İznik Aya Sofya Cami (Orhan Camii)
İznik Ayasofya Camii İznik şehrinin tam ortasında, surlarla çevrili antik Nicaea kentinin dört kapısından gelen yolların- Kılıçarslan caddesi ile Atatürk caddesinin- kesiştiği yerde inşa edilmiş bazilika formunda bir Bizans kilisesi olup, camiye dönüştürülmeden önce Aya Sofya Kilisesi (Ἁγία Σοφία) olarak adlandırılmaktaydı.
Gerçek Ayasofya mı?
Nicaea Ayasofya kilisesi 787’de İkonoklazm konusunu karara bağlamak ve Bizans toplumunun ikiye bölündüğü bir anlaşmazlığa son vermek için Yedinci Ekümenik Konsey’in toplandığı kilise olduğu için ayrıca tarihsel bir öneme de sahiptir. Bu kilisenin seçilme neden kentin katedrali ve en büyük kilisesi olması yüzündendi. Bugüne ulaşan yapı 14. Yüzyıl yapımı olup, C. Foss gibi bazı akademisyenler bu yapının 300’den fazla piskopos ve büyük bir keşiş kalabalığını toplamak için ufak kaldığından dolayı bahsi geçen ilk katedral olduğundan şüphe etmektedir[1]. Açıkçası bugün Ayasofya Camii olarak bilinen Bizans bazilikası 19. yüzyıla kadar Orhan Camii olarak biliniyor dahası daha eski dönemlerde ise Ulu Camii adını taşıyordu ki Aya Sofya adı bu yapıya ancak 20. Yüzyılda yakıştırılmıştı. C. Foss, tarihi kaynaklarda 1065 sonrasında Ayasofya kilisesinin bahsi geçmediği için yapının o yıl gerçekleşen depremde yıkıldığını ve yeniden inşa edilmediğini öne sürmüştür. Ayrıca Laskaris hükümranlığı döneminde patriğin başka bir yapıda görev yapması Foss’un teorisini güçlendirmektedir.
Mimari
Yapının mimari özellikleri ilk olarak 1912 yılında Gurlit, sonrasında Wulf, Brunoff, Schneider ve Sabina Mlllers tarafından incelenmiş ve çalışmaları yayınlanmıştır. Ayasofya Kilisesi Bizans dönemi yapılar da dahil olmak üzere İznik’te yer alan yapılar içerisinde en alt kodlu yapı olup, bugünkü kent zemininden 5.61 m aşağıda yer almaktadır. Nicaea şehrinin merkezine hâkim olan yapı bugün yaklaşık olarak 30×22 m ölçülerinde dikdörtgen üç koridorlu bir bazilika olmakla birlikte yaklaşık 6,50 m genişliğinde olan narteksi dikkate alırsak Erken Hristiyan Bazilikası’nın yaklaşık 37 m olduğu düşünülebilir. Yapının temelinde daha eski dönemde muhtemelen 5-6. Yüzyıllarda inşa edilen ilk kilisenin izleri bulunmaktadır. 740 depreminde yıkılan ilk yapının adı bilinmemekte olup, kentin daha önceki Roma
yapılarından ödünçlenen malzeme ile inşa edildiği anlaşılmakta olup, Peschlow aynı zamanda Erken Hıristiyan bazilikasının antik bir tapınak alanına dikildiğini iddia etmiştir[2]. Strabon’un metinleri dikkate alındığında ise Helenistik dönemde aynı konumda bir Gymnasium bulunduğu anlaşılmaktadır[3]. Orta Bizans döneminde ve sonrasında üç koridorlu bazilika temel planı korunan kilise büyük ölçüde yeniden inşa edilmiş ve onarılmıştır. Binayı inceleyen ve birkaç küçük deneme kazısı yapan A.M. Schneider, kilisenin kapsamlı yeniden inşasının 11. Yüzyılda gerçekleştiğini sonrasında ancak küçük onarımların gerçekleştiğini iddia etmektedir[4]. C. Foss ise kilisenin yeniden inşa döneminin 9. yüzyılın ortasında olduğu kanısındadır.[5]
Şapel
Kilisenin doğu tarafında yer alan ve 11. ya da 13. yüzyılda yapılan iki adet şapel, iki yan koridorun uçlarının duvarla örtüldüğü kendi kubbelerine sahip ilgi çekici yapılardır. Buna karşın şapellerin kullanımı hakkında çok az şey bilinmekteyse de birinde bir lahit bulunması bunların gömü amaçlı kullanıldığını düşündürtmektedir. Kilisenin bu bölümünde çok az miktarda fresk günümüze ulaşabilmiştir.
Opus sectile
Ayasofya Kilisesi kilisenin zengin bir şekilde dekore edilmiş olduğu sanılmaktaysa da dekoratif ögelerin çok az bir kısmı bugüne ulaşabilmiş, duvarlardaki mozaik ve
freskler büyük ölçüde tahrip olmuştur. Bununla birlikte zeminde yer alan, eşkenar dörtgen paneller etrafına yerleştirilmiş yinelenen kareler içeren basit geometrik desen opus sectile[6] Bizans kilisesinin en etkileyici dekoratif unsurunu oluşturmaktadır. A.M. Schneider 1936’da apsis ve bema bölgesindeki opus sectile döşemesinin bir bölümünü tespit eden ilk kişi olup, süslemeyi 1065’e tarihlemiştir. 1955 yılında Türk arkeologlar, nefin batısında narteksin en yakın 3,60 x 3,60 m ölçülerinde kare bir kaldırım formundaki bölge açığa çıkarılmıştır. Semavi Eyice, Opus sectile tekniğinde yapılan, geniş kare ve dikdörtgenlerden oluşan bu motifi de 1065 yılına tarihlemiştir[7]. Yeşil mermerden oluşan dairesel bir levhayı çerçeveleyen orta daire içerisinde fleur-de-lis motifinin varlığı ilginç olup, sikkelerde de yer alan motifin 13. Yüzyılda Laskaris ailesinin sembolü olduğu sanılmaktadır. Tabii ki ziyaretçiler günümüzde üzeri kapatılan bu süslemeleri görememektedir.
Camiye Dönüştürülmesi
İznik 1081 yılında Selçuklularca ele geçirilmiş ve 16 yıllığına Selçuklu başkenti olarak kalmıştır. Bununla birlikte 1204 yılında Konstantinopolis’in Haçlı ordualarınca işgal edilip Bizans’ın başkentinde bir Latin krallığı kurulmasından sonra Theodoros Lascaris Nikea’da bir devlet kurarak İznik’i başkent ilan etmiştir. 1261’de Latinlerin yenilip Konstantinopolis’in Rumlarca geri almasından sonra İznik bu sefer 2 Mart 1331’de Osmanlı sultanı Orhan Gazi tarafından fethedilmiştir. Kent bir Osmanlı kenti olarak düzenlenirken, 16. Yüzyıldan itibaren çini üretim merkezi haline gelmiş 18-19. Yüzyıllara dek önemini gittikçe azalarak da olsa sürdürmüştür. 14. yüzyılda, Nicaea’nın Osmanlılar tarafından ele geçirilmesinden sonra, kilise camiye çevrilmiştir[8]. 19. yüzyıla dek Orhan Camii olarak bilinen yapı adını 1331’de en büyük Nicaea kilisesini camiye dönüştürmüş olan Sultan Orhan’dan almıştır. Bu sırada güney nef duvarı ile diakoinonun batı duvarı arasında bir mihrap eklenmiştir. Mihrap üzerinde bulunan altıgen formda alçı süslemeleri Osmanlı fethinin hemen sonrasında, niş üzerindeki çini uygulamaları ise 17. Yüzyılda yapıya eklenmiştir. Evliya Çelebi’ye göre Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) döneminde, Süleymaniye Camii’nin büyük mimari Mimar Sinan bir mihrap ilave edip yan neflerde büyük kemer açıklıkları oluşturulmuştur. Yapının doğu duvarında ve minarenin kuzey duvarında yer alan graffitiler Trabzon Ayasofya’da
olduğu gibi gemi tasvirleri olup, Otto Meinardus’a göre Osmanlı döneminde ve 16-17. Yüzyıllarda çizilmiştir[9]. 18. Yüzyıldan sonraki İznik’i ziyaret eden çeşitli seyyahlar yapının yıkık ve harabe görünümünü vurgulamıştır. Bu yüzden Pocoke yapıyı Koimesis kilisesi ile karıştırmış, J.V. Hammer bulmak için büyük çaba sarf etmiştir. 1918-1922 Türk-Yunan Savaşı’nda bölgede yaşanan şiddet olayları sırasında ateşe verilmiş ve ciddi şekilde hasar görmüştür. Harap durumdaki yapı, minareye çevrilen eski çan kulesi yeniden minare olarak restore edilmiş 2007 yılında esaslı bir onarım geçirmiş bu sırada beton sıva kullanılarak aslına uygun restore edilmediği yönünde eleştiriler almıştır. 2007’den itibaren müze olarak kullanılan yapıda kaymakamlığın bir görevlisi kapıda makbuz karşılığı turistlerden 7 TL, yerli halktan 3 TL alarak yapıyı ziyaretçilerin girmesine izin vermiştir. 2011 yılı sonbaharında yapıyı ziyaret etmek isteyen turist grupları ve yerliler tadilat var denilerek geri çevrilmeye başlanmış, taş zeminin ahşap platformla kapatılıp halıların serilmiş ve minber yerleştirildikten sonra, minareye de alem takılıp hoparlör sistemi konularak, 1 Kasım’da ilk kez akşam ezanı okunmuştur. Nihayetinde AKP hükümeti tarafından 6 Kasım 2011 tarihinde, yaklaşık 90 yıl aradan sonra oldu-bitti ile bayram namazının kılınmasıyla ibadete açılarak tekrar camiye dönüştürülmüştür. Yapının bugünkü adı olan Aya Sofya Camii, camiye dönüştürülmeden önceki Bizans kilisesiyle özdeşleştirilmesinden dolayı yakın zamanda belki de aynı kaderi paylaşan İstanbul Ayasofya ve Trabzon Ayasofya kiliselerine atfen verilmiştir.
Kaynakça
Alpatoff M., “Les fresques de Saint-Sophie de Nicée”, Echos d’Orient, 25, 1926, 42-45
Aşıkpaşaoğlu. Aşıkpaşaoğlu tarihi. Kültür Bakanlığı Yayınları. Ankara, 1992
Брунов (Brunof) Н., “L’église de Saint-Sophie de Nicée”, Echos d’Orient, 24, 1925, 471-481
Eyice S., “The other “Ayasofyas””, Ayasofya Müzesi Yılığı, 11, 1-37
Eyice S., “Two Mosaic Pavements from Bithynia”, Dumbarton Oaks Papers, 17, 1963, 373-383
Foss C., Tulchin J., Nicaea: A Byzantine Capital and Its Praises, Brookline-Mass. 1996 s. 101-104
Gurlitt, Cornelius. Die islamitischen Bauten von Iznik-Nicea” Orientalisches Archiv III 1913: 49-60
Meinardus, O. İznik’teki Ayasofya Kilisesinde Bulunan Bir Halk Sanatı Tasvirinin Ortaçağdaki Tahribi. 1986 Erdem, 2 (5), 607-614
Möllers S., Die Hagia Sophia in Iznik/Nikaia, Alfter 1994
Peschlow U., “The Churches of Nicaea –Iznik”, Ankbaygil I., Inalcik H., Aslanapa O., Iznik throughout history, Istanbul 2003, 201-218
Πινάτση Χρ., “Παρατηρήσεις στο δάπεδο του ναού της Αγίας Σοφίας στη Νίκαια”, 25ο Συμπόσιο της Χριστιανικής Αρχαιολογικής Εταιρείας: Περιλήψεις –Εισηγήσεις –Ανακοινώσεις, Αθήνα 2005, 113-114
Pococke, R. A., Description of the East, C. II., 2. ks. Londra, 1745
Restle M., Istanbul-Bursa-Edirne-Iznik. Baudenkmäler und Museen, Reclams Kunstführer, Stuttgart 1976 s. 528-530.
Schneider A.M., Die römischen und byzantinischen Denkmäler von Iznik-Nicaea, Berlin 1943, Istanbuler Forschungen 16
Schneider A.M., Karnapp W., Die Stadtmauer von Iznik (Nicaea), Berlin 1938, Istanbuler Forschungen 9
Yılmazyaşar, Hasan. İznik Ayasofya Kilisesi’nde Osmanlı Dönemi Yapısal Düzenlemeleri. İçinde: Ebru Parman’a Armağan Sanat Tarihi ve Arkeoloji Yazıları. Ankara, 2009. s.364-384 ISBN 978 605 4099 341
Notlar
[1] Foss, 1976: 528-530.
[2] Peschlow, 2003: 202
[3] Strabon, 1993: 38,46
[4] Schneider, 1943: 10-17
[5] Foss, 1990: 103-4
[6] Opus sectile, Roma dünyasında, çeşitli malzemelerin resim veya desen oluşturmak için kesilip, duvar ve zemine yerleştirildiği popüler bir sanat tekniğiydi. Yaygın malzemeler mermer, sedef ve cam idi. Bu malzemeler ince parçalar halinde kesilir, cilalanır ardından seçilen bir desene göre yerleştirilirdi.
[7] Eyice, 1963:373-374
[8] Aşıkpaşaoğlu, 1992:42
[9] Meinardus, 1986: 610