Yunan ve Roma uygarlıkları Akdeniz’de yer almaktaydı. Roma, Yunan yaşam tarzını özümsemişse de Antik Roma ve Antik Yunan arasında özellikle Atina arasında büyük farklılıklar bulunmaktaydı. Sömürge döneminde, Yunanlılar ve Romalılar birbirlerini etkilemiş olup, iki uygarlık başlangıçta Karadeniz ve Akdeniz bölgelerindeki ticaret yoluyla etkileşime girmişlerdir.
Tarih boyunca Romalıların Yunanlılardan neler aldıkları hakkında çok şey söylenmiş olup, Yunanlılar yaratıcı olduklarını Romalılar ise daha iyisini yaptıklarını iddia
etmiştir. Yunanistan, sonradan Greko-Romen olarak anılacak iki medeniyetin daha yaratıcı ve orijinal bir parçasıydı. Yunanlılar, tamamen yeni bilgi dalları oluşturup, temellerini ortaya koymuşlardır. Kelimenin tam anlamıyla mantığı icat etmişlerdir ayrıca drama, demokrasi, jüri sistemi, epik şiir, trajedi ve komedi onların mirasıdır. Yunanlılarla karşılaştırıldığında, Romalılar yaratıcı sanatlarda büyük ölçüde özgün olmayan taklitçilerdi. Romalılar hakkında söyleyebileceğiniz en iyi şey, Yunanlıların ne yaptığını takdir edebilecek dahası zekice yorumlamak ve geliştirmek konusunda iyi fikirleri olduğudur. Bununla birlikte Romalılar, mükemmel organizatörlerdi, savaşmayı da barışı nasıl koruyacaklarını da biliyorlardı ki Yunanlıların da dahil olduğu büyük imparatorluklarını mükemmel yönetebilmişlerdir. İmparatorluklarını çok hızlı bir şekilde genişletmeye çalışmak için eski Atina’nın yaptığı hatayı yapmadılar. Bunun yerine, zaferden zafere, yavaş yavaş, yüzyıllarca içinde karşılarında kimse ayakta kalmayana dek genişlediler. Roma hukuku fevkalade etkiliydi ki günümüzde bile kullanılmakta olan Roma hukuku kavramları bulunmaktadır. Bir yoruma göre Roma, Avrupa’ya, Kuzey Afrika’ya ve Yakın Doğu’ya Yunanistan’ın ruhunun taşındığı vücut olmuştur.
Yunan Demokrasisi, zengin aristokrat sınıf tarafından yönetilirken Romalılar, Plebe halkı genellikle Patriciaların kaprislerine hizmet etse de, Patricialar (zengin sınıf) ve Plebeyalıları (fakir) temsil eden iki parti, tarafından yönetilmiştir. Yunan heykeli mükemmel formun idealleştirilmiş versiyonu olmakla birlikte Romalılar kusursuz formun kendilerinin gerçekçi portrelerini içerdiğini düşünmüşlerdir. Yunan mimarisi eşit olarak simetrik olmasına rağmen, Roma mimarisi somut kubbeleri ve kemerleri kapsıyordu. Romalılar Yunan çok tanrıcılığının tanrılarını ödünçlerken isimlerini Latince olarak değiştirmişlerdir. Yunanlılar yeryüzündeki hayata odaklanmışlardı; insanın yeryüzünde yargılanacağına ve hem iyi hem de kötü işlerinin onu öbür dünyaya kadar takip edeceğine inanıyordu. Romalılar ise eğer ideal vatandaş olurlarsa ölümden sonra kendilerinin de tanrı olacağına inanmaktaydı. Yunan tanrı ve kahramanlarına dair mitolojik öyküler (Bkz. Yunan Mitolojisi) Romalılar tarafından Latince isimler ve bazı önemsiz değişiklikler yapılarak kabul edilmişti (Bkz. Roma Mitolojisi). Yunanlıların en önemli destanı İlyada’dan yaklaşık 700 yıl sonra, Romalılar neredeyse aynı kalitede olan Aeneis‘i üretmişlerdir.
Yunan Sanatı – Roma Sanatı
Yunan sanatının taklitçi ya da dekoratif amaçlı Roma sanatından üstün olduğu kabul edilmektedir. Aslında Yunan olarak düşündüğümüz birçok sanat eseri de
Yunan orijinalin Roma kopyasıdır. Kabaca ve biraz abartarak özetlemek gerekirse günümüzde Louvre Müzesinde sergilenen Antik Yunan Heykel sanatının en ünlü parçalarından Venus de Milo örneğinde olduğu gibi Klasik Yunan heykeltıraşlarının amacının ideal bir sanat formu üretmek olduğu, ancak Roman sanatçıların amacının genellikle dekorasyon için gerçekçi portreler yaptığı söylenmektedir. Bununla birlikte Roma sanat eserlerinin tümünün Yunan formlarını taklit ettiği söylenemeyeceği gibi tüm Yunan sanatının da çok gerçekçi olduğu söylenemez. Klasik dönemde zirveye ulaşan Yunan sanatı, Miken, geometrik, arkaik ve Hellenistik dönemlere ayrılmıştır. Yunan çömleklerinin daha Yunan kolonileri döneminden itibaren ithal edilmesinin Yunan kültür ve sanatının İtalya’da popüler olmasına yardım ettiği de unutulmamalıdır. Yunanlılar, Korint, Dor ve İyonik olmak üzere üç farklı mimari stilini geliştirmişti. Roma ve Yunan tapınakları neredeyse aynıydı, ancak Roma, onları daha estetik hale getirmek için kubbeler ve tonozlar gibi birkaç ayrıntı içeriyordu. Yunanlılar, insan bedeninin kullanıldığı heykellere, Romalılar, bina tasarımı ve tekniğine daha fazla odaklanmışlardır.
Eski Yunan’da kıyafetler. Kaynak: “Costumes of All Nations ” (1882) Albert Kretschmer.
1. Seyahat kıyafeti
2. ve 3. Kadınlar
4. Kral
5. ve 6. Düğünde gelin ve damat
7. Kadın sepet taşıyıcı
8. Bereket ve hasat tanrıçası Demeter’in rahibesi
9. ve 11. Kadınlar
10. Komutan
12. Kral
Yunan Ekonomisi – Roma Ekonomisi
Antik Roma ve Antik Yunan ekonomisinde önemli farklılıklar ve benzerlikler vardır. En önemlisi Atina deniz ticaretiyle gelişirken, Roma fetihle büyümüştür. Eski Yunanistan ve Roma, üzüm ve zeytin yetiştirmek için ideal topraklara sahip, aşağı yukarı aynı enlemler üzerinde yer alan Akdeniz ülkeleri olmakla birlikte arazi yapıları oldukça farklıydı. Neredeyse tümü su kenarlarına kurulmuş olan Antik Yunan şehir devletleri birbirlerinden engebeli kırsal alanlarla ayrılırken İtalyan yarımadasında Roma, Tiber Nehri‘nin bir tarafında yer almakta ancak İtalik kabilelerin yaşadığı yerleşimlerin Roma ordusundan sakınmalarını sağlayacak doğal dağlık sınırlar bulunmamaktaydı. Çizme’de kuzeyde (Alpler) ve doğuda (Apennine) iki dağ silsilesinin yanı sıra Napoli civarında volkanik Vesuvius dağı püskürttüğü lavlarla çevresinde verimli topraklar üretmişti. Yunanistan ve Roma’nın da dâhil olduğu pek çok antik uygarlığın ekonomisi tarıma dayanıyordu. Yunanlılar kendi kendine yeten buğday üreten küçük çiftliklerde yaşamakta olup, iklim ve arazi şartları, kötü tarım uygulamaları gibi sebeplerle pek çok hane dönem dönem kendilerini besleyemeyecek hale gelmekteydi. Yunanlıların kendilerine yetecek kadar ekmesinin bir sebebi de tahıl ticaretini alçaltıcı bir uğraş olarak görmeleriydi. Yunanlıların başlıca ihracatı zeytinyağı ve üzümdü, Romalıların ortak ticaret kalemleri ise bronz ve seramikti. Başta buğday ithal eden Romalılar ise büyük çiftliklerde şarap ve zeytinyağı üretmekteydi. Yunanlılar ve Romalılar maden işletmekte, kentlerinde imalat ve el sanatı ürünleri gerçekleştirmekteydi. Yunanlılarında köleleri vardı ama Roma’nın ekonomisi, genişlemeden geç İmparatorluğa kadar tamamen köle emeğine bağımlı olup, girişilen fetihler imparatorluğa çok sayıda köle kazandırmaktaydı. Her iki uygarlık da para basmışsa da Roma, Roma İmparatorluğu‘nu finanse etmek için para biriminin değerini düşürmüştür.
Eski Yunan ve Roma’da Sosyal Sınıflar
Yunanistan ve Roma’nın sosyal sınıfları zamanla değişmişse de Atina ve Roma vatandaşları özgür vatandaşlar, özgür bırakılmış köleler, köleler, bazı vatandaşlık haklarına sahip yabancılar ve kadınlardan oluşuyordu. Bununla birlikte bu gruplardan sadece bazıları vatandaş olarak sayılmaktaydı. Roma’da ayrıca özgür insanlar da halk tabakasından (Pleb) ve aristokratlar (Patrici) olmak üzere ikiye ayrılmaktaydı.
Eski Yunan ve Roma’da Aile
Atinalı kadın vatandaş değildi. Bununla birlikte dedikodulardan uzak durdukları, haneleri idare ettiği ve hepsinden önemlisi meşru çocuklar ürettiği sürece kadına
değer verilmekteydi. Kadınların mülk edinme hakkı vardı ama malını satma hakkı yoktu. Atinalı kadınlar babasının malı olarak görülürdü hatta evlendikten sonra babası kızını geri alma hakkına sahipti. Romalı kadının mülk satın alma yanında satma hakkı da vardı ama o da gerek baba gerekse koca evinde erkeğin yasal olarak desteklenen baskına maruz kalmaktaydı. Roma vatandaşı olarak görülen Romalı kadınların dindar, alçakgönüllü ve uyumlu olması beklenirdi. Roma ailesinde ailenin babası baskın karakter olup, yeni doğmuş bir çocuğu evde tutup tutmayacağına karar verebilirdi. Tüm ailenin liderine paterfamilias adı verilmekte olup, kendi aileleri olan yetişkin oğullar bile önemli kararları babalarına danışmadan veremezdi. Yunanistan’da ise durum farklıydı oikos adıyla anılan hanenin lideri erkekti ama çekirdek aile son derece güçlü olup, oğullar yasal olarak babalarının otoritesine meydan okuyabilirdi.
Eski Yunan ve Roma’da Yönetim
Atina’yı başlangıçta krallar yönetirken, ardından oligarşi sonrasında demokrasi hâkim olmuştur. Şehir devletleri aralarında anlaşmazlığa düştüklerinde ligler oluşturmak için bir araya geldilerse de Yunanistan’ın zayıflamasına böylece önce Makedon kralları ardından Roma İmparatorluğu tarafından fethedilmesine yol açmışlardır. Roma’yı başlangıçta krallar yönetirken, dünyanın başka yerlerinde neler olduğunu gözlemlenince krallığın yerini, demokrasi, oligarşi ve monarşinin çeşitli unsurlarını birleştiren karma Cumhuriyetçi bir hükümet biçimi aldı. Son olarak ise anayasal olarak onaylanmış bir imparator tarafından yönetildiyse de nihayetinde Roma İmparatorluğu dağıldı ve Batı’da küçük krallıklara bölündü. Yunanlılar, Atina’da MÖ 500-300’e Yunanistan’ın Altın Çağı’na hükmederken, oysa Roma’nın altın çağı Cumhuriyet’in son yüzyılında ve İmparatorluğun ilk yüzyılında ya da ikisinde kalmıştır.