Halkbilim Mitoloji

Kukeri, Krampus, Karakoncolos, Kurent, Karakura, Yaban Adamı

Makale: Özhan Öztürk

Tek tanrılı dinler öncesi tarım ve bereket kültü ile ilişkili çeşitli ayin ve inançlar günümüzde sürdürülen bazı geleneklerde kılık değiştirilerek devam etmektedir.

Kukeri masks from the village of Zidarovo, Bourgas
Zukrovo, Burgaz köyünden Kukeri maskeleri

Kukeri

Bulgaristan’ın Pazarcık bölgesinde üstlerine hayvan postları giymiş, yüzlerine hayvan maskesi takmış, boyunlarına çok büyük sığır çanları asmış erkek dansçıların adı olup, köydeki tüm evleri tek tek dolaşır ve her evde bir şeyler yer içer gibi yapar, dolaşırken bellerindeki çıngıraklardan mümkün olduğunca ses çıkarmaya çalışarak geldiklerinin duyulmasını isterlerdi. Bir karakoncolos varyantı olan Kukeriler tarım, ekim, ölüp dirilme ve döllenme ile ilgili sembollerin kullandığı gösteriler yaparak kışın bitişi ve baharın gelişinin kutlanmasına aracı olurlardı.

Kurentovanje, 1961

Kurent

Slovenya’da bir karakoncolos varyantına verilen isim olup, koyun postu giydirilip, bellerine büyük çıngıraklar takmış, bacaklarında kırmızı veya yeşil tozluklar, sol ellerinde uzun bir sopa taşıyan maskeli adamlar yaptıkları gürültüyle sembolik olarak kış mevsimini kovarak, baharın gelişini müjdelemektedirler. Kurentlerin katıldığı Kurentovanje adı verilen festival Slovenya’nın en eski kenti Ptuj’da Paskalya’dan 50 gün, Büyük Perhiz Çarşambasından ise 46 gün öncesine denk gelen Pazar (Quinquagesima) günü öğleden sonra düzenlenmekteydi.

Saban Alayı

Almanca konuşulan Güney Tyrol’de kış bitimini kutlamak için kutlanılan karnaval (Fasnacht) sırasında gerçekleştirilen bir geçit töreni olup Almancası “Pflugumziehen”dir. Saban alayının baharın dolayısıyla tarlalara bereket gelişini kutlamanın yanı sıra tarlada yaptığı işlerin zorluğunu vurguladığını şüphe olmasa da geçide katılanların iblis kıyafetleri giymesi dikkat çekicidir. Kostümler arasında en popüler olanı uzun saçlı, ayı benzeri görünümlü ellerinde sopa taşıyan gürültücü yaban adamı olup, Bulgar folklorundaki kukeri veya Anadolu-Yunan karakoncolos karakteriyle benzerliği dikkat çekicidir.

St. Nicloas ile Krampus köyü gezerken. (Çekoslovakya, 1910)

Krampus

Alp dağları civarında bulunan ülkelerin folklorunda (Avusturya, Bavyera, Güney Tyrol, Macaristan, Slovenya, Çek ve Slovak cumhuriyetleri) yılbaşı zamanında 5 Aralık günü ortaya çıkan keçi postlu, belinde dev çıngıraklar taşıyan karakoncolos varyantı bir karakterin adıdır. Çocuklara hediye getiren bu karakter St. Nicholas (Noel Baba) ve Çocuk İsa (Christkindl) ile özdeşleştirilmişse de kökeni karakoncolosa dek uzanmakta olup, boynuzlu çirkin bir karakter olarak tasvir edilmektedir.

Krampus gecesi

Krampus gecesi St. Nicholas, iyi çocuklara hediyeler dağıtırken azizin yanında

Kukeri masks from the village of Zidarovo, Bourgas
Gruß vom Krampus: Krampus posta kartı, Almanya

dolaşan Krampus kötü çocukları elindeki kamçı veya zincirle dövmekte hatta yanında taşıdığı torbaya atıp uzaklara götürmektedir. Günümüzde her yıl 5 Aralık gecesinde krampus kılığına giren gençler şehrin sokaklarında dolaşıp ellerindeki zincirler ve kırbaçlarla şakadan etraftaki insanlara vurarak Krampuslauf adı verilen yürüyüşü gerçekleştirmektedir. Avusturya’da yılbaşı günü pazarlarda Trabzon hurması, kayısı ve kuru erikten yapılan Zwetschkenkrampus (erik Krampus) adı verilen figürler satılmaktadır. Söylenceye göre 19. Yüzyılda Avusturya’ya göçen Yunanlı bir ailenin çocuğu kuru meyvelerden yılbaşı günü 15-20 cm boyundaki bu figürleri yaparak satarken Yunanca kurutulmuş anlamına gelen krampos adını vermiş zamanla bu isim yaygınlaşmıştır.

19. Yüzyılda Almanya’da Krampuskarten adı verilen Krampus’tan Selamlar (Gruß vom Krampus) temalı çoğunlukla şiir veya bilmece içeren posta kartları gönderilmekteydi. Krampus, Güney Almanya’da Pelzebock veya Pelznickel, Avusturya’da Klaubauf, Bartl, Bartel, Niglobartl ve Wubartl Silezya’da Gumphinckel İsviçre’de Schmutzli adlarıyla bilinmekteydi. Bkz. Kurent, Karakoncolos, Kukeri

Karakoncolos

7-19 Aralık tarihleri arasında kış mevsiminin en soğuk günlerinde ortaya çıktığına

Dünya ağacını kesen koncoloslar (Kallikatzaroi)

ve köy evlerini dolaştığına inanılan ayıya benzer tüylü iri bir yaratığın adıdır. Trabzon folklorunda Karakoncolosun Yunanca çoğul formu Karakoncilo adıyla seyirlik oyun olarak oynanılmaktadır. Karakoncolos veya Anadolu’da kullanılan Congolos, Kancalar, Koncolos gibi tüm isimlerin ilk örneği Yunanca Kalikantzaros (καλλικάντζαρος,  [çoğul] καλλικάντζαροι; Bulgarca караконджул; Sırpça ‘karakoncula’ караконџула) olsa da Kara-ön takısının Türkçe olduğu yaratığa

Keçi ayaklı tasvir edilen bir Kallikatzaros

yakıştırılan bazı özelliklerin Türk ve Anadolu kültüründen ödünçlendiği sanılmaktadır. Kırşehir’de Mart ortasında köy gençlerinden birisinin ayı postu giyip, üzerine çanlar taktıktan sonra ev ev gezdirilerek tef eşliğinde türküler söylenerek oynatılması çeşitli taklit ve seyirlik oyunlar oynanması âdeti ‘Ayı Gezmesi’ adıyla bilinmekte olup benzer niteliktedir. Ev sahibi oyunculara para, yağ, pekmez ve üzüm vererek ödüllendirilmekteydi. Evlerden toplanan yiyecekler gençler tarafından hep birlikte yenilir. Bulgaristan’da karakoncoloslar Kukeri adıyla bilinmekte olup, 25 Aralık-6 Ocak arasındaki günlere ‘Mrasni dni’ (Kirli günler) adı verilir ve bu günlerde kötü ruhların evlere musallat olacağına inanıldığından nişan, düğün törenleri yapılmaz ve kapılara ve çocukların elbiselerine sarımsaklar takılarak kötü ruhlardan korunmaya çalışılır. Artvin’de kışın en soğuk günleri erbain adıyla anılmakta olup, o günlerde ayıların kış uykusundan uyanıp ayaklarını dere sularında inip yıkadıklarına inanılmakta bu yüzden ayılar dere sularını kirletmeden önce su kaplarının doldurup stok yapmak gerektiğine inanılmaktaydı.

Yunan folklorunda vücudu kıllarla kaplı, at bacaklı, yaban domuzu dişli, bazı hayvan uzuvlarına sahip bir yaratık formunda tasvir edilen Kalikancaros adlı yeraltı cinlerinin gündüzlerin en kısa olduğu, güneşin ekvatordan en uzak olduğu zaman olan 25 Aralık ile 6 Ocak arasında yeryüzüne çıktığına inanılmaktaydı. Kalikancaroslar yılın geri kalan zamanında Dünya ağacının yeraltındaki köklerini keserek ağacın dünyanın üzerine devrilmesi için çalışmaktaysa da ağacın kendini iyileştirme gücünden dolayı onu yıkmayı bir türlü başaramamaktaydı. Kalikancarosların yeryüzüne çıktığı dönemlerde halk kendini korumak için kapı eşiğine bir kevgir koymaktadır. Kalikancaros bu kötülük yapmak için geldiği evde kevgiri görünce kevgirin deliklerini saymaya başlarlar. Bir inanışa göre 2 den fazla sayamazlar, çünkü kutsal rakam olan 3’ü (baba, oğul, kutsal ruh?) telaffuz ettiklerinde kendilerini öldürürler. Bir başka inanışa göre Saturnalia (Antik Roma’da 17-23 Aralık tarihleri arasında tarım tanrısı Satürn adına düzenlenen festival) zamanında doğan çocukların büyüyünce Kalikancaros olabileceğine inanılmaktaydı. Bunu önlemek için çocuğun etrafı sarımsak veya samanla çevrilir ya da başparmak tırnağı hafifçe yakılırdı. Artvin’de koncoloz ve Meşe adamı adıyla bilinen yaratığın yeni doğan çocukların ciğerini yediğine inanılmaktaydı.

Karakura

Doğu Anadolu’da yeni doğum yapmış kadınları basarak ciğerlerini yiyen, kâbus görmelerine sebep olan bir Al varyantının adıdır. Samsun ve Konya’da karakada, Trabzon ve Erzurum’da karakura, garagura, Erzincan’da karakora, Gümüşhane’de garagura, ğaragura, karakula adlarıyla bilinmekteyse de adı ‘kara’ ve bu kelimenin ikilemesi olan devamından oluşmaktadır. İnanışa göre uyuyan kadınların göğsüne çıkarak kedi gibi mırıldanır, basılan kadın ayak parmağını oynatmayı başarabilirse bu görünmez yaratıktan kurtulmayı başarabilir. Gümüşhane’de lohusa kadınların yatağa girmeden önce “Ğarağura in denize, çek suyuni, say ğumuni” sözlerini üç defa tekrar etmesinin basılmalarına engel olacağına inanılır. Anadolu’da rastlanmayan kum sayma motifinin bu yaratığa yakıştırılması yaratığın karakoncolos karakteriyle karıştırıldığını göstermektedir. Karakura, Konya’da keçiye benzeyen, kedi büyüklüğünde insanların göğsüne oturan bir varlık olarak tasvir edilip, gün ışığına maruz kalırsa yakalanıp, yemin ettirilip hizmetçi olarak kullanılabileceğine inanılırdı.

Yaban Adamı

Arkaik kültürler dâhil olmak üzere pek çok halkın söylence ve masallarında rastlanılan, ormanlık alanlarda tek başına veya bir sosyal düzen içerisinde yaşayan bedeni kıllarla kaplı insan veya insan benzeri vahşi varlık veya varlıkların adıdır. Yaban adamlarının bilinen en eski kayıtlı örneği Gılgamış söylencesinde bahsi geçen Enkidu olup, Klasik çağda satyr, faun ve orman tanrısı Silvanus benzer özellikler taşımaktaydı. Japon masal ve söylencelerinde dağ adamı ormanda yaşayan bir cinin adı olup, çok güçlü ve kıllı vücutlu maymuna benzer bir yaratık olarak tasvir edilmekteydi. Onunla karşılaşan oduncular yaratığı sakinleştirmek için biraz pirinç verirler. Anadolu’da Meşe adamı, congolos, karakoncolos veya germakoçi adlarıyla bilinen varlığın benzeridir.

Nguoi Rung

Vietnam’da yaşayan Yeti benzeri bir yaratık olup, ‘Orman Adamı’ adıyla da bilinmektedir. 1.80 m boyunda dizleri, avuç içleri ve yüzü dışında tüm vücudu gri-siyah kıllarla kaplı bir yaratığın adıdır.

Kaynak: Özhan Öztürk. Dünya Mitolojisi. Nika Yayınları. Ankara, 2016