Zonguldak
Makale: Özhan Öztürk
Zonguldak Adının Kökeni
Zonguldak adı Antik Çağ’da Oxines nehrinin 90 stadia doğusunda[1] yer alan sahil köyü Sandaraki[2] veya Sandaraka ile ilişkili olup, Yunanca “yakut rengi, kırmızı şarap” anlamlarına gelmektedir. Kent adının “bataklık, sazlık” anlamına geldiği iddia edilen “zongalık”, bataklık dolayısıyla sıtma yatağı olmasına atfen titreten yer anlamındaki “zonguldayık” hatta Fransızca orman anlamına gelen “jungle” ve “dağ” kelimelerinin birleşimi ile ilişkisi olduğu ileri sürülmesine karşın[3] Sandaraki köy adının zamanla Zonguldak’a dönüşmesi akla daha yakındır[4]. Batısında Megara kolonisi Heraklea Pontika doğusunda ise Miletos kolonisi olan Tius bulunup, Bithynia-Paphlagonia sınırında yer alan ve 19. yüzyıla dek köy olarak kalan hangi dönemde kurulduğu bilinmemektedir.
Zonguldak Tarihi
Zonguldak ve civarı MÖ 13. yüzyılda Trakya üzerinden gelen Frig–Trak kökenli
halkların yerleşimine sahne olmuş bu dönemde Hitit İmparatorluğu da yıkılmıştır. MÖ 7. yüzyılda Kafkasya üzerinden Anadolu’ya giren Kimmerler MÖ 676’da Frig krallığını yıkmayı başarmışlarsa da Lidya ve Asur saldırıları karşısında tutunamamış, Med devleti ile yaptıkları savaşlarda iyice yıpranarak 630’larda bölgeyi terk etmişlerdir. MÖ 7-6. yüzyıllarda Yunan kentlerinin Karadeniz kıyılarında emporion ve koloniler kurduğu dönemde bugünkü Zonguldak ili sınırları dâhilinde Tios, Sesamis, Herakleia kentleri kurulmuştur. Persler, MÖ 546’da Anadolu’ya girerek Lidya devletini yıkmış ve Zonguldak bölgesini ele geçirerek burayı I. Darieus zamanında Kapadokya Şatraplığı adlı askeri valilik sınırlarına dâhil etmişlerdir. Bu dönemde Zonguldak civarında kent merkezindeki Yunanlılar dışında Mariandynler adlı Trak kökenli bir halk ile bölgenin otokton halkı Paphlagonlar yaşamaktaydı. Ksenofon zamanında Kapadokya Şatraplığı üçe ayrılınca Zonguldak civarı Bithynia Şatraplığı sınırları içerisinde yer almıştır. Büyük İskender’in MÖ 334’de Pers ordusunu yenilgiye uğratmasının ardından Karadeniz kentlerindeki Pers hâkimiyeti sona ermiş, Yunan kentleri yeniden otonom yönetilmeye başlamışlardır.
İskender’in diadoklarından Kalas bölgede hâkim olmak istediyse de Bithynialı yerel lider Bas baskıya direnmiş, oğlu I. Zipoetes ise MÖ 326’da Bithynia krallığını kurmayı başarmışsa da egemenlik sınırlarını Heraklea Pontika’ya dek genişletememiştir. Zamanla Zonguldak civarı Bithynia Krallığı’nın hâkimiyetine geçmişse de, Anadolu’da doğru genişleyen Roma İmparatorluğu’nun baskısıyla MÖ 95’de Philaimenes adlı biri Zonguldak’ın bir kısmını kapsayan Paphlagonia’ya bağımsız kral olarak atanmıştır. Zonguldak ve civarındaki yerleşimler MÖ 74 yılında Bithynia Krallığı’nın yıkılmasıyla Roma İmparatorluğu sınırlarına dâhil edilerek MÖ 27’den itibaren Bithynia Eyaleti’nin bir parçası olmuştur. MS 7. Yüzyılda Bizans Devleti’nin Opsikion Theması içinde yer alan Zonguldak yöresi, 1084 yılında Selçuklu hükümdarı Süleymanşah’ın komutanlarından Emir Karatekin tarafından 2 yıllığına ele geçirilmiş, 1204-12 tarihleri arasında ise Trabzon İmparatorluğu’nun hâkimiyetine girmiştir. 1261 yılında İstanbul’daki Latin devletinin yıkılmasının ardından Bizans tahtına oturan Mikhail Paleologos,
Cenevizliler’e yardımları karşılığında bazı ayrıcalıklar verirken Karadeniz’de ticaret tekeli kurmalarına imkân hazırlamıştır. Bu amaçla Kefe’yi ele geçiren Cenevizliler 1270’dan itibaren başta Amasra olmak üzere Güney Karadeniz’de çok sayıda emporion kurmuştur..
Antik Çağ’da Trak orijinli yerli halkların yanı sıra Yunanlı kolonistler, Romalılar ve Persler dini ve kültürel hayatı şekillendirmiş, Hristiyanlığın kabulü Rumlaşmayı getirirken Zeus Strategos, Poseidon ve Herakles kült merkezleri kilise ve ören yerlerine dönüştürülmüş, İslam’ın kabulü ve bazı yörelere Karaevli, Avşar, Dodurga, Çepni, Bayat, Bozoklu, Saltuklu gibi Türkmen kabilelerinin kolonizasyonu da eklenince bölge hızla Türkleşmiştir. Zonguldak civarında Hristiyanlığı Havari Andreas’ın yaydığına inanılmakta, daha önceden Herakles kültü merkezi olan Herakleia’da Ayazma Deresi civarındaki mağaraların ilk kiliselere dönüştüğü anlaşılmaktadır. Yerel söylencelere göre Roma döneminde Amastris’teki Poseidon sunağını baltayla parçaladığı için yakılarak öldürülen St. Hyakintus (Agios Yakinthos) Hristiyanlığın resmen kabulünün ardından kentin koruyucusu ve en önemli azizi kabul edilmiştir. Bu döndem Amastris’te inşa edilen Agios Yakinthos Kilisesi’nde tüm hastalıkları iyileştirdiğine inanılan bir toz üretilip 18 Temmuz günü aziz onuruna düzenlenen tören sonrasında diğer kentlere ihraç edilmekteydi[5]. 810 yılında ölen Amasralı Yorgo’nun (George) mezarı da Hristiyan hacıların kült merkezlerinden birisi olup, Yorgo’nun ölümünden hemen sonra bile 2 mucize gerçekleştirildiğine inanılmaktaydı. Söylenceye göre Amasra’yı yutacak bir sel tufanını mezarından bir kelime söyleyerek durdurmuş ve Amasra’yı yağmalarken Yorgo’nun mezarı ve kiliseye de dadanan Kazak korsanları durdurup Hristiyanlığa dönmelerini sağlamıştır[6].
Yine yerel bir söylenceye göre MS 917 yılında Bizans’ın Bulgaristan içlerine yapacağı sefer için Anadolu’dan asker toplandığı sırada Amasra yakınlarında bir köyde yaşayan Leon adlı bir subay uzun süre orduya hizmet ettikten sonra yerine oğlu Yorgo’yu savaşmaya göndermiştir. Bizans ordusu yenilmiş, pek çok asker ölürken Yorgo Barbar şeflerinden biri tarafından köle yapılmıştır. Köye gelen haber ailesini perişan etmiş, uzun yıllar sonra bir Aya Yorgi gününde ailesi oğlunun kurtuluşu için yakarırken, Aya Yorgi belirmiş ve Yorgo’yu elinde bir çömlek ile evine götürmüştür. Bu olayın ardından ülkedeki tüm Hristiyanlar bu mucizenin gerçekleştiği yere gelmiş, Yunanca “kukukion” olarak adlandırılan pişirme çömleği kutsal obje haline dönüştürülmüştür[7]. Başlangıçta metropolitlik olan Amastris ve Heraklea bu kentlerin ticari önemlerinin azalmasıyla paralel olarak piskoposluk düzeyine indirilmişlerdir.
Anadolu Selçukluları’nın çöküş döneminde Kastamonu ve Zonguldak’ın iç bölgelerinde beyliğini ilan eden Hüsamettin Çoban Bey ile Candaroğulları arasında Moğol-İlhanlı baskısı altında bölgenin hâkimiyeti için kıyasıya rekabet yaşanmıştır. Bizans ile Trabzon İmparatorluğu Cenevizlilerin artan gücünü Venedikliler ile dengelemek isteyince Cenevizliler, Osmanlılar ile ittifak yapmış, 1380 yılında Osmanlı hâkimiyetindeki topraklarda serbestçe ticaret yapma hakkına karşılık Ereğli’yi Osmanlılar’a satmışlardır. Candaroğulları’nın taht kavgaları sırasında I. Murat Zonguldak’ı Osmanlı topraklarına katma girişiminde bulunmuşsa da başarılı olamamış, arzusunu ancak 1392’de oğlu Yıldırım Beyazıd gerçekleştirebilmiştir. 1402 Ankara savaşından Timur’un zaferle çıkması üzerine Candaroğulları eski topraklarına kavuşurken, Cenevizliler de Timur’a elçiler göndererek eski imtiyazlarını korumayı başarmıştır. Trabzon seferine çıkan II. Mehmet, 1460 yılında Candaroğulları Beyliği’nin yanı sıra Ceneviz hâkimiyetindeki kaleleri de ele geçirerek güney Karadeniz sahiline tamamen egemen olmuş, bu süreçte bölgedeki Hristiyanların bir bölümü (Latinler) İstanbul’a Galata semtine taşınmıştır.
17. yüzyılda bölgede bol miktarda bulunan şimşir ormanları değerlendirilerek ağaç işlemeciliğine yönelinmiş şimşir tarak, kaşık, öreke ve özellikle Devrek’te baston ve mobilya üretimi yaygınlaşmıştır. Çağlar boyunca denizcilik ve ahşap mimarinin gelişimini destekleyen ormanlar bir ölçüde varlığını koruyabilmişse de kömür ocaklarının yapımı sırasında önemli ölçüde tahrip edilmiştir. Zonguldak ve çevresi 1654 yılında Kazak korsanlarca yağmalanmış, sonra da korsanlara karşı halkı korumak amacıyla gönderilen yeniçerilerce haraca bağlanmış, merkezi otorite tesis edilene dek halk eşkıya ve ayanların baskısı altında yaşamak zorunda kalmıştır.
Kıyı kesimindeki hızlı kentleşme yerel kültürün özgünlüğünü yitirmesine yol açarken iç kesimlerde kısmen korunabilmiştir. Elvan köyünün bir mahallesi olan Zonguldak 19. Yüzyılın son çeyreğine dek “Tahta İskelesi” adıyla da bilinen ufak bir liman konumunda olup, Haliç Tersanesi’ne buradan gemi yapımı için kereste gönderilmekteydi.
Zonguldak Kömür Madenleri
1859 Toprak Kanununun yürürlüğe girmesinden 3 yıl sonra çıkarılan maden
kanununda yabancılara önce Osmanlı vatandaştan tarafından kurulan maden şirketlerine ortak olma hakkı tanınmış, 1867’de yabancılara Hicaz Eyaleti dışındaki Osmanlı topraklarında taşınmaz mülk edinme hakkı verilirken, 1869 maden yönetmeliği ile maden arama ve çıkarma konularında Osmanlılarla aynı haklara sahip olmaları sağlanmıştır.[8] 1829’da taşkömürünün bulunmasının ardından, yabancı şirketler bölgeye gelmiş ve çok sayıda ocak işletmeye açılmıştır. Haziran 1849’da Galatalı sarraflar vasıtasıyla İngiliz Kömür Şirketi, Zonguldak kömür havzasını yıllığı 30.000 kuruştan kiralamış, madenlerde çalışacak yerli işçi temin edilemeyince Karadağlı ve Hırvat işçiler getirerek üretime başlanmıştır.[9] Madenden çıkarılan kömür, sepetler ve tahta raylar üzerinde galerilerden dışarı taşındıktan sonra hayvan sırtında limana gönderildiği iptidai yöntemle verim sağlanamayınca şirketin ruhsatı geri alınmıştır. İngilizler, 1851’de daha modern tekniklerle yeniden üretime başlamış hatta madenlerde bizzat istihkâm askerlerini kullanmışlarsa da 1853 Kırım Savaşı‘nın başlamasıyla askerler cepheye gönderilmiş, savaş süresince müttefik İngiliz ve Fransız donanmalarının kömür ihtiyacı buradan karşılanmış, 1856’da savaşın bitimiyle ocakların yönetimi tekrar Osmanlı Hazinesi’ne geçmiştir. 1859’da Yorgaki Zafirapulos’a kiralanan ocaklar 1 yıl sonra yolsuzluk sebebiyle geri alınarak tekrar İngilizler’e verilmişse de bu seferde üretimin kasıtlı olarak düşürüldüğü gerekçesiyle 1861’de onun da sözleşmesi iptal edilmiştir.[10] 1869 Kastamonu Vilayet Salnamesi’nde Ereğli Kömür Maden-i Hümayun-undan bahsedilirken Kozlu, Kilimli, Alacaağzı ve Devrek’le birlikte Zonguldak köyünün adı kömür madeni çıkarılan ocaklardan birisi olarak geçmektedir. Zonguldak kömürünün % 40’nın dışarı ihraç edilmesine izin verilmesinin ardından bölgeye önemli ölçüde yabancı sermaye girişi yaşanmış, 1892 yılında kurulan Ereğli Şirket-i Osmaniyesi Societe d’Heraclee adlı Fransız şirketi önce Kozlu Liman inşası imtiyazını almış, 1894 yılında çıkarılan bir fermanla imtiyaz Zonguldak’a dönüştürülmüştür.[11] Kömür üretiminin artmasına paralel olarak, Tahta İskelesi’nin etrafı hızla gelişmiş, Ereğli Şirketi 4.5 milyon Frank harcayarak Zonguldak mendireğini inşâ etmiştir[12]. Ereğli Şirketi, 2 Temmuz 1897’de Zonguldak, Kozlu, Kilimli, Çatalağzı demiryollarının, dolayısıyla 65 km genişliğinde bir alanın işletme imtiyazını elde etmiş, aynı yıl kömür yıkama fabrikasını, 1899’da Kok ve Briket fırınları ile tamirhaneyi yaptırmıştır.[13] Ereğli Şirketi’nin liman ve demiryolunu işletmeye başlamasıyla bölgede faaliyet gösteren 124 Ocak sahibi de birer birer iflas etmeye başlamıştır.
1911’de Almanya[14], 1913’de Rusya[15] ve 1914’de İtalya ile Yunanistan[16] kurdukları kömür şirketleri ile bölgeye İngiliz ve Fransızlardan sonra gelmişlerdir[17]. Taşkömürü madenlerinin işletilmesi Zonguldak köyünün 1889’da kaza merkezi olmasını sağlamış, 1909 yılında madenlerin yönetim merkezi Kozlu’dan Zonguldak’a taşınınca yerleşimin gelişimi iyice hızlanmıştır. Bu dönemde 70 köyün bağlandığı, nüfusu 30 bini bulan kazada 1856 gayrimüslim yaşadığı görülmekteydi. I. Dünya Savaşı (1914-1918) süresince kömür ocaklarının devletçe işletilmiş, savaş sonrasında Fransızlar 8 Mart 1919’da Zonguldak’a asker çıkararak havzaya tekrar hâkim olmuştur.
1905 Kastamonu Vilayet Salnamesi’ne göre Zonguldak Kazası’nda 1 hükümet konağı, 1 cami, 2 kilise, 1 hastane, 1 postane, 3 han, 120 dükkan, 4 atölye, 5 otel ve 250 hane taşınmaz mal bulunmaktaydı.
TBMM Hükümeti’nin elinde bulunan gemilerin büyük bölümü kömürle işlediği için[18] Milli Mücadele Dönemi sırasında Zonguldak ve civarındaki kömür rezervlerine sahip olmak gerek Türk direnişçiler gerekse anavatanlarından uzakta görev yapan İtilaf devletlerinin savaş gemileri içinde hayati önem taşımıştır. Bu yüzden 30 Ekim 1918 Mondros Müterakesi imzalandığı sırada Bolu Bağımsız Sancağı’na bağlı bir kaza merkezi olan Zonguldak’taki kömür yataklarını kontrol etmek isteyen Fransızlar, mütarekenin hemen ardından kazaya bir birlik göndermişlerdir[19]. Fransız birliğinin halkla olumsuz yaratacak bir durum yaşamamasının da etkisiyle Sivas Kongresi’nde dek bölgede direniş örgütleri kurulmamış, kongrenin ardından Zonguldak ve Bartın gibi komşu kazalarda Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk şubeleri açılmıştır. 1. Dünya Savaşının ardından Fransızlar bölgedeki şirketlerinin haklarını korumak amacıyla 08.03.1919’da Zonguldak’ı işgal etmişse de Müdafa-i Hukuk Cemiyetlerinin desteklediği milis güçlerin direnişinin de etkisiyle 1.06.1920’de çekilmek zorunda kalmışlardır. 13 Nisan 1920-31 Mayıs 1920 tarihleri arasında İstanbul Hükümeti tarafından desteklenen Kuva-i İnzibatiye Kuvvetleri’nin sebep olduğu Kuvay-ı Milliye karşıtı ayaklanma Bolu, Beypazarı, Nallıhan, Çarşamba, Mudurnu, Düzce, Hendek ve Gerede’nin yanı sıra Safranbolu’ya da sıçramışsa da milli kuvvetler tarafından bastırılmıştır. Trabzon’dan Batı Cephesine yardım gönderilmesini engellemek isteyen Yunanistan, Zonguldak civarını sürekli gözetim altında tutmuş hatta 3 Aralık 1920’de Yunan savaş gemileri liman mendireği içerisine girmeye teşebbüs etmişlerse de Fransız yetkilileri tarafından engellenince Yunan askerleri karaya çıkamamıştır[20]. Yunan donanması 26 Mart 1921’de Anadolu kıyılarında resmen abluka ilan etmiş, 2 Haziran’da bir Yunan muhribi[21] 27 Ağustos’ta ise 2 muhrip, 2 gambot ve 1 muavin Yunan kruvazörü Ereğli limanını bombalamaya çalışmışsa da başarılı olamamıştır.
San Remo Konferansı’nda Osmanlı devletine dayatılan ama İstanbul hükümetince imzalanmamış barış koşullarının uygulanması için İtilaf Devletlerince tutumlarını sertleştirirken Fransız Yüksek Komiserliği 8 Mart 1920’de bir tabur asker ile işgal ettiği Zonguldak bölgesindeki kömür madenlerine el koymuştur. Eski limana açılan geçidi dikenli tellerle kapatan Fransızlar, Rüzgarlımeşe, Yayla ve İkincimakas’ı da işgale niyetlenmişlerse de halkın gergin tavrından çekinerek Fener Mahallesi’ne karargâh kurduktan sonra işgali genişletmekten vazgeçmişlerdir. Bölgeye dışarıdan gelen Kuvvacı çetelerin direnişi Fransızlar’ı 19 Haziran 1920’de kenti terk etmeye zorlamıştır. 1 Haziran 1920’de mutasarrıflık olan Zonguldak, Cumhuriyet’in ilanından sonra 1 Nisan 1924 tarihinde yeni kurulan ilk il olmuştur.
19. Yüzyıla dek süregelen geleneksel yaşam biçimi ve toplumsal yapı Kömür ve Demir-Çelik işletmelerinin kurulumu, sanayileşme ve artan işçi ihtiyacını karşılamak için özelikle Doğu Karadeniz Bölgesi’nden gelen ve kente kalıcı olarak yerleşen işçiler sayesinde önemli ölçüde değişmiştir[22]. Sözgelimi 19. Yüzyıl sonlarında Ordu köylerinden gelenler önce Ereğli’nin Gümeli köyüne yerleşmiş oradan, kent merkezine geldikleri için “Gümeliler” olarak adlandırılmışlar ve kendi kültürlerini korumayı başarmışlardır. 1950’lerden sonra hızla kentleşen Karabük’e karşılık Rum nüfusunu kaybetse de bugün müze kent görünümünde olan Safranbolu, içine kapanarak geleneksel özelliğini korumaya çalışmış böylece, geleneksel çarşısının yerinde kalmasının yanı sıra, 18 ve 19. Yüzyıla ait ahşap evleriyle yerel mimari yapısını sürdürmeyi başarmıştır.
1925 Temmuz’unda 12 bin maden işçisi greve gitmiş, 1935’de Antrasit fabrikası, 1939’da Karabük Demir-Çelik fabrikası, 1962’de Bartın Çimento fabrikası, 1963’de Ereğli Demir-Çelik fabrikası açılmıştır. 28.08.1991 gün ve 3760 sayılı kanunla Bartın il olurken Amasra, Ulus, Kurucaşile ilçeleri, 6.6.1995 gün ve 550 sayılı kanunla Karabük il olurken Eflâni Safranbolu ve Yenice ilçeleri Zonguldak’tan ayrılmıştır.
1927’de 268.909 olan Zonguldak ili nüfusu 1940’da 349.783’i, 1950’de 426.684, 1960’da 569.059, 1970’de 743.654, 1980’de 954.512’yi, 1990’da 1.073.560’u bulmuş, Bartın’ın ayrılmasından sonra 2000’de 615.599’e düşmüştür. Günümüzde 5 ilçe (Alaplı, Çaycuma, Devrek, Ereğli, Gökçebey), 32 belediye ve 375 köyden oluşan ilin 2009 nüfusu 619.812’dir (280.316 kent, 339.496 köyler).
Kaynak: Özhan Öztürk. Pontus: Antik Çağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi (Genişletilmiş 3. Baskı). Nika Yayınları. Ankara, 2016
Zonguldak Tarihi Makale Serim
Alaplı (Kalis, Cales) ve Gümeli Tarihi
Çaycuma Tarihi: Tius, Tieion, Tium, Tion, Çarşamba, Çaycami
Devrek Tarihi (Tephrike, Hamidiye), Zonguldak
Karadeniz Ereğli Antik Çağ Tarihi: Herakleia Pontika, Panderaki, Bend Ereğli
Karadeniz Ereğli: Roma, Bizans ve Osmanlı Dönemi Tarihi
Karadeniz Ereğli Tarihi Eserler
Gökçebey Tarihi: Tefen, Zonguldak
Notlar
[1] Arrian, Periplus s. 14
[2] Yunanca Σανδαράκη
[3] Yurt Ansiklopedisi, 7722
[4] Sakaoğlu’nun etimolojisi yaratıcı olmakla birlikte kanımca gerçeklikten uzaktır: “… Daha çok şimdiki Zonguldak’ın bulunduğu yerde ocaklar açan Fransız girişimciler Acılık, Üzülmez, Çaydamar yörelerinin çok engebeli ve sık ormanlık oluşu sebebiyle buralara Jungle (Cangıl) adını vermişler, buna yerli halkın orman anlamında kullandıkları Dav- dağ kelimesi de eklenince zamanla Zonguldak biçimini alacak olan Sungle-Dağ ismi doğmuştur”. (Sakaoğlu, 1987)
[5] Foss, 2002: 134
[6] Foss, 2002: 136
[7] Aufhauser, 1913: 18–44
[8] Ökçün, 1969: 809
[9] Naim, 1934: 21
[10] Naim, 1934: 28
[11] Naim, 1934: 45-46; Sarıkoyuncu, 1993:321
[12] Özeken, 1944: 45
[13] Ciladır, 1074: 28-33; Naim, 1934: 60
[14] Ereğli Şirketi’nin rakibi Ragıp Paşa’nın yönetimindeki Sancazadeler Şirketi’ni Hüga Stinnes adlı Alman satın almıştır.
[15] Rus Ticareti Hariciye Bankası İstanbul Şubesi Müdürü Gospedin Laskaridis’in kurduğu Osmanlı Anonim Şirketi 113, 299 ve 362 sayılı ocakları satın alıp işletmiştir (Özeken, 1944: 53)
[16] Kozlu Kömür Madenleri Osmanlı Anonim Şirketi’nin sermayedarları yerli Rumlar, Yunanlılar ve İtalyanlardan oluşmaktaydı (Özeken, 1944: 52)
[17] Sarıkoyuncu, 1990: 18-33
[18] Özellikle Aydın Reis ve Preveze gambotları çok kömür tüketmekteydi. Benzinle çalışan deniz, kara ve hava taşıtları için gerekli olan benzin ise Rusya’dan kömür karşılığında sağlanmıştır (Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi C. IV-1, ss. 362-363.)
[19] 10 Haziran 1920 tarihinde istanbul’dan Fransız Harp Bakanlığı’na gönderilen bir gizli telgrafta Fransız donanmasının ve İstanbul’un kömür ihtiyacının temin edildiği Zonguldak’a asker çıkarılabileceği bildirilmiş ve 8 gün sonra kent işgal edilmiştir (Yavuz, 1989: 141 [dip not])
[20] ATAŞE Arş. Kİ: 547, D:24-9, fh: 2
[21] ATAŞE Arş. Kİ: 1292, D: 15, Fh: 31.
[22] Doğu Karadenizliler kömür madenlerinde çalışmak ve kömür taşımacılığının yanı sıra 1930’lara dek kayıkçılık da yapmışlardır.
Hocam bn heryere baktım ama zonguldak kozlu ilcesine baglı koylerden hic bır bilgi bulamadım yardımcı olurmusunuz