İstanbul Cemaat ve Topluluklar Karadeniz Tarihi Yunanistan Tarihi

Osmanlı Devleti’nde Mübadele öncesi Rum Göçleri

Osmanlı coğrafyasında göçler çeşitli faktörlerin etkisiyle gerçekleşmekle birlikte bunlar süre, sebep, karakter, biçim, sıklık derecesi ve göçmen sayısı, bakımından farklılık göstermekteydi. Osmanlı dönemindeki göçler birçok tarihçi ve diğer sosyal bilimciler için sıkça kurcalanan çalışma ve araştırma konusu olmakla birlikte bu yazıda göç fenomeni açıklanmaya çalışılmayacak, yaşananlara değinilecekse mümkün olduğunca iki boyutlu yorumlanmaya çalışılacaktır. Öncelikle göçlerin zorunlu veya gönüllü olup olmadığı, mevsimsel veya kalıcı mı olduğunu her seferinde ve her vaka için ayrı ayrı belirtmek gereklidir. Göçmen psikolojinin ise neredeyse her zaman geri dönme hayalini canlı tuttuğunu ve kalış süreleri ne kadar uzun olursa olsun yeni yerleşim yerlerini geçici olarak düşünme eğiliminde olduğunu unutmamak gerekir. Ayrıca göçün sadece sayılarla ifade edilebilen bir nüfus hareketi olmadığını göçmen ile birlikte sermayenin, bilginin, deneyimin, işgücünün, kültürün, üretim ve tüketim kalıplarının, hayat tarzının hatta hastalıkların da birlikte taşındığı dikkate almalıyız[1].

1453’te II. Mehmed’in İstanbul’u fethetmesinin ardından harap şehrin nüfusunu arttırmak için başta Kapadokya’dakiler olmak üzere Ortodoks Hristiyan nüfusun kente zorunlu olarak taşınması ya da 1461’de Trabzon’un fethinden sonra kent nüfusunun önemli bir bölümünün Trabzon’dan zorla sürülmesi gibi nüfus transferi örnekleri, takip eden yüzyıllarda devam etmişse de göçler çoğunlukla ekonomik sebepler ve değişen koşullar sebebiyle gönüllü gerçekleştirilmiştir. 18. Yüzyılda Osmanlı nüfus politikası araçlarından birisi olarak göçler daha sık ve sistematik hale gelmiş ama özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısında Anadolu Rumları için Ege kıyıları ve Kapadokya’da nüfus yapısını değiştiren dramatik bir dönem başlamıştır.

Osmanlı  döneminde Rum Kadın kıyafetleri

Nereden Nereye?

Coğrafi hedef açısından Ortodoks Hristiyan Rumların göçlerini Anadolu’dan diğer coğrafyalara veya tersine başka bölgelerden Anadolu’ya olmak üzere iki grupta değerlendirmek gerekir. Küçük Asya’ya taşınan Rumlar Yunanistan ana karasından, Ege adalarından ama özellikle Kiklad Adalarından[2] gelmiş bu topluluklar özellikle Ege kıyılarına yerleşmiştir. Aynı zamanda ters bir göç de gerçekleşmiş ve pek çok Anadolu Rum’u 19. Yüzyılda Yunanistan, Amerika ve Mısır’a gitmiştir. Göçler daha çok Küçük Asya içinde Osmanlı İmparatorluğu’nun büyük şehirlerine doğru gerçekleşmiş, özellikle başkent Konstantinopolis (İstanbul) göçmenleri cezbederken, Smyrna (İzmir), Samsun, Adana, Tarsus ve Mersin gibi büyüyen kentler de göçmenler tarafından tercih edilmiştir. 18. yüzyılın son çeyreğinde Yunanistan’dan gelen göçmenler Osmanlı yerel yöneticilerinin Ege kıyısındaki mülklerine örneğin Saruhan sancağında Karahanlıoğlu ailesinin, İzmir’de Cihanoğlu, Hasan Çavuş ve Elisoğlu gibi güçlü ailelerin arazilerine çiftçi olarak yerleşmiştir. Aynı şekilde 19. Yüzyılda Trakya’da bağcılığın oldukça yoğun olduğu bölgelere de yerleşmişlerdir. Tabii ki bu göçmenlere 18. yüzyılın sonlarından itibaren her zaman yeni maden sahaları arayan çoğu Gümüşhane civarındaki yerleşimlere mensup Karadenizli madencileri de eklemek lazımdır.

Göç grupları

Osmanlı döneminde Anadolu Rumlarının göçleri çoğunlukla karmaşık ve çok taraflı sebeplerden kaynaklandığından aşağıdakilerden birden fazla gruba ait olabilse de bu sınıflandırma okuyucunun zihninde kabataslak da olsa bir şema sınıflandırmak için yapılmıştır.

Mevsimlik Göçler

Göçleri süre açısından mevsimlik ve kalıcı olarak ikiye ayırmak gerekir ki işçiler hatta bazı esnaflar iş yükü dönemlerde Ege adalarından, Küçük Asya’nın batı kıyılarına mevsimsel göçler gerçekleştirmekteydi. Bu tür göçler birden fazla nesilde düzenli aralıklarla gerçekleşmiştir. Ayrıca ustalık gerektiren bazı işlerde çalışan işçiler sözgelimi Kapadokya’dan Ege’ye gelerek keten tohumu yağı üretiminde çalışan bezirciler ile Misti’den[3] gelen keçe ve yorgan üreticileri bu mevsimlik göçmen kategorisinin önemli ögeleriydi. Genellikle mesleki faaliyetlerden kaynaklanan mevsimsel göçlerde göçmenler iş bittiğinde yaşadıkları yere geri dönmekteydi. Buna karşın Kapadokya’dan İstanbul ve imparatorluğun diğer kentlerine kalıcı olarak yerleşse de ve doğum yerleriyle ilişkilerini koparmayan ve geride kalan akrabalarını düzenli olarak ziyaret eden Rumları ‘mevsimlik göçmen’ kategorisinde değerlendiremeyiz. Tabii ki mevsimlikten kalıcı göçe geçiş de ilginç bir süreçti ki Doğu Ege adalarından, Küçük Asya’nın batı kıyılarına göç eden göçmenler bir süre sonra kalıcı sakinlere dönüşmüşlerdi.

Ege Rumlarından
Kapadokya Rumlarından

Kapadokya Rumlarının Göçleri

Kapadokya Rumları, 15’inci yüzyıldan itibaren nesiller boyunca devlet politikası gibi dış etkenlerin yanı sıra tarımsal üretimin sınırlı olması, nüfus dalgalanmaları ve kırsal alandaki silahlı çetelerin faaliyeti dolayısıyla güvenlik koşullarının yetersizliği nedeniyle süreklilik arz edecek şekilde göç vermiştir. 19. yüzyılın başlarına kadar Kapadokyalı göçmenlerin en önemli göç merkezi İstanbul olmuşsa da özellikle 19. Yüzyılda başta gelişmesi nedeniyle Samsun, 18. Yüzyıl ortalarından itibaren İzmir ve Ege kıyısı, 1860’lardan sonra, pamuk tarımı ve ticaretinin gelişmesi nedeniyle Adana ve civarı ayrıca Konya, Mersin ve Ankara’da göç almıştır. Kapadokyalılar gittikleri yerlerde tarım dışında perdelik kumaş, tahin üretimi, zeytinyağı sıkımı işi, çanak çömlek satımı, bakkallık hatta hayvan ticareti ile uğraşmışlardır. Mevsimlik göçlerde sözgelimi kışın taş ocakları veya tuğla yapımında çalışmak için Çukurova’ya giden işçiler azı memleketlerinde geçirmekteydi. Tersine Floitalılar yazın kısa süreli işler için kendi presleriyle Kayseri’ye giderek yağ sıkımı işi yapmaktaydı.

18. Yüzyıl sonrasında neredeyse tarımla uğraşan tüm Kapadokya Rum erkekleri mevsimlik işçi olarak çalıştıktan sonra evlerine geri dönmekteydi. 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarına dek tüm ailenin göç etmesi nadir görülen bir durumdu. Göç alan yerlerde iş bulma, barınma ve entegrasyonu hızlandırmak için meslek birlikleri ve hemşeri dernekleri kurulmuştur. Kapadokalılar yoğun olarak yerleştikleri yerlerde topluma entegrasyonun yanı sıra liderlik de edecek duruma gelmişlerdir. Sözgelimi Androniki’den (Endürlük) göçmen bir ailenin çocuğu olup, Samsun’un en önemli tütün tüccarları haline gelen Theodorakis Arzoğlu siyasetle uğraşmış, belediye başkanı olmuş ve 1914-1918 yılları arasında Samsun’u Osmanlı Parlamentosu üyesi olarak temsil emiştir. Daha küçük ölçekte olsa da bazı Kapadokyalılar Anadolu dışında yeni kurulan Yunanistan’a, Mısır’a ve 19. yüzyılın sonlarında Amerika’ya kalıcı olarak göç etmiştir.

Zorunlu Kalıcı Göçler

Zorunlu Göçün, yerel toplumun ortak deneyimlerine dayanan, daha çok mesleki faaliyetlerden kaynaklanan ve birden fazla nesil tarafından gerçekleştirilen mevsimlik göçten farkı sosyal dengeyi bozan planlanmamış olaylardan kaynaklanmalarıydı. II. Mehmet’in Kapadokya Rumları İstanbul’a yerleştirmesi, 1821’de Yunanistan’ın bağımsızlığını kazanmasının ardından Anadolu’da kendilerini güvende hissetmeyen Rumların Yunanistan’a göçmesi hatta Türk-Yunan Savaşı ardından Türkiye ve Yunanistan arasında yapılan 1923 nüfus mübadelesi bu duruma örnek verilebilir.

1821 Göçmenleri

Yunan Bağımsızlık Savaşı‘nın başlamasından sonra çıkan olaylar ve çoğunlukla Osmanlı misillemeleri yüzünden Anadolu Rumları yaşadıkları yerleri terk etmek

Greek from the Ionian Islands, c1820
İyonya Adaları’ndan bir Rum erkeği, 1820’ler

zorunda kalmıştır. 3 Mayıs 1821 tarihli İzmir konsolosluk raporuna göre, Hristiyan nüfusun büyük kısmı can güvenliği endişesiyle kentten ayrılmıştır.[4] 1821 yılında Ayvalık (Cydoniae) ve İzmir (Smyrna) büyük ölçüde terk edilirken, Yunanistan İçişleri Bakanlığı’na göre 1825 yılında Nauplion, Ayvalık, İzmir, Vourla (Urla), Kaisareia (Kayseri), Magnisia (Manisa), Moschonisi, Pergamos (Bergama), Eski ve Yeni Foça’da (Phocaea) çok sayıda göçmen gelmişti. Bunlara ek olarak Ankara, Prousa (Bursa) ve Antalya’dan (Attaleia) bile Yunanistan’a gidenler olmuştur. Yunan denizci ve siyasetçi Konstandinos Kanaris’in 18 Haziran 1822 tarihinde Sakız Adası açıklarında bir Osmanlı sancak gemisini havaya uçurmuş ve Osmanlı filosunu Çanakkale Boğazı’na çekilmek zorunda bırakmasından sonra ise Çeşmeli Rumlar misilleme korkusuyla Kiklad Adaları’na ama özellikle Syros’a yerleşmiş, bazıları ise ortam yumuşadıktan sonra ancak 1829’da geri dönebilmiştir. İlginç olan 1824’te Mora ve Girit‘te çıkan ayaklanmaların bastırılması için Osmanlı Padişahı II. Mahmut Mısır’dan yardım isteyip, Kavalalı İbrahim Paşa’nın Mora’ya girmesinden sonra Yunan anakarasından Batı Anadolu’ya az miktarda da olsa ters yöne de bir göçün gerçekleşmesidir.  Benzer şekilde Yunan isyanı sırasında Sakız Adasında yaşanan şiddet olayları yüzünden pek çok Rum da Alaçatı’ya sığınmıştır.

Mültecilerin kabulü
Greek Woman in Izmir, 1900s
İzmir’de Rum Kadını, 1900’ler

Yunanistan’a giden mültecilerin karşılandığı ilk istasyonlar genellikle Samos ve Psara olmuştur. Mültecilerin kabulü için gösterilen çabalara rağmen, sonuncusunun isyan edilmiş Yunanistan’da karşı karşıya kaldığı koşulların hiç de iç açıcı olmadığını belirtmek gerekir. Syros ve Mikonos’ta yerleşik olan Ayvalık Rumları 1823’de Osmanlı topraklarına geri dönmelerine izin verilmesini istemek için İstanbul’a yazınca topluluğun ileri gelenleri Mykonos ve Syros valisi tarafından tutuklanmıştır.  1 Mayıs 1827’de, İzmir ve Ayvalık’tan gelen göçmen ailelerin başvurusuyla mültecilerin yeni yerleşim yerleri bulmasına ve orada yaşamasına izin çıkmıştır. Dahası 5 Mayıs 1827’de, ülke dışında yaşayan tüm Rumların ulusal çabayı desteklemek için Yunanistan’a çağrılması ile ilgili bir karar da onaylanmıştır. Bu kararlar ile Ayvalık’tan gelen hayal kırıklığına uğramış mültecilerin Anadolu’ya geri dönüşü durdurulmak istenmişse de kısmen başarılı olunmuştur.

Mübadele Öncesi Göçler

Birinci Balkan Savaşı’nda Osmanlı ordusu yenilince yüzbinlerce Rumeli göçmeni doğup büyüdüğü yerleri terk edip İstanbul’a doğru yola çıkmış, Balkanlarda

izmir, Alsancak, Rum mahallesi.1919

yaşanan trajedinin Anadolu’da tekrarlanmasından korkan İttihat ve Terakki Partisi Ege bölgesindeki Rum nüfusun nüfusunun gelecekte tehlike oluşturabileceği kaygısıyla Rumları çeşitli vasıtalarla taciz ederek Ege Adalarına doğru göç etmeye başlamıştır. 1913 yılında Osmanlı Devleti sınırları içinde yaşayan yaklaşık 150.000 ile 200.000 kişilik Rum nüfus Yunanistan’a göç etmek zorunda kalmıştır[5]. Göç eden Osmanlı Rumları sebebiyle aynı şekilde Batı Trakya’daki Müslüman köylülere baskı yapılınca nüfus mübadelesine giden kapı aralanmıştır. 27 Mayıs 1915 tarihinde hükümet tarafından dört maddelik, Tehcir Kanunu adıyla bilinen, stratejik yerlerde yaşayan ve düşmana beşinci kol görevi görebilecek unsurların yerleşim yerlerini değiştirmeyi amaçlayan geçici bir kanun çıkarılmıştır. Bu kanun orduya “casusluk ve hıyanetlerini hissettikleri… ahalinin sevk ve iskânını” yapma hakkını veriyor böylece çok sayıda Rum Birinci Dünya Savaşı sırasında kıyı bölgelerinin güvenliğini sağlamak adına kıyılardan iç bölgelere doğru sevk ediliyordu. Gayrimüslim sürgün edilmesinden hemen sonrasında ise terk edilmiş ev ve arazilere Müslüman muhacir ve mültecilerin iskânlarına başlanmış, İttihat ve Terakki’nin gerçekleştirdiği sevk ve iskânlar, Rum ve Ermenileri yeni Türkiye’nin toprakları olarak kalan bölgenin dışına atarken Anadolu’nun bugünkü etnik ve dinsel dağılımına temel oluşturmuştur.[6]

Gönüllü Kalıcı Göçler

Doğal afetler ve finansal faaliyetlerde ciddi değişiklikler yüzünden gerçekleşen göçler ise yukarıda bahsedilen iki göç tipinin özelliklerini de barındırabilmektedir. 1768-1774 Osmanlı-Rus savaşı sonrasında Yunanistan anakarasından Batı Anadolu’ya göç ve Kırım Savaşı sonrasında Karadeniz Rumlarının Rusya’ya göçmesi bu gruba dâhil edilebilir.

Kaynakça

Aktar, A. Varlık Vergisi ve “Türkleştirme” Politikaları (5. bs.). İstanbul: İletişim Yayınları. 2001

Ασβέστη Μ., Επαγγελματικές ασχολίες των Ελλήνων της Καππαδοκίας, Αθήνα 1980

Augustinos G., The Greeks of Asia Minor. Confession, Community, and Ethnicity in the Nineteenth Century, Kent, Ohio – London 1992

Αναγνωστοπούλου Σ., Μικρά Ασία, 19ος αι.-1919. Οι Eλληνορθόδοξες Κοινότητες. Aπό το Μιλλέτ των Ρωμιών στο Ελληνικό Έθνος, Ελληνικά Γράμματα, Αθήνα 1997

Αναστασιάδης Γ., “Ιστορίας επανάληψις”, Μικρασιατικά Χρονικά, 9, 1961, 116-127

Βακαλόπουλος, Α., Πρόσφυγες και Προσφυγικόν Ζήτημα κατά την Επανάστασιν του 1821. Thessaloniki, 1939

Clogg, R., ‘Smyrna in 1821: Documents from the Levant Company Archives in the Public Record Office’, 15 (1972)

Dündar, F. Modern Türkiye’nin Şifresi: İttihat ve Terakki’nin Etnisite Mühendisliği (1913-1918) (3. bs.). İstanbul: İletişim Yayınları. 2008

Καρατζά Ε., Καππαδοκία: Ο τελευταίος ελληνισμός της περιφέρειας Ακσεράι Γκέλβερι (Καρβάλης), Εκδόσεις Γνώση, Αθήνα 1985

Keyder, Ç. Türkiye’de Devlet ve Sınıflar (14. bs.). İstanbul: İletişim Yayınları.2009

Lucassen, J., Lucassen, L. (eds.), Migration, Migration History, History: Old Paradigms and New Perspectives, Bern–Berlin –Frankfurt a.M. –New York –Paris –Wien 1997

Μαμώνη Κ., “Πελοποννήσιοι στη Μικρά Ασία”, Πρακτικά Β΄ Διεθνούς Συνεδρίου Πελοποννησιακών Σπουδών: Πάτραι 25-31 Μαΐου 1980, Αθήνα 1981, 209-224

Πετροπούλου I., “Η πνευματική ζωή στην Καππαδοκία του 19ου αιώνα: Μια σκιαγράφηση”, Καππαδοκία: Περιήγηση στη Χριστιανική Ανατολή, Αθήνα 1991, 40-51

Tekeli, İ. Osmanlı İmparatorluğu’ndan Günümüze Nüfusun Zorunlu Yer Değiştirmesi. Toplum ve Bilim. 1990. 50: 49–71.

Yakar, M. (2009). Emirdağ İlçesi Kırsalında Göçün Etkileri, Sorunları ve Çözüm Önerileri, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Afyonkarahisar.

Notlar

[1] Yakar, 2009: 40

[2] Kiklad Adaları ya da Kikladlar, Yunanistan’da Güney Ege coğrafi bölgesine dâhil bir ildir. Kiklad adını Yunanca,”etrafında” sözcüğünden alır çünkü bu adalar antik Yunan’ın kutsal adası “Delos”un etrafında yer almaktadır. Yunanistan anakarası ile batı Anadolu kıyıları arasındaki irili ufaklı 220 ada olan Kikladların en önemlileri Amorgós, Anáfē, Andros, Antíparos, Dēlos, Eschátē, Íos, Kéa, Kímōlos, Kýthnos, Milos, Mikonos, Naksos, Páros, Folégandros, Sérifos, Sífnos, Síkinos,Sýros, Tēnos, ve Thera ya da Santorini’dir.

[3] Misthi (Μισθί) veya Misti (Μιστί) Kayseri’nin güneyinde Kapadokya’da yaşayan eski bir Rum kasabası olup, bugün Konaklı adıyla bilinmektedir. Misti kasabası, 20. Yüzyılın başlarında 400 Rum aileye ev sahipliği yapmaktaydı.

[4] Clogg, 1972: 321

[5] Aktar, 2001: 26-29

[6] Keyder, 2009: 102, 103

https://www.youtube.com/watch?v=b1Wub528GGI&t=17s