Makale: Özhan Öztürk
Osmanlı döneminde Livane[1] olarak geçen Artvin kent merkezinin adı Gürcüce/Ermenice “tarla (veya verimli toprak, bağlık) kent” anlamına gelen Artavani[2] kelimesi ile ilişkili olup, Gürcüce Artvani ve Ermenice Artvini formları[3] kaydedilmiştir. Tarihi Batum-Kars yolu üzerinde yer alan Livane kenti, Çoruh nehri vadisinde ve Kuvadit dağı eteklerinde deniz seviyesinden 640 m yukarıda kurulmuş bir yerleşimdir.
Osmanlı Döneminde Artvin (Livana)
Önceki Dönem Tarihi İçin Bkz. Bagratlılar Hanedanı ve Bkz. Tao-Klarjeti
1551’de Osmanlı sancağı yapılan Livana toprakları babadan oğula geçme şartıyla “ocaklık” ve “yurtluk” olarak dağıtılmıştır. 1828-29 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Poti, Ahıska, Kars ve Erzuzum Rus işgaline uğrarken 14 Eylül 1829’da imzalanan Edirne Antlaşması’yla Ruslar Şavşat, Artvin, Kars, Bayburt ve Muş’u boşaltırken Ahıska bölgesi Rusya’ya terkedilmiştir. Değişen sınırla birlikte Osmanlı’nın Çıldır eyaleti de feshedilerek 1830’da Tahdit-i Hudut komisyonunca Artvin, Ardanuç, Şavşat, Borçka ve Yusufeli’nden oluşan Çıldır sancağı oluşturularak Erzurum eyaletine bağlanmıştır.
1854-55 Kırım Savaşı sırasında Rus ordusu Kars’ı ele geçirmeye çalışmışsa da
başarılı olmamış Lazistan ve Livane’den cepheye giden gönüllüler düzenli orduyla birlikte büyük yararlılık göstererek savaşmış, savaşı sırasında veya sonrasında Artvin sınırlarında bir değişiklik olmamıştır. 1868 Trabzon salnamesine göre Livane kazasımda 17.942 kişi yaşamakta bunların 16.373’ünü Müslümanlar, 308’ini Gregoryen Ermeniler, 1.261’ini Katolik Ermeniler oluşturmaktaydı. Aynı salnameye göre Livane kazasında 124 İslam Okulu, 1 Ermeni okulu, 4 Katolik okulu, 14 rahibin görev yaptığı 4 kilise, 10 müderris, 113
hatip, 15 imam, 18 mescit, 115 cami ve 7 medrese bulunmaktaydı.
1877-78 Osmanlı-Rus savaşı (93 Harbi) Sırasında Artvin
1877-78 Osmanlı-Rus savaşı sırasında Rumeli cephesinde Edirne’yi işgal edip Yeşilköy’e (Ayastefanos) dek ilerleyen Rus ordusu Kafkas cephesinde de Tiflis Ermenisi Loris Melikoff komutasında 24 Nisan 1877’de Arpaçay ve Ahıska üzerinden iki kol halinde Osmanlı sınırını geçmiştir. Bu birliklere komuta edenlerden General Arşak’ın Ermeni diğer General Çavçavadze’nin Gürcü olması Rusya’nın Gürcü ve Ermeni milliyetçiliğini Osmanlı karşıtı ve yayılmacı stratejisinin dayanaklarından biri haline getirmesiyle izah edilebilir. 28 Nisan 1877 günü 25 tabur piyade, 48 süvari
bölüğü ve 96 topla Kars kalesini kuşatan Rus güçleri karşılarında 39 piyade taburu, 3 süvari bölüğü ve 6 topa komuta eden Hüseyin Sabri Paşa’yı bulmuşlardır. 15 Mayıs’ta Ardahan üzerinde yoğunlaşan Rus saldırısı 2 günde başarıyla ulaşmış Türk askeri istihkâmları terk etmişse de Ardahanlı siviller Rus askerlere karşı direndiklerinden şiddetli sokak çarpışmaları gerçekleşmiş, çok sayıda siville birlikte 1750 kadar Türk askeri şehit edilirken, aralarında Mirliva Paşa’nın da bulunduğu 1.000 kadarı da esir düşmüştür[4]. Ardahan’ın düşmesinin ardından Ardanuç kaymakamlığına
atanan Dede Bey, Asakir-i Muavene adlı gönüllü birliğe asker toplayarak Batu-Ardahan yolunu kapatmaya çalışmıştır. Melikoff, 8 Haziran’da bu sefer Kars’ı kuşatmış, Ahmet Muhtar Paşa’nın başarılı savunması karşısında 28 Haziran’da çekilmek zorunda kalmışsa da 15 Ekim’de Alacadağ Meydan Muharebesi’nde alınan yenilgi Kars’ın 18 Kasım sabahı düşmesine sebep olmuştur. 3 Mart 1878’de imzalanan
Ayastefanos Antlaşması’nın 19. maddesi 13 Temmuz’da Berlin’de de onaylanınca 410 milyon altın ruble savaş tazminatını ödeyemeyen Osmanlı devletinin Artvin, Ardanuç, Borçka ve Şavşat kazalarını içeren ‘Elviye-yi Selase’ bölgesi Ruslar’a terk edilmiş, bu tarihten itibaren Türk-Rus sınırı Artvin dağı- Melo – Orucuk Kabanı – Aşağı Hod – Erkinis tepeleri – Tavusker – Oltu hattı boyunca çizilmiştir[5].
Berlin Antlaşması’nın 7. maddesinde Rusya’ya terkedilen bölgelerin halkına 3 sene içerisinde mülklerini satarak ülkeyi terk etmeleri aksi taktirde Rusya tabiiyetine girecekleri tebliğ edilmiş, Acara ve Artvinli pek çok İslam başta İzmit ve Bursa olmak üzere Samsun, Çorum, Tokat, Yozgat, Adapazarı’na yerleşmiş ve “93 muhacirleri” olarak anılmışlardır. Rus Çarlığı döneminde Artvin, Şavşat ve Borçka istarnişaları Batum oblastına
bağlanmış olup, kentler Rus veya Gürcü Hristiyanlar arasından seçilen “naçarnik” adı bürokratlar tarafından, nahiyeler ise yerli halktan “istarşina” adı verilen görevliler tarafından yönetilmekteydi. Bu dönemde bir yandan giden Müslümanların yerine başta Ermeniler[6] olmak üzere çeşitli milletlerden Hristiyan toplulukları getirerek demografik dengeyi değiştirmeye çalışmış diğer yandan bölgenin ileri gelenlerine çeşitli ünvan ve memuriyetler vererek, köylülerden vergi almayarak, askerlik hizmetinden muaf tutarak halkı kazanma yolunu izlemişlerdir. Bununla birlikte Belediye başkan yardımcılığı görevini yürüten Tevfik Bey ile Andriyas
arasındaki kavga, Tevfik Bey’in Andriyas’ı öldürmesiyle sonuçlanmış Tevfik Bey ailesiyle birlikte alelacele Osmanlı’ya sığınmak zorunda kalırken evi Ermeniler tarafından yakılmış iki toplum arasındaki ilişkiler gerginleşmiştir. 1895’te ise Naçarnik Abaşizde Rus hükümetince aranan Vazirya (Vezirköy) köyünden Emin Ağa’yı kendi teslim almaya niyetlenince Ağa tarafından vurulmuştur[7].
Artvin’in 1877-78 Osmanlı-Rus savaşı ve I. Dünya Savaşı sırasında cephe hattında yer alması kentin büyük ölçüde yıpranmasına sebep olmuştur. 1878’de savaş tazminatı olarak Kars, Ardahan ve Batum sancaklarının Rusya’ya bırakılması ile Artvin merkez, Borçka, Şavşat, Ardanuç ve Kemalpaşa bölgeleri Rus yönetimine geçerken Arhavi, Hopa ve Yusufeli Osmanlı sınırları içerisinde yer almıştır. Çarlık Rusya’sı döneminde Rusya’nın Trans-Kafkasya eyaletinin Kutaisi vilayetine bağlanan kentte 1894’de çoğu Ermeni ve Türk 5.900 kişi yaşamaktaydı.
1878-1918 arasındaki 40 yıllık Rus idaresinden sonra 3 Mart 1918 tarihinde imzalanan Brest Litovsk Barış Antlaşması ile Kars, Ardahan, Batum (sonradan Sovyetlere verildi) ve Artvin Osmanlı Devleti’ne bırakılmışsa da kent 1918-1921 arasında dönem dönem Ermeni, Gürcü, Rus ve İngiliz idarelerinde kalmıştır. 12 Haziran 1918 tarihinde Elviye-i Selase’nin siyasi durumunu belirlemek için yapılan halkoylamalarında Artvin vilayetinde yaşayan 38.186 kişiden 19 yaşını doldurmuş 10.842 seçmenden 10.832’si Osmanlı devletine katılma yönünde oy kullanmıştır. Mondros Ateşkes Antlaşması sonrası ilhak gerçekleşmemişse de Artvin önce Yakup Şevki öncülüğünde oluşturulan Şura Hükümetlerine katılmış ardından 17 Aralık 1918’de İngiliz İşgal Komutanlığı yönetimine girmiştir. İngilizlerin bölgeden ayrılmasının ardından Gürcü denetimine giren bölge 23 Şubat 1921’de resmen TBMM hükümetinin yönetimine devredilirken 6 Mart 1921’de Yenibahçeli Şükrü Bey komutasındaki Türk güçleri kente girmiş, ertesi gün Artvin-Borçka Şavşat kazaları Ardahan kazasına bağlanmıştır. 20 Ocak 1921 tarihli Teşkilat-ı Esasiye’de 24 Nisan 1924’te değiştirilerek “liva-sancak” teşkilatları kaldırılarak Livane adı “Artvin” ile değiştirilerek il merkezi haline getirilmiştir. Haziran 1926’da 877 sayılı kanunla Yusufeli kazası da Erzurum vilayetinden alınarak, 1928’de 1282 sayılı kanunla Borçka kazası nahiye haline getirilerek Artvin iline bağlanmıştır.
M. Zeki, 1927’de kent nüfusunun Rusya’ya göçen Ermeniler hariç 353 hanede 885
erkek ve 819 kadın olmak üzere 1704 olduğunu belirtmiş olup, 1878’de kentin Rus yönetimine geçtiği sırada Müslümanların Ermenilere ucuza satmak zorunda kaldığı evlerin Ermeniler ’in yöreyi terk etmesi üzerine emvali milliyeden sayıldığını bildirmiştir[8]. Tarihi Livane kasabası Çarşı, Orta, Dere, Çayağzı ve Şehitlik adlı 5 mahalleden oluşmaktadır. 1878 yılında kazada 1 fırın, 1 han, 1 mağaza, 6 dükkân, 8 kahvehane, 6 çömlekçihane, 6 tabakhane bulunmasına karşın M.Zeki’nin 1927’de 3 otel, 3 han, 200 dükkan, 3 okul, 1 hastane, 1 eczane, 5-6 fırın ve bir o kadar da kasap olduğundan bahsetmesi engebeli yapısı ve savaş tahribatına rağmen yavaş da olsa yerleşimim geliştiğini göstermektedir.
Osmanlı ve Rus Çarlığı dönemlerinde Artvin halkının başlıca geçim kaynakları tarım,
hayvancılık, balıkçılık, gurbetçilik, el sanatları, inşaat, ağaç işçiliği, maden işçiliği ve kayıkçılık olup, pek çok Artvinli geçimini sağlamak için ayrıca mevsimlik işçi olarak Rusya’ya gitmekteydi. Cumhuriyet döneminde ise başta İstanbul olmak üzere Anadolu’ya dağılan Artvinliler dülgerlik, taş duvar ustalığı, pastacılık, fırıncılık, inşaat ve çatı ustalığı gibi meslek kollarında önce mevsimlik işçi olarak
çalışmış1-2 nesil içerisinde ise göçü kalıcı hale getirerek başka illere yerleşmişlerdir.
Çoruh nehri Livana’nın deniz ile bağlantısını sağlamakta olup, 1950’li yıllarda misyonlarını tamamlayana dek uzun süre Artvin-Batum-Bayburt arasında insan ve yük taşımacılığı kayıklar vasıtası ile bu nehir üzerinden yapılmıştır. Artvinli kayıkçılar sadece Karadeniz’e çıkmakla kalmayıp oradan Arhavi ve Hopa’ya dek ulaşmakta ve güneyde Bayburt’a dek ulaşarak önemli bir ticari ağ oluşturmaktaysa da 1878’de ilin Rusya’ya katılması taşımacılığın Bayburt ayağını sekteye uğratmıştır. Altı düz, iki ucu sivri,
dar gövdeli, ortası şişkin ve uzunca, mekik biçimli, en az üç kişi ile idare edilen kara kayıklar merkez ilçeye bağlı Zeytinlik (Sirya) ve Oruçlu (Orcuk) köyleri önü ile Borçka ve Muratlı (Maradit) kasabasından hareket ederek yaya olarak 4-5 saatte alınabilen yolu yarım saatte aşabilmekte bir seferde 2-3 ton yük taşınabilmekteydi. Fransız coğrafyacı J. Mourier 1887’de Paris’te basılan “Batoum et le bassin du Tchorok” adlı kitabında 1886 yılında Çoruh’ta 200 kadar kayığın işlediğini, bahar aylarında suların yükseldiği için kayık seferlerine ara verildiğini Rus hükümetinin kayık seferleri ve taşınacak yolcu sayısı ile ilgili bir talimatname hazırladığından bahsetmiştir[9].
1901 yılında Beşağıl köylü İmamzade Mahmut Efendi, Rus mühendis Pasiç
Bagdaboviç’e bulduğu maden örneklerini gösterince mühendis Kuvarsan (Bakırköy) köyünde maden arama ve işletme ruhsatı almışsa da haklarını bir süre sonra Alman Siemens şirketine satmıştır. Siemens 1912’de burada bir fabrika kurarak, 700-800 kadar işçi çalıştırmış ve Almanya’ya yılda 500 ton bakır ihraç etmiştir. Bu fabrika ile Hod köyünde bulunan bir diğeri I. Dünya Savaşı sırasında kapatılmıştır.
I. Dünya Savaşı Sırasında Artvin
Rus Kafkas Ordusu başkomutanı Yudenin’in harekât kısım amiri Maslofski I. Dünya
Savaşı öncesinde Osmanlı’ya karşı kullanmak üzere Türkiye Ermenilerinden 4 Ermeni taburu teşkil edildiğini, ayrıca Gürcüler ve Çerkezler gibi çeşitli Kafkas halklarının katılımıyla oluşturulan atlı alayların Kafkas Yerli Fırkası (tümeni) adıyla örgütlenip başına prens Mihail Aleksandroviç’in getirildiğini bildirmiştir. Ayrıca Tiflis ve Kutaişi Gürcülerinden oluşturulan taburlar Gürcü General Kutaneladze komutasında Rusların Karadeniz sahil müfrezesinin hizmetine verilmiştir. Ruslar aynı zamanda Artvin civarındaki Müslüman tebaalarından da askeri amaçla faydalanmak için Artvin’in Sinkot (Sünbüllü) köyünden jandarma teşkilatı başkanı Kadir Ağa’yı çeşitli vesilelerle mükâfatlandırdıktan sonra Batum’a çağırmış ve kendisine oluşturulacak gönüllü birliğin başına geçmesi teklifinde bulunmuşlardır. Gerçekte Osmanlı adına çalışan Teşkilat-Mahsusa’nın bölgedeki uzantısı olan Kadir Ağa Rusların teklifini kabul etmiş görünerek Artvin’e dönmüş ve burada gönüllü toplamaya başlamışsa da savaş sırasında Artvinliler Osmanlı saflarında yer almışlardır[10]. Savaş başlayınca Kafkas cephesindeki ilk çatışma Artvin Melo (Sarıbudak) köyünde bulunan hudut birliğimizin Rus birliklerine taarruzu şeklinde gerçekleşmiş, Ruslar Artvin ve Ardanuç’tan Ardahan’a doğru geri çekilmek zorunda kalırken Ardanuç’un Arkım (Avcılar) köylüleri Rus askerine ilk kurşunu sıkarak Rus tabiiyetinde bulunan Müslümanların savaş sırasındaki tavrını ortaya koymuş, Artvinli Türkler Osmanlı askerini kurbanlar keserek karşılarken[11] Rus kilisesinin çanları sökülerek indirilmiş, camiye dönüştürülmeye çalışılmıştır. Şavşat’ın ardından Ardahan da ele geçirilmiş ama Sarıkamış bozgununun ardından bölgeyi elde tutmak zorlaşmış, Rus tugayı 4 Ocak 1915’de Ardahan’a girince Osmanlı ordusuyla işbirliği ile yapan Türkleri katletmiştir. Ardahan bozgunu sonrasında 2500’e düşen Şavşat, Yusufeli ve Hod gönüllüleri Sahara’ya gelerek burada yeni bir savunma hattı oluşturmaya çalışmışsa da Ardanuç ve Şavşat Mart ayında düşmüştür. Sırasıyla Murgul ve Hatila’da gerçekleştirilen çarpışmalar düşmanı durdurmaya yetmemiş, 14 Mart’ta Hopa ve ertesi gün Arhavi’nin düşmesinin ardından 27 Mart günü Ruslar Artvin’e girmeye muktedir olmuş, Türk birlikleri savaş öncesi sınır olan Melo hattına çekilmiştir. Kentte Rus askeri yönetiminin tesis edilmesinin ardından yerli Ermeniler Rus hükümetinden tahkikat yapılmasını istemiş, hanımı Ermeni olan Rusya’nın Kafkasya valisi Daşkof, savaş sırasında Türkiye’ye kaçan Müslümanların arazilerine Doğu Anadolu Ermenilerinin yerleştirilmesi projesini uygulamaya koyarken önce Artvin, Ardanuç ve Şavşat çevresinde tahkikat yaptırılarak Osmanlı tarafına geçerek Rusya’ya karşı silah çeken veya Ermenilerin katli[12] ile ilişkilendirilenlerden yerlilerden 840 kişilik bir liste hazırlanmıştır. Türkiye’ye kaçamayanlar tespit ve tevkif edilmiş, Sibirya’ya sürülmesi ve onların yerine Ermenilerin yerleştirilmesini teklif edilmiş, Bakü Müslüman Cemiyet-i Hayriyesi’nin gönderdiği avukatlarca savunulmuşlarsa da 72 Türk idam, sürgün ve ağır hapis cezalarına çarptırılmışlardır. Savaş yüzünden tarlasını ekemeyen köylülerin tahılı bitince 1916 kışında açlık baş göstermiş, Rus Kızılhaçı duruma kayıtsız kalınca talep üzerine Bakü İslam Cemiyeti Hayriyesi 15 gün içinde Artvin’e un, şeker, sabun ve elbise göndermiştir[13]. Bu süreçte Artvin ve civarından 15 bin kadar Müslüman Rus ordusunda görev yapan Ermenilerin saldırısında çekinerek Erzurum’a göç etmiştir. 1917 Bolşevik ihtilali sırasında Rus güçleri Artvin’i terk edince Gürcü asıllı naçarnik vekili Landiya kentte kalmışsa da halk desteği olmadığı için ortaya çıkan otorite boşluğunu Türkler ve Ermeniler doldurmaya çalışmıştır. 1914 yılında daha savaş başlamadan önce Ermeniler tarafından Teşkilat-ı Mahsusa’dan olduğu iddiasıyla ihbar edilen Coşkunoğlu İsmail silahlı bir grupla kente gelmiş ve kendini kaymakam ilan ederek yönetimi ele geçirmek isteyen Ermeni bolşevikleri tutuklamışsa da Ermeni eşrafın ricasıyla serbest bırakarak Batum’a gitmelerine izin vermiştir[14]. 18 Aralık 1917 tarihli Erzincan mütarekesinin 2,5 ay sonra 3 Mart günü Brest-Litovsk Antlaşması imzalanmış, Artvin’i de içeren Elviye-i Selase sancakları halkının % 99’u[15] yapılan plesibit sonucunda Türkiye’ye bağlanmayı seçmiş, Türk ordusu ay sonunda Artvin ve ilçelerini işgal ederek Osmanlı idaresini kurmuştur. 7 ay sonra imzalanan Mondros Mütarekesi’yle bölge İngilizlere terkedilmiş olup, 27 Kasım 1918’de Batum’a asker çıkarıp, 17 Aralık’ta resmen işgal eden İngilizler Artvin’e de Kaptan Brus adlı subayı işgal komutanı olarak göndermiştir. Nisan 1920’de Artvin, Ardanuç ve Şavşat’ı boşaltan İngilizler Batum’a çekilmiştir. Binbaşı Şükrü Bey komutasındaki müfreze 26 Şubat 1921 günü Artvin Köprübaşı’na gelerek kenti kurtarmış, 27 Şubat’ta faaliyete başlayan Artvin kaza teşkilatı 5 ay süreyle Ardanuç ve Borçka nahiyeleriyle birlikte Ardahan sancağına bağlandıktan sonra müstakil Artvin sancağı kurulmuş, 24 Nisan 1924’de ise Artvin sancağı vilayet olmuştur. Günümüzde 7 ilçe (Ardanuç, Arhavi, Borçka, Hopa, Murgul, Şavşat, Yusufeli), 12 belediye ve 308 köyün bağlı olduğu Artvin ilinin 1927 yılı nüfusu 89.630 (3.502 kent, 86.128 köyler) iken, 1950’de 174.977, 1960’da 196.301, 1970’de 225.869, 1980’de 228.997, 1990’da, 2000’de, 2009’da 165.580 (90.008 kent, 75.572 köyler) olmuştur.
1 Haziran 1933’te 2197 sayılı kanunun 2. maddesiyle Artvin ve Rize illeri birleştirilerek “Çoruh vilayeti” oluşturulmuş ve merkez olarak Rize seçilmiş, Artvin ilçe konumuna düşmüştür. Bununla birlikte Artvin’in dağlık yapısı sebebiyle yöresinde yaşayanların vilayet merkezine ulaşmakta yaşadığı sorunlar 1935’de kenti ziyarete gelen başbakan İsmet İnönü’ye iletilince 4 Kasım 1936’da kabul edilen 2885 sayılı kanun ile Çoruh vilayeti feshedilerek Rize ve Artvin yeniden ayrılmış, Hopa ve Yusufeli Artvin’e bağlanmıştır.
Artvin Belediyesi 1923’de, Çocuk esirgeme Kurumu Artvin şubesi 1930’da, İçme suyu şebekesi 1935’de, Artvin Halk Kütüphanesi 18 Temmuz 1953’de, Artvin Çocuk Kütüphanesi 22 Aralık 1958’de açılmıştır. 1932’de küçük bir santraldan sağlanan elektrik 1972’de Hopa Termik Santrali’ne bağlanmıştır.
Artvin Merkez İlçe Köyleri Eski ve Yeni Adları
Köyün Eski Adı | Köyün Adı |
Agara[16] | Ağıllar |
Ağlaha | Ahlat |
Karçhal | Alabalık |
Hod[17], Hod-ı Süfla | Aşağı Maden |
Opiza | Bağcılar |
Kuvarsan | Bakırköy |
Dirink[18] | Ballı Üzüm |
Becauli, Beşavul[19] | Beş Ağıl |
Cimerk | Çimenli |
Gürcan | Derinköy |
Baket | Dikmenli |
Binat | Dokuzoğul |
İrsa | Erenler |
Nacviya | Fıstıklı |
Dolishana | Hamamlı |
Hezor | Hızarlı |
İşhalbur | Kalburlu |
Geyishana | Köseler |
Boselt | Okumuşlar |
Omana | Ormanlı |
Berta[20] | Ortaköy |
Orcuk | Oruçlu |
Porta | Pırnallı |
Saltetri | Sakalar |
Tolgom | Salkımlı |
Melo | Sarıbudak |
Süvet | Seyitler |
Sinkot | Sümbüllü |
Mamazimda | Şehitlik |
Hatila | Taşlıca |
Kartla | Tütüncüler |
Varaçkan | Varlık |
Vazriya | Vezirköy |
Çıhishev | Yanıklı |
Yukarı Hod | Yukarı Maden |
Sirya[21] | Zeytinlik |
Artvin Merkez İlçe Tarihi Yapılar
Kentin Çoruh’a bakan mevkiinde yüksekçe bir kaya üzerinde yer alan kale harabesinin Bagratlılar döneminde nehri kontrol etmek amacıyla inşa edildiği sanılmaktadır. Kuvarsan köyü üzerinde yüksek bir tepede “Tamara” adı verilen bir başka kale daha yıkıntısı bulunmakta olup, gözetleme amacıyla kullanıldığı belli olan yapının adını taşıdığı Gürcü kraliçesi ile ilişkisi bilinmemektedir. 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı öncesi Osmanlı padişahı Abdülaziz’in yaptırdığı 2 kışla ve barutluk ile Rusların yaptırdığı kışlaların izleri 1927’de rapor edilmişse de günümüze ulaşmamıştır[22].
M. Zeki’ye göre 1927’de Livana kasabasında Karşı mahallede Katolik Ermenilerin 2, Gregoryen Ermenilerin 1, Kafkasör mahallesinde Katolik Ermenilere ait 1, Çarşı ve Çayağzı mahallelerinde de birer adet olmak üzere 6 kilise ayrıca Süvet Düzü denilen bir mevkide yapım tarihi ve adı bilinmeyen bir kilise yıkıntısı bulunmaktaydı[23]. Buna karşılık Katolik Ansiklopedisi, IX. Pius tarafından 1850’de kurulan piskoposluk bölgesi Artuinensis Armenorum olarak anılan kentte 9 Katolik Kilisesi, Ermeni çocuklar için 4 erkek ve 3 kız okulu olduğunu, Artvin’de ilk görev yapan piskoposların Timotheus Astorgi (1850-58), Antonius Halagi (1859) Joannes Baptista Zaccharian (1878) olduğunu, tüm piskoposluk bölgesinde 12 bin Katolik’in yaşayıp 23’ü yerli 25 rahibin görev yaptığını bildirmektedir [24].
Çarşı mahallesinde 1861 yılında yaptırılıp, 1903’de onarılmış, 1951’de temeli çatlayınca yıkılarak yeniden inşa edilen “Artvin Merkez Camii” kentin en önemli İslami yapısı olup, ayrıca Çayağzı mevkiinde Salihbey adlı ikinci bir cami ile Orta Mahalle’de zamanında Ermeniler tarafından yıkılmış bir caminin izleri bulunmaktaydı. Çarşı, Dere, Orta, Karşı (Haypet), Çayağzı (Korzul), Şehitlik (Mamazimta) ve Çamlık mahallelerinden oluşan Artvin merkez ilçenin nüfusu 1927’de 34.918 (2.943 kent, 31.975 köyler) iken 2009’da 32.985 (24.468 kent, 8.517 köyler) olmuştur.
Kaynak: Özhan Öztürk. Pontus: Antik Çağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi (Genişletilmiş 3. Baskı). Nika Yayınları. Ankara, 2016
Notlar
[1] Livane kelimesi Latince bir kadın adı olup “doğmak, ay” anlamlarına gelen Levana ile ilişkilidir ki bu kelime aynı zamanda İbranice Lavan adının dişil formudur ve “ışık saçan beyaz; ay” anlamlarına gelmektedir. Levana aynı zamanda Roma mitolojisinde çocukların koruyucusu olan doğum tanrıçasıdır. Bartın ili, Ulus ilçesi, Alıçlı köyünün eski adı İlvana’da Livana’nın bozuk formu olmalıdır. Yunanca livani (λιβάνι) veya livanos (λίβανος) kelimeleri (Türkçe buhur veya günlük) ise “Boswellia sacra” ağacının geçmişte mumyalama ve ayin amaçlı kullanılan sakız ve tütsüsüne verilen isim olup (Herodot IV.75) kanımca toponimle ilişiksizdir. Kelimenin etimolojisine dair bir teori de Hurri ve Ermenice “Nigali” kelimesinin dönüşümü sonucu gerçekleştiğidir (Yurt Ansiklopedisi, 1982: 2, 899)
[2] Ermenice arta “tarla” + van “kent” + -i (Lazca ve Gürcüce son ek) olduğunu sanıyorum.
[3] Edwards, 1986: 168
[4] Ardahan’a giren düzenli Rus birlikleri, Kazaklar ve Rus ordusunda görev yapan Şii Türkmenler olan Karapapakların kenti talan edip çok sayıda sivil ve asker Türk’ü katlettiği İngiliz resmi yazışmalarında da kayıtlıdır (Foreign Office 65-978. No. 113. Ricketts’ten Derby’e yazı. Tiflis, 22 Ağustos 1877)
[5] Önder, 1971: 34-47
[6] İstanbul ve Samsunlu Ermeniler Artvin, Ardanuç ve Şavşat kasaba ve köylerine yerleşmiş başlangıçta fakir köylüler olmalarına karşın ticarete atılarak zengin olmuşlardır.
[7] Özder, 1971: 83-87
[8] Zeki, 1999: 98
[9] Artvinli, 2007: 15-19
[10] Özder, 1971: 97-106
[11] Kurban kesen Keş Oğlu Yusuf Ağa sonradan Batum Askeri Mahkemesi’nde yaptığı sevinç gösterisinden dolayı 17 yıl hapis cezası alacaksa da Bakü hapishanesinde 2 yıllık mahkûmiyetin ardından 1917 devriminde serbest bırakılacaktır (Özder, 1971: 113-14)
[12] Özder’in de gayet güzel açıkladığı gibi Artvinli Türkler çiftçilik Ermeniler ise ticaret yapmakta olup, doğal olarak yılda bir kez hasat yapıp para kazanan köylü Ermeni tüccarlara sürekli borçlu olarak yaşamaktaydı (Özder, 1971: 146). Savaşın yarattığı kaos ortamında borcundan kurtulmanın en kolay yolunu seçenlerle atalarının topraklarını korumak uğruna savaşan vatanseverleri birbirine karıştırmamak lazımdır.
[13] Türk askeriyle birlikte savaşan pek çok Yusufelili erkek köyünü terk etmek zorunda kalınca geride kalan aileleri zor durumda kalmış, Bakü Cemiyeti 10 bin çuval mısır göndererek Yusufelili kadınlara dağıtmıştır (Özder, 1971: 149)
[14] Özder, 1971: 174
[15] 3 sancakta oy kullanan 87. 048 kişiden 85.124’ü Türkiye’yi, 1483 kişi çekimse kalmış, 1924 kişi ise Rusya’yı seçmiştir.
[16] Gürcüce agara “mezra, yazlık”, Ermenice varyantı agarak olup, Gürcistan’da Agara Ermenistan’da Agarak isimli çok sayıda köy bulunmaktadır (Öztürk, 2005: 20)
[17] Köy adı Ermenice “ot” anlamına gelen khod (Awde ve Davidian, 2006: 45) kelimesiyle ilişkili olmalıdır. Köylüler tarafından zaman zaman Hodgara (hod + Ermenice/Gürcüce agara = ot mezrası, ot çiftliği) veya Hod ambarı, Hod deposu olarak tanımlanması da bu ihtimali güçlendirmektedir. Muhtemelen köylülerin ot kesmek amacıyla yazın gittikleri mezralardan birisi olup zamanla sürekli yerleşim gerçekleşmiştir.
[18] 1950’li yıllarda Meloya (Sarıbudak) köyüne bağlı bir mahalle iken ayrılarak köy olmuştur.
[19] İrsa ve Kuvarisani kalelerinin arasında sel sonucu yıkılan bir kemer köprünün yanı başında bulunan tarihi bir köy olup, yanı sıra zaman zaman toprak altından çıkan şarap küpleri geçmişte bağcılık yapıldığını düşündürmekteyse de günümüzde “Ciyancur” adlı bir çeşit boğma rakı üretilmektedir. Köy Han, Reşidoğlu, Feyizoğlu, Satıroğlu, Nikoravul, Çiço, Kozir, Duroğlu, Shğmaroğlu, Cami, Nikoğulları, Kuvakur, Agara, Satibe, Cinoğulları, Sülükgöl, Göllük adlı mahallelerden oluşmuştur.
[20] Ermenice kale anlamına gelen pert (Awde ve Davidian, 2006: 64) kelimesiyle veya Gürcüce manastır anlamına gelen Berita ile ilişkili olmalıdır. Köy civarında Berta deresi üzerinde Osmanlı Rus savaşları sırasında inşa edilmiş 64.20 m uzunluk, 5.00 m ortalama genişlik ve 7.30 m yüksekliğe sahip, üç gözlü, düz taş köprü ile Nukavur mahallesinde, köye hâkim bir tepe üzerinde yer alan bir Gürcü manastırı bulunmaktadır. Köy halkının bir bölümü bölge 93 harbinde Ruslara terk edildiği için Şiledeki Üvezli, Kömürlük, Kervansaray, Bıçkıdere, Oruçoğlu, Ulupelit ve Darlık, Bursadaki Arabayatağı ve Soğukpınar köylerine göçmüştür.
[21] Deriner barajı nedeniyle su altında kalma tehlikesiyle karşı karşıya olan 160 hanelik köyde birde ılıca bulunmaktadır. Geçmişte bağcık yapan köy halkı büyük ölçüde Bursa ve Ankara’ya göç etmiştir.
[22] Zeki, 1999: 53, 56-57
[23] Zeki, 1999: 99
[24] “Artvin”. Catholic Encyclopedia. 12 Mayıs 2011 <http://www.newadvent.org/cathen/01765a.htm>