Türk Tarihi

Timur’un (Timurlenk) hayatı, fetihleri, imparatorluğu

Delhi’den Akdeniz’e uzanan geniş bir bölgeye hükmeden Timur’un askerleri abartılı bile olsa bir iddiaya göre 14. yüzyılda 17 milyon insanı öldürmüştü ki bu rakam o zamanın dünya nüfusunun % 5’ine denk gelmekteydi. Emir Timur, antik şehirleri yerle bir ederken Semerkant kentini imar etmiş, fethettiği yerlerin nüfusunu kılıçtan geçirip acımasız bir fatih olarak hatırlanırken kendisini “İslam’ın Kılıcı” olarak tanıtmıştı…

1941 yazında Sovyet devlet adamı Josef Stalin, Özbekistan’ın Semerkant kentindeki Timur’un gizemli mezarın açılmasını emrettiğinde batıl inançlı yerel halk, Sovyetler Birliği diktatörünü lanet konusunda uyarmıştı. Buna rağmen Arkeologlar mezarı 20 Haziran 1941’de açtılar. Lahitin üstünde şu lanet yazılıydı: “Ölümden Kalktığımda Dünya Titreyecek.” İki gün sonra, 22 Haziran 1941’de Hitler, Barbarossa Harekâtı’yla Sovyetler Birliği’ni işgal etti ve milyonlarca insan öldü. Stalin lanete inandı ve cesedi mezara geri koydurdu. İnsanların yüreğindeki korkuyu mezarından bile tetikleyen adam Timur veya Timurlenk kimdi?

Kendisini Kore’den Hazar Denizi’ne kadar olan topraklarda hüküm süren Cengiz Han‘ın varisi olarak gören ve Cengiz Han’ın Moğol İmparatorluğu’nun yeniden canlandırmaya çalışan Türk ve Moğol kökene sahip Timur, İran, Memluk ve Osmanlı gibi İslam ülkelerine gerçekleştirdiği seferleri gaspçılar tarafından alınan topraklar üzerindeki meşru Moğol kontrolünün yeniden sağlamadığı iddiasına dayandırmıştır. Timur, babası aracılığıyla Tumanay Han’ın dolayısıyla Cengiz Han‘ın soyundan geldiğini iddia etmiştir. Timur fetihlerine meşruiyet kazandırmak için İslami sembolleri kullanmışsa da dini inançları yazarlarca tarışma konusu edilmiştir. Kimi yazarlar mezar taşındaki soyağacına dayanarak Ali’nin soyundan olduğunu ve Şii mezhebine mensup olduğunu iddia etmilerse de danışmanı ünlü astronom Hanefi bilgini Abd al Jabbar Khwarazmiydi. Kişsiel İslami görüşü Ssufi geleneğiyle harmanlanmış Türk-Mongol inancının izlerini taşıyan Timur’un manevi öğretmeni Seyyid Baraka olup, dini eğitimi destekleyen fatih ayrıca bozkır halklarını İslam’a geçmesinden büyük katkısı olan Ahmet Yesevi’nin mezarını yaptırmıştı.

Soyu ve Gençliği

Avrasya Bozkırının büyük göçebe fatihlerinin sonuncusu ve Timur İmparatorluğu’nun kurucusu olan Timur, Çağatay Hanlığı’nın bir parçası olan Semerkant’ın yaklaşık 50 mil güneyinde bulunan Kesh’te (bugünkü Şehrisabz, Özbekistan) doğmuştu. Timur’un yaşamına ait çoğu kaynak 1320’lerin sonundaki doğduğu kayıtlı olmakla birlikte Timur imparatorluğu kaynakları 8 Nisan 1336’da doğduğunu yazmıştır ki Tarihçi Beatrice Forbes Manz 1336 tarihinin Timur’u, o yıl ölen Hülagü Han’ın soyundan gelen İlhanlıların son hükümdarı Ebu Sa’id Bahadur Han’ın mirasına bağlamak için tasarlandığını iddia etmiştir. Türk ve Moğol halklarının liderliği üzerinde hak iddia edebilmek için Cengiz’in soyundan olmanın o dönemde çok önemliydi. Cengiz Han’ın oğullarından Çağatay Han’ın adını taşıyan Türkleşmiş Moğol kabilelerden Barlaslar’ın reisi olan Turagay ile eşi Tekina Hatun’un çocuğu olarak dünyaya gelmişti. Temur adı, anadili olan Çağatay dilinde “Demir” anlamına gelmekteydi. Ahmad ibn Muhammad ibn Arabshah’ın 14. yüzyıl biyografisinde ise Timur’un anne tarafından Cengiz Han’ın soyundan geldiğini belirtmişti ancak bu iddiaların tümünün gerçekliği tartışmalıdır.

Timur uzun boylu, sağlam yapılı, geniş alınlı ve sakallı tasvir edilmekte olup, gençliğinde grubuyla birlikte koyun, at ve sığır gibi hayvanları çalmak için göçebe kabilelere baskınlar düzenlediği bilinmektedir. Biyografi yazarı Ahmed ibn Arabshah’a göre yirmili yaşlarındayken koyun çalarken sağ eli ve sağ bacağından yaralanmış sağ elinin iki parmağını kaybederken aynı zamanda topal kalmış ve bu yüzden Topal Timur (Timurlenk) lakabını almıştı ki bu isim Batı dillerine Timurlane formunda geçmiştir Ruy Clavijo ve Sharaf al-Din Ali Yazdi’nin ise 1363 veya 1364’te Timur’un, bugün Afganistan’ın güneybatısındaki Dashti Margo’da Horasan’daki Sistan hanına paralı asker olarak hizmet ederken yaralanarak sakatlandığını iddia etmiştir. Timur’u aksak ayağının yavaşlattığını söylemek mümkün değildir ki daha 35 yaşında gelmeden önce Çağatay Hanlığı mirasını oluşturan tüm toprakların kontrolünü elinde tutmayı başarmış ve Semerkant’ı başkenti yapmıştı.

Son derece zeki bir adam olarak tanımlanan Timur’un okuma yazma bildiğine dair hiçbir belge olmasa da Türkçe ve Farsça dahil birkaç dili konuştuğu ve sofrasında kendisine tarih kitapları okutturduğu ve mimariye ilgi duyduğu bilinmektedir. Satranç oynamayı sevmekle kalmayıp, standart parçaların iki katından oluşan bir tahtada kullanılan oyunun Büyük Satranç (Shatranj Al-Kabir) veya Timur Satrancı olarak bilinen Ortaçağ’a özgü daha ayrıntılı bir formunu icat ettiği iddia edilmektedir. Bununla birlikte Timur’un kötü şöhreti tarihi metinlerden ziyade büyük oranda Christopher Marlowe’un 1587 veya 1588’de yazılan ve Elizabeth dönemi halk dramasında bir kilometre taşı olan Büyük Tamburlaine adlı iki bölümden oluşan bir oyununa dayanmaktadır.

Tamerlane’nin askerleri (Resim: Pinterest / @ Norman Miller)

Ordusu

Timur’un ordusu 10 biner kişilik tümenlerden oluşmakta olup, sadece Türk ve Moğol askerlerinden değil aynı zamanda fethedilen topraklardan gelen askerleri içeren heterojen bir yapıya sahipti. Moğollar, Türkler, Anadolulular, Araplar, Tacikler, Gürcüler, Persler ve Hintliler gibi farklı milletlerden göçebe ve yerleşikler, Müslümanlar ve Hıristiyanlar bu orduya katkı yapmaktaydı.

Timur İmparatorluğu’nun sınırları

Timrur İmparatorluğu

Timur’un doğumundan yaklaşık 150 yıl önce Cengiz Han, Orta Asya bozkırlarına hâkim olmuşsa da öldüğünde imparatorluğunun ganimetlerini torunlarından dördü arasında paylaştırmıştı. Cengiz Han’ın eski imparatorluğunun en güzel bölgelerinden biri ikinci oğlu Çağatay’ın payına düşmüş ve Çağatay Hanlığı olarak anılmışsa da bir süre sonra o da doğuda Moğlistan, batıda Maveraünnehir olarak ikiye bölünmüştü. Cengiz Han büyük oranda göçebe nüfusa hükmederken Timur hem göçebe hem de yerleşik nüfusa sahipti bu yüzden yerleşik nüfusların kontrolü ve kullanımına büyük önem vermişti. İslâm literatüründe adı, Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan, Kaçar hânedanından Nâsırüddin Şah, Bâbürlü Hükümdarı Şah Cihan, Osmanlı hükümdarları II. Mehmed, Yavuz Sultan Selim ve Kanûnî Sultan Süleyman için unvan olarak sıkça kullanılan Sâhib-kırân Çin hariç Cengiz Han ve oğullarının hâkim olduğu yerleri ele geçiren Timur için de kullanılmıştır. Timur, Batı’dan Doğu’ya uzanan bu son derece uzun yolda bulunan çeşitli uluslar ve imparatorluklarla savaşmak zorunda kalsa da İpek Yolu‘nu kontrolü altında tutmaya çalışıyordu.

Çağataylar, Cengiz Han’ın ve diğer atalarının göçebe yaşam tarzını terk etmiş ve kentsel yaşam tarzlarını desteklemek için insanları ağır bir şekilde vergilendirmişlerdi. Doğal olarak bu vergilendirme vatandaşlarını kızdırmış ve çok sayıda ayaklanmaya yol açmıştı. 1347-1366 arasında önce Transoxiana (bugünkü Özbekistan) ve Moğolistan hanları arasındaki çatışmadan menfaatlerine göre taraf değiştirerek kayınbiraderi Amir Hüseyin’i de harcamak pahasına rakipsiz hükümdar olmayı başarmıştı. Timur, hükümdarlığının ilk 10 yılını komşuları üzerinde üstünlük kurarak, onlara teslim olmalarını talep ederek geçirdi. Reddedenlerin şehirlerini yok ediyor, sakinlerini köleleştiriyor veya öldürüyordu. 1383’te iç çekişme ve bölünme nedeniyle zayıflayan İran’a saldırdı. Bugünkü Afganistan’ın batısında yer alan Herat’ı yağmalayıp yıktığında korkunç ünü diğer Pers şehirlerine ulaşmıştı.  Şehir sakinleri ve yöneticilerinin Timur’un yakında surlarına ulaşacağını bildikleri için bir karar vermeleri gerekiyordu. Teslim mi olacaklar yoksa direnecekler miydi? Tahran gibi bazı yerler sorgusuz sualsiz teslim oldu ve Timur’un onlara merhametli davrandığı iddia edildi. Diğerleri yani savaşmadan teslim olmayanlar ise yok edildiler.

1391 ve 1395’teki seferlerinde Rusya’daki eski arkadaşı Toktamış’a karşı savaştıktan sonra ordusu 1395’te Moskova’yı ele geçirdi. Timur’un ağır vergilerine karşı ayaklanan, vergi tahsildarlarını ve garnizonunu isyan edip öldüren İsfahan’da ise durum feciydi: Timur’un isyana yanıtı kentteki tüm erkek, kadın ve çocuğun 100.000 kişinin öldürülmesini emredip, kafataslarından kuleler inşa ettirmek olmuştu. Yine askerlerinin, toplamak zorunda kaldıkları kopmuş kafa sayısı için bir kotası vardı. Yedi yaşından küçük çocukları şehir kapılarının önüne getirttikten sonra annelerinin gözleri önünde süvarilerine ezdirmişti. Askerlere sığırları, köpekleri ve kedileri bile öldürmesi emredilmişti.

Savaşın Apotheosis’i, Vasily Vereshchagin’in tablosu. (Resim Wikimedia Commons)

Timur’un gazabından kaçabilen tek grup zanaatkârlar olup, zorla Semerkant şehrine gönderilip çalıştırılmaktaydılar. Cengiz Han nasıl kendisini Tengri‘nin yeryüzündeki temsilcisi olarak görüyorsa Timur’da kendisinin gerçek din olan İslam’ı savunmak için Allah tarafından yeryüzüne gönderilen birisi olarak göstermeye odaklanmıştı. 1396’da Timur, Irak, Azerbaycan, Ermenistan, Mezopotamya ve Gürcistan’ı da fethetti. İslam’ın savunucusu olarak rolünü Semerkant’ı imar etmesinin en önemli sebebi buydu. Eylül 1398’de Timur ve yaklaşık 90.000 kişilik ordusu İndus Nehri’ni geçip, Delhi’yi yerle bir ettiğinde Hindulara pek hoşgörülü davranmamıştı. Şehir yıkılırken, tonlarca hazine ve 90 savaş filini ganimet olarak Semerkant’a taşınmıştı. Ertesi yıl gözünü batıya dikmiş, Moğollara ait olan toprakları çalan gaspçılar olarak gördüğü Osmanlı ve Mısır Memlük Sultanlıklarını yok etmeye karar vermişti.

Gur-e-Amir, Özbekistan Semerkant’taki Timur Türbesi. (Resim Wikimedia Commons)

Timur ve Beyazıd: Ankara Savaşı

Timur, Anadolu’daki Moğol topraklarını alarak kendisini gücendiren Osmanlı padişahı I. Bayezid’a 1399’da nefret dolu bir mektup göndererek onu uyarmış, “Kafirlere karşı savaşmakta olan Kuran’a itaat etmeniz, ülkenizi yok etmemizi engelleyen tek düşüncedir” sözleriyle aşağılamıştı. Beyazıd, altta kalmadan ‘Yeniçerilerimin palalarına ve savaş baltalarına karşı Tatarların uçan okları nerede” sözleriyle korkak olduğunu söyleyerek alay ettiği aynı sertlikte bir cevap gönderdiğinde savaş kaçınılmaz olmuştur. Öfkeli Timur, Osmanlı askerlerinin gücünü test etmeden önce Azerbaycan ve Suriye’yi yeniden fethetmiş, 20 bin kişiyi öldürdüğü Semerkant’In potansiyel rakibi Bağdat’ı yıktıktan sonra Anadolu’ya girmişti. Şehrin lideri Timur’a arkasından sakat diyerek hakaret etmişti. Bağdat’ta Timur’un askerlerine kafatası piramitleri için iki kafa toplaması emredilmişti, kotanın altına düşmesi askerin kendi kafasını kaybetmesi anlamına geliyordu.Böylece Bağdat harabeleri boyunca 90.000 kopuk baştan oluşan 120 kafa kulesi dikilmişti.

1900’lere ait fotoğraftaki bu kale, Afganistan’ın, Faryab Eyaletindeki Maymana kentine giriş yapılmasını sağlamaktaydı. Timur Hanedanı döneminde yapılan kapılar şu anda muhtemelen büyük ölçüde tahrip olmuş durumda.

Timur’un ordusunun harekete geçtiğini göre Beyazıd Konstantinopolis kuşatmasından çekildi ve işgalciye yöneldi. Timur, Sivas’ı kuşattığında kaleyi savunan 3 bin Ermeni okçuyu teslim olmaları halinde kan dökmeyeceğine dair söz verdikten sonra tümünü diri diri toprağa gömüp atlılarına ezdirerek gerçekten sözünü tutmuş kan dökmemiş ama hasımlarını vahşice öldürmüştü. Osmanlılardan kaçıp ve Ankara’yı kuşatan taktik ustası Timur, 20 Temmuz 1402’de Beyazıd’ı atlatıp ordusuna arkadan saldırmıştı. Günlerdir yürüyen Osmanı askerleri susuzluktan ölüyordu, ancak şehre yakın bir nehir olduğunu biliyorlardı. Bununla birlikte nehre ulaştıklarında, sadece küçük bir su damlası vardı. Timur’un mühendisleri, suyu Osmanlı ordusundan uzak tutmak için bir baraj inşa etmişlerdi. Bitkin ve susuz kalan Osmanlılar, Timur’un taze kuvvetlerine karşı savaşmak zorunda kalmıştı. Savaşın ortasında Osmanlı ordusundaki Tatar süvarileri taraf değiştirerek Osmanlılara saldırmıştı. Tabii ki savaştan aylar önce Timur, Tatarlarla temasa geçmişti. Osmanlı’ya ihanet etmeleri için onlara zengin bir ödül vaat etmişti. Kötü yönetilen Osmanlı ordusunun bozgunu gecikmedi. Tatar atlıları Osmanlı yeniçerilerini yok etti. Savaştan sonra Beyazıd, Semerkant’a taşındı ve burada sergilenmek üzere bir kafesin içinde tutulurken, Timur’un atına binerken tabure gibi kullanılması belki de en hafifi olan akıl almaz aşağılamalara katlanmak zorunda kaldı. Devlet yemekleri sırasında, Beyazıd’ın karısı konuklara çıplak olarak hizmet etmek zorunda kalırken, Osmanlı padişahı olan biteni demir bir kafeste seyrediyordu. Avrupa Osmanlı’nın yenilgisinden memnundu. İngiltere’den IV. Henry ve Fransa kralı VI. Charles, Ankara’daki zaferini öğrenince Timur’a tebriklerini bildiren mesajlar gönderdiler. İspanyol Kastilya krallığı daha da ileri gitti ve Ruy González de Clavijo liderliğindeki bir elçiyi Semerkant’a gönderdi. Clavijo, Timur’un sarayında gördüğü pek çok anlatmış olup, Timur’un bolca içki içilen bu ziyafetlere büyük önem verdiği, bir misafirin burnunu domuz gibi deldirerek geç geldiği için cezalandırıldığı gibi detaylarıyla anlatmıştı. Smyrna’nın (İzmir) zaptedilemez olduğuna inanan Rodos Şövalyeleri, Timur’a direnme cüretini göstermişse de Aralık 1402’de kuşatma başladıktan sonra kale 15 günde düşmüş, ardından kente giren Timur’un askerleri şehirdeki herkesi katletmiştir. İşgalciler, İzmir’e gelen yardım gemilerini gördüklerinde, onları mancınıklardan attıkları kesik kafataslarıyla karşılamışlardır.

Timur, perişan haldeki Bayezid’e tepeden bakıyor

1395 yılında, İmparator Hung-wu’nun büyükelçiliklerinden biri Semerkant’a ulaşıp, Timur’un Ming’e boyun eğmesini istediğinde Timur tarafından derhal hapsedilmişti. Timur tersine İpek Yolu’nun doğusunun kontrolünü ele geçirerek Kubilay Han’ın kurduğu

Yuan hanedanını geri getirmek istiyordu. Bu yüzden yani Cengiz Han’ın doğuda ulaştığı sınırlara ulaşmak ve fatih olarak başarılarında Büyük İskender‘i geçmek için bir Çin seferi planlamıştı. 1402’de İmparator Yung-lo, Hung-wu’nun yerine geçen Yung-lo aynı niyetle Semerkant’a gönderdiği elçinin kaderi ilkinden farklı olmayınca 1405’te Timur’un karadan batıdan saldırması halinde Çin’in kuşatılmamasını garantilemek için batıya bir dizi deniz seferi başlatmıştır. Timur astrologlarına danıştıktan sonra hemen harekete geçmek istemiş ve generallerinin baharı bekleme tavsiyelerini dinlemeden büyük bir ordu eşliğinde Semerkant’tan ayrılmıştır. Ocak ayı sonlarında Utrar’a sağlığı bozulunca ordu daha ileri gidememiş, 17 veya 18 Şubat 1405’te öldüğünde cesedi Semerkant’a geri getirildi ve Gur-i-Mir’e gömülmüştür. 1941’de cesedi Rus bilim adamı M.M. Gerasimov tarafından incelenmiş, yaklaşık 173 cm boyunda Moğol ırkından olduğu ve ayağındaki sakatlığın izleri doğrulanmıştır. Timur’un halefleri ölümünden sonra birkaç on yılı topraklar üzerinde birbirleriyle savaşarak geçirdikten sonra devasa imparatorluğu çökmüştür. En başarılı Timurlu hükümdarı, Timur’un torunu Uluğ Beg (1393–1449, 1447–1449’u yönetti), bir astronom ve bilim adamı olarak ün kazanmışsa da iyi bir yönetici değildi ve 1449’da kendi oğlu tarafından öldürülmüştü. Timur’un torunlarından Babür Han, 1526’da Hindistan’ın ünlü Babür hanedanını kurmuş, Tac Mahal ve Delhi’deki Kızıl Kale gibi anıtların yapımı bu hanedana nasip olmuştur. Sovyet sonrası Özbekistan’da Timur, ulusal bir halk kahramanı haline getirilmiştir.

Mihail Gerasimov liderliğindeki Kazı ekibi Timur un mezarını açıp büyük hükümdarın kafatasını ellerine alıp poz veriyorlar. 21 haziran 1941

Timurlenk’in başkenti Semerkant, 1915 video kaydı (Timur ve torunu Uluğ beyin yattığı türbe)

https://www.youtube.com/watch?v=UrCrkT2MbA8

Kaynakça

Abazov, Rafis. “Timur (Tamerlane) and the Timurid Empire in Central Asia.” The Palgrave Concise Historical Atlas of Central Asia. Palgrave Macmillan US, 2008

González de Clavijo, Ruy. “Narrative of the Embassy of Ruy Gonzalez De Clavijo to the Court of Timour, at Samarcand, A.D. 1403–1406.” Trans. Markham, Clements R. London: The Hakluyt Society, 1859

Lamb, Harold. Tamerlane: The Earth Shaker (Hardback). London: Thorndon Butterworth, 1929

Manz, Beatrice Forbes. “Temür and the Problem of a Conqueror’s Legacy,” Journal of the Royal Asiatic Society, Third Series, Vol. 8, No. 1 (Apr. 1998)

Marozzi, Justin. “Tamerlane: Sword of Islam, Conqueror of the World.” New York: HarperCollins, 2006.

Sela, Ron. “The Legendary Biographies of Tamerlane: Islam and Heroic Apocrypha in Central Asia.” Trans. Markham, Clements R. Cambridge: Cambridge University Press, 2011.

Saunders, J. J. “History of the Mongol Conquests.” Philadelphia: University of Pennsylvania Press, 1971.

Yüksel, Musa Şamil. “Timur’un Yükselişi ve Batı’nın Diplomatik Cevabı, 1390–1405.” Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi 1.18 (2005): 231–243.