TENGRİ Türk Mitolojisinde Türk ve Moğol halklarının inanışında kaderi kontrol edip, görünen veya görülemeyen her şeyi efendisi kabul edilen yaratıcı gök tanrı olup, Tangara, Tengeri, Tura adlarıyla da bilinmekteydi.
Türklerde Tengri İnancı: Tengrizm veya Tengricilik
İnanışa göre insanı ateş, su ve rüzgârdan yaratıp içine ruh üflemiştir. Moğollar
Tengri’nin mavi gökyüzü görünümünün yeryüzü olaylarını, Ebedi Tengri adlı görünümünün ise insanoğlunun kaderini yönettiğini düşünmekteydi. Eski Türk dini Tengrizm, animizm, Şamanizm ve atalara tapma pratikleriyle birlikte gök tanrı Tengri ile toprak ana Eje tapınımını içermekteydi. Tengri kelimesi ilk olarak MÖ 4. Yüzyıl Çin yıllıklarında Kuzey Çin’de yaşayan göçebe Xiongnu veya Hsiung-nu halkının inançlarını tanımlarken
kullanılmıştır. Tengri tapımına dair en önemli yazılı kaynak aynı zamanda Türklerin efsanevi köklerine dair bilgiler de içeren 1889 yılında Moğolistan’da Orhun (Moğolca Орхон) Vadisi‘nde bulunup, MS 8. Yüzyıl başların tarihlenen Göktürk Kağanlığına ait Orhun Yazıtları olup, Kül Tigin Yazıtı 732 yılında, Bilge Kağan Yazıtı 735 yılında yazılmıştır. Yazıta göre evrenin yaratıcısı olan Tengri’nin isteğiyle Göktürkler bir kağanlık kurmuş, Türklere kağanlarını bizzat Tengri vermiştir. İslami kaynaklarda Tengri adı ilk olarak 11. Yüzyılda Kâşgarlı Mahmud’un ünlü eseri Divân-ı Lügati’t-Türk’de yer almış “Tanrı” anlamının yanı sıra “gökyüzü” ve “yüce” anlamlarında da kullanılmıştır:
“Yere batası kâfirler göğe Tengri derler. Yine bu adamlar, büyük bir dağ, büyük bir ağaç vs. gibi gözlerine ulu görünen her şeye Tengri derler. Bu yüzden bu gibi şeylere yükünürler (secde ederler). Yine bunlar bilgin kimseye Tengrigen derler. Bunların sapıklıklarından Tanrıya sığınırız” (Kaşgarlı, III: 377-378).
Türkçe ve Moğolca’nın yanı sıra Japonca (ten) ve Çince (tien) gökyüzü anlamına
gelen kelime bu diller arasındaki ortak kökler ve etkileşime dikkat çekmektedir.
Tengrikut, Kutluğ ve Kutalmış gibi isimler taşıyan Göktürk hakanları güçlerini Tengri’den almakta ve tanrının yeryüzündeki temsilcisi olduklarını iddia etmekteydi. MS 6-9. Yüzyıllar arasında Orta Asya bozkırlar halklarının en önemli tanrısı olmakla birlikte MS 8. Yüzyılda Uygur hanlarının Maniheizm devlet dini olarak kabul etmesiyle önemi azalmaya başlamıştır.
Tengri her şeyi gören, kanunları koyan ama yeryüzündeki olayları vekili olan Hanlarla düzenleyen en büyük güç olup, Moğol mitolojisinde tanrılar 33 hükümdarlığı yönetip 17 gökte yaşayan büyük bir aile olarak tasavvur edilmekteydi. Benzer şekilde Buryat panteonu birbirleriyle sonsuza dek mücadele edecek 55 iyi 44 kötü tanrıdan oluşmaktaydı.
Radloff’un Altay Türklerinden derlediği bir efsaneye göre 17 kat göğün en üst katında Tengere Kayra Kan, 16. katında Ülgen, 9. katında Kızagan Tengere, Mergen Tengere ise 7. katında ikamet etmekteydi.
Tengri, Altay’da ve Buryatlarda Tengri, Tengeri ve Esege Malan Tengri (Kel kafalı Tengri), Çuvaşlarda Tura Hakazlarda Ter, Kalmıklarda Tenger, Şorlarda Tegri, Moğollarda Tenger ve Qormusta Tengri, Tuvanlarda Deer, Yakutlarda Tangara ve Urün ajı tojon (Bilge yaratıcı efendi), Azerilerde ise Tanrı olarak adlandırılmaktaydı.
TENGRİ HAN Kumık Türklerinin dokunulmaz saydıkları yaşlı ve yüksek bir ağaca verdikleri isim olup “Tanrı kral” anlamına gelmektedir. Ağaçların gökte var olduğu sanılan tanrının mekânı cennete uzandıklarına inanıldığından bir çeşit evliya ağaç, hayat ağacı varyasyonu olarak bu adı aldığı düşünülebilir. Bkz. Ağaçlara Tapınma ve Dünya Ağacı
TENGRİ ÜLGEN Bkz. Ülgen
Kaynak: Özhan Öztürk. Dünya Mitolojisi. Nika Yayınları. Ankara, 2016