Britanya Mitolojisi Kelt Mitolojisi

Kral Arthur ve Kral Arthur Efsanesi

KRAL ARTHUR MS 6. yüzyılda yaşadığı sanılan lideri, efsanevi Britanya kralının adı olup, Yuvarlak Masa Şövalyelerinin lideri olarak Sakson işgaline karşı koymuştur. En eski Galce metinlerde Arthur için hiç bir zaman kral sıfatı kullanılmaması, ondan ‘dux bellorum’ (savaş lideri) olarak bahsedilmesi Ortaçağ Gal metinlerinde ise tam tersine ‘amerauder’ (imparator) sıfatıyla anılması kafaları karıştırmaktadır.

Kral Arthur Kimdir?

Gildas adlı rahibin MS 4. Yüzyılda Britanya’da Latince yazdığı ‘Britanya’nın Yıkılışı’ adlı çalışmada ülkeyi istila eden Germen kabilelerine karşı Ambrosius Aurelianus önderliğinde direniş gösterildiği ve halkın savaş ortamından nasıl etkilendiği detaylarıyla anlatılmaktadır. Gildas, Britanyalıların Mons Badonicus mevkiinde düşmanlarına galip gelip, barış imzalandığı yıl doğduğunu iddia etmekte ama eserin tamamında Arthur’un adı geçmemektedir. Efsanevi ve tarihi Kral Arthur arasındaki farklar bilim adamları arasında tartışma konusu olmuştur. Bazıları onun MS 5. yüzyılın sonları ile 6. yüzyılın başlarında yaşayan bir Katolik olup, pagan Saksonlara karşı savaştığını gücünün sınırlarının Galler ve Güneybatı İngiltere’de yer alan Cornwall’ı pek aşmadığını iddia etmekte hatta Geoffrey Ashe ile Leon Fleuriot gibi bazı araştırmacılar Arthur’u Breton kralı Rithamus ile özdeşleştirmektedirler. Yine bir grup akademisyen ise Arthur’un MS 2. yüzyılda yaşamış, Britanya’da kazandığı askeri zaferler asırlar sonra bile hatırlanan Romalı Lucius Artorius Castus olduğu iddiasındayken, bir diğeri Arthur’un unutulmuş bir Kelt tanrısının kişileştirilmiş hali olduğunu ya da Beowulf gibi tarihsel kökü olmayan tamamen kurgu bir karakter olduğunu ileri sürmektedir.

Kral Arthur (Howard Pyle, 1903)

Arthur’un nerede yaşadığı ve meşhur Camelot’un gerçek anlamda bir saray mı yoksa bir Roma kalesi mi olduğu da belli değildir. 1190’da Güney İngiltere’de Glastonbury’de Arthur’un olduğu iddia edilen bir mezar bulunmuş, Rönesans döneminde kraliyet ailesi Tudor hanedan tarihlerinin Arthur ile başlangıcını iddia ederek tahttaki varlığını güçlendirmek istemiştir.

Arthur’un adı ilk olarak Gododdin (MS 594) ve Aneirin (MS 535-600) gibi Galce yazılmış şiirlerde adı geçmekteyse de Galli rahip Nennius’un MS 830 tarihinde yazdığı Historia Britonum’da bir kraldan çok savaş lordu olarak tasvir edilmiştir. Bir savaşta tek başına 960 kişi öldürdüğü ileri sürülen tarihi Arthur Annales Cambriae’ye göre Camlann Savaşı (MS 537) sırasında öldürülmüştür.

Geoffrey de Monmuth’un ‘Historia Regum Britanniae’ adlı eserinde Bkz. Kral Arthur Efsanesi uzun uzun anlatılmıştır.

Kral Arthur Ortaçağ kahramanlı öyküleriyle yoğrulmuş idealize dilmiş bir kahraman olup, yaşam ve ölümünün, havarilere atfen kılıcı taştan çıkararak gerçekleştirdiği mucize, 12 Yuvarlak masa şövalyesi, sevdikleri tarafından ihanete uğraması, ölümünün düşmanlarının elinden olması gibi temaların İsa peygamberin hayatı ile benzerlikler göstermesi tesadüf değildir.

KRAL ARTHUR EFSANESİ

Ortaçağ Batı Avrupa edebiyatının en verimli temasını içeren külliyatın öyküleri kısmen ilişkili olduğu Merlin ve Grail kabı hikâyeleri bir kenara bırakılırsa efsanevi Britanya kralı Arthur’un hayatı, Yuvarlak Masa Şövalyeleriyle birlikte atıldığı maceralar, eşi Kraliçe Guinevere’in şövalye Sir Lancelot ile yaşadığı yasak aşk, kralın ölümü ve döneceği kehanetlerini konu almaktadır. Keltçe konuşan Cornwall, Brittany ve Gallerde popüler olan hikâyeler İngiliz tarihi Monmouthlu Geoffrey (ö. 1155) tarafından 11. yüzyılda yazıya dökülmüştür. Öykünün en eski yazılı versiyonları Latince veya Gal dilinde yazılmış olup, sonradan Troyes, Wace, Layamon ve Malory gibi Ortaçağ yazarları İsa’nın kâsesi ile ilişkili efsane ve öyküleri külliyata eklemişlerdir. Alfred Tennyson (1809-1892) ve T. H. White (1906-1954) gibi modern yazarlar da Arthur’u konu alan eserler vermişlerdir. Güneydoğu Galler doğumlu Gal veya Breton orijinli tarihçi Geoffrey de Monmouth 1129-1151 yılları arasında Oxford’da görev yapmış, bu sırada kaleme aldığı eserlerden Latin dilinde yazılan üç tanesi günümüze ulaşabilmiştir. Her üçünde de Kral Arthur’dan bahsedilmektedir. Bunlar sırasıyla:

  1. Prophetiae Merlini (Merlin’in Kehanetleri)
  2. Historia Regum Britanniae (Breton Krallarının Tarihi, 1135-1139)
  3. Vita Merlini (Merlin’in Hayatı)

Fransız şair Chrétien ise Troyes (1165-1180) beş Arthur hikâyesi yazmıştır: Erec, Cligès, Lancelot, Ywain, Perceval.

Normandiyalı şair Wace (1100-74), Roman de Brut (1155) ve Roman de Rou (1160-74) adlı iki çalışmasında Arthur’dan bahsetmiştir.

  1. yüzyılda Worcestershire’da yaşayan İngiliz papaz-şair Layamon, Brut (1200) adlı eserinde Troyalı Aeneas’ın büyük torunu Brutus’un Breton Bölgesi’ne ayak basmasından Saksonların Bretonları yendiği 689 yılına dek geçen dönem anlatılmakta ve Arthur’un bahsi geçmektedir.

İngiliz yazar Sir Thomas Malory (1405-1471) 15. Yüzyılda nadir bulunan Fransız kaynaklarını tarayarak, birbirinden bağımsız öyküleri birleştirerek Le Morte Darthur (Arthur’un ölümü) adlı kapsamlı eserini oluşturmuştur. Malory’nin çalışmasında Yuvarlak masa şövalyelerinin katıldıkları turnuvalarda yaptıkları tüm karşılaşmalar detaylarıyla aktarılmıştır. Victoria dönemi yazarlarından Lord Tennyson Alfred (1809-1892) The Charge of the Light Brigade ve Maud adlı eserlerinde külliyat katkıda bulunmuştur. T.H. White’ın 1958’de Malory’nin çalışmasını temel alarak yayınladığı “Önceki ve Sonraki Kral” adlı romanı, 1960 tarihli Broadway müzikali Camelot ve 1980 yapımı Excalibur filmi konunun günümüzde de popüler olmasını sağlamıştır.

Söylence

Britanya kralı Uther Pendragon ile Cornwall düşeşi İgraine’nin oğlu olan Arthur, kral büyücü Merlin’in yardımıyla kadının kocası Dük Gorlois kılığında İgraine’in yatağına girince bu ilişkiden evlilik dışı olarak dünyaya gelmiştir. Doğumdan sonra Merlin çocuğu gizlice Sir Ector’a büyütmesi için vermiş, Arthur burada Ector’un gerçek oğlu Kay ile birlikte büyümüştür. Uther bir turnuva sırasında ölünce Kay, Arthur’u bir kılıç bulması için göndermiş o da bir kayaya saplı duran efsanevi bir kılıcı çıkarmış böylece Uther’in oğlu ve İngiltere tahtının mirasçısı olduğu ortaya çıkmıştır. Taşa saplı kılıçla ortaya çıkan Arthur etrafına toplanan kalabalığa durumu açıkladıktan sonra Sir Ector ile arasında kendisine krallığın yolunu açacak şu diyalog gerçekleşmiştir.

“Yarışlardan birinde, Kay’ın kılıcı kırıldı ve benden çadırdan başka bir kılıç getirmemi istedi. Çadıra gittiğimde ne kadar dikkatli aradıysam da kılıç bulamadım. Neyse ki taştaki kılıcı anımsadım. Kay’ın bir kılıcı olmasının ne kadar önemli olduğunu biliyordum, onun için hemen atıma binip buraya geldim ve bu kılıcı onun için aldım. Kolay oldu, elimi kabzaya koyunca kılıç hemen taştan çıktı.”

Sör Ector, ‘Sen bunu yaparken burada şövalye yok muydu?’ diye sorunca ise Arthur:

“Kimse yoktu. Hepsi turnuvaya gitmiş olmalı.” Cevabını vermiştir.

“Arthur” dedi Ector, “Ne yaptığını biliyor musun? Bana Breton’un meşru kralının sen olduğunu söylüyorsun.”

“Neden böyle bir şey söylüyorsun?” dedi Arthur. “Bunun anlamı yok, olacağı da yok!”

Bunun üzerine Sir Ector saygıyla evlatlığına açıklamıştır:

“Sör, Breton’un meşru kralı sensin, çünkü Tanrı seni bu en büyük onur için seçti. Yalnızca bu ülkenin meşru kralı kılıcı taştan çıkarabilir. Şimdi kılıcı yerine saplayıp tekrar çıkarışını seyredeyim.”

“Kolay iş” dedi Arthur, kılıcı taşa sağladı, tekrar çekip çıkardı ve Ector’a verdi.

Sör Ector da kılıcı çıkarmayı denedi. Ne kadar uğraşırsa uğraşsın kılıç kıpırdamadı. Mermer taşa sıkı sıkıya girmişti.

“Şimdi bir daha dene” diye Kay’a emretti Ector.

Sör Kay bütün gücüyle kılıcı çıkarmaya çalıştı ama o da kıpırdatamadı.

Arthur kılıcı bir kez daha kolayca çekip çıkarınca, Sör Ector ve Sör Kay hemen önünde diz çöktüler.

“Hayır” diye bağırdı Arthur; “sevgili babam ve kardeşim, benim önümde diz çökmeyin. Ben Breton kralı değil, sizin oğlunuzum” dedi Sör Ector’a, “senin kardeşinim” dedi Kay’a.

“Hayır, Arthur, ben senin baban değilim. Gerçekte senin akraban da değilim. Sen daha bebekken, ulu kâhin Merlin bir gece evimize geldi ve kollarında seni getirdi. Bana senin kimin çocuğu olduğunu söylemedi, ama seni oğlum gibi yetiştirmemi istedi, ben de öyle yaptım” cevabını vermiştir.

Arthur kraliyet tacını takarken bir uğultuyla ortaya çıkan Gölün hanımı kendisine Excalibur adlı kılıcı vermiş o da bu kılıcın gücünü kullanarak Saxon işgalcileri ülkesinden kovmayı başarmıştır. Leodegraunce’ye İskoçya kralı tahtını elinden almak isteyen kardeşi İrlanda kralı Ryance’a karşı yardıma giden Arthur Ryance’ı öldürmeyi başarırken diğer yandan Leodegraunce’in güzel kızı Guinevere’e âşık olmuştur. Merlin, Brittany seferinden önce kralın evlenmesine itiraz etmişse de başarılı seferin ardından Camelot’ta düğün töreni gerçekleşmiş, Arthur bu sırada meşhur yuvarlak masayı düğün hediyesi olarak almıştır. Bu sırada kendisine isyan eden 12 şövalyeyi yenilgiye uğratan Kral Arthur Camelot sarayına Lancelot, Gawain, Perceval gibi ülkenin en yetenekli şövalyelerini toplamış, üvey kardeşi Kay’ı ise saray kâhyası yapmıştır. Kral tüm şövalyelerine eşit önem verdiğini göstermek için hepsini yuvarlak bir masanın etrafında toplamış, kötülüğe karşı savaşan bu onurlu insanlar sonradan Grail kabının peşine düşmüşlerdir. Yuvarlak Masa şövalyelerinin sayısı kimi söylencelerde İsa’nın havarileri gibi 12 olarak geçerken kimilerinden 100’den fazla olduğu bildirilmiştir. Savaş meydanlarında yenilmeyen Arthur için en büyük darbeyi eşi kraliçe Guinevere’in en iyi şövalyesi Sir Lancelot ile yaşadığı gizli aşkı öğrenmesiyle almıştır. Guinevere Arthur’dan bir çocuk doğurmadığından kralın tek mirasçısı aynı zamanda bir cadı olan yarı kız kardeşi Morgan le Fay’dan (veya Morgan’ın kız kardeşi Orkney kraliçesi Morgause’den) doğan gayrimeşru oğlu Mordred olmuştur. Mordred, Arthur’un ölümünü beklemeden sorun çıkarmak için Camelot’a gelerek Guinevere’nin sadakatsizliğini işleyerek Yuvarlak Masa Şövalyelerinin Modredçi ve Arthurcu olarak ikiye bölünmesini sağlamıştır. Krala ihanetle suçlanan Guinevere kazığa bağlanarak yakılmak suretiyle ölüme mahkûm edilmişse de sevgilisi Lancelot, Arthur ile bağını koparma pahasına kadını alevler ona ulaşmadan kaçırmayı başarmıştır. Arthur ve Morderd’in orduları Camlann’da karşı karşıya gelmiş savaş sırasında Mordred öldürülüp askerleri bozguna uğramışsa da Arthur’da ölümcül bir yara almıştır. Ağır yaralı Arthur aniden ortaya çıkan 4 gizemli kraliçe tarafından bir kayığa bindirilerek büyülü ada Avalon’a taşınmıştır. İnanışa göre burada sonsuz bir uykuya dalacak olan Arthur bir gün Britanya’nın kendisine ihtiyacı olursa uyanıp geri dönecektir. Böylece Ortaçağ Avrupa’sının diğer soylu kahramanları gibi bir halkın kurtarıcısı ve ülkenin bütünlüğünü sağlayan efsanevi lideri olarak görülen Arthur’un ölüp gitmesindense bir gün yeniden geri döneceğine dair umut birazda ulusun birliğine sağlayacağı katkı yüzünden hep sıcak tutulmuştur.

KRAL ARTHUR’UN SAVAŞLARI

Monmouthlu Geoffrey’in 1136’da yazdığı Historia Regum Britanniae adlı eserinin 56. Bölümünde Arthur kral değil de savaş lideri ünvanıyla anılmış olup 12 savaş kazandığı bildirilmiştir. Saxon kralı Hengist’in ölümünün ardından oğlu Octha Britanya’nın kuzeyinden gelerek Kent krallığına girdiğinde Arthur şövalyelerini toplayarak düşmana karşı koymuştur. 1. Savaş Glein nehri ağzında, 2.,3., 4 ve 5. Savaşlar Linnuis bölgesinde Dunglas nehrinde, 6. savaş Bassas nehrinde, 7. savaş Celidon ormanında, 8. Savaş Guinnon ormanında, 9. Savaş Legion kentinde, 10. Savaş Tribruit nehri kıyısında, 11. Savaş Agnet dağında

Kaynak: Özhan Öztürk. Dünya mitolojisi. Nika Yayınları. Ankara, 2016