Yazı: Özhan Öztürk
ANTAR Arap Mitolojisinde 7. Yüzyılda yaşadığına inanılan savaşçı bir ozan ve kültürel bir kahraman olup öyküleri gerçek ile kurgunun karışımıdır.
Antar ile Ablah
Ab kabilesinden Şaddad ile Afrikalı köle kadın Zabiba’nın oğlu olan Antar annesi siyah olduğu için derisinin rengi yüzünden başlangıçta halkı tarafından aşağı görülmekteydi. Daha 10 yaşındayken kabilenin sığırlarına musallat olan bir kurdu, 15 yaşında ise çıplak elleriyle bir aslanı öldüren Antar delikanlılık yaşına geldiğinde kusursuz bir savaşçı olmuştu. Amcasının kızı Abla’ya âşık olmuşsa da iki gencin evliliğine izin verilmeyince Antar kendini ispatlamak için Kuzey krallıklarından özel develer getirmiş ya da düşman kabilelere kan kusturmak gibi olağanüstü işler başarmıştır. Antar’ın en önemli macerası İbla (Ablah) adlı güzel kızla evlenebilmek uğruna çıktığı ve Hıristiyan toprakları dâhil tüm Akdeniz bölgesine egemen olup, Roma imparatoru ile tanıştığı seferdir. El- Asmai (MS 739–831) tarafından yazıya geçirilen Sirat Antar adlı destanda Antar ideal bir Bedevi şefi olarak tasvir edilmekte, derisine hiçbir silahın işlemediği, Djamy adlı büyülü bir kılıcı kullanan ve Abjer adlı olağanüstü güzellikte bir ata binen onurlu, cesur ve cömert bir insan olduğu kaydedilmektedir. Bazıları sonradan eklenmiş 40 kadar öykünün kahramanı olan Bedevi Antar, Avrupa’da tanınmamaktaysa da öyküleri bazı yazarlarca İslam dünyasının Kral Arthur’u denilecek denli önemsenmiştir.
Korsakov’un Antar ve Gülnazar’ı
19. yüzyılda Nikolay Rimsky-Korsakov, 2. senfonisinde Antar adlı 4 bölümlük bir senfonik süit yer almakta olup, kahraman Gülnazar adlı bir periyi kurtararak zafer, kudret ve aşkı elde etmektedir. Antar, Gülnazar’a eğer kendisini sevmekten vazgeçerse canını almasını söylemiş, kadın da bir gün adamı endişeli görünce sarılmış, Antar peri kızının kollarında ölmüştür.
Kaynak: Özhan Öztürk. Dünya Mitolojisi. Nika Yayınları. Ankara, 2016