İşgal Sonrası Trabzon, 1918-1921
Makale: Özhan Öztürk
30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesi’nin başlattığı siyasi belirsizlik sürecinde Müslüman eşraf ile eşrafça himaye gören çeteler, boylarının üstünde siyasi taleplerde bulunan Rum ve Ermeni halklarını demografik ve ekonomik açıdan hırpalarken gittikçe yoksullaşan Hristiyan ve İslam zanaatkâr ve köylülerin aksine hızla zenginleşmiş, cumhuriyetin ilk yıllarına dek bölgede birer güç odağı olarak varlıklarını sürdürmüşlerdir.
Ruslar işgal sırasında Değirmendere’de batırdıkları 2 vapurun üzerinde ahşap iskele kurarak bir mendirek[1] oluşturmuşlarsa da çekilirken kısmen de olsa tahrip etmişlerdir. İşgal sonrası masrafları III. Ordu tarafından ödenmek üzere Trabzon Belediyesi mendireği genişletirken bir tören düzenlenmiş, törende konuşan Bahriye Nazırı Cemal Paşa, Vehip Paşa ve Halil Efendi Trabzon’u öven birlikte çalışılırsa kısa sürede Batum’a yetişecek bir kent olacağı temennisinde bulunmuşlardır[2]. Bununla birlikte yıl sonunda liman inşaatı için 300 bin liraya ihtiyaç olunca para, Nafia Nezareti’nden[3] istenmiştir[4]. Rus ordusu Trabzon’u terk ederken çok sayıda cephane, uzun menzilli obüs, top ve cephane arabası, yol yapım makinesi, 50 kadar lokomotif, dekovil ve elektrik malzemesini geride bırakmış, bunlar kısmen değerlendirilebilmiş, şehrin aydınlatılması için tel ve lamba tesisatı kurulmaya başlanmıştır[5]. Bir süre sonra Albay Anoyef başkanlığındaki bir Rus heyeti, Trabzon’daki İngiliz irtibat subayı Yüzbaşı Crawford ve Amiral Calthorpe’un da araya girmesiyle Rus gönüllü ordusunun ihtiyaçları için Rusların geride bıraktığı silah ve cephaneyi İstanbul hükümetinden resmen talep etmiş hatta İngilizler hükümete baskı yaparak bir de emir çıkartmış, Trabzon ve Maçka arasında bulunan sahra topları ve bir miktar cephane 4 Rus vapuruna yüklenerek Kırım ve Novorossisk’e nakledilmiştir[6]. Mart 1919’da Mehmet Galip Bey Trabzon valiliğine atanmış 19 Nisan’da Gülcemal vapuruyla[7] Trabzon’a gelmiştir. Bu sırada şehzade Cemalettin Efendi savaş sonrası yaşanan süreç hakkında halkı aydınlatmak ve padişahın etrafından birleşmeye çağırmak amacıyla Trabzon’a gelmiş, Cudiye ilkokulu karşısında misafir edilmiş, çocukların gürültüsünden rahatsız olduğu için okula birkaç kez polis göndermiş, sonunda okul müdürüne tezkere yazdırdıktan sonra[8] 22 Nisan’da kenti terk etmiştir.
Wilson ilkelerini kendilerince yorumlayan Ermeniler 18 Ocak 1919’da toplanılan Paris Barış Konferansı’na 2 ayrı heyetle katılmış, Ermenistan için talep ettikleri topraklar arasında kurulacak ülkenin yaşayabilmesi için Karadeniz kıyısında bir limana ihtiyaç duyacağı tezinden hareketle küçük bir azınlık oldukları Trabzon’u da katmışlar[9], hatta bu önerilerine şaşırtıcı bir şekilde Yunanistan da onay vermiştir. Trabzonlu Türkleri dehşete düşüren bu talep bölgede bağımsız bir Rum devleti kurmak isteyen Pontusçuların da tepkisini çekmiş, Ermeniler hatta Yunanistan ile karşı karşıya getirmiştir. Bununla birlikte İtilaf devletleri gerek Trabzon’daki Ermeni nüfusunun yok denecek kadar az olmasına karşın taleplerinin aşırılığı gerekse Erzurum ile Trabzon arasındaki yüksek dağlar dolayısıyla demiryolu ulaşımının imkânsız olduğunu görerek, Erivan ve diğer Ermeni kentlerinin liman ihtiyacının Trabzon yerine kuzey İran’dan gelen ve Batum’a dek devam eden bir demiryolu ve Batum limanından sağlanmasının daha akılcı olduğunu ileri sürmüşlerdir[10].
Açlık ve sefalet
Rus işgalinin sona ermesi üzerinden 1 yıldan fazla süre geçmesine karşın bölge ekonomisi bir türlü rayına oturtulamamış, savaş öncesi hane başına 4-5 inek düşerken bu sayı 4 haneye 1 çift ineğe dek düşmüş[11], açlıktan ölümler endişe verici boyutlara ulaşmış, İstanbul gazetelerinde bile Trabzon havalisindeki açlık ve sefaletin boyutlarına ilişkin haberler yayınlanır olmuştur[12]. Hilâliahmer Cemiyeti, Haziran 1919 sonlarında Trabzon, Erzincan ve Erzurum’a yardıma muhtaç insanlara yiyecek, giyecek ve ilaç yardımında bulunmak üzere 2 ayrı yardım heyeti göndermiş, kent sakinlerinin yanı sıra onbinlerce Gümüşhane, Bayburt, Kelkit ve Şiran göçmeninin de sokaklarda aç yaşadığı hatta bir kısmının giyecek kıyafeti bile olmadan çıplak dolaştığı tespit edilmiştir[13]. Muhacirin idaresi her gün dağıttığı çamur –mısır karışımı 150 gram ekmeğin dışında hiçbir gıdaları olmayan göçmenlerin açlık dışında hastalıklarla da boğuştuğunu, hayvan pisliklerinden arpa taneleri topladığını, dilencilik yaptığı, giyecek giysisi olmayan insanların kent dışında hendeklerde yaşayıp dışarı çıkmadığını bildirmiştir. Heyet öncelikle 500 kişilik bir aşhane kurdurduktan sonra hastaların tedavisi için bir muayenehane ile ilaç temini için bir eczane açmış, muhacir çocuklar evlatlık, çırak ve hizmetçi olarak varlıklı ailelerin yanına verilmiş ya da fındık tarlalarında çalışmaları sağlanmış hatta kimine de para ve giyecek yardımı yapılarak memleketine dönmesi sağlanmıştır.
Bu dönemde Müslüman-Hristiyan ayrımı yapmadan muhtaçlara yardım eden Osmanlı Hilâliahmer Cemiyeti dışında sadece Hristiyanlara yardım eden Amerikan Yardım heyeti[14], Yunan Salibiahmeri[15], Ermeni Salibiahmeri gibi yardım heyetleri de Trabzon’da faaliyet göstermekteydi. Hristiyanlara yiyecek, giyecek ve sağlık hizmeti sağlayan Amerikan İaşe Cemiyeti 300 kadar amele çalıştırarak Rum ve Ermeni mezarlıklarını tamir ettirmişse de 1919 Eylül ayından itibaren gizlice Müslümanlara da yardım edeceklerini söylerken Ermenileri de Protestan yapmak için misyonerlik faaliyetlerine başlamışlardır[16]. Yunan Kızılhaç heyetlerinin Trabzon’u ziyaret etmesi ve yerli Rumlarla içli dışlı olması Osmanlı Hükümeti’ni rahatsız etmiş, Dâhiliye Nezâreti, Trabzon vilayetine Yunanlıların çalışmalarının kısıtlanmasını ve yardımların valilik kontrolünde yapılmasını emretmiştir.[17] Türk Kızılay Heyeti Mayıs 1919’da Dr. Behçet Bey başkanlığında İstanbul’dan yola çıkmış sırasıyla Samsun ve Giresun’a uğradıktan sonra Temmuz ayında Trabzon’da Zeytinlik ilkokulunda sağlık hizmeti vermeye başlamış, 4 aylık görev planına hatta -Mayıs 1921’de resmen lağvedilmesine rağmen- Eylül 1921’e dek çalışmalarını Memleket Hastanesi ve çeşitli dispanserlerde sürdürmüştür[18].
Rus işgalinin ardından Trabzon limanından özellikle küçükbaş hayvan ve fındık ihracı gerçekleştirilmiş, 1919, 1921 ve özellikle 1923 yıllarında fındık öylesine bereketli ürün vermiştir ki sahiller bile kurutulmak için döşenen mahsulle doldurulmuş, Fransız vapurları Avrupa’ya tıka basa depolarıyla giderken ister istemez ürünün birim fiyatı da düşmüştür[19].
Kaynak: Özhan Öztürk. Pontus: Antik Çağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi (Genişletilmiş 3. Baskı). Nika Yayınları. Ankara, 2016
Notlar
[1] Trabzonlular uzun süre bu mendireği Rusça adıyla “Buhta” olarak anmıştır (Rasim, 1930: 44)
[2] Özel, 1991: 25; Tasvir-i Efkar 26 Nisan 1918
[3] Bayındırlık Bakanlığı
[4] Vakit Gazetesi 7 Aralık 1918
[5] Tasvir-i Efkar 7 Mayıs 1918; Akşam 8 Şubat 1919
[6] T.B.M.M Zâbıt Ceridesi, Ankara 1943: VI, 445
[7] 15 Ekim 1874 tarihinde Belfast’ta Titanik’in de yapımcısı olan White Star firması adına “Germanic” adıyla denize indirilmiş 142 m uzunluğunda 5,071 gros ton ağırlığında bir gemi olup, 1876’da Atlantik Okyanusu’nu en kısa zamanda geçen gemilere verilen “Mavi Kurdele” ödülünü de almayı başarmıştır. 1910 yılında Osmanlı Seyr-i Sefain adına 25,112 altın liraya satın alınan Germanic’e Sultan V.Mehmet Reşat’ın annesine atfen Gülcemal adı konulmuş ve Karadeniz’e posta seferleri yapmaya başlamıştır. I. Dünya Savaşı sırasında Gelibolu cephesine asker taşımış 27 Şubat 1915’de bir İngiliz denizaltısı tarafından torpillenerek ağır hasar alınca İstanbul’da tersaneye çekilerek 2 yıl boyunca onarılmıştır. 1918-19’da Yunanistan ve Mısır’daki esir kamlarındaki Alman esirleri Wilhelmhaven ve Hamburg limanlarına taşıdıktan sonra 1923-24’de Yunanistan’dan Samsun’a çok sayıda Müslüman mübadili taşıyan Gülcemal aynı zamanda Amerika’ya sefer yapan ilk Türk ticaret gemisi unvanını elinde tutmaktadır. Karadenizlilerce çok sayıda maninin konusu yapılan Gülcemal 1937 yılında hizmet dışı bırakıldıktan sonra 1950’de sökülmek üzere İtalyanlara satılmıştır.
[8] Vakit 28 Nisan 1919
[9] Uras, 1976: 675
[10] Kurat, 1972: 11. İngiltere başbakanı Lloyd George azınlık oldukları bir ülkede “Akdeniz ile Karadeniz arasında büyük bir devlet kurma hayalindeki Ermenilerin taleplerini Ermenileri temsil eden Bogos Nubar Paşa’ya atfen “Bogos’un peri masalları” sözleriyle küçümserken, Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı’nın 21 Ocak 1919 tarihli bir raporunda Milletler Cemiyeti mandası altında Adana ve Trabzon’u kapsayan bir Ermenistan’ın kurulması uygun bulunmuştur (Howard, 1931: 225)
[11] Vakit Gazetesi 30 Eylül 1919
[12] İkdam gazetesi 14 Temmuz 1919, Vakit Gazetesi 16 Temmuz 1919
[13] Vakit Gazetesi 28 Eylül 1919
[14] Hilâliahmer Cemiyeti, Amerikan Heyeti’ne muhtaç durumundaki İslamlara da yardım yapması için başvurmuşsa da, Amerika’da toplanılan yardım malzemesinin sadece Hristiyanlara verilmek üzere toplanıldığı gerekçesiyle reddedilmiştir (Vakit Gazetesi 30 Eylül 1919)
[15] 1920 yazında kentten ayrılırken kurduğu hastaneyi Rum cemaatine bırakmışlardır
[16] Atase K 325, D. 8 – 15, F.1
[17] Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Dâhiliye-Kalem-i Mahsus 53-2/74
[18] Çapa, 2004: 136
[19] Vakit Gazetesi 28 Eylül 1923