Yeraltı Camii, İstanbul
İstanbul, Beyoğlu ilçesinde Karaköy vapur iskelesinin olduğu Kemanski Caddesi’nde İstanbul’daki çoğu yüksek camiinin aksine üstelik alışılagelmiş dini mimarinin çok dışında yeraltında inşa edildiği için Yeraltı Camii adıyla bilinen bir Osmanlı camii bulunmaktadır.Gözden kaçırılması oldukça kolay camiye, sokak seviyesindeki bir girişten ulaşılmakta ve kısa bir tünel boyunca ilerleyerek camiye girilmektedir. Camii tavanı çok alçak olup, mekân karanlık da karanlıktır. İki Arap şehidinin eski mezarlarını aydınlatan birkaç lamba ve yeşil flüoresanlarla aydınlatılmaktadır.
Tarihi
Bu caminin bir zamanlar Bizans döneminde Galata Mahallesi Ceneviz yerleşimi olduğunda yıkılan Bizans kalesi olduğu sanılmaktadır. II. Tiberius[1] döneminde Haliç’in girişini kontrol amacıyla inşa edilen kale Bizanslı tarihçi Theophanes tarafından Kastellion tôn Galatu (Καστέλλιον τών Гαλάτου ‘Galata Kalesi’) adıyla anılmıştır. 1420’li yıllarda Bizans’a gelen Cristoforo Buondelmonti’nin aslı kayıp olmakla beraber çok sayıda kopyaları günümüze kadar ulaşan İstanbul planınında Kastellion ton Galatu açıkça görülmektedir. Schneider’in ‘Ugenius Kulesi” dediği ve zaman zaman Galata Kulesi’yle de karıştırılan bu kalenin bodrumun, düşman gemilerin Haliç’e girmesini engelleyen Haliç Zinciri’nin bir ucunu muhafaza ettiği düşünülmektedir. Haliç Zinciri yazılı tarihe göre beş kez kullanılmış olup, ilki İsaurialı III. Leon (717-741) döneminde Arapların kenti kuşatması sırasında gerçekleşmiş, Arap gemileri Haliç’e sokulmamıştır. Galata’daki sahil suru kapılarından biri olan “Zincirli Kapı”, adı da bu kaleye gerilen zincir sebebiyle konulmuştur. Fetih öncesinde Aziz Haç Şatosu olarak da anılan hisar, Evliya Çelebi hisarın Sultan II. Bayezıd döneminde Küçük Kıyamet adıyla bilinen deprem sırasında tahrip olmuştur. Gerçekten de 1573 tarihli Matrakçı Nasuh ve 1584 tarihli Hünername çizimlerinde Galata Hisarı görülmemektedir. 15-16 yüzyıllara ait Osmanlı kayıtlarında hisardan geriye kalan yapının Kurşunlu Mağaza adıyla anıldığını ve Büyük Gümrük olarak kullanıldığını görmekteyiz. 19. yüzyılın sonlarına doğru barut deposu olarak kullanılması sebebiyle infilak eden bu yapının da ancak cami olarak kullanılan bodrum katı günümüze ulaşabilmiştir.
Camiye dönüşümü
1453 yılında Osmanlı fethinden sonra, 1640 yılında Nakşibendi şeyhi Şeyh Mehmet Efendi’nin gördüğü bir rüya üzerine sözde içerideki iki Arap şehidinin cesetlerini keşfedene kadar, burası mühimmat deposu için kullanılmıştır. Osmanlı döneminde yaratılan bir halk söylencesinde 672-677 arasında Arapların Konstantinopolis’i kuşatırken şehrin önünde şehit düşen Amr ibn As, Vahab b. Husayra (Vehb bin Hüseyre) ile Süfyan b. Ubayna’nın (Süfyan bin Üveyre) burada gömüldükleri iddia edilmiştir. Dahası bu şehitlerin mahzen içindeki gizli bir türbeye değerli eşyalarla birlikte gömülürken mahzen kapısının açılmasını engellemek için kapı kilitlerinin eritilmiş kurşunla kapatıldığı da rivayet edilmiştir. Bugün caminin arka girişine yakın bir yerde yeşil ışıkla aydınlanan odada yan yana yatan şehitlerin mezarlarını görebilirsiniz. IV. Murad (1623-1640) bu mezarların yanında bir cami inşa etmeyi düşünmüş fakat bu gerçekleştirilememiştir. 17. yüzyılda Evliya Çelebi seyahatnâmesinde o dönemde Kurşunlu Mahzen (Fatih vakfiyelerinde Mahzen-i Sultani) olarak anılan yapıyı “Hicret’in 92 [711] senesinde Abdülaziz oğlu Ömer bir büyük kule yaparak ismini Kahr Kulesi koydu. Bazıları buraya Kahr şehri dediler. Hâlâ Kurşunlu Mahzen olan yeri onlar yapıp cami ettiler” sözleriyle tarif etmiştir. 1757’de Baş vezir Bahir Mustafa Paşa[2] himayesinde bu yeraltı mekânı camiye çevrilmiş, uzun süre minaresiz olarak ibadet amaçlı kullanılmıştır. Minaresi sonradan 1. Mahmut tarafından yaptırılmıştır. Yeraltı Camiinin üstünde Kurşunlu Köşkü denilen bir köşk bulunduğu ilk 1776’da mühendis Kauffer tarafından çizilen planlarda gösterilmiştir. Yeraltı Cami aynı zamanda 22 Ocak 1932’de, ilk Türkçe Kuran’ın okunduğu camidir.
Plan
Yeraltı Camii dikdörtgen biçiminde bir plana sahip olup, kare kesitli 54 paye ile bölünerek üstü çapraz tonozlarla örtülmüştür. Caminin Kemankeş Caddesi ile Karantina Çıkmazı’na açılan iki girişi bulunmakta olup, 5 penceresi ise Kemankeş Caddesi’ne bakmaktadır.
Yeraltı Camii Nerede?
Notlar
[1] II. Tiberius Konstantin. 574 ile 582 arasında Jüstinyen Hanedanı üyesi olarak, 574-578 döneminde II. Justinus ile ve 582’de ise damadı olan Mauricius ile ortak imparator olarak Doğu Roma/Bizans İmparatorluğu imparatoru olarak saltanat sürdü.
[2] Çorlulu Köse Bahir Mustafa Paşa, I. Mahmud, III. Osman ve III. Mustafa saltanat dönemlerinde 1 Temmuz 1752 – 16 Şubat 1755, 30 Nisan 1756 – 3 Aralık 1756 ve 29 Eylül 1763 – 30 Mart 1765 arasında üç kez sadrazamlık yapmış olan bir Osmanlı devlet adamıdır.
Kaynakça
A.M. Schneıder, M. Is. Nomıdıs, Galata Topographısch-Archaologıscher Plan, İstanbul, 1944, s.2.
Ayvansarayi Hüseyin Efendi; İstanbul Camileri, Haz. Ahmed Nezih Galitekin, İstanbul, 2001,s.433.
Ceyhan Güran, İstanbul Bir Dünya İmparatorluklar Merkezi, Akis Kitap, İstanbul, 2007, s.64.
E. Dallegeo d’Allesıo, “Galata et Ses Environs Dans l’antiquite”, Revue des etude Byzance, IV, 1946, s.232; John
Freely, Türkiye Uygarlıklar Rehberi İstanbul, Çev. Tuncay Birkan, Gürol Koca, Aslı Biçen, İstanbul, 2003, s.263
John Freely. History of Ottoman Architecture. Bosphorus University, Turkey: WIT Press. 201. s. 374.
Kuş, Fatma. Galata Surları. Yüksek Lisans Tezi. Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü. Türk Sanatı Anabilim Dalı. İstanbul, 2009.
Norwich, John J. Byzantium: The Early Centuries. Londra: Penguin. 1988 ISBN 0-14-011447-5.
Semavi Eyice, Galata ve Kulesi, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu, İstanbul, 1969, s.10.
Tahsin Öz, İstanbul Camileri II, İstanbul, 1965, s.42.
Wolfgang Müler-Wiener, Bizans’tan Osmanlı’ya İstanbul Limanı, Çev. Erol Özbek, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 2003, s.13, 64