Karadeniz Kültürü

Değirmen terminolojisi (Doğu Karadeniz bölgesinde)

Değirmen nedir?

Değirmen içinde öğütme işinin yapıldığı yapıların genel adı olup, Doğu Karadeniz bölgesinde rüzgâr gücüyle çalışan değirmen bulunmamaktadır. Yakın zamana dek kullanılan geleneksel su değirmenleri en çok 2 x 2 m boyutlarında olup bir taş kemer üzerine oturtularak, ahşap yığma tekniğiyle inşa edilirdi. 50-60 cm çapında iki yuvarlak taş su gücüyle dönerken, taşların ortasındaki delikten dökülen mısır tanelerini öğüterek un haline getirmektedir. Genellikle köyün ortak malı olan değirmeni işletmesi için hak yemeyen, iyi ahlaklı, temizliğiyle tanınan ve komşularıyla iyi geçinen bir aile bir yıllığına seçilirdi. Değirmencinin ücreti para yerine mısır ile ödenirdi. Doğu Karadeniz folklorunda değirmenler cinli, perili yerlerdir bir başka deyişle değirmenlerin cinlerin emrinde olduğuna inanılmaktaydı ki bu yüzden değirmenler ve terk edilmiş, harabe halindeki evlere eserli olarak anılırdı.  

Değirmen kelimesinin kökeni

Bölge ağzında deremen (Trabzon, Rize), deyirmen (Ordu, Giresun) formunda kullanılan kelimenin kökeni Türkçe döndürmek anlamındaki tegir– köküne dayanmakta olup, MS 11. yüzyılda Uygurca metinlerde tegirmen kelimesi kayıtlıyken diğer Türk dillerinde ise Tuvanca de:rbe; Kumıkca tirmen; Nogayca termen; Osmanlıca, Türkmence degirmen; Hakanice tegirme:n; Çağatayca tégirmen; Kıpçakca teyirmen formları kullanılmaktadır. Bölgede Türkçe değirmen dışında,  Lazca karmate, Hemşince cagaçhe (Hopa) ve Trabzon Rumcası hamalede (Çaykara) kelimeleri de aynı anlamda kullanılmaktadır. Değirmen yöre kültüründe çok önemli yer tuttuğundan pek çok deyime konu olmuştur: deremen ağız ‘iştahlı kişi’, cotina deremen taşi olmak ‘tembel, üşengeç’, yedi deremenun altina girup çikmak ‘tecrübe sahibi olmak’, deremende duran siçan aç kalmaz ‘işini bilen kişi geçimini sağlar’, deremencisine çatmak ‘belalı birine rastlamak’, başi yedi deremenun altina ezilmek ‘geçmişte sıkıntılı bir hayat sürmüş olmak’, deremende nebet beklemek ‘mısır öğütme sırasının kendine gelmesini bekleme’, değırmenin biletmesi ‘değirmende öğütülen unun azalması sonucunda taşların birbirine sürtmesi’, değirmene kıtlık girmez bunların bazılarıdır.

Değirmenler pek çok parçadan oluşmakta olup bunlar yöreden yöreye farklı isimlerle anılmaktaydı ki. Sözgelimi Rize’de ahşap su değirmenini oluşturan parçalar deremen çarkı, çark kütüğü, harbi, playiro, alt taş, deremen taşı, kalduracak-indurecek, modyeli, çaççaka, taktaka, kanat, unluk adını taşımaktaydı.

Değirmen parçaları ve değirmen terminolojisi

Bucula veya buçula küçük su değirmenidir (Artvin)

Ceyran/ceryan değimeni, elektirikle çalışan yeni tip değirmen (Trabzon)

Bartın’da değirmen, 1950

Çakçaka veya çamçaka, değirmenin zahire ambarından (modyeli) dökülen mısır tanelerini değirmen taşına ileten oluk olup, çamçaka ve çakçaka (Rize), çamçak (İkzidere, Tonya), çakçak (Rize, Artvin, Gümüşhane), çalçak (Trabzon), cakcakı (Artvin) adlarıyla bilinmekteydi.  Anadolu’da cakcakı (Maraş, Gaziantep, Hatay), cakcahı (Gaziantep), cekcek (Sivas), cıkcıka (Konya), çahçah (Van, Kars, Erzurum), Kocaeli, Erzincan), çakıldavuk (Konya), Azerice çahçah, Gürcüce çahçahi ve Ermenice č’axč’ax, č’xč’xik (Van), č’anč’ax (Erivan, Karabağ) formlarında kaydedilmiştir. Doğu Karadeniz’de mısır tarlasına musallat olan çakal, domuz gibi hayvanları kaçırmak için hazırlanmış, bir su kaynağı yardımıyla çalışarak gürültü çıkartan bir düzenek de aynı adla anılmaktaydı: Bir odun parçasının bir tarafı kepçe şeklinde oyulur, diğer tarafına ise gürültü yapacak bir çıngırak yerleştirilir. Daha sonra bir çeşit tahtarevalli olacak şekilde dengelenerek bir mil yardımıyla ve kepçe kısmı bir su kaynağının altına gelecek şekilde yüksekçe bir zemine monte edilir. Su dolunca kepçe aşağı iner, aşağıda su boşalınca tekrar yukarı çıkar. Bu arada çıngıralıklı taraf da yere çarparak gürültü çıkarır. Suyun dolup boşalma, dolayısıyla çıngırağın ses çıkarma aralığı su kaynağı ve kepçenin büyüklüğü ile alakalı olup ayarlanabilirdi.

Çark kütüğü, değirmen taşını döndüren çarkın yerleştrildiği kütük (Rize)

Dişemek, Değirmen taşının taraklanarak keskin hale getirilmesi (Ordu, Giresun)

Gebicci, değirmenci (Giresun, Trabzon Şalpazarı), gebitçi (Vakfıkebir)

Harbi, değirmen çarkından elde edilen gücü, değirmen taşına ileten alet (Rize)

Hark, tarlaları sulamak veya dereden değirmene su taşımak amacıyla, toprağı kazrak içinden su akabilecek derinlikte oluşturulan oluk adı (Trabzon, Gümüşhane, Rize). Harklar geçmiş dönemlerde taştan yapılırdı. Günümüzde betondan üretilmektedir. Su, harkla değirmenin yanına getirilir, oradan 5-6 metre uzunluğundaki taş olukla (günümüzde beton) değirmenin çarkını döndürecek şekilde aşağıya akıtılırdı. Lazca hargi, harki, herki, Karadeniz Rumcası harki, hark (χαρκ [Santa, Gümüşhane]), Azerice arh, Gürcüe arhi formları kayıtlıdır. Kelimenin etimolojisi tartışmalıdır: Türkçe yarık kelimesinden, Ermenice’den, Farsça’dan Ermenice ve Türkçe’ye geçtiği tartışılmışsa da ortak bir kanıya varılamamıştır. Macarca árok formu, Osmanlı mirası olabileceği gibi daha öncesinde bir Kuman kalıntısı olarak da düşünülebilir.

İsviton, Değirmen taşının dönme hızını ayarlayan mekanizma (Hemşin)

İsponkar, değirmende buğday süpürmekte kullanılan bez (Trabzon)

Kabis, Değirmenlerde mısır öğütme ücreti verilecek zahireyi ölçmeye mahsus tahta kap olup aynı zamanda bu ücretinde adıdır. Bir çuval mısıra karşılık bir kabis mısır (bir kilodan az) verilmektedir. Kabis ve kapis (Trabzon), gebic ve gebiç (Giresun, Şalpazarı), kabic (Hemşin), gabiz (Torul). Antik Yunanca kapithion, kapithi (καπίθιον το, καπίθι) “Perslerin kullandığı bir hacim ölçüsü” kelimesiyle ilişkilidir.

Kanat Değirmende öğütülen mısırın etrafa saçılmasını engelleyen aksam (Rize)

Kapetsali, değirmende öğütülmek için modyeliye doldurulan mısırı değirmen taşının ağzına taşıyan ve modyelinin ağzını kapatarak öğütülecek maddenin düzenli şekilde akışını sağlayan yaklaşık 75 cm uzunluğunda, 10 cm eninde 5 cm derinliğinde ahşap oluktur (Rize)

Kazanak Değirmen taşı üzerinde titreyerek zahire tanelerini taşın ağzına akıtan oymalı kol (Akçaabat)

Kodoş, değirmen çarkını döndüren suyun tazyikli çıkması için su arkının çark tarafına konulan düzeneğin adıdır. Ermenice ‘boynuz’ anlamına gelen kelimenin mecaz kullanımlarından birisidir.

Kemçük, Üstüste gelen ve biri dönen, biri sabit iki değirmen taşını birbiriyle irtibatlandıran demir aksamın adıdır.  Kepçük ‘çıkık çene’ kelimesinn mecaz kullanımı olmalıdır.

Keşik, sıra ve nöbet anlamlarına gelmekteyse de yörede ‘Keşik değirmende olur’ sözüyle dolayısıyla değirmende girilen kuyrukla özdeşleşmiştir (Giresun, Ordu, Şalpazarı)

Kırağan, değirmen oluğunun tıknamaması için kullanılan çivi (Trabzon)

Kıran etmek, Aşınmış değirmen taşını düzlemek, tamir etmek (Rize)

Koftera, Değirmen arkının suyunu kesmek veya yön değiştirmek amacıyla kullanılan tahta levha (Trabzon, Rize), koftra (Rize), koftre (Trabzon), koftara

Hereke’de bir su değirmeni

(İkzidere)

Kül çöreği, fırının yakılıp tabanının iyice ısıtılmasının ardından börek, hamurun sıcak zemine yerleştirilip üzerinin karalahana yaprakları ile örtülmesi, yaprakların üzerine de sıcak kül ile kaplanması suretiyle pişirilirdi. Değirmenler de bir kaç gün süren un öğütme seansları sırasında yapıldığından, değirmen çöreği adı da verilmekteydi (Ordu)

Playiro Değirmen taşı üzerinde bulunan üç köşeli demir parçası (Güneysu)

Sakonar Değirmende öğütülen hububatın akıp, biriktiği yer (Trabzon, Rize), sakonari (Rize), saganor (Akçaabat)

Savacak, değirmen suyunu başka tarafa çevirmek için oluk önüne konulan tahta (Ordu)

Sifon, değirmen oluğundan gelen dere suyunun, değirmen taşını döndüren çarkları harekete geçirebilecek miktarda basıncı oluşturabilmesi için, dar olarak hazırlanan suyolu (Trabzon, Rize) Antik Yunanca sifon (σίφον ό) “kamış, boru” kelimesiyle ilişkili olup, Lazca skufuni olarak bilinmektedir.

Ssipek is. Suyu inceltmek için değirmen oluğunun çıkışına konan ağaç borunun içine çakılan ahşap parça (Rize),

Şeromil, mısır yarması hazırlamak amacıyla evlerde kullanılan küçük el

El değirmeni veya şeromil evlerde acil ihtiyaçlar için kullanılmaktaydı

değirmeninin adıdır. Şoromul (Trabzon), şorombil (Rize), şoromil (Trabzon), şeromili (Trabzon), eldaşi (Gümüşhane) ve el değirmeni (Giresun, Ordu) formları kayıtlıdır. El değirmeni üst üste konulan iki değirmen taşından oluşurdu. Üstteki taşta bir sopa bulunurdu. Bu sopayla üstteki taş döndürülmek suretiyle değirmen çalışılırdı. El değirmeninde tuz, şeker, mısır öğütülür, korkota yapılırdı. Böylece dışardaki değirmenlere gidilmeksizin evin ihtiyacı karşılanırdı. Bu değirmenler evlerde 1970’li yıllara kadar kullanılmıştır. Yunanca ‘el değirmeni’  anlamındaki hiromilion (χειρομύλιον τό) kelimesi Pontsu Rumcasında /h/ ve /ş/ değişimine uğramıştır. Yunanca lehçelerinde Kapadokya’da hiromύl (χειρομυλ), Karadeniz’de şoromυl (σορομύλ) formları kayıtlıdır.

Tanazlık Değirmen çarkının dönerek su savurduğu yer (Giresun)

Kaynakça

BİLGİN, M & YILDIRIM, Ö. (1990), Sürmene. Sürmene Belediyesi Kültür Yayını. İstanbul.s. 574

Bölge Ağızlarında Atasözleri ve Deyimler I- II (2004), Türk Dil Kurumu Yayınları. Ankara. 87

BUCAKLİŞİ, İ.A. & UZUNHASANOĞLU, H. (1999). Lazuri- Turkuli Nenapuna. Akyüz Yayıncılık. İstanbul.s. 197

CAFEROĞLU, A. (1946; 2. Baskı 1994), Kuzey-Doğu İllerimiz Ağızlarından Toplamalar. İstanbul.s.315

CLAUSON, G. (1972), An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth Century Turkish. Oxford. s. 486

Çayeli İlçe Yıllığı ’95 (1995), Ankara. s. 135

DANKOFF, R. (1995), Armenian Loanwords in Turkish. Harrassowitz Verlag. Wiesbaden.s. 84, 188

DEMİR, N. (2001), Ordu İli ve Yöresi Ağızları. Türk Dil Kurumu Yayınları. Ankara.s. 350

GEDİKLİ, F. (2004), Akçaabat Yazıları. Yedirenk Yayınları. İstanbul.s. 226

GÜNGÖR, B. (1987) “Trabzon evleri”. Trabzon 87 Kültür Sanat Yıllığı, İstanbul  s. 44

KARA, İ. (2001), Güneyce. Dergâh Yayınları. İstanbul.s. 106, 134

KAZMAZ, S. (1998), Rize-Çayeli Halk Kültürü Araştırmaları. Türk Halk Kültürünü Araştırma ve Tanıtma Vakfı. Ankara.s. 276

ÖZCAN. S (1990), Gümüşhane Kültür Araştırmaları ve Yöre Ağızları. Kültür Bakanlığı. s. 474

ÖZGÜN, M.R. (2000), Lazlar. Çivi yazıları. 3. Baskı. İstanbul.s. 195

ÖZTÜRK, Özhan. Karadeniz Ansiklopedik Sözlük. Heyamola Yayınları. İstanbul, 2005

PAPADOPULOS, LP. (1958-1961), Ιστορικόν Αεξικόν της Ποντικης διαλέκτου. Atina.s. I 404, II 499

Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü (1963-1976). Ankara.s. 2092, 2748, 2770, 2949, 3685, 3705, 4730

TIETZE, A. (1999), Anadolu Türkçesindeki Yunanca, İslavca, Arapça ve Fars-ça Ödünçlemeler Sözlüğü. Simurg. İstanbul.s. 220

TZITZILIS C. (1987) Griechsche Lehnwörter Im Türkıshen. Österrecheschen Akademe Der Wıssenschaften. Wıen. s. 54, 72, 115, 138

URAZ, M. (1933), Halk Edebiyatı Şiir ve Dil örnekleri. Suhulet Kütüphanesi. İstanbul.s. 484

YANIKOĞLU, B. (1943), Trabzon ve Havalisinde Toplanmış Folklor Malzemesi. İstanbul.s. 294

Ayrıca Oku: Değirmen’de un nasıl öğütülür?

Buğday değirmen’de aşağıdaki işlemlerden geçer: temizleme, yıkama-kurutma;

Riekermolen rüzgar degirmeni, Hollanda

öğütme; unun harmanlanması. De­ğirmene gelen buğday, önce kalburlanır, taşı toprağı ayıklanır, ikinci kalburlamada uzun veya yuvarlak taneleri ayrılır, taş ayıklayıcıdan ve madensel parçaları çeken magnetik temizleyicilerden geçirilir; daha son­ra fırçalanır, çoğunlukla yıkanır. Bundan sonra, taneler yıkanarak bir kurutma işleminden geçirilir; bu daha iyi ve daha çok un elde etmeyi sağlar, öğütmenin ama­cı,

Kristal Değirmen, Colorado

unu tane kabuğundan, kepekten boz­madan ayırmaktır. İlk değirmenler tanele­ri yassılatan yatay değirmen taşlarıyla do­natılmıştı. Bugün, silindirli eziciler kullanı­lır. Buğday taneleri, art arda gelen silindir­leri gittikçe incelen ve sıklaşan yivli bir­çok ezicilere yollanır. Bu makinelerde irmik ve kepek karışımı bir un elde edilir. Elek makineleri unu kepek ve irmikten ayır­mağa yarar. Tane iç parçaları denen irmik, birlikte sürüklediği undan elenerek (tamam­layıcı eleme) ayrılır. Kabuklu irmiği be­yaz irmikten ayırmak için kaba un, eleyici- lerlc elenir. Kabuklusu yeniden yizli ezi­cilere yollanır. Beyaz irmikte kalan kabuk­lar dövülerek ayrılır ve irmik düz silindir­den geçirilerek ezilir, un olur. Elek maki­neleriyle un ve kepek elde edilir, öğütme, eleme, dövme veya yeniden öğütme so­nucunda elde edilen çeşitli nitelikteki un harman edilir, bazen de bir defa daha ele­nerek çuvallara doldurulur.

Değirmen Tarih ve Arkeolojisi

 İnsanoğlunun toprağa bağlan­dığı ve ilk ziraat faaliyetlerinin başladığı Neolitik

Ahşap su degirmeni

(Cilâlıtaş) devirle beraber değir­menin ilkel tipleri görülür. İki yassı taş arasında ezilen tahıl taneciklerinden un el­de etmeyi başaran insan zekâsı, bu işlemi geliştirerek ilk el değirmenini ortaya çı­karmıştır. El değirmenleri, iki yassı yuvar­lak taştan meydana gelmiştir. Ortadaki de­liklerden geçen ahşap mil ve üsteki diske takılan bir kol ile kolayca dönmesi sağ­lanmıştır. Çeşitli yerlerde yapılan arkeolo­jik araştırmalarda bu tip öğütme araçları­nın yanında ezgi taşları, havan ve dibek­ler bulunmuştur. Eski Mezopotamya, Mısır ve Anadolu plastik eserlerinden, kabartma ve resim sanatından, ziraat hayatını göste­ren tasvirlerden değirmen tipleri hakkında bilgi edinmekteyiz, özellikle, Ege dünya­sının merkezi olan Girit’te bulunan zeytin­yağı çıkarmağa mahsus el değirmenleri dik­kati çeker. Kolektif yaşayış, iş bölümü ve birtakım mesleklerin teşekkülü sonu­cunda, büyük çapta ihtiyaçları karşılayabi­lecek değirmenlerin yapıldığı anlaşılmakta­dır. Bunlar, büyük saraylarda, tapmak ve çiftliklerde yer almaktadır. Başlangıçta köle­lerin veya hayvanların çevirdiği bu muaz­zam değirmen taşları, zamanla tekniğin iler­lemesi sonucunda su veya yel ile döndü­rülmüştür. Eski Roma fresklerinde, su ile çalışan değirmenleri canlı bir şekilde gör­mek mümkündür. Günümüzde, dünyanın çe­şitli yerlerinde, köylerde halen ilkel değir­menlerin kullanıldığı bilinmektedir.

Değirmen Taşı yapımı
Dönüşüm derecelerine göre ayrılmış, aynı taş ocağında birlikte bulunabilen üç çeşit değirmentaşı vardır. Silisli değirmentaşı‘nda sıkışık halde bulu­nan kireçtaşının arasına silis karışmıştır. Homogen yapıda olan bu değirmentaşı vu­rulunca tiz bir ses çıkarır. Yapı taşı veya yol döşemelerinde kırma taş olarak kulla­nılır. İçine silis karışmamış, olan kireçtaşlarından cok daha dayanıklıdır. Kireçli değirmentaşı çok sert olan kireç silikattan ve bunun gözeneklerine yerleşmiş kireç yum­rularından meydana gelir. Çok sert olan bu tas heterogenliğı sebebiyle pcrdahlanamaz; ancak, bu uoğal haliyle bile çok kul­lanılan bir değirmentaşıdır. Kireçsiz değirmentaşı‘nın boşluklarında, kireçtaşı bulun­maz. fiti yüzden, çok hafif, çok dayanıklı ve kolay bozulmayan bir taş cinsidir. Yapı taşı olarak, özellikle bodrum ve temel kat­larında yük taşıyan duvarların örülmesinde kullanılır (M.L.)