Komnenos[1] Hanedanı, Komnenoslar veya Komnenoi 1081’den 1185’e kadar Bizans İmparatorluğu‘na hükmeden Paphlagonia kökenli soylu bir aile olup, I. Alexios, II. John, I. Manuel, II. Alexios ve I. Andronikos adlı beş Komnen Bizans İmparatorluğu’nun askeri, bölgesel, ekonomik ve politik restorasyonunu sağlamaya çalışmıştır. Sonrasında Büyük Komnenoslar[2] adıyla bilinen ardılları Doğu Karadeniz bölgesinde Trabzon İmparatorluğu‘nu kurmuş ve yönetmiştir (1204–1461). İstanbul’un diğer soylu aileleri, özellikle Doukai, Angeloi ve Palaiologoi’yle yapılan evlilik anlaşmaları sayesinde Komnenos ismi, geç Bizans dünyasının en büyük soylu evlerinin arasında yer almıştır.
Komnenos Ailesinin Kökleri
Konstantinopolis doğumlu Bizanslı yazar, tarihçi ve siyaset adamı Mihail Psellos[3] (1017-1078?) ailenin Trakya‘daki Komne köyünden geldiğini iddia etmiş olup, 14. yüzyılda John Kantakouzenos’un Komnene Tarlaları[4] olarak bahsini ettiği yer olması muhtemeldir. Ailenin bilinen ilk üyesi olan Manuel Erotikos Komnenos, 11. yüzyılda ailenin kalesi haline gelecek Paphlagonia’nın Kastamonu kentinde geniş araziler satın aldı. Bu şekilde e aile hızlı bir şekilde Anadolu’nun güçlü ve prestijli askeri aristokrasisi[5] ile ilişkilendirilmiş, Komnenoslar Trakya kökenli olmasına rağmen “doğulu” kabul edilmiştir. 17. Yüzyılda Fransız sözlükçü, filolog ve Bizans tarihçisi Charles du Fresne, sieur du Cange (1610-1688) Komnenos ailesinin Büyük Konstantin gibi İtalya’dan gelen Romalı asil bir aileye mensup olduğunu, 1924’te ise Romen tarihçi George Murnu, Romen asıllı iddia etmişse de bugün Modern tarihçiler ailenin tamamen Yunan kökenli olduğunu düşünmektedir. Ailenin kurucusu Manuel Erotikos Komnenos, 1057-1059 arasına hüküm süren I. Isaac Komnenos’un babasıydı.
Hanedanın kurulması
Komnenoslar Öncesinde Bizans’ın Durumu
Komnenos hanedanı dönemi, Bizans İmparatorluğu için büyük bir zorluk ve çekişme döneminden doğmuştur. Makedon hanedanlığında göreceli bir başarı ve genişleme döneminin ardından (MS 867 – 1054), Bizans’ın askeri, bölgesel, ekonomik ve politik durumlarında büyük bir bozulma ile sonuçlanan durgunluk ve düşüş dönemi yaşanmıştır. İmparatorluğun karşılaştığı problemler kısmen, ordularını eğiten ve yöneten tema sistemini baltalayarak imparatorluğun askeri yapısını zayıflatan aristokrasinin artan etki ve gücünden kaynaklanmıştır. Başarılı asker-imparator II. Basil’in 1025’teki ölümünden sonra tahta çıkan zayıf yönetici serisi, doğu eyaletlerini saldırıdan koruyan büyük orduları dağıtmış, bunun yerine Konstantinopolis’te altın biriktirmiş ve sorun çıktığında paralı asker kullanma yoluna gitmişlerdir. Doğuda Türkler ve batıda Normanlar’ın bu dönemde eş zamanlı düşmanlar olarak imparatorluk topraklarına saldırmaya başlayınca bir zamanlar müthiş silahlı kuvvetlerin kalıntıları işlevsiz kalmıştır.
İtalya’ya Norman Saldırısı
1040’da, Avrupa’nın kuzey kesimlerinden gelen ve topraksız paralı askerler olan Normanlar, güney İtalya’daki Bizans kalelerine saldırmaya başladı. Normanlarla baş edebilmekiçin, George Maniakes[6]’in yanına paralı askerler ile desteklenen ordu 1042’de İtalya’ya gönderilmiştir. Maniakes ve ordusu başarılı bir kampanya yürütmüş ama nihai zafere ulaşamadan önce Konstantinopolis’e geri çağrılmıştır. Başkentteki rakiplerinden birisi tarafından karısı ve mülküne hakaret edilince öfkeye kapılan Maniakes, birlikleri tarafından imparator ilan edilmiştir. Adriyatik’teki Bizans’a sadık güçlerle savaşırken ölümcül bir yara alınca iktidar yürüyüşü son bulmuş ama Bizans güçlerinin İtalya’da tutunacak gücü kalmadığından nihayetinde 1071’de Normanlar tarafından İtalya’dan atılmışlardır.
Selçuklular Anadolu İçlerinde
Normanlar karşısında İtalya’da yaşanan hezimet bir yana Bizans İmparatorluğu’nun en büyük felaketi Küçük Asya’da yaşanacaktır. Mısırlı Fatimiler’i mağlup etmeyi başaran Selçuklu Türkleri, Bizans ordusunun en önemli asker toplama alanı olan Doğu Anadolu’ya bir dizi baskın düzenlemiştir. İmparatorluk orduları yıllarca yetersiz bütçe ve iç savaş nedeniyle zayıflamış durumda olduğundan, İmparator Romanos Diogenes, ordunun yeniden yapılandırılması gerektiğini ve yeni teçhizat almanın gerekli olduğunu fark etmiştir. Selçukluları yenebilecek büyüklükte bir orduyu toparlanıncaya kadar doğuda bir savunma kampanyası başlatmaya çalışmışsa da 1071’de Malazgirt Muharebesinde Selçuklu Türklerinin Sultanı Alp Arslan tarafından ağır bit yenilgiye uğratılmakla kalmamış üstüne bir de esir düşmüştür. Serbest bırakılan Romanos yokluğunda düşmanlarının kendisine karşı komplo kurduklarını fark etmiş, isyancılar ile mücadele etmisşe de sonuçta teslim olmuş, işkence edilerek öldürülmüştür. Yeni hükümdar Michael Doukas, Romanos’un imzaladığı anlaşmayı reddedince Türkler 1073’te neredeyse hiç bir direnişle karşılaşmadan savunma sistemi çökmüş olan Anadolu’ya girmiş, 1080 yılına kadar çok sayıda Türkmen kabilesi 78.000 km²’lik bir alanda yerleşmiştir.
Komnenosların Tahtı Ele Geçirmesi
VI. Michael’in emrinde Stratopedarches[7] olarak görev yapan I. Isaac Komnenos 1057’de Michael’a karşı bir darbe yaptıktan sonra imparator ilan edilmiş böylece Bizans imparatorlarının Komnenos hanedanlığını kurmuştur. Saltanatı ancak 1059 yılına kadar devam etmesine rağmen, saray çevresi kendisine engel olmak ve keşiş olmak için baskı yapmalarına rağmen Isaac birçok faydalı reform başlatmıştır. Hanedan, 1081 yılında I.Isaac’in yeğeni I. Alexios Komnenos’un katılımıyla tahta geri dönerken bu dönemde Scleros ve Argyros aileleri gibi Bizans’ın önceki tüm hanedanlarının torunları başkentte uzaklaştı; Gürcistan, Rusya, Fransa, İran, İtalya, Almanya, Polonya, Bulgaristan, Macaristan ve Sırbistan’ın kraliyet aileleriyle evlenerek yurtdışında yaşadılar. Rakiplerinin olmadığı bu ortam Komnenos ailesinin tahtta kalıp, yükselmesini kolaylaştırdı. Tahtta yükselişlerinin ardından Komnenoi, daha önceki Doukas hanedanıyla evlilik yoluyla güç birliği yaptı. I. Alexios 1059’da X. Constantine Doukas’ın torunu Irene Doukaina ile evlendi ki sonrasında bu evliliklerden doğan çocuklar iki ailenin adının birleştirilmiş formu Komnenodoukai olarak anıldılar. Palaiologos, Angelos, Vatatzes ve Laskaris gibi pek çok aile Komnenodoukai soyundan geldiler. Alexios ve Irene’in en küçük kızı Theodora, Angelos ailesinin gelecekteki başarısını, onunla evlenerek sağlamıştır. Theodora’nın torunları, imparatorlar II. Isaac Angelos (1185-1113 ve 1203-1204) ve III. Alexios Angelos (1195-1203) hüküm sürdü.
Komnenoslar Dönemi
Bizans İmparatorluğu’nda, Komnenos hanedanlığının imparatorları 1081-1185 yılları arasında, 104 yıl boyunca hüküm sürdü. Komnenyan olarak anılan bu dönem boyunca Bizans, Kutsal Topraklara gerçekleştirilen Haçlı Seferleri tarihinde önemli bir rol oynamakla kalmadı aynı zamanda Avrupa, Yakın Doğu ve Akdeniz çevresindeki topraklarda muazzam kültürel ve politik etki yaratmıştır. Komnenyan imparatorları, özellikle de John ve Manuel, Haçlı Seferleri devletlerini büyük ölçüde etkilemiş, özellikle Alexios, İlk Haçlı Seferi sırasında önemli bir rol oynamıştır. Bu dönemde Bizans ve Haçlı devletleri de dâhil olmak üzere ‘Latin’ Hristiyan Batı arasındaki temas kritik bir aşamadaydı. İtalyan tüccarlar ve Latin paralı askerler Konstantinopolis’te yerleşikti ve sadece Konstantinopolis’te 60-80.000 ‘Latin yaşamaktaydı. Bu dönemde Bizans teknolojisi, edebiyat ve kültürü ama özellikle sanatının batıdaki kültürel etkisi muazzam ve uzun süreli bir öneme sahipti. Komnenler, Anadolu tarihine de önemli bir katkı yapmış, Anadolu’daki Türkmenlerin ilerlemesini iki yüzyıldan daha uzun bir süre boyunca engellemeyi başarmıştır. Komnenler, 4. Haçlı Seferi sırasında İstanbul’un Latinler tarafından ele geçirilmesinin ardından Bizans’ın halefi olarak kurulan
Nicaea, Epirus ve Trabzon devletlerinin temellerini atmışlardır.
I. Alexios Komnenos
Komnenos hanedanlığının ilk imparatoru I. Alexios’un 37 yıllık saltanatı mücadele ile dolu olup, hayatı ve politikaları kızı Anna Komnene tarafından Alexiad adlı kitapta anlatılmıştır. 1081’de tahta çıktığında Bizans İmparatorluğu, Malazgirt’teki yenilgiden kaynaklanan uzun bir iç savaş döneminin ardından kaos içindeydi. Saltanatının başlangıcında Alexios, Dyrrhachium ve Korfu’yu alan ve Tesalya’da Larissa’ya kuşatmış olan, Robert Guiscard ve oğlu Bohemon Taranto’nun tehdidi ile yüzleşmek zorunda kalmış, Dyrrhachium Savaşı’nda yenilmiş, ordusu imha edilen Alexios yaralanmışsa da Robert Guiscard’ın 1085’teki ölümü Norman tehlikesini bir süreliğine dindirmiştir. İmparatorluğun tek sorunu dış tehditler olmayıp, vergi sistemi ve ekonomi kontrolden çıkmış durumdaydı: Hazine bomboş, enflasyon görülmemiş yükseklikteydi dahası piyasada 6 çeşit para (nomismata) dolaşmaktaydı. Alexios, Konstantinopolis Patriği tarafından eline geçirilen Doğu Ortodoks Kilisesi’nin parasıyla başarısız Norman seferini gerçekleştirebilmişti. 1087’de Tuna’nın kuzeyinden 80.000 kişilik bir Peçenek ordusu Konstantinopolis’e doğru yola çıkınca bu yeni tehdidi bastıracak sayıda askeri olmayan imparator bir başka Türk kabilesi olan Kumanları parayla kiralayarak 28 Nisan 1091’deki Levounion Muharebesi’nde düşmanlarını mağlup edebildi. Orduyu yeniden kurmak isteye Alexios, próniai adı verilen feodal hibeler sayesinde yeni bir güç oluşturarak Nikea’ya yerleşen Selçuklulara karşı ilerlemeye hazırlanmıştır.
1. Haçlı Seferi
Bununla birlikte Küçük Asya’daki kayıp bölgeleri kurtarmak için yeterli insan gücüne sahip olmayan imparator Dyrrhachium’daki Norman
süvarilerinin yeteneklerinden etkilendiğinden batıdan büyükelçilere Avrupa’dan takviye istediğini bildirdi. 1095’teki Piacenza Konseyi’nde, Papa II. Urban, Alexios’un doğusundaki Hristiyanların çektiği acılardan bahseden ve doğuyla batıdaki kiliselerin olası bir birliğini ima eden yardım çağrısından etkilendi. Papa, tüm Hristiyanlar üzerindeki otoritesini pekiştirmek ve doğuyu kazanmak için bir doğu seferi fikrinin iyi olacağını düşündü. 27 Kasım 1095’te Clermont Konseyi’nde herkesi Haç bayrağı altında silah tutmaya, Kudüs’ü ve doğuyu ‘kâfir’ Müslümanlardan kurtarmak için kutsal bir savaş başlatmaya çağırdı. Alexios batıdan paralı askerler geleceğini sanıyordu ama acımasız ve disiplinsiz gruplar birbiri ardına Anadolu’ya akmaya başlamıştı. Keşiş Peter adlı ilk grup kıyıya yakın olmaları ve takviye beklemelerini emredildiği halde bölgenin yerli Hıristiyan sakinlerini yağmalamaya başlamıştı bile. Bu başıbozuk grup 1096’da Nikea’ya yürümeye cesaret ettiğinde ise son adamlarına kadar Türkler tarafından katledildi. Bouillon’lu Godfrey başkanlığındaki resmi şövalyeler ise sadakat yemini karşılığında Alexios’un yardımını ve Bizans generali Tatikios’un kendilerine eşlik etmesini sağlayabildiler. Bu güç birliğinin kazandığı zaferlerle, Bizans İmparatorluğu Nikea, Sakız, Rodos, İzmir (Smyrna), Efes, Philadelphia, Sardis ve Batı Asya’nın küçük bir bölümü (1097-1099) gibi pek çok şehir ve adaya kavuşabildi. Ancak iyi ilişkiler uzun sürmemiş, Haçlılar Alexios Antakya kuşatması sırasında yardım görmeyince yeminlerinin geçersiz olduğuna inanmış kendini Antakya Prensi ilan eden Bohemund, Alexios ile savaşa girmişse de 1108’de Alexios’un Devol Antlaşması altındaki vassal olmasını kabul etmiştir. Alexios, başarılarına rağmen, yaşamının son yirmi yılında hazineyi restore etmek için aristokrasiyi ağır bir şekilde vergilendirmekle kalmamış, kilisenin daha önce sahip olduğu vergiden muaf tutma uygulamalarının da çoğunu iptal etmiş, köylülerin askere alınması gibi sebeplerden dolayı olsa da popülerliğini büyük ölçüde kaybetmiştir. En önemlisi imparator vergilerin tam olarak ödenmesini sağlamak ve enflasyon döngüsünü durdurmak için hyperpyron adlı yeni bir altın para çıkarmıştır ki önümüzdeki iki yüz yıl
boyunca standart Bizans parası olacaktır. Alexios’un saltanatının son yılları Pavlusçular ve Bogomiller gibi sapkın görülen dini akımları ezmeye çalışmakla geçmiştir.
II. John Komnenos
Alexios’un oğlu John, 1118’den 1143’e kadar hüküm sürmüş olup, ılımlı karakteri ve adil tavırlarından dolayı Bizans’ın Marcus Aurelius olarak adlandırılmıştır. Döneminde kuzeyden gelen göçebe atlıların yanı sıra Küçük Asya’da Türkler Bizans topraklarını taciz etmişse de John kısa süre önce selefi kadar kararlı ve enerjik olduğunu kanıtlamıştır. Beroia Muharebesinde Peçenekleri imparatorun seçkin birliklerinin Varangian Muhafızlarının da yardımıyla ezmeyi başarmıştır. Ayrıca Macar prenses Piroska ile olan evliliği onu Macaristan Krallığı’nın hanedan mücadelelerine dâhil olmasını sağlamıştır. II. Stephen’ın liderliğindeki Macarlar, 1127’de Bizans’ın Balkan eyaletlerini işgal etmiş, Belgrad, Nish ve Sofya’ya saldıran hasımlarını (Macarları ve Sırp müttefiklerini) Haram veya Chramon kalesinde[8] yenmeyi başarmıştır. Balkanlarda rahatlayan John, Anadolu’yu Bizans kontrolüne alabilmek için Türklere karşı bir dizi kampanya başlatmış, pek çok kaleyi ele geçirmeyi başarmıştır. Danişmendlilerin güçlü direnişi karşısında Kastamonu gibi pek çok yerleşim bu sırada birkaç kez el değiştirmiştir. Kalıcı bir başarı kazanamamasına karşın John bir dizi kaleler inşa ederek fetihlerini ve Asya’daki mevcut Bizans varlıklarını pekiştirmiştir.
I. Manuel Komnenos
John’un seçtiği varis, dördüncü oğlu I. Manuel Komnenos canlı ve karizmatik kişiliğiyle tanınmış hatta Komnenos hanedanlığının dört
imparatorunun en eski kabul edilmiş olsa da Batı Avrupa kültürüne hayranlığı halk tarafından hoş karşılanmamıştır. Manuel, imparatorluğunun eski ihtişamını ve süper güç statüsünü yeniden kazanmaya kendini adamakla kalmamış, Papa ve Batı Hristiyan krallıkları ile ittifak kurarak İkinci Haçlı Seferi’nin gerçekleşmesine katkıda bulunmuştur. Manuel hem batı hem de doğuda komşularına karşı saldırgan bir politika izlemiş Filistin’deki Müslümanlara karşı Kudüs Haçlı Krallığına destek vermiş, Fatimi Mısır’ın işgaline yardım için büyük bir filo göndermiş, Güney İtalya’nın limanları üzerindeki Bizans kontrolünü yeniden sağlamak için 1155’te bir sefer düzenlemiştir. Koalisyonlar içindeki anlaşmazlıklara rağmen 1167’de Macarları Sirmium Savaşı’nda yenerek Macaristan Krallığını başarılı bir şekilde istila etti. Balkanlarda elde ettiği başarılara karşın doğuda 1176’da Selçuklu başkenti Konya’ya doğru yürümüşse de Miryokefalon (Myriokephalon) Muharebesinde[9] Türklere karşı büyük bir yenilgiye uğramıştır. Miryokefalon savaşı pek çok yazar tarafından Bizans ordusunun çöküşü ve Anadolu’da Bizans iktidarın ve etkisinin sona ermesi olarak görülmekteyse imparatorun ordusunun çoğunun savaştan ciddi bir zarar görmediği anlaşılmıştır. İmparatorluk sınırı, Manuel’in saltanatının geri kalanı için hareketsiz kalmış olup, bu durum bile Türklerin zaferlerinden bir avantaj elde edemediklerinin açık bir göstergesi kabul edilmektedir. Bununla birlikte 1177’de Bizanslılar, Menderes vadisindeki Hyelion ve Leimocheir’de Türklerce yeniden mağlup edilmişlerdir. Bizans tarihçisi Niketas Choniates, Manuel, İmparatorluk topraklarında kışlık mera için Anadolu iç Türkmenlerinden haraç istediğini, birçok şehir ve kasabanın savunmasını geliştirdi ve bölge genelinde yeni garnizonlar ve kaleler kurduğunu bildirmiştir. Bizans tarihçisi Paul Magdalino bu dönemde Türklere karşı Bizans politikasını şöyle yorumlamıştır: “Manuel’in saltanatının sonunda, Bizanslılar yarımadanın bütün zengin tarım ovalarını kontrol ederek daha az misafirperver dağ ve ovalarını Türklere bıraktılar”.
I. Andronikos Komnenos
Manuel’in 24 Eylül 1180’deki ölümü, Bizans İmparatorluğu’nda bir dönüm noktası olmuş,varis olarak İmparatoriçe Maria’nın himayesinde olan
küçük oğlu II. Alexios’u göstermişse de ülkede neredeyse iç savaşa dayanan rahatsızlık ortaya çıkınca Manuel’in kuzeni, Isaac Komnenos’un oğlu I. Andronikos Komnenos (1183–1185) tahta çıkmıştır. Saraydan dışlanan kuzen Andronikos, Bizanslı olmayan kaynaklara göre Müslüman birlikleri içeren bir orduyla Konstantinopolis üzerine yürümüş, adamları Konstantinopolis’te yerleşik çoğunluğu Venedikli tüccarlardan oluşan Latin nüfusu katledilmiş, II. Alexios’un ablası Porphyrogenita Maria ile Montferratlı Renier zehirlenerek öldürülmüş, II. Alexios Andronikos’u önce imparatorluk ortağı kabul etmeye zorlanmış ardından öldürülmüştür. Andronikos, yolsuzluk ve yönetimdeki diğer birçok suiistimali ortadan kaldırma konusundaki sert kararlık göstermişse, yöneticilerin seçimi liyakat üzerine kurulmuş, yetkililere rüşvet almalarını engellemek için yeterli bir maaş ödenerek her türlü yozlaşma coşkuyla ortadan kaldırılmıştır. Köylüler üzerindeki vergi baskısını hafifletmekle birlikte aristokratlarla arası açılınca ülkede infazlar ve şiddet giderek yaygınlaştı ve saltanatı bir terör egemenliğine dönüştü. Andronikos, neredeyse bir bütün olarak aristokrasinin imha edilmesini istiyor gibiydi. 11 Eylül 1185’te, imparator başkentten ayrıldığı sırada Stephen Hagiochristophorites, sadakatinden şüphelenilen Isaac Angelos’u tutuklamak için harekete geçmişse de Isaac, Hagiochristophorites’i öldürüp, Ayasofya kilisesine sığınmayı başarmıştır. Burada halka hitap eden Isaac, büyük bir isyanın çıkmasını sağlamış, Andronikos başkente döndüğünde, otoritesinin son bulduğunu ve Isaac’ın imparator ilan edildini görmüştür. Andronikos karısı Agnes ve metresiyle birlikte bir teknede kaçmaya çalışmışsa da yakalanmış ve günler boyu süren türlü işkencelerle öldürülmüştür. I. Andronikos Konstantinopolis’i yöneten son Komnenoi idi, onunla birlikte 104 yıl süren Komnenyan hanedanı nihayet sona ermiş ancak torunları Alexios ve David, 1204’te Trabzon İmparatorluğu‘nu kurmuştur. Komnenyan dönemini, Bizans İmparatorluğu’nun Çöküşünde belki de en önemli dönemi yöneten Angeloi hanedanı izlemiştir.
Kaynakça
A. A. Vasiliev, “The Foundation of the Empire of Trebizond (1204-1222)”, Speculum, 11 (1936), pp. 3-37
Anna Comnena, The Alexiad, trans. E. R. A Sewter, Penguin Classics (1969).
Cameron, Averil (Ed.) (2003) Fifty Years of Prosopography: The Later Roman Empire, Byzantium and Beyond, Oxford University Press
Choniates, Niketas (1984). O City of Byzantium: Annals of Niketas Choniates. transl. by H. Magoulias. Detroit. ISBN 0-8143-1764-2.
George Ostrogorsky, History of the Byzantine State, New Brunswick: Rutgers University Press, 1969. ISBN 978-0813511986.
- Birkenmeier, The Development of the Komnenian Army, 1081–1180. (History of Warfare, 5). Brill, 2002 ISBN 978-9004117105
John Haldon, The Byzantine Wars. Stroud: The History Press, 2008. ISBN 978-0752445656
John Kinnamos, The Deeds of John and Manuel Comnenus, trans. Charles M. Brand. Columbia University Press New York (1976)
Kazhdan, Alexander, ed. (1991). The Oxford Dictionary of Byzantium. Oxford and New York: Oxford University Press. ISBN 0-19-504652-8.
Michael Angold, The Byzantine Empire 1025–1204, Longman, Harlow Essex (1984).
Ruth Macrides, “What’s in the name ‘Megas Komnenos’?” Archeion Pontou, 35 (1979), pp. 236-245
Varzos, Konstantinos (1984). Η Γενεαλογία των Κομνηνών. Vols. A1, A2 & B. Thessaloniki: Centre for Byzantine Studies, University of Thessaloniki.
Notlar
[1] Yunanca Κομνηνός, çoğul formu (Κομνηνοί) Komnenoi veya Comneni; Latince Comnenus
[2] Megalokomnenoi (Μεγαλοκομνηνοί)
[3] Yunanca Μιχαήλ Ψελλός. Mikhail Psellos`un Khronographia`sı, Işın Demirkent tarafından Türkçe’ye kaandırılmış, 2014’de TTK tarafından basılmıştır.
[4] Κομνηνῆς λειμῶνας
[5] dynatoi (Yunanca δυνατοί ‘güçlü’) Bizans İmparatorluğu’nun 10. yüzyıldan beri kullanılan, genellikle ama her zaman değil sivil, askeri ve dini (manastır dâhil) resmi düzeylerini ifade eden yasal bir terimdir. Bu tür pozisyonlar genellikle kalıtsal olmamasına rağmen, 10. yüzyılın sonları ve 11. yüzyılın başlarında, 11. yüzyılın ortalarında kalıtsal bir aristokrasi oluşturan sınırlı sayıda aile tarafından tekelleşmeye başlamışlardır.
[6] Georgios Maniakes, 11. yüzyılda yaşamış etkili bir Bizans generalidir. 1042 yılında İtalya catepan’ı oldu. İskandinav efsanelerinde Gyrgir olarak bilinir.
[7] Yunanca στρατοπεδάρχης ‘karargâh komutanı’
[8] Bugünkü Nova Palanka
[9] Miryokefalon Muharebesi 17 Eylül 1176’da Anadolu Selçuklu Sultanı II. Kılıç Arslan ile Bizans imparatoru I. Manuil arasında, Denizli Çivril Düzbel geçidi yakınlarında Miryokefalon’da yapılan savaştır.