Anadolu Mitolojisi Ortadoğu Tarihi

Galatlar ve Galatia

Galatia[1] veya Galatya, Kuzey-Orta Anadolu’da kabaca bugünkü Ankara ve Eskişehir illerine karşılık gelen bölgenin adı olup, MÖ 278-277 arasında Kelt kabileleri tarafından işgal edilmesine atfen bu adı almıştır.

Kimlik

Antik dönem Yunan yazarlarınca ‘Keltoi’, ‘Keltai’, Galli, Romalı yazarlarca ‘Galatae’, ‘Gallive’, ‘Keltae’ ya da ‘Gaul’ gibi farklı adlarla anılmışlardır. Galatia, Yunanca Galatia kelimesinden gelmekte olup, Galatların yaşadığı yer anlamına gelmekteydi.[2] Antik çağda bu yer Sangarius ve Halys nehirleri arasında merkezinde Ankyra olan bölge kuzeyde Paphlagonia ve Bithynia, doğuda Kappadokia ve Pontus, batıda Frigya, güneyde Lykaonia ve Pisidia ile sınırlandırılmıştı.[3]

Galatlar kendi tarihlerine ilişkin kayıt tutmadığı için Yunan ve Roma kaynaklarından edinmekteyiz. Bu halkın varlığından ilk bahseden Miletli tarihçi ve coğrafyacı Hekataios (MÖ 550-476) MÖ 600’lerde Güney Fransa’da görüldükten sonra bazı Kelt kabileleri MÖ 3. Yüzyılda Balkanlar üzerinden Anadolu’ya geçmiştir[4]. 3. yüzyıl yazarları tarafından Galatae (Galatyalılar) olarak adlandırılan Keltler daha doğrusu Tectosages, Trocmil ve Tolistogogii kabileleri[5] dört kent devleti (oppidum) kuracakları ve isimlerini verecekleri Kuzey Phrygia bölgesine yerleşmişlerdir. Aynı dili konuşan bu kabilelerden Tectosages adını Keltia’daki akrabalarıyla aynı adı taşırken, Trokmi ve Tolistobog’lar liderlerinin adını taşımaktaydı.[6]Ankyra[7] (Ankara) ve Tavion (Küçüknefes Köy) en önemli yerleşim birimleriydi. Galatlar genellikle uzun boylu, sarı ya da kızıl saçlı, beyaz tenli ve mavi gözlüydü[8][9].

Roma‘ya karşı Seleukosları destekleyen (MÖ 190-189) Galatyalılar, Romalılar tarafından bir daha kendilerini toparlayamayacakları şekilde cezalandırılmışlardır. Galatia’nın üç kabilesini Blucium’daki kalesinden yöneten Deiotarus (“Kutsal Boğa”) döneminde (MÖ 120-41) bir dereceye kadar özerklik kazanmışlardır. Sonrasında Bergama ve Pontus‘un yönetimi altında kalan Galatia, MÖ 85’den itibaren Roma’nın hamiliğinde kukla krallar tarafından yönetilmiştir. Başlangıçta Kelt din ve kültürünü yaşatan” Galatlar zamanla diğer Anadolu uygarlıkları Helenistik kültür tarafından asimile edilmiştir. Büyük Pompey’in MÖ 63’te Pontus imparatorlu VI. Mithridates‘i (MÖ 120-63) yenmesinden sonra MÖ 25’te Augustus Caesar tarafından Roma İmparatorluğu tarafından yutulmuştur. İsa‘nın havarilerinden Pavlus tarafından Yahudileştirme yanlısı bir grup tarafından rahatsız edilen bazı erken dönem kiliselere yazılan mektuplarından birisi ‘Galatyalılara mektup‘ adını taşımakta olup, Yeni Ahit‘in bölümlerinden birisidir.

Galat Ülkesi

Birbiriyle birleşmeyi, hatta karışmayı reddeden üç Kelt kabilesi Trocmil doğu, Tolistogogi batıi ve Tectosages merkez Galatia’da dört kantondan oluşan küçük krallıklar kurmuştur. Bununla birlikte gücün kötüye kullanılması veya ağır suçları değerlendirmek amacıyla her üç kabilenin katılıyla kurulan 300 üyeli Drunemeton adlı bir senato çalışmaktaydı. Drunemeton kelimesinin ilk hecesi dru- Yunanca meşe ağacı’ anlamına gelmekte olup devamı Fransa ve İngiltere Keltlerinde olarak anılan tapınak anlamında nemeton kelimesiyle ilişkili olmalıdır. Galatia’nın batısında yer alıp, Ana Tanrıça Kibele ve eşi Attis’e adanan Pessinus[10] başlangıçta Kelt topraklarına yer almamakla birlikte Keltlerce kutsal kabul edilmekteydi. Pessinus, gökyüzünden düşen Galatyalıların Frigler gibi Agdistis adıyla çağırıp, ibadet ettikleri tanrıçayı sembolize ettiği büyük ve siyah bir meteor taşı etrafında kurulmuş eski bir siteydi. Strabo Pessinus’un Galatyalıların dini merkezi olduğunu iddia etmesine ilaveten arkeolojik kanıtlar Galatyalıların siteyi ziyaret ettiklerini hatta Deiotaros döneminde bir süre için ellerinde tutmuş olabileceklerini göstermektedir. Bu dönemde çeşitli krallıklar için paralı askerler olarak hizmet veren Galatyalılar, Frig ve Yunan geleneklerini benimseyerek büyük ölçüde asimile olmuştur.

Volcae, Galyalıların Makedonya’ya saldırmasından önce kurulan bir kabile konfederasyonu idi. MÖ 270 ve MÖ 279’da termopila Savaşı’nda toplanan Yunanlılarla savaştı. Volcae adıyla bilinen bu kabileler aynı anda güney Galya, Moravya, İber Yarımadası’nın Ebro vadisi ve Anadolu’da Galatia’da bulundu.

Tarih

 

Keltlerin (Galatların) Anadolu’ya Gelişi

Galya şefi Brennus MÖ 390’da Roma’yı yağmaladığı zaman doruğuna ulaşan Kelt göçü MÖ 4. Yüzyıl sonlarına dek sürmüştür. Galyalılar MÖ 4. yüzyılın sonlarında Büyük İskender döneminde doğuya ve güneye göç etmişlerdi ancak İskender onları Tuna’ya doğru sürmüştür. MÖ 280 civarında, Pannonia’dan[11] bir grup Kelt başka bir Brennus liderliğinde Yunanistan’a inerek Keltlerin yüzyıl önce İtalya’da yaptıkları gibi paralı asker olarak hizmet görmüş ancak bu sırada çeşitli kent ve kasabaları yağmalamıştır. MÖ 279’da kehanetleriyle ünlü Apollo Tapınağı’na ev sahipliği yapan Delphi’yi yağmalamıştır. Sürekli savaşmaktan yıpranan 20 bin civarında Kelt bu dönemde Lutorius ve Leonorius liderliğinde kalıcı olarak yerleşebilecekleri bir bölge aramıştır. Bu sırada Anadolu’da Bithynia Kralı I. Nicomedes (MÖ 278-255), bağımsız bir krallık kuran ve otoritesini tanımayan kardeşi II. Zipoetes ile savaşıyordu. Nicomedes, savaşında kendisine yardım etmesi için Keltleri Anadolu’ya davet etmiş, Trakya üzerinden Bithynia’ya gelen Keltler sayesinde Zipoetes’i yenmeyi başarmıştır.

Keltler zaferden sonra Anadolu’dan şehirlerden ve köylerden korunma karşılığı savaş vergisi (galatika) toplamaya başlamış ödemeyenleri yok etmiştir. Zipoetes’in yenilgisinden 4 yıl sonra Karadeniz kıyılarına saldıran Mısır firavunu II. Ptolemaios’un askerlerinin Pontus’u istila etmelerine engel olmuşlardır. Bu döneme ilişkin bir söylencede Galatlar, Mısır kralının askerlerini Karadeniz’e kadar sürerek gemilerinin çapalarını ele geçirdikleri bu zaferin karşılığında müttefikleri Pontus kralının mükâfat olarak geniş araziler verdiği,  Galatların bu yeni arazilerde kurduğu kente bahsi geçen çapaların adını (Ankyra) verdiğini modern Ankara şehrinin atasının böyle kurulduğu anlatılmaktadır. Bununla birlikte asılar önce Büyük İskender’in Anadolu seferinde Gordion’dan sonra Ankyra’ya doğru gittiğinin bildirilmesi bu bilgiyi çürütmektedir.

Nicomedes, hükümranlığını güvence altına almak için Keltleri kullanmışsa da şimdi ortaya çıkan güvenlik sorununu nasıl çözeceği sorusuyla karşı karşıya kalmıştır. Bu süreçte müttefikleri[12] Bithynia ve Pontos krallarının yönlendirmesiyle Suriye Krallığı’nın Anadolu’nun batısındaki topraklarına saldırmışlardır.

Nicomedes, Keltlere ülkesinin sınırlarının doğusunda kendisine bile ait olmayan bugünkü Ankara (Ancyra) çevresindeki bölgeye yerleşmelerini önerdi. Böylece hem topraklarındaki iç güvenlik sorununu çözmüş hem de Frigler ile arasında bir tampon devlet yaratmıştır. Keltler bölgede yaşayan Frig topluluklarını yerinden ederek ya da boyun eğdirerek yeni yurtlarına yerleşmişse de yine Nicomedes’in teşvikiyle Seleukos İmparatorluğu topraklarına akın yapınca Seleukos kralı I. Antiochus Soter (MÖ 281-261) Filler Savaşı’nda yenilmişlerdir. Savaş sonrasında Galatların, Nikomedes ve Pontus ile ittifakı biterken Keltler Antiochus’un ordusunda paralı asker olarak hizmet vermeye başlamıştır.[13]

I. Attalus Dönemi

Başlangıçta dönemde Galatia’da merkezi bir devlet bulunmadığı ve Keltlerin henüz geçimlerini tarımdan sağlayan yerleşiklere henüz dönüşmedikleri anlaşılmaktadır. Galatlar her kabileden 4 kişinin katılımıyla tetrarkhes unvanlı 12 kişi tarafından oluşturulan oligarşik bir hükümetle yönetiliyordu. Üç kabileden birisi Antiochus bir başkası Pontus kralı I. Ctistes (M.Ö. 281-266) için paralı asker olarak hizmet veriyor, üçüncüsü muhtemelen diğerlerinden de katılımlarla etraftaki yerleşimleri yağmalıyordu. Kelt akınları Kral Lysimakhos’un 9 bin talentonluk hazinesini korumakla görevli Philetairos’un yönettiği Bergama (Pergamon) kentinde rahatsızlık yarattığında Büyük İskender’in haleflerinden Lysimachus Trakya, Anadolu ve Makedonya’da hüküm sürmekteydi. Lysimachus, Seleukos İmparatorluğu’nun kurucusu olan I. Nicator Seleukos (MÖ 305-281) tarafından savaş meydanında öldürülmeden önce Pergamon’u komutanlarından Philetaerus’a (M.Ö. 282-263) emanet etmiştir. Lysimachus’un ölümünden kısa bir süre sonra, I. Seleucus suikaste uğradığında yerini alan I. Antiochus Soter’in para işlerinden anlamamasında faydalanan Philetaerus kentteki 9 bin talentonluk hazineyi hem kentin gelişmesine hem de çevredeki toplulukların sadakatini cömert hediyelerle satın almak için kullanmış, Galatları da istedikleri haracı vererek uzaklaştırmıştır.

Philetaerus’un öldüğü dönemde Pergamon, tanrıça Demeter’e adanmış bir akropolü ve koruyucu tanrıça Athena’ya tapınakları barındıran zengin bir şehirdi. Kent Kelt saldırılarına karşı dayanacak güçteydi ancak bu onların ticaret kervanlarını taciz etmelerini hatta şehre saldırmalarını engellememiştir.[14] Philetaerus’un, halefi I. Eumenes (MÖ 263-241) Keltleri paralı asker olarak kiralayarak güvenlik sorunu çözmüştür. Eumenes, Keltlerin yardımıyla MÖ 261’de Sardeis Savaşı’nda I. Antiochus Soter’ı mağlup etti ve Pergamon’u Seleukos egemenliğinden çıkarmıştır. Eumenes sonrasında topraklarını genişletmişse de askeri seferlerine son verdiğinde işsiz kalan Keltler topraklarını yağmalamaya devam edince kuzeni ve evlatlık oğlu I. Attalus’u (MÖ 241-197) MÖ 232’de Keltlerin üzerine göndermiş o da Keltlerin Galatia’ya geri dönmesini sağlamıştır. 2 yıl sonra koruma parası adı altında haraç isteyen Kelt ordusu yeniden Bergama önlerinde görünmüşse de Attalus tarafından püskürtülmüşlerdir. Attalus’un bu zaferi bir zamanlar Pergamon’da ki Athena Tapınağı’nda sergilenen ve ölmekte olan ve Galyalıyı tasvir eden bir heykel yaptırarak kutlamıştır. Ünlü heykelin Roma döneminde yaptırılan bir kopyası Ölen Galyalı (Dying Gaul) şu anda Roma’da Capitoline Müzesi‘nde sergilenmektedir. Bununla birlikte Attalus, Galatia’yı işgal etmemiş Gallo-Graecia adıyla Galat ülkesinin özerkliğini tanımıştır.

Magnesia Savaşı

Seleukos kralı III. Antiochus (MÖ 223-187) imparatorluğu yeniden bir araya getirme amacıyla MÖ 191’de Yunanistan’ı işgal ettiğinde önce aynı yıl Thermopylae’de ardından ertesi yıl Magnesia’da Romalılar tarafından yenilgiye uğratıldığında kuvvetlerinin önemli bölümünü piyade ve hafif süvari olarak hizmet eden Galatia Keltleri oluşturmaktaydı. Antiochus, MÖ 188’de Apamea Antlaşması’nda Roma’nın tüm şartlarını kabul ederken ağır bir savaş tazminatı vermeyi de kabul etmiştir. Roma konsolosu Gnaeus Manlius Vulso MÖ 189’da Galatia’ya yürüdü ve Olympus Dağı Savaşı’nda ve yine Ankara’da gerçekleşen bir başkasında Keltleri iki kez yenerek Galatia’nın vasal haline gelmesini sağladı. Vulso Roma senatosuna danışmadan kendi iradesiyle savaşa girdiğinden önce barışı engellemekle suçlanmışsa da gerekçesini açıkladıktan sonra Roma’da zaferi kutlanmıştır. Mithridates, Yunanistan’a geçen ordusunun Romalı General Sulla’ya yenilmesinden hemen sonra tüm Galat tetrarkheslerini aileleriyle birlikte bir şölene çağırdıktan sonra öldürtmüş böylece tetrarkhes düzeni bozulmuştur[15]. Mithridates’ten kurtulabilen Galat tetrarkhes’inden birisi ve Tolistobogi şefi Deiotaros, Pompey tarafından kral ilan edilmiştir[16].

Büyük Pompey ve hatip Cicero’nun arkadaşı olan Galatia kralı Deiotarus (MÖ 106- 43) Caesar’a karşı 600 askeriyle birlikte Pompey’i desteklemişse de savaştan sonra Caesar tarafından affedilmiştir. Caesar’ın Roma’da öldürülmesinden sonra Galatia Krallığı’nı kuran Deiotaros İç savaş sırasında Cumhuriyetçilerle Caesar taraftarları Triumvirler arasındaki savaşta ilkine destek verdiyse de Amyntas’ın komutasında gönderdiği ordu Philippi Savaşı’nda talimat almadan taraf değiştirince Deiotaros tahtını koruyabilmiştir[17].

Deiotarus krallığın yönetimini damadı Brogitarus (MÖ 63-50) ile paylaşmış, torunu Amyntas (MÖ 38-25) son Galatia kralı olmuştur[18]. Mark Antony’iyi MÖ 31 Actium Muharebesi’nde yenmesinden sonra, Roma’daki tek güç haline gelen Octavian MÖ 27’de Roma İmparatorluğu’nun ilk imparatoru Augustus Caesar (MÖ 27-14) olmuştur. Deiotaros’un ölümünden sonra Galat kökenli en az yedi kral (Kastor, Amyntas, Deiotaros Philadelphos, Adiatoriks, Ateporiks, Brigatos, Zmerzoriks), Anadolu’nun yerel hükümdarları arasında yerlerini almışlardır. Bu kralların görevi Roma adına hükmettikleri topraklardaki kabileleri Roma’nın otoritesine boyun eğdirmek ve Parth tehdidine karşı tampon bölge görevi yapmak olmuştur.

Amyntas Dönemi

Roma Cumhuriyeti’nin Doğu topraklarının yönetimini üstlenmiş olan Antonius, Deiotaros’un ölümünden sonra Deiotaros’un yasal varisi olan torunu Kastor’u Galatia kralı olarak atamış ve Paphlagonia’nın iç kesimlerini vermiştir. Antiokheia – Apollonia arasındaki bölgenin yerlisi olan Amyntas’a yetenekli bir asker ve yönetici olduğu için kral unvanı verilmiş, Roma otoritesinin sağlanması gereken sorunlu bölgeler olan Antiokheia (Yalvaç), Apollonia (Uluborlu), Sagalassos (Ağlasun) ve Termessos (Düzlerçamı) gibi kentlerin bulunduğu coğrafyaya hükmetmiştir. Amyntas, Büyük Pompeius’un oğlu Sextus Gnaeus Pompeius’a karşı MÖ 36 yılında yapılan savaşta 1500 atlısıyla birlikte yer aldı ve Sextus Gnaeus Pompeius’u Bithynia’da kuşatarak esir almayı başarmıştır[19]. Amyntas, Actium Savaşı öncesinde Antonius’un tarafında olmasına karşın savaşı kimin kaybedeceği henüz bilinmezken emrindeki 2 bin Galat atlısıyla birlikte Augustus tarafına geçmiştir. Marcus Antonius’un Kyzikos’da konuşlandırmış olduğu gladyatörlerini engelleme görevini başarıyla tamamlayamamıştır. Bununla birlikte Augustus, Actium Savaşı’nda taraf değiştirip kendisini destekleyen Amyntas’ın krallığını korumasına izin vermekle kalmayıp, ek topraklar bağışlayarak ödüllendirmiştir.

Amyntas, İsauria’nın kontrolünü sağladıktan sonra, MÖ 25’te Karalitis ve Trogitis gölleri arasında yaşayan vahşi Homanad kabilelerine saldırmış, savaş sırasında öldürdüğü Homanad beyinin karısı tarafından tuzağa düşürülerek bir suikast sonucu öldürülmüştür. Amyntas’ın ölüm haberini İspanya’da Kelt-İber kabileleriyle savaşırken alan Augustus, Doğu Frig-Lakonya toprakları ile dağlık Pisidya, Pamphylya kıyıları ve Kilikya’nın kayalık arazisini de kapsayan Galatia Krallığı’nı Amyntas’ın henüz küçük ve tecrübesiz olan oğlu Pylaemenes’e bırakmak yerine Roma Eyaleti’ne dönüştürmeye karar vermiştir.[20]

Bolu Hıdırşeyhler Tümülüsünden çıkarılan Galat Sanatından örnekler (İstanbul Arkeoloji Müzesi. World Imaging, CC BY-SA 3.0)

Hristiyanlık

Galatyalılar ya da Galatlar önce neredeyse tamamen Helenleşmiş bu yüzden Gallo-Graeci olarak adlandırılmış ancak sonrasında hızla Kelt-Grek geleneklerini de Roma inançları ve tutumlarıyla değiştirmişlerdi. Yine de Frigler tarafından Anadolu’ya getirilen Ana Tanrıça Kibele ve gökyüzü tanrısı Sabazios’a tapınmaktaydılar. Kibele kültü aslında Hatti ve Luvilerce bilinen ve MÖ 2500’lere dek uzanan bir Anadolu tanrıçasıydı. Friglerin at sırtındayken mızrak kullanan ve kaosu simgeleyen dünya yılanını çiğneyen savaş tanrısı Sabiazos’a Cybele’den daha çok saygı duyması muhtemeldir.  Savaşçı Kelt kabileleri olan Galatyalılar’ında böyle düşündüğü sanılmaktadır. St. Paul (Pavlus, Aziz Paulus), Anadolu’da Hristiyanlığa yaymaya çalışırken karşısına Sabiazos Zeus kültü ve çıkmıştı. Zeus’un oğlu yarı-tanrı Heracles (Roma mitolojisinde Herkül) Anadolu’da tarihi bir kurtarıcı figür olduğundan Tanrı ile kurtarıcı oğlu İsa pradigmasını yaymak çok da zor olmamıştı. Elçilerin İşleri Kitabı’nda ve Yeni Ahit’in mektuplarından da anlaşılacağı gibi Pavlus bu dönüşümü eski tanrılarca yeteri kadar temsil edilemeyen Gerçek Hakikat olarak açıklamıştı. Pavlus, Galatyalılara yazdığı mektubunda, özgürlük ve bağımsızlık sevgisine (5: 1) hitap eder ve dünyevi zevklerin peşinde koşanların köleliği ile Mesih aracılığıyla sağlanacak ruh özgürlüğünü tekrar tekrar karşılaştırmıştır.

Aziz Pavlus kıskançlık, sarhoşluk, serbest yaşanan cinsellik ve putperestlik (5: 19-20) gibi Galatyalılarla ilişkilendirilen günahlardan bahsederek bunların Hıristiyanlık ile çelişkisini vurgulamıştır. Sonuçta Pavlus’un etkisiyle Galatyalılar, Kibele ve Sabazios yerine İsa’nın öğretisini benimsemişlerdir. Anadolu’nun pek çok yerinde olduğu gibi Hıristiyanlık eski dinlerinin yerini almış, tapınaklar kiliseye dönüştürülmüştür. MS 5. yüzyılın sonlarında bölgede hala Kelt dilinin yaşadığı bilinse de Selçuklular bölgeyi MS 11. yüzyılda Bizans’tan aldıktan sonra İslamlaşan bölgeden günümüze Kelt kültürü açısından pek bir şey kalmamıştır.

Amintas, MÖ 36-25. Ön yüzde Herakles omuzunda sopası görünüyor arka yüzünde arslan ΒΑΣΙΛΕΩΣ ve ΑΜΥΝΤΟΥ

Galat Sikkeleri

Galat tetrarkhları Mithridates Savaşı (MÖ 74 -64) sonuna kadar “kral” unvanına sahip olmamış ancak Deiotaros’a Romalı devlet adamı ve generali Gnaeus Pompeius tarafından “kral” unvanı verilmesinden sonra Galatia krallığının monogramı blunan sikkeler basılmıştır. Galatia Krallık döneminde darp edilen Pessinus sikkelerinde Galatia Kralı Deitarioras’a adının kısaltması olan monogram kullanılmıştır. Sikklerde Kybele Attis söylencesinin kahramanları arka yüzden ise bir arslan tasviri yer almaktadır. Roma imparatorluk dönemi Pessinus sikkelerinde sikkelerde Antoninus Pius (MÖ 138-161), Marcus Aurelius (MS 161-180), Lucius Verus (MS 161-169) ve Septimus Severus sikkelerinin arka yüzünde Galatlı Tolistobogların Pessinusu (ΓΑΛ ΤΟΛΙΣ ΠΕΣΣΙΝΟΥΝΤΙW) yazması dikkat çekicidir[21].

Anadolu’da Betlem Geleneği Galatların Mirası mı?

Betlem, Mudurnu‘da Hıristiyanların paskalya yortusuna rastlayan Pazar günü Müslümanlar tarafından kutlanılan bir çeşit bahar bayramının adıdır. Pertev Naili Boratav, bölgede geçmişte yerleşmiş Galat adlı Kelt asıllı kavimle bu geleneğin bir bağlantısının olabileceğini ileri sürmüştür. Gerçekten de Kıta Avrupası’ndaki Keltlerin aynı dônemde gerçekleştirdiği ‘Beltane‘ isimli bir ateş festivali bulunmaktadır. Anadolu‘da çocuk ve genç kızların hasırları yakarak üzerinden atladıkları için hasır küfrü‘ veya Afyonkarahisar‘da ‘Gavur küfrü‘ olarak da bilinen gelenek, Mudurnu‘da ardıç dallarının yakılmasıyla gerçekleştirilir. Ateşin üzerinden atlanması, Betlem sabahı çocukların söğüt dallarından çıkardıkları borularla kapı kapı gezerek arkadaşlarını uyandırmaları, çocukların pişmiş kızıl yumurtaları tokuşturmaları geleneğin diğer uygulamalarıdır.  Daha fazla bilgi için: Belenus, Beltane ve Betlem Ateşi

Kaynakça

Appian’s Civil Wars (Çev: H.White) Vols. I-IV. Loeb.London, 1972.

Arslan, Melih. “Pessinus ve Tavium Sikkeleri”, Anadolu Medeniyetleri Müzesi 2005 Yıllığı, AMMY, Ankara,2006 s.125-184.

Barnes, Ian. I. The Historical Atlas of the Celtic World. Chartwell Books, Inc., 2011

Bean, George E. Turkey’s Southern Shore, İkinci Baskı, London: Ernest Benn Press, 1979

Dio’s Roman History (Çev: E. Cary).” New York, 1914

Hatt, Jean –Jasgues.Celtes et Gallo-Romains, Series Archaeologia Mundi Geneva, Paris: Munich: Nagel Press, 1970

Herm, Gerhard. The Celts. St. Martin’s Press, 1977.

Kaya, Mehmet Ali. Anadolu’daki Galatlar ve Galatya Tarihi, Konya, 2011,

Kaya, Mehmet Ali. “Keltlerin Anadolu’ya Göçü: Göç Nedenleri, Yolları ve İlk On Yıl”, Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı Yıl: 10, Güz Sayı: 13, 2012 s.1-16.

Kosmin, Paul J. Time and Its Adversaries in the Seleucid Empire. Belknap Press: An Imprint of Harvard University Press, 2018

Livius Titus. Roma Tarihi: Şehrin Kuruluşundan İtibaren, (Ab Urbe Condita) (Çev.: Dr. Sebahat Şenpark), İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 1994

Magie, David. Roman Rule in Asia Minor to the end of Third Century after Chirist I-II, Princeton: Princeton University Press, 1950

Rees, Alwyn & Brinley. Celtic Heritage. Thames and Hudson, 1989

Rostovtzeff, Michael Ivanovitch. The social & Economic History of the Hellenistic World, Volume I, Clarendon Press, Oxford, 1941

Stead, Ian Mathieson – Yaungs, Susan. Celts, Londra: British Museum Press, 1996

Strabon. Geographika: Antik Anadolu Coğrafyası, Kitap XII-XIII-XIV, (Çev: Prof.Dr. Adnan Pekman). Arkeoloji ve Sanat Yayınları Dördüncü Baskı, İstanbul, 2000

Taşdöner, Kevser. Anadolu’nun Galat Kökenli Kralları: Amnytas ve Sonrası. The Journal of Academic Social Science Studies. Sayı 53, s. 305-315, Kış II 2016 2016

Taylor, Dereen. Celts, New York: The Rosen Publishing Group, 2010

Yanmaz, Haver Kumandaş. Galatlar ve Galata Bölgesi Pessinus Darplı Sikkelerde Galatların İzleri. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi. Cilt: 9 Sayı: 44 Haziran 2016 s.716-737

Witherington III, Ben. New York: Grace in Galatia, Cromwell Press, 2004

Notlar

[1] Yunanca Γαλατία

[2] Witherington III, 2004: 2

[3] Arslan, 2006: 128

[4] Hatt, 1970: 128

[5] Rostovtzeff, 1941: 579-80

[6] Strabon, XII. 5. l. 567

[7] Galatların yurt edindiği Ankyra kenti Antik Yunanca’da ‘gemi çapası‛ anlamındadır.

[8] Livius, 1994: XXVIII 17, 3

[9] Taylor, 2010: 11

[10] Pessinus, Ankara-Eskişehir karayolu üzerinde Sivrihisar’ın 16 km güneyindeki Ballıhisar’da bulunmaktadır. Eski Kral Yolu üzerinde olan antik şehrin üzerinde bugün Ballıhisar köyü kurulmuştur.

[11] Pannonia ya da Panunya, Kuzey ve Doğusundan Tuna, Batısından Noricum ve daha yukarıda İtalya, Güneyinden Dalmaçya ve daha aşağıda Moesia eyaletleriyle çevrili olan Roma İmparatorluğu eyaletiydi.

[12] Yunanca summakhia (Συμμαχία) ‘müttefik’

[13] Magie, 1950: 5; Kaya, 2000: 40

[14] Magie, 1950: 10

[15] Kaya, 2011: 114

[16] Rostovtzeff, 1941: 837

[17] Appianus, Bellum Civile IV. 88; Dio Cassius, Historia Romana XLVII. 48

[18] ‘Benim zamanım da yönetim ilk önce üç, sonra iki, sonra bir lidere yani Deiotaros’a, daha sonra da Amyntas’a geçmiş bulunuyor. Fakat şimdi Romalılar hem bu ülkeye hem de Amyntas’a bağlı olan ülkelere sahip bulunuyor’ (Strabon, XII-XIII-XIV)

[19] Magie, 1950: 445

[20] Bean, 1979: 15

[21] Yanmaz, 2016: 718-719