı.

Augustus devletin gerçek gücünü elinde tutuyordu ancak senatoya karşı her zaman saygı duydu ve tavsiyelerini ciddiye almıştı ki halefi Tiberius da Capri adasındaki lüks villasında emekli oluncaya dek onun çizgisini sürdürmüştü. Bununla birlikte Tiberius’tan sonra Senato güç ve prestijini hızla kaybetti, senatörlük de ancak sembolik bir değer haline geldi. Senato hala askeri, mali ve dini konularda önemli ayrıcalıklara sahipti ve Augustus’un doğrudan kontrolü altında olmayan illerin valilerini atayabiliyordu. Bununla birlikte yetkilerini sözde Senato’nun onayından aldıkları için İmparatorluk döneminde Senato’nun yürütmeyi kontrol etme görevi devam etti. Ordunun desteğini kaybeden bir imparator çok ileri giderse ve senato onu devlet düşmanı ilan edip, iktidardan uzaklaştırılmasını sağlayabilir hatta hatıralarını resmi olarak silebilirdi (damnatio memoriae). Tabii zamanla bu durum da değişti. Roma İmparatorları tarafından hem Roma’da hem de savaş alanında kişisel güvenliklerini sağlamak amacıyla oluşturulmuş özel birlikler olan Praetorian muhafızlar Roma şehir sınırları içinde silah taşıması yetkisine sahip olduklarından bu dengeyi değiştirdiler. İmparatorluğu süresince yaptığı çılgınlıklarla ve acımasızlığı ile adından söz ettiren, kendini tanrı olarak ilan ettiren Caligula MS 41’de senatörlerin de karıştığı suikastta kendini korumakla görevli Praetorian muhafızlarca öldürülmüş ve yerine amcası Claudius’u imparator seçilmişti. Silahlı savunucusu olmayan Senato Praetorian muhafızların talebine boyun eğmek zorunda kalmıştı. Asırlar boyunca, imparatorluk genişledikçe senatörlerin coğrafi kökenleri de değişmiş olup, MS 3. yüzyılda senatörlerin yarısı İtalya dışından geliyordu. Septimius Severus (MS 193–211) döneminden sonra İtalyanlar sayıca üstünlüklerini kaybetmişti; başlangıçta İspanyol ve Galyalılar varken ardından Asya ve Afrikalılar senatoyu doldurmuştu. Yine 3. yüzyılda Gallienus döneminde, senatörler lejyonlara komuta etme hakkını ve eyalet yönetimindeki rollerinin çoğunu kaybetmişlerdi.

İmparatorluğun Bölünmesi Sonrasında Senato

Yeni senatörlerin sayısı 4. yüzyılda yaklaşık 2.000’e yükselmişti. 4. yüzyılın başlarında İmparator Büyük Konstantin, Byzantium adıyla bilinen kentte Yeni Roma adını vereceği yeni bir başkent kurdu, Byzantium yeniden inşa edildi ve imparatorun onuruna zamanla Konstantinopolis olarak yeniden adlandırıldı. Konstantin, yeni doğu başkentinde yeni bir Senato kurduğunda Roma’da ki asıl Senatosu, yalnızca yerel ve belediye meseleleriyle ilgilenen eski benliğinin gölgesi haline geldi. Konstantin, doğu ve batı, tüm Roma’yı yöneten tek kişiydi. Onun ölümünden sonra Doğu ile Batı arasındaki uçurum arttı. Barbar kavimlerce tehdit edilen Batı İmparatorluğu, son imparatoru Romulus Augustus’un kendisini kral olarak belirleyen Flavius Odoacer tarafından tahttan indirilmesiyle çökerken, Doğu Roma İmparatorluğu (modern tarihçilerin Bizans İmparatorluğu adını kullanır) gittikçe güçlendi. Roma’da Ostrogotların yönetimi altında Senato’nun varlığını sürdürdüğü bilinmektedir. Roma Senatosunun bilinen en son eylemi MS 603’te gerçekleştiği bilinmektedir. Julius Caesar tarafından inşa edilen ve Augustus tarafından tamamlanan son Senato binası olan Curia Julia MS 630’da bir kiliseye dönüştürülmüştür.

Notlar

[1] Plebler antik Romada ayrıcalıklı patrici sınıfından ayrı olarak Roma vatandaşlarının genel bütününü oluştururlardı. Bu kavram günümüzde bazı toplumlarda genellikle orta ve alt sınıflar için kullanılsa da Roma döneminde plebler oldukça zengin ve nüfuz sahibi olabiliyorlardı.

[2] Equites veya Equestrian Roma Cumhuriyetinin ve Roma İmparatorluğunun erken dönemlerinin iki üst sosyal sınıfından birinin mensuplarına verilen ad. Bu sosyal sınıf gücü savaş atı edinmeye yeten ve “şövalye” ya da “süvari” olarak adlandırılan ve genellikle varlıklı kişilerden oluşurdu.

[3] Yargıçlar (Magistrates), Roma cumhuriyetinin seçilmiş yetkilileriydi. Her Magistrat bir dereceye kadar yetkiye sahipti ve tek başına olduğu zaman diktatör en yüksek güce sahipti. Diktatörün altında, censor ve en yüksek rütbeli adli yargıçlar olan konsüller (consul) vardı.

[4] Gracchi veya Gracchus kardeşler, Antik Roma’da pleb sınıfına mensup bir aileden gelen kardeşlerin adıdır. Tarihe “Gracchus kardeşler” olarak geçen Tiberius ve Gaius sosyal reform uğruna öldürülmüşlerdir. Tiberius Roma Senatosu mensuplarınca sistemi Roma’nın alt sınıflarına daha uygun hale getirmeye çalıştığı için öldürülmüştü.

[5] Lucius Cornelius Sulla Felix (MÖ 138-78) veya genel olarak bilinen ismiyle Sulla, Romalı general ve devlet adamı. Diğer Romalı yöneticilerden farklı olarak iki defa geldiği konsüllük makamına ikinci gelişi, diktatörlüğü sürerken gerçekleşmiştir