Karadeniz Tarihi

Rize Tarihi: Rus İşgali ve Milli Mücadele Dönemi

Makale: Özhan Öztürk

Rize’nin işgali

29 Ekim 1914’de Osmanlı bandıralı Alman savaş gemileri Goeben ve Breslau’nun[1] Rusya’nın Sivastopol limanını topa tutması Osmanlı Devleti’nin İtilaf Devletleri’ne açık savaş ilanı sayılmıştır. Erzurum’da bulunan ordu sınıra kaydırılırken, İstanbul’da oluşturulan gönüllüler tugayı da Kasım ayında Rize’ye oradan Mapavri’ye getirilerek Teşkilat-ı Mahsusa üyeleri ile birlikte Rus cephesine gönderilmiştir. 1878 Berlin Antlaşması’yla Ruslara terk edilmiş bulunan Artvin kentinde konumlanan zayıf Rus birliği Osmanlı saldırısı karşısında dayanamayıp geri çekilince kent kısa bir süre için elde edilse de Aralık 1914’de Sarıkamış yenilgisi Artvin’in tekrar Rus kontrolüne geçmesini sağlamıştır.

Rus Kafkas ordusu komutanlığı Karadeniz sahilini abluka altına alarak bölgeye denizden yardım gelmesini engellemiş[2], Osmanlı limanlarını denizden ve havadan bombardıman ederek önemli ölçüde tahrip etmiş, 1914 Kasım-1915 Ocak ayları arasında sadece Rize limanı 4 kez bombalanmıştır[3]. Osmanlı ordusunun 22 Aralık 1914 günü yaşadığı Sarıkamış hezimetiyle Doğu cephesi fiilen çökmesine karşın, kesin sonucu Batı cephesinde almak için 1 yıldır bekleme pozisyonunda olan Ruslar, Çanakkale cephesinden boşalan askerlerin bölgeye getirileceği istihbaratı üzerine Kafkas ordusuna ilerleme emri vermiştir.[4], 16 Şubat 1916’da Erzurum’un düşürdükten sonra hızla ilerleyen Rus ordusu, 27 Şubat 1916 da Ardeşen’e çıkarma yapınca bölge Komutanı Avni Paşa Pazar-Hamidiye mevkiinde savunma hattı oluşturmaya çalışmış, 28 Şubat 1916’da Pazarönü köyünde halka hitap ederek Ruslarla mücadelede orduya her türlü yardımı yapmaları konusunda destek istemiştir.[5]

Rus askerleri Sarıkamış ormanlarında kazdığı siperlerde beklerken

6 Mart’ta Atina ve Mapavri işgal edildikten sonra, son bir çarpışma Rize merkezinin bir kaç km doğusunda yer alan Taşlıdere köprüsünde gerçekleşmiş, 8 Mart kent merkezinin doğusunda asker çıkaran Ruslar aynı gün Rize’yi işgal edip[6], Trabzon’un işgali için gerekli hazırlıklara girişmiştir. Rusların Batum’un batısında ve Trabzon’a çok yakın olan Rize limanını ele geçirmesi stratejik açıdan önemli bir adım olup, Rus donanmasının ikmal imkânlarını arttırarak Rus ordusunun başarısını hızlandırmış, Avrupa’dan çektikleri 35 bin askeri 7 Nisan’da kolayca Rize’ye çıkarmalarını sağlamıştır.

26-28 Mart 1916’da Rus ordusunun 19. Türkistan avcı alayı Sos dağına yaptığı saldırıyla 20 gün direnebilen[7] Türk savunma hattını aşarak Of’a girmeyi başarmıştır. 2 Nisan’da Karadere’ye ulaşan Rus Çarlığının Kafkasya orduları komutanı Yudeniç[8] 7 Nisan gecesi bir yatla Batum’dan Rize’ye intikal etmiş ve Trabzon saldırısının son detaylarını burada kurmaylarıyla görüşmüştür. Aynı gün Rus nakliye gemileri Rize’ye iki yeni Plaston (dağ) tugayı çıkarmış, Karadenizli gönüllülerden oluşan Lazistan müfrezesinin direnişine karşın Rus ordusu 18 Nisan 1916 günü Trabzon’a girmeyi başarmıştır. Hızlı gelişen işgal döneminde Rize halkının önemli bir bölümü muhacir çıkamamış, bölgede yiyecek sıkıntısı ve sağlık sorunları had safhaya ulaşmıştır. Bakü Müslüman Cemiyet-i Hayriyesi yardım amacıyla bölgeye temsilci gönderirken, 250 kadar yetim ve sahipsiz çocuğu toplayarak sahip çıkmış, ayrıca işgal ordusu Rizeli erkekleri başta yol yapımı olmak üzere inşatlarda çalıştırarak savaş şartlarında ailelerinin aç kalmasını önlemiştir.

Şubat 1917 Devrimi ile Rus Çarlığının yıkılmasının ardından Kerenski[9] hükümeti savaşa devam kararı almışsa da başarısız savaş politikası ve artan Bolşevik baskısı Ekim devrimini getirmiş, Bolşevikler savaşa tek taraflı son verme kararı almış, Rus Kafkas Ordusu Türk tarafına ateşkes teklifinde bulunmuş, teklifleri 21 Kasım 1917 de Türk tarafınca kabul edilmiştir.

Osmanlı ve Rus temsilcilerinin Erzincan’da yaptığı ateşkes görüşmelerinin ardından 18 Aralık 1917’de Erzincan Mütarekesi imzalanarak, Rus orduları Doğu cephesinden çekilmeye başlamıştır. 20 Aralık 1917 de Rusya-Polonya sınırında bulunan Brest-Litovsk’da barış şartları görüşülürken[10], görülen lüzum üzerine Osmanlı II. Kafkas Kolordusu Şubat-Mart 1918’de Rusların boşalttığı kentleri teker teker kontrolü altına almış, 11. Maddesiyle Türk-Rus sınırı belirlenecek olan Brest-Litovsk Barış antlaşması ise ancak 3 Mart 1918’de imzalanabilmiştir.

Rize’nin Rus Ordusu Tarafından İşgali, 6 Mart 1916

Milli Mücadele dönemi

2 Mart 1918’de, Yakup Şevki Paşa’ya bağlı birlikler Rize, Kurayıseba ve Karadere’ye girerken halk tarafından coşkuyla karşılanmış, muhacir çıkan Rizeliler evlerine dönmeye başlamışsa da savaş şartlarında tarım sektörü bitme noktasına geldiği için artan nüfusla beraber açlık ve salgın hastalıklar baş göstermiş, toplu ölümler yaşanmıştır[11].

Trabzon vilayetindeki Trabzon Muhafaza-ı Hukuk-u Milliye Cemiyeti’nin bir şubesi de Lazistan sancağının merkez kazası olan Rize’de 24 Mart 1919’da kurulmuş[12], 23 Temmuz-7 Ağustos 1919 tarihlerinde toplanan Erzurum Kongresi’ne Trabzon vilayetinden giden 14 delegeden Hakkı[13] ve Necati[14] beyler Rize adına katılmışlardır.[15]

Rus işgali ve I. Dünya Savaşı’nın nihayete ermesinin ardından Trabzon ve civarında bir Pontus devleti kurulması daha kötüsü Trabzon ve Rize limanlarının Ermenilere verilmesi teklifleri bölge halkında endişe yaratmış, Rize Muhafaza-ı Hukuk-u Milliye Cemiyeti Paris Barış Konferansı ile Fransız hükümeti ve kamuoyuna duyurulmak üzere, Trabzon’daki Fransız mümessiline bir protesto metni göndermiştir[16]:

 “Bu muhitte ne Ermenilerin, ne de başka bir milletin tarihi hakları yoktur. Rize’nin bu günkü nüfusu 225 bin olup, bunun yalnız 54’ü Rum’dur. Muhitimizde ne biz ne de ecdadımız, hiçbir Ermeni’nin yaşadığına şahit olamamıştır. Barış Konferansı’nda Türklerin aleyhine bir karar verildiği takdirde, anayurdumuzu savunmak amacıyla akıtacağımız kanlar, daha büyük bir inkılaba fırsat verecektir. Şunu da belirtmeliyiz ki, “merhamet dilemiyoruz, hakkımıza tecavüz edilmemesini talep ediyoruz.”

Gürcistan, Lazlar ile soy ve kültürce akrabalıklarını ileri sürerek “Lazistan Lazlarındır” sloganıyla propaganda yaparak Artvin-Rize civarını ilhak etmek veya bağımsız bir Laz devleti kurulmasını sağlamak amacıyla yapılan siyasi çalışmalara destek vermiştir. Batum’da kurulan “Lâzistan Selamet-i Milliye” ve “Lâzistan Tahlisi” adlı derneklerin kurucuları, amaçları ve faaliyetleri hakkında bilinenler aleyhlerinde yazılmış 1-2 belgeden ibarettir. Benzer şekilde 30 Mart 1919’da Büyük Hasan Paşazade Ahmet Tevfik Bey, Hasan Fikri Bey, Mehmet Kadri Bey, Hüsnü Efendi ve Fahri Efendiler tarafından İstanbul’da kurulan ve nizamnamesinden yardımlaşma kurumu olduğu anlaşılan Laz Tekâmül-ü Milliye Cemiyet-i Hayriyesi’nin faaliyetleri hakkında çok az şey bilinmektedir. 30 Ağustos 1919 tarihinde İstanbul Kasımpaşa’da kurulan Trabzon-Rize Cemiyet-i Hayriyesi adlı dernek ise muhacirlik yüzünden yakınlarını kaybedip, dul ve yetim kalanlara yardım amacıyla kurulmuş, siyasetle ilgilenmemiştir. 1917 Ekim devriminin ardından Trabzon’dan Batum’a giden Rus ve Ermeni askerleri Rize çarşısını ve üç camii şerifi yakmak ve limana girmek istemişlerse de silahlı direnişle karşılaşınca vazgeçmişlerdir.[17]

Liberal ve Osmanlıcı Trabzon ve Havalisi Adem-i Merkeziyet Cemiyeti’nin bir şubesi de Tuzcuzade Şaban Efendi başkanlığında[18] Rize’de kurulmuş olup, Söz gazetesinde 22 Nisan 1919 tarihinde yayınlanan “Lazistan’ın mukadderatı”[19] ve 24 Nisan 1919 tarihinde İkdam gazetesinde yayınlanan “Rizelilerin Muhik bir talebi” adlı makale ile 26 Nisan 1919 tarihinde Söz gazetesinde yayınlanan Trabzon’daki dernek merkezinden yapılan açıklamada[20] Batum’da kurulmuş Lazların bağımsızlığını savunan derneklerin aksine Osmanlı devletinin sürekliliği ve saltanata destek verilmiştir.

14 Temmuz 1919 günü Batum’da yola çıkan Rus bandıralı Kostantin adlı vapur yolda 30 kişilik bir çete tarafından soyulmuş, soyguncular yolcuların yanı sıra İstanbul’a mal almaya giden Rus tüccarların 25 milyon ruble nakit parasının yanı sıra değerli eşyaları alındıktan sonra Rize civarında gemi durdurarak 2 sandalla karaya çıkmışlardır. Gemi Trabzon’a yanaşınca kaptan ve acente İngiliz memurlarına soygun hakkında bilgi vermiş, gemi Batum’a geri gönderilirken mürettebatın da soygun ile ilişkili olabileceği düşünülmüş ve gemi süvarisi tutuklanmıştır.[21] Soyguncuların Rize’de gemiyi terk etmesinden Laz korsanlar olabilecekleri akla gelmekteyse de Kâzım Karabekir, Erzurum Kongresi öncesi Osmanlı sahillerinin güvenli olmadığını göstermeye yönelik bir Gürcü provokasyonu, soyguncuların ise Hristiyan ve Müslüman Gürcüler olduğunu iddia etmiştir[22].

Kemal Atatürk, Rize ziyaretinde eski iskelede coşkulu bir kalabalıkla karşılanmıştı, 17 Eylül 1924 (Fatih Sultan Kar Arşivi)

İnönü Savaşları sırasında cepheye giden Rizeli gönüllüler Ordu ve Samsun üzerinden Ankara’ya ulaşmış, oradan da Batı cephesine sevk edilmiş olup, aynı zamanda çeteci İpsiz Recep yaklaşık 90 kişiyle birlikte deniz yoluyla Ağva üzerinden Karasu’ya giderek gönüllü yazılmıştır[23]. Türk-Yunan savaşının dönüm noktası olan Sakarya Meydan Muharebesi öncesinde, 5. maddesinde ordu için taka gibi deniz taşıtlarını kullandıranların askerlik hizmetini yapmış sayılacağı açıklanan Tekâlif-i Milliye Kanunu çıkarılmıştır[24]. Böylece önemli bir kısmı Rizeli olan pek çok Karadenizli Rus limanlarından alınan silah ve cephaneyi takalara yükleyerek Karadeniz limanlarına özellikle Sakarya’ya ve İnebolu’ya taşıyarak[25] milli mücadelenin kazanılmasına katkıda bulunmuştur.

Kaynak: Özhan Öztürk. Pontus: Antik Çağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi (Genişletilmiş 3. Baskı). Nika Yayınları. Ankara, 2016

Rize Tarihi Makale Serim

Rize Tarihi: Antik Çağ’dan Osmanlı Dönemine

Tuzcuoğlu İsyanları

Rize Tarihi: Rus İşgali ve Milli Mücadele Dönemi

Şapka İsyanı

Rize Tarihi: Cumhuriyet Dönemi

Notlar

[1] Yavuz ve Midilli. Detaylı bilgi için Bkz. Osmanlı-Rus savaşları ve Karadeniz filosu

[2] Yurt Ansiklopedisi, 1982: 6360

[3] Şehir ve Kasabaların Harp Bölgeleri, Bombardıman, İşgal ve Kurtuluş Tarihleri 1911-1922. Genel Kurmay Basımevi. Ankara, 1977. s. 31

[4] Ayrıca Bkz. I. Dünya Savaşı ve Trabzon’un işgali (Trabzon), Osmanlı-Rus savaşları

[5] Topaloğlu, 1997: 25

[6] Özel, 1991: 4; Sarıkaya, 2000: 42

[7] Sarıkaya, 2000: 42; Özdoğan, 2004: 12

[8] Nikolai Nikolaeviç Yudeniç  (1862-1933) I. Dünya Savaşı’nın en başarılı komutanlarından birisi olup, sonradan kuzeybatı Rusya’da Beyaz Ordu’da görev yapmıştır.

[9] Aleksandr Fedoroviç Kerenskiy (1881-1979). Şubat Devrimi başladığında Petersburg Sovyeti başkan yardımcısı, Geçici hükümnette Adalet Bakanı, Mayıs ayında Savaş bakanı olmuş STAVKA (Genelkurmay) Başkanı Mikhail Vasiliyeviç Alekseyev’i görevinden alıp yerine Aleksey Alekseeviç Brusilov’u getirmiştir. Alman imparatorluğuna karşı genel taarruzun başarısızlığının ardından Burilov’u görevden alıp yerine Lavr Georgiyeviç Kornilov’u tayin etmiş kendisi de başbakan olmuş ama hemen ardından girişilen Galiçya saldırısının da başarısızlığı itibarını kaybetmesine ve Ekim Devrimi’nin gelişmesine zemin hazırlamıştır.

[10] Kurat, 1970: 709

[11] Özel, 1991: 23

[12] Kurucu üyeler Mataracızade Mehmet Şükrü Efendi, Tuzcuzade Süleyman Tevfik, Lazoğlu Mustafa, Mataracızade Hakkı, Güvelioğlu Ahmet, Hacıömeroğlu Ahmet Efendiler olup, ayrıca Atina kazasında bir şube daha açılarak başkanlığına Ziya Bey getirilmiştir.

[13] Abaza Hakkı (Dava vekili)

[14] Saday-ı Millet Gazetesi sahibi Hemşinli Hoca Necati Efendi 1887 yılında Çamlıhemşin nahiyesi Çinçiva (Şenyuva) köyünde doğmuş olup, Memişzade Reşid Bey ile Safiye Hanım’ın oğludur. Yetimhoca medresesi ve İstanbul Hukuk Fakültesi mezunudur. Kafkas cephesinde gönüllü savaşan, ticaret ve tarım ile uğraşan Memişoğlu Saday-ı Millet Gazetesinde mandacılık aleyhinde yazılar kaleme almış, I. dönem mebusu olarak BMM’ye seçilmiştir.

[15] Sarıkaya, 2002: 263-64

[16] Sarıkaya, 2000: 123-124

[17] ATASE, BDH, D: 2909, K: 452, f: 002-85, 002-034

[18] M. Goloğlu, Kazancıoğlu İbrahim Efendi, Turnaoğlu İsmail Efendi, Tuzcuzade Hakkı Efendi, Taviloğlu Ethem Efendi ve Hacı Osman Efendizade Faik Efendilerin ise üye statüsünde dernek kurucusu olduğunu bildirmiştir.

[19] “…Bu toprakta büyüyen, bu ülkelerde evlât ve kardeş gömen ve padişahın sancağı altında aslanca çarpışan Lâzlar bir hâkimiyete, nevzuhur bir hükümete köle olmaktansa ölümü daha şerefli görürler. Gürcü paralarıyla vicdanlarını kirleten eşhâs-ı malumetin yaygaraları burada kahkahalarla, istihzalarla telakki edilmiştir..”

[20]Açıklamada Batum’da kurulan cemiyetlerin Lâzistan havalisi ve halkıyla bir ilişkisi olmadığı, kurucularının tanınmadığı, Lâzistan halkının Osmanlı’ya sadakatle bağlı olduğu belirtilmektedir.

[21] Vakit Gazetesi, 26 Temmuz 1919

[22] Karabekir, 1969: 77

[23] Çapa, 1997: 872; Kazmaz, 1996: 122

[24] Müderrisoğlu, 1990: 389

[25] Bayar, 1945: 45