Olaylar

Roma İmparatorluğu’nun Dönüşü: Justinian Dönemi

Batı Roma İmparatorluğu 476’da çöktü ancak yarım asır sonra tahta çıkan Justinian Roma’yı ihtişamlı günlerine döndürmek için çok mu geç kalmıştı?

Justinian

Bizans tarihinin baş döndürücü figürlerinden biri olarak tarihe geçen I. Justinian[1] (482 – 14 Kasım 565) kanun yapıcı, reformcu, batıda kabedilen bölgeleri geri kazanmak için cesur inisiyatifler başlatan önemli bir imparator olmakla birlikte masraflı askeri seferler yüzünden kötü bir miras bıraktığı iddiasıyla sıkça eleştirilmiştir. 527’den 565’e kadar Bizans İmparatoru olarak hüküm süren Justinianos tahta çıkana dek, geçmiş güzel günleri yeniden getirmeye yönelik “renovatio imperii” (imparatorluğun restorasyonu) düşüncesi uygulanma imkânı bulunamamıştır. Gerçekten de imparator Justinian, anadili Latince olan bu son Bizans imparatoru, Romalı olmak için gerekli olan en önemli ögeye yani ‘Roma‘ya büyük özlem duymuş ve saltanatı boyunca yüzünü batıya dönmüştür.

Hayatı

Bir Illyria köyü olan Tauresium’da 482’de doğan Jusitinian, anadili Latince olan Illyro-Roman veya Thraco-Roman kökenli bir köylüydü ki saltanat döneminde doğduğu yerden çok uzak olmayan Justiniana Prima’yı kurmuştur.  Amcası I. Justin, Anastasius’un ölümüyle 518’de tahta çıkan bir imparatorluk korumasıydı. “Büyük Justinian” ve “Hiç uyumayan imparator” lakaplarıyla bilinen I. Justinian, en önemli geç Roma ve Bizans imparatorlarından biri olarak kabul edilmektedir. Askerî açıdan Afrika’yı Vandallardan (533- 534), İtalya’yı Gotlardan (535- 554) geri almak için önemli bir askeri sefer başlatarak Akdeniz ve Afrika’da İmparatorluk sınırlarını genişletmiş, istilacı ulusları kovdu ve sanat, edebiyat ve mimaride altın çağ açmıştır. Anadolu’da ise Karadeniz’in doğu sahillerinde daha önce hiç Roma yönetimine girmeyen bir olmayan bir halk olan Tzanilerin de Konstantinopolis’e itaat etmesini sağlamıştır. 532’de Ayasofya kilisesinin yeniden inşa edilmesini yanı sıra imparatorluk çapında bir inşaat seferberliği yapılmasını, yeni kilise, manastır, kale su rezervuarları ve köprüler yapılmasını emretmiştir. Justinian modern tarihçilerce genellikle Romantik bir rüyanın peşinden giden, Batı Roma imparatorluğunun eski kalelerini geri almakla takıntılı bir imparator olarak tasvir edilmiş, hatta ‘Son Romalı’ olarak adlandırılmıştır. Başarılarında şüphesiz karısı Theodora, danışmanları Tribonian[2] ve Patrisyen Petrus[3],  maliye bakanı Kapadokya’lı John ile daha önce hiç olmadığı kadar verimli bir şekilde vergi toplamayı başaran Peter Barsymes ve nihayet olağanüstü yetenekli generalleri Flavius ​​Belisarius ve Narses büyük rol oynamıştır.

I. Justinian ve maiyeti. San Vitale kilisesi mozaik. MS 547, Ravenna

Geçmişe Özlem

Batı Roma İmparatorluğu’nun çöküşü için kabul edilen tarih, Roma’nın kurucusu ile aynı adı taşıyan son gerçek Roma İmparatoru Romulus’un, Roma’yı yöneten ilk Barbar olacak Germen lider Odoacer tarafından devrildiği yaklaşık 476 yılı idi. Güneş batıda batarken doğuda Konstantinopolis kent merkezli Bizans İmparatorluğu veya Doğu Roma İmparatorluğu, Roma mirasını yaşatmaktaydı. Batının yaşadığı zorlukların uzağında bir ticaret merkezi olarak kurulan Doğu İmparatorluğu’nun başkenti, sınırlarını korumaya yönelik daha az finans ve kaynak zamanla önemli ölçüde gelişmiştir. Bizans kontrolündeki bölgeler hiçbir zaman Roma’nın ihtişamına tam olarak ulaşamasa da Doğu Roma İmparatorluğu kısa sürede Avrupa’daki en önemli ekonomik, kültürel ve askeri güçlerden biri olmaya başlayacaktır. Bizanslılar kendilerini Bizanslı veya Doğu Romalı olarak görmüyordu onlar imparatorluklarına “Imperium Romanum” (Roma İmparatorluğu) ve kendilerine “Romalı” adını vermişlerdi.

Çocukluk ve Gençliği

Justinian’ın hayatının ilk dönemleri hakkında pek bilgi sahibi değiliz. Annesi Vigilantia, İmparatorluk koruması Excubitor’ın kız kardeşi idi. Kendi çocuğu olmayan İmparator Justin yeğenini evlat edinmiş ve onu diğer yeğenleriyle birlikte Konstantinopolis’e getirmiş, burada eğitim görmelerine ve kariyerlerine başlamalarına yardımcı olmuştur. 518’de tahta çıkan Justin’in (450-527) hükümdarlığı sırasında, okumayı ve yazmayı hiç öğrenmemiş olan imparatorun aksine hukuk, teoloji ve Roma tarihi konularında iyi eğitimli olan Justinian yakın bir sırdaş ve danışman olmuştur. Tarihçi John Malalas, imparatorun görünümünün kısa, açık tenli, kıvırcık saçlı, yuvarlak yüzlü ve yakışıklı olduğunu söylemektedir. Justinianus amcasının saltanatının başlarında, imparatorun rakiplerinden birinin amcasına karşı bir komplosunu ortaya çıkardı.  521’de elçi daha sonra Doğu ordusunun komutanı olmuş, 525’te, imparator tarafından halefi olarak atanmıştır. 4 Nisan 527’de eş imparator olan Justinian, aynı yıl Justin’in ölümünün ardından Bizans’ın kaderine tek başına hükmetmiştir.

Justinian ve Theodora

Theodora ile Evliliği

Kırk yaşını geçen Justinian yoksul bir aileden gelen Justinian’ın evlenmek için ski bir Roma yasasının değiştirmesi gerekmiştir. Justinian’ın yaşamını paylaşmayı

I. Justinian dönemi gümüş Konstantinopolis sikkesi (527-537). Ön yüzde incili taçlı imparatorun büstü ile AD. D N IVSTINIANVS P P AVG yazısı arka yüzde imparatorun küre taşıyan elini yukarıya kaldırmış yüzü sola dönük portresi ile GLORIA ROMANORVM yazısı.

seçtiği kadın bir ihtimal Suriye doğumlu Theodora aktris olup o dönemde aktrislerin toplumda fahişelikle özdeşleştirilmesi aslında pek çoğunun ek iş olarak dünyanın en eski mesleğini de icra etmesiydi. Asillerin ise bu mesleği icra eden kadınlarla evlenmeleri yasaktı. 522’de yarı yaşındaki Theodora’ya âşık olan Justinian, Justin’i de ikna ederek yasayı değiştirmiş ve 525’te Theodora ile evlenebilmiştir. Procopius’un ‘Gizli Tarih’ kitabında kadının imparator üzerindeki kötü etkisi ve evlilik öncesi günahları anlatılmakla birlikte evlendikten sonra Justinian’a sadakatsiz olduğunu iddia etmemiştir. Theodora’nın annesi sirkte akrobat olarak çalışırken babası Athanasius, Hipodrom‘da Yeşiller için ayı oynatıyordu, ancak Theodora ve iki kız kardeşi çok küçükken ölmüştü. Annesi hemen yeniden evlenmiş ve Theodora’nın üvey babası, Athanasius’un eski işini devralmaya çalışmıştır. Adamın rüşvet teklifine ve her türlü yalvarmasına karşın Yeşiller iş konusunda ikna olmamış buna karşın, durumu Yeşiller’i utandırma fırsatı olarak gören Mavilerce başka bir işe alınmıştır. Olağanüstü derecede güzel bir genç kız olan Theodora bu zor zamanlarda ailesine destek olabilmek için önce Hipodrom’da çıplak gösteriler yapmış, Prokopius’a göre ardından ablası gibi fahişeliğe başlamıştı. 16 yaşına geldiğinde Hecebolus adlı zengin bir adamın metresi olmuş, Kuzey Afrika’da bir eyaletin valisi olarak atanan adamla birlikte başkenti terk etmişse de adamın hevesi geçince dört yıl sonra beş parasız dönmek zorunda kalmıştır.

İmparatoriçe Theodara

Theodora, Konstantinopolis’in isyancılar tarafından neredeyse imha edildiği 532 Nika İsyanı sırasında önemini göstermiştir. Hipodrom’da gerçekleştirilen at yarışlarında Maviler ve Yeşiller adlı iki taraftar grubu (demoi) bulunmakta olup, Justinian ve Theodora, Mavileri desteklemekteydi. 13 Ocak 532’de Hipodrom’da Yeşiller, yarışlar sırasında en sevdikleri tezahürat yani “Nika!” (Zafer!) haykırışlarıyla Maviler’e saldırmasıyla Konstantinopolis, şehri neredeyse imha eden ve Justinian hükümetini devirmeye yönelik beş günlük bir isyan başlamıştır. 18 Ocak’ta ise Justinian’ın yüksek vergilerinin tüm sıkıntılarının kaynağı olduğunu iddia eden Mavi ve Yeşil grup liderleri güçlerini birleştirmiş, isyancılar Justinian’ı devirmeye ve yerine Anastasius’un yeğeni olan senatör Hypatius ile değiştirmeye çalışmışlardır. Kalabalık caddelerde isyan ederken, danışmanları Justinian’a şehri terk etmesini tavsiye etmiş o da başkenti denizden terk etmeyi düşünmüştür. Bu sırada Theodora, “Bir erkek için doğduktan sonra ölmek imkânsız” dedikten sonra kocasına eski hatip Isocrates’in sözleriyle korkak olarak yaşamaktansa kral olarak ölmesi gerektiği şeklinde cesaret vermiştir:

“Justinian, hiçbir sorun yaşamadan Konstantinopolis’i terk edebilirsin. Deniz hemen orada. Gemiler hazır, yeterince paran da var. Ama ülkeyi terk edersen, sürgünde yaşadığın günlerin birinde şu soruyu kendine sormayacak mısın: Ya kalsaydım? Ben hiçbir yere gitmiyorum. Benim inancıma göre erguvani imparatorluk pelerinini bir kez giyen bir daha çıkarmamalıdır. İnsanlar bana imparatoriçe demeyi bıraktıklarında, yaşamanın benim için anlamı kalmaz. Ben her zaman eski atasözüne inanmışımdır: Erguvan en soylu kefendir!”

Justinian, Theodora’nın konuşmasıyla kendini topladı ve büyük generalleri Belisarius önderliğinde bir orduyu isyancıları ezmek için gönderdi. Askerler Hipodrom’da otuz binden fazla insanı acımasızca katledince harabeye dönüşen başkentte asayiş sağlanabildi. Nika İsyanı, Justinian’ın saltanatında kritik bir dönüm noktası olmuş, her şeyin bittiği sanılan bir anda acımasızca ve en sert yöntemlerle gücü ele geçirdikten ve aynı yıl İran ile bir barış antlaşması yaptıktan sonra en büyük hayali olan Roma İmparatorluğu’nun yeniden birleşmesi için cüretkâr adımlar atmaktan çekinmemiştir. İtalya’da Bizans’ın varlığını hatırlatan San Vitale Kilisesi’nin iç tasarımında Justinian ve Theodora’yı gösteren mozaikler hala görülebilir durumdadır.  28 Haziran 548’de kanserden ölene dek Theodora’nın Justinian üzerinde önemli etkiye sahip olmuş, imparatorluğun gerçek çıkarlarının, Justinian’ın yüksek maliyetle fethettiği İtalya’dan ziyade doğuda olduğunu görmüş ve bir denge sağlamaya çalışmıştır. Onun etkisiyle fahişeleri sömürüden ve kadınları fuhuşa zorlanmaktan korumak için yasalar çıkarılmış, tecavüzcülere ağır cezalar verilmiş, dul kalan kadınların çeyizlerini geri alması sağlanmış, kocaların karısı razı almadan büyük borç altına girmesi engellenmişti.

Romulus Augustulus, Roma tacını Odoacer’a terk ederken

Roma’da Ostrogoth Krallığı Kurulması

Batı Roma İmparatorluğu’nun 476’da çökmesiyle Odoacer, Roma’daki Roma Senatosu kalıntılarının desteğini de kazanarak ilk Ostrogoth Krallığı’nın kurucusu dolayısıyla ‘Rex Italiae’ (İtalya kralı) oldu. Odoacer Roma’ya askerleriyle giren yabancı bir fatih olmakla birlikte Roma idari sistemini ve imparatorluğun yasasını benimsemiş olup, bunları kullanarak Roma halkına hükmetmiştir. Diğer bir deyişle kentin haysiyetini lekeleyen fethe rağmen İtalya’da ki Roma aristokrasisi, Goth fethinden sonra bile ayrıcalıklı konumunu sürdürmüş, Roma yaşam tarzı devam etmiştir. Odoacer, Konstantinopolis’teki imparatorun otoritesini kabul etmesine rağmen, bağımsız politikalar izlemekten çekinmemiştir. Büyük Teoderic döneminde (493-526) Roma’nın yerli halkı yönetime karşı mesafeli durmaya başlarken, Doğuda hüküm süren Bizans İmparatorluğu ile Ostrogoth Krallığı arasındaki ilişki gerilmeye başlamıştır. Afrika’nın hızlı fethi imparatoru Roma’yı ele geçirme konusunda teşvik etmiştir.

Askeri Durum

Justinian, tahta çıktığı andan itibaren göz korkutucu askeri zorluklarla yüzleşmek zorunda kalmış olup, asker kökenli olmasa da imparatorluğun gelirinin yarısının askeri bütçeye ayırmıştır. İtalya, Sicilya ve Afrika’yı ele geçirmek için muazzam bir askeri sefer başlatmıştır. Justinian’in askeri kariyeri doğu da başlamış olup ilk olarak I. Anastasius döneminden beri süregelen Bizans-Pers savaşlarının bir bölümü olan 526 – 532 arası çatışmalarında Kafkasya’da İber Krallığı’nı ele geçirmek üzere Sasanilere karşı savaşmıştır. Bizanslıalr 530’da Pers kuvvetleri Dara ve Satala’da çifte yenilgiye uğratmışlarsa da ertesi yıl Belisarius’un güçleri Callinicum yakınında yenilmiştir. Justinian bu süreçte Etiyopya Aksumitleri ve Yemen’in Himyaritleriyle Perslere karşı ittifak yapmaya çalıştı, ancak bu başarısız olmuştur. Sasani İmparatoru Eylül 531’de I. Kubâd’ın ölümü üzerine şahın oğlu I. Hüsrev ile 5 ton altın verme pahasına bir ateşkes imzalayarak Doğu sınırını güvence altına almayı başarmıştır. İran ve Balkanlar’ı sınırlamak için kale zincirleri inşa ettiren ve 30 yetişkin erkekten birini zorla askere alan imparatorun sistemi mükemmel değildi. Askeri seferler çok uzak bölgelere yapıldığından tedarik zincirlerini korumak zor olmuş dahası askerlerin ücretinin ödenmesi de kolay olmamıştır. Öte yandan Batı Akdeniz üzerindeki Roma kontrolünü yeniden kurarak İmparatorluğun yıllık gelirini 1 milyon solidinin[4] üzerine çıkardığı da göz ardı edilmemelidir.

Afrika’da Vandal Krallığı’nın Yıkılması

439 yılından bu yana Afrika’nın önemli kentlerinden Kartaca, Vandallar’ın kontrolü altındaydı. Vandallar daha sonra etkilerini Tripolitania, Korsika, Sardinya ve

I. Justinian dönemi Konstantinopolis altın sikke. İmparatorun miğferli portresi ve D N IVSTINI-ANVS P P AVG yazısı, arka yüzde ayakta duran melek tasviri VICTORI-A AVGGG yazısı ve CONOB

Balear adaları’na deki genişletmişlerdir. Justinian, bu bölgeleri Bizans İmparatorluğu’na katmayı hedefleyerek önce 533 yılı ilkbaharında Cyrenaica[5] eyaletinden Romalı askerlerin öncülük ettiği bir Vandal karşıtı isyan başlatmıştır. Vandalların zayıf savunması sayesinde Bizans ordusu Eylül 533’te Ad Decimum’da kolay bir zafer kazandıktan sonra Kartaca’yı ele geçirdi ardından Aralık 533’de Tricamarum’daki zafer geldi. 534 yılında, Justinian’ın en başarılı askeri lideri General Belisarius komutasındaki Bizanslılar, Ege Denizi’nden gemilerle yola çıkarak Sicilya üzerinde Afrika’ya gelmiş ve biri dizi savaştan sonra kış ortasında Vandal Kralı Gelimer’i esir almayı başarmışlardır. Böylece Bizanslılar, Vandallar’ın Batı Roma İmparatorluğu’ndan aldığı kaybedilen Kuzey Afrika eyaletlerini kurtardılar. Belisarius, Vandallardan kazandığı ganimetler ile Konstantinopolis’e geri döndü. Böylece Afrika resmen imparatorluk yönetimine geri döndü. Vandal Savaşı, Justinian’ı kaybedilen batılı eyaletlerin daha fazlasını geri kazanma hırsı için cesaretlendirmiş olmalıdır.

Goth Savaşları

Teodorik’in 526’da öldüğünde yerine henüz çocuk olan Athalaric çıkmışsa da gerçek güç annesi Amalasuntha’da idi. Athalaric’in 2 Ekim 534’teki ölümü üzerine Amalasuntha, Theodahad’ı eş hükümdarı yapmayı teklif etti ancak bu cömertliğin ardından yeten sebebin ilk fırsatta hasmını öldürmeyi amaçladığı ortaya çıktı. Bunun üzerine Theodahad, Kraliçe Amalasuntha’yı, 535’te suikast Bolsena Gölü’ndeki Martana adasında hapse attı.  Ostrogoth krallığı içindeki bu hanedan anlaşmazlığını İtalya’ya müdahale etmek için mükemmel bir ‘casus belli’[6] bahanesi olarak kullanan Justinian, 535’de Belisarius’u Illyricum’a[7] strategos autokrator[8], General Mundus’u ise magister militum olarak atadı. Belisarius ilk olarak Sicilya’ya gitti ve Bizans fethine karşı çok az direniş ile karşılaştı. İllyricum’daki kuvvetleri yöneten General Mundus ise kuvvetlerini kara yoluyla Dalmaçya’ya götürdü ve başkent Salona’yı aldı. Dalmaçya kampanyası, Gotları sarstıysa da Romalılar önce geri çekilmek zorunda kaldı. Başarısızlıktan yılmayan Justinian, Illyricum’a Constantianus adlı generalini gönderdi ve sonunda Gotları İtalya’ya dönmek zorunda bıraktı. 536 baharı sonlarında, Belisarius, 7.500 kişiden oluşan işgal kuvvetiyle İtalya’ya geçti ve önce Rhegium’u ardından 9 Aralık 536’da Napoli’yi ele geçirdi. Bizans güçleri şehir şehir ilerlerken sürekli gerileyen Gothlar kralları Theodahad’ı tahttan indirerek yerine Vitiges’i geçirdiler. Sayıca az askeri olduğu için Belirsarius surlara doğrudan saldırmayı veya

Justinianos sütunu

açık alan savaşına girmeyi göze alamadı ancak kurduğu tuzaklarla ve ufak tefek yerlerde yerleşik Gotlarla mücadele etti. 537’de Konstantinopolis’ten gelen destek birlikler Bizans ordusunun kaçak dövüşmesine son verdi ve sonunda 540’da Ostrogothların başkenti Ravenna’ya yürüyerek kralı ele geçirmeyi başardı. Ravenna’nın ele geçirilmesinden kısa bir süre önce, Ostrogothlar Belisarius’a Batı Roma İmparatoru olmasını teklif etmiştir. Justinian tarafından geri çağrılan Belisarius, yakalanan Vitigis ve karısı Matasuntha’yı da yanına alarak, Konstantinopolis’e geri dönmüştür. İtalya’nın çoğu Roma kontrolüne geçmesine rağmen, Verona gibi bazı şehirlerde Goth etkisi devam etmekteydi. Ostrogothların Belisarius’u taçlandırma teklifini duyan Justinian, generaline güvensizlik duymuş ve Konstantinopolis’e dönüşünde kazandığı zafer yüzünden onurlandırmayı reddetmiştir.

Justinian’ın en büyük hayali olan Roma İmparatorluğu’nun yeniden birleşmesiydi

Belisarius, imparatorluğun çok önemli bir bölgesi olan Suriye’nin Perslerce ele geçirilmesiyle uğraştıktan kısa bir süre sonra, yenilenen İtalya’ya gönderilmiştir. Bu sırada Bizans İmparatorluğu’nun yeni bir veba salgını ve Pers Savaşları yüzünden dikkatinin dağılmasından istifade eden Ostrogothlar kendilerine yeniden güç ve eski ihtişamlarını kazandıracağına inandıkları Totila’yı 541 sonbaharında lider seçmişlerdir. Sasani kralı Hüsrev’in ‘Ebedi Barış’ adı verilen antlaşmayı bozarak 540 baharında Antakya’yı yağmalaması, Daras’ı kuşatması Karadeniz yakınlarındaki küçük ama stratejik açıdan önemli Bizans uydusu Lazika krallığına saldırması Bizans’ın dikkatini doğuya çekerken, Totila bu istikrarsızlık döneminin nimetlerinden faydalanarak önce 542 yılında Faenza Muharebesinde 5000 Roma/Bizans askerini öldürmüş, ardından Mucellium Muharebesinde aynı başarıyı göstermiştir. 543’de ise kanlı bir kuşatma ile Napoli’yi ele geçiren Totila kayda değer başarı serisini Goth askerlerini İtalya’nın güneyine sürerek Latium kenti de dahil olmak üzere İtalya’nın büyük bölümünü yeniden ele geçirerek sürdürmüştür. 544’te Antlaşmayı yeniden bozan Hüsrev Edessa’yı (Urfa) kuşatmış ve 30.000 kişilik bir Bizans ordusunu yenmişse de her iki taraf da üstünlük sağlayamayınca 545’te Roma-Pers sınırının güney kesimi için yeniden bir anlaşma imzalanmıştır. Bu dönemde İtalya’da ise Roma şehrinin kendisi bile süreçte hızlı bir şekilde art arda üç kez el değiştirmiş son olarak 549’da Totila tarafından ele geçirilmiştir. Bu duruma rağmen Anadolu’nun kuzeydoğusunda Lazika Savaşları birkaç yıl devam etmiştir.

Belisarius Yeniden italya’da

557’de ikinci bir ateşkes ve 562’de Elli Yıl Barış’ı imzalandıktan ve Lazica’yı terk etmeleri için Perslere 30,000 solidi haraç verilince doğuda rahatlayan Belisarius, 200 gemi ile İtalya’ya geri gönderildi ve bir kez daha Roma’yı kurtardı. Roma surlarının yıkılan bölümlerini yeniden inşa etti ve Totalia’nın güçlerinin saldırılarına engel oldu. Belisarius’un ikinci kampanyası feci veba salgının[9] yaptığı yıkım yüzünden harap olan imparatorluğun sınırlı tedarik ve takviyesi nedeniyle başarısız oldu ve 548-9’da görevden alındı. Bazı tarihçiler Belisarius’u potansiyel bir tehdit olarak değerlendiren imparatorun kıskançlığı yüzünden kasten yeterli destek gönderilmediği iddiasındadır.

Hadım Narses

Justinian yeni bir İtalya seferi için yeğeni Germanus Justinus’u görevlendirdiyse yeni komutan 550’de hastalanıp, kısa bir süre sonra ölmüştür. Bunun üzerine Komutan, Belisarius’un hizmetinde eski bir general olan Hadım lakaplı Narses savaşta bir başka zorlu komutan olduğunu kanıtlama fırsatı bulmuştur. 35 bin askerle Adriyatik Denizi kıyıları boyunca yürüyürek İtalya’ya ulaşmaya çalışırken Sena Gallica Muharebesi’ndeki Ostrogoth donanmasını yenen donanma da denizden kendisine destek vermekteydi. 552 Haziran’ında Ravenna‘ya ulaşan Narses, Totalia’nın öldürüldüğü Apennilerdeki Busta Gallorum muharebesinde (veya Taginae savaşı) Ostrogothları yenmeyi başardı ve kısa bir kuşatmadan sonra Roma şehri bir kez daha Bizans’ın eline geçti. Narses, İtalya’da kalan Ostrogothların direnişini Ekim ayındaki Mons Lactarius Muharebesinde yok ederek İtalya’nın geçmişte olduğu gibi Roma İmparatorluğunun parçası olmasını sağlamıştır. Savaşın sonunda, İtalya’da 16 bin kişilik bir ordu bırakılmış, İtalya seferi toplamda bütçeye 13,5 ton altına mal olmuştur.

Sonrasında İtalya

Goth Savaşları, Doğu Roma İmparatorluğu’nun mali durumunu ülkenin varlığını tehlikeye atacak denli bozmuştur. Justinian saltanatı sırasında Bizanslıların yönettiği toprakları neredeyse %45 oranında arttırmayı başarmışsa da ancak bunu İmparatorluğun sınırlarını her yönden işgalcilere karşı zayıf ve savunmasız bırakma pahasına gerçekleştirmiştir. Roma neredeyse terk edilmiş durumda olup, Justinian kamu binalarının, su kemerlerinin ve köprülerin bakımı için para bulmaya çalışmışsa da ne Konstantinopolis’ten ne de son savaşların büyük ölçüde yoksullaştırdığı İtalya’dan yeterli oranda sağlanamamıştır. Roma Senatosu teorik olarak restore edilmişse de Ravenna şehri valisi ve Bizans adına en yetkili otorite olmuştur. Sonunda Roma’daki yerel güç Papa’ya devredilmiş ve sonraki birkaç on yıl boyunca, senatör aristokrasinin ve Roma’daki yerel Bizans yönetiminin kalan malların Kilise tarafından ele geçirilmiştir.

Justinianos’un ölümünden üç yıl sonra, İtalyan yarımadası bir Germen kabilesi olan Lombardların eline geçmiş olup, Orta İtalya’da Tiren Denizi’ne ve güneyden Napoli’ye uzanan bir bölge Ravenna’nın dolayısıyla Bizans’ın egemenliğinden kopmuştur. Güney İtalya’nın bazı bölgeleri, bir süre daha Bizans’a bağlı kalmıştır. Bizans İmparatorluğu’nun sınırları asırlar boyunca değişmişse de pek çok alanda Roma’yı bile geride bırakan Bizans uygarlık, sanat ve kültür güneşi 29 Mayıs 1453’teki İstanbul’un Osmanlılarca fethine dek etrafını aydınlatmayı sürdürmüştür.

Diğer Bölgeler

Justinian saltanatı neredeyse 40 yıl sürmüş olup, imparatorun her zaman popüler olduğunu söylemek mümkün değildir. 529’da Filistin’de kendini mesih ilan eden Julianus ben Sabar, Samiriye halkının imparatorluğa isyanına yol açmıştır. 532 yılında Konstantinopolis’te şehrin harabeye dönmesi ve binlerce vatandaşın ölümüyle sonuçlanan Nika ayaklanması zorlukla bastırılabilmiştir. 559 çıkan ikinci bir Samiriye isyanı[10] ise Justinian’ın ölümüne dek bastırılmamıştır.

Procopius’un Justinian’ı

Roma imparatorları arasında, hayatı aynı yazar tarafından iki ayrı kaynaktan kaydedilen tek imparator Justinian’dır. General Belisarius’un kâtibi olan Caesarealı Procopius 545 – 553 arasındaki askeri seferlerin başarı ve başarısızlıklarını De Bellis (“Justinian’ın Savaşları Üzerine”) adlı çalışmasında detaylarıyla anlatmıştır. Yazar ayrıca 550 ila 557 CE yılları arasında yazdığı De Aedificiis (“Yapılar” [Justinian’ın]) imparatorun hükümdarlığı döneminde üstlendiği pek çok binanın projesini ayrıntılı olarak açıklayan bir çalışmadır. Procopius’un, Anecdota (“Gizli Tarih” olarak çevrilmişse de daha çok “Yayımlanmamış Şeyler” anlamındadır) adlı eseri ise 550 ile 562 arasında yazılmış olup, İmparatoriçe Theodora’nın iddia edilen cinsel faaliyetlerini, imparatorun zayıf kararlılığını ve kadınların sarayda sahip oldukları gücü ayrıntılarıyla anlatılmaktadır. Bu son eserindeki olumsuz ton düşünüldüğünde Procopius’un daha önceki çalışmalarında ifade edilen olumlu duyguların aksine, Justinian rejimine olan inancını kaybettiğini ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte Procopius’un Justinian’ı Roma ve Bizans tarihinin en büyük imparatorlarından biri olarak gördüğü ortadadır. İmparatorun sanat, mimarlık, yasal reform ve fetih alanlarında kazandığı başarılar, tarihteki pek çok imparatorun hayal edememeği ölçüde gerçekleştiğinden şüphe edilmemelidir. Savaşları ve inşaat projeleri arasında, Justinian halktan yüksek vergiler topladığından halk tarafından sevildiğini söylemek zordur. Justinianus, veba salgını yüzünden muhtemelen imparatorluğun nüfusunun üçte biri yok olmuş olsa da vergi gelirinin sabit kalması konusunda ısrar etmekteydi. Procopius, vebanın şiddetini anlatırken “bütün insan ırkının yok edilmeye yaklaştığı” sözlerini sarf etmiştir. 562’de, ona karşı bir suikast planının ortaya çıkarılması, bir halef seçmesinin gerektiğini göstermişti ama amcası Justin gibi onun da çocuğu yoktu. 14 Kasım 565’te öldüğü zaman yerini kız kardeşi Vigilantia’nın oğlu olup, İmparatoriçe Theodora’nın yeğeni Sophia ile evlenen II. Justin tahta çıkmıştır. Justinian’ın cesedi, Kutsal Havariler Kilisesi’nde özel olarak inşa edilmiş bir türbe içine gömülmüşse de 1204’te Dördüncü Haçlı Seferi sırasında kentin yağmalanması sırasında kilise ile birlikte türbe de yağmalanıp soyulmuştur.

Codex Justinianus

Jusitian, birçok modern devlette hala medeni hukukun temeli olan Roma hukukunun sayısız yasa ve yorumunu tek bir metinde bir araya getirmek için Tribonianus adlı hukukçuyu görevlendirmiş 7 Nisan 529’’da Codex Iustinianus’un ilk taslağı yayınlanmıştır. Roma hukuk sisteminin 534’de ise ilkinden farklı olarak bugüne ulaşabilen gözden geçirilmiş son hali yayınlanmıştır. Latince yazılan metni kanunun belirli yönleriyle ilgili başlıklara bölünmüş olup, sapkınlık, ortodoksluk ve putperestlikle ilgili yasalar da içermekteydi. Justinian mevzuatının toplamı bugün Corpus Juris Civilis adıyla bilinmekte olup, Codex Justinianeus, Digesta veya Pandectae, Institutiones ve Novellae bölümlerinden oluşmaktadır.

Kaynakça

Barker, John W. (1966). Justinian and the Later Roman Empire. Madison: University of Wisconsin Press

Cameron, Averil et al.(eds.) (2000). “Justinian Era”. The Cambridge Ancient History (Second ed.). Cambridge. 14.

Dixon, Pierson (1958). The Glittering Horn: Secret Memoirs of the Court of Justinian.

Evans, James Allan (2005). The Emperor Justinian and the Byzantine Empire. Westport, CT: Greenwood Press

Ostrogorsky, George (1956). History of the Byzantine State. Oxford: Basil Blackwell

Procopius, The Secret History, translated by G.A. Williamson. Harmondsworth: Penguin Books, 1966. A readable and accessible English translation of the Anecdota.

Sidney Dean, Duncan B. Campbell, Ian Hughes, Ross Cowan, Raffaele D’Amato, and Christopher Lillington-Martin, eds. (June–July 2010). “Justinian’s fireman: Belisarius and the Byzantine empire”. Ancient Warfare. IV (3).

Vasiliev, A. A. (1952). History of the Byzantine Empire (Second ed.). Madison.

Notlar

[1] Latince tam adı: Flavius Petrus Sabbatius Iustinianus Augustus; Yunanca Flávios Pétros Sabbátios Ioustinianós (Φλάβιος Πέτρος Σαββάτιος Ἰουστινιανός)

[2] Tribonianus I. Justinianus döneminde, yasaları yenilemek ve düzenlemek ile sorumlu olan on hukukçudan biridir. 500 yılı civarında Kilikya bölgesinde doğmuştur. İstanbul’a gelen Tribonianus, başarılı bir avukat olmuş ve I. Justinianus tarafından Corpus iuris civilis’i hazırlamakla görevlendirilmiştir.

[3] Patrisyen Petrus (Πέτρος ὁ Πατρίκιος), (500–565)kıdemli Doğu Roma bürokrat, diplomat ve tarihçisi. İyi eğitimli ve başarılı bir avukattı, defalarca Ostrogot İtalya’ya 535-554 arası Gotlar Savaşı öncesi elçi olarak gönderilmiştir. Diplomatik yeteneklerine rağmen, savaşı engelleyememiş ve bir kaç yıl Ravenna’da Gotlar tarafından hapsedilmiştir.

[4] Solidus (çoğul solidi) Latince solid. Antik Roma orijinli bir altın sikke’dir. İlk defa İmparator I. Konstantin tarafından 309–10 arasında bastırılmış olup, Bizans İmparatorluğ ‘nda 10. yüzyıla kadar kullanılmıştır. Bu sikke Roma İmparatorluğu’nun ana altın parası olan aureus’la yer değiştirmiştir.

[5] Cyrenaica Libya’nın doğu kıyı bölgesidir. Antik çağda Pentapolis (“Beş Kent”) olarak da bilinen Roma, Girit ve Cyrenaica eyaletinin bir bölümünü oluşturdu ve daha sonra Libya Pentapolis ve Libya Sicca’ya bölündü.

[6] Casus belli, Türkçeye “savaş nedeni” olarak çevrilebilecek Latince bir uluslararası ilişkiler terimidir.

[7] llyricum, Vespasian döneminde bir MÖ 27’den bir zamanlara kadar uzanan bir Roma eyaletiydi. İl Illyria / Dalmaçya ve Pannonia’dan oluşuyordu. Illyria, Adriyatik Denizi’nin doğu kıyısı ve iç dağlarında bulunan bölgeyi kapsıyordu. Bu ilin oluşturulmasıyla birlikte Dalmaçya olarak adlandırıldı.

[8] Strategos autokrator unvanı ayrıca geniş güçlere sahip generaller için kullanılmaktaydı. Strategos (στρατηγός) ise stratejist anlamına gelmekte olup, pratikte ‘ordu komutanı’ anlamında kullanılmaktaydı.

[9] Justinianus Veba Salgını adıyla bilinen bir pandemi olup, Bizans İmparatorluğu, ama özellikle başkenti Konstantinopolis’i, Sasani İmparatorluğu, Akdeniz etrafında bulunan liman şehirlerini etkilemiştir.

[10] Samiriye isyanları, 6. yüzyılda Palaestina Prima eyaletinde, Samiriyelilerin Bizans İmparatorluğuna karşı başlattığı bir dizi ayaklanmalardı. Samiriler ya da Samiriyeliler, Yahudilerin (Kuzey İsrail Krallığı Yahudilerinin) Asur kralı II. Sargon tarafından yapılan sürgünü ile bugünkü İran ve Harran bölgeleri civarına gönderilmesiyle sonrasında arkalarında bıraktıkları topraklara Asur kralı tarafından özel olarak gönderilip yerleştirilen halktır. Yerleştikleri bölgeye ‘Samiriye’ denir ve kutsal olarak bilinen Gerizim Dağı merkezli civar bölge bu isimle adlandırılır