İp eğirme terimleri: Ağırşak, Roka
Yün, iplik eğrilen iği ağırlaştırmak için alt ucuna geçirilen yarım küre biçiminde, ortası delik ağaç veya kemik parça Doğu Karadeniz’de ağrişak (Trabzon), ağşak, ağırşak (Şavşat), ağşak (Trabzon, Ordu), eğercek (Giresun) ve eyecäk formlarında kullanılmaktadır. Geçmişte yünün eğrilerek ipe dönüştürülmesinde iğ, ağırşak ve öreke kullanılmaktaydı.
Türkçe kökenli olan ağırçak kelimesi zamanla benzer çağrışımlar yapan çadır direğinin ortası delik başlığı ve yine ortası delik değirmen taşı, kağnı arabasında tekerlekler üstüne konulan ağaçların gerdirilmesi için kullanılan parça, el değirmeninde iki taş arasına yatay olarak konulan tahta veya demiri, bir elma çeşidi, kır menekşesi gibi nesneleri adlandırmak için de kullanılmıştır. Kumanca vurçık, Hakaz ağırşuk, Türkmen ağırçak, Osmanlıca ağırşak formlarında kayıtlıdır. Räsänen bu biçimleri ur(mak) ‘vurmak’ kökünün türevleri arasında sayarken İ.Z. Eyüboğlu ise terimin Türkçe ağmak (yükselmekten) türediğini ileri sürmüştür.
Ağırşak
Anadolu ağızlarında ağşak, ahırşak, arşak, aşak, avşak, ekercek formlarında yayılmış olan kelime mecazen memenin etli, şişkin kısmı anlamına da gelmektedir. Trabzon Rumcası’nda spontil adıyla bilinmektedir. Günümüzde tamamen ahşap olarak üretilmelerine rağmen tarih öncesi çağlarda, ağırşaklar, taştan, topraktan, kemikten ve nadiren de fildişinden yapılmıştır. Bu yüzden yapılan kazılarda sıklıkla karşılaşılmaktadır. Ağırşak, Türkçe kökenli bir kelime olmakla birlikte Anadolu tarihindeki yeri Türklerin gelişinden çok daha önceki dönemlere değin uzanır. Alacahöyük, Alişar, Gözlü Kul, Güllücek, Kültepe, Kara Höyük, Beycesultan, Boğazköy, Yümüktepe, Truva ve Efes’te, üzerlerinde benek, geometrik, zikzaklı, ayni merkezli, kavisli çizgiler, noktalı, bitkisel ve çarkıfelek gibi değişik motifler olan ağırşaklar bulunmuştur. Arkeolojik ağırşakların takıldıkları iğ ve örekelerin de tamamen tahtadan yapıldıkları sanılmaktadır, madenden yapılmış olsalardı günümüze intikal edebilirlerdi. Macide Gönül, taş ağırşakların kullanıldığı dönemlerdeki tekniğin, bugünkü ahşap ağırşaklardan farklı olması gerektiğini düşünmektedir:
“Yalnız eski ağırşakların ağırlıkları dolayısıyla iğde ağırlık yapacaklarından, ancak iğin ucu yere temas ettirilmek suretiyle kullanıldıkları zannedilmektedir. Çünkü aksi takdirde ağırlık dolayısıyla ipin kopması gerekirdi. Yalnız bir iğ numunesinden ipin iğ şağı sarkıtılarak eğrildiği veya büküldüğü anlaşılmakta ise de, iğ küçük olduğuna ve ağırşağın taştan olduğu zikredilmediğine göre, bunun da tahtadan olabileceği düşünülebilir. Zamanımızdaki tahtadan ağırşaklar hafif olduklarından, ayakta yere sallanmak üzere de kullanılabilirler. İp eğirme usulü de, muhtemelen ayni idi. Yalnız bu Mısır tasvirlerinde biraz farklı görülüyor”
domuz ağrişağı, Menekşe benzeri bir yayla çiçeğinin soğanının adı (Trabzon). Ağırşağa benzediği ve yaban domuzlarının burunlarıyla toprağı eşeleyerek soğanı-nı yediği bu bitkiye olan düşkünlüklerinden bu adı almış olmalıdır.
Öreke
Öreke veya Roka, yün, keten gibi eğrilecek iplerin tutturulduğu ucu çatallı değnek adı olup, bölgede roka (Trabzon, Rize), roge (Sürmene), roçe (İkzidere), rege (Akçaabat), öreğe (Şalpazarı) olarak söylenmekteydi. Anadolu’da erügü (Samsun, Kayseri), öreke (Ankara, Kayseri), höreke (Amasya), köreke (Giresun), öreki, öreği (Çankırı), örey (Sinop), örek (Ordu), örke (Amasya) ve Türkçe sözlükte öreke formunda geçmektedir. Yunanca róka (ρόκα) ‘yün eğirmekte kullanılan ucu çatallı oval tahta; öreke’ sözcüğünden ödünçlenmiş olup, Yunancaya’da İtalyanca aynı anlama gelen rocca sözcüğünden ona da Germen dillerinden (Nors dilinde rokkr, Eski Yüksek Almanca rocco ve Almanca rocken) girmiştir. Karadeniz Rumcası roka formunda (İnebolu, Ünye, Of, Santa, Trabzon) kaydedilmiştir. Bölgede roka aynı zamanda ‘kuru taneli mısır’ anlamına gelmekteydi (Rize Güneysu)
Yaban ağirşaği Şekil olarak ağrişağa benzeyen çiçekli bir bitki adı (Trabzon)
Özen etmek Sömek edilmiş koyun yünlerinin, elle kıvrılıp uzatılmasına verilen isim olup (Giresun) özen edilmiş yün ipler bir ucu kola bir ucu ağrişaka dolanarak eğrilirdi.
Kaynakça
BİLGİN, M & YILDIRIM, Ö. (1990), Sürmene. Sürmene Belediyesi Kültür Yayını. İstanbul. s. 610
BRENDEMOEN B. (2002), The Turkish Dialects of Trabzon. 2 cilt. University of Oslo. Oslo. 138/22
CLAUSON, G. (1972), An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth Century Turkish. Oxford s. 92
EMİROĞLU, K. (1989), Trabzon Maçka Etimoloji Sözlüğü. s. 228
EREN, H. (1999), Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü. Ankara
EYÜBOĞLU, İ. E. (1998; 4. Baskı), Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü. Sosyal Yayınlar. İstanbul s. 12
GEDİKLİ, F. (2004), Akçaabat Yazıları. Yedirenk Yayınları. İstanbul. s. 257
GÖNÜL, M. (1977), “Türk El Dokumalarının ve Halılarının Etnografyadaki Yeri”. I. Uluslararas Türk Folklor Kongresi Bildirileri Ankara. ss. 143-144
KARA, İ. (2001), Güneyce. Dergâh Yayınları. İstanbul. s. 154
ÖZTÜRK, Özhan. Karadeniz Ansiklopedik Sözlük. Heyamola Yayınları. İstanbul, 2005
PAPADOPULOS, LP. (1958-1961), Ιστορικόν Αεξικόν της Ποντικης διαλέκτου. Atina. II: 252
ŞEYHÜLİSLAM MEHMED ESAD EFENDİ. (1999), Lehcetü’l-Lügat. Türk Dil Kurumu. Ankara s. 15
Türkçe Sözlük (1998), Türk Dil Kurumu (9. Baskı). Ankara. s. 1735.
Türkiye’de Halk Ağzından Söz Derleme Dergisi (1939-1951). Maarif Matbaası. İstanbul s. 77, 548, 752, 1114, 115, 1668