Giresun Osmanlı Dönemi Tarihi
Makale: Özhan Öztürk
Osmanlı yönetim sistemi içerisinde 1486, 1515 ve 1520 tarihlerinde Kürtün’e bağlanan Giresun nahiyesi 1554’den sonra Trabzon eyaletinin Trabzon merkez sancağına bağlı bir kaza statüsü kazanmış, 1877-1892 arasında Sivas vilayetinin Karahisar-ı Şarkî sancağının kazası olarak görünmesine karşın sonra tekrar Trabzon’a bağlanmıştır. Çepni Kazası olarak da adlandırılan Giresun’un merkezi “nefs-i kala-i Giresun” olarak adlandırılan Giresun kalesi ve çevresiydi.
1486 kayıtlarına göre Giresun kazası merkezinde 114 hâne, 22 bîve Hristiyan, 4 hâne İslam ve 32 kale neferi yaşamaktaydı. 1515’de 221 hâne, 50 mücerred, 42 bîve Hristiyan, 33 hâne, 5 mücerred Müslüman ile 37 kale neferi, 1554’de 215 hâne, 92 mücerred Hristiyan, 33 hâne, 15 mücerred Müslüman, 1583’de ise 345 hâne Hristiyan, 187 hâne, 92 bennak hâne Müslüman ile 22 kale neferinin yaşadığı görülmektedir.[1] Bu dönemde Giresunlu Hristiyanlar Trabzon-Samsun arasında işleyen gemilere kılavuzluk yapmaları şartıyla haraç, ispençe ve öşürden muaf tutulmaktaydı.[2]
1486 yılı Giresun kazası sınırları içerisinde 28 köy, 1 nefs, 1 kale ve 2 mezra bulunmakta olup, tamamı kent merkezinde Yukarı, Lonca, Uğrukapu, İçkale, Bendehor ve Pirhasan mahallerinde ikamet eden 144 hâne, 22 bîve Hristiyan’a karşılık büyük çoğunluğu köylerde yaşayan 414 hâne, 84 mücerred Müslüman ile 32 kale neferi bulunmaktaydı. 1515’de 63 köy, 1 nefs, 1 kale ve 2 mezrada 221 hâne, 42 bîve, 50 mücerred Hristiyan’a karşılık Müslümanların sayısı Kürtün civarından gelen Kızılbaşların yerleşimiyle birdenbire artarak[3] 2128 hane, 246 mücerrede çıkmıştır.
1520 yılında (Yavuz Sultan Selim döneminde) Giresun kalesi içerisinde 31 Müslüman ile 221 Hristiyan ailenin yaşadığı görülmekte olup, İslam olanlar avarızdan muaf tutulurken gayrimüslimlerden öşür, ispençe ve diğer vergilerin alındığı anlaşılmaktadır. Giresun kalesi dizdarı Hamza Martolos’un serbest tımarına verilen Uzgur köyünün 35 hanelik halkının tamamen Türkmen olduğu Osmanlı tahrir kayıtlarından anlaşılmaktadır. Giresun kalesindeki 31 hanelik İslam ahalisinin çoğunlukla “Derviş Ahmed Bektaşi” gibi zaviyedar “Hacı Abdullah vl. Bayramli” gibi sipahilerden oluştuğu ve avarızdan muaf oldukları, Hristiyan reâyanın 103 hane, 36 mücerred ve 4 bivenin Giresun’un yerlisi olup ispençe ve öşür verdiği, 63 hane, 14 mücerredin ise dışarıdan getirildiği kale müstahfızlarına raiyyet yapıldıkları görülmektedir.[4
Osmanlı ekonomisinin bozulmasına paralel olarak Anadolu’da çıkan toplumsal karışıklıklar özellikle III. Murat döneminde Giresun ve civarını etkilemiştir. 1574’de Pazarsuyu kadısı çevresine topladığı levent ve suhtelerle soygunculuk yapmaya başlamışsa da Giresun voyvodası Zünnun tarafından cezalandırılmıştır. 1583 tarihli tahrir defterlerinde 70 köy, 1 kale, 1 nefs ve 19 mezradan oluşan kazada 345 hâne Hristiyan’a karşılık 4074 hâne, 1615 mücerred Müslüman ile 22 kale neferi kayıtlı olup, 1515’de oluşan dengenin değişmediğini görülmektedir. 1584 yılında Giresun kadısına gönderilen bir hükümde Giresun’da soygunculuk yapan has sahibi Hacı Pir Ahmet oğlu Piri, Karaveli oğlu İlyas ile kardeşi Mehmet’in cezalandırılması emredilmiştir. 1586-87’de savaştan dönen yeniçeriler Giresun’u yağmalamış hatta Giresun voyvodası Zaim Ahmet’in eşine saldırmışlardır. Celali ayaklanmaları sırasında Anadolu’nun diğer bölgeleri gibi Giresun’da da asayiş sorunları ortaya çıkmış 1604’de Şebinkarahisar’ın Ordu bayramlı kazasından Hacı Şamlı adlı bir haydut 1000 civarında levend ve sekban ile bölgeyi haraca bağlamış, kendisine karşı çıkan pek çok kişiyi öldürmüş hatta Giresun Kalesi’ni 1 ay süreyle kuşatmıştır. Haydutları Şebinkarahisar sancağı eski mutasarrıfı Seyyid Mehmet Paşa önderliğinde hareket eden Giresun halkı dağıtmış, 250 kadarını da öldürmüştür.
17. yüzyıl boyunca Karadeniz sahil kentlerinde varlıklarını hissettiren ve 1631’de Trabzon’u yağmalayan olan Kazaklar, 1624 yılında Giresun’u yakıp yıkmışlardır. 1646/47 tarihli bir yazışmada Giresun ve Trabzon kalelerinde kenti Kazaklar’a karşı koruyan Beşliler’in maaşlarının zamanında ödenmesine dair bir belgenin[5] varlığı da Kazak tehlikesinin süreklilik arzettiğini göstermektedir. Evliya Çelebi seyahatnamesinde Kazakların Giresun Adası’nın arkasına şaykalarını saklayıp karadan asker dökerek şehri soyduklarını ve kenti yaktıklarını[6], Giresunlular’ın değerli eşyalarını bu yüzden kıyıdan oldukça içerde kalan Şebinkarahisar kalesinde sakladığını bildirmiştir. 17. yüzyıl sonlarında Karadeniz Rumlarına uygulanan baskı Giresun’da da hissedilmiş, Rum cemaat ihtida veya göç sonucu büyük ölçüde ortadan kaybolurken, 11. yüzyıldan itibaren varlığını sürdüren metropolitlik 1673’de feshedilerek Kerasus kilisesi Trabzon piskoposluğuna bağlanmıştır.[7] 1756 yılında ise Canik muhassılı[8] Süleyman Bey ile kardeşi Ali Bey 12 bin kişiyle Giresun’u basarak yağmalamış, çok sayıda kişiyi öldürürmüş, halk kaleye sığınmak zorunda kalınca kaleyi 23 gün boyunca kuşatmış bu sırada evlerden topladıkları eşyaları gemilerle Samsun’a taşıdıktan sonra kasabayı yakıp yıkmışlardır. 1764’de Trabzon valisi Numan Paşa ile Canik muhassılı Hacı Ali Bey, İstanbul’un emri üzerine Giresun kalesini ele geçiren Dizdaroğlularına saldırarak kaleyi geri almışlardır.
1831 nüfus sayımında Giresun ve Keşap kazalarının erkek nüfusu 8.785, Görele’nin ki ise 3.973’tür. Cuinet’e göre 1892’de Giresun kazası, Trabzon Merkez sancağına bağlı olup, Akköy (Bulancak), Piraziz ve Keşap adlı 3 nahiyesi, Tirebolu kazasının ise Görele ve Şiran olmak üzere 2 nahiyesi bulunmaktadır. Bu tarihte Giresun’da 64.526 (51.704 Müslüman, 11.884 Rum Ortodoks, 938 Gregoryen Ermeni), Tirebolu’da 41.000 (35.000 Müslüman, 5.400 Rum Ortodoks, 600 Gregoryen Ermeni) kişi yaşamaktaydı. Kendi başpiskoposu olmasına karşın Trabzon piskoposluk bölgesine bağlı olan Giresun Rumlarının büyük bölümü Gümüşhane civarından gelmişti.
19. yüzyılda fındığın denizaşırı ticareti yapılan bir ürün niteliği kazanmasıyla ekonomisi büyüyen kentte Osmanlı ve Atina Bankalarının şubeleri açılmış ayrıca Rum banker Georgios Pissanis’in bankası da faaliyet göstermiştir. 1870 Trabzon Vilayet Salnamesi’nden kentin en önemli gelir kaynağının dokumacılık olduğu, üretilen peşkirlerin İstanbul, Şebinkarahisar ve Sivas’a satıldığı, Keşap nahiyesinde kilim ve şal dokunup, ahşap kova üretildiği, Espiye yakınlarında çıkarılan bakırın işlenildiği anlaşılmaktadır. Cuinet’in bildirdiğine göre Giresun limanına düzenli sefer yapan Messageries Maritimes, Şirketi Mahsusa, Rus denizcilik ve ticaret kumpanyası (Compagnie Russe de Navigation et de Commerce) ve Courtgi kumpanyası adlı 4 nakliyat şirketi bulunmaktaydı. 1890’larda Giresun limanından İstanbul, Mısır, Trieste, Marsilya ve Rusya’ya ihracat yapılmaktaydı.
1. Dünya Savaşı sırasında Karadeniz limanlarını abluka altına alan Rus donanması 24 Mart 1915’de Giresun ve Tirebolu, 17 Nisan’da Görele, 18 Nisan ve 30 Ağustos’ta Tirebolu ve Giresun, 2 Eylül’de Giresun’u bombardıman etmiş, o dönemde nakliyat büyük ölçüde deniz yoluyla sağlandığı için askeri ve iaşe nakliyatı sekteye uğramış, Ordu, Giresun, Tirebolu ve Görele kazalarında yaşandığı gibi muhacir iskan edilen bazı kazalarda açlık tehlikesi ortaya çıkmıştır[9]. 30 Temmuz günü Poti’den havalanan Griowicht M-50 model bir Rus uçağı yakıtı bitince Görele’ye mecburi iniş yapınca mürettebatıyla birlikte ele geçirilmiştir[10]. Trabzon’u ele geçiren Rus ordusu yıldırım hızıyla batıya doğru ilerlerken Türk birlikleri sırasıyla 10 Temmuz’da Fol deresi, 2 Ağustos’ta Görele, 24 Ağustos’ta Çanakçı deresi, 30 Ağustos’ta ilerleyerek yeniden Görele, 21 Ekim’de ise son Rus taarruzunun ardından Tirebolu’nun doğusunda denize dökülen Harşit deresi boyunca savunma hattı oluşturmuştur.
Giresun ve Koloneia Metropolitlikleri
1778’e dek Trabzon’a bağlı olan Giresun piskoposluğu bu tarihten itibaren bağımsız olmuşsa da 1913’de Haldiya ile birleşmiş olup, Rum kaynaklarına göre bu tarihte piskoposluk bölgesinde 2 şehir ve 266 köyde 197.450 Ortodoks Rum yaşamakta, 324 kilise, 14 manastır ve 394 şapelde 1 metropolit ve 450 rahibin görev yapmaktaydı. Son Giresun metropoliti Laurentios Papadopoulos (1906-1922) olup, sonrasında Drama metropoliti görevinde bulunmuş, 1928’de ölmüştür. 1888’de Niksar’dan ayrılarak kurulan Koloneia piskoposluğu görev sınırlarında ise 1 kent ve 94 köyde 65 bin Rum Ortodoks yaşamakta, 92 kilise, 1 manastır ve 130 şapelde 1 metropolit ile 104 rahip görev yapmaktaydı. Son Koloneia metropoliti Gervasios Soumelides olup (1919-1922) Yunanistan’a döndükten sonra 1934-44 arasında Grevana metropolitliği yapmış, 1944’de ölmüştür.
Kaynak: Özhan Öztürk. Pontus: Antik Çağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi (Genişletilmiş 3. Baskı). Nika Yayınları. Ankara, 2016
Notlar
[1] Başbakanlık Arşivi, Tahrir Defterleri no: 52 s. 718-760
[2] Maliyeden Müdevver Defterler, no: 828 s. 37
[3] 1515 kayıtlarında ayrıca 25 yeni Müslüman da bulunmaktadır (Bostan, 2002: 239).
[4] Gökbilgin, 1962: 331-333
[5] Başbakanlık Osmanlı Arşivi Mühimme Defteri 90: İstanbul, 1993: 198. Hüküm: 255
[6] Evliya Çelebi, 2008: 96
[7] Kerasus’ta 431-1673 tarihleri arasında görev yapan piskoposların listesi için Bkz. Parthey: Notitiæ Græcæ Episcopatuum. 37 no: 78-702. Kerasus Gospeli ise 11. yüzyıl ortalarına tarihlendirilmekte olup, içinde Ermeni kültürü ve taşraya inançlarının izlerine rastlanmıştır.
[8] Devlete ait vergi ve resimleri tahsil ile mükellef olan memurlara muhassıl denilmekte olup, XVIII. Yüzyıldan sonra sancaklar hem yörenin havâss-ı humâyûna ait gelirini toplayan hem de yönetimini üstlendiğinden muhassıllık olarak adlandırılmıştır.
[9] B.O.A. Dâhiliye Emniyeti Umumiye Müdüriyeti. 5. Şube. Nr.16/45, nr.98-3/1-92, nr.E-18/120
[10] B.O.A. Dâhiliye Emniyeti Umumiye Müdüriyeti. 5. Şube. Nr. 26/44. Bu uçağa ‘Görele’ adı verilmiş olup günümüzde Yeşilköy Hava Müzesi’nde sergilenmektedir (Yüksel, 2014: 59)