Karadeniz Tarihi

Osmanlı döneminde Doğu Karadeniz’de Gizli Hıristiyanlık

Trabzon Maçka ilçesi ve Kuzey Gümüşhane’de bulunan Krom, Yağlıdere, Stavri, Zigana, Santa, Torul gibi ulaşılması güç dağlık bölgelerde yaşayan Ortodoks Rumların büyük bölümü zorlama neticesi veya iktisadi sebeplerle İslam’a geçer görünmüş ama 19. yüzyıl ortalarına dek kalben Hristiyan olarak kalmayı başarabilmiştir.

Gizli Hristiyanlık nedir?

Gizli Hıristiyanlar çoğunluğu Kromni (Türkçe ‘Kurum’) bölgesinden olduğu için Kromlu (Türkçe ‘Kurumlu’), İstavriot (İstavrili), Santalı gibi yöresinin adıyla ya da komşularının yakıştırdığı klostoi (Yunanca ‘dönme’) ve krifos (Yunanca ‘gizli’) adlarıya anılmıştır. Genelde kabul gören din değiştirmeye zorlama İslam devletlerinin fethettiği ülkelerdeki halkı zorla İslama döndürdüğü şeklindeki ‘kılıç teorisi’ olup, İngiliz yazar Pears’ın (1835-1919) ‘Stavrililerin atalarının, İslam ya da ölümü seçmek zorunda bırakıldıkları ile ilgili kimsenin kafasında soru işareti bulunmamalıdır. Bunlar ilkini seçerek hayatta kalmış ve kalplerinde Hıristiyan inancıyla yaşamlarını sürdürmüşlerdir’ sözleriyle özetlenebilir. Kromluların hatta Osmanlı imparatorluğunun diğer bölgelerinde ya “yaşayan din şehitleri“, “Hristiyanların en içtenleri” sözleriyle sunulmaya çalışması, ölümle İslam arasında tercih yapmak zorunda kalınca mecburen bu yola başvurduklarını bildirmesinin abartılı bir tavır olduğuna şüphe yoktur.

Gizli Hristiyanlık nasıl ortaya çıktı?

 

1839 Tanzimat Fermanı’na dek bir Müslümanın Hristiyan olması yani mürtedliğin

Gümüşhane madenlerinde çalışan Rumların önemli bir kısmı gizli Hristiyanlık inancını sürdürüyordu

cezası İslam hukukuna göre ölümdü. 18 Şubat 1856 tarihinde Abdülmecit’in Paris Antlaşmasını imzalaması, arkasından 30 Mart’ta Hatt-ı Hümayun’un gelmesi ve İngiltere’nin İstanbul’daki büyükelçisi Lord Stratford Canning’in baskısıyla Islahat Fermanında İslam’dan irtidat edenlerin cezalandırılması uygulaması kaldırılmıştır. Petros Savvas Sideropoulos adlı bir Rum’un 14 Mayıs’da Hristiyan olduğunu açıklamasına rağmen başına bir şey gelmemesinin verdiği güven duygusuyla Mart 1857’de Theokopastos manastırında toplanan 44 Ortodoks rahibi 15 Temmuz 1857 günü Kromlular’ın Hristiyan olduklarını duyurmak, Avrupalı ülkelere durumlarını anlatmak için Trabzon’da viskonsülü F. Stevens aracılığıyla İstanbul’daki İngiliz büyükelçiliğine başvurmaya karar vermişlerdir ki orijinal başvuru belgesi, günümüzde Yunanistan’da Atina’da Nea Smryna semtinde bulunan Pontus Çalışmaları Arşivi’nde muhafaza edilmektedir.

Bu insanların kaderinin İngiltere ile Rusya’nın mücadelesinde satranç tahtasında ileri sürülecek bir piyondan fazla bir şey olmadığı İngiltere’nin bu yüzden Rumların Rusya’ya göçmesini engellemek istediği ortadadır. 1858-1867 yılları arasında Trabzon’da İngiltere Konsolosu olarak görev yapan G. Alex Stevens’in 31 Ekim 1857 tarihli raporu ‘ … Eğer Türk hükümeti Kurumluların isteklerini yerine getirmek için

İmera manastırı. Gümüşhane, 1895

adım atmazsa, birçoğu büyük bir ihtimalle Rusya’ya göçecektir. Zaten son bir-iki aydan beri, birkaç kişi Rus vatandaşı oldu bile ve buradaki Rus konsolosluğu, Rus pasaportu almak isteyenler için neredeyse hiç zorluk çıkarmıyor.’ şeklinde sonlanmaktadır. İngiliz raporlarına göre Gizli Hıristiyanlar bir yandan askere gitmeyi reddederken diğer yandan kendilerini ısrarla çağıran Rusya’nın korumasına girmeyi istemekteydi. 10 Kasım 1857 tarihli bir raporda 600 Santalı ailenin Rusya’nın Karadeniz sahillerindeki Poti şehrine göç etmek için Rus Konsolosundan söz aldığı bildirilirken Osmanlı idarecilerin ilgisizliğinden de yakınılarak, Rumların Rusya’ya göç etmelerini engelleme çalışmalarının başarısız olacağı endişesi dile getirilmektedir (Foreign Office 524/10 No: 47 /1857)

Bu olayın hatta Hatt-ı Hümayun’un Anadolu’da asırlardır Rumların aleyhine gerçekleşen ihtida sürecini tersine çevirdiğini de düşünülmemelidir ki örnekleri gittikçe azalarak da olsa günümüze değin devam etmiştir. Sözgelimi 2 Nisan 1867’de İngiltere’nin Edirne konsolosunun bildirdiğine göre son 2 yıl içerisinde yalnızca 12 Hristiyan’ın zorlama olmadan, kendi istekleriyle İslam’a geçtiğini rapor ederken, 1861’de İzmir konsolosu genç bir Türk’ün bir Hristiyan ailesiyle yakınlık kurmaya çalışınca ailenin kendilerini kötü niyetli Müslümanlara karşı koruyacağı düşüncesiyle bu yakınlığı geliştirdiğini ve kızlarını Müslüman yaparak o gençle evlendirmelerinin sık rastlanılan bir adet olduğunu bildirmiştir.

Stevens, Kromni (Krom, Gorom), Argyropolis (Gümüşhane), Santa (günümüzde Türkçe ‘Dumanlı’) ve Hamsiköy’de 55 köyde yaptığı araştırmada 9.533 Müslüman, 17.200 Gizli Hristiyan ile 28.960 Hristiyan yaşadığını belirlemiştir (Foreign Office 524/10, No 46/1857. 31/10/1857). Uzun süredir İslam bilinen dağlı Kromluların Trabzon Uzun Sokak’ta bulunan İngiliz elçiliğine gelmesi ve durumlarını açıklaması hayretle karşılanmış, Uzun Sokak çamur oldi/ Kromlilar gâvur oldu deyişinde olduğu gibi folklorik etkileri bugüne dek ulaşmıştır.

Bohemyalı gezgin Hans Dernschwam (1494-1568), “İstanbul ve Anadolu’ya Seyahat” adlı eserinde 14 Şubat 1550 tarihinde İstanbul’da Müslüman olmuş bir Rum’un gizlice eski dinini yaşadığı açığa çıktığında At Meydanı’nda yakıldığını bildirmiştir. Asafi Dal Mehmed Çelebi’nin Şecaatname adlı eserinde,  Özdemiroğlu Asaf Paşa’nın İran’a düzenlediği sefer sırasında mürtedi olan bir Rum’un kadıya bile başvurulmadan yakılarak öldürülmesi anlatılmakta hatta insan yakma cezasını gösteren bir minyatür de yer almaktadır ki Gümüşhaneli Rumların İslâm hukukunca cezası ölüm olduğundan durumlarını açıklamak için neden 1856’yı bekledikleri ve güvenliklerini sağlamaları için Batılı devletleri haberdar etmelerini anlamak mümkündür. 1842’de İngiltere Büyükelçisi Lord Stratford Canning din değiştirme olaylarına verilen idam cezası uluslararası bir mesele haline getirmiş, ‘Mürted olan Hıristiyan’ın katl ve idamı maddesi fimaba’d vukua getirilmemesine dair eshab-ı müessirenin icrasına taraf-ı Devlet-i Aliyye’den taahhüt olunur’ ifadesinin yer aldığı bir metin, Nisan 1844’de bakanlar kurulu tarafından onaylanmış hatta Abdülmecit’e de sözlü olarak da tasdik ettirmiştir (BOA, İ. MM., 1828/1).

Anadolu nasıl İslam oldu: ‘Basit insanlar için din efendisinin dinidir’

Osmanlı öncesinde İslam’ın egemenlik savaşı verdiği dönemlerde kuralların daha katı ve keyfi uygulandığını, bu durumun ihtidayı hızlandırdığını söylemek mümkün olup, 1307’de Ankara’dan Nyssa’ya giden Rum tüccarların Ramazan ayında ortalık yerde karınlarını doyurmaya kalktığında önce Müslüman bir topluluk tarafından dövüldüğü, ardından kadı huzuruna çıkarıldıklarında diri diri yakılarak ölüme mahkûm edilince ölümden kurtulmak için Müslüman olmayı kabul etmeleri bu duruma örnek olarak verilebilir.

İngiliz asıllı Bizans tarihçisi Anthony Bryer (1937-2016), Anadolu Rum toplumunda gizli Hristiyanlığa ilişkin ilk örneğe, kayıtlarda 1338’de Nikea’da (İzmit) rastlandığını,  piskopos 14. Kalekas’ın, öldürülmeyi göze alamayıp, kendi ifadesine göre kalben Hristiyan olmasına karşın,  görünüşte Müslüman olmayı seçtiğini kaydetmiştir. Bryer, 1331 yılında Osmanlı sultanı Orhan’ın Nikea’yı (İznik) aldığı zaman askerlerini Rum kızlarıyla evlenmeye teşvik ederken, Rum cemaatine kızlarını kaybettirip, Müslüman nüfusun yeni katılanlar ve doğurdukları çocuklarla arttığını bildirmiştir. Yazar ayrıca John Covel’in (1638-1722) 22 Şubat 1677 tarihli Nikea raporunda, Nikea’daki Rumların, başta papazları olmak üzere ana dilleri olan Rumcayı unutup, yalnızca Türkçe konuşabildiklerini, Hristiyanlık hakkında pek bir şey bilmediklerini, Osmanlı’nın kuruluş döneminde Bithynia’da, İslam karşıtı papaz 4. John Kantakouzenos’un kızını Sultan Orhan’a verdiği için duyduğu onuru ve herkesin önünde İslam’a dönmesi gibi ilginç örnekler vererek, Rum toplumunun en azından bir kısmının, gönüllü veya zorla İslam toplumuna katıldığını ispatlamaya çalışmıştır.

Yunan asıllı Amerikalı Bizans ve Balkan uzmanı tarihçi Speros Vryonis (1928-), 14. yüzyıldan önce, Ortodoks kilisenin Rum cemaati üzerinde hâkimiyetini yitirdiği ve Anadolu Hristiyanlarının büyükçe bölümünün birdenbire ortadan kaybolduğundan bahsettikten sonra Ephesus’tan Edessa’ya Trabzon’dan Tarsus’a dek köylü ve kentli Hristiyan’ın ekonomik avantaj, dini kanaat, sınıf atlama, korku ve baskı, kültürel zayıflık hatta estetik ve hedonizm uğruna İslam’a geçtiğini bildirirken, İbn-i Haldun’un “basit insanlar için din efendisinin dinidir” sözünün durumu özetlediğini bildirmiştir. II. Mehmed’in İstanbul’u başkent yapmaya karar verdiğinde Trabzonlu George’un Sultan’a yazdığı bir mektupta “Hiç kimse sizin Rumların imparatoru olmadığınızı söyleyemez. Roma İmparatorluğu’nun merkezi İstanbul’dur ve imparatorluğun merkezini elinde tutan onun imparatorudur” satırları Haldun’un yargısında pek de yanılmadığını ve Rumların algısını ortaya koyması açısından ilginçtir.

Bir Hristiyan nasıl Müslüman olur?

Fransız oryantalist ve İslam tarihçisi Claude Cahen (1909-1991), Türklerin Anadolu’yu fethi sırasında Hristiyan cemaat yapılarının birbirinden daha da kopmaları neticesinde, Anadolu’nun yerlilerinin Müslümanlığa geçmesini kolaylaştırdığını, Selçuklu döneminde gayrimüslimlere gösterilen hoşgörünün bunların İslam’a geçmediği anlamına gelmeyeceğini, tutsak ve iğdişlerin dışında, Gavraslar hatta Komnenoslar gibi soyluların bile Müslüman olduğunu, Mevlana Celaleddin-i Rumi zamanında, onun öğretilerinden etkilenen Rumların topluca İslam’a geçişinin hayal ürünü olmadığını bildirmiştir. Bir Hristiyan’ın ihtida etmesi için parmağını kaldırıp “Allah birdir ve Muhammed onun elçisidir” demesi yeterli olmasına karşın, 15. yüzyıl başlarında Anadolu’ya gelen Alman seyyah ve yazar Johannes Schiltberger (1381-1440), ihtida eden kişinin itirafını müftü önünde de gerçekleştirdikten sonra, başına bir sarık sarıldığını (dönem Hristiyanlar mavi, Yahudiler ise başlarına sarı bez bağlamaktaydı) bir ata bindirildikten sonra kalabalık bir grup eşliğinde kentin sokaklarının dolaştırıldığını, bir camiye götürülüp sünnet edildiğini, fakirse mal ve eşya verilerek ödüllendirildiğini, Müslüman beyler tarafından onurlandırılıp, zengin edildiğini böylece Hristiyanların Müslümanlığa kolay dönmesini sağlamaya çalıştıklarını kaydetmiştir.

Çocukların devşirilmesi

Anadolu’da Hristiyanlık ile İslam arasında yüzlerce yıl süren mücadele boyunca, ihtida büyük ölçüde Müslümanların hâkimiyetindeki bir toplumda daha iyi bir mevkie ulaşma umudu olarak görülürken birinci sınıf yurttaş olma hakkı tanınmayan bir dini cemaatin üyesi olarak kalmayı tercih eden pek çok Hristiyan’ın 1923’de hatta günümüze dek varlığını sürdürme inadı gösterdiği de ortadadır. Osmanlıların Anadolu’nun büyük bölümünü ele geçirdiği 15. yüzyılda Hristiyan çocukları devşirmek Selçuklu gulamlarıyla başlayan 300 yıllık geleneğin devamı olup, Osmanlı İmparatorluğu’nun çeşitli dönemlerinde Trabzon, Gemlik, Bursa, İznik, Maraş, Tokat, Bayburt, Kastamonu, Kütahya, Manyas, Mihaliç gibi illerden yeniçeri devşirilmiştir. Trabzon’un fethi sırasında kentin orta sınıfını oluşturan ailelerin 800 çocuğu devşirilmiştir. Tarihçi Uzunçarşılı, “Osmanlı Devleti Teşkilatından Kapıkulu Ocakları” adlı çalışmasında Trabzonluların kötü karakteri yüzünden buradaki devşirilme işine ara verildiğini ama I. Selim döneminde (1512-20) uygulamanın tekrar başladığını belirtmiştir. 1526 tarihinde devşirilen 289 kişiden 10 tanesinin Trabzonlu olduğu 1563 tarihli bir başka belgede yine Trabzonlu oğlanların yeniçeri olarak devşirildiği, 1556’da ise sahte belgeler kullanılarak Trabzonlu oğlanların devşirilmeye teşebbüs edildiği kayıtlıydı.

Gizli Hristiyanlığın temel sebebi olmasa da Hristiyanların İslam’a geçmesinin en önemli nedenlerinden birisi çocuklarının devşirilerek ailelerinden koparılmasını engellemek içindir. Thomas Smith’in 1680 yılında yaptığı kayıt ilginçtir: “Gerçek dindarlar olduklarından, çocuklarını kaybetmemek için Hristiyanlığı reddetmek zorunda kalan bazı ebeveynler, eğer yapılabilecek güçleri varsa, Türklerin açgözlülüğünden yararlanıp çocukları için elli ya da yüz lira ödemeyi göze alıyorlar”. Hristiyan aileler çocuklarının devşirilmesi karşısında çaresiz kalırken Osmanlı devletinde kilise ne işe yarıyordu sorusu akla gelebilir ki 1840’da Tirollu gezgin ve tarihçi Jakob Philipp Fallmerayer (1790-1861) Fallmerayer “Sultanlarla patrikler aynı çıkarı paylaşıyorlardı: Gerçekte kilise burada dış görünümüyle Hristiyan toplumu uyutup nispi paylarla ortaklaşa sömürmek için dünyevi gücün, yani Türk devletinin yardımcısı olmaktan başka bir şey değildir” sözleriyle bir yandan Osmanlı’nın Roma’nın devamı olduğuna dair kanaatini diğer yandan kilisenin kukla konumunu vurgulamıştır.

Timurlenk’in (1370-1404) yakın arkadaşı ve zamanının en aydın kişilerinden birisi değerli bir tarihçi ve usta bir satranç oyuncusu olan Horasanlı Hafız-Ebru veya tam adıyla Abd-Allah-ı Hafiz-i Abru’nun (ö. 1430), Coğrafya Kitabının “Ermenistan ve Frengistan’ın Tarifi (Dhikr-i diyar-i arman wa frangistan)” adlı bölümünde 15. yüzyılın başlarında Büyük Ermenistan’ın bir bölümünün Rum ülkesine katıldığını halkının Müslüman ve Ermenilerden oluşup yöneticisinin Müslüman olduğunu bildirdikten sonra Frenk başkentinde yöneticinin Hristiyan olmasına karşın Müslüman olanların Hristiyan imanına sahip olduğunu Amir Sahp-Qiran (Emir Timur) Rum (Anadolu) ve Suriye’yi fethettiği zaman bunların elçilerinin çeşitli hediyelerle sadakat ve bağlılıklarını bildirmek için huzuruna geldiklerini, Timur’un ordusunun bunların başkentine ulaşmadığını kaydetmiştir.

Bizans ve Ortadoğu uzmanı Özbek tarihçi Rustam Shukurov, 15. yüzyıl başlarında Ermenistan’la sınırı olan tek ülkenin Trabzon İmparatorluğu olduğundan Hafız-ı Ebru’nun kastettiği gizli Hristiyanların burada yaşadığını ileri sürmüştür. Bizans imparatoru Theophilus (829-42) döneminde MS 941’de aileleriyle Anadolu’ya gelen 20 bin Arap atlısını kolayca asilime olabilmeleri için küçük gruplara ayırarak imparatorluğun dört bir yanına dağıtmasını ve Diogenes Akritas destanının tanassur eden kahramanını örnek vererek ihtidanın iki yönlü olabileceğine, Tatikios, Axoukhos gibi Türk kökenli Bizans aile isimlerine ve Bizans ordusunda görev yapan Mixobarbaroi ve Turkopouloi gibi Türk asıllı Hristiyan askerlerin varlığına dikkat çekmiştir. Haldiya (Gümüşhane) bölgesinin o dönem için Komnenoslar’ın elinde olduğu düşünüldüğünde Doğu Karadeniz’de Gizli Hristiyanlığın geçmişini sanılandan geriye 15. yüzyıl başlarına dek çeken Shukurov’un teorisini başka delillerle doğrulamak zordur. Açıkçası Hafız-Ebru’nun Trabzon İmparatorluğu’nu kastettiğini farz edip Hıristiyan imamına sahip Müslümanlar derken kastettiği topluluğu Trabzon’un fethi sonrasında tutulan 1486 Osmanlı Tahrir defterlerinde Haldiya’da yaşayan Müslüman kitle içerisinde arasak bile Hafız’ın gizli Hristiyanlar deyimiyle Sünni İslam’a mesafeli yaşayan Alevi inancındaki toplulukları kast ediyor olması da mümkündür.

Balkanlar, Ortadoğu, Kıbrıs ve Girit’te Osmanlı’nın diğer gizli Hristiyanları

Osmanlı İmparatorluğu’nda gizli Hristiyanlık olgusu Anadolu’ya özgü olmayıp, imparatorluk topraklarında çeşitli bölgelerde Sırbistan’da Droverstvo, Kıbrıs’ta Patsaloi (alaca atlar), Apostolikoi (keçiboynuzları), Linovamvakoi (keten bezleri), Arnavutluk’ta Laramanoi (Rengârenkler), Lübnan’da gizli Maronitler, Kahire’de Gizli Kıptiler, Girit’te Kourmoulides, Karadeniz bölgesinde Kromlides (Kromlular), Stavriotai, Klostoi varlığını sürdüren gizli Hristiyan topluluklar bulunmaktaydı. Bunlardan Linovamvakoi grubunun Kıbrıs’ın 1878’de İngiltere’ye devrinden sonra bile Kıbrıslı gizli Hristiyanların tek tük de olsa varlık ve inançlarını sürdürdükleri kaydedilmiştir.

Arnavutluk’ta gizli Hristiyanlık

Arnavut köylülerin zorlamadan ziyade, İstanbul’a coğrafi uzaklıklarını ve sistemin zaaflarını kullanmak amacıyla bu yola saptıkları bellidir. Skendi’ye göre Arnavutluk’ta gizli Hristiyanlık vakalarına 1610 sonrasında rastlanmış, Mary Worttley Montague 1717’de Laramanoi adıyla bilinen topluluğun cumaları camiye pazarları kiliseye gittiklerini, hangi dinin daha iyi olduğunu kavrayamadıklarını bu yüzden ikisinin de gereklerini yerine getirdiklerini bildirmiştir. Bunlar köylerine Osmanlı vergi memurları geldiğinde Müslüman olduklarını belirterek ispence vermeyi, askerlik memuru geldiğinde ise Hristiyan olduklarını söyleyerek askerlik hizmetine girmeyi reddetmekteydiler. 1716 yılında İngiltere’nin Osmanlı Elçiliğine atanan Edward W. Montagu’nun Balkanlar üzerinden İstanbul’a gelirken gördüklerini kaydeden eşi Lady Mary Wortley Montagu (1669-1762) iki din taşıyan Arnavutlar hakkında gözlemlerini aktarmıştır:

Hıristiyanlarla Müslümanlar arasında yaşayan ve ihtilafa düşmeyen bu halk, hangi dinin daha iyi olduğuna karar veremediklerini söylüyor. Ancak hakikati bütünüyle reddetmemek maksadıyla pek ölçülü bir biçimde iki dine de itaat ediyorlar. Cuma günleri camiye, Pazar günleri kiliseye gidiyorlar. Bahane olarak da mahşer gününde hakiki peygamberin himayesine gireceklerinden emin olmak istediklerini, fakat hangisinin hakiki peygamber olduğunu bu dünyada bilemediklerini söylüyorlar. İnanıyorum ki kendi kabiliyetlerine dair bu kadar mütevazi olan bir millet daha yoktur.’

Bununla birlikte bu aleni durum uzun sürmemiş, Eski Güney Yugoslavya’da Katolik Arnavutların piskoposları, cemaatinin Müslüman isimleri almasına ve İslami ibadet usullerinin uygulanmasına izin verdiği için 1703’de Vatikan tarafından aforoz edilmiş, karar 1754’de Papa IX. Pius tarafından tasdik de edilince bölge halkı tamamen İslam’a yönelmiştir. Buna karşın 1829 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında işgalci Rus ordusunu kurtarıcı gibi gören 90 bin Kromlunun Rusya’nın kontrolündeki Kafkasya’ya kaçıp ve orada gerçek Hristiyanlar olarak yaşaması, Gümüşhaneli gizli Hristiyanların Arnavutlardan farklı olarak menfaatten ziyade zorlandığı düşüncesini güçlendirmektedir. Son Trabzon metropoliti Hrysantos ‘Trabzon Kilisesi’ adlı kitabında (1933) Karadeniz derebeylerinin 1648-1687 arasında Trabzon ile Çoruh vadisi arasındaki tüm yerleşimlerde Hıristiyan tebaalarını din değiştirmeye zorladığını, Rize, Of, Sürmene ve Yomra halklarının topluca İslam’a geçtiğini Hıristiyanların ‘İskender’ gibi yeni adlar aldıklarını iddia etmiştir.

Giritli gizli Hıristiyanlar

Bununla birlikte Kurmulidis olarak bilinen Giritli gizli Hıristiyanların durumu Kromlularla benzerlik göstermektedir. Yunan yazarlar genellikle onların zorla Müslümanlaştırılmış Ortodokslar olduğunu iddia ederken adanın eski hâkimi olan Venediklilerin devamı oldukları şeklinde ikinci bir görüşte ileri sürülmektedir. 1212’de Girit’e hâkim olan Katolik Venedikliler, Ortodoks halkını sindirmekle kalmamış, adaya yerleşen Katoliklere verimli toprakları dağıtmışlardı. Asırlar sonra 24 yıl süren savaşın ardından 1699’da Köprülü Fazıl Ahmet Paşa’nın Sadrazamlığı esnasında Kandiye de alınarak Girit’in fethi tamamlanınca adada azınlık olarak kalan Katolik Maronitler kendilerinden intikam alıncağı ve topraklarını kaybedeceği endişesiyle İslam’a geçmiş bu surette güç ve zenginliklerini korumuşlardır. İlginçtir Kurmulidisler 1821 Yunan isyanı sırasında isyancılarla birlikte hareket etmiş, bunlardan üçü Rhitymnos’da yargılanırken Mustafa Paşa’nın huzurundaki mahkeme İslam’a dönmeleri halinde affedileceklerini bildirmişse de teklifi reddedip, idam edilmeyi tercih etmişlerdir. Benzer şekilde Kıbrıs’ta Linobambakoi adıyla anılan Katolik Maronitler adayı 1473’ten (resmen 1489) itibaren yöneten Venediklilerle aynı dinden olduğundan Ortodoks topluma uygulanan baskılardan muaf tutulmuş, 1570’de ada Osmanlı idaresine geçince Ortodoksların misillemelerinden kurtulmak için yeni fatihlerin dinini kabul etmişlerdi. Linobambakoi toplumun Kromlulardan en önemli farkı Kıbrıs’ın 1878’de İngilizlerin eline geçmesinden sonra ikili inançlarını korumaya devam etmeleridir. Sözgelimi 1891 yılında Nicosia’nın Loroujina köyünde yaşayan 708 kişiden sadece 87’si Hıristiyan gerisi Linobambakoi idi. Bunların bir kısmı 1930’larda ikili inanç sistemini terk ederek Müslüman olarak yaşamaya devam ederken ilginçtir bir bölümü ise Katolik Hıristiyanlığa geri dönmüştür.

Hemşin’de ilginç bir tanıklık

Ermeni din adamı Poğos Vardapet Meheryan’ın anılarında aktardığı Ekim 1776’da yeni Müslüman olmuş Hemşin köylerinde yaşadığı olaylar komşuları Rumların durumunu aydınlatır ifadeler içermektedir. Meheryan, Hotosur’da bulunan Karmirk ve Mohrakut köylerindeki mugannileri papazlığa terfi için giderken kendisine Hemşin’e bağlı Hevak köyünden bir muganni olan 9 yaşındaki Serobe getirilmiştir. Kendisine Hevak köyünün 200 hanesi İslamlaştırılırken 5-6 hanenin dinini değiştirmediğini eğer bir papazları olmadıkları takdirde kalanların da kaybolacakları korkusuyla Serobe’nin yaşlı babasının 2000 altın miras bırakarak oğlunun papaz olarak yetiştirilmesini vasiyet ettiğini bildirilmiştir. Meheryan, yanında Serobe ve 2 papaz ile Hevak köyünde gittiğinde kadınlı-erkekli Müslüman Hemşinli grup tarafından eli öpülerek karşılanmış, dinlerini değiştirmiş olmalarına karşın Hevaklılar köyün yıkık kilisesini temizleyerek yapılan ayine katılmış, rahipten günahlarını çıkarmalarını rica etmişlerse de talepleri reddedilmiş, bunun üzerine atalarının mezarlarının kutsanması için yalvarmışlardır. Rahip Meheryan din değiştirenlerin (İslama geçmiş olanların) ayin sırasında kiliseyi doldurduklarını, onları bu din adamı Hevaklıları Ermenileştirmek için gelmiş diye yabancılara ihbar edeceğinden korktuğu için kovamadığını yazmıştır. Rahibin “Ermenileşmek” ifadesinden de açıkça anlaşıldığı kadarıyla o dönemde din ve milliyet eş anlamlı kullanılmakta olup, Osmanlı döneminde etnik bir anlam ifade etmeden Rumluk ve Ermenilik Hristiyanlıkla, Türklük ise İslamla özdeşleştirilmekteydi

Meheryan, Hevak köyünden Çoruh kıyısı boyunca Artvin’e doğru 3 günlük yola çıkmış, yol boyunca rastladığı Müslüman köylülerin kendisine iyi davrandığının Hristiyanlar gibi ellerini öperek evlerine çağırarak hastalara incil okumasını rica ettiklerini, parasıyla meyve satın almak istediğinde “bahçeye gir ve istediğin kadar topla, ye, al ve git, bu ağaçları dikenler ve bizim atalarımızın ruhu için çünkü onlar Hristiyan idiler” dediklerini kaydetmiştir. Meheryan’ın anıları dini liderleri ve ibadet yerlerini kaybeden toplulukların zorla veya kendiliğinden din değiştirse de 1-2 kuşaklık bir süre dâhilinde Hristiyanlığın bazı adet ve ritüellerini kabul ettiklerini hatta şartların müsait olması durumunda geri dönme eğilimi taşıdıklarını göstermektedir. Metinden Meheryan’ın devlet tarafından cezalandırılmaktan korktuğu için muhtedilerin taleplerine sıcak bakmadığı anlaşılmaktadır. Kanımca Krom, Santa gibi bölgelerde Meheryan’ın rastladığı durumda bırakılan muhtediler bölgedeki manastırlardan yeniden cemaat olabilmelerini sağlayabilecek rahipleri temin edebildikleri için uzun süre durumlarını sürdürebilmişlerdir. Karadeniz bölgesinde İslamlaşmaya etki eden diğer bir faktörde Ortaçağ’da derebeyi hatta çeşitli devletlerin vasal prensi olarak hüküm sürmüş güçlü ailelerin eski ayrıcalıklarını Osmanlı döneminde koruyabilmek için çoğunlukla tebaa ve köyleri ile birlikte topluca din değiştirme eğiliminde olmalarıdır. Trabzon imparatorluğu ile birlikte Trabzon kilise teşkilatı da fiilen yıkılmış bu süreçte bölgede kilise-cemaat ilişkisi sarsılırken kimi yerlerde yerel güçler devletin desteğiyle kiliseye karşı durabilmiş, Kiskim (Yusufeli) örneğinde olduğu gibi bazı bölgelerde ise yerel beyler öldürülüp, oğulları İslamlaştırılarak eski tebaalarına model olarak sunulmuştur. Özellikle Rize bölgesinin İslamlaşmasında Laz derebeylerinin etkisi olduğuna inanıyorum ki batıda Canikzadeler doğuda Tuzcuoğulları gibi güçlü yerel-derebey aileleri İslamlaşmadan asırlar sonra bile güçlerini koruyabilmiştir.

Palgrave raporunda Gizli Hristiyan Köyleri

Bıjışkyan 1817’de yazdığı seyahatnamesinde Gümüşhane’den Rumların içerisinde ‘Gromtsi’ (Kromlular) adı verilen yarı Hristiyan yarı Müslüman bir topluluğun yaşadığını, kalben tam bir Hristiyan gibi ibadet etmelerine rağmen, dışarıya karşı Müslüman gibi davrandıklarını inançlarını nesilden nesile hiç değiştirmediklerini bildirmesinden durumun yeni olmadığı kadar çok da gizli tutulamadığı anlaşılmaktadır.  6-8 Mayıs 1831 tarihlerinde Erzurum’dan Trabzon’a giden Amerikalı misyonerler Eli Smith ve Harrison Gray Otis Dwight Krom vadisinde yaşayan Müslümanlardan

Bu kişiler ne sünnet oluyorlardı ne de Müslüman dininin herhangi bir ayinine katılıyorlardı. Gizliden gizliye, Yunan kilisesine bağlıydılar ve dini törenlerini yönetecek bir rahip bile ayarlamışlardı. İsimlerini Müslümanlar ve Hıristiyanlar arasında kabul edilen Eski Ahit’e uygun olanlardan alıyorlardı. Fikre bir eğilimleri olmasına rağmen, yanlış bir inanca olan bu samimiyet, ikiyüzlülük ya da kuşkuculuğa kıyasla gerçeğin yönetilmesi için daha uygun bir ortam yaratmaktadır. Önerim hala şudur ki, bu insanları Hıristiyanlığın biçimlerine bağlayan bağ belki de dinin ruhuna bağlı bir misyoner tarafından faydalı bir biçimde yakalanabilirdi’

sözleriyle bahsetmiştir.

Cuinet’in Hemşinliler’in 15. yüzyılda İslam’a geçmelerine karşın 1890 yılında vaftiz olmaya devam ettiklerini belirtmesi, 19. Yüzyılda Hemşin’e giden Ritter’in benzer mealdeki ifadeleri ya da Trabzon metropoliti Hrisantos’un anılarında I. Dünya Savaşı sırasında bir grup Oflu’nun kendisine eski dinlerine dönme talebiyle gelmesi gibi hayret verici örnekler Kromlular’ın bölgede yalnız olmayabileceğini düşündürmektedir. Economides, Oflularla ilgili bu anlatıyı Pontus devleti için propaganda malzemesi olarak kullanmış, 1920’de köy adlarının ve konuştukları dilin Rumca olduğunu, Fotoğlu ve Antonoğlu gibi soylarını belli eden aile adlarına sahip olduklarını daha önemlisi papaz giysilerini ve kutsal kitaplarını hala sakladıklarını ve yeniden Hristiyan olmaya hazır bir toplum olduklarını iddia etmiştir. Benzer bir gelişme Türk-Yunan nüfus mübadelesi sırasında yaşanmış olup, The Times gazetesinin 5 Aralık 1923 tarihli sayısında Giritli bir grup Atina’ya gitmiş, Türk Yunan Kilisesi’ne vaftiz olarak Hristiyan olmak dolayısıyla Yunan vatandaşlığına kabul edilmek için umutsuzca çırpınmışsa da başvuruları kabul edilmeden Türkiye’ye gönderilmişlerdir.

İngiliz Dışişleri, sonradan hazırladığı sözlükle tanınacak Sir James Redhouse’ı tercüman olarak kullanmış, 1867-73 yılları arasında Trabzon Konsolosluğu yapan William Gifford Palgrave (1826-88), Krom’a 1867’de Britanya Kraliçesinin (H. B. M.) temsilcisi olarak gitmiş ve parlamentoya sunulması için Gizli Hristiyanların oturdukları köy ve hane sayılarını içeren detaylı bir rapor hazırlamıştırBryer’a göre Yunanlılardan hoşlanmayan, Trabzon’daki Bizans mimarisini küçümseyen, Ortodokslar için büyük önem taşıyan Sümela manastırına haç yolculu yapmayı reddeden Palgrave Kromluları dininden dönmüş hainler olarak görmüş, can sıkıcı, geçimsiz, mutaassıp ve dar kafalı insanlar olduklarını, en önemlisi Yunanlılar başta olmak üzere Hristiyanların şikâyetlerinin haksız olduğunu, eşitlik sağlamayı amaçlamadıklarını, zaten eşit bir şekilde yaşadıklarını ama daha fazlasını istediklerini bildirmiştir. Bryer, Palgrave’in babasının Yahudi dönmesi olduğu kendisinin de Anglikanlıktan Katolikliğe döndüğü hatta Japonya seyahatinde Budizm ve Şintoizm’e ilgi duyduğunu bildirdikten sonra ‘Palgrave’in kimliği ve dini, bahsettiği Pontos’daki gizli Hristiyanlardan çok daha karmaşık bir yapıya sahipti’ sözleriyle konsülün Kromlulara yaklaşımını eleştirmiştir.

Kanımca o dönemde Hıristiyanlar dinleri ile toprakları arasında seçime zorlanmış olmalıdırlar ki Karadeniz’in sahil yerleşimlerindeki Rumlar çoğunlukla 2. seçeneği tercih ederken onlar her ikisine birden sahip olmak istemiştir. Kromlu aile isimlerinde ‘-oğlu’ sonekinin yanı sıra saygınlık gösteren ‘-zade’ hatta ağa lakabı taşıyanlara rastlanması Gizli Hıristiyanların bu sayede sosyal statü ve güç kazandıklarını göstermektedir. Ayrıca geçimlerini 16. yüzyıldan itibaren büyük oranda madenlerde çalışarak sağlayan bu halkın madenlerin 19. yüzyıl başlarında verimsizleşerek kapanmasından iktisaden olumsuz etkilenerek, bölge dışına göç etmek zorunda kaldığı unutulmamalıdır. Bölgenin izole coğrafi ortamı ve bölgedeki manastırların desteğiyle ayakta kalabilen ikili inanç yapısının göç sonrası sürdürülmesinin zorluğu açıktır. Tümü yaylacı olan yani yazları hayvanlarını otlatmak ve kışlık ot kesmek için için köyünden ayrılarak birkaç aylığına daha yüksek otlaklarda ikamet eden köylülerin daha iyi yaylalara sahip olması ve diğer köylerle yaşanan otlak kapma mücadelesinde Müslüman olmanın önemli bir avantaj olduğu göz ardı edilmemelidir.

Yerleşim Adı Hâne İslam Gizli Hristiyan Hristiyan
Krom Köyleri 980 2 260 738
Mohora (Μοχώρα) 100 100
Alithinos (Άληθινός) 80 50 30
Alhajandon (Άλχατζάντων) 200 50 150
Carnalandon 100 40 60
Samanandon (Σιαμανάντων) 200 200
Rustamandon (Τσαχμανάντων) 100 40 60
Gluvena (Γλούβενα) 110 70 40
Zahmanandon (Τσαχμανάντων) 40 40
Serandon(Σαραντων) ve İmera (Ίμέρα) 150 2 10 138
Parti (Πάρτη) 100 10 90
Yağlıdere (Γιαγλίτερέ) Köyleri 430 220 210
Varenu (Βαρενου) 130 40 90
Nacarandon (Νατζαράντων) 50 50
Russion (Ρουσίον) 80 60 20
Cercilandon (Τσερκελάντων) 70 60 10
Stilos (Στύλος) 20 6 14
Ziganitandon (Ζυγανίτα)
Stavri (Σταύρι) Köyleri 296 10 126 160
Epanohori (Έπανώχωριν) 70 10 60
Monovandon (Μονοβάντων) 100 20 80
Bairamandon (Παϊραμάντων) 6 6
Katahori (Κατώχωριν) 120 40 80
Santa (Σάντα) Köyleri 615 285 330
Piştofandon (Πιστοφάντων) 170 20 150
Zurnaciandon (Ζουρνατσάντων) 70 70
Çakalandon (Τσακαλάντων) 25 20 5
Sihanandon 150 20 130
İşhaνandon (Ίσχανάντων) 40 40
Pinetendon (Πινατάντων) 30 15 15
Terzandon (Τερζάντων) 80 50 30
Kopalandon (Κοπαλάντων) 50 50
Tzanika (Τζάνιχα) 40 25 15
Zefil 30 15 15
Karsera (Χάρσερα) 300 100 120 80
Gümüş Hana (Eski) 1500 800 300 400
Torul (Τορύλ), Ardasa 2300 200 450 1650
Harava (Χάραβα) 150 20 40 90
Muzena (Μούζαινα) 500 100 400
Size (Σήσε) ve Pegman (Παζπέν) 100 60 40
Maçka Köyleri 3500 769 1027 2473
Hapsi köy 80 60 20
Pondika 450 20 200 230
Thersa 60 57 3
Larahani 100 20 40 40
Aursa 60 30 30
Davera 200 10 190
Galiana 600 110 140 350
Kapi Zerfire 300 10 150 140
Hazavera 40 30 10
Samaruksa 400 100 100 200
Kavara 30 20 10
Tanturlu 60 4 40 16
Leri (Λερί) 200 100 100
Nama 20 5 10 5
Kelahapir 150 50 30 70
Seriama 500 300 100 100
Ciagrak 250 100 50 100
Bulancak 50 20 30
Agelayi 200 150 50

 

Gizli Hristiyanların imanı

Gizli Hristiyanlar, biri Müslüman diğeri Hristiyanlığa ait iki isim taşıyor, çocuklarını vaftiz ettiriyor, kızlarını gerçek Hristiyan veya Müslümanlarla evlendirmiyor, kendileri gibi gizli Hristiyan tek bir kadınla açıkta İslami geleneğe göre ama geceleyin Hristiyan ayiniyle evleniyorlardı. Gümüşhaneli Gizli Hristiyan bir aileden gelen Yunanlı yazar Georgios Andreadis’e (1936-2015) göre Kromluların nadiren de olsa Müslüman gelin alıp, Hristiyanlığa döndürdükleri olmuştur. Kromlu Murtaza Efendioğlu Aziz Ağa’nın, İspir Keleverik’ten bir Müslüman kızıyla evlendikten sonra karısını Sümela Manastırında vaftiz ettirip, Sophia adıyla Hristiyan yapmış, kızın ailesine durumu anlatmasının ardından olay ancak büyük miktarda para ve yalancı şahitlikle örtbas edilebilmiştir. Gizli Hristiyanlar öldüklerinde önce Müslüman mezarlığına gömülüyorlarsa da, geceleyin yakın akrabaları tarafından mezarlarından çıkarılıp en yakın Hristiyan mezarlığına taşınıyorlardı. Çocuklarını vaftiz etmeleri zordu, birçok köyde papaz olmadığından geceleri bu işin yapılabileceği en yakın Hristiyan köyüne gitmek, gün doğmadan geri dönmeleri gerekiyordu. Evlenmeleri de ayrı bir problemdi çünkü evlerine bir papaz çağırmaları gerekmekteydi. Tarihi belgeler dışında Selanik’te yaşayan Kromni kökenli yazar olan Andreadis’in 1955 yılında Selanik’te ölen anneannesinin anılarından derlediği Gizli Din Taşıyanlar çalışması gizli Hristiyanların gizemli dünyasını folklorik düzeyde aydınlatır niteliktedir. Okuma yazma bilmeyen yaşlı kadının 1767’de Kromi vadisinde doğup, büyüyüp, İstanbul’da din eğitimi aldıktan sonra memleketine imam olarak dönen dedesi Molla Süleyman’ın bodrumundaki ikona ve mumlarla dolu şapelini ve küçük kilisesinde köylüleri gizlice vaftiz etiğine dair anlatısı ilginç detaylarla doludur. Kendi ailesinin hikâyesini anlatan Andreadis gizli Hristiyanlığı romantize ve idealize etmeden değerlendirmiş, dinlerine bağlılıklarını överken aynı zamanda Hristiyanlığı terk etmenin avantajlarından faydalanmak isteyen ve rüzgârın hangi yönden estiğini takip eden açıkgözler olduğunu da vurgulamıştır.

Krom ve çevresinde yaşayan Müslüman ve Hıristiyanlarca inançlarındaki samimiyetsizliklerinden dolayı küçümsenen gizli Hristiyanların yaşadıkları nispeten güvenli bölgeyi terk edip kozmopolit sahil kentlerine yerleşmesi çoğunlukla felaketle sonuçlanıyordu ki Bulancak’ta ticaret yapan Nicola Savropoula’nın Trabzon Rum-Kilisesi başpiskoposu Konstantinos’a gönderdiği mektupta anlattıkları yaşanan dramlardan bir tanesidir. 13 Nisan 1859 günü tüccarın kız kardeşi Kiriaki geride dört çocuk bırakarak ölünce Türkler kadının Müslüman ve adının Ayşe olduğunu belirterek kilisede tören düzenlenmesine karşı çıkmış, cesedi alıp Müslüman mezarlığında defnetmişlerdir. Nahiye müdürü Rüstem Ağa kadının kilise cemaatinden olduğunda ısrar ederek karara direnen Rum papazları tutuklamak istemiş, Bulancak’ta tutunamayan tüccar Savropoula Avrupalı konsolosların yardımıyla Trabzon’da göç etmek zorunda kalmışsa da Pontus ansiklopedisinde belirtildiğine göre burada da gizli din taşıdığı anlaşıldığı için öldürülmüştür.

Gizli Hristiyanlar halk arasında 93 Harbi olarak da bilinen Osmanlı Rus savaşı sırasında Rus ordusuyla birlikte o güne dek yaşadıkları Karadeniz Bölgesinden ayrılarak Rusya’ya gitmiş ve orada Hristiyan olarak yaşamışlardır. Gizli Hristiyanların kendilerini ifşa etmelerine ve bölgeyi terk etmelerine karşın 20. yüzyıl başlarında bile Trabzonlu Müslümanlar arasında hala tek tük bulunabildiklerine dair çok sayıda anlatı kaydedilmiş olup, bunlardan birisinde 1997’de 101 yaşında bulunan Spiros Yakoustides çocukluğunda Trabzon’un Eksotha (Hızırbey) mahallesinde yaşarken fırıncılık yapan Müslüman komşuları Ali Bey’in oruç zamanı yağsız fasülye yiyerek Ortodoks Hristiyanların Büyük Perhiz ibadetini yerine getirmesinden onun gizli inancını anladığına dair bir anısını aktarırken, yine gizli Hristiyan olup yağ ve peynir satan Ali adından bir başkasından bahsetmiş, paskalya ve kutsal hafta boyunca aralarından bazıları polis olan gizli Hristiyanların kiliseleri ve ayinlere katılanları koruduğunu bildirmiştir. Trabzon Valiliği’nde maiyet memuru olan Faik Hurşit (Gündağ) Bey anılarında Meşrutiyet’in ilanından sonra zamanında Trabzon valisi Haznedarzade Osman Bey’in Yomra, Maçka, Tonya ve Şarlı nahiyelerinde zorla İslam yaptığı kişilerin en azından bir bölümünün tanassur etmeye başladığını yapılan tahkikatlarda bahis konusu köylerde cami ve hoca bulunmadığının anlaşıldığını kaydetmiştir. 19. yüzyılda çalışmak için Gümüşhane’den Ankara’nın Akdağ-Maden kazasına göçen çoğu Stavrilinin gizli Hristiyan inançlarını bir şekilde sürdürmek istediklerini Rum Patrikanesi’nin yayınladığı 8 Kasım 1918 tarihli bir mektuptan anlamaktayız ki iddiaya göre yerel hükümet görevlileri savaş sırasında günlük ekmek tayınlarını vermek için 200 Stavrili aileyi Hristiyanlıkla İslam arasında seçim yapmaya zorlamıştır.

Kaynakça

Andreadis, Yorgo. Gizli Din Taşıyanlar. İstanbul: Belge Yayınları, 1999. s. 34

Augustinos, Gerasimos. Küçük Asya Rumları. Çev. Devrim Evci. Ankara: Ayraç Yayınevi, 1997. s. 102 ISBN 975-8087-11-8

Asafi Dal Mehmed Çelebi. Şecaatnâme (tıpkı basım): Özdemiroğlu Osman Paşa’nın Şark Seferleri (1578–1585). Haz.Abdülkadir Özcan. İstanbul, 2007. s. 263–265

Babinger, Franz.  Mehmed der Eroberer und seine Zeit. Weltensttürmer einer Zeitenwende. Munich, 1953. s. 266

Bilgin, mehmet. Trabzon Vilayetinde İki Din Taşıyanlar, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. İstanbul, 2010

Bryer,  Anthony A. M.  “The crypto-Christians of the Pontos and Consul William Gifford Palgrave of Trebizond”.  (İçinde) Peoples and settlement in Anatolia and the Caucasus, 800-1900. XVII. Londra, (1988a): 13-67

Cahen, Claude. Osmanlılardan önce Anadolu’da Türkler. 3. Baskı. İstanbul: E Yayınları, 1994. s. 214

Clark, Bruce. İki kere Yabancı. Çev. Müfide Pekin. İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2008. s. 186. ISBN 9786053990604

Cuinet, Vital. La Turquie d’Asie; géographie administrative, statistique, descriptive et raisonnée de chaque province de l’Asie-Mineure. Paris, 1890-5. s. I, 12, 120

Dawkins, R. M. “The Crypto Christians of Turkey”. Byzantion, 8 (1933). s. 251-252

Delehaye, H. Le martyre de Saint Nic6tas le Jeune. Melanges offerts d M. Gustave Schlumberger. Paris, 1924. s. I, 205-211

Eardley, Culling E.  Christianity in Turkey: Correspondence of the Governments of Christendom Relating to Executions in Turkey for Apostacy from Islamism. Partridge & Oakey. 1855. s. 35

Economides, D. The Pontus and the Right Claims of its Greek Population: Topographical, Ethnographical and Historical Study with two maps and various statistics. Constantinople (İstanbul), 1920. s. 9

Fallmerayer,  J. P. Doğu’dan Fragmanlar. Çev. Hüseyin Salihoğlu. İstanbul: İmge Kitabevi, 2002. s. 122

Fotiadis (Φωτιάδης) Γ., The Ethnic and Religious Consciousness of the Greeks of the Pontos”. Selanik: Aristotle University of Thessaloniki, 1996. s. 83

Hans Dernschwam. İstanbul ve Anadolu’ya Seyahat Günlüğü. Çev. Yaşar Önen. Ankara, 1992. s. 155, 384

İnalcık, Halil. “The Policy of Mehmed II toward the Greek Population of Istanbul and the Byzantine Buildings of the City”. Dumbarton Oaks Papers, 23, (1969 – 1970): 229-249

Lady Montagu, Şark Mektupları. (Çev.) Asude Savan. Lacivert Yayıncılık. İstanbul,2009. s. 31-32

Miklosich, F. ve Müller, J. Acta et diploma graeca medii aevi sacra et profana. Acta Patriarchatus Constantinapolitani. Cilt I. Viyana, 1860. I: 183-184

Özcan, Azmi ve Buzpınar, Ş. Tufan. “Church Missionary Society İstanbul’da Tanzimat, Islahat ve Misyonerlik”. İstanbul Araştırmaları 1. İstanbul, 1997. s. 66-67

Öztürk, Özhan. Pontus: Antikçağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi. Nika Yayınevi (3. Baskı) Ankara, 2016

Palgrave, W. G. Report on the Province of Trebizond of January 1868 (İçinde) PRO FO 195.812

Pears, Sir Edwin. Turkey and Its People. Methuen & co., Ltd.(2. baskı) London, 1912. s. 267

Schiltberger, Johann. Türkler ve Tatarlar arasında (1394-1427). 3. Baskı. İstanbul: İletişim Yayınları, 1997. s. 165-66

Shukurov, Rustam “The Crypto-Muslims of Anatolia”. Anthropology, Archeology and Heritage in the Balkans and Anatolia or the Life and Times of F.W. Hasluck (1878-1920). 2 cilt. Ed. David Shankland. Istanbul, (2004): 2. 135–158.

Skendi, Stavroi, “Crypto-Christianity in the Balkan Area Under Ottomans”, Slavic Review,C.26, S.2, (1967): 227- 246.

Skendi, Stavroi. Christianity in the Balkan Area under the Ottomans. Balkan Cultural Studies. New York, (1980): 233-257

Vardanyan, Sergey. “1776 yılına ait Müslüman Hemşinli Ermeniler Hakkındaki önemli bir Şehadetname”. İçinde: Hemşin ve Hemşinli Ermeniler: Konferans Makaleleri. Ermenistan Cumhuriyeti Bilimler Ulusal Akademisi Tarih Enstitüsü. Erivan, (2007): 278-286. ISBN: 978-99930-69-47-8 (Poğos vardapet Meheryan’ın hayatı, kendi tarafından 1811 yılında Venedik’teki Sp. ğazar manastırında yazılmış, Venedik’teki Mkhitaryan manastır el yazmaları kütüphanesi # 560 s. 161, 162, 164, 167-170)

Vryonis, Speros Jr. “The Decline of Byzantine Civilization in Asia Minor, Eleventh-Fifteenth Century”. Remarks on the Dumbarton Oaks Symposium of 1974. Dumbarton Oaks Papers, 29 (1975): 351-356

Vryonis, Speros Jr. “Selçuklu Gulamları ve Osmanlı Devşirmeleri”. Cogito 29 (2001): 93 – 119