I. Dünya Savaşının bitimi ile II. Dünya Savaşı’nın başlangıcı arasındaki dönem gerek Avrupa gerekse İtalya tarihi açısından dramatik gelişmelere sahne olmuştur. I. Dünya Savaşı Sonrasında yaşanan ekonomik kriz, siyasi istikrarsızlık, yüksek işsizlik oranı toplu grevler, işçi manifestoları ve öz yönetim denemelerinin yaşandığı 1919-1920 arası kaotik dönem İtalyanca Biennio Rosso veya 2 Kızıl Yıl olarak adlandırılmıştır. Savaşın bitiminde İtalyan Kraliyet Ordusu’nun toplu terhisi işsizlik oranını yükseltirken, İtalyan Sosyalist Partisi (PSI),Sendikalar ve Anarşist hareketler güç kazanmış, PSI üye sayısını 250 bine, Genel Emek Konfederasyonu (Confederazione Generale del Lavoro, CGL) 2 milyona, İtalyan Sendika Birliği (Unione Sindacale Italiana, USI) 300-500 bine ulaşırken, anarşistlerin gücü, anarşist lider Errico Malatesta‘nın sürgünden dönmesiyle artmıştır. İşçiler başta Torino ve Milano’da Rus Devrimi benzeri bir değişimin İtalya’da gerçekleşmesi umuduyla İtalyan Marksist kuramcı Antonio Gramsci’nin liderliğinde hareket etmişse de devrim yerine Faşist kara gömlekli milislerin şiddetli tepkisi gelmiş, Ekim1922’de Benito Mussolini ve adamları (Fasci Italiani di Combattimento) Roma‘ya yürüyerek iktidarı ele geçirmiştir.
1919-20 – Başbakan Giovanni Giolitti’nin görev süresi, 600.000 metalürji işçisinin maaş talep ettiği ve fabrikaları işgal ettiği 1920 yılının Ağustos ayında sona ermiş ama işçi talepleri karşılanamayınca ülke derin bir krize sürüklenmiştir. Sosyalist parti İtalya’da 1917 Rus Devrimi’ni taklit eden bir devrim için gerekli koşulların oluşmasına odaklanınca sanayici ve toprak sahipleri, Mart 1919’da Milano‘da gazeteci Benito Mussolini tarafından kurulan para-militer faşist harekete destek vermişlerdir. Mussolini’nin Fasci di combattimento adıyla bilinen para militer grupları, Filippo Tommaso Marinetti‘nin liderlik ettiği fütüristler ve sonradan Mussolini tarafından benimsenecek yeni Roma Sembolizminin yaratıcısı Gabriele D’Annunzio‘nun gönüllüleri böylece iktidarı ele geçirme şansı bulmuştur.
1921 – Torino gazetesi L’Ordine Nuovo‘nun editörü Antonio Gramsci ile Napolili
mühendis Amedeo Bordiga’nın hakim olduğu Sosyalist Parti’nin sol kanadı Livorno Kongresi sırasında partiyi bölerek yeni oluşumun adını PCI (İtalyan Komünist Partisi) koymuştur. Ekstremist ve devrimci çizgiye yönelen PSI’ın söylem ve eylemleri milliyetçi bir karşı tepki doğururduğu kaotik ortamda Giolitti’nin yardımcılarından Luigi Facta liberal ve Katoliklerden zayıf bir hükümet kurmayı başarabilmiştir. Kasım 1921’de Üçüncü Faşist Kongre’de ise PNF (Partito Nazionale Fascista) resmen kurulmuştur.
1922– Sosyalist, Katolik ve Liberallerin Faşistlere karşı iş birliği yapmaması Mussolini’yi güçlendirmiş olup, Faşist partiye hâkim gruplar arasında yaşanan Dino Grandi’nin iktidarı yasal olarak ele geçirme ile Italo Balbo’nun ayaklanma neticesinde zorla ele geçirme yaklaşımlarından ikincisinin galip gelmesine yol açmıştır. 28 Ekim’de Kara Gömleklilerin Roma’ya yürüyüşü sırasında stratejik bölgelerin elde edilmesine karşın Kral III. Victor Emmanuel’in düzeni yeniden sağlamak için sıkıyönetim Yasası’nı imzalamayı reddetmesi dolayısıyla ordunun Faşist paramiliterlere karşı harekete geçirilmemesi Faşist darbenin başarılı olmasını sağlamıştır. Nihayetinde 30 Kasım’da Mussolini Kral III. Victor Emmanuel tarafından Başbakan olmaya davet edilince, İtalya’da parlamenter anayasal düzen sona ermiştir.
1923 – 15 Aralık 1922’de Faşist Büyük Konsey kurulmuş, Giacomo Acerbo’nun seçim reformuyla ilgili tasarı 10 Temmuz’da onaylanmış böylece orantılı temsil ortadan kaldırılarak oyların% 25’ini alan seçim koalisyonuna meclisteki yerlerin üçte ikisini verilmiştir.
1924 – Sosyalist ve Katolik saflarındaki anlaşmazlıkların yanı sıra oy sayımı üzerinde Mussolini’nin oluşturduğu kontrol Nisan ayında yapılan seçimleri faşistler kazanmasını sağlamıştır. Sosyalist Giacomo Matteotti seçimlerin geçersiz olduğunu açıklayan bir konuşma yapmışsa da 10 Haziran 1924’te birden ortadan kaybolmuş, cesedi ancak Ağustos ayında bulunmuştur. Ölüm emrinin kim tarafından verildiği ve Mussolini’nin bilgisi olup olmadığı hala tartışma konusudur. İtalyan Sosyalist Partisi, Giacomo Matteotti cinayetini takiben İtalyan Temsilciler Meclisi’nden çekilince bu durum Eski Roma’ya atıfla Aventine Secession olarak adlandırılmıştır. 30 Haziran’da Mussolini,Senato’dan güvenoyu almayı başarmış ve faşist diktatörlüğünü kurmayı başarmıştır.
1925 – Faşizm karşıtı partiler ve sendikalar tasfiye edilirken, konuşma özgürlüğü sınırlandırılmış, siyasi rakipleri özel mahkemelerde yargılamak mümkün olmuş dolayısıyla Faşist düzen tam anlamıyla yerleşmeye başlamıştır. 1927’de İtalyan Endüstrisi Genel Konfederasyonu Confindustria resmen faşist olmuş dahası başkanı Faşist Büyük Konseye girmiştir. Alfredo Rocco’nun yeni seçim yasası ile siyasi partiler aradan çıkarılarak sadece ulusal listede bulunan kişiler Parlamentoya üye olmasına izin verilmiştir.
Mussolini, İtalya’nın gıda açısından kendi kendine yetebilmesi için Tahıl Savaşı (İtalyanca Battaglia del grano) adı verilen bir ekonomik politikaya yönelmiştir. İngiltere’de 19. yüzyılda uygulanan (Corn Laws) mısır yasalarına benzer bir şekilde ithal edilen ekmeğe yüksek tarife uygulandığında İtalyanların ucuz ithalata güvenmek yerine kendi tahıl ve ekmeğini daha fazla üreteceği umulmuştur. Yıllardır kullanılmayan verimsiz araziler tarıma açılırken, hükümet çiftçilere yeni tarım araçları ve gübre alması için hibe vermiştir. Bununla birlikte tahıl savaşları sıradan köylüden daha çok büyük toprak sahiplerinin işine yaramıştır.
1929 – 11 Şubat’ta Mussolini, Vatikan ile Lateran Anlaşmasını (İtalyanca Patti Lateranensi) imzalamış, antlaşmayla Papalık, başkenti Roma olan İtalya devletini tanırken, İtalya da Papalığın 44 hektarlık (0,44 km²) bir alan kaplayan Vatikan Kenti Devleti üzerindeki egemenliğini onaylamıştır. Risorgimento sırasında Papalık Devletinin ilhak edilmesinden kazanılan hakların bir kısmından vaz geçen Mussolini Katolikliği İtalya’nın resmi dini haline getiren antlaşma ile komünizme karşı küresel bir müttefik kazanarak iktidarını sağlamlaştırmıştır. Papalık adına da Dışişleri Bakanı Kardinal Pietro Gasparri’nin imzaladığı antlaşma 1948 İtalyan Anayasası’yla da onaylanmış, 1985 Konkordatosuyla Katoliklik, İtalya’nın resmi dini olmaktan çıkarılıncaya dek yürürlükte kalmıştır.
1933 – Dünya ekonomisini tehdit eden Büyük Buhran’a karşı ulusla çapta mücadele edebilmek, endüstriyel üretimi finanse etmek ve ekonomik iyileşmeyi teşvik için Banker Alberto Beneduce ve maliye bakanı Guido Jung, IRI (Istituto per la Ricostruzione Industriale) adı verilenyeni bir devlet kurumu kurmuştur. RI, Kuzey İtalya’daki sanayi tesislerini güçlendirmişi, üretim yöntemlerini revize etmiş ve İtalya’nın uluslararası endüstri standartlarına uymasını sağlamıştır. Italo Baldo, havacılık tarihinde büyük başarı kabul edilen bir işi başarmış Atlantik okyanusu üzerinden geçirdiği filo ile Kanada ve Chicago’daki Dünya Fuarı’nı ziyaret ederek İtalya’ya geri dönmüştür.
1934 – Mussolini, Avusturya Şansölyesi Engelbert Dollfuß‘un 25 Temmuz 1934’de Naziler tarafından öldürülmesinden sonra Adolf Hitler’in Anschluss adıyla bilinen Almanya ile Avusturya’nın birleşmesi teşebbüsüne karşı çıkmıştır. Aynı yıl çıkarılan bazı kanunlarla Faşizm’in İtalya’da Kurumsal Devlet olmasının yolunda mesafe almıştır. Bu dönemde kamu binalarında ‘Mussolini her zaman haklıdır’ (Mussolini ha semper ragione) ve ‘İnan, İtaat et, Savaş’ (Credere, obbedire, combattere) benzeri sloganlar ile döşenmiş, radyo, sinema ve diğer iletişim araçları Duce lakabıyla tanınan Mussolini’nin gücü vurgulanmış, Halk Kültürü Bakanlığı Faşist propagandanın en önemli araçlarından birisi haline gelmiştir.
1935-36 – Mussolini, Roma’da Fransız Başbakanı Laval ile görüşüp Etiyopya’nın fethi konusunda onayını aldıktan sonra General Del Bono ve Graziani’nin komutası altındaki İtalyan birlikleri Ekim 1935’te Habeşistan’a girmiş, birkaç ay sonra da Addis Ababa işgal edilmiştir. 20 yıl önce Adua’da ki utanç verici yenilginin ölen 500 İtalyan askerinin intikamı alınırken Etiyopya İtalyan kolonisi olmuştur. Bu dönemde İtalya kralı İtalya dışında Libya, Etiyopya, Eritre, Somali ve12 Adaları içeren bir coğrafyanın imparatoru olmuştur. Bununla birlikte fetih girişimi Batı kamuoyunda hoş karşılanmamış ve İtalya’ya ekonomik yaptırımlar uygulanmaya başlanmıştır.
1936-1939 – İspanya iç savaşı sırasında kendi rejimlerini tehdit altında gören Hitler ve Mussolini, Francisco Franco’nun isyanını desteklemekle kalmamış, yardım etmek için asker de göndermişlerdir. İtalya bu dönemden itibaren Alman yanlısı dış politika izlemiş dahası 1937’de Faşist İtalya ve Nazi Almanyası Anti-Komintern Paktı ile birbirine bağlanmıştır.
1937-38– Hitler’in Roma ziyaretinden sonra İtalyan faşizmi anti-semitik bir tavır takınmaya başlamış, 40 milyonluk İtalya’da yaşayan 50 bin Yahudi için kâbus günleri başlamıştır. İtalya’da ilk kez La Difesa della Razza adlı ırkçı bir dergi yayınlanırken Yahudilerin devlet okullarında öğretmenlik yapmaları dahası çocuklarının devlet liselerinde eğitim almaları engellenmiştir. İtalyanların Yahudilerle evlenmeleri yasaklanmış ve Yahudilerin ülke çapındaki ticari faaliyetlerine sınırlama getirilmiştir.
1939 – Nisan yılında İtalya Arnavutluk’u işgal etmiş, Almanya ile Çelik Paktı imzalanmış ardından İkinci Dünya Savaşı başlamıştır.
1940 – Almanya’nın Fransa zaferinin ardından 10 Haziran’da İtalya İngiltere, Kanada ve Fransa’ya karşı savaş ilan etmeye karar vermiş, Ekim ayında ise Yunanistan’ı işgal planı yürürlüğe konmuştur.
1941 – Mussolini ve Hitleri Nisan ayında Yugoslavya’ya karşı savaş açmakla kalmıyor, İtalya Almanya’nın Rusya Seferine destek için bir kolordu göndermiş, Aralık ayında ise ABD’ye savaş ilan etmiştir.
1942 – İtalyan ve Alman birlikleri Tunus’u işgal etmişse de Kuzey Afrika’da El-Alamein Savaşı’nda İngilizlerin kazandığı zaferin ardından geri çekilme başlamış aynı dönemde Rus cephesinde de işler kötüye gitmeye başlamıştır.
1943 – Mussolini’nin beceriksiz liderliği ve İtalyan ordusunun hazırlıksızlığı Afrika’da yenilgiyi getirirken Faşist Büyük Konsey, 24 Temmuz gecesi yapılan toplantıda Dino Grandi yenilginin sorumlusu olarak gördükleri Mussolini’yi iktidardan indirme kararını açıklamıştır. 25 Temmuz’da kralla yapılan bir toplantı sırasında Mussolini tutuklanmış, yerine General Badoglio atanmıştır. Badoglio Milli Faşist Parti PNF’yi (Partito Nazionale Fascista) ortadan kaldırmış ve İngiliz- Amerikan tarafı ile barış görüşmesi başlatmıştır. İtalya’nın 8 Eylül’de Müttefiklerle ateşkes ilan etmesi Almanya’yı öfkelendirmiştir. Mussolini, Abruzzo’daki Gran Sasso‘daki dağdaki hapishanesinden Otto Skorzeny’nin liderliğinde Alman komandolar tarafından kurtarılarak Berlin’e götürülmüştür. Mussolini, Kuzey İtalya’daki Salò kasabasında başkenti olan Repubblica Sociale Italiana‘nın kurulduğunu ilan etmiştir. İtalya bu süreçte hem ideolojik hem de coğrafi olarak bölünmüş, Mussolini’nin damadı tutuklanmış, Verona‘da yargılanarak kurşuna dizilmiştir. İtalya’nın merkezi ve kuzeyi Faşist ve Alman işgali altındayken, güney kısmı Müttefiklerin komutası altına girmiştir. 4 Kasım 1943’te Amerikan birlikleri Roma’nın güneyindeki Anzio’ya çıkarma yapmıştır.
1943-1945 – Haziran 1944’de Müttefikler Roma’ya girmiştir. İtalyan İç savaşı sırasında Kuzey İtalya’da Pertini, Longo, Parri gibi anti-faşist liderler tarafından yönetilen Ulusal Kurtuluş Komitesi CLN (Comitato di Liberazione Nazionale) Müttefiklerin Faşist ve Alman güçlerini yenmesine yardımcı olmuştur.
1945 – Müttefikler, Bologna yakınlarındaki Alman savunma hattına saldırp, geçmeyi başarmıştır. Nisan ayında Mussolini ve metresi Claretta Petacci, İsviçre’ye kaçmaya çalışırken partizanlar tarafından yakalanmış, 27 Nisan’da Giulino di Mezzegra‘da öldürülmüşlerdir. Cesetleri Milano’ya götürülüp Faşistlerin 15 kişiyi astığı yerde sergilenmiştir. 25 Nisan’da, CLNAI (Comitato di Liberazione Nazionale Alta Italia), Milano’da halk ayaklanması başlatmış, 9 Nisan’da, son Alman askerleri teslim olmuş ve İtalya’nın kurtuluşu tamamlanmıştır.
Ayrıca Oku: II. Dünya Savaşı Sırasında İtalya