Site icon Özhan Öztürk Makaleleri

Karadeniz Ereğli: Roma, Bizans ve Osmanlı Dönemi Tarihi

Karadeniz Ereğli

Makale: Özhan Öztürk

Herakleia Pontika Roma ve Bizans Dönemi

Herakleia Pontika Roma İmparatorluğu döneminde MS 305 yılında Nikomedeia Vilayeti’ne bağlanmış, MS 395’te imparatorluğun bölünmesinin ardından tüm Anadolu gibi Bizans’a tâbi olup, II. Theodosios iktidarında (MS 408-450) ticari önemini sürdürmeye devam ederken, ilk kiliseler inşa edilmiştir. MS 385 tarihinde katıldığı yeni kurulan Honorias Eyaleti’nin başkenti olarak Klaudiopolis[1] kenti seçilince politik, iç bölgelere 2 metropolitlik verilip Herakleia piskoposluk düzeyinde bırakılınca dini önemini kaybetmiştir. II. Theodosios (401-450), MS 440 depreminde yıkılan kente gelerek yeniden inşa edilmesini sağlamıştır. Etrafını saran dağlar sebebiyle MS 8. yüzyılda gerçekleşen Arap akınlarından etkilenmediği sanılan kent halkının bir kısmı I. Basil (811-886) döneminde yeni kurulan Kallipolis’e taşınmıştır.

İstanbul’da Latin hâkimiyeti kurulmasının ardından Nikea (İznik) İmparatorluğu’nun

Karadeniz Ereğli

hâkimiyetine geçen, 1205’de David’in Sinop seferinin ardından birkaç yıllığına Trabzon İmparatorluğu’nun batıdaki kalelerinden birisi olan[2], 1214’de I. Theodore Laskaris’in tarafından Nikealılarca geri alınan, 1261’de Cenevizlilerin kolonileşmesine izin verilen, 1269 yılında Moğollar tarafından kuşatılsa da ele geçirilemeyen Herakleia, 14. yüzyıl sonlarında Osmanlı hâkimiyetine geçmiştir.

Karadeniz Ereğli Osmanlı Dönemi

 1337’de Gazi Çelebi tarafından ele geçirilen[3] kent kısa süreli hâkimiyetin

Karadeniz Ereğli

ardından 1350 yılında İsfendiyar Oğulları tarafından alınmış, Ceneviz kolonisi olarak varlığını sürdüren kent, Clavijo’ya göre Yıldırım Beyazıd tarafından 1374 veya 1393[4]  yılında II. Manuel Palailogos’tan binlerce düka karşılığı satın alınmıştır[5]. Clavijo’nun 1404’de kentin 30 yıldır Türklerin elinde olmasına karşın birkaç Türk dışında tüm kent halkının Rumlardan oluştuğunu bildirmesi bölgenin yerli halkının göç ettirilmediğini veya yok edilmediğini göstermektedir. Bu durumda başta Hagia Sophia[6] olmak üzere kentte bulunan kiliselerden birçoğunun camiye çevrilmesi bölgeye yerleşen birkaç Müslümana hizmet etmekten öte yerli Hristiyanlar arasında İslamiyeti yayma politikası olarak algılanmalıdır. Başta Seyyit Nasrullah

Karadeniz Ereğli’de kayıklar

Efendi[7] olmak üzere yöreye gelen dervişler İslam’ı yaymanın yanısıra tarım, denizcilik hatta yörenin ağaçlandırılmasıyla bizzat ilgilenmişlerdir. Özellikle Kanuni Sultan Süleyman döneminde İslam nüfusunun artışına paralel olarak kentte yeni Müslüman mahalleleri oluşturulmuştur. 1515-16 tarihli tahrir defterlerinde Trabzon kökenli olduğu anlaşılan, sürgün olmalarıı muhtemel “Trabzoni” olarak nitelendirilen 6

Karadeniz Ereğli bereketli av sonrası sokaklar balık dolu

Hristiyan hanenin de varlığı kayıtlıdır[8].

1654 yılında Don Kazakları tarafından yağmalanan kente yardım için gelen yeniçeriler daha beterini yapmış, Kazakları aratmıştır[9]. 1701 yılında Ereğli’ye gelen Fransız doğa bilimci Joseph Pitton de Tournefort (1656-1708) kent surlarının iyi durumda olduğunu[10], antik kentin kalıntılarının yapı malzemesi olarak kullanıldığı anlatırken ve Ereğli kentinin bugüne ulaşan bir çizimini yapmıştır.

Ereğli, Osmanlı döneminde denizcilik özellikle firkateyn ve kalyon tipi gemilerin yapım yeri olarak ün kazanmış, 19. Yüzyıla dek ayanlıkla idare edilmiştir. 18. Yüzyıl sonlarında Amasra’dan Ereğli’ye gelen Ali Molla adlı bir

Karadeniz Ereğli’de bir düğün fotoğrafı

ayan tarafından yönetilen kent 1869’da kaymakamlık olmuştur. Kent, 1843 yılında Osmanlı Ordusu’nun yeniden teşkilatlandırılması sırasında yedek (redif) kuvvetlerin depo merkezlerinden biri olarak örgütlenmiştir. Asırlar boyunca gemi yapımcılığı yüzünden, sonrasında kömür madenlerine maden direği yapımı için ağaçların kesilmesi yüzünden Ereğli civarının orman dokusu bozulmuştur.

Karadeniz Ereğli, Göztepe

1. Dünya Savaşında el konularak itilaf donanmasının kontrolündeki deniz yolları emrine verilen ve Kuruçeşme’de bekletilen 300 tonluk kurtarma gemisi Alemdar 23 Ocak 1921 gecesi Kuvayı Milliyeciler tarafından gizlice Karadeniz’e kaçırılıp, Ereğli limanına getirilmiştir. Burada Fransızlar gemiye el koyarak geri götürmeye çalışmışlarsa da direniş üzerine başarılı olamayıp geri çekilmişlerdir. Kurtuluş Savaşı sürecinde “Şahin” adlı vapur Amasra limanı önünde batmış ve cephane yüklü olduğundan uzun süre atıl vaziyette bekletilmiştir. Yine 1931 kışında şiddetli bir fırtınada kömür gemisi “Rize” kumsalın yanında karaya oturmuş, yerinden kaldırılamadığından kale önünde 20 yıl kadar yatmıştır.

14 Mayıs 1920’de müstakil mutasarrıflık olan Zonguldak‘a bağlı bir kaza olan Ereğli, 1 Nisan 1924’te yeni kurulan Zonguldak iline ilçe statüsüyle bağlanmıştır. 1948’de maden kömürünün hızlı nakledilmesi için yenilenen limanın yanı sıra, Zonguldak-Ankara arasında bir demiryolu inşa edilmiştir.

Karadeniz Ereğli Nüfus ve Yerleşim

 Antik Çağ’da kent merkezinde Yunan kolonistlerin çevresinde Trak kökenli kavimlerin yaşadığı Ereğli Bizans dönemine gelindiğinde bu halklar tek bir etnisite haline gelerek Rumca konuşan Ortodokslara dönüşmüş, 14-16. yüzyıllar arasında ise büyük oranda İslamlaşarak Türkleşmiş olmalıdır. Bu sürecin tam ortasında 15. Yüzyıl başında kente gelen Clavijo, Ereğli’nin nüfusunun çoğunun Rum olduğunu bildirmesine karşın, Türklerin de  az sayıda olmadığını bildirmiştir.

Türkleşmenin büyük ölçüde tamamlanmasın ardından 1701’de kente gelen Pitton de Tournefort Rumların toplam nüfusun 1/5’ini oluşturduğunu bildirmiştir. 19. Yüzyıldan itibaren Ereğli Rumları’nın sayısı sembolik rakamlara düşerken 19. Yüzyılın ortalarında Konya ve Kayseri’den gelen Rum ve Ermeniler sayesinde kentin Hristiyan nüfusu bir miktar artış göstermiştir. 1870 Kastamonu Vilayet Salnamesi’ne göre Ereğli’nin 14.971kişilik nüfusunun 14.696’ı Müslüman 275’i Hristiyandır. 1881-82 Osmanlı nüfus sayımına göre ise Ereğli’de 33.907 Müslüman’a karşılık 735 Rum Ortodoks yaşamakta, 1892’de 42.428’e çıkan nüfusun 41.186’ısını Müslümanlar 1.242’sini Rum Ortodokslar teşkil etmekteydi. 1875 salnamesine göre bölgede yulaf, arpa ve buğday ekildiği belirtilirken, 1890 yılında Cuinet bu ürünlere darı ve çavdarı da ekledikten sonra 63 köyü olduğunu bildirdiği Ereğli kazasındaki ormanların kömür madenlerinin gereksinimlerini karşılamak için Bahriye nezaretince yönetildiğini yazmıştır. 1890 yılında kentte 40 öğrencinin okuduğu Rum okulunun yanı sıra İslamlara 1 Medrese (Mecidiye Medresesi), 2 Rüştiye, 90 İptidaiyye’de eğitim verilmekteydi.

Cumhuriyet Dönemi

1923 mübadelesi ile Rumlar’ın Yunanistan’a gönderilmesinin ardından 1927’de nüfus sayımında 42.845 kişinin yaşadığı Ereğli’nin nüfusu 1950’de 61.737’yi, 1960’de 76.259’u bulmuş, 1964’te Gülünç (antik Lykos nehri) vadisinde Ereğli Demir Çelik İşletmeleri’nin kurulmasıyla yoğun göç alan kentin geleneksel yapısı kırılınca nüfus patlaması yaşanılarak 1970’de 111.298’e, 1980’de 162.853’e, 1985’de 181.548’e ulaşmışsa da bu tarihten sonra düşme sürecine girmiştir. Günümüzde 7 belediye (Aziziye, Belkaya, Çayhan, Ereğli, Kutören, Sazgeçit, Zengen), 35 mahalle ve 96 köyden oluşan Ereğli ilçesinin 2009 nüfusu 174.727 (98.545 kent, 76.182 köyler), Ereğli kasabasının nüfusu ise 95.056’dır.

Ereğli’de gemi yapımcılığı

Doğal bir liman olan Ereğli, Antik Çağ’dan bu yana gemi yapımı çoğu ile uğraşan Karadeniz’in en önemli tersanelerinden birisi olup[11], özellikle 17. yüzyılda önem kazanarak Sinop’un önüne geçmiştir. 11-13 Ağustos 1656’da muhtemelen Girit seferi için Karadeniz tersanelerine gönderilen bir emirde Sinop’ta 4 kalyon, 3 kadırga, Samsun’da 2 kalyon, 2 kadırga, Bartın’da 10 kadırga, Ereğli’de 4 kalyon, Balıklağı’da 3 kalyon, 3 kadırga, Varna’da 2 kalyon, 2 kadırga, Gelibolu’da 3 kadırga inşası istenmesi örneği[12], tersanenin kapasitesi hakkında fikir verir niteliktedir[13].

Ereğli kömür ocakları

Karadeniz Ereğli’de kömür madeni

Başta tersaneler olmak üzere imparatorluğun kömür tüketiminin artması üzerine

Ereğli

ülke çapında taşkömürü havzalarının aranması seferberliği başlatılınca, Bahriye Nezareti’nden terhis olan askerlerden gemici Hacı İsmail’in 1822 yılında Ereğli’nin Kestaneci Köyünde bulduğu kömür İstanbul’da II. Mahmut’a sunulmuştur. Hacı İsmail’in numuneleri alınmamışsa da 7 yıl sonra yine Bahriyeden terhis olan Uzun Mehmet[14], 8 Kasım 1829 günü Kestaneci Köyünün Köseağzı mevkiinde bulduğu taşkömürünü yine II. Mahmut’a

Karadeniz Eregli, Armutcuk Ocagi Ahmet Efendi ve çalışan madenciler

götürünce bu sefer üretim konusu ciddiye alınmıştır.

İlk kömür işletme faaliyetlerine 1848 yılında başlanmış, II. Abdülhamit döneminde ihale ile madencilere verilerek yılda 400-500 bin ton kömür elde edilmiştir. I. Dünya Savaşı sırasında kömür ocaklarının işletim hakkı Almanlar’a verilmiş, savaş boyunca Ereğli limanı ve çevresi Rus donanması tarafından sıkça bombardıman edilmiştir. 1925’ten sonra yabancı kömür şirketleri gelmişse de 1937

Osmanlı döneminde Ereğli kömür madenleri

yılında mevcut kömür ocakları devletçe satın alınarak Etibank’a devredilmiş, 1940’da Mahdut Mesuliyetli Ereğli Kömür İşletmesi (EKİ) kurulmuş, o da 1957 yılında kurulan Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu’na (TKİ) bağlanmıştır. Osmanlı döneminde madenlerde çalışan işçilerin[15] büyük bölümü çevre köylerden tedarik edilmiş, köylüler bu hizmetlerinin karşılığında askerlikten

Üzülmez köyünde madenciler

muaf tutulmuştur. 1906 yılından itibaren ise yerli işçilerin vasfı yetersiz bulununca başta Trabzon olmak üzere diğer kentlerden işçi getirilmiştir. Bununla birlikte Zonguldak kömür ocaklarında sanayi devrimine özgü klasik proterleşme süreci yaşanmamış işçiler köyleriyle bağlarını koparmamış, mülksüz ve topraksız özgür işgücü haline gelmeden ocaklarda çalıştıktan sonra köylerine dönmüşlerdir[16].

Kaynak: Özhan Öztürk. Pontus: Antik Çağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi (Genişletilmiş 3. Baskı). Nika Yayınları. Ankara, 2016

Zonguldak Tarihi Makale Serim

Zonguldak Tarihi

Alaplı (Kalis, Cales) ve Gümeli Tarihi

Çaycuma Tarihi: Tius, Tieion, Tium, Tion, Çarşamba, Çaycami

Devrek Tarihi (Tephrike, Hamidiye), Zonguldak

Karadeniz Ereğli Antik Çağ Tarihi: Herakleia Pontika, Panderaki, Bend Ereğli

Herakleia Pontika Sikkeleri

Karadeniz Ereğli: Roma, Bizans ve Osmanlı Dönemi Tarihi

Karadeniz Ereğli Tarihi Eserler

Gökçebey Tarihi: Tefen, Zonguldak

Notlar

[1] Bugünkü Bolu

[2] Ereğli’de Ahmet Sart Sokağı’nda yer alan kule kalıntısındaki bir mermer kitabede Andronikos’un soyundan gelen David’in Heraklea Pontike’yi 6715 yılında  (1206-1207) onardığı ve bu kuleyi inşa ettiği yazılmaktadır (Aygün, 1960: 59-60)

[3] Bolu salnamelerine dayanılarak söylenmiştir (Uzunçarşılı 1988: 148-9)

[4] Clavijo 23 Mart 1404 tarihinde geldiği kentin adını Pontoraquia olarak verdikten ve bölgenin Beyazıd’ın büyük oğlu Süleyman Çelebi’ye ait olduğunu bildirdikten sonra, kentin 30 yıl önce İmparator Manuel’den birkaç bin düka karşılığında satın alındığını bildirmiştir (Clavijo, 1859: 56). Bu durumda kentin alınış tarihi 1374’e denk gelmektedir. Bununla birlikte Bizans imparatoru II. Manuel Palaiologos 1391-1425 yıllarında çağdaşı olan Trabzon imparatoru ise III. Manuel Megas Komnenos 1390-1416 yılları arasında hüküm sürmüştür. Clavijo’nun verdiği 1374 yılında Bizans’ta V. İoannes Palaiologos Trabzon’da III. Aleksios iktidardadır. Bu durumda Clavijo ya tarihi ya da imparatorun adını yanlış vermiştir ki kentte ki Türklerin sayısından ve yeni elde edilmiş bir kent gibi tanıtılmaması göz önüne alındığında Cuinet’in verdiği 1393’den ziyade 1374 daha güvenilir bulunmalıdır. Gezginin verdiği Pantoratoya adı ise Pont Heraklea adının oldukça bozuk bir formu olmalıdır.

[5] V. Cuinet “La Turquie d’Asie” eserinde bu tarihi onaylamaktadır.

[6] Orhan Gazi adıyla camiye dönüştürülmüştür. Çelikel Camii de kilise orijinlidir.

[7] Karadeniz’deki Türk denizcilerinin ilk piri kabul edilmektedir. Bkz. Aygün, 1960: 37

[8] Faroqhi, 1984: 111

[9] Uzunçarşılı 1972: 157

[10] Tournefort, 2005: 119-20

[11] Ayrıca Bkz. Sinop Tersanesi

[12] Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Maliyeden Müdevver Defterler 9837, 106

[13] İstanbul’daki Tersane-i Âmire dışında 17. yüzyılda Karadeniz kıyılarında tümü Osmanlı hâkimiyetinde olan gemi yapım merkezleri şunlardır:

Anadolu kıyısında: Şile, Kefken, Akçaşehir, Alaplı, Çayağzı, Bartın, Amasra, Ereğli, Kendiros, İnebolu, Alavrı (İstefan), Sinop, Gerze, Samsun, Ünye, Giresun, Tirebolu, Görek, Trabzon, Rize ve Gönye.

Rumeli kıyısında: İğneada, Ahtepolu, Vasilikoz, Süzebol, Ahyolu, Brgaz, Misivri, Varna, Balçık, Kovarna, Mangaliye, Köstence, Karaharman, Kili, Akkerman, Özi, Gözlöve, Kefe, Kerş, Taman, Balıklagu (Balıkova).

[14] Uzun Mehmet’e 5000 kuruş ödül verilmesinin yanı sıra ömür boyu ayda 600 kuruş aylık bağlanmıştır ki bu o dönem için ortalama bir devlet memurunun gelirinin üzerindedir.

[15] Maden işçileri, madeni kazan “kazmacılar”, kömürü yerüstüne taşıyan “küfeciler” ve körük çalıştırıp, destek sağlayan diğer işlerle ilgilenen “kiracılar” olmak üzere 3 gruptan oluşmaktaydı.

[16] Daha fazla bilgi için Bkz. Quataert ve Özbek, 1999: 11-18

Exit mobile version