Makale: Özhan Öztürk
J. A. Dengate’in 1970 yüzey araştırmasında Şeyhsafi tepesi ve U.B. Alkım’ın 1971-1977 yıllarında Taşkaracaören tepesinde Orta ve Geç Demir Çağı yerleşmelerini saptaması bölgede yerleşimin geçmişi hakkında fikir vermektedir[1].
Abdizâde Hüseyin Hüsameddin, Havza’nın eski adının kesin olmamakla birlikte tarih kitaplarında Ancere, Hancere ve Hanceze adlarıyla kayıtlı olduğunu bildirmiş ve eski kentin hamamın batı tarafında düz bir yerde olduğunu ileri sürmüştür[2]. Abdizâde, Zekeriya bin Mahmud el-Kazvînî’nin, Âsâru’ı Bilâd adlı çalışmasında “Ancere’nin ters akan bir ırmağı olduğunu, 1050 yılında iki gün süren bir depremde kentin harap olduğunu, kilisesinin tamamen battığını, yerden sıcak sular çıkarak pek çok kişinin boğulduğunu, halkın dağ başlarına kaçtığını” ve Muhammed bin Cafer et-Taberî’nin Târihü’l Ümem ve Mülûk adlı çalışmasında ise “712 senesinde Amasya kentinin fethedildiğini mervan bin el-Velid’in Hancere’ye kadar gittiğini” aktarırken 1174 tarihi sonrasında yazılmış belgelerde kent adının Hâvize veya Hêvize, 1524 sonrasında ise Havza adıyla anıldığını bildirmiştir.[3]
Arap yazarların bahsettiği ve bugün Tersakan çayının yanı sıra Selçuklu döneminde inşa edilmiş olması muhtemel hamamın da kullandığı kaplıca suyu günümüzde de şifa amaçlı hizmet vermektedir. Havza’da 1432’de Yörgüç Paşa’nın oğlu Mustafa Bey bir imaret ve misafir hane, 1495’de Kızlar Ağası Firüz Ağa medrese, 1638’de eşrâfdan Osman Bey bir cami inşa ettirmiştir. 1881 yılına dek bir kadı ile idare edilen kasabaya Tatar ve Çerkez muhacirler yerleştirilmesi ve kaplıcaları için Ankara, Trabzon, İstanbul’dan gelenlerin artması üzere büyük hanlar inşa edilerek kaza merkezi haline getirilmiştir.
Şemsettin Sami, 1890 tarihinde Havza’nın Sivas vilayetinin Amasya sancağına bağlı 4 nahiye[4] ile 86 köyden oluşan 22.320 nüfuslu bir kasaba olduğunu, Ali Cevad ise yerleşimin en önemli geçim kaynağının hayvancılık olduğunu bildirmiştir. Bıjışkyan, Çarşamba yakınlarındaki Kurşunlu kasabası halkının Hemşin’den göç etmiş Ermeniler olduğunu, bunların askerlik mesleğini babadan oğula intikal ettiren yiğit insanlar olduklarını, bir Ermeni komutanın emrinde savaşa gittiklerini bildirmiştir.[5]
Soteriadis’e göre 1912 yılında Havza’da 18.800’ü Türk, 12.577’si Rum, 2.560’ı Ermeni olmak üzere 33.937 kişi yaşamaktaydı[6]. Belediyesi 1870’de kurulan Havza 1882’de kaza durumuna getirilmiş, 1938’de elektrikle tanışmış, 1958’de su şebekesine kavuşmuştur. Günümüzde 3 belediye (Bekdiğin, Havza, Ilıca), 24 mahalle ve 79 köyden Bafra kazasının 1927’de 38.163 olan nüfusu 1950’de 37.001, 1960’de 45.145, 1970’de 54.631, 1980’de 61.291, 1990’da 62.564, 2000’de 53.512, 2009’da 45.933’e (20.204 kent, 25.729 köyler) ulaşmış olup, merkez belediye sınırlarında ise 20.204’tür.
Samsun Havza Pontusçu Faaliyetler
Havzadaki Rum köyleri Tavşandağı ile Nebiyan dağı arasında kalmakta olduğundan Bafra, Ladik ve Samsun’daki Rumlarla doğrudan iletişim halinde olmuştur. Havza’da faaliyet gösteren Rum çeteleri Simonoglu Andreya, Lefteroglu Vasil, Gavril, Terzi Panço, Papasoglu Manuel, Seferoglu Yorgi, Periklesin Sava, Engizoglu Ando Çavus, Zurnacı Sava, Anestes, Deli Tanes, Topal Bedros, Hacı Çavus, Tombak, Yani, Kısabacak, Kumarcı Vasil ve Sarı Pavlı’nın liderliğinde olup, bunların toplam 13 cinayet işledikleri kaydedilmiştir.[7]
Kaynak: Özhan Öztürk. Pontus: Antik Çağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi (Genişletilmiş 3. Baskı). Nika Yayınları. Ankara, 2016
Samsun tarihi Makale Serim
Samsun Tarihi: (Enetike, Amisos, Pire, Samastro) Samsun adı ve Arkeolojisi
Samsun, Amisos: Antik Çağ Tarihi
Samsun Tarihi: Roma ve Bizans dönemi
Samsun Tarihi: Milli Mücadele dönemi ve Pontusçuluk faaliyetleri
Samsun Tarihi: Cumhuriyet Dönemi
Çarşamba Tarihi (Gölcanik, Çeharşenbe), Samsun
Kavak, Arım ve Tekkeköy Tarihi, Samsun
Havza Tarihi (Ancere, Hancere, Hâvize), Samsun
Notlar
[1] Dengate 1978: 245-258; Alıkm, 1971, 1973, 1974
[2] Hüsameddin, 1986: 296
[3] Hüsameddin, 1986: 296-7
[4] Hüseyin Abdizade Hüsamettin Efendi’de “Amasya Tarihi” adlı eserinden bu nahiyelerin adlarının Halyas, Kamlık, Gidürlü ve Simre olduğunu öğrenmekteyiz.
[5] Bıjışkyan, 1998: 73
[6] Soteriadis, 1918:7
[7] Kocaoğlu, 1998: 120