Halkbilim

Halkbilim Sözlüğü, Folklor Sözlüğü K (KABA-KARAGÖZ)

Aşağıdaki  Halkbilim Sözlüğü, Folklor Sözlüğü adlı kısa çalışmada efsane, hikaye, gelenek, şarkı, bilmece, söz düzeni hatta yıldızlara ait inanma ve büyüleri bile kapsayan kültür ögeleri maddeleştirilmiş olup, aşağıda K (KABA-KARAGÖZ) harfi ile başlayan maddeler verilmiştir.

Kabaardıç 2/4 ritminde topuk hareketlerinin öne çıktığı bir halk oyununun adıdır (Burdur)

Kabaceviz Samsun yöresi halk oyunlarından birisi olup, adını Çarşamba ilçesinin Kabacevzi köyünden almıştır. Kadın-erkek karışık elele tutuşarak,dirseklerden kırık ellerin önde omuz hizasına kaldırıldığı formda yürüyüş, eğilme ve el çırpma figürlerini içermektedir.

Kabalak 1. Geleneksel zeybek kıyafetinde başlığın adıdır (İzmir)

  1. Geleneksel Laz kıyafetinde erkek başlığının adı olup kukul adıyla da bilinir (Doğu Karadeniz).

Kabir Pencap bölgesinin (Kuzeybatı Hindistan) dini liderinin adı olup (15. yüzyıl) pek çok efsane ve ahlaki öğütler veren hikâyenin de kahramanıdır.

Kabouter Hollanda masallarında bahsi geçen bir çeşit leprekhaun olup, 15 cm boyunda dost canlısı yaratıklardır.

Kabuk Sünnet sırasında kesilen deri parçasının adı olup kadınlar tarafından bir tepsiye konularak misafirlere gösterilmesi gelenektir (Tahtacılar)

Kaçe Ermeni halkının inanışında bir ruh grubunun adı olup, kayalık yerlerde yaşayan, avcılık yapıp, şarap ve tahıl çalıp, insanlara eziyet eden görünmez varlıklardır.

Kadı Yalağı Giresun ilinin Kale mahallesinde bulunan bir su kaynağının adı olup suyundan içenin deli olacağına inanılmaktadır:

‘Her mahalleden bir deli gelsin Kale Mahallesinden kim gelirse gelsin’ (Boratav 1984: 38)

Kadifeci Güzeli Çankırı’da özgün türküsü eşliğinde oynanan bir çocuk oyununun adıdır. Gruptan birisi karşılarına aldıkları bir kıza sorarlar:

“Kadifeci güzeli

Handedir hanede

Tahtakale kurbünde

Biz size geldik on günde”

Grupça sevap verilir:

“Geldiyseniz hoş geldiniz

Bizleri memnun ettiniz

Kutu kutu içindedir

Beğenüp de siz seçiniz”

Kafkas Oyunu Kafkasya’dan çoğu 93 Harbi (1877-78 Osmanlı Rus Savaşı) sonrasında Anadolu’ya göçen Müslüman göçmenlerin halk danslarına yerleştikleri çeşitli yörelerdeki komşularınca verilen isimdir.

Kaftan Osmanlı’da zengin ve soylu kişilerce giyilen, işlemelerle süslenmiş ipekli kumaştan dikilen uzun üst giysisinin adıdır. Sultanların iç ve dış olmak üzere iki kaftanları bulunmaktaydı. Saray içinde giyilenden farklı özellikte olan ve Merasim kaftanı da denilen dış kaftanlarında kol üzerinden omuzdan aşağıya ‘yen’ adı verilen ikinci bir kol bulunmakta, törenler sırasında huzura çıkan kullar tarafından bu parça öpülmekteydi. Tanzimat döneminin ardından değişen anlayışla yen parçası kaftanlardan çıkartılmış yerine taht saçağı öpülmeye başlanmıştır.

Kaftar Küskü Gözlerinden ışık saçan, olağanüstü irilikte bir devin adıdır (Artvin)

Kâftarkis Yeni gömülmüş cesetleri mezarından çıkardıktan sonra, bir taşa yaslayıp boynuzuyla ezdikten sonra sırtlayıp yuvasına götürüp yiyen şeytani ve erkekten kadına dönmüş bir yaratığın adıdır. Dağıstan efsanelerinde bahsi geçen Kuşkâftar karakteri ile benzerlik göstermektedir.

Kağızmanlı Hıfzı 1893 yılında Kars’ın Kağızman ilçesinde doğmuş, hafızlık eğitimi aldıktan sonra mevsimlik rençber olarak çalışmış, 1918 yılında Ermeni çeteciler tarafından katledilmiş bir halk şairinin adıdır.

‘Sen de Hıfzı gibi tezden uyandın

Uyandın da taş yastığa dayandın

Aslı Hanım gibi kavruldun da yandın

Yeller mi savurdu küllerin hani’

Kahhar Baba İstanbul Halıcıoğlu’nda adak adanıp dilek tutulan bir ziyaret yerinin adıdır.

Kahraman Halk efsanelerinde gücü, cesaret ve başarılarıyla yüceltilen kişilerin adıdır. Düşünceden çok eylem adamı olarak tanımlanan kahramanlar başlangıçta tanrılar ve yarı tanrıalrdan oluşmaktayken zaman içinde sıradan insanlara dönüştürülmüştür.

Kahramanlık şarkısı, Chanson de Geste MS 8-9. yüzyılda Charlemange dönemi efsanelerinin MS 12.-15. yüzyıllarda yazıya dökülmüş formu olan, Hıristiyanlığın savunucusu olarak tasvir edilen imparatorun Müslümanlara karşı verdiği mücadelenin anlatıldığı manzum destanların adıdır.

Kahuna Hawaii’de geleneksel şifacı ve rahiplerin adıdır.

Kahve Ocağı Düğünün kız evinde Cuma erkek evinde Cumartesi günü başlamasıyla erkek misafirlerin ağırlanması için açılıp hazırlanan güvey evine yakın komşu evlerinden birisinin bir odasının adıdır (Tekirdağ).

Kahvehane Kahve, çay, nargile içilebilen, köy veya mahallenin erkeklerinin sohbet ve şans oyunları oynamak amacıyla bir araya geldiği yerin adıdır. Kahve ilk olarak 1500-10 yılları arasında Mekke ve Medine’de kullanılmaya başlanmış 16. yüzyılda Habeşistan valisi Özdemir Paşa aracılığıyla Yemen üzerinden İstanbul’a getirilmiştir. Şeyhülislam Ebussud Efendi kahvenin haram olacağı fetvasını verilince 1551 yılında Tophane rıhtımındaki iki kahve yüklü geminin yükleriyle birlikte batırıldığı bilinmektedir. Halep’ten hakem, Şam’dan Şems adlı iki kişinin 1554 yılında Tahtakale’de ilk kahvehaneleri açmışlardı.

İstanbul kahvehaneleri, Turgut Kut
Eski İstanbul kahvehaneleri sohbet yerleri, birer kulüp, birer okuma odası ve eğlence yeriydi. Akşamları kahvehanelerde buluşur çeşitli konular üzerine tartışılırdı.

Kahvehanelerin de kendilerine özgü mimari yapıları vardı. Dış kapıdan dikdörtgen biçiminde, mermer ya da malta taşı döşeli alana girilir. Ortada mermerden fıskiyeli bir havuz bulunur. Alanın üç yanında yerden 80-90 cm yüksekliğinde kaplamalık ya da kerevet denilen şilteli oturma yerleri vardı. Kapının karşısında alçıdan yapılmış, kimisi çinilerle süslü ocak bulunurdu. Ocağın yanında ancak hatırı sayılan müşterilerin oturabildiği baş sedir vardı. Baş sedirin yanındaki öbür kerevetin sonunda, önünde post bulunan bir kaç gözlü, cevizden bir çekmece bulunurdu. Burada kahve sahibi otururdu. Ocağın iki yanında kabartma alçı nakışlı delik denen raflar bulunur, buraya taslar (kulpsuz fincan) ve zarfları dizilirdi. Deliklerin yakınında duvar içine oturtulmuş tahta kapılı dolaplar vardı. Daha öceleri buraya çubuklar ve lüleler sonraları nargile ve marpuçları konulmuştur. Su gerekmesi ocağa yakın, yere gömülü büyük küplerden karşılanırdı. Duvarlarda isi çekmek için delikler bulunurdu. Gaz lambaları çıkmadan önce buralarda kandil ve mum yakılırdı. Kahvelerde berber de bulunur, takımlarını yine ocağa yakın bir yere asardı.

 

Kaiamonu, Kaiemunu Yeni Gine’de Purari nehri civarında yaygın inanışa göre bir cinin adı olup, genç erkeklerin topluma kabul töreninde önemli bir rol oynamaktadır.

Kaipora, Kaapora Brezilya’da bir çeşit rom olan cachaça içkisini ve sigara içmeyi seven küçük bir perinin adıdır.

Kakaç Eylül-Ekim aylarında kesilen besi hayvanlarının tuzlanıp 3 gün bekletildikten sonra kurutulmasıyla elde edilen yiyeceğin adıdır (Isparta)

Kakaluk Pasifik adalarından bir çeşit tılsım olarak kullanılan küçük bir taş torbasının adıdır.

Kakava Hıdrellezden bir gün sonra akarsu kenarları ve ağaçlık alanlarda düzenlenen eğlencenin adıdır. Özellikle Asılbeyli köyü deresi ve bir gece önceden çalgı ve yataklarıyla eğlence yerine giden Çingeneler tarafından rağbet görmektedir. Çingenelerin çeri başı Kakava öncesinde okuduğu bir davetiye ile eğlenceyi başlatır (Kırklareli):

“Millet-i Kademe-i necipte Kıptiyânın yevm-i mesud-ı mübareki bugün. 7 Mayıs… günü sabahı gün doğmadan yarım saat, on beş dakika, üç saniye evvel edasına borçlu olduğumuz büyük ve mukaddes Hızır İlyas Bayramı’nın âyin-i davetiyesidir…”

Kaku Çingene halkının gizli bilimlere vakıf, büyü ve kehanet yapabilen cadı kadınlara verdiği isimdir.

Kalaç, Kolaç Çeşitli ayinlerin yemekleri için hazırlanan geleneksel ekmeğin adı olup, Slav halklarında şans ve bereketin sembolüdür.

Kalağı Renkli ipekten yapılan geleneksel kadın başörtüsünün adı olup, Iğdır, Kulp ve Tuzluca’da giyilmektedir (Kars)

Kalat Mara, Kadın Kalesi Mardin yöresinde bulunan efsanevi bir kalenin adıdır. Mardin Beyi’nin kızı olan Marya kaledeki bir rahibe aşık olmuş ve bu yasak ilişkiden hamile kalmıştır. Gizlice doğum yapan kadının oğlunu, rahip Suriye içlerinde Amuda adlı bölgeye götürüp bırakır. Amudalılar çocuğu bulup krallarına götürünce, kral bebeği kendi oğlu gibi yetiştirir ve on yedi yaşına geldiğinde kim olduğunu bilmediği Mardin Beyinin kızıyla evlendirmek ister. Hz. Ömer, askerleriyle bölgeye geldiğinde durumu kadına bildirince Marya oğluna kavuşur dahası Ömer’in bilgeliğinden etkilenip İslam dinine geçer.

Kalçın Dağlık bölgelerde giyilen dize dek uzanan yün çorapların adıdır (Gümüşhane)

Kaldırma Kolların genellikle yukarıda yer aldığı, parmak şaklatma ve el çırpma figürlerini içeren bir halk dansının adıdır (Edirne)

Kaliforniya Adası Avrupalı denizcilerin 16. yüzyıl haritalarında Kaliforniya yarımadasının ada olarak çizildiği görülmektedir. Muhtemelen haritacılığa ait bir hata olan bu durum İspanya’da ada ile ilgili çeşitli efsanelerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Garcia Ordoñez de Montalvo 1510 yılında yazdığı Las Sergas de Esplandian romanında adanın Amazonların yaşam tarzını benimsemiş erkeksiz siyah kadınlarla dolu dünyevi bir çeşit cennet olduğunu yazmıştır.

Kalik Erzincan’da saya (karakoncolos) oyununa verilen isim olup, Kalikanzaros’un ilk hecesiyle ses benzerliği dikkat çekicidir. Bir ayı olan kalik eşi gelin ile birlikte ev eve dolaşarak muziplikler yaparak yiyecek toplamakta, köy çocukları gelini kaçırınca üzüntüsünden bayılmakta, gelin tarafından ayıltılmakta seyirlik oyun sırasında evlerden toplanılan yiyecekler hep birlikte yenilmektedir. Oyunun türküsü şöyledir:

“Say say sayadan

Yılan aktı kayadan

Ne kaldı ne kalmadı

Elli gün kaldı

Elli günü sayalım

Gümbür gümbür yayalım”

Kalikancaros, Kalikantzaros Yunan halkının inanışında kötü niyetli bir cinin adı olup, yeraltında yaşar ve 25 Aralık ile 6 Ocak arasında (gündüzlerin en kısa olduğu, güneşin ekvatordan en uzak olduğu zamanda) yeryüzüne çıkar.

Kalikancaroslar Dünya ağacının yeraltındaki köklerini keserek ağacın dünyanın üzerine devrilmesi için çalışırlar. Hıristiyanların yortu olarak kutladığı 6 Ocak’ta günler tekrar uzamaya başladığında Kalikancaroslar yeraltına dönerek tekrar Dünya Ağacını kesmeye devam ederlerse de ağacın kendini iyileştirme gücünden dolayı onu yıkmayı bir türlü başaramazlar. Kalikancarosun görünümü farklı şekillerde anlatılmaktadır. Genellikle vücudu kıllarla kaplı, at bacaklı, yaban domuzu dişli, bazı hayvan uzuvlarına sahip bir yaratık olarak tasvir edilmektedir.

Kalikancarosların yeryüzüne çıktığı dönemlerde halk kendini korumak için kapı eşiğine bir kevgir koymaktadır. Kalikancaros bu kötülük yapmak için geldiği evde kevgiri görünce kevgirin deliklerini saymaya başlarlar. Bir inanışa göre 2 den fazla sayamazlar, çünkü kutsal rakam olan 3’ü (baba, oğul, kutsal ruh?) telaffuz ettiklerinde kendilerini öldürürler.

Bir başka inanışa göre Saturnalia (Antik Roma’da 17-23 Aralık tarihleri arasında tarım tanrısı Satürn adına düzenlenen festival) zamanında doğan çocukların büyüyünce Kalikancaros olabileceğine inanılmaktaydı. Bunu önlemek için çocuğun etrafı sarımsak veya samanla çevrilir ya da başparmak tırnağı hafifçe yakılırdı.

Türk folklorunda karakoncolos, Azeri folklorunda ağaç kişi, Bulgar folklorunda kukeri, karakoncul gibi pek çok varyantı bulunmaktadır.

Kalkağan Köy gençlerinin asıldığı (kadın rolüne giren bir erkeğin canlandırdığı) genç karısını kıskanan ve gençleri sopasıyla kovalayan keçi kılından yapma bir sakala sahip yaşlı bir erkeğin adı olup, kış mevsiminde oynanan bir seyirlik oyundur (Muş).

Kalkan Oyunu Bıçakla tek kişinin hayali bir düşmana karşı ya da iki kişinin karşılıklı savaştığı halk oyunalrının adı olup, Muğla, Kütahya ve Kars’ta kaydedilmiştir. Oyunun adına karşın oyuncuların kalkan taşımaması kılıç kalkan oyunları ile bıçak oyunları arasında bir evrimin ara basamağı olduklarını düşündürmektedirler.

Kaltak Oyunu Gaziantep’in eğlencelik sözlü oyunlarından birisi olup, figürleri doğaçlama gerçekleştirilmektedir.

Kamber, Kamber Ata Türkmenistan’da halk ozanlarına verilen isim olup Hz. Ali’nin kölesi olan bir kişinin adından esinlenerek yaygınlaşmıştır.

Kambur Teyze

Kambur Teyze Laz halkının inanışında Kambur sırtlı yaşlı bir cadının adı olup (Lazca Kçini Kukayi), tarlalardan salatalık çalan çocukları bir çuvala koyarak kaçırdığına inanılmaktadır. Çocukların başkalarının tarlasına girip zarar vermesini engellemek için uydurulmuş olması muhtemel bir gelenek olup bazı kadınlar çocukları korkmasını sağlayarak ürünlerini korumak için tarlaya boş bir çuval bırakırlar.

Kamer Yat Şah İsmail’in Ab-ı hayat suyundan içtiği için ölümsüzlük kazanan efsanevi adı olup, Arapça kamer ‘ay, sadık hizmetkâr’ anlamına gelmektedir.

Kan Soylu Çerkez ailelerinin yetiştirilmek üzere başka ailelere verdiği erkek çocuğun adıdır.

Kan Akıtma Bazı ilkel kabileler, kendilerini özdeşleştirdikleri bir bitki veya hayvan soyunun sayıca artmasını sağlamak için ayin düzenleyerek kan akıtırlar. Avustralya yerlilerinin kanguruların sayısını arttırmak için vücutlarının bazı bölümlerini bir bıçakla keserek kutsal kabul edilen bir taş üzerine akıtmaları bu inanışın örneklerinden birisidir.

Kan Davası Öldürülenin yakınlarından birisinin öldürülmemesi halinde ölen kişinin ruhunun öteki dünyada huzur bulmayacağı inanışının adıdır.

Kan İçme Ritüeli, Kan Kardeşliği Bazı Afrika kabileleri ve Eskimolar kandan yapılan bir çorba içerek kanda saklı bulunduğuna inanılan büyülü ve kötülüklere karşı koruyucu güçten faydalandıklarına inanmaktadır.

Kan kalası Adı masallarda geçen efsanevi bir kalenin adıdır.

Kan Sürünme Avustralya yerlilerinin inanışında yaşlı bir erkeğin kanının bir çocuğun üzerine sürülmesinin çocuğun ergenliğe adım atmasına sebep olacağına inanılmaktadır.

Kanaka Hawai dilinde ‘insan’ kelimesinin karşılığı olup, (Polinezya dillerinde tantaga) sadece adaların yerli halkına mensup olanları tanımlamak için kullanılır.

Kandilli Niksar yöresinde saz veya davul zurna eşliğinde biri kadın biri erkek (kadın toplantılarında ikisi de kadın) iki kişi tarafından oynanan bir oyunun adıdır.

Kandisa Fas halkının inanışında dişi bir iblisin adıdır.

Kanlı Kemik İngiliz halkının inanışında bir Gulyabaninin adıdır.

Kapı Arkalığı Düğünden hemen sonra gelinin kadınların bulunduğu bir odaya kilitlenmesinin ardından sağdıcın gelini geri alabilmek için vermek zorunda olduğu bahşişin adıdır (Hakkari)

Kapı Parası Gelin alayının kızı almak için yaklaşması üzerine ev kapısının gelinin kardeşi tarafından kilitlenip güveyden kapıyı açmak için istediği bahşişin adıdır (Sinop).

Kapılık Gelini almak için gelen erkek tarafından kız evinin kapısını açmak için istenen bahşişin adıdır (Trabzon).

Kapre Filipinler halkının Büyük, kıllı siyah gövdeli bir yaratığın adı olup yoldan geçen insanları korkutur ve onlara büyülü sözler söyler. Bkz. Karakoncoloz

Kapua Hawai halkının inanışında insanları yanlış yöne iten hilebaz ruhların adıdır.

Kapuku Polinezya halkının inanışında ölüleri canlandırma sanatının adıdır.

Kaput [Fars Mitolojisi] Keresaspa tarafından öldürülen kurt görünümünde bir fırtına cininin adıdır.

Kar-ı Kadim Eskiden beri oynatılan 28 Karagöz oyununun adı olup, sayıları Ramazan gecelerinin sayısına denktir.

Kara Annis İngiltere’de Leicestershire civarında Dane tepesindeki bir mağarada yaşayan, mavi renkli cilde sahip, tek gözü delik bir cadının adıdır. Büyük bir meşe ağacının önünde kuzu ve çocukları parçalarcasına yemekten zevk alır. Bölgede her yıl Paskalya sabahı mağarasından belediye başkanının evine anasona bulanmış ölü bir kediyi sürüklemek geleneği yaşatılmaktadır.

Kara Basması Lohusa kadının bulunduğu evden kömür, sarımsak, sirke, ateş ve kül çıkarılırsa kadının cinler tarafından basılacağına inanılmaktadır (İç Anadolu).

Kara Cüce İskoçya masallarında bahsi geçen kötü huylu bir cüce iblisin adıdır.

Kara Çuha İnsanların arkasında gezip dolaşarak gerektiğinde yardım eden koruyucu bir ruhun adıdır. Azerice ‘Allah kimsenin Kara Çuhasını yatırmasın’ temenni olarak söylenirken ‘Kara Çuhası yattı, ömrü bitti’ deyimi ise bahtsızlık durumunda söylenir.

Kara Donald İskoçya’da şeytana verilen isimlerden birisidir.

Kara Kız Gaziantep yöresinde özgün türküsü eşliğinde oynanan bir halayın adıdır.

“… Aman aman kara kız

Ziliflerin (zülüflerin) tara kız

Ben kurban, canım kurban

Koynundaki nara kız”

Karakura Yeni doğum yapmış kadınları basarak ciğerlerini yiyen, kâbus görmelerine sebep olan bir Al Karısı varyantının adıdır. Samsun ve Konya’da karakada, Trabzon ve Erzurum’da karakura, garagura, Erzincan’da karakora, Gümüşhane’de garagura, ğaragura, karakula adlarıyla bilinir. İnanışa göre uyuyan kadınların göğsüne çıkarak kedi gibi mırıldanır, basılan kadın ayak parmağını oynatmayı başarabilirse bu görünmez yaratıktan kurtulmayı başarabilir. Gümüşhane’de lohusa kadınların yatağa girmeden önce “Ğarağura in denize, çek suyuni, say ğumuni” sözlerini üç defa tekrar etmesinin basılmalarına engel olacağına inanılır. Anadolu’da rastlanmayan kum sayma motifinin bu yaratığa yakıştırılması yaratığın karakoncolos karakteriyle karıştırıldığını göstermektedir.

Konya’da keçiye benzeyen, kedi büyüklüğünde insanların göğsüne oturan bir varlık olarak tasvir edilip, gün ışığına maruz kalırsa yakalanıp, yemin ettirilip esir/hizmetçi olarak kullanılabileceğine inanılırdı.

Kara Kuş Mendilden yapılan bir kuş ya da fare figürünü diz üstü duran oyuncuların ağızlarıyla çekiştirerek oynadığı türkülü bir halk dansının adıdır (Elazığ)

Bir karakuşun yavrusu bu

Avcı yol bekler uğrusu bu

Dön eğri yoldan doğrusu bu

Al karakuşun yavrusunu

Sal karakuşun yavrusunu

Kara Peter Hollandaca Zwarte Piet. Saint Nicholas’ın (Noel Baba, Hollandaca ‘Sinterklass’) yol arkadaşının adı olup, her yıl 6 Aralık tarihinde adına festival düzenlenmektedir..

Zwarte Piet Ortaçağ’da şeytanın adlarından birisi olup, inanışa göre Saint Nicholas’ı zincire vurarak köle yapmıştır.

Söylenceye göre St. Nicholas’ın Kuzey Afrikalı (Moor) kölesinin adı olup, Noel babaya yolculuklarında eşlik etmektedir. İspanya kökenli olması muhtemel gelenekte Kara Peter renkli pantolonlu ve tüylü şapkalı olarak tasvir edilmektedir.

Kara Shuck İngiltere’de Norfolk bölgesinde başıboş gezen büyük bir köpeğin adıdır. Bir köyün yakınlarında yürümesinin o köye kötü şans getireceğine inanılmaktadır.

Kara Surat Amerikan tiyatrosunda beyaz oyuncuların siyah rolü yapmak amacıyla yüzlerini (başlangıçta yanmış mantar meşesi ağacının isiyle) siyaha boyaması suretiyle yaptığı makyajın adı olup, İngilizce ‘Black Face’ olarak bilinmektedir. Minstrel adı verilen Avrupa kökenli gezgin ozanların şarkılı şovlarına gülünç öğeler katmak amacıyla kullandığı, yer yer ırkçı argümanları da barındıran şovda kırmızıya boyanan dudakların büyüklüğü abartılarak, başa yün peruk takılarak karakterin mizahi niteliği ön plana çıkartılıyordu. 20. yüzyılın ikinci yarısında ırkçılık karşıtı gruplar Black Face minstrellerinin gösterilerinin sona ermesini sağlamıştır.

İngiliz kökenli Amerikalı aktör Lewis Hallam Jr.’ın 1789 yılında Black Face karakterine popülerlik kazandırdığı Thomas D. Rice’ın 1828 tarihinde bu popülerliği sürdürdüğü hatta ‘Jim Cow’ adlı bir parçayı da meşhur ettiği bilinmektedir.

Minstrel gösterileri 1828-1930’lar arasında gösteri dünyasının en önemli fenomenlerinden birisi olmuş, 1840’larda zenci aktörler bile Black Face makyajı yapmaya başlamıştı.

Bkz. Zwarte Piet, Arap oyunu

Karabağ Oyunu Kars ve Ardahan Azerileri’nin zurna eşliğinde halka formunda oynadığı 2/4’lük bir halk dansının adıdır.

Karacaahmey Sultan İstanbul Kısıklı’da bulunan ve akıl hastalarını iyileştirmek amacıyla gidilen bir ziyaret yerinin adıdır.

Karacaoğlan Adana ili, Bahçe ilçesi, Varsak köyünde doğduğu ve 16 ya da 17. yüzyılda yaşadığı sayılan bir halk ozanının adıdır. Halk ozanı geleneğine uygun olarak tüm Anadolu’yu dolaşan Karacaoğlan’a mal edilen şiirlerin tümünün onun olduğu söylenemeyeceği gibi ölüm yeri de belli değildir. Genellikle 11 ve 8’li hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerinde aşk, tabiat sevgisi ve cinsellik önemli ölçüde yer tutmakta Çukurova, Toroslar ve gavur dağları yöresine özgü göçebe yaşam formunun etkisi hissedilmektedir.

Karacaoğlan’ın iki destanında biri Bağdat birisi ise İran seferinde Sultan Murat adının geçmesi açıklanamayacak bir çelişkidir. I. ve 2. Murat döneminde Osmanlı’nın İran’la sınırı olmadığı gibi III. Murat’ın Bağdat seferi yapmadığı bilinmektedir, IV. Murat bu seferi 1635 yılında yapmışsa da İstanbul’da bulunan 1546 yılından kalan üç yazılı eserde şairin adına rastlanması kafaları karıştırmaktadır. Dolayısıyla bugün elimizde olan yüzlerce koşmadan hangilerinin gerçek Karacaoğlan’a ait olduğunu tespit etmek olanaksızdır.

Koşma, Karacaoğlan

Evvel sen de yücelerden uçardın

Şimdi enginlere indin mi gönül

Derya deniz dağ taş demez aşardın

Karada menzilin aldın mı gönül

 

Yiğitliğim elden gitti yel gibi

Damağımda tadı kaldı bal gibi

Hoyrat eli değmiş gonca gül gibi

Bozulmuş bağlara döndün mü gönül

 

Hasta oldun yastığını istersin

Kadir Mevlâ’m sağlığını göstersin

Cennet’i Âlâ’dan bir köşk dilersin

Boynunun farzını aldın mı gönül

 

 

Karacaoğlan der söyle sözünü

Hakk’a teslim eyle kendi özünü

Nâs içinde karalama yüzünü

Yolun doğrusunu buldun mu gönül

 

 

Karaçayır Çanakkale yöresinde 2-4 erke tarafından klarnet veya davul zurna eşliğinde oynanan bir halk oyununun adıdır.

Karaçor Tunceli ili, Ovacık ilçesinde kız ve erkeklerin davul zruna eşliğinde birlikte oynadığı sıra oyunlarından birisinin adıdır.

Karagöz Türk gölge oyununun Hacivat’la birlikte iki temel karakterinden birisi olup, okumamış bir halk adamıdır. Hacivat’a karşıt kişiliğiyle halkın sağduyusunu simgelemekte, açık sözlü, patavatsız yapısından dolayı sürekli zor duruma düşmektedir. Okur yazar Hacivat’ın kullandığı yabancı kelimeleri anlamayıp ya da bilerek onlara yanlış anlamlar yükleyerek mizah yaratmak Karagöz oyunun temel niteliklerindendir. Ticaretten anlamayan Karagöz, müzmin işsiz olup Hacivat’ın bulduğu işlere girmekte ama hiç birisinde dikiş tutturamamakta, cahil yapısıyla ve şiddete başvurmaktan çekinmemektedir. Karagöz’ün orijini tartışmalı olup, bazı oyunlarda Çingene olduğunu kendi ağzıyla itiraf etmekteyse de, muhtemelen Selçuklu döneminde Bizans İmparatorunun Çingene seyisi Sofyozlu Karagöz Bali Çelebi’nin ta kendisidir.

 

Evliya Çelebi
 

Karagöz ise İstanbul Tekfuru Kostantin’in seyisi idi. Edirne kurbündeki Kırk Kilise’den mîr-i sahib-kelam-cihan kıptί idi. Adına Sofyozlu Karagöz Bali Çelebi dirlerdi. Tekfur Konstantin yılda bir kere Alaeddin-i Selçuki’ye gönderdikte Hacivat ile karagöz’ün birbirleriyle mübahâse ve mücadelelerini o zamanın pehlivanları hayâl-i zille koyup oynardılar idi.

 

 

Karagöz ve Hacivatı’ın gölge oyunu olarak ortaya çıkışına dair bir söylence bulunmaktadır. Bu varyantta Karagöz Samakol’lu (Trakya) bir demircinin adı olup, Bursa’ya gelip, Hacı İvaz (Hacivat) adlı ustabaşının Orhan Bey’in emriyle yaptığı camii inşaatında çalışmaya başlamış nükteli konuşmaları ve Hacı İvaz Ağa ile muhabbetiyle çalışan herkesi eğlendirmiş ama cami inşaatinin gecikmesinden sorumlu tutulduğundan başı vurulmuştur. Hacivat ise Orhan Bey’den korkusunda Hacca giderken eşkıyalarca öldürülmüştür. Halkta hoşnutsuzluk yaratan Karagöz’ün öldürülmesinden dolayı Orhan Bey pişmanlık duymuş, Şeyh Küşteri adlı bir kişi ikilinin konuşmalarını gölge oyunu olarak canlandırarak yaşatmıştır (Yurt, 1759: Bursa)

 

Karagöz
Karagöz tam manasıyla kötü bir tip değildir. Fakat iradesizdir, cahildir, tembeldir, sabırsızdır, hilekârdır. Hiçbirişte dikiş tutturamaz, hiçbir baltaya sap olamaz, ataktır, her şeyi tokatla halletmek ister, sonunda daima başına belâ gelir, dövülür, kovulur, atılır… O, kaba saba kişilere karşı da kibar halli kişilere karşı da alaycıdır… O, biraz kabadayı, biraz korkak, biraz zorba, biraz uysal ve bir hayli muzip tiptir. (Sevin, 1968: 53-54)

Karagöz Oyunu Karagöz ve Hacivat adlı gölge oyunu kökeni hakkında farklı teoriler bulunmaktadır. Çeşitli araştırmacılarca Çingene ve Bizans köklerinin yanı sıra Orta Asya hatta İspanya Yahudileriyle de bağlantı kurulmuştur. Yavuz Sultan Selim döneminde yaşayan İbn-i İlyas, gölge oyununun Anadolu’ya 16. yüzyılda Mısır’dan geldiğini bildirmiş, Metin And ise oyunun 17. yüzyılda Mısır etkisinden kurtularak özgün formunu bulduğunu ileri sürmüştür.

Karagöz oyunları dört bölümden oluşmaktadır:

  1. Giriş ‘Mukaddime’
  2. Söyleşme ‘Muhavere’
  3. Oyun ‘Fasıl’
  4. Bitiş
Karagöz oyununda karakterler şunlardır:
  • Temel karakterler: Karagöz, Hacivat
  • Kadınlar: Bütün zenneler
  • İstanbullular: Çelebi, Tiryaki, Beberuhi
  • Anadolulular: Laz, Kastamonulu, Eğinli, Kürt, Harputlu, Kayserili
  • Anadolu dışı: Arnavut, Rumelili, Acem, Arap
  • Gayrimüslim: Rum, Ermeni, Yahudi, Frenk
  • Kabadayılar ve ayyaşlar: Zeybek, Efe, Tuzsuz Deli Bekir, Külhanbeyi, Matiz, sarhoş
  • Tabiatüstü: Cazular, Cinler
  • Eğlendiren kişiler: Çalgıcı, Hayalci, Çengi, Köçek, Cambaz, Curcunabaz, Kantocu, Hokkabaz
  • Hasta veya kusurlu: Kambur, Kekeme, Sağır, Denyo, Aptal, Hımhım, Kötürüm, Deli
  • Geçici, ikincil kişiler ve çocuklar (And, 1969: 281)

Tietze (1977), gölge oyunlarının Anadolu Türklerinin kültürel hayatına girmesi seçeneklerini listelemiştir:

  1. Doğu Roma (Bizans) üzerinden Türk Kültürüne geçmiş olup kökleri eski Yunan komedi tiyatrosuna (mimos) uzanmaktadır (Reich, 1903: 61).
  2. Çin’de ortaya çıkmış Moğollar ve Türkler vasıtasıyla batıya taşınmıştır (Jacob, 1925: 108)
  3. Hindistan’da ortaya çıkmış ve Budizm’le birlikte Orta Asya’ya oradan Türkler tarafından Anadolu’ya getirilmiştir.
  4. Hindistan’da ortaya çıkmış ve Çingeneler tarafından Yakındoğu’ya taşınmıştır (Pischel, 1900: 20).
  5. Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferinin ardından İstanbul’a getirilmiştir (And, 1969: 112).

Karagöz oyunları İmparatorluk dönemi, meşrutiyet dönemi ve cumhuriyet sonrası olarak üç dönemde incelenebilir (And, 1969: 248)

Hayali Memduh’un oyun listesi oldukça zengindir:

  1. Abdal bekçi
  2. Ağalık
  3. Bahçe
  4. Bakkal-Yangın
  5. Balık
  6. Bursalı Leyla
  7. Büyük Biyav (evlenme)
  8. Cambazlar
  9. Çeşme
  10. Câzûlar
  11. Çivi (Abdal Bekçi)
  12. Denyolar (Tımarhane)
  13. Eczane
  14. Enver Ağa (Hain Kahya)
  15. Ferhad ile Şirin
  16. Hamam
  17. Kâğıthane
  18. Karagöz’ün Divaneliği (Tımarhane)
  19. Kavak (Kanlı Kavak)
  20. Kayık
  21. Kırgınlar,
  22. Kütahya (Çeşme)
  23. Leyla ile Mecnun
  24. Mal Çıkarma
  25. Mandıra
  26. Meyhane
  27. Nigâr (Kanlı Nigâr)
  28. Orman
  29. Ödüllü
  30. Sahte Esirci
  31. Salıncak
  32. Sünnet
  33. Şairlik
  34. Tahir ile Zühre
  35. Ters evlenme
  36. Yalova Sefası
  37. Yazıcı
Folklor Sözlüğü önceki bölümler

AA-AK,  AL -AS, AS, AZ, BA -BAŞ, BAT-BLU, BO-BY, C, Ç, DA, 

DİN-DZ, E, F, GA-Gİ, GJ-GZHA-HAL, HAM-Hİ, İ, J

Kaynak

Özhan Öztürk. Folklor ve Mitoloji Sözlüğü. Phoenix Yayınları. Ankara, 2009