Türk Tarihi

Xiongnu (Hsiung-nu) Asya Hunları ve İlk Türk Devleti mi?

Xiongnu veya Hsiung-nu (Çince: ‘匈奴’okunuşu: Şiong-nu), Eski Çince metinlere göre Doğu Asya Bozkırlarında yaşayan göçebe halklardan oluşan bir konfederasyonun adı olup, MÖ 209’da Mao-tun Chanyu[1] adlı bir lider tarafından kurulmuştu[2]. MÖ 2. yüzyılda bugün Moğolistan olarak bildiğimiz ancak Sibirya, Gansu ve Sincan’ın bir kısmını da kapsayan Xiongnu imparatorluğu kuzeydoğu Orta Asya bozkırlarında baskın bir güç haline gelmişse de ömrü MS 1. yüzyılın sonlarında tamamlanmıştır. Arekolojik verilere göre Xiongnu halkı bugünkü Mançurya ve İç Mogolistan (Ordos; Xigoupen), Kuzey Mogolistan ve Güney Sibirya’da (Tuva, Noin-ula Dagları, Güney Baykal Bölgesi, Selenge ve Orhon Irmağı Vadisi) yaşamıştır. 500 yıldan fazla bir süredir Orta Asya’nın büyük bölümüne hükmeden Xiongnu halkının sürekli tehdidi önce Kuzey Çin’in küçük krallıklarını sonradan Çin Seddi haline dönüşecek surları inşaya sevk etmiş ardından Çin’in Orta Asya’yı keşfi ve hatta fethine yol açmıştır.

Kimlik

Xiongnu adı ilk olarak MÖ 318 yılında Çin’in “Yirmibeş Hanedan Tarihi”nden ilki olan Shih-chi’de (Tarihçinin Kayıtları) geçmektedir. Xiongnu, Çin hanedanları ile karmaşık bir ilişki içerisinde olup, savaşın sürdüğü düşmanlık dönemleri ile karşılıklı fayda sağlayan ticaret ve hatta diplomasi evliliklerinin yaşandığı barış dönemleri dönüşümlü olarak birbirini izliyordu. Tarihçiler tarafından Xiongnu İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra Avrasya Bozkırında yaşayan nüfus gruplarıyla genetik veya kültürel ilişkilerini ortaya çıkarmak çok sayıda girişimde bulunmuşsa da güvenilir kanıtların yokluğu sebebiyle konu tartışmalıdır. Bu girişimlerin en önemlisi 18. yüzyılda Fransız bilim adamı Joseph de Guignes tarafından ileri sürülen Xiongnu’yu Hunlarla ilişkilendiren hipotez olup, bu konuda büyük çaba gösterilmişse de şu ana kadar fikir birliğine varılamamıştır. Xiongnu’nun etnik çekirdeğini kimlerin oluşturduğu da fikir birliğinin olmadığı başka bir konudur. Çin kaynaklarında bulunan az sayıdaki dilsel kalıntılara dayanarak, etnik köken Moğol, Türk, Ural, İran, Yenisey, Çin veya birden çok halktan oluştuğu iddia edilmektedir. Çinli tarihçi Lin Kan, Türkçe konuşan Ting-lingler, Mogolca konuşan Tung-hular ile Yüeh-chih ve Wusun gibi diger etnik grupların birleşmesinden oluşan karam bir topluluk olduğunu[3], Sovyet araştımacı Zhukov ise Xiongnuların Tunguz/Moğol olduğunu ancak sonradan Batı Bölgeleri’nin Türklerce asilimile edildiğini iddia etmektedir.[4] Japon tarihçi Uchida Gimpü ise Çin kaynaklarındaki betimlemelerden yola çıkarak Xiongnu halkının Mongoloid olduğu tezine karşı çıkarak Kafkas kökenli muhtemelen İsktilerle ilişkili olduklarını iddia etmiştir.

Xiongnu halkının adı Çin kaynaklarında 5. Yüzyıldan sonra anılmamakla birlikte 7. Yüzyılda Moğolistan bozkırlarının en baskın halkı Tujue (Göktürkler) özdeşleştirilmekte Xiongnu halkının devamı olduğu iddia edilmektedir. Kimi yazarlar Xiongnu’nun 5. yüzyılda Attila liderliğinde Roma İmparatorluğunu işgal eden Hunlar olduğuna inanmaktaysa da eldeki verilerle bu görüşün kanıtlanması mümkün değildir.

MÖ 200’de Asya Xiongnu Hanlığı ile Çin (Han) İmparatorluğu (Talessman, Wikipedia CC BY 3.0)

Tarih

At binerken ok atabilen 300 bin kadar süvariyle Çin’e saldıran Xiongnu’nun karşısında manevra kabileyeti sınırlı savaş arabalarıyla pek şansı yoktu. Qin hanedanlığı

Asya Hunlarına özgü kıyafetler

(MÖ 221-206) döneminde Çin’in kuzey sınırı boyunca Çin Seddi büyük ölçüde tamamlanmışsa da Xiongnu’yu durduramamıştır. Başlangıçta Çinli Han hanedanı yöneticileri Xiongnu liderlerini, Çinli prenseslerle evlendirerek (Heqin[5]) barışı sağlamaya ve saldırıları durdurmaya çalışmışlardır. Bununla birlikte Xiongnu İmparatorluğu Çin Han hanedanlığı döneminde (MS 206-220) Çin İmparatorluğu sınırlarını genişletirken toprak kaybetmeye başlamıştır. Çin imparatoru Wudi (MÖ 141 -87) göçebelere karşı saldırgan bir politika başlatana dek Xiongnu akınları devam etmiş, ardı gelmeyen savaşlar nüfusun azalmasına yol açarken kabileler arasındaki bağlar zayıflamıştır. Han yönetimi Xiongnuları Gobi çölünün kuzeyine sürmek için baskı yapmış Wei Ching ve Huo Ch’u-ping adlı generaller MÖ 119’da yılında birkaç kez yenilgiye uğratarak hasımlarını Kuzey Mogolistan’a çekilmek zorunda bırakmışlardır. Konfederasyon kuzey ve güney olmak üzere ikiye bölünde ve çoğu kabile Çin hâkimiyetini kabul etmiştir. Çin bitip tükenmeyen bu savaşlar dizisinde bugünkü Kuzey Kore ve Güney Mançurya’daki Çin’in Chosŏn eyaletini fethetmiş ve Türkistan’ı keşfetmiştir. Bu dönemde Han devleti düşünürlerinden Tung Chung-Shu’nun (MÖ 179-104) notları Çinlilerin bozkır halklarına bakış açısını ve izlediği stratejiyi özetler niteliktedir:

“Üstün insan ilkelerden etkilenir, aç gözlü insan kazanma arzusuyla yönlendirilir. Xiongnulara iyilik ve sağduyudan söz etmek yararsızdır. Tanrının gözünde onların önlenebileceği tek araç olan, zenginliklerden söz ediniz. Düşüncelerini yok etmek için onlara büyük kazançlar sağlayınız. Kalplerini kontrol etmek için, sevdikleri çocuklarını rehin alınız. Xiongnular sürekli hareket halinde oldukları için, büyük kazançlardan asla vazgeçmeyeceklerdir. Yüce tanrıyı aldatmayacaklardır. Sevdikleri çocuklarını öldürtmeyeceklerdir. Bizim için vergi toplamak ve armağanlar göndermek, ordu beslemekten daha az masraflıdır. Bir kentin kale duvarları, dürüst bir insanın sözü kadar sağlam olamaz. Sınırları savunan halkın çocuklarının, annelerinin kucağında büyümesi ve yetişkinlerin korkusuzca yaşaması, Xiongnu atlılarının Çin Seddi’nin etrafında dolaşmaması, Çin’e sık sık savaş mektuplarının gelmemesi, ülke için daha iyi olmayacak mı?[6]

MÖ 51’de Xiongnu imparatorluğu iki gruba ayrılmıştır: Çinlilerin otoritesini kabul eden bir doğu grubu ile Orta Asya’ya sürülen batı grubu. MS 1. yüzyılda Orta Asya’ya Çin seferleri yeniden yapılırken, bugünkü kuzeybatı Gansu ve Sincan eyaletlerini oluşturan bölgeler Çin hâkimiyetine girmiştir. Dış Moğolistan’daki Kuzey Xiongnu, Sincan’ın kuzeyinde yer alan Çungarya’ya[7] göç etmişse de burada Çin ordusu tarafından kuşatılmış, liderlerinin kafası kesilmiştir. Kuzey Xiongnu Çungarya ‘ya gittikten sonra güney Xiongnu Dış Moğolistan’ı ele geçirdi ve Çinlilerle mümkün olduğunca iyi geçinmiştir. Sınır bölgelerinde yaşayan kabileler Çin’in vasal yönetimini kabul ettikleri için Güney Xiongnu ile Çin arasında tampon bölge fonksiyonu görüyorlardı. Dolayısıyla sıfır yılında bölgeye barış hâkim olmuş gibi görünüyordu.

MS 1. yüzyılda, Hsien Pei adlı bir Tunguz/Moğol halkı, Moğolistan’ı fethettiğinde çok sayıda Xiongnu Çungarya ‘ya göç etmişse de en geç bir asır sonra Hsien Pei Çungarya’yı da ele geçirmiştir. Çin kaynaklarında MS 170 yılından sonra Xiongnu devleti hakkında hiçbir şey yazmamakla birlikte 5. Yüzyıla dek Çin sınırı boyunca yaşayan az sayıda Xiongnu kabilesinin varlığını öğrenmekteyiz. Han hanedanı zayıflamaya başladığında, Çinliler Çin’in kuzey sınırlarını devriye gezmek için Xiongnu generallerini işe almaya başladığı bilinmektedir. Göçebelerin Çin’e yerleşmeleri zor kullanma veya özendirme yoluyla sağlanarak kuzey Çin’deki işgücü miktarı arttırılırken, hayvancılık, deri eşya yapımı ve biraz da tarım ile uğraşan yabancılar gerektiğinde iç çekişmelerde askeri güç olarak kullanılmıştır. Bu dönemde Çinli büyük sürü sahipleri için çobanlık yaptıkları hatta köle olarak alınıp satıldıkları anlaşılmaktadır.[8] MS 304 yılında bu Xiongnu generallerinden biri Liu Yuan, Han imparatorlarının soyundan Çinli bir prenses ile evlenmekle kalmamış, sonradan Zhao hanedanı olarak bilinecek Kuzey Han hanedanının imparatoru olduğunu ilan etmişse de 10 yıl sonra başka bir Xiongnu generali Shi Le tarafından devrilmiştir. Güney Xiongnuların Çin topraklarına yerleşmiş olmasıyla göçebe ve tarımcı halklar kaynaşmışsa da sonradan Çin tarihinde ‘Beş Barbar Kargaşası’ adıyla denilen olayın hazırlayıcı sebeplerinden birisi olmuştur.[9]

Kyakhta Yerel Kültür Müzesi sergisinde Xiongnu seramikleri (Аркадий Зарубин CC BY-SA 3.0)

Arkeolojik Veriler

Çin yazılı kaynakları dışında Rusya’daki Kyakhta Müzesi’nden araştırmacılar sayesinde elde edilen arkeolojik kanıtlardan bu halkın tarih ve kültürüne dair bilgi edinmekteyiz. Kyakhta, Moğol sınır kenti Altanbulag’ın tam karşısında yer alan bir Rus şehri olup, pek küçük Xiongnu mezarlığına ev sahipliği yapmaktadır. Mezarlar 19. Yüzyıl sonlarında Trans-Baykal bölgesini araştıran Kyachta müzesinden araştırmacılar tarafından müze müdürü antropolog J.D. Talko-Grinzevich başkanlığında bir grup tarafından keşfedilmiştir. 1924’te P. Kozlov başkanlığındaki bir keşif gezisinde ise Kuzey Moğolistan’ın Noin-Ula dağlarında başka mezarlar bulmuştur. Ölülerin halı, gümüş tabaklar ve yeşim taşının bolca kullanıldığı eşyalarla gömüldüğü anlaşılmış, bu keşifler heyecan yaratınca 1928’den sonra keşiflerin devamı gelmiştir. Ivolga Kompleksi olarak anılan Selenga Nehri Vadisi’nde, Buryatia Cumhuriyeti’nin başkenti olan Ulan-Ude’ye yaklaşık 16 km uzaklıktaki arkeolojik sitede büyük bir kale, surlar ve bir mezarlık ortaya çıkarılmıştır. Arkeolojik bulgular, kalede yaşayanların tarım, sığır yetiştiriciliği, avcılık ve balıkçılıkla uğraşan, demir ve bronz işlemeyi bilen ve mücevher üretmeyi bilen insanlar olduğunu göstermektedir. Mezarlıkta 216 mezarda çeşitli kıyafetler, kemerler, kolyeler, bilezikler ve boncukların yanı sıra Ordos tarzı bronz plaklar bulunmuştur.

Taş at. MS 422 Beilin Müzesi, Xi’an. Bu at, o zamanın isimsiz Onaltı Krallığından biri olan Shaanxi eyaletindeki geçici Xiongnu krallığı “Büyük Xia” sırasında oyulmuştur. Xiongnu’nun güçlü karakteri heykelin sadeliğine ve gücüne yansır.(G41rn8, CC BY-SA 4.0)

Davydova liderliğindeki bir ekip tarafından kazılan Thikoy Nehri kıyısı boyunca yer alan Dureny-1 yerleşiminde buradaki nüfusun tarımın (darı, arpa ve buğday) yanı sıra ve hayvancılık (sığır) ile el sanatları yaptığını gösteren kanıtlar bulmuşlardır. Davydova’ya göre bu tipte yerleşim birimleri Xiongnuların sınırlı göçebe ekonomilerinin üstesinden gelmesi için hizmet veren ticaret merkezleri idi[10].

Miniaev liderliğindeki bir ekip tarafından kazılan Dureny-2 yerleşiminde tespit edilen 11 tabakadan 5-7 tabakaları Xiongnu kültürü ile ilişkilendirilmiştir. Rusya’da bulunan Xiongnu eserlerinin en önemli koleksiyonları Saint Petersburg’daki Hermitage Müzesi’nde ve Kyachta’daki Bölgesel Araştırmalar Müzesi’nde bulunmaktadır. Bunlar dışında Kuzey Moğolistan’da yine Xiongnu kültürü ile ilişkilendirilen Bars-Hot, Gargalanty, Gua-Dov, Haralty, Huret-tov ve Terelgiin adlı kaleler ile Darchan, Edergol, Hunuy, Tebsh-uul ve Derestui mezarlıkları bulunmuştur.

Xiongnu kabilesinin gizemleri tarihçileri ve arkeologları dünyanın dört bir yanından çekmekte olup, Çin Sosyal Bilimler Akademisi tarafından 2017’nin en önemli keşfi seçilen Xiongnu sitesi Çinli ve Moğol arkeologların ortak kazısında açığa çıkarılıyor.

Dil

Xiongnu halkı hiçbir yazılı kanıt bırakmadığı için konuştukları dil ile ilgili bilgiler çok azdır. Bununla birlikte bazı kaynaklar, Türk dil grubuna dâhil edilebilecek bir dili konuştuklarını göstermektedir. Çin kaynaklarından Shih-chi’de bu halkın bir yazı dilinin olmadığını ve birbirleriyle söz vererek antlaşma yaptıklarını kaydedilmiştir.[14]

Ekonomi

Başlangıçta avcılık yapıp, sığır sürüsü güden, at sırtında ok ve yay kullanabilecek derecede iyi binici olan Xiongnu halkının neredeyse tamamı çadırlarda yaşayan pastoral göçebeler iken nüfusun bir kısmı yerleşik hayata geçerek darı, arpa ve buğday tarımı yapmaya başlamıştır. Atlar hem savaş hem de barış zamanında son derece önemliydi.  Lattimore, göçebelerinin kendi kendilerine yeterli olduklarını[11], tersine Khazanov[12] ekonomik üretimlerinde dengeden yoksun oluşan göçebe toplumlarda kalıcı devlet oluşturamadıklarını iddia etmiştir.  Lattimore, bozkır göçebelerinin tahıl, dokuma ürünü ve demir eşyaya olan taleplerinin, Çinlilerin bozkır ürünlerine olan taleplerinden daha fazla olmasının Xiongnu-Çin çatışmasına sebep verdiğini, eşit ekonomik kazanç olmadığı için ticarete isteksiz Çinlileri zorlamak için göçebelerin güç kullandığını bildirmiştir.[13]

Aile

Bir Xiongnu erkeğinin birden fazla karısı olabilir koca öldüğünde dul kalan kadınlar eşlerinin küçük erkek kardeşleri hatta eşin başka bir kadından doğan oğluyla bile evlenebilirdi. Büyük bir lider öldüğünde eşleri ve hizmetçileri öldürülüp onunla birlikte gömülebilirdi. Arkeolojik kazılarda bulunan yüzlerce mezarın %90’ında vücudun kuzeye bakacak şekilde gömüldüğü görülmüştür.

Din

Çin kaynaklarına göre gökyüzü, yeryüzü, güneş, aya ve atalarına ibadet edilmekteydi. Kabile şamanları grubun diğer üyeleri üzerinde büyük bir etkiye sahipti. Özellikle beyaz renkli atları kurban edip, kanlarını içtikleri dini törenler düzenleniyordu.

El sanatları

Xiongnuların çeşitli ev eşyaları, seramik, silah, mücevher ve ince aletlerin demir ve bakır alaşımlarının kullanılarak üretildiği atölyeleri vardı.

Doğu Asya Müzesi’nde Xiongnu’nun metal işleri örnekleri

Kaynakça

Çakmak, Tülay. Çin’in Han Hanedanlığı’nın Hsiung-Nulara (Hun) Yönelik Sınır Stratejisi. A.Ü Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Sayı 22, Erzurum 2003 ss.209-221

Çakmak, Tülay. Hsiung-Nu (Hun) Kişi Ad ve Unvanlarının Eski Çince Yazı Çevrimi. A.Ü Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Sayı 21, Erzurum 2003 ss.1-17

Di Cosmo, Nicola, Inner Asia in Chinese History: An analysis of the Hsiung-nu in the Shihcbi, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Indiana University, Department ofUralic and Altaic Studies, 1991, s. 72;

Davydova, A.V., “The Ivolga Gorodishche. A Monument of the Hsiung-nu Culture in the Trans-Baikal Region.”, AOHXX, 1968, s.209-45.

Khazanov, Anatoly, ” Characteristics of Communities in the Eurasian Steppes”, W. Weissleder ed., The Nomadic Alternative, Hague: Mouton, 1978, s.119-26.

Khazanov, Anatoly. Nomads of the Outside World, Cambridge: Cambridge University Press, 1984.

Lattimore, Owen. Inner Asian Frontiers of China, Baecon Press, Boston.1940

Lattimore, Owen. “Herders, Farmers, Urban Culture”, L’Equipe ecologie et antropologie des societes pastorales, ed., Pastora/ Production and Society, Cambridge University Press, 1979, s.479-90.

Lin Kan, Hsiung-nu t’ung-shih, (Hsiung-nuların Genel Tarihi), Peking, 1986, s. 146-165

Otkan, Pulat, Uchida Gimpu, Kita Ajia Shi Kenkyu: Kyo-do Hen (Kuzey Asya Tarihi Araştırmaları Hunlar Bölümü)”, Belleten, XLIII, 171 (1979), s. 643-648.

Otkan, Pulat. T’o-pa Wei Döneminde Toplum ve Ekonomi, Yayımlanmamış Doçentlik Tezi, A.Ü. DTCF., 1980.

Pan Ku, Han Shu. Han Tarihi, Chung Hua Shu-chü, Pekin, 1973

Zhukov, Ye, M. ve diğer. History of the Mongolian People’s Republic, Moscow, 1973

Wang Li, Hanyü Yuyin Shih (Çince’nin Fonetik Tarihi), Chung-kuo S he-hui K’e-hsüeh Ch’u-pan-she. Pekin, 1985

Notlar

[1] Modun, Maodun, Modun Chanyu (冒顿 单于) Touman’ın oğlu ve Xiongnu imparatorluğunun kurucuu olup, MÖ 209’dan MÖ 174’e dek hüküm sürmüştü. Adamlarına MÖ 209’da babasını öldürmelerini emrederek iktidara gelmişti.

[2] Çinlilerin imparatorlarını benzer anlamda tianzi (Gökyüzünün oğlu) olarak adlandırması ilginçtir.

[3] Lin Kan, 1986:146-165

[4] Zhukov,1973: 72.

[5] Evlilik ittifakı olarak da bilinen Heqin kelimesi komşu devletlerin yöneticilerinin prenseslerle (genellikle iktidar ailesinin küçük dallarının üyeleri) evlendirilmesi suretiyle güçlü bir düşman devleti ile yatıştırma stratejisi olarak kabul edilmekteydi. Heqin, Çin imparatoru ve yabancı hükümdar arasında eşit bir diplomatik statü ima ediyordu.

[6] Pan Ku, 1973: 94: 383; Çakmak, 2003: 216

[7] Çungarya veya Dzungaria güneyde Tiyan-Şan dağları, kuzeyde Altay Dağları ile sınırlandırılmış, günümüzde Batı Moğolistan ve Doğu Kazakistan’a yayılarak 777,000 km² bir alanı kaplamaktadır.

[8] Otkan, 1989: 5.783.

[9] Otkan, 1979:647

[10] Davydova 1968: 241

[11] Lattimore, 1940:329, 1962: 262

[12] Khazanov, 1984: 81

[13] Lattimore 1979: 481

[14] Wang Li, 1985: 17-110