İspanyol Merdivenleri’nin Tarihçesi
İspanyol Merdivenleri veya İtalyanca adıyla Scalinata di Trinità dei Monti, Roma eski şehir merkezinin doğu ucunda, aşağıda Piazza di Spagna (‘İspanya Meydanı’) ile yukarıda bulunan Trinita dei Monti Kilisesi‘nin hâkim olduğu Piazza Trinita dei Monti arasında dik bir yamacı tırmanan 1723’ten kalma bir dizi basamağın adıdır.
Popüler mekânlardan birisi
İspanyol Merdivenleri ilkbahar ve yaz aylarında gerek turistler gerekse yerliler arasında son derece popüler olup, kalabalık arasından geçmekte ya da bir kenara oturmakta bile zorluk çekebilirsiniz. Burası kenti gezmeye gelenlerin toplanıp gevşeyebilecekleri veya buluşma noktası olarak belirlenen bir noktadır. İspanyol Merdivenleri tarihsel olarak da sanatçılar, ressamlar ve şairlerin ziyaret edebileceği bir yer olmuştur. Merdiven, 138 basamaktan oluşmakta olup, eğer çıkamayacak kadar yaşlı, yorgun ya da hastaysanız sizi İspanyol Merdivenleri’ne götürecek olan Metro İstasyonu’nun yanında bir asansör bulunmaktadır. Bölgeyi temiz tutmak için yetkililer, basamaklarda oturan ziyaretçilerin yemek yemelerini yasaklamıştır.
İspanyol Merdivenleri her ilkbaharda düzenlenen Bahar festivalinde açelya sergisi için renkli açelyalar ile dolu binlerce saksı ile dekore edilmektedir. Ağustos ve Kasım ayları arasında ise ücretsiz Opera performansları için tribün olarak kullanılmaktadır.
Neden İspanyol Merdivenleri?
Bu merdivenlerle bilinmesi gereken en önemli şey İspanya ile ilgili bir ilişkisinin olmadığıdır. İspanyol Merdivenleri ve Piazza di Spagna’yı tam olarak anlamak için, 1501 yılına dek gidecek denli bir tarih bilgisi gerekir.
İtalyan Savaşları
65 yıllık süren ve İtalyan Savaşları olarak bilinen savaş sonunda Fransa İspanya’ya galip gelerek Napoli‘ye egemen olmayı başarmıştır. Bu savaşta,
Ferdinand ve İspanyalı Isabella, Fransa Kralı XII, Milanolu Ludovico Sforza ve Papa II. Alexander ile Roma’nın Borgia ailesi gibi dönemin ünlü isimleri yer almıştır. Napolyon, 18. yüzyıl sonlarında Avrupa uluslarını yeniden tasarlayana ve sınırları yeniden çizene dek bu iki ülke düşman kalmıştır. Bu yüzden Roma kentinin ortasında büyük bir meydanın adının İspanya’nın adını taşıması bile İtalyanların Fransa’ya olan tepkisini göstermesi açısından ilginçtir.
1501 zaferinin onuruna, Fransa Kralı XII. Louis, Pincian Tepesinde sonrasında Piazza di Spagna olacak meydana bakan bir kilise inşa etmek üzere Trinità dei Monti kilisesini görevlendirdi. Görevlendirilecek mimarlar seçilip, planlar çizilmişse de 1502’de Napoli, İspanyolların tekrar eline geçince kilise üzerindeki tüm çalışmalar aniden durdurulmuştur. 1559 yılına kadar bitmeyen İtalyan Savaşlarının maliyeti ve 1527’de Fransızlar tarafından Roma Yağması da göz önüne alındığında, ikiz çan kuleli Trinità dei Monti’nin e kutsanması 1585’ü bulmuş ve toplam 84 yıl sürmüştür. O zamanlarda Trinità dei Monti kilisesi o zamandan beri İspanyol Merdivenleri, la Scalinata di Spagna olarak bilinen uzun İspanyol merdivenlerinin taç giydiği başlık olarak düşünülmüştür.
İspanyol Merdivenleri Nasıl Yapıldı?
Trinità dei Monti kilisesinin bulunduğu alanın aşağısında öncesinde Platea Trinitaris olarak bilinen düzlükte kalabalık halk kitleleri yerleşmeye
başlamış, Piazza Del Popolo’daki Porta Flaminia’ya yakınlığı nedeniyle, Platea, Kuzey Avrupa’dan Hanlar, Tavernalar ve turistlerle dolmuştur. Porta Flaminia, Roma’nın vergisiz statüsünden yararlanan turistler ve ziyaretçilerce yaygın olarak kullanılan bir kapıydı. Platea ise geceleri fahişeler, sarhoşlar, kabadayılar ve sanatçılarla dolu, kavga ve gürültünün eksik olmadığı kaba saba bir mahalle idi. Michelangelo Merisi (Caravaggio), Orazio Gentileschi’nin ve Onorio Longhi’nin sert içki, hafifmeşrep kadınlar ve iyi bir kavga aramak için sokaklarında dolaştığı yer burasıydı ki çoğu zaman aradıklarını buluyorlardı.
La Scalinata di Trinità dei Monti
La Scalinata di Trinità dei Monti olarak adlandırılan büyük merdiven, Piazza di Spagna ve Piazza di Francia’yı birleştirirken Fransa ile İspanya arasında, iki düşman toplum arasında bir köprü olmuştur. Papa XIII. Gregory Fransa ve İspanya arasındaki 65 yıllık bir İtalyan Savaşını sona erdiren 1559 Cateau-Cambrésis Barışı’nın hatırasını yaşatmak için bu merdiveni inşa etmek istemiştir. Bununla birlikte barış çok uzun sürmemiş, İspanyol-Fransız Savaşı 1635’te başladı ve 1659’a kadar devam etti. Bu çatışmanın sonunda Fransa, Fransız Bask Bölgesi’ni ilhak etmiştir. İtalyanlarca Stefano Gueffier olarak da bilinen Étienne Gueffier Fransız-İspanyol Savaşı sırasında, 1623-1660 yıllarında Roma’da görev yapan Fransız diplomat olup, 1660 yılında öldüğünde, Trinità dei Monti kilisesine bağlı olan Minim rahiplerine 20.000 scudi[1] bağışladı.
Fransa ve İspanya arasındaki köprü
1592’de, Roma’nın zenginlerinden Gianfranco Monaldeschi, Papa VIII. Papa’ya (Aldobrandini) karşı ihanet etmekle suçlanmış, Palazzo Monaldeschi adıyla bilinen sarayına ve topraklarına Vatikan tarafından el konmuştur. 1642’de, Plato Trinitatis’teki Monaldeschi Sarayı (Palazzo Monaldeschi) müzayedeye çıkarıldı ve 8. Oñate Kontu ve İspanya’nın Roma Büyükelçisi Inigo Vélez de Guevara tarafından satın alınmıştır. Oñate, Trinità dei Monti Kilisesi etrafındaki alanın çoğunu işgal eden Fransızlardan uzak durmak için anlaşma üzerine atlamış hatta aceleden İspanyol Kralı III. Philip’ten izin almayı bile beklememiştir. Zekice bir alışveriş olmasına rağmen, otoritesine karşı gelinmesi Kral Philip’i kızdırmış, bu yüzden Kral Oñate’i 10 yıl boyunca para ödemesi için bekletmiştir. 1652 sonunda tazminat ödendikten sonra, Oñate, eski Monaldeschi Sarayı’nı yeni İspanyol Büyükelçiliğine dönüştürmek için Francesco Borromini ve birkaç diğer Romalı mimarlarla anlaşmıştır. Böylece Palazzo Monaldeschi İspanyol Büyükelçiliği olurken, aralarında ihtilaf yaşayan Fransız ve İspanyol toplulukları Platea Trinitatis’e yan yana yerleşmiştir.
Bu dönemde meydanın güneyindeki Piazza Mignanelli’nin yakınları Piazza di Spagna, meydanın kuzeyinde, Piazza del Popolo’ya doğru ilerlenen bölge ise Piazza di Francia olarak biliniyordu. Piazza di Francia, Trinità dei Monti’ye dik bir rampa ile bağlanmış, sonradan ünlü İspanyol Basamakları olacak bir yamaç tepeye uzanan toprak yol olarak ortaya çıkmıştır. Minimitler parayı Scalinata della Trinità dei Monti’yi inşa etmek için kullandıysa da artık Fransa ve İspanya’yı birbirine bağlamak artık önemli bir konu değildi. Minimitler aslında Fransız kilisesi Via dei Condotti’ye ve Tiber Nehri boyunca Vatikan’a bağlamak istiyordu. Buna karşın Papa VII. Alexander (Chigi) ile Fransız Kralı XIV. Louis, tasarım konusunda aynı fikirde değildi, daha doğrusu Güneş Kral Louis merdivenlerin ortasına büyük bir altın heykel dikilmesini istiyordu.
Bernini’ye Sunulan Proje
Proje, Gianlorenzo Bernini yapacak şekilde tasarlandıysa da Vatikan ile Güneş kralın anlaşmazlığı uzayınca Bernini başka bir projeye başladı. 1715’te XIV. Louis ölünce merdivenin ortasına Güneş Kralı heykeli yapılmasına gerek kalmadı ancak 2 yıl sonra İspanya Kralı V. Philip, Fransız tahtına geçmek için harekete geçti. Dörtlü İttifak Savaşı, 1720’de İspanya’nın yenilgisiyle sonuçlandıktan sonra bir tasarım yarışması düzenlendi ve ödül Francesco de Sanctis adlı nispeten bilinmeyen 38 yaşında bir Romalı mimara verildi. 1723’te başlanan proje 3 yılda bitirildiyse de 1728’de, Pincian Tepesi’nde basamakları desteklemek için inşa edilen istinat duvarı sağanak yağmurlar ve inşaat kusurları nedeniyle çöktü. Suçlama daha çok projede çalışan ustalara atılmış olmasına rağmen, nihai ceza Francesco de Sanctis’e verildi. İhmalinden dolayı dava açıldı ve tazminat ödemesi gerekti ki bu olaydan üç yıl sonra 52 yaşında öldü. 18. yüzyılın sonlarında, Platea Trinitatis’ta hayat değişti, Piazza della Trinità dei Monti veya Piazza di Francia referansları kayboldu artık meydan da Piazza di Spagna olarak biliniyordu. Meydanın neden İspanya Meydanı olarak adlandırıldığı net olmayıp, Roma’nın 1527’de yağmalanmasından sonra gelişen Fransız karşıtı duruş ile ilişkili olduğu sanılmaktadır. 19. yüzyılın başlarında İspanyol Merdivenleri Çingeneler, dilenciler, sanatçılar ve sanatçı modelleri için bir buluşma noktası haline gelmiştir.
Roman Holiday (Roma Tatili) Filmi
1953’te, ‘Roman Holiday’ (Roma Tatili) filminde, Gregory Peck’in Audrey Hepburn’u bir gelatoyla ünlü merdivenlerde gezintiye çıkardığı zaman İspanyol Merdivenleri popüler kültürde yerini almıştır. Film, hem Amerika ile Roma arasındaki hem de tüm dünya ile Audrey Hepburn arasındaki bir aşk ilişkisinin fitilini ateşlemiştir. Filmde Gregory Peck’in canlandırdığı Joe Bradley’in yaşadığı ev Piazza di Spagna’dan kısa bir yürüyüş mesafesinde olup sanat galerileri ve sanatçılarca popüler olan Margutta’da 51 numara yer almakta. Gregory Peck bu sokakta hiç yaşamamış olmasına rağmen, Federico Fellini ve Giulietta Massina sayesinde beyaz perdede yaşatılmıştır. Via Margutta, Piazza di Spagna’nın yakınlarındaki en güzel caddelerden birisidir.
İlginç Olaylar
Uzun üstelik seyircisi hazır bir merdiven insanları aptalca şeyler yapmaya teşvik edebilmektedir. 1963 yılında Ferrari kullanan bir Roma polisi, merdivenlerden aşağıya bir hırsızı kovalamıştır. 1993 yılında ise Mercedes çalan bir araba hırsızı arabayı merdivenlerden aşağı sürmekten çekinmemiştir. Yıllar boyunca aşınan ve kirlenen traverten taşlar, 1995’te restore edilmişse bu tür olayların son bulmamıştır. 2007 yılının Haziran ayında, 24 yaşında bir Kolombiyalı, İspanyol Merdivenleri’nin Piazza di Spagna’ya inen bir cadde olduğunu düşünerek Toyota Celica’sıyla aşağıya inmeye çalışmışsa da yarı yolda merdivenlerin üzerine kalmış, araç yukarı itilerek geri çıkarılamayınca mecburen merdivenlerden aşağı indirilmiştir.
16 Ocak 2008’de, bir performans sanatçısı basamaklardan aşağıya 500.000 renkli lastik top dökünce merdivenler yine ana haber bültenlerinde yerini almıştır. Olaydan hemen sonra tutuklanan sanatçıya göre, her bir top politikacı tarafından söylenen bir yalanı temsil ediyordu. Ekim 2015’te, İspanyol Merdivenleri restorasyon için halka kapanmış, 2016 ilkbaharında yeniden açılmıştır. 1,5 milyon euroluk onarım projesi, Piazza di Spagna’nın hemen dışındaki Condotti üzerindeki amiral mağazasının 130. yıldönümünü kutlayan Fashion House Bulgari tarafından bağışlanmıştır.
La Fontana della Barcaccia (Batık Tekne çeşmesi)
Roma’nın en büyük inşaat dönemlerinden olan 16. ve 17. Yüzyıllarda Papa Urban VIII (Maffeo Barberini) sayesinde Gianlorenzo Bernini, Francesco
Borromini ve Pietro da Cortona gibi mimarların elinde çıkan çoğu Barok stilde pek çok yapı tarihi kenti süslemiştir. Açıkçası Roma’da kenti Antik Çağ’da Roma İmparatorluğu‘nun 3. yüzyılından beri bu kadar yapı inşa edilmemiştir. Antik Roma binaları yıkılmış ve yeni Barok kiliselere, Saraylara ve meydanlara dönüştürülmüştür. Bununla birlikte VIII. Urban Roma eserlerine fazla hoyrat davranmış, biraz da bu yüzden 17. Yüzyıl Roması’nın en önemli eleştiri hareketi olan konuşan heykel yani ‘Pasquino’nun yayılmasına yol açmıştır. Konuşan heykellere yazılan ‘Barbarların yapmadığı, Barberini yaptı’ sözleri Papa’nın Eski Roma’ya karşı acımasızlığını gözler önüne sermektedir.
Aqua Virgo (Aqua Vergine) 1453 yılında onarıldığında, Piazza di Trevi’deki bir su çeşmesinde sonlanan su, Campo Marzio’ya getirildi. 1572’de Giacomo Della Porta, Piazza del Popolo‘da bir çeşme inşa etti ve Aqua Vergine başka bir yere doğru uzatıldıysa da 1627’de Papa VIII. Urban, Aqua Vergine’e tekrar dokunmaya ve su tedarikini Platea Trinitatis’in yeni topluluğuna dağıtmaya karar verdi. Projeyi, en sevdiği mimar ve heykeltıraş Gianlorenzo Bernini ve babası Pietro Bernini’ye verdi. Pietro Bernini’ye Aqua Vergine’yi Piazza di Spagna’ya uzatırken genç Bernini’nin fıskiyeyi tasarlarken hayal gücünü kullanmıştır. Fontana della Barcaccia, Roma’da çok ilginç ve sıklıkla turistlerin gözünden kaçan bir çeşmedir. Bernini, Tiber nehri 1598’de taşarken suyun Platea Trinitatis’in merkezindeki yere küçük bir balıkçı teknesi taşıdığı efsanesine bir gönderme yapmıştır. Bernini’nin 1598’de doğduğu göz önüne alındığında bu hikâyenin mimarın hayatında bir önemli bir sembol olması muhtemeldir. Çeşmede tekneyi zemin seviyesinin altına batırmak, tamamen dâhice olup, sadece bir batık geminin hikâyesini vurgulamakla kalmamış aynı zamanda kötü su basıncı sorununu da çözmüştür.
Barcaccia çeşmesinin etrafındaki Arı motifi – ki Roma’nın pek çok yerindeki yapıda bu işareti görebilirsiniz- Barberini ailesinin armasıdır. Aile, 16. yüzyılda Roma’ya ilk geldiğinde, İtalyanca ‘at sineği’ anlamına gelen Tafani adını almış olup, arıdan önce at sineği sembolünü kullanmıştır.
Notlar
[1] Scudi veya Scudo, İtalya yarımadasında çeşitli eyaletlerde 19. yüzyıla kadar kullanılan bir dizi madeni paranın adıydı. Fransız écu ve İspanyolca ve Portekizce escudo gibi isimler Latince skutumdan türetilmiştir. 16. yüzyıldan itibaren İtalya’da büyük gümüş paralar için kullanılan isim. Boyutları veren ülkeye göre değişmiştir.