Amerikan Yerlileri Mitolojisi Hint Mitolojisi İskandinav Mitolojisi Mitoloji Roma Mitolojisi Yunan Mitolojisi

Mitolojide Çağlar ve Dünya Tarihinin Efsanevi Dönemleri

Makale: Özhan Öztürk

Kadim kültürler insanoğlunun yaşam tarzı ve çevresel faktörler üzerinde gerçekleşen büyük değişikliklere göre dünya tarihini dönemlere ayırarak sınıflandırmışlardır.

Yakındoğu Mitolojisinde Çağlar

Babilliler, dünya tarihini tufan, vahşi hayvanlar, kıtlık ve salgın hastalıklar yüzünden insanların yıkıma uğradığı 4 çağa ayırmışlardır.

Aztek Mitolojisinde Çağlar

Aztekler zamanı Koniztal, Koneuztuque, Kırmızı Çağ ve Kara Saç Çağı adlı 4 döneme ayırmışlardır. Bol mısır bulunan Koniztal dönemi bir tufanla sona ermiş, insanların meyve dolu ormanlarda yaşadığı ve Altın Çağ olarak da anılan Koneuztuque’nin insanları ağaca dönüştüren fırtınalar yüzünden bitmesiyle insanoğlu meyve dolu hayat ağacı üzerinde yaşamaya başlamıştır. Kara Saç Çağı’nda ise kötülükler, depremler ve açlık insanoğlunun sonunu getirecektir.

Yunan Mitolojisinde Çağlar

Eski Yunanlılar zamanı altın, gümüş, bronz ve demir çağları olarak dörde bölmüşlerdir. Altın Çağ’da Cennette yaşayan insanoğlu çalışmayı bırakınca Gümüş Çağ başlamış, ahlak düşkünlüğü ve tanrılara ibadetin reddedilmesiyle ise tanrılar tarafından yok edilmişlerdir. Bronz Çağ savaş, Demir Çağ ise anarşi içinde geçecektir. Kimi yazarlar Bronz ve Demir Çağ arasında insanoğlunun yeniden Altın Çağ’ı yakalamak için çaba sarf edeceği Kahramanlık Çağı yaşanacağını iddia etmişlerdir.

ALTIN ÇAĞ

Hesiod’un “İşler ve Günler” adlı çalışmasında bahsedildiği üzere

Altın Çağ

insanoğlunun varoluşundan bu yana yeryüzünde geçirdiği sürenin 4 veya 5 bölümünden birisi ve ilki olup Yunanca Hrison Genos (Χρυσόν Γένος) olarak adlandırılmaktaydı. Hesiod’a göre Titan Kronos’un gökyüzünde hüküm sürdüğü başlangıç döneminde “altın ırk” adı verilen insanlar tıpkı tanrılar gibi yaşamaktaydı. Altın Çağ’da hayat mükemmel bir uyum ve refah içinde geçmekte, savaş ve suçun bilinmediği, kanunların bile gereksiz olduğu bu dönemde insanlar ceza korkusu olmadan, çalışmak zorunda kalmadan yaşamakta, ölüm zamanı geldiğinde ise tatlı bir uykuya dalmaktaydı. Tarlaların kendiliğinden ürün verdiği Altın Çağ, Tanrıların Titanları yenip Zeus’un hükümdarlığının başlamasıyla sona ermiş, altın ırkın varlığı tükenmişse de insanları koruyan bazı cinler varlığını sürdürdüğü için insanoğlunun yaşam kalitesi yavaş yavaş düşmüş, insanoğlu günümüze dek sırasıyla Gümüş, Bronz, Kahramanlık ve Demir Çağ dönemlerini yaşamıştır (Hesiod, ll. 109-139).

GÜMÜŞ ÇAĞ

Yunanlılar insanoğlunun varoluşundan bu yana yeryüzünde geçirdiği

Gümüş Çağ, Çizim Jean-Jacques François Le Barbier (1739–1826)

süreyi dört veya beş döneme ayırmış olup, Altın Çağ’dan sonra gelen Gümüş Çağ bunların ikincisidir. Tanrıların Titanları mağlup edip, Kronos’un Tartarus’a kovulmasından sonra yeryüzü Zeus tarafından yönetilmeye başlamış, Olympus tanrıları insanoğlunun bir öncekinden (altın ırk) daha az soylu olan ikinci kuşağını oluşturmuştur (Ovid, Metamorphoses 1.113). İnsanlar gerek beden gerekse ruh olarak önceki nesilden daha zayıf hale gelirken, Zeus ilkbaharı kısaltarak yılı dört mevsime ayırmıştır. Böylece insanlar ilk kez sığınabilecekleri evler (mağaralar vs.) aramak ve yiyecek bulabilmek için tarım yapmak zorunda kalmışlardır. Gümüş Çağ’da da insan ömrü günümüzdekinden uzun olup, bebeklerin yetişkin olması 100 yıl sürmekteydi. İnsanlar yetişkinliğe ulaşınca çocukluk dönemlerine oranla nispeten kısa bir yaşam sürmekteyse de tanrılara hizmet etmeyi reddetmeleri Zeus’u öfkelendirmiş ve insanlığı yok ederek yeni bir çağın başlaması kararını vermiştir. Bkz. Çağlar

BRONZ ÇAĞ

Yunanlılar insanoğlunun varoluşundan bu yana yeryüzünde geçirdiği süreyi 5 döneme ayırmış olup, Altın ve Gümüş çağdan sonra gelen Bronz Çağ bunların üçüncüsüdür. Zeus’un dişbudak ağacından yarattığı üçüncü nesil insan Gümüş Çağ insanıyla kıyaslandığında daha zayıf olmasına karşın günümüz insanından daha güçlü, hoşgörüsüz ve şiddete düşkün bir yaradılışa sahipti. Ekmek yemeyen bu insanların silahları ve ev eşyalarının büyük bölümü bronzdan yapılmıştı ve demiri tanımıyorlardı. Bronz Çağ insanları kimine göre savaşlarla kendi kendini yok etmiş kimine göre ise büyük bir tufan sonucu yok olmuştur.

KAHRAMANLAR ÇAĞI

Yunanlılar insanoğlunun varoluşundan bu yana yeryüzünde geçirdiği süreyi dört veya beş döneme ayırmış olup, Altın, Gümüş ve Bronz çağlardan sonra Demir Çağ’dan önce gelmektedir. Gümüş ve Bronz Çağ ırklarından hoşnut olmayan tanrı Zeus bu sefer öncekilerden daha asil ve dürüst bir ırk olan yarı-tanrıları yaratınca Kahramanlar Çağı başlamıştır. Bu ırkın büyük kısmı Thebes ve Troya savaşlarında yok olmuştur. Kimine göre bu ırk Zeus tarafından yılda 3 kez tahıl ve meyve mahsulü alınan Mutluluk Adasına/Çayırına (Elysium) gönderilerek diğer insanlardan ayrılmıştır.

DEMİR ÇAĞ

Yunanlılar insanoğlunun varoluşundan bu yana yeryüzünde geçirdiği süreyi dört veya beş döneme ayırmış olup, inanışa göre Altın, Gümüş, Bronz ve Kahramanlar çağından sonra gelen Demir Çağ günümüz insanlarının yaşadığı son çağdır. Bu dönemde alçakgönüllülük, dürüstlük ve iman yeryüzünü terk ederken yerini entrika, aldatmaca, şiddet ve para kazanma hırsı almıştır. Yağmacılığın geçim yollarından biri olarak görüldüğü bu çağda, misafirler ev sahibine güvenini yitirmiş, karı kocalar birbirlerinin ölümünü gözler olmuş, kardeş sevgisi nadir rastlanılan bir erdem olarak aranılır olmuştur. İnanışa göre Zeus bu ölümlü ırkı da bir gün yok edecektir.

Roma Mitolojisinde Çağlar

Roma Mitolojisi] Romalılar yaşam şartlarının iyiden kötüye doğru gittiği şeklinde zamanı sırasıyla altın, gümüş, bakır, demir gibi madenlerle özdeşleştirilen 4 gruba ayırmışlardır.

Roma Mitolojisinde Altın Çağ

Sonradan benzer şekilde Romalılar tarafından benimsenen, Altın Çağ inanışı İtalya’nın adının henüz Ausonia olduğu ve tarım tanrısı Saturnus tarafından yönetildiği tanrıların insanlarla iç içe yaşadığı, insanların sadece meyve ve sebze ile beslenip suç işlenmesine gerek olmayan bir dönemi tanımlamaktaydı. Horace, Vergil ve Ovid gibi Romalı şairlerin sürekli ilkbahar havasının hüküm sürdüğü cennet benzeri ortam tasvirleri yaptığı Altın Çağ’da Roma’da Capitalium tepesinde sonradan Jüpiter tapınağı inşa edilecek mevkide Saturnus tapınağı bulunmaktaydı.

Hint Mitolojisinde Altın Çağ

Hint öğretisinde insanoğlunun yaşadığı dört çağ (Yuga) metal kalitesine göre değil renklere göre sıralanmıştır. Bu durumda Yunan mitolojisinde yeryüzündeki cennet olarak tasvir edilen Altın Çağ Hintlilerce Krita Yuga adı verilip gümüşün beyaz rengiyle sembolize edilmiştir. Kritha Yuga (veya Satya yuga) Mahabharata’da insanların alım-satım işleri yapmadığı, kimsenin zengin veya fakir olmadığı, çalışmaya gerek olmayan, dünyevi hırs ve arzuların, üzüntü, korku, hastalık, nefret ve kötü düşüncenin olmadığı bir dönem olarak tanımlanmaktadır. Hint düşüncesine göre Kritha Yuga’yı sırasıyla, Bronz-Kırmızı Çağ (Treta Yuga), Altın-Sarı (Dvapara Yuga), Demir-Siyah Çağ (Kali Yuga) izlemiş olup, bu dönemler belli zaman sürelerine sahip bir döngüyü içermekteydi. Yani günümüzde yaşadığımız Demir Çağı sonra erince döngü başa dönecek ve ortama insan örünün 400 yıl olacağı 7200 yıl sürecek Kritha Yuga yeniden yaşanacaktır.

Kuzey Amerika Yerlileri Mitolojisinde Çağlar

Navaho halkının inanışında zaman ataların yeraltından yeryüzüne çıktığı Çağ, yeryüzünde düzenin kurulup, ışığın ortaya çıktığı Kahramanlar Çağı, tüm canavarların yok edildiği Tanrılar Çağı ve Navaho halkının kalabalıklaştığı Son Çağ olmak üzere dörde bölünmüştür. Oregon civarına yaşayan Tualati halkı da zamanı insanın varoluşuna göre 4 çağa bölmekte insanoğlunun yıldız, taş, balık formlarından sonra bugünkü son görünümüne kavuştuğuna inanılmaktadır.

Gullaldr: İskandinav Mitolojisinde Altın Çağ

İskandinav halkları zamanı Balta, Kılıç, Rüzgâr ve Kurt adlı dört çağa ayırmışlarsa da Völuspá’da Ragnarök’ten sonra Tanrılar ve onların soyundan gelenlerin Asgard’ın yıkıntıları üzerinde Gimle adlı kenti kuracaklarını, böylece Baldr’ın hüküm süreceği Gullaldr adlı yeni bir Altın Çağ’ın başlayacağı yazmaktadır. Bkz. Çağlar

 

Kaynak: Özhan Öztürk. Dünya Mitolojisi. Nika Yayınları. Ankara, 2016