Dünya Halkları Türk Tarihi

Hazarlar, Hazar Hanlığı

Hazarlar veya Hazar Hanlığı, MS 4. yüzyılda Hunların sınır dışı edilmesinin ardından Güneydoğu Avrupa’da ortaya çıkıp, MS 6. yüzyılın sonlarından 11. yüzyıla kadar Rusya’nın güneybatısında büyük bir ticaret imparatorluğu kurmayı başaran yarı göçebe Türkçe konuşan kabilelerin konfederasyonun adıdır.

Tarih

Hazarlar ve Sasaniler

Hazar teriminin kökeni ve Hazar halkının geçmişi belirsiz olmakla birlikte Hazarların aslen Kuzey Kafkasya bölgesinde bulunduğu ve Türkistan halkının bir parçası

Hazar atlı

olduğu düşünülmektedir. Hazarlar MS 6. Yüzyılın başlarında Bizans imparatoru Herakleios’un (610-641) Perslerle (Sasani) mücadelesinde müttefiki olmuşlardır. Kudüs’ün Sasaniler eline düşüşünden sonra Herakleios önce Göktürk Kağanı olan Shih-pi’den yardım istemişse de artan tehdit karşısında Herakleios, 616/617’ de Sasani hükümdarı Hüsrev’e elçi göndererek barış istemiş ve hatta kendi kızını Hüsrev ile evlendirmeyi teklif emiştir. Bununla birlikte Bizans-Sasani mücadelesi son ermeyince Herakleios Hazalardan yardım istemiş onlar da Göktürk hakanın iradesi ile Sasanilere karşı Bizans’a yardımda bulunmuşlardır.

626’da Hazarların Derbend’i geçerek Gürcistan’a girip Tiflis’i kuşattığında Herakleios, Tiflis önlerine gelerek Hazar hükümdarı Yabgu ile buluşmuştur. X. Yüzyılda yaşamış bir Ermeni tarihçisi, Hazarların 627’deki Derbent saldırısını anlatırken, ‘Hazarlar’ın Derbent ahalisinin dehşete kapılmasına neden olan korkunç, çirkin bir saldırgan sürüsü’ olduğunu yazmıştır. Bu arada ilginç bir olay yaşanmış Herakleios Tiflis surları önündeyken kentin Sasani yöneticisi kale surlarına bir balkabağı çıkartmış ve bu balkabağını çeşitli tasvirlerle Yabgu Kağan’a benzetmeye çalıştıktan sonra kaleden imparator Herakleios’a “İmparator bak! Dön ve ibadet et. Bu Yabgu Kağan” diye bağırarak aşağılamıştır.

Hazar desteği Bizans’ı rahatlatırken, Sasani hükümdar Hüsrev, Tung- she-hu’nun küçük kardeşi Mo-ho-şad olması muhtemel Hazar hakanına elçi göndererek, Hazar kuvvetlerinin geri çekilmesini ya da cömert hediyeler vaat ederek kendi saflarına katılmasını talep etmiştir.[1] Hazar hakanı teklifi reddederek Sasanilerin işgal ettikleri Bizans kentlerini boşaltmaları, Bizanslı esirlerin iadesi ve Bizanslılar için kutsal kabul sayılan “Kutsal Haç”ın geri verilmesi isteğini iletmiş, aksi halde “Tüm dünyanın hükümdarının bölgeye geleceği ve Hüsrev’in ülkesini mahvedeceği” tehdidini savurmuştur.[2] 628 yılında Yabgu Kağan gerçekten Tiflis’e gelmiş  kenti ele geçirdikten sonra kendisini tasvir eden balkabağının yapılışından sorumlu tuttuğu biri Sasani diğeri de yerel yönetici olan iki görevlinin derilerini yüzdürdü ve içlerini samanla doldurttu ve sonra bunları Tiflis kalesinin surlarına astırtmıştır.[3]

Hazarlar ve Araplar

7. yüzyılın başlarında doğuda Türk imparatorluğundan bağımsız bir devlet kurmuşlarsa da kısa bir süre sonra İslami fetihlerle genişleyen Arap imparatorluğu Kuzey Kafkasya’ya kadar ilerleyince Hazarlar ile Arap imparatorluğu arasında o tarihten 8. yüzyılın ortalarına kadar süren bir dizi savaş yaşanmıştır. Hazar Hanlığı’nın ilk başkenti Dağıstan’ın kuzeyinde, Hazar Denizi’nin batı kıyısında ve Atil’in güneyinde yer aldığı sanılan Samandar[4] kenti idi.

Araplar başlangıçta MS 661’de Hazarları Derbent’i terk etmeye zorlamışlarsa da ancak 685 civarında Hazarlar, Kafkasya’nın güneyine dek inerek bugünkü Gürcistan, Ermenistan ve saldırmışlardır. Hazarlar ve Bizans ortak düşmanları yüzünden yakınlaşmış olup, II. Justinianos (705-711) ve V. Konstantinos’un (741-775) bu ittifakı güvenceye almak için Hazar kadınlarla evlendiği bilinmektedir.

9. yüzyılda inşa edilen Sarkel’deki Khazar kalesinin görüntüsü. (Vikipedi)

Justinianus ve Hazarlar

Maviler partisi ileri gelenleri halk desteğiyle II. Justinianus’u tahttan indirip yerine Hellas Thema’sı Strategos’u olan Leontios’u imparator ilan ettiğinde, tahttan indirilen devrik imparatorun dilli ve burnu kesilerek dönemin sürgün şehri olan Kerson’a[5] sürgüne gönderilmiştir[6]. Devrik imparator burada kendisine sadık çevreleri toplamış ve tahtı tekrar ele geçirme planları hazırladığında kent yöneticileri onu Konstantinopolis’e geri göndermeyi kararlaştırmıştır. Justinianus, Bzians başkentine bu sefer muhtemelen öldürülmek için geri gönderileceğini öğrendiğinde Hazar hakanına mektup yazarak ondan yardım istemiştir. Hakan imparatora yardım etmekle kalmamış kız kardeşi ile evlendirmiş ve kadınla birlikte Azak Denizi kenarındaki Phanagoria’da yaşamışlardır. Bizans imparatoru Tiberios hakandan devrik imparatoru geri istediğinde imparatorun arzusuna uyarak Justinianus’u teslim etmeye karar vermişse de Justinianus durumu eşinden öğrendiğinde Karadeniz’İn batı kıyılarına kaçmayı başarmıştır.

Burada Bulgar Hanı Tervel’e başvurmuş ve tahtı ele geçirmesinde yardım ederse pek çok hediye vaadinden başka kendi öz kızını Tervel’e eş olarak vereceği vaadinde bulunmuştur. Tervel’in desteğiyle 705 yılında büyük bir Bulgar- Slav ordusunun başından Konstantinopolis surlarına gelen Justiniasnus, kuşatmanın üçüncü günü uzun zaman kullanılmamış bir su yolu kanalıyla surların kuzey tarafında bulunan Blakhernai Sarayı’nın önüne çıkmayı başarmıştır. Tiberios tahtı bırakarak Bithynia’ya kaçınca 10 yıldır sürgünde olan II. Justinianus tahtı ikinci defa geri almıştır. Justinianus tahtta çıktığında uğradığı ihaneti unutmamış, Karadeniz’e bir filo göndermişse de bunlar bir fırtınada batarak Kherson’a ulaşamamıştır. Hazar hakanı imparatora bir mektup göndererek, Justinianus’a “ahmak” diye hitap etmiş ve Phanagoria’dan kaçışı sırasında Hazar başkentine yolladığı eşi Theodora’nın bir erkek çocuk dünyaya getirdiğini iletmiş, kendisinin bir elçi göndererek onları almasını söylemiştir. II. Justinianus yarı Hazar oğluna Tiberius ismini vermiş ve onu eş imparator ilan ederek kendinden sora tahtın sahibi olarak belirtmişse de bu çocuk Bardanes’in askerleri tarafından öldürülmüştür. Sonrasında Bizans hakimiyetini tanımak istemeyen Kerson kentinde Bardanes öncülüğünde isyan çıkınca Kırım’a saldıran imparator ile Hazar Hanının arası açılmıştır. Hazar hakanı Bardanes’i imparatora teslim etmediği gibi kayıplarına karşılık 300 Bizans askerini öldürtmüştür.

Hazarlar ve Araplar 720’lerde Ermenistan’da birkaç kez savaşmış zafer her seferinde el değiştirmişse de sonunda Arap karşı saldırıları Hazarları Kafkasya’nın kuzeyine kalıcı olarak geri çekmeye zorlamıştır. Bununla birlikte Hazarların kazandığı bu ilk zaferler Arap ilerleyişini durdurmuş ve kuzeye doğru doğu ilerleyerek Avrupa’ya genişlemelerini kalıcı olarak engellemişti.

Çiçek Hatun’un Bizanslı İrene olması

730 ya da 732’de Bizans İmparatoru III. Leo, oğlu Konstantin ile Hazar Prensesi Çiçek’in evlenmelerini teklif etmek için Çiçek’in babası olan Hazar hakanı Bihor’a elçilerini göndererek Araplara karşı güçlü bir ittifak antlaşması yapmak istemiştir.Bihor’un onayıyla  732-733 yılında kızı Çiçek ile daha sonra Bizans İmparatoru olacak olan III. Leo’nun oğlu Konstantin ile evlendirilmiştir. Çiçek Hatun, evlendikten sonra Hristiyanlığı kabul ederek vaftiz ismi olan İrene ismini kullanmıştır. İlginç bir detaydır ki Çiçek’in Hazar işi gelinliği Bizans başkentinde “tzitzakion” adı verilen bir cins erkek kıyafeti modasına ilham olmuştur.

Hazarlara vergi ödeyen haraçlar. Minyatür: Radzivill kroniği, XV.

737’den sonra imparatorluklarının merkezini kuzeye kaydırmaya zorlanan Hazarlar, başkentlerini Volga Nehri’nin ağzına yakın bir yerde bugünkü Astrakhan yakınlarındaki İtil’de[7] kurarak Kafkas Dağları’nı güney sınırları olarak kabul etmişlerdir. 8. yüzyılın ikinci yarısında imparatorlukları gücünün zirvesine ulaşan Hazarlar batıya doğru da genişlemiş olup, Karadeniz’in kuzey kıyısı boyunca doğuda Aşağı Volga ve Hazar Denizi’nden batıda Dinyeper Nehri’ne kadar uzanan bir bölgeye hükmetmekteydi. Hazarlar bu dönemde Alanlar ve Kafkas dağları ile Kuban Nehri arasında yaşayan diğer kuzey Kafkas halkları, Donets Nehri çevresinde yaşayan Macarlar, Gothlar, Kırım Yarımadası’ndaki Yunan kolonilerini de haraca bağlamıştı. Volga Bulgarları ve çok sayıda Slav kabilesi de Hazarları derebeyi olarak tanımaktaydı. Sarkil, 835 yılında Bizanslı ustalarının yardımıyla Don Nehri üzerine inşa edilmiş olup, sakinleri arasında Rus, Yunan, İran ve Orta Asyalı tüccarlar vardı.

Çöküş Dönemi

Uzak Doğu ile Bizans’ı birbirine bağlayan doğu-batı ile Arap imparatorluğunu kuzey Slav topraklarına bağlayan kuzey-güney ticaret yollarını kontrol ettikleri için önemli miktarda gelir elde eden Hazarlar ayrıca bağımlı kabilelerin ödediği haraçları da toplayarak 9. Yüzyılın sonuna zenginlik ve gücünü korumayı başarmıştır. Bununla birlikte 10. Yüzyılda Kiev Rusları ve bir başka Türk kavmi Peçeneklerin[8] artan saldırıları ile karşı karşıya kalan imparatorluk çöküş sürecine girmiştir. Askold ve Dyr’ın Varangian birlikleri, 862’de Kiev’i Hazarlardan kurtarmış, Prens İgor’un ordusu iki kez (913-14 ve 943-4) Hazar topraklarına girerek Hazar Denizi’ne dek ilerleyerek zengin ganimetlerle dönmüştür.

Bununla birlikte İgor’un 941’deki Bizans seferinde ordusunda Hıristiyan Hazarlar da yer almıştır. Kiev hükümdarı I. Sviatoslav Ihorovych, 965’de Hazarlara karşı kesin bir askeri zafer kazanarak hanlığı yıkmış, Itil ve Samender’i yok ederken, Sarkil’i ve Hazar topraklarının kuzeybatı kesimini Kiev Prensliği’ne katmıştır. Bununla birlikte bu eylem Rus topraklarının göçebeler tarafından istila edilip yağmalanmasına yol açmıştır. 985’te Büyük Volodymyr, Volga Bulgarları ve Hazarlardan geri kalanları yenerek haraç ödemeye zorlamıştır. Hazarlar, Rus kroniklerinde son olarak Tmutorokan’da Prens Oleh (Mykhailo) Sviatoslavych’i ele geçirmek ve onu Bizans imparatoruna teslim etmek için komplo kurdukları 1079 yılında anılmışlardır.  12. yüzyılın sonlarına çeşitli sebeplerle tarihi belgelerde yer almaya devam etseler de, özellikle 1030’dan itibaren Karadeniz’in kuzeyinde siyasi rol ve egemenlik alanları iyice azalmıştır. Hazarlar zamanla diğer Türkler ama özellikle Kumanlarla gibi halklarla karışarak asimile olmuştur.

Etimoloji

Hazar kelimesinin anlamı da etimolojik açıdan çok tartışılmıştır. Modern Türkçe gezmek fiilinin ilk hecesi gezin arkaik versiyonu ‘kaz’dan türetildiği, Çin kaynaklarında bir Uygur kabilesi Gésà ile ilişkili olduğu ve Türkçe qas ‘tiranlık, eziyet’ten türetildiği iddia edilmiştir. Hazar dili yüzyıllar önce tükenmiş olsa da modern Türk dillerinde Hazar Denizi’nin varlığı dikkat çekicidir. Rusça’da ‘’kazak’’, Macarca’da ‘’hussar’’ deyimlerinin savaşçı, atlı kişiler için kullanılması, Almanların ‘’ketzer’’ sözcüğünün ‘’imansız’’ yani Yahudi anlamında kullanılması Türkçe kaz (qaz) “başıboş dolaşmak” ifadesini diğer açıklamalara göre ön plana çıkarmaktadır.[9]

Kimlik

Hazarlar, Türk olmasına rağmen, Hazar devleti Avrasya’nın diğer Türk imparatorluklarından farklı özelliklere sahipti. Devletin başında kağan adlı bir yönetici bulunurken kabileler kağana bağlı beyler tarafından idare edilmekteydi. Hazar askeri örgütlenmesi Türk-Moğol imparatorluklarına göre daha zayıf bir yapılanmaya sahipti. Başlangıçta göçebeler ve çoban olan Hazarlar, yerleşik yaşam tarzına, kasaba ve kale inşa etmeye ama en önemlisi tarım yapmaya dönemin diğer Türk halklarına göre daha fazla eğilim göstermiştir. Ticaret yapıyor ancak haraç toplamayı da ihmal etmiyorlardı ki bunlar başlıca gelir kaynaklarıydı.

Yahudilik

Hazarların en önemli özelliği Yahudiliğin kağan tarafından açıkça benimsenmesi ve Hazar egemen sınıfın 740’ta neredeyse tamamının bu dine geçmesiydi. Böyle bir olay Avrasya tarihinde ilk ve tektir. 8. yüzyılın başında, İran ve Bizans Yahudileri kuzey Dağıstan’daki Hazarlar arasına yerleşmiştir. 735 yılında Araplar Hazar topraklarına girdiğinde yönetici sınıfından bazı kişileri İslam’ı kabul etmeye zorlamış ayrıca Bizans İmparatorluğu da Hazarları Hristiyanlığa dönüştürmek için misyonerler göndermiş hatta 860’da Aziz Cyril bölgede bir metropolitlik kurmuştur. Hazar-Bizans münasebetleri, imparator Romanos Lekapenos (919-944) döneminde Bizans’ın Yahudileri takip ve tazyik etmeleri sonucunda bozulmuştur. Buna karşın Obadiah Kağan Talmud Yahudiliğini devlet dinini ilan etmiştir. Bununla birlikte Hazar imparatorluğunda özellikle eski Türk dinine karşı dini hoşgörü mevcuttu ve yöneticilerin seçimine rağmen halkın en azından bir bölümünün Şamanist gelenekleri devam ettirdiğini söylemek mümkündür.

Miras

Bazı modern yazarlar, Yahudiliği kabul eden Hazarların Doğu Avrupa ve Rus Yahudilerinin atası olduğunu iddia etmektedir. Ayrıca çeşitli yazarlarca Buhara Yahudileri, Müslüman Kumıklar, Kazaklar, Don Kazakları, Türkçe konuşan Kırımçaklar ve komşuları Karaimler, Romanyalı Csangolar, Dağ Yahudileri ve Subbotniklerin Hazar kökenli olduğu iddia edilmiştir.

Kaynakça

Akçay, Engin. Hazar Hakanlığı- Bizans İmparatorluğu Münasebetleri. İstanbul Üniversitesi Genel Türk Tarihi Anabilim Dalı. İslamiyet Öncesi Türk Kültür Tarihi Semineri. İstanbul, 2016

Akdes Nimet Kurat “IV-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve Devletleri”, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1982

Artamonov, Mikhail İllarionoviç. Hazar Tarihi (Çev: Ahsen Batur). Selenge Yayınları. İstanbul, 2004

Brook, Kevin Alan. Hazar- Bizans İlişkileri. İçinde: Türkler Ansiklopedisi, C.II. 2002, ss.473-481.

Dunlop, D. M. Princeton University Press The History of the Jewish Khazars. Princeton, N.J. 1954

Golden, P. B. Türk Halkları Tarihine Giriş, çev. Osman Karatay, Ötüken Yay, İstanbul, 2014

Norwich, J.J., Bizans- Erken Dönem (MS 323-802), Kabalcı Yay, İstanbul, 2013

Ostrogorsky, Georg. Bizans Devleti Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2015

Özcan, Altay Tayfun. Hazar Hakanlığı-Bizans İmparatorluğu İlişkileri. İstanbul, 2005

Taşağıl, Ahmet. “Hazarlar”, İslam Ansiklopedisi, XVII.C., İstanbul, 1998

Yücel-Uydu, Mualla. “Hazar Hakanlığı”, Türkler Ansiklopedisi, II.C., Ankara, 2002. ss. 445-464.

Notlar

[1] Artmanov, 2004: 197

[2] Özcan, 2005: 32

[3] Özcan, 2005: 39

[4] Terek Irmağı’nın kıyısında, bugünkü Kizlyar şehri civarlarında olduğu düşünülmektedir.

[5] Kherson, Herson veya Kerson, bugünkü Ukrayna’nın güneyindeki Herson Oblastında yer alan bir şehirdir

[6] Özcan, 2005: 49

[7] Volga deltasında ve Hazar Denizi’nin kuzeybatısında yer alan, İtil (İdil ya da Etil) Hazar Kağanlığı’nın 8. yüzyılın ortalarından, 10. yüzyılın sonlarına kadar başkentlik yapmıştır.

[8] Peçenekler veya Beçenekler, Göktürk Devleti’nin yıkılmasıyla birlikte ana yurtları olan Batı Sibirya’dan ayrılarak geldikleri Yayık Nehri ve İdil Nehri arasındaki bölgeyi merkez edip oradan da Kafkaslar’ın kuzeyi, Karadeniz, Doğu Avrupa ve Balkanlar’a akınlar düzenleyen göçebe Türk halk.

[9] Akçay, 2016: 4