Makale: Özhan Öztürk
Tripolis[1], Pontus Polemoniacus’da aynı isimli derenin ağzında kurulmuş antik bir liman kentinin adı olup, Zefir (Zephyrium) burnuna 90 stadia mesafede yer almaktaydı.[2] Kent adı Yunanca “üç şehir” anlamına gelmekteyse antik metinlerde daha çok 3 kenti içeren bölgeler için kullanıldığı kayıtlıdır[3]. Bahsi geçen 3 kentin İskopolis[4], Argyria[5], Philokaleia[6] kentleri mi yoksa bugünkü ilçe sınırları içerisinde yer alan 3 kale mi olduğu tartışma konusudur.[7] Bu kaleler Tirebolu’nun merkezinde denize uzanan küçük yarımada üzerinde yer alan St. Jean, kıyıdan 15 km içerdeki Petroma ve Yağlıdere’nin batısında kıyıdan 3 km içerdeki Andoz kaleleridir. Sellina Ballance, Kilise Burnu’ndaki[8] duvar kalıntılarının bir zamanlar burada şarapçılık yapıldığını gösterdiğini ve antik şehrin merkezi olabileceğini yazmıştır[9]
Trabzon imparatorlarının sayfiye yeri olan kent iç savaş sırasında huzur bulmak isteyen III. Aleksios’u ağırlamıştır. Hacı Emiroğlu Süleyman Bey’in 1397’de kısa bir süre için Giresun’ almasıyla Tirebolu, Trabzonlular ile Türkmenler arasında sınır kenti olmuştur. Nisan 1404’de Clavijo bir kadırga ile kentin önünden geçerken yerleşimi Tripil olarak anarak Trabzon İmparatorluğu topraklarında büyük bir kent olduğunu bildirmiştir.[10] 1461 yılında II. Mehmet’in Karadeniz seferi sırasında Trabzon İmparatorluğu’nun teslim olmasıyla Tirebolu’da Osmanlıların eline geçmiştir.
XV. ve XVI. “Ze‘âmet-i Kürtün” içinde yer alan Tirebolu kasabasında 1486 Osmanlı tahrir defterlerine göre 62 hâne, 5 bîve Hristiyan nüfusun yanı sıra 4 Müslüman kale neferi, 1515’de 271 hâne, 14 bîve, 6 mücerred, 2 zemin hâne Hristiyan, 8 hâne, Müslüman ve 13 müstahfız kale neferi[11], 1583’de 397 hâne Hristiyan, 27 hâne, 5 mücerred Müslüman ve 5 kale neferinin yaşamakta[12] ve 19.100 akçelik geliri bulunmaktaydı. Hristiyanların kale müstahfızlarına raiyyetle görevlendirildiği, 1515’de kale kethüdasının Süleyman veledi Hamza, kale caminin imamının Hüseyin Vakih, kale kapıcısının Ayas Midillu olduğu görülmekteydi. [13]
Günümüzde Tirebolu ilçesi hudutları içerisinde yer alan İregür köyü 16. yüzyıl
başlarında Öregir adıyla nahiye olup Çepnilerden farklı bir Türkmen kabilesi olan Yüregirlerle ilişkiliydi. Dahası Boğaz, Boynu Boğuk ile Gül-yarı gibi bugün de varlığını sürdüren komşu köyleri de içermekteydi. Yine aynı dönemde Kürtün kazasına bağlı Alahnas nahiyesinin Alahnas, Çukurlu, Çekel, Kara Çukur, Ara köy karyelerinin bugün Tirebolu’ya bağlı olmasına karşın diğer köylerinin günümüzde Kürtün’e bağlı olmasından 2 nahiyenin arasında yer aldığı
anlaşılmaktadır. [14]
Kazaklar’ın 17. Yüzyıl boyunca Karadeniz limanlarını yağmalaması sırasında 1624’te Tirebolu’da baskınlardan nasibini almıştır. 17. yüzyılda Evliya Çelebi “Perpolum” adıyla Trabzon’a bağlı bir nahiye ve kale olarak andığı kasabanın halkının Rum olduğunu, Zümreburnu dağlarında bayındır köyleri olduğunu kaydederken, 1701’de Tournefort tarafından
köy olarak anılmıştır. 18. Yüzyılda Haldiyalı madenciler Tirebolu ve diğer sahil kentlerine yerleşmiştir. 19. yüzyıl başlarında Bıjışkyan Tirebolu’nun ağzı taşlık limanının ancak birkaç gemiyi alabildiğini, halkının Türk, Ermeni ve Rumlardan oluştuğunu bildirmiştir[15] 17. yüzyıl sonlarında Trabzon ve doğusunda kendi egemenliklerini ilan etmek isteyen Laz derebeylerinin Osmanlı devletine isyan ettiği
dönemde Tirebolu yöresi beyleri kimi zaman devlet kimi zaman ise isyancıları destekler tutum takınmışlardır. 1737 isyanında Tirebolu voyvodası Kel Alioğlu Süleyman Ağa Rize’ye Tuzcuoğulları ile çatışmaya giderken, 1816’da Kel Alioğlu Ali isyancılara katılmış Tirebolu ve Keşâp’ı kısa süre için ele geçirmişse de 26 Ekim 1816’da limana gelen 2 firkateyn isyanı bastırmıştır[16].
Kâtib Çelebi’nin 1732’de kaza olarak andığı yerleşim, 19. yüzyılda bir süre için Gümüşhane sancağına 4 Aralık 1920’da Giresun müstakil sancağına bağlanmış, Tirebolu Belediyesi 1877’de kurulmuş, Hacı Ömer Efendi ilk belediye başkanı olmuştur. 19. yüzyıl ortalarında Tirebolu Cintaşı, Hamam, Yeniköy, Çarşı, Kumyalı, Puçuklu, Kurtköyü, Gelibolu, Çatalçeşme, Çarşıbaşı veya Çarşı, İçeri ve Mataracı semtlerinden oluşmakta olup[17], 20. yüzyıl başlarında Rum nüfus Paraportin (Παραπόρτιν), Salonin (Σαλόνιν), Çimida (Τσιμιδά), Pudin (Ρούδιν) ve Ayalukin (Αγαλούκιν) semtlerinde, Rum-Müslüman karışık nüfus ise Egkiköy (Εγκίκιοϊ), Mahmutin (Μαχμούτιν), Karaman (Καραμάν), Yalısu (Γιαλουσού) ve Sargana (Σαργανά) semtlerinde yaşamaktaydı[18]. Kasabada 19. yüzyıl sonlarında 8 cami, 2 Rum Ortodoks kilisesi, 1 Ermeni kilisesi, 350 dükkân, 2 han, 1 hamam, 15 fırın ve 8 değirmen bulunmaktaydı. Hrisantos 1903’de 350 Rum ailenin yaşadığı kasabanın Rum nüfusunu 3 bin olarak gösterirken[19], Şemsettin Sami bu dönemde kazanın 114 köyü olduğunu 40.200 kişilik nüfusunun 5.200’ünün Rum 500’ünün Ermeni geri kalanının İslam olduğunu, 62 cami, 42 ilkokul bulunan bölgenin küçük sanayisinin kilim ve seccade üretimi olduğunu belirtirmiştir. Aynı dönemde Ali Cevad ise yerleşimde fındık, ceviz, pirinç, rakı, şarap, kokoroz, keçi derisi ve kereste üretildiğini bildirmiştir[20]. 1880 Trabzon Vilayet Salnamesi’nden Tirebolu’da 14.492’si İslam, 2.934’ü Rum, 213’ü Ermeni toplam 18.139 erkek yaşadığı anlaşılırken, 1890’larda Cuinet kazada 5.400’ü Rum toplam 35 bin kişinin varlığını bildirmiştir[21].
Deniz ticaretinin gelişimi ile 1856’dan itibaren fındık ekim alanları genişletilmiş I. Dünya Savaşı sonrasında balıkçılıkla uğraşan sahil köyleri bile fındık tarımına yönelmiştir[22]. Kulancık köyünden Hucuroğlu Hüseyin Tersane-i Amire’de Bahriye askeri olarak 2 yıl görev yaptıktan sonra İbrahim adlı arkadaşı ile firar ederek memleketine yerleşmiş, 1862-1868 tarihleri arasında en az 19 kişiyi tüfekle vurarak öldürmüş, köylerden kaçırdığı küçük yaştaki çocuk ve kızları hizmetçi gibi kullandıktan sonra işkence ile öldürünce başına 10 bin kuruş ödül konulmuştur. 1868’de Boynu Boğiş (Boynuyoğun) köyünden Kargaoğlu Mehmet ve Mustafa’nın evini basan Hucuroğlu ve 6 kişilik çetesi 2 kardeşi asarak öldürdükten sonra evin çocuklarını kaçırmaya çalışırken Mustafa’nın hanımı Kezban tarafından birisi baltayla parçalanınca çıkan kargaşadan güvenlik kuvvetleri haberdar olarak tüm eşkıyaları yakalamayı başarmıştır[23].
1. Dünya Savaşı sırasında Harşit deresinin Rus-Osmanlı güçleri arasında sınır olması Tirebolu halkının da cephe bölgesinde yer almamak adına muhacir çıkmasına sebep olmuştur. Cuinet 1890’da Tirebolu’nun 8 bin kişilik nüfusunun 5600’ünün Müslüman, 2 bininin Hristiyan 400’ünün Gregoryen Ermeni olduğunu bildirirken[24], balıkçılık dışında, fırıncılık, duvarcılık, marangozluk ve diğer el sanatları ilgilenen Rumların önemli bir bölümü 1912’de ekonomik sebeplerden dolayı Rusya’ya mevsimlik işçi olarak çalışmaya gitmekteydi ki, özellikle balıkçılık ile uğraşan Rumların Mart-Eylül ayları arasında Kırım yarımadasında hamsi avına çıktıktan sonra kışı köylerinde geçirmek için geri dönmekteydi. 1908’de “Odesa” adlı bir kültür derneği kuran Tirebolu Rumlarının kız ve erkek çocukları Mavrideia adlı okullarda eğitim görmekteydi.
1. Dünya Savaşı sırasında Tirebolu limanı Rus donanması tarafından tahrip edilmiş, Haziran 1915 ortalarında kentteki Ermeniler tehcire tabi tutulurken, 1916 Temmuz ayında Harşit deresi civarı savaşın cepheleriden birisine dönşünce dışarı muhacir çıkan İslamların yanı sıra 16 Kasım 1916’da 3 bin Ortodoks Rum da bölgeden sürülmüştür. Rumlar geçmişte 500 Ermeni’nin yaşadığı bir köyde zorunlu ikamete tabi tutulmuş, 4 ay sonra köyde başlayan bir salgın sürgünlerin bir kısmı ölmüş, 1919 Nisan ayında pek çok Tirebolulu Rum çareyi Rusya’ya kaçmakta bulmuştur[25].
Osmanlı döneminde vapurların uğradığı bir iskele olmakla beraber, iyi bir limana sahip olmadığından, sahil yolunun yapımından sonra dışarı ile bağlantısı karayolu ile sağlanmaya başlamıştır. “Limeni”[26] veya “Cintaşı” adı verilen yarımada üzerinde bir fener bulunmasına rağmen, limana doğudan gelen gelen gemiler “Ankinos” adı verilen kayalığa çarpmamak için burun civarını 1 mil kadar açıktan dolaşıp geçmekteydi.[27]
1959’da açılan Çay fabrikası sadece Tirebolu’nun değil Giresun’un da ilk kamu kuruluşudur. 1968’de ulaşıma açılan 10 m genişliğindeki ilk sahil yolu ilçeyi Giresun’a bağlamış, ilçenin sahil boyunca genişlemesini sağlamıştır. 1973 yılında Mart ayında Fiskobirlik 3 bin tonluk modern bir fındık deposunu hizmete açmış[28] 1994’de Giresun Üniversitesi’ne bağlı olarak 2 Yıllık Tirebolu Meslek Yüksekokulu öğretim hayatına başlamıştır. Günümüzde 1 belediye (Tirebolu), 15 mahalle (Cintaşı, Çarşı, Demirci, Hamam, İstiklal, Karademir, Kızılca, Körliman, Kükük, Merkez, Müftü, Takıroğlu, Tamzara, Taş, Yeniköy), ve 52 köyün bağlı olduğu Tirebolu ilçesinin nüfusu 1927’de 35.334 (3.375 kent, 31.959 köyler) iken, 1950’de 59.483, 1960’da 43.722, 1970’de 55.289, 1980’de 60.259, 1990’da 33.458, 2000’de 36.947, 2009’da 29.274 (13.419 kent, 15.855 köyler) olmuştur.
Yağlıdere
16. yüzyıl başlarında Bayramoğlu köylerini de içeren 68 köy ve mezrasından 37.439 akçe gelir elde edilen bir nahiye olup, Kürtün kazasına bağlıydı.[1] Ayrıca (Bkz.) Torul merkez nahiyesi ve Krom’da Yağlıdere isimli farklı köyler bulunmaktaydı. Günümüzde 2 belediye (Üçtepe, Yağlıdere), 5 mahalle ve 31 köy bağlı olup, nüfusu 2009 sayımına göre 19.021’dir (7.412 kent, 11.609 köyler)
[1] Gökbilgin, 1962: 335
Kaynak: Özhan Öztürk. Pontus: Antik Çağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi (Genişletilmiş 3. Baskı). Nika Yayınları. Ankara, 2016
Dereli
Tanzimat dönemine dek Giresun kazasının bir köyü olarak Trabzon sancağına bağlı olan Dereli bu tarihte kısa bir süre için Karahisar-ı Şarki sancağına ardından yeniden Trabzon’a bağlanmış, 1926’da önce Giresun’a bağlı nahiye, 1 Nisan 1958 tarihinde ise 7033 sayılı kanunla i ilçe statüsü kazanmıştır. Günümüzde 2 belediye (Dereli, Yavuzkemal), 10 mahalle ve 39 köyün bağlı olan Dereli ilçesinin nüfusu 1960’da 30.189 (1.234 kent, 28.955 köyler) iken, 1970’de 35.554, 1980’de 36.758, 1990’da 34.422, 2000’de 27.860, 2009’da 21.832 (5.978 kent, 15.854 köyler) olmuştur. 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’nın ardından bölgeye gelen Gürcü muhacirler 1892’de Akkaya ve İçmesuyu köylerine yerleştirilmiştir.
Dereli ilçesinin en önemli tarihi eserleri Kuşluhan köyünde Aksu deresi kenarında yer alıp Şebinkarahisar-Giresun kervan yolunu kontrol etmek için yaptırılan kale ve Maden ve Hisar köylerinin ortasında yer alıp halk arasında Meryem Ana Manastırı olarak bilinen Panagia Prasareos manastırıdır. Panagia Prasareos daha eski bir yapının bulunduğu yere Haldiya metropoliti Gervasios Soumelides’in bir kilise, yemekhane, odalar, misafirhane ve kütüphane inşa etmesiyle kurulmuş olup, 1904’de Prasari Teoloji Okulu[1] adıyla 1914’de I. Dünya Savaşı başlayana dek din eğitimi hizmeti vermiştir.
[1] Ιεροδιδασκαλείο Πρασάρεως
Kaynak: Özhan Öztürk. Pontus: Antik Çağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi (Genişletilmiş 3. Baskı). Nika Yayınları. Ankara, 2016
Notlar
[1] Yunanca τρίπολις
[2] Arrian, Peripl. P. E. 17; Pliny Nat. VI.4. 11; Anonim Periplus. P. E. 13
[3] Antik Çağ’da Tripolis Arkadia, Lakonia, Perrhaebia’da bölge adı olarak kullanılırken, Phoenicia ‘da (Fenike) Tyre, Sidon ve Aradus kentlerinden oluşan (modern Trablus) ve Phrygia’da yenice kasabası civarında yıkıntıları bulunan (Hamilton, 1842: 525) Tripolis’de aynı adı taşıyan kentlerdi.
[4] Yunanca Ἰσχόπολις. Strabon’un zamanında yıkılmış eski bir kent olarak bahsi geçen (12, 1-3) kentin Tripolis’in merkezi olduğuna dair bir kanıt olmamakla birlikte Bıjışkyan (1998: 79) ve Şakir Şevket (2001: 89) kenti “İskobolu” olarak anmışlardır.
[5] Yunanca Ἀργυρία. Tripolis’in 20 stadia doğusunda yer alan (Arrian, Peripl. P. E. 17) eski bir gümüş madeninin adıdır (Hamilton, I, 259; Bıjışkyan, 1998: 80)
[6] Yunanca Φιλοκάλεια. Argyria’nın 90 stadia doğusunda, Koralla’nın 100 stadia batısında yer alan (Arrian, Periplus. Pont. Eux, 17; Anonym. Peripl. P. E, 13; Plin. Nat. VI. 4.) antik bir yerleşim olup, Hamilton (1842: I, 254) Karaburun’da büyük bir nehrin Karadeniz’e döküldüğü mevkide antik siteye dair izleri bulduğunu bildirmiştir. Filokaleia sitesi Harşit’in denize kavuştuğu Halaklava Pazarı (Bıjışkyan, 1998: 80) adlı mevki olmalıdır.
[7] Bıjışkyan, kentin adını kalelerden aldığı görüşündedir.
[8] Manastır burnu olarak da bilinen mevkide bir maden suyu kaynağı da bulunmaktadır.
[9] Arheio Pontou, 28. [1966] s. 256
[10] Clavijo, 1859: 60
[11] Gökbilgin, 1962: 335
[12] Başbakanlık Arşivi, Tahrir Defterleri no: 52 s.91, 372, 467, 571-612, 725-28; Maliyeden Müdevver Defterler no: 828 s. 592
[13] Gökbilgin, 1962: 334
[14] Gökbilgin, 1962: 336
[15] Evliya Çelebi, 2008: 95; Bıjışkyan, 1998: 79-80
[16] Detalı Bilgi için Bkz. Rize, Tuzcuoğlu isyanları
[17] Yüksel, 2003: 37.
[18] Sakas, 1990: 48, 50.
[19] Gkritsi-Milliex, 1976: 30 not. 2
[20] Yurt Ansiklopedisi, 1982: 5, 3128
[21] Yurt Ansiklopedisi, 1982: 5, 3117
[22] Küçük Asya Araştırmaları Merkezi, Sözlü Tarih Arşivleri. Tirebolu, no: 637
[23] Erler, 1997: 85-86; BOA, İrade Şura-yı Devlet, No. 421, 22 Safer 1285, Meclis-i De’avi-i Vilayet-i Trabzon’dan Hazreti Vekaletpenahiye tanzim olunan mazbata.
[24] Yerasimos, 1999. 539
[25] Sakas, 1990: 131, 158, 161, 169, 217, 218.
[26] Sakas, 1990: 252.
[27] Rasim, 1930: 52
[28] Milliyet gazetesi, 26.12.1972, s.9